Şimdi Ara

Celal Şengör En Büyük Feylesoftur (4. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
83
Cevap
2
Favori
3.019
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    quote:

    Having surrendered to Hume’s attack, most justificationists have sought solace in the hope that induction might at least provide some theories that are more probable and reliable
    than others. The most popular contenders for some time for the title of probabilistic induction are the Bayesian interpretations of probability. To evaluate the probability of a hypothesis, the Bayesian specifies some prior probability for a given hypothesis, which is then updated by new information. These are subjective degrees of probability ranging from 0 (no belief) to 1 (certainty). The Bayesian interpretation provides a standard set of procedures and formulas to perform this calculation. One of its strong points is that it conforms to the dominant axiom system for probability, which was developed by Kolmogorov. The formula used to calculate the probability of a hypothesis on the evidence is read: the probability of the hypothesis H given the evidence E equals the probability of the evidence given the hypothesis multiplied by the probability of the hypothesis taken alone divided by the probability of the evidence taken alone.

    P(H∕E) = P(E∕H)P(H) P(E)

    The first point to note here is that prior probabilities have to be entered into the formula before any evidence is available. However, it is generally accepted that there is no non-arbitrary way to choose these prior probabilities. More fundamental is one of Popper’s criticisms. If we search for the most probable theories, then we shall abandon the most informative theories of science because there is an inverse relationship between probability and information content. Glymour (1980) pointed out that it is unclear how to connect Bayesianism with the history of science. Neither Copernicus, Newton, nor Kepler—to name but a few of the greats—gave probabilistic arguments for their theories. Another criticism, based on an evolutionary theory of belief, is that at any given moment, we cannot decide what we believe. We can research an issue more or less thoroughly, but we cannot voluntarily adopt, reject, or change the degree to which we adhere to our beliefs (Percival, 2012). Evidence and argument have their impact on belief, and the soundness of an argument enhances its persuasiveness. However, when a telling argument has its effect, it is as if the mind had been infected by it, rather like a catchy tune. Belief is not something that we do. We cannot therefore obey the prescriptions that issue from the Bayesian evaluations of data. In contrast, falsificationism instructs one to perform the fallible but feasible task of classifying basic observation
    statements as true or false. This is something we can do. Imagine putting true and false statements into separate boxes. Belief is also a capricious individual state of mind, spontaneously varying from moment to moment and with changing risks and outcomes. On the other hand, since statements, as opposed to beliefs, are permanent records independent of our psychology, falsificationism is not troubled by the vagaries of a scientist’s momentary state of mind. Therefore falsificationism is a far more stable and publicly testable method than assigning degrees of probability to subjective belief. It also harmonizes better with Popper’s point that the overwhelming amount of scientific knowledge is and must be embodied in libraries and computers, not in scientists’ minds."


    Attığın makalenin son bölümünde yazanları koyuyorum. Kendi ifadelerini ve seçtiğin kelimeleri destekleyen bir makale atacağını varsayıyordum ama bu makale, probilistik konfirmasyon yerine Hume'un indüksiyon / tümevarım kritiğinin gazabına mağruz kalan verifikasyon terimini tercih etmenden tut Popperyen falsifikasyona gülünme ifadesine kadar dediğin birçok şey ile çelişiyor. Bence keşfedilmiş bazı paradokslardan ve falsikasyonun formülasyon kusurlarından hareketle bazı ekstrem sonuçlara varmışsın ya da attığın makale oldukça kasıtlı olarak buradaki falsifikasyonist pozisyonumu destekleyici nitelikte. Bu yüzden ben bu durumu, daha doğrusu tam olarak ne yapmaya çalıştığını anlamadım. Mesela sıklıkla analitik felsefi ekolü savunup kıtacı geleneği yeriyorsun ancak burada göründüğü itibarıyla analitik açıdan oldukça kusurlu duruyorsun.
    Bunu bilinçli olarak yaptım zaten. O makalenin yazarı bilim felsefesinde uzman olduğunu iddia ediyor ama bilim felsefesinde adını duyuran biri değil. Ayrıca o makalenin sahibi sadece Popper okuyan biri. Muhtemelen bayesçiliği detaylı olarak incelememiştir. Doğrudan bayesçiliği savunan bir makale atsaydım muhtemelen taraflı olduğumu söyleyecektin. Bu makalenin kaliteli bir makale olduğunu ve alıntıladığın bölümdeki eleştirinin sağlam olduğunu düşünmüyorum zaten. Analitik açıdan kusur nedir? Analitik bilim felsefesinde bayesçilik popüler, bunu kimse inkar etmiyor ki. Bayesçiliğin savunusunu arıyorsun şunlara bakabilirsin:

    https://philpapers.org/rec/RINANB
    https://philpapers.org/rec/HOWSRT
    https://philpapers.org/rec/STRTBT-2
    https://philpapers.org/rec/VINEIA
    https://philpapers.org/rec/STRTBA
    https://philpapers.org/rec/SCHWBN
    https://philpapers.org/rec/HARMIP
    https://philpapers.org/rec/HENBAI
    https://philpapers.org/rec/PROIMA



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 31 Temmuz 2020; 8:33:26 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Bunu bilinçli olarak yaptım zaten. O makalenin yazarı bilim felsefesinde uzman olduğunu iddia ediyor ama bilim felsefesinde adını duyuran biri değil. Ayrıca o makalenin sahibi sadece Popper okuyan biri. Muhtemelen bayesçiliği detaylı olarak incelememiştir. Doğrudan bayesçiliği savunan bir makale atsaydım muhtemelen taraflı olduğumu söyleyecektin. Bu makalenin kaliteli bir makale olduğunu ve alıntıladığın bölümdeki eleştirinin sağlam olduğunu düşünmüyorum zaten. Analitik açıdan kusur nedir? Analitik bilim felsefesinde bayesçilik popüler, bunu kimse inkar etmiyor ki. Bayesçiliğin savunusunu arıyorsun şunlara bakabilirsin:

    https://philpapers.org/rec/RINANB
    https://philpapers.org/rec/HOWSRT
    https://philpapers.org/rec/STRTBT-2
    https://philpapers.org/rec/VINEIA
    https://philpapers.org/rec/STRTBA
    https://philpapers.org/rec/SCHWBN
    https://philpapers.org/rec/HARMIP
    https://philpapers.org/rec/HENBAI
    https://philpapers.org/rec/PROIMA

    Alıntıları Göster
    < Katıksız doğrulama > diye bir şey bilimde bulunmuyor. Analitik yaklaşım hatası şurada, Bayesçi bir konfirmasyonu ne paylaştığın yazar ne de ben reddetmiyorum, yalnızca öyle bir "verifikasyon" olduğunu reddediyorum çünkü katıksız türde bir verifikasyonu bilimde reddediyorum; her aklı başında bilim insanı da reddeder zaten. "Muhtemelen" gibi ifadelerin argümanlarınla beraber güven uyandırmıyor. Bayesçiliğin popüler olmasından çok daha fazlasını söylüyorsun.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    < Katıksız doğrulama > diye bir şey bilimde bulunmuyor. Analitik yaklaşım hatası şurada, Bayesçi bir konfirmasyonu ne paylaştığın yazar ne de ben reddetmiyorum, yalnızca öyle bir "verifikasyon" olduğunu reddediyorum çünkü katıksız türde bir verifikasyonu bilimde reddediyorum; her aklı başında bilim insanı da reddeder zaten. "Muhtemelen" gibi ifadelerin argümanlarınla beraber güven uyandırmıyor. Bayesçiliğin popüler olmasından çok daha fazlasını söylüyorsun.

    Alıntıları Göster
    Bayesçi doğrulamayı reddetmiyorum deyip bayesçi verifikasyonu reddediyorum ne demek? Kendi kendisiyle çelişen ifadeler bunlar. Bayesçi anlamada doğrulama bir değer atamayı gerektiriyor zaten. Yanlışlamacılığa göre değer falan atayamıyorsun işte. Sınanmalar teori lehine herhangi bir şey söylemez.

    Ben bilim felsefecilerinin bayesçi olduğunu söylüyorum. Bunu inkar ettiğim yok. Tabii genel felsefecilerden savunan olabilir, onlar felsefe hakkında yüzeysel bilgiye sahipler. Bilim felsefesinde uzmanlaşıp Popper’ın yanlışlanabilirliğini savunan birini görmedim ben. Hatta arkadaşım bu konuda konsensüs olduğunu söylemişti.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 31 Temmuz 2020; 9:36:12 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-596C9B846

    Bayesçi doğrulamayı reddetmiyorum deyip bayesçi verifikasyonu reddediyorum ne demek? Kendi kendisiyle çelişen ifadeler bunlar. Bayesçi anlamada doğrulama bir değer atamayı gerektiriyor zaten. Yanlışlamacılığa göre değer falan atayamıyorsun işte. Sınanmalar teori lehine herhangi bir şey söylemez.

    Ben bilim felsefecilerinin bayesçi olduğunu söylüyorum. Bunu inkar ettiğim yok. Tabii genel felsefecilerden savunan olabilir, onlar felsefe hakkında yüzeysel bilgiye sahipler. Bilim felsefesinde uzmanlaşıp Popper’ın yanlışlanabilirliğini savunan birini görmedim ben. Hatta arkadaşım bu konuda konsensüs olduğunu söylemişti.

    Alıntıları Göster
    Değer atamasını geometrik bir yapı veya sistem içerisinde yapıyorsun. Adı üstünde Bayes teoremi. Aksiyomatik. Mutlak şekilde doğruyu vermiyor, sözkonusu olan yapısal veya diğer deyişle de mantıksal bir kabul. Yanlışlamacılıktan hâlâ Sokratik ironiyi anlıyorsun. Teori geçerliyse geçerlidir zaten falsifikasyonun bu durumda vereceği değer veya atayacağı bilimsel kategori teorinin geçerli / çalışıyor olması. Bayesçi değer yüklemenin sınırından ve falsifikasyonun öneminden birazcık bahsedebiliriz.

    Elektron gibi salınan leptonlar gözlemlendiğinde karşılaşılan noktasal / boyutsuz varlıklar, ancak gerçekten de öyleler mi mesela? Bir (1) olmak yerine tıpkı hadronlar gibi kompozit olabilirler veya gördüğünden çok daha farklı bir olgunun veya (mesela dalga parçacık ikiliğindeki gibi dalgasal) sürekliliğin izdüşümleri olabilirler. Kuantum fiziği ve dolanıklık olgusu mesela determinizmi ve nedenselliği yani deneyimlerimizden gelme bazı özel aksiyomlarımızı sınayan bir sistem olarak öne çıkıyor ve kuantum fiziği klasik fizikten kökten ayrı bir alan olarak gelişme gösterdi. Klasik fizik başarılı ve eşsiz ama temelde oldukça yanlış (mikro addedilen evren kurucu boyutların dinamikleri sözkonusu edildiğinde). Sınanmalar az önce klasik mekanik ve kuantum fiziği örneğinde söylediğim şekilde teori lehine bir şey söyler hem de bal gibi söyler. Teorinin çalıştığını ya da açıkça hatalı olduğunu söyler. Bilim için çok önemli bir şey bu. Balığın kılçıklarını ayıklamak gibi.

    Sevgili arkadaşım, kim o arkadaşın? :) Hangi bilim felsefecilerinden söz ediyoruz? Eğer şimdiye kadar makalelerini attıklarınsa, konsensüs nerede? Yok öyle bir şey. Ben klasik denebilecek bir felsefi zıtlaşma, derine inmeye çalışan tezler, karşılıklı çeşitli yorumlar ve eleştiri çabaları gördüm yalnızca aşağı yukarı attıklarına baktığımda. Bayesçilik olasılık bazlı bir istatistik, olasılık geometrisi; tümdengelimsel ve imajer yanlışlamacılıkla, doğası uyarınca ihtimallerle arası zaten iyi olan yanlışlamacılıkla zorunlu olarak ters düşmek zorunda değil.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bayesçilikle konfirmasyon yerine kökten verifikasyonu savunuyorsan üzgünüm Hume'un indüksiyon kritiğini atlayamıyorsun. "Verifikasyondan" kastettiğim bu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Değer atamasını geometrik bir yapı veya sistem içerisinde yapıyorsun. Adı üstünde Bayes teoremi. Aksiyomatik. Mutlak şekilde doğruyu vermiyor, sözkonusu olan yapısal veya diğer deyişle de mantıksal bir kabul. Yanlışlamacılıktan hâlâ Sokratik ironiyi anlıyorsun. Teori geçerliyse geçerlidir zaten falsifikasyonun bu durumda vereceği değer veya atayacağı bilimsel kategori teorinin geçerli / çalışıyor olması. Bayesçi değer yüklemenin sınırından ve falsifikasyonun öneminden birazcık bahsedebiliriz.

    Elektron gibi salınan leptonlar gözlemlendiğinde karşılaşılan noktasal / boyutsuz varlıklar, ancak gerçekten de öyleler mi mesela? Bir (1) olmak yerine tıpkı hadronlar gibi kompozit olabilirler veya gördüğünden çok daha farklı bir olgunun veya (mesela dalga parçacık ikiliğindeki gibi dalgasal) sürekliliğin izdüşümleri olabilirler. Kuantum fiziği ve dolanıklık olgusu mesela determinizmi ve nedenselliği yani deneyimlerimizden gelme bazı özel aksiyomlarımızı sınayan bir sistem olarak öne çıkıyor ve kuantum fiziği klasik fizikten kökten ayrı bir alan olarak gelişme gösterdi. Klasik fizik başarılı ve eşsiz ama temelde oldukça yanlış (mikro addedilen evren kurucu boyutların dinamikleri sözkonusu edildiğinde). Sınanmalar az önce klasik mekanik ve kuantum fiziği örneğinde söylediğim şekilde teori lehine bir şey söyler hem de bal gibi söyler. Teorinin çalıştığını ya da açıkça hatalı olduğunu söyler. Bilim için çok önemli bir şey bu. Balığın kılçıklarını ayıklamak gibi.

    Sevgili arkadaşım, kim o arkadaşın? :) Hangi bilim felsefecilerinden söz ediyoruz? Eğer şimdiye kadar makalelerini attıklarınsa, konsensüs nerede? Yok öyle bir şey. Ben klasik denebilecek bir felsefi zıtlaşma, derine inmeye çalışan tezler, karşılıklı çeşitli yorumlar ve eleştiri çabaları gördüm yalnızca aşağı yukarı attıklarına baktığımda. Bayesçilik olasılık bazlı bir istatistik, olasılık geometrisi; tümdengelimsel ve imajer yanlışlamacılıkla, doğası uyarınca ihtimallerle arası zaten iyi olan yanlışlamacılıkla zorunlu olarak ters düşmek zorunda değil.

    Alıntıları Göster
    Daha önce pek çok bilim felsefecisinin ismini belirttim. Sen ise bana yanlışlamacılığı savunan, alanında uzmanlaşmış bir bilim felsefecisi ve kaliteli makaleler atamadın. Ben ise 9 tane makale attım, taraflı olduğumu göstermemek adına Popper hastası bir felsefecinin makalesini de attım. O 9 makaleyi hemen okudun ve sadece zıtlaşma olduğuna kanaat getirdin öyle mi? Yanlışlamacılığı savunan makalelerin olması konsensüs olduğunu ya da yanlışmacılığın neredeyse hiç savunulmadığını baltalamıyor. Ben sana din felsefesinde konsensüs haline varılmış ama genel felsefecilerin cahil cahil konuştuğu tonla makale atabilirim. Önemli olan bilim felsefecilerinin görüşleri, genel felsefecilerin değil.

    Falsifikasyonun vereceği değer çalışıp çalışmaması değil, şimdilik çalışıyor gibi görünmesi sadece. Hadi diyelim ki falsifikasyon bir teorinin çalıp çalışmadığını belirtiyor olsun, ne diye bayesçiliği reddetmiyorum diyorsun? Bayesçi doğrulama kuramı bir teorinin güvencesini istatiksel olarak doğrular. Bir teorinin güvencesini %x oranında veremiyorsan bayesçi değilsindir. Bu kadar basit, kelime oyunlarına gerek yok. Sokratik diyalektik deyip duruyorsun, gerçekten bıktım. Bayesçilikle falsifikasyon çelişir. Popper teorilerinin olası yanlışlayıcıları olduğunu belirtiyor sadece, sınanmaların teori lehine bir değer atadığını söylemez. Kuğu örneğinde bunu sıkça vurgular zaten, istersen milyonlarca beyaz kuğu gözlemle sadece bir siyah kuğu hipotezini yanlışlar, Popper bunu sıkça belirtir.

    Leptonların doğası şu an gözlemlediğinden farklı olabilir, bayesçilik zaten bunu inkar etmiyor. Kuantum fiziği determinizme değil, evrensel determinizme zarar veriyor. Ayrıca kuantum fiziğinin nedenselliği tehdit ettiğini metafizikçilerin çoğu düşünmüyor. Bir kere kuantum fiziği bağımlı olma veya karşı-olgusal bağımlılık bakımından nedenselliğe değil, sadece etken neden karşı bir tehdit sunuyor. Kuantum fiziğinin gerçekten etken nedeni baltalayıp baltalamadığı kuantum fizikçilerinin işi değil. Bu metafizikte tartışılan bir konu. İndeterminist bir nedenselliğin mümkün olup olmadığı meselesi. Çoğu metafizikçi indeterminist nedenselliğin, olasılığın nedenselliği olarak veya nedenselliğin olasılığı olarak iki şekilde mümkün olduğunu söyler. Bunlar konuyla alakasız olduğu için bu tartışmanın detayına girmiyorum. Popper’a göre sınanmalar teorinin çalışıp çalışmadığını göstermez, bunu ilk paragraf açıkladığım için uzatmıyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 31 Temmuz 2020; 12:8:29 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Argumentum ad verecundiam (otorite safsatası) kabul etmiyorum. Esasında doğa bilimsel disiplinlerden farklı olarak çoğu zaman muğlak çizgilerle ilgi alanları çizilen akademisyen felsefecileri kendi içerisinde garipçe ayrıştırma, kısmen yanlış aktarma ve analitik ilkelere bağlı şekilde yeterince dürüst tartışmama durumu da sözkonusu. Akademik camia revizyonunu Bayesçiliğin popülerliği ve bazı sivri kanatlar haricinde sahih bulamadım.

    quote:

    Falsifikasyonun vereceği değer çalışıp çalışmaması değil, şimdilik çalışıyor gibi görünmesi sadece. 


    Daha fazlası zaten beklenmiyor. Bilimin olaylarından birisi zaten bu belirsizlik durumu. Bunu kendin gayet net şekilde söylüyorsun. Hiç kimse verilmiş koşulları ya da kuğuların olgusallığını zaten yanlışlamaz. Kuğular hakkında bilgiler, tasarılar, teoriler vs değişir ve güncellenir yalnızca. İlk tasarın, ikinci tasarın vs her zaman yanlıştır; her zaman için son tasarın geçerlidir ve haliyle doğruya en yakın şey odur ama tamamen veya %100 ihtimal düzeyinde doğru olarak varsayılmaz; bu mesela en güçlü bilimsel inançlar için dahi bir açık kapıdır; tıpkı vakti zamanında klasik fizik bilimi ve eski fizikçiler için olduğu gibi.

    quote:

    Bayesçi doğrulama kuramı bir teorinin güvencesini istatiksel olarak doğrular. 


    Bir teoriyi mantıken veya mutlaken doğrulayamaz, kendi içerisinde aksiyomatik olarak doğrular. İndüksiyon eleştirisi Bayes teoremi için de geçerli ve teoremin mantıksal sınırını çiziyor. Falsifikasyon bu arada kendisini yanlışlatabilme potansiyeline sahip, belirli bir anlamda çok tutarlı ve stabil bir yaklaşım ve olasılıksal olan ve inancının gücünü belirleyen Bayesçi bir yaklaşımla iddia ettiğin gibi mutlaken çelişmek zorunda da görünmüyor.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Argumentum ad verecundiam (otorite safsatası) kabul etmiyorum. Esasında doğa bilimsel disiplinlerden farklı olarak çoğu zaman muğlak çizgilerle ilgi alanları çizilen akademisyen felsefecileri kendi içerisinde garipçe ayrıştırma, kısmen yanlış aktarma ve analitik ilkelere bağlı şekilde yeterince dürüst tartışmama durumu da sözkonusu. Akademik camia revizyonunu Bayesçiliğin popülerliği ve bazı sivri kanatlar haricinde sahih bulamadım.


    Akademide konsensüs olan konular hakkında otorite safsatasının geçerli olduğu söylenemez. Yanlış ve çarpıtarak aktardığımı iddia ediyorsan kanıtlamak senin yükümlülüğün, benim değil.
    quote:

    Daha fazlası zaten beklenmiyor. Bilimin olaylarından birisi zaten bu belirsizlik durumu. Bunu kendin gayet net şekilde söylüyorsun. Hiç kimse verilmiş koşulları ya da kuğuların olgusallığını zaten yanlışlamaz. Kuğular hakkında bilgiler, tasarılar, teoriler vs değişir ve güncellenir yalnızca. İlk tasarın, ikinci tasarın vs her zaman yanlıştır; her zaman için son tasarın geçerlidir ve haliyle doğruya en yakın şey odur ama tamamen veya %100 ihtimal düzeyinde doğru olarak varsayılmaz; bu mesela en güçlü bilimsel inançlar için dahi bir açık kapıdır; tıpkı vakti zamanında klasik fizik bilimi ve eski fizikçiler için olduğu gibi.


    Hayır, yeterli değil. Falsifikasyon bilime olan güveni yıkıyor. %n oranında doğrulama ise bu sorundan müzdarip değil. Yanlışlamacılığın daha pek çok sorunu var.

    quote:

    Bir teoriyi mantıken veya mutlaken doğrulayamaz, kendi içerisinde aksiyomatik olarak doğrular. İndüksiyon eleştirisi Bayes teoremi için de geçerli ve teoremin mantıksal sınırını çiziyor. Falsifikasyon bu arada kendisini yanlışlatabilme potansiyeline sahip, belirli bir anlamda çok tutarlı ve stabil bir yaklaşım ve olasılıksal olan ve inancının gücünü belirleyen Bayesçi bir yaklaşımla iddia ettiğin gibi mutlaken çelişmek zorunda da görünmüyor.


    Aksiyomların varsayımı her konuda geçerli. Mantık yasaları olmadan falsifikasyon hakkında nasıl konuşacaksın? Elbette bayes teoreminin fiziksel gerçeklikte çalışıp çalışmadığı kesin değil.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Saydığın isimlerin bir kısmı epistemolog veya bilim felsefecisi bile değil; esasen bir psikolog ya da din felsefecisi. İçlerinden Colin Howson, Branden Fitelson gibi yalnızca birkaçı bu konuda ciddiye alınabilir olarak görünüyor. Konsensüsü kafanızda icat etmişsiniz onu da söyleyeyim. Felsefe full epistemoloji ve istatistik odaklı veya değil bir fizik değil ki zaten kaç tane konuda konsensüs olabilir? Fizik bile zıtlıklarla, farklı tezleri ve teorik çözümleri savunan kamplarla dolu. Geçiniz efendim. Falsifikasyona gülecek kadar akademik kültürü çarpıtmıyorum veya küçümsemiyorum. Türkiye'de ciddi üniversitelerde Bayesian theorem de falsifikasyon da gayet ciddiyetle öğretilir. Epistemoloji ve istatistiğin ana mevzularından bunlar.
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nat Alianovna

    Saydığın isimlerin bir kısmı epistemolog veya bilim felsefecisi bile değil; esasen bir psikolog ya da din felsefecisi. İçlerinden Colin Howson, Branden Fitelson gibi yalnızca birkaçı bu konuda ciddiye alınabilir olarak görünüyor. Konsensüsü kafanızda icat etmişsiniz onu da söyleyeyim. Felsefe full epistemoloji ve istatistik odaklı veya değil bir fizik değil ki zaten kaç tane konuda konsensüs olabilir? Fizik bile zıtlıklarla, farklı tezleri ve teorik çözümleri savunan kamplarla dolu. Geçiniz efendim. Falsifikasyona gülecek kadar akademik kültürü çarpıtmıyorum veya küçümsemiyorum. Türkiye'de ciddi üniversitelerde Bayesian theorem de falsifikasyon da gayet ciddiyetle öğretilir. Epistemoloji ve istatistiğin ana mevzularından bunlar.
    Hocam şaka mısın ya? O adamların hepsi alanında uzman bilim felsefecileri. Epistemolojiye hemen hemen her felsefeci ilgileniyor zaten. O isimlerden sadece Richard Swinburne din felsefecisi, ki onun asıl alanı zaten din ve bilim felsefesi.

    Felsefede konsensüs olamaz şeklinde bir ilke yok. Nadir olarak felsefede de konsensüsler mevcut. Ben açıkçası burada yanlışmacılığın sorunlarından çokça bahsettim ve senden cevap alamadım. Verdiklerini de yanlış anladın hep. Bu konuyu daha da uzatmanın gereğini görmüyorum.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-596C9B846 -- 31 Temmuz 2020; 18:5:19 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Benim için koca ömrünü yanlış yolda bitiren ve hala doğru yol İSLAM'ı bulamamış biri, yazık çok yazık, koca profesör olmuş ama İSLAM gerçeğini görememiş
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Analizcizeuss

    Bu mesaj silindi.
    oldum diyen bilim adamından uzak duracaksın

    kendinden bu kadar emin konuşan biri bilim adamı olamaz.

    coğrafyacı ama ilahiyat okumuş gibi :)))
  • noktasına kadar katılabilirim. bilgileri var fakat sahip oldukları bilginin, felsefik düşünceden uzak oluşu, bilgi yüklenmiş bir bottan fark bırakmıyor. ve bu botlara inanırken kendini bilimsel yaklaşan kişilik olarak gören topluluklar da onların yanılsamalarının sürdürücülüğüne bürünüyor.

    hawking 'felsefe öldü' dedi diye felsefe gereksiz mi oluyor? felsefe, tüm ileri varlıkların yükseliş kaynağıdır.


    celal şengör, bazı konularda hiç açıklama yapmadan 'öyle birşey yok', 'deli saçması' gibi dayanaksız sözlerle kestirip atıyor, sonra onun bu kestirip atmasına, akademik kariyerine, her alanda belirli yorumlarda bulunabilmesine, bilimi yöneten ve öğrenim sınırını kendi kurallarına göre belirleyen küresel kurumlarca verilen ödüllere dayanarak koşulsuz inanan kitleler oluşuyor.


    bilinçli ya da bilinçsiz, sonuç olarak iyi manipülasyon yapıyor celal şengör.

    darpa projelerinden (#haarp #dew #hellads) bir tanesi ile ilgili soruyu yöneltene ağır baskı kuruyor.

    bilgi birikimi ile tanınmış aşırı ego'lu bir kişiye bilmediği bir yerden gelen soruya verilen tepkidir bu.

    savunma teknolojileri ile ilgili gerçekten bir halt bilmiyor (çok yüsek olasılık), ya da kasıtlı karalama yapıyor, ya da bağlantılardan kaynaklı öyle görünüyor.

    bu alanda araştırmalar yaptığı savında bulunacak olsa bile, o ego ile pek inandırıcı olamaz.

    bu durumda araştırma yapacak akademik imkanlara sahip birinin elde edeceği bilgilerin netliğini göze alarak, sorulan soruya alel acele tepkilerle 'cahil', 'saçma' gibi sözcüklerle baltalaması, zaten halihazırda kendisine koşulsuz inananları manipüle edip sorgulatıcı bir hal alırdı.


    şimdi, bu cevapların 'nedenleri' sorgulamayıp, ona buna sözlüklerde 'cahil' yakıştırması yapanların, 'o her alanda uzmandır' kafasıyla dayanaksız baltalamalara koşulsuz inanmaları bilinçli olduklarını mı gösteriyor?


    akademik kimlik, bilgi birikimi ve sırf ortak isabetli eleştirilerine dayalı oluşan pöpülerliklerden ötürü, eksikleri görmeye çalışmadan alkış yapmak doğru mu?

    çok eleştirdiğimiz kraldan çok kralcılarla aynı sempatizanlığı yaptığımızı görmeyen sözde 'bilimselci' kişiler durumuna indiğimizi nasıl olur da anlamıyoruz? çünkü egomuz ağır basıyor.


    kraldan çok kralcılık yapmanın dünya görüşü ile ilgisi yoktur.

    her şey sorgulanmalı.

    celal şengör 'ün dayanaksızca söyledikleri de buna dahil.

    yanılabilir, bilmeyebilir, akademik ya da başka bağlatılardan ötürü bildiğini belli etmemek için çarpıttığı da olabilir.


    inanacak çok koşulsuz hayranı olması ve akademik ününe güvenerek, Nikola Tesla gibi bilimsel temel dayanağı olan darpa altında yürütülen HAARP projesi ile ilgili tartışmalarla ilgili sorulara, prooffless celal gibi bilgi birikimini kabul ettiğimiz birinin ani tepki ile karalayıcı kaçamak cevaplar vermesi çok mantıksız ve 'sorgulatıcı' gelmiyor mu?


    felsefesiz bilim olacağını düşünüyorsak, algılayamadıklarımızı bildiğimizi zannetiklerimizin arkasındaki gerçekle çok geç yüzleşmek zorunda kalabiliriz.

    felsefesiz bilimci kişilik, bilgi yüklenmiş bir bot olmaktan nasıl çıkabilir?




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi karayulun -- 8 Şubat 2023; 7:22:54 >




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.