Şimdi Ara

Çift yarık deneyi (8. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
236
Cevap
15
Favori
15.442
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    bana göre bilimsel açıdan bir cisme bakarak onu etkileyemezsin. ama bu tamamen benim fikrim , bunun böyle olmadığı ispatlanırsa fikrim değişir tabi. yeter ki bilimsel bir izahı olsun.

    Quantum bunun aksini söylediği için zaten ilginç.

    Bakarak etkilendiğine atfen Schrödingerin kedisi deneyini okuyun bence işin mantığını anlamak adına bu deneyin mantığını da anlamak lazım..

    Kuantum mekaniğinin temel dalga denklemini yazan Erwin Schrödinger (1887 - 1961) de sonraki yorumları kabullenmeyenler arasındadır...Schrödinger, sonuçta kuramdan (gelişmesine katkıda bulunduğuna pişman olduğunu söyleyecek kadar!) soğudu. Bundan sonra o da Einstein gibi kuramın �mantıksızlığını� çarpıcı biçimde ortaya koyacak örnekler aramaya koyuldu. 1935'te ortaya koyduğu �Schrödinger�in Kedisi� adı ile anılan düşünce deneyi bunların en ünlüsüdür. Aynı yıl Einstein,Podolski ve Rosen, " EPR Deneyi" adıyla bir düşünsel deneyle kuantum kuramının aldığı biçimi eleştirmeye çalıştılar. Ama zaman Schrödinger'i ve Einstein'i değil, kuantum kuramını haklı çıkardı. Şimdi Schrödinger'in düşünce deneyini görelim.

    Sağlıklı bir kediyi hava alabilen bir kutu içine koyalım. Kutuda zehirli bir gaz şişesi bulunsun ve bu gazın şişeden salınmasını sağlayacak mekanizma, bozunma yarı ömrü 1 saat olan bir radyoaktif parçacık ile kontrol edilsin. Bu mikroskobik parçacığın davranışını ancak kuantum mekaniği ile ifade edebiliriz, fakat şimdi makroskobik bir sistem olan kedinin kaderi de artık parçacığın davranışına bağlanmış oluyor. Schrödinger�in iddiasına göre 1 saat sonunda kedinin canlı ve ölü olma olasılıkları eşit. Dalga fonksiyonunun anlamı �ya bozunma oldu ve kedi öldü ya da olmadı ve kedi hayatta� gibi uç iki olasılığı anlatmaktan ibaret değil. Schrödinger�in analizi doğru ise kuantum kuramı, (birisi bakıp durumu bu iki seçenekten birine indirgeyene kadar) kedinin iki durumunun yan yana bulunduğunu söylüyor.Yarı ölü-yarı diri. Schrödinger, bu kadar mantığa zıt bir kuramın düzeltilmeye muhtaç olduğu sonucuna varıyor. Buna karşılık birçok fizikçi (Hawking, Gell-Mann ve başkaları) bu problemin yapay olduğu görüşündeler.�(1)
    Schrödinger�in Kedisi Deneyi Nasıl Yorumlanmalı?
    Bir kere atomik ve moleküler dünyanın olasılık düşüncesi makrodünyaya taşınmış bulunuyor.Çünkü gözlem yapmadığımız sürece kenidinin ölü ya da diri olduğunu bilemeyiz.Buradaki yanıt da "Kedi yüzde elli ölü,yüzde elli diri" yorumundan çok, ölü ve diri olma olasılığı eşit anlamına gelmektedir.




    Yani diyor ki, biz "bakana kadar" kedi hem ölü hem diri. Olay ölçüm cihazında bitseydi bizim bakmamızın bi espirisi kalmazdı değil mi....



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi caneker -- 13 Aralık 2009; 23:25:32 >




  • Eski Yunan' da bazı filozoflar görme olayının gözden çıkan ışınların cisimlerin üzerine düşmesi sonucu gerçekleştiğini savunurlardı. Aksini iddia edenler de madem öyle neden zifiri karanlıkta göremiyoruz diye sorarlardı.
    Gözden birşeyler çıktığı belli, yoksa nasıl Quantum olurdu.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: caneker


    quote:

    bana göre bilimsel açıdan bir cisme bakarak onu etkileyemezsin. ama bu tamamen benim fikrim , bunun böyle olmadığı ispatlanırsa fikrim değişir tabi. yeter ki bilimsel bir izahı olsun.

    Quantum bunun aksini söylediği için zaten ilginç.

    Bakarak etkilendiğine atfen Schrödingerin kedisi deneyini okuyun bence işin mantığını anlamak adına bu deneyin mantığını da anlamak lazım..

    Kuantum mekaniğinin temel dalga denklemini yazan Erwin Schrödinger (1887 - 1961) de sonraki yorumları kabullenmeyenler arasındadır...Schrödinger, sonuçta kuramdan (gelişmesine katkıda bulunduğuna pişman olduğunu söyleyecek kadar!) soğudu. Bundan sonra o da Einstein gibi kuramın �mantıksızlığını� çarpıcı biçimde ortaya koyacak örnekler aramaya koyuldu. 1935'te ortaya koyduğu �Schrödinger�in Kedisi� adı ile anılan düşünce deneyi bunların en ünlüsüdür. Aynı yıl Einstein,Podolski ve Rosen, " EPR Deneyi" adıyla bir düşünsel deneyle kuantum kuramının aldığı biçimi eleştirmeye çalıştılar. Ama zaman Schrödinger'i ve Einstein'i değil, kuantum kuramını haklı çıkardı. Şimdi Schrödinger'in düşünce deneyini görelim.

    Sağlıklı bir kediyi hava alabilen bir kutu içine koyalım. Kutuda zehirli bir gaz şişesi bulunsun ve bu gazın şişeden salınmasını sağlayacak mekanizma, bozunma yarı ömrü 1 saat olan bir radyoaktif parçacık ile kontrol edilsin. Bu mikroskobik parçacığın davranışını ancak kuantum mekaniği ile ifade edebiliriz, fakat şimdi makroskobik bir sistem olan kedinin kaderi de artık parçacığın davranışına bağlanmış oluyor. Schrödinger�in iddiasına göre 1 saat sonunda kedinin canlı ve ölü olma olasılıkları eşit. Dalga fonksiyonunun anlamı �ya bozunma oldu ve kedi öldü ya da olmadı ve kedi hayatta� gibi uç iki olasılığı anlatmaktan ibaret değil. Schrödinger�in analizi doğru ise kuantum kuramı, (birisi bakıp durumu bu iki seçenekten birine indirgeyene kadar) kedinin iki durumunun yan yana bulunduğunu söylüyor.Yarı ölü-yarı diri. Schrödinger, bu kadar mantığa zıt bir kuramın düzeltilmeye muhtaç olduğu sonucuna varıyor. Buna karşılık birçok fizikçi (Hawking, Gell-Mann ve başkaları) bu problemin yapay olduğu görüşündeler.�(1)
    Schrödinger�in Kedisi Deneyi Nasıl Yorumlanmalı?
    Bir kere atomik ve moleküler dünyanın olasılık düşüncesi makrodünyaya taşınmış bulunuyor.Çünkü gözlem yapmadığımız sürece kenidinin ölü ya da diri olduğunu bilemeyiz.Buradaki yanıt da "Kedi yüzde elli ölü,yüzde elli diri" yorumundan çok, ölü ve diri olma olasılığı eşit anlamına gelmektedir.




    Yani diyor ki, biz "bakana kadar" kedi hem ölü hem diri. Olay ölçüm cihazında bitseydi bizim bakmamızın bi espirisi kalmazdı değil mi....

    kedi de bir canlı onunda da duyuları var deneyi bozmuyor mu o zaman.. ölünceye kadar canlı olduğunu hisseder.. . Ya ben anlamıyorum ya da yanlış çeviri var.. kuantum fiziğindeki bu gariplikler sadece insanlar için mi geçerli. ?




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ornapsen

    kedi de bir canlı onunda da duyuları var deneyi bozmuyor mu o zaman.. ölünceye kadar canlı olduğunu hisseder.. . Ya ben anlamıyorum ya da yanlış çeviri var.. kuantum fiziğindeki bu gariplikler sadece insanlar için mi geçerli. ?


    Bilinçli olması lazım, kedi cihazdaki veriyi okuyup elektronun nerde olduğunu anlayacak bilinçte bir varlık değil, elektrondan haberi bile yok...Bilinç, varlığından haberdar olma, bunlar insana özgü yetenekler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi caneker -- 13 Aralık 2009; 23:50:49 >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    bilye denmesinin nedeni onun bir parçacık olduğunun söylenmek istenmesidir ama burada söylenmek istenen başka bir şey de aslında hem bilye gibi davranıp hem de davranmadığıdır. kuantum mekaniğini gizemli ve idrak edilemez yapan da budur zaten. 1. soruda dediğiniz kütle çekimi diye birşey de yoktur aslında. einstein bunu kanıtlamıştır genel göreliliğinde. kütle çekimi bir kuvvet değil. kütlelerin uzay zamanı eğip bükmesidir.
    ve yine 1. soruda geçen, fizik tarihinin şu an ki en büyük ve keşfedilmeyi beklenen sorunu da kütle çekimi ile atomaltı parçacıkların rol aldığı kuantum mekaniğini birbiri ile bağdaştıran bir formüldür.
    2. soruda adı geçen gözlemci ise olayı etkileyen şeyin ta kendisidir. yapılan ölçümler neticesinde elektronlar artık bir olasılıklar dalgası gibi değil bir minik bilya gibi davranmaya başlarlar. çünkü ölçerek sistemi etkilemiş oluruz. yani burada gözlemci bakınca parçacık bakmayınca dalga özelliği gösterir demek değil, gözlemci zaten gözle bakıp da görebileceği birşey değildir bu olay. cihazlar yardımı ile o elektronu etkiliyor.


    quote:

    Orijinalden alıntı: dh_experience


    quote:

    Orijinalden alıntı: experienced


    quote:

    Orijinalden alıntı: SSH

    Gördükleri her ilginç deneyi tanrıya bağlamaya çalışan ve bu tür konulara sürekli atlayan bu kadar çok üye olması hiç şaşırtıcı değil. Burada bilimden bahsediliyor, bir kere de bir konuyu dine çekmeyin de zevkle okuyabilelim. Bu tip konuları konu dışı yerine kültür bilim kategorisine açarsanız konu amacına ulaşacak ve daha iyi yerlere varacaktır.

    arkadaşım bu video belgeselin sadece bir kısmını gösteriyor, başından izlemeye şansın olsaydı aslında konun direk manevi bir boyuta bağlı olarak gelişen bir durum olduğunu anlardın.
    quantum bilim ile tanrıyı bir birine bağlayan ,bir çok sorusu ve az cevaba ulaşılmış olan bir bilimdir.




    tamamını nerede bulabiliriz acaba?



    peki şu soruma nasıl cevap verilebilir arkadaşlar:


    1) Tüm bu davranışlar yani bilya ve dalganın davranışları yeryüzünün fiziksel kurallarına bağlı hareket ediyorken parçacık evreninde de aynı davranışları göstermesi beklenemez. mesela elektronlar atomun etrafında dönerken yerçekiminden etkileniyorlar mı? Hayır. Öyleyse yeryüzü fizik kurallarını parçacık veya atom ve altı dünyada aynı davranmasını nasıl bekleyebiliriz. Karşılaştırma yapmak bence bundan dolayı yanlış olur bilye ile elektronu. Haksız mıyım?

    2) diğer bir meselede olayın can damarı olan gözlemci meselesi. Gözlemcinin olaya bir etkisi olmadan gözlemleme yaptığı konusunda bir delilimiz var mı?

    yani olay şöyle gelişiyor mu:

    1. deney (gözlemci var. hareket dalga özelliği)
    2. deney (gözlemci yok. hareket bilya özelliği)
    3. deney (gözlemci var. hareket dalga özelliği)

    ....

    ....

    Bu olayı ard ardına sürek li böyle tekrar etsek hep aynı sonucu mu buluruz. Buluyorsak demek oluıyor ki gözlemcinin bir şekilde etkisi var.

    Gözlediğimizde kimi zaman dalga kimi zamanda bilya özelliği gösteriyorsa O zaman gözlemcinin fonksiyonu yoktur deriz. Gözlemcinin olması her defasında aynı sonucu veriyorsa burada gözlemcinin deneye fiziksel etkisi var demektir. BUnu nasıl açıklarsınız.


    2)-- Deneyi diğer bir şekilde yapalım:

    Gözlemciyi deneye bir koyalım bir çekelim. Bu sefer deney sonucu hem bilye, hemde dalga özelliği aynı anda oluyor mu? olmuyor mu? ona bakmak lazım. Böyle bir deney gözlemcinin etkisini daha net anlamamıza neden olmaz mı?






    sorularımdaki şekilde deneyler çeşitlendirilebilmiş mi acaba. Benim bu kadar tartışmadan, konuşmadan çıkardığım şu:

    bazı olaylar gizem li ve sanki bu gizemli olaylar izlenilmeyi istemiyor. İzlenirlerse normal davranışlarının dışında davranıyorlar yani şaşırtma taktiği uyguluyorlar. (bir şekilde bilinç)

    Dünya üzerinde her canlı hayatta kalmak için hileye baş vurur.

    dikkat edin şimdi belkide tüm fizikcilerin yaklaşamadığı bir şekilde yaklaşmak istiyorum olaya:

    Ortada bilinç varsa diyorum ki: " elektron canlı olabilir mi" . Evet yanlış duymadınız: " canlı olabilir mi? Bir şekilde bir sırrını vermemek için taktik uyguluyor, numara yapıyor. Kusursuz programlanmış bir canlı madde, cansız madde değil.


    siz ne dersiniz.?


    İKİNCİSİ:

    Şöyle bir paradoxta var gibi geliyor bana aslında:

    her sonuç bir gözlemleme sonucunda bize oluşuyor. Öyleyse gözlemleme her koşulda var. O zaman gözleme göre değişim varsa, bu her koşulda nasıl aynı olmuyor veya gözlemci olmadındaki sonucu biz hangi gözlemle anlıyoruz. Bir gözlemle anlıyorsak, ortada bir gözlemci yine olmuş olmuyor mu?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi m.t.y. -- 13 Aralık 2009; 23:57:20 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: caneker

    quote:

    Orijinalden alıntı: ornapsen

    kedi de bir canlı onunda da duyuları var deneyi bozmuyor mu o zaman.. ölünceye kadar canlı olduğunu hisseder.. . Ya ben anlamıyorum ya da yanlış çeviri var.. kuantum fiziğindeki bu gariplikler sadece insanlar için mi geçerli. ?


    Bilinçli olması lazım, kedi cihazdaki veriyi okuyup elektronun nerde olduğunu anlayacak bilinçte bir varlık değil, elektrondan haberi bile yok...Bilinç, varlığından haberdar olma, bunlar insana özgü yetenekler.

    göremediğimiz kadar uzağa fırlattığımız bir nesneyi köpeğimiz gidip getirebilir.. biz köpeği görebiliriz ama nesneyi göremeyiz (diyerlim çalıların içine bir top attık ) biz göremediğmiz için o topun orda olmaması gerekir.. ama köpek için o top ordadır..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ornapsen


    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker

    quote:

    Orijinalden alıntı: ornapsen

    kedi de bir canlı onunda da duyuları var deneyi bozmuyor mu o zaman.. ölünceye kadar canlı olduğunu hisseder.. . Ya ben anlamıyorum ya da yanlış çeviri var.. kuantum fiziğindeki bu gariplikler sadece insanlar için mi geçerli. ?


    Bilinçli olması lazım, kedi cihazdaki veriyi okuyup elektronun nerde olduğunu anlayacak bilinçte bir varlık değil, elektrondan haberi bile yok...Bilinç, varlığından haberdar olma, bunlar insana özgü yetenekler.

    göremediğimiz kadar uzağa fırlattığımız bir nesneyi köpeğimiz gidip getirebilir.. biz köpeği görebiliriz ama nesneyi göremeyiz (diyerlim çalıların içine bir top attık ) biz göremediğmiz için o topun orda olmaması gerekir.. ama köpek için o top ordadır..


    Aslında ne köpek ne de top orda, senin gözlem alanına girdiği zaman tam olarak orda diyebiliriz. quantum materyalist düşünceden metafizik düşünceye kapı açtı gibi

    Bunu bir sürü felsefi boyuta taşıyabilirsiniz, birisi de şu... madde aslında yok, hepsi bizim zihnimizde olup bitiyor, biz bir şekilde maddeyle temasa geçtiğimizde var oluyor. Ya da popüler olduğu için komik gelebilir ama Matrix filmi de örnek verilebilir, uyuyan filmdeki gibi beden değil de ruh gibi asıl algılayan benlik diyebiliriz...
    Tüm algılar beyine iletiliyor, ama beynimiz de gözümüzün gördüğü, elimizin dokunduğu atomlardan oluşan bi cisim, o zaman o da zihnimizde olup biten bi görüntüden ibaret, öyleyse tüm bu duyuları algılayan mekanızmamız neresi?, orası da ruhumuz olsa gerek. Her şey ruhumuzun gördüğü vizyonlarmı? Çok mu uçtuk?




  • schrödingerin kedisi olayında olasılıklarla ilgili bir gönderme var. kedi ya ölüdür ya da diri ve bu bir elementin yarı ömrü ile ilişkilidir. burada elementin yarı ömrünü tamamlaması bir olasılık olayıdır. örneğin içinde 1 mol uranyum bulunan bir kutu düşünelim 1 molün içinde milyarlarca uranyum atomu var uranyum atomunun yarı ömrüde 4,5 milyar yıldır. yani 4,5 milyar yıl sonra 1mol uranyum atomundan geriye yarım mol kalır, diğer yarısı bozunur. ancak bu 4,5 milyar yılda bir uranyum atomu hemen 1.sn de de bozunabilir, 4.5 milyar yıl hiç bozunmayabilir de. işte schrödingerin kedisi deneyinde de anlatılmak istenen şey budur. kutuyu açıp bakmadan kedinin ölümü diri mi olup olmadığını anlayamayız. çift yarıl deneyindeki olay bence başka birşeyi anlatıyor bize. çünkü gözlem yaptığımızda parçacık etkisi olur diyor. parçacık etkisi mi dalga etkisi mi göreceğiz demiyor




  • quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    schrödingerin kedisi olayında olasılıklarla ilgili bir gönderme var. kedi ya ölüdür ya da diri ve bu bir elementin yarı ömrü ile ilişkilidir. burada elementin yarı ömrünü tamamlaması bir olasılık olayıdır. örneğin içinde 1 mol uranyum bulunan bir kutu düşünelim 1 molün içinde milyarlarca uranyum atomu var uranyum atomunun yarı ömrüde 4,5 milyar yıldır. yani 4,5 milyar yıl sonra 1mol uranyum atomundan geriye yarım mol kalır, diğer yarısı bozunur. ancak bu 4,5 milyar yılda bir uranyum atomu hemen 1.sn de de bozunabilir, 4.5 milyar yıl hiç bozunmayabilir de. işte schrödingerin kedisi deneyinde de anlatılmak istenen şey budur. kutuyu açıp bakmadan kedinin ölümü diri mi olup olmadığını anlayamayız. çift yarıl deneyindeki olay bence başka birşeyi anlatıyor bize. çünkü gözlem yaptığımızda parçacık etkisi olur diyor. parçacık etkisi mi dalga etkisi mi göreceğiz demiyor


    Uranyumu da quantuma göre düşüneceksin, şöyle düşün çift yarık deneyi ile bağlantı kurarsak, elektron bir delikten geçerse kedi ölecek, diğerinden geçerse yaşayacak, biz gözlem yapana kadar elektron hangi delikten geçiyor?, her ikisinden de veya hiç birinden de, yani kedi hem yaşıyor, hem ölü gibi tüm ihtimallerin bir arada olduğu bir konumda.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: caneker


    quote:

    Orijinalden alıntı: ornapsen


    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker

    quote:

    Orijinalden alıntı: ornapsen

    kedi de bir canlı onunda da duyuları var deneyi bozmuyor mu o zaman.. ölünceye kadar canlı olduğunu hisseder.. . Ya ben anlamıyorum ya da yanlış çeviri var.. kuantum fiziğindeki bu gariplikler sadece insanlar için mi geçerli. ?


    Bilinçli olması lazım, kedi cihazdaki veriyi okuyup elektronun nerde olduğunu anlayacak bilinçte bir varlık değil, elektrondan haberi bile yok...Bilinç, varlığından haberdar olma, bunlar insana özgü yetenekler.

    göremediğimiz kadar uzağa fırlattığımız bir nesneyi köpeğimiz gidip getirebilir.. biz köpeği görebiliriz ama nesneyi göremeyiz (diyerlim çalıların içine bir top attık ) biz göremediğmiz için o topun orda olmaması gerekir.. ama köpek için o top ordadır..


    Aslında ne köpek ne de top orda, senin gözlem alanına girdiği zaman tam olarak orda diyebiliriz. quantum materyalist düşünceden metafizik düşünceye kapı açtı gibi

    Bunu bir sürü felsefi boyuta taşıyabilirsiniz, birisi de şu... madde aslında yok, hepsi bizim zihnimizde olup bitiyor, biz bir şekilde maddeyle temasa geçtiğimizde var oluyor. Ya da popüler olduğu için komik gelebilir ama Matrix filmi de örnek verilebilir, uyuyan filmdeki gibi beden değil de ruh gibi asıl algılayan benlik diyebiliriz...
    Tüm algılar beyine iletiliyor, ama beynimiz de gözümüzün gördüğü, elimizin dokunduğu atomlardan oluşan bi cisim, o zaman o da zihnimizde olup biten bi görüntüden ibaret, öyleyse tüm bu duyuları algılayan mekanızmamız neresi?, orası da ruhumuz olsa gerek. Her şey ruhumuzun gördüğü vizyonlarmı? Çok mu uçtuk?

    sayılmaz.. :) Aya Yolculuk kitabının yazıldığı tarihte aya gitmek düşüncesi de oldukça fantastik bir kurgudur sanırım.




  • tamamda kedi örneğinde sen baksan da bakmasan da kedinin içinde bulunduğu bir gerçek durum var ya ölü ya da diri, sen baktığında hangisi olduğunu görüyosun,
    ama çift yarık deneyinde sen baktığında parçacık bakmadığında ise dalga özelliği göstereceğini biliyosun

    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker


    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    schrödingerin kedisi olayında olasılıklarla ilgili bir gönderme var. kedi ya ölüdür ya da diri ve bu bir elementin yarı ömrü ile ilişkilidir. burada elementin yarı ömrünü tamamlaması bir olasılık olayıdır. örneğin içinde 1 mol uranyum bulunan bir kutu düşünelim 1 molün içinde milyarlarca uranyum atomu var uranyum atomunun yarı ömrüde 4,5 milyar yıldır. yani 4,5 milyar yıl sonra 1mol uranyum atomundan geriye yarım mol kalır, diğer yarısı bozunur. ancak bu 4,5 milyar yılda bir uranyum atomu hemen 1.sn de de bozunabilir, 4.5 milyar yıl hiç bozunmayabilir de. işte schrödingerin kedisi deneyinde de anlatılmak istenen şey budur. kutuyu açıp bakmadan kedinin ölümü diri mi olup olmadığını anlayamayız. çift yarıl deneyindeki olay bence başka birşeyi anlatıyor bize. çünkü gözlem yaptığımızda parçacık etkisi olur diyor. parçacık etkisi mi dalga etkisi mi göreceğiz demiyor


    Uranyumu da quantuma göre düşüneceksin, şöyle düşün çift yarık deneyi ile bağlantı kurarsak, elektron bir delikten geçerse kedi ölecek, diğerinden geçerse yaşayacak, biz gözlem yapana kadar elektron hangi delikten geçiyor?, her ikisinden de veya hiç birinden de, yani kedi hem yaşıyor, hem ölü gibi tüm ihtimallerin bir arada olduğu bir konumda.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    tamamda kedi örneğinde sen baksan da bakmasan da kedinin içinde bulunduğu bir gerçek durum var ya ölü ya da diri, sen baktığında hangisi olduğunu görüyosun,
    ama çift yarık deneyinde sen baktığında parçacık bakmadığında ise dalga özelliği göstereceğini biliyosun

    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker


    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    schrödingerin kedisi olayında olasılıklarla ilgili bir gönderme var. kedi ya ölüdür ya da diri ve bu bir elementin yarı ömrü ile ilişkilidir. burada elementin yarı ömrünü tamamlaması bir olasılık olayıdır. örneğin içinde 1 mol uranyum bulunan bir kutu düşünelim 1 molün içinde milyarlarca uranyum atomu var uranyum atomunun yarı ömrüde 4,5 milyar yıldır. yani 4,5 milyar yıl sonra 1mol uranyum atomundan geriye yarım mol kalır, diğer yarısı bozunur. ancak bu 4,5 milyar yılda bir uranyum atomu hemen 1.sn de de bozunabilir, 4.5 milyar yıl hiç bozunmayabilir de. işte schrödingerin kedisi deneyinde de anlatılmak istenen şey budur. kutuyu açıp bakmadan kedinin ölümü diri mi olup olmadığını anlayamayız. çift yarıl deneyindeki olay bence başka birşeyi anlatıyor bize. çünkü gözlem yaptığımızda parçacık etkisi olur diyor. parçacık etkisi mi dalga etkisi mi göreceğiz demiyor


    Uranyumu da quantuma göre düşüneceksin, şöyle düşün çift yarık deneyi ile bağlantı kurarsak, elektron bir delikten geçerse kedi ölecek, diğerinden geçerse yaşayacak, biz gözlem yapana kadar elektron hangi delikten geçiyor?, her ikisinden de veya hiç birinden de, yani kedi hem yaşıyor, hem ölü gibi tüm ihtimallerin bir arada olduğu bir konumda.




    deney bunu söylemiyor, deneyin söylediği kedi sen bakana kadar kedi bir ihtimaller konumunda, sen baktığın için ölü veya diri oluyor diyor...




  • sence de öyle ise sorun yok, yani sence sen baktığın için mi kedi ölmüş veya ölmemiş olabilir.
    bence ordaki radyoaktif maddenin bozunup bozunmaması olay

    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker


    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    tamamda kedi örneğinde sen baksan da bakmasan da kedinin içinde bulunduğu bir gerçek durum var ya ölü ya da diri, sen baktığında hangisi olduğunu görüyosun,
    ama çift yarık deneyinde sen baktığında parçacık bakmadığında ise dalga özelliği göstereceğini biliyosun

    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker


    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    schrödingerin kedisi olayında olasılıklarla ilgili bir gönderme var. kedi ya ölüdür ya da diri ve bu bir elementin yarı ömrü ile ilişkilidir. burada elementin yarı ömrünü tamamlaması bir olasılık olayıdır. örneğin içinde 1 mol uranyum bulunan bir kutu düşünelim 1 molün içinde milyarlarca uranyum atomu var uranyum atomunun yarı ömrüde 4,5 milyar yıldır. yani 4,5 milyar yıl sonra 1mol uranyum atomundan geriye yarım mol kalır, diğer yarısı bozunur. ancak bu 4,5 milyar yılda bir uranyum atomu hemen 1.sn de de bozunabilir, 4.5 milyar yıl hiç bozunmayabilir de. işte schrödingerin kedisi deneyinde de anlatılmak istenen şey budur. kutuyu açıp bakmadan kedinin ölümü diri mi olup olmadığını anlayamayız. çift yarıl deneyindeki olay bence başka birşeyi anlatıyor bize. çünkü gözlem yaptığımızda parçacık etkisi olur diyor. parçacık etkisi mi dalga etkisi mi göreceğiz demiyor


    Uranyumu da quantuma göre düşüneceksin, şöyle düşün çift yarık deneyi ile bağlantı kurarsak, elektron bir delikten geçerse kedi ölecek, diğerinden geçerse yaşayacak, biz gözlem yapana kadar elektron hangi delikten geçiyor?, her ikisinden de veya hiç birinden de, yani kedi hem yaşıyor, hem ölü gibi tüm ihtimallerin bir arada olduğu bir konumda.




    deney bunu söylemiyor, deneyin söylediği kedi sen bakana kadar kedi bir ihtimaller konumunda, sen baktığın için ölü veya diri oluyor diyor...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    sence de öyle ise sorun yok, yani sence sen baktığın için mi kedi ölmüş veya ölmemiş olabilir.
    bence ordaki radyoaktif maddenin bozunup bozunmaması olay

    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker


    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    tamamda kedi örneğinde sen baksan da bakmasan da kedinin içinde bulunduğu bir gerçek durum var ya ölü ya da diri, sen baktığında hangisi olduğunu görüyosun,
    ama çift yarık deneyinde sen baktığında parçacık bakmadığında ise dalga özelliği göstereceğini biliyosun

    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker


    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    schrödingerin kedisi olayında olasılıklarla ilgili bir gönderme var. kedi ya ölüdür ya da diri ve bu bir elementin yarı ömrü ile ilişkilidir. burada elementin yarı ömrünü tamamlaması bir olasılık olayıdır. örneğin içinde 1 mol uranyum bulunan bir kutu düşünelim 1 molün içinde milyarlarca uranyum atomu var uranyum atomunun yarı ömrüde 4,5 milyar yıldır. yani 4,5 milyar yıl sonra 1mol uranyum atomundan geriye yarım mol kalır, diğer yarısı bozunur. ancak bu 4,5 milyar yılda bir uranyum atomu hemen 1.sn de de bozunabilir, 4.5 milyar yıl hiç bozunmayabilir de. işte schrödingerin kedisi deneyinde de anlatılmak istenen şey budur. kutuyu açıp bakmadan kedinin ölümü diri mi olup olmadığını anlayamayız. çift yarıl deneyindeki olay bence başka birşeyi anlatıyor bize. çünkü gözlem yaptığımızda parçacık etkisi olur diyor. parçacık etkisi mi dalga etkisi mi göreceğiz demiyor


    Uranyumu da quantuma göre düşüneceksin, şöyle düşün çift yarık deneyi ile bağlantı kurarsak, elektron bir delikten geçerse kedi ölecek, diğerinden geçerse yaşayacak, biz gözlem yapana kadar elektron hangi delikten geçiyor?, her ikisinden de veya hiç birinden de, yani kedi hem yaşıyor, hem ölü gibi tüm ihtimallerin bir arada olduğu bir konumda.




    deney bunu söylemiyor, deneyin söylediği kedi sen bakana kadar kedi bir ihtimaller konumunda, sen baktığın için ölü veya diri oluyor diyor...




    Bilinemez, sonuçta deneyin sonucu gözleme bağlı olduğu için ispatlanamaz.Ama bu deneyi sadece gözlemin yeterli olduğunu anlatmak için söyledim, sadece gözlem yeterli olduğu için böyle bir deney düzeneği kurmuş adam...Yani ölçüm cihazı elektronu etkiliyor değil olayın mantığı....




  • sanırım ikimizin deneylere bakış açımız farklı, neyse yinede cevapların için saol. umarım birgün bu konular hakkında daha çok bilgiye sahip oluruz.
    sonuçta tartışmalar gelişimi sağlar...

    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker


    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    sence de öyle ise sorun yok, yani sence sen baktığın için mi kedi ölmüş veya ölmemiş olabilir.
    bence ordaki radyoaktif maddenin bozunup bozunmaması olay

    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker


    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    tamamda kedi örneğinde sen baksan da bakmasan da kedinin içinde bulunduğu bir gerçek durum var ya ölü ya da diri, sen baktığında hangisi olduğunu görüyosun,
    ama çift yarık deneyinde sen baktığında parçacık bakmadığında ise dalga özelliği göstereceğini biliyosun

    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker


    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    schrödingerin kedisi olayında olasılıklarla ilgili bir gönderme var. kedi ya ölüdür ya da diri ve bu bir elementin yarı ömrü ile ilişkilidir. burada elementin yarı ömrünü tamamlaması bir olasılık olayıdır. örneğin içinde 1 mol uranyum bulunan bir kutu düşünelim 1 molün içinde milyarlarca uranyum atomu var uranyum atomunun yarı ömrüde 4,5 milyar yıldır. yani 4,5 milyar yıl sonra 1mol uranyum atomundan geriye yarım mol kalır, diğer yarısı bozunur. ancak bu 4,5 milyar yılda bir uranyum atomu hemen 1.sn de de bozunabilir, 4.5 milyar yıl hiç bozunmayabilir de. işte schrödingerin kedisi deneyinde de anlatılmak istenen şey budur. kutuyu açıp bakmadan kedinin ölümü diri mi olup olmadığını anlayamayız. çift yarıl deneyindeki olay bence başka birşeyi anlatıyor bize. çünkü gözlem yaptığımızda parçacık etkisi olur diyor. parçacık etkisi mi dalga etkisi mi göreceğiz demiyor


    Uranyumu da quantuma göre düşüneceksin, şöyle düşün çift yarık deneyi ile bağlantı kurarsak, elektron bir delikten geçerse kedi ölecek, diğerinden geçerse yaşayacak, biz gözlem yapana kadar elektron hangi delikten geçiyor?, her ikisinden de veya hiç birinden de, yani kedi hem yaşıyor, hem ölü gibi tüm ihtimallerin bir arada olduğu bir konumda.




    deney bunu söylemiyor, deneyin söylediği kedi sen bakana kadar kedi bir ihtimaller konumunda, sen baktığın için ölü veya diri oluyor diyor...




    Bilinemez, sonuçta deneyin sonucu gözleme bağlı olduğu için ispatlanamaz.Ama bu deneyi sadece gözlemin yeterli olduğunu anlatmak için söyledim, sadece gözlem yeterli olduğu için böyle bir deney düzeneği kurmuş adam...Yani ölçüm cihazı elektronu etkiliyor değil olayın mantığı....




  • Evet ama schrödinger neden böyle bir düzenek kurup biz gözlem yapana kadar kedinin aynı anda hem ölü hem de diri olduğunu söylemiş?
    Veya ay örneğini veren profesör neden biz bakana kadar ayın dalga şekline geçtiğini söylemiş?
    Quantum u ilginç kılan özellik gözlemin maddeye etki etmesini ortaya koyuşu, buna katılmıyormusun?
  • belki de schrödinger gerçektende bu örneği verirken atomik parçanın bozunma olasılığı ile gözlem arasında bir ilişki kurmak istemiştir bilmiyorum. ancak bence kuantumu ilginç kılan özellik bu değil. kuantumu akılalmaz yapan olasılıklı yapısı, bir parçacığın aynı anda birden fazla yerde olabiliyor olması. aynı zamanda bir şeyin veya herşeyin hem dalga hem de parçacık özelliği gösteriyor olması. buna ışık da dahil.
    ve yine bir parçacığın yerinin veya momentumunun veya herhangi bir şeyinin tam olarak bilinemiyor olması. işte bunlar bence kuantumu akılalmaz yapıyor.
    çünkü bizim beynimiz ve gözle gördüklerimiz hiç de böyle değil. birşey ya vardır ya da yoktur. ya doğrudur ya da yanlış. ama aslında olan bu değil herhalde...
    umarım bir gün bütün bu sorular anlamlı bir kalıba oturacak ve biz evreni ve etrafımızı bambaşka bir gözle göreceğiz...

    quote:

    Orijinalden alıntı: caneker

    Evet ama schrödinger neden böyle bir düzenek kurup biz gözlem yapana kadar kedinin aynı anda hem ölü hem de diri olduğunu söylemiş?
    Veya ay örneğini veren profesör neden biz bakana kadar ayın dalga şekline geçtiğini söylemiş?
    Quantum u ilginç kılan özellik gözlemin maddeye etki etmesini ortaya koyuşu, buna katılmıyormusun?





  • quote:

    Orijinalden alıntı: dh_experience

    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    bilye denmesinin nedeni onun bir parçacık olduğunun söylenmek istenmesidir ama burada söylenmek istenen başka bir şey de aslında hem bilye gibi davranıp hem de davranmadığıdır. kuantum mekaniğini gizemli ve idrak edilemez yapan da budur zaten. 1. soruda dediğiniz kütle çekimi diye birşey de yoktur aslında. einstein bunu kanıtlamıştır genel göreliliğinde. kütle çekimi bir kuvvet değil. kütlelerin uzay zamanı eğip bükmesidir.
    ve yine 1. soruda geçen, fizik tarihinin şu an ki en büyük ve keşfedilmeyi beklenen sorunu da kütle çekimi ile atomaltı parçacıkların rol aldığı kuantum mekaniğini birbiri ile bağdaştıran bir formüldür.
    2. soruda adı geçen gözlemci ise olayı etkileyen şeyin ta kendisidir. yapılan ölçümler neticesinde elektronlar artık bir olasılıklar dalgası gibi değil bir minik bilya gibi davranmaya başlarlar. çünkü ölçerek sistemi etkilemiş oluruz. yani burada gözlemci bakınca parçacık bakmayınca dalga özelliği gösterir demek değil, gözlemci zaten gözle bakıp da görebileceği birşey değildir bu olay. cihazlar yardımı ile o elektronu etkiliyor.


    quote:

    Orijinalden alıntı: dh_experience


    quote:

    Orijinalden alıntı: experienced


    quote:

    Orijinalden alıntı: SSH

    Gördükleri her ilginç deneyi tanrıya bağlamaya çalışan ve bu tür konulara sürekli atlayan bu kadar çok üye olması hiç şaşırtıcı değil. Burada bilimden bahsediliyor, bir kere de bir konuyu dine çekmeyin de zevkle okuyabilelim. Bu tip konuları konu dışı yerine kültür bilim kategorisine açarsanız konu amacına ulaşacak ve daha iyi yerlere varacaktır.

    arkadaşım bu video belgeselin sadece bir kısmını gösteriyor, başından izlemeye şansın olsaydı aslında konun direk manevi bir boyuta bağlı olarak gelişen bir durum olduğunu anlardın.
    quantum bilim ile tanrıyı bir birine bağlayan ,bir çok sorusu ve az cevaba ulaşılmış olan bir bilimdir.




    tamamını nerede bulabiliriz acaba?



    peki şu soruma nasıl cevap verilebilir arkadaşlar:


    1) Tüm bu davranışlar yani bilya ve dalganın davranışları yeryüzünün fiziksel kurallarına bağlı hareket ediyorken parçacık evreninde de aynı davranışları göstermesi beklenemez. mesela elektronlar atomun etrafında dönerken yerçekiminden etkileniyorlar mı? Hayır. Öyleyse yeryüzü fizik kurallarını parçacık veya atom ve altı dünyada aynı davranmasını nasıl bekleyebiliriz. Karşılaştırma yapmak bence bundan dolayı yanlış olur bilye ile elektronu. Haksız mıyım?

    2) diğer bir meselede olayın can damarı olan gözlemci meselesi. Gözlemcinin olaya bir etkisi olmadan gözlemleme yaptığı konusunda bir delilimiz var mı?

    yani olay şöyle gelişiyor mu:

    1. deney (gözlemci var. hareket dalga özelliği)
    2. deney (gözlemci yok. hareket bilya özelliği)
    3. deney (gözlemci var. hareket dalga özelliği)

    ....

    ....

    Bu olayı ard ardına sürek li böyle tekrar etsek hep aynı sonucu mu buluruz. Buluyorsak demek oluıyor ki gözlemcinin bir şekilde etkisi var.

    Gözlediğimizde kimi zaman dalga kimi zamanda bilya özelliği gösteriyorsa O zaman gözlemcinin fonksiyonu yoktur deriz. Gözlemcinin olması her defasında aynı sonucu veriyorsa burada gözlemcinin deneye fiziksel etkisi var demektir. BUnu nasıl açıklarsınız.


    2)-- Deneyi diğer bir şekilde yapalım:

    Gözlemciyi deneye bir koyalım bir çekelim. Bu sefer deney sonucu hem bilye, hemde dalga özelliği aynı anda oluyor mu? olmuyor mu? ona bakmak lazım. Böyle bir deney gözlemcinin etkisini daha net anlamamıza neden olmaz mı?






    sorularımdaki şekilde deneyler çeşitlendirilebilmiş mi acaba. Benim bu kadar tartışmadan, konuşmadan çıkardığım şu:

    bazı olaylar gizem li ve sanki bu gizemli olaylar izlenilmeyi istemiyor. İzlenirlerse normal davranışlarının dışında davranıyorlar yani şaşırtma taktiği uyguluyorlar. (bir şekilde bilinç)

    Dünya üzerinde her canlı hayatta kalmak için hileye baş vurur.

    dikkat edin şimdi belkide tüm fizikcilerin yaklaşamadığı bir şekilde yaklaşmak istiyorum olaya:

    Ortada bilinç varsa diyorum ki: " elektron canlı olabilir mi" . Evet yanlış duymadınız: " canlı olabilir mi? Bir şekilde bir sırrını vermemek için taktik uyguluyor, numara yapıyor. Kusursuz programlanmış bir canlı madde, cansız madde değil.


    siz ne dersiniz.?


    İKİNCİSİ:

    Şöyle bir paradoxta var gibi geliyor bana aslında:

    her sonuç bir gözlemleme sonucunda bize oluşuyor. Öyleyse gözlemleme her koşulda var. O zaman gözleme göre değişim varsa, bu her koşulda nasıl aynı olmuyor veya gözlemci olmadındaki sonucu biz hangi gözlemle anlıyoruz. Bir gözlemle anlıyorsak, ortada bir gözlemci yine olmuş olmuyor mu?





    benim sorularım hakkında bir kaç cümle edebilir mi üstadlar.

    Gerçekten şu konuyu okudum, bir çok şeyi kafaya taktım. Çözemessem rahatlayamam.




  • üstad kelimesini üzerime alınmadan şöyle bişeyler söyleyebilirim
    birincisi elektron bir canlı olamaz, eğer olsaydı seçimleri olması gerekirdi. bu deneyde elektron cansız bir varlık gibi hareket ediyor. çıktığı makinadan sonra yarıklardan geçip arka fonda iz bırakıyor.
    ikinci olarak buradaki gözlem bakmak anlamında değil ölçmek anlamında kullanılıyor. deneyciler her iki denetde de tabiki gözleri ile sonucu izliyor yani fondaki izleri, ama birinde aletli ölçüm yapıyorlar hangi yarıktan geçecek diye.

    quote:

    Orijinalden alıntı: dh_experience


    quote:

    Orijinalden alıntı: dh_experience

    quote:

    Orijinalden alıntı: speedy_

    bilye denmesinin nedeni onun bir parçacık olduğunun söylenmek istenmesidir ama burada söylenmek istenen başka bir şey de aslında hem bilye gibi davranıp hem de davranmadığıdır. kuantum mekaniğini gizemli ve idrak edilemez yapan da budur zaten. 1. soruda dediğiniz kütle çekimi diye birşey de yoktur aslında. einstein bunu kanıtlamıştır genel göreliliğinde. kütle çekimi bir kuvvet değil. kütlelerin uzay zamanı eğip bükmesidir.
    ve yine 1. soruda geçen, fizik tarihinin şu an ki en büyük ve keşfedilmeyi beklenen sorunu da kütle çekimi ile atomaltı parçacıkların rol aldığı kuantum mekaniğini birbiri ile bağdaştıran bir formüldür.
    2. soruda adı geçen gözlemci ise olayı etkileyen şeyin ta kendisidir. yapılan ölçümler neticesinde elektronlar artık bir olasılıklar dalgası gibi değil bir minik bilya gibi davranmaya başlarlar. çünkü ölçerek sistemi etkilemiş oluruz. yani burada gözlemci bakınca parçacık bakmayınca dalga özelliği gösterir demek değil, gözlemci zaten gözle bakıp da görebileceği birşey değildir bu olay. cihazlar yardımı ile o elektronu etkiliyor.


    quote:

    Orijinalden alıntı: dh_experience


    quote:

    Orijinalden alıntı: experienced


    quote:

    Orijinalden alıntı: SSH

    Gördükleri her ilginç deneyi tanrıya bağlamaya çalışan ve bu tür konulara sürekli atlayan bu kadar çok üye olması hiç şaşırtıcı değil. Burada bilimden bahsediliyor, bir kere de bir konuyu dine çekmeyin de zevkle okuyabilelim. Bu tip konuları konu dışı yerine kültür bilim kategorisine açarsanız konu amacına ulaşacak ve daha iyi yerlere varacaktır.

    arkadaşım bu video belgeselin sadece bir kısmını gösteriyor, başından izlemeye şansın olsaydı aslında konun direk manevi bir boyuta bağlı olarak gelişen bir durum olduğunu anlardın.
    quantum bilim ile tanrıyı bir birine bağlayan ,bir çok sorusu ve az cevaba ulaşılmış olan bir bilimdir.




    tamamını nerede bulabiliriz acaba?



    peki şu soruma nasıl cevap verilebilir arkadaşlar:


    1) Tüm bu davranışlar yani bilya ve dalganın davranışları yeryüzünün fiziksel kurallarına bağlı hareket ediyorken parçacık evreninde de aynı davranışları göstermesi beklenemez. mesela elektronlar atomun etrafında dönerken yerçekiminden etkileniyorlar mı? Hayır. Öyleyse yeryüzü fizik kurallarını parçacık veya atom ve altı dünyada aynı davranmasını nasıl bekleyebiliriz. Karşılaştırma yapmak bence bundan dolayı yanlış olur bilye ile elektronu. Haksız mıyım?

    2) diğer bir meselede olayın can damarı olan gözlemci meselesi. Gözlemcinin olaya bir etkisi olmadan gözlemleme yaptığı konusunda bir delilimiz var mı?

    yani olay şöyle gelişiyor mu:

    1. deney (gözlemci var. hareket dalga özelliği)
    2. deney (gözlemci yok. hareket bilya özelliği)
    3. deney (gözlemci var. hareket dalga özelliği)

    ....

    ....

    Bu olayı ard ardına sürek li böyle tekrar etsek hep aynı sonucu mu buluruz. Buluyorsak demek oluıyor ki gözlemcinin bir şekilde etkisi var.

    Gözlediğimizde kimi zaman dalga kimi zamanda bilya özelliği gösteriyorsa O zaman gözlemcinin fonksiyonu yoktur deriz. Gözlemcinin olması her defasında aynı sonucu veriyorsa burada gözlemcinin deneye fiziksel etkisi var demektir. BUnu nasıl açıklarsınız.


    2)-- Deneyi diğer bir şekilde yapalım:

    Gözlemciyi deneye bir koyalım bir çekelim. Bu sefer deney sonucu hem bilye, hemde dalga özelliği aynı anda oluyor mu? olmuyor mu? ona bakmak lazım. Böyle bir deney gözlemcinin etkisini daha net anlamamıza neden olmaz mı?






    sorularımdaki şekilde deneyler çeşitlendirilebilmiş mi acaba. Benim bu kadar tartışmadan, konuşmadan çıkardığım şu:

    bazı olaylar gizem li ve sanki bu gizemli olaylar izlenilmeyi istemiyor. İzlenirlerse normal davranışlarının dışında davranıyorlar yani şaşırtma taktiği uyguluyorlar. (bir şekilde bilinç)

    Dünya üzerinde her canlı hayatta kalmak için hileye baş vurur.

    dikkat edin şimdi belkide tüm fizikcilerin yaklaşamadığı bir şekilde yaklaşmak istiyorum olaya:

    Ortada bilinç varsa diyorum ki: " elektron canlı olabilir mi" . Evet yanlış duymadınız: " canlı olabilir mi? Bir şekilde bir sırrını vermemek için taktik uyguluyor, numara yapıyor. Kusursuz programlanmış bir canlı madde, cansız madde değil.


    siz ne dersiniz.?


    İKİNCİSİ:

    Şöyle bir paradoxta var gibi geliyor bana aslında:

    her sonuç bir gözlemleme sonucunda bize oluşuyor. Öyleyse gözlemleme her koşulda var. O zaman gözleme göre değişim varsa, bu her koşulda nasıl aynı olmuyor veya gözlemci olmadındaki sonucu biz hangi gözlemle anlıyoruz. Bir gözlemle anlıyorsak, ortada bir gözlemci yine olmuş olmuyor mu?





    benim sorularım hakkında bir kaç cümle edebilir mi üstadlar.

    Gerçekten şu konuyu okudum, bir çok şeyi kafaya taktım. Çözemessem rahatlayamam.




  • bu arada çözmezsem rahatlayamam demişsiniz de zaten şu ana kadar çözen biri yok :)
  • 
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.