Şimdi Ara

Bilinmeyen Gerçekler

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
19
Cevap
7
Favori
1.306
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Arkadaşlar Çok İlginç Bilgiler Hepsini Okumanızı Tavsiye Ederim

    1-)Johnny Depp, kanserli ve down sendromlu çocuklara yaptığı yardım ziyaretlerine Jack Sparrow kostümüyle gitmektedir.

    2-)Her 8 saniyede 1 insan sigaranın yol açtığı hastalıklar sebebiyle hayatını kaybetmektedir. Bu yılda ortalama 5 milyon insan demektir.

    3-)Ezan sesinin özelliklerinden biri de Dünya üzerinde hiç kesilmemesidir. Ezan bir yerde bittiğinde sonraki meridyen yönünde yeniden başlar.

    4-)2005'te Türkiye'de 1 koyun uçurumdan atlayarak intihar etmiştir arkasından 1500 koyun daha atlayarak onlarda intihar etmiştir.

    5-)Osmanlı’da bir evde hasta varsa o evin penceresine kırmızı çiçek konurdu. Onu gören satıcılar sessizce geçer, çocuklar başka sokakta oynardı.

    6-)İnsan Gözü 576 Megapikseldir.

    7-)Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.


    8-)Dünyadaki ilk sahte dolar Sakarya’nın Akyazı ilçesinde basılmıştır.

    9-)Dünyanın en hızlı kuşu boğazlı kırlangaçtır. 3 saniye süreyle saatte 128km. sürate ulaşmıştır.

    10-)Bir ağaçkakan, saniyede 8,dakikada 500 kere ağaç kakabilir.

    11-)Çinde köpek öldürüp yiyebilirsiniz fakat eğer bir panda öldürürseniz idam edilirsiniz.

    12-)Dünyanın en sıcak yeri Libya’nın Al’Aziziyah bölgesidir. Al’Aziziyah da sıcakllık ortalama 57,7 derecedir.

    13-)Zinedine Zidane, futbol hayatı boyunca 1 kez bile ofsayta yakalanmamıştır.

    14-)Sınavlardan önce bira içerseniz, ders çalışırken ezberlediklerinizi daha kolay hatırlarsınız.

    15-)Titanic gemisi için 224 tane bilet kesilmişti ancak gemiye 223 kişi binmişti Gelmeyen tek kişi ise Türk Dr. Ömer Akalın’dı.

    16-)-Çok fakir bir ülke olmasına rağmen dünyada insanların en mutlu olduğu ülke Jamaika’dır.

    17-)Okul Kelimesinin kökü Yunanca'dan gelmektedir ve yunancadaki anlamı boş zaman demektir.

    18-)Öğrencilerin %83'ü ailesinin aniden odaya girmesine karşın ek bir sekme bulundurmaktadır.

    19-)Kore'de açılan ilk sanal market malzemelere dokunarak sepetinize almış oluyorsunuz!.

    20-)İlk gözyaşı sağ gözden akarsa mutluluk sol gözden akarsa sebebi acıdır!.

    21-)Bol bol su tüketmeninde yan etkisi mutluluktur. Bol su tüketen insanlar daha mutlu olurlar ve bu suyun yan etkisidir.
    22-)Çin’de ikinci çocuğu yapan aileye 1.3 milyon Yüen (376 bin lira) para cezası kesiliyor.
    23-)Bir bankacı 64,20 Euro’luk bir havale yaptığı anda uyuyakalmış ve ’222 milyon 222 bin 222 Euro 22 sentlik’bir havale yapmıştı.

    24-)Erkek köpek yavruları, oyun sırasında dişi yavruların kendilerini yenmesine izin verirler.

    25-)Gözbebeğiniz, aşık olduğunuz insana bakarken yüzde 45 oranında büyür.

    26-Sizi en çok özleyen insanı rüyanızda görünürsünüz.

    27-)Burger King’den yiyeceğiniz 1 adet double whooper menu size tam 1820 kalori olarak geri döner

    28-Anakonda yılanları yumurta bırakmadan direk doğum yapabilen tek yılan türüdür.

    29-)]Erkek ve kadın affetme ve unutma konusunda biraz farklıdırlar;erkek çabuk unutur; ama asla affetmez,kadın derhal affeder; ama asla unutmaz.
    30-)Küçükken karanlıktan veya yalnız uyumaktan korkan çocukların,ilerde üreticilikle ilgili mesleklerde çok başarılı
    olurlar!.

    Arkadaşlar Ayrıca şunu çok beğendim

    PAZARLAMA TAKTİĞİ
    Baba: Benim seçtiğim bir kızla evlenmeni istiyorum.

    Oğul: Hayır!
    Baba: Kız Bill Gates’in kızı.
    Oğul: O zaman tamam.
    - Baba Bill Gates’e gider:

    Baba: Kızını oğlumla evlendirmek istiyorum.

    Bill Gates: Hayır.
    Baba: Ama oğlum Dünya Bankası’nın CEO’su
    Bill Gates: O zaman tamam.

    - Baba Dünya Bankası’nın başkanına gider:

    Baba: Oğlumu CEO yap!
    Başkan: Hayır.
    Baba: Ama oğlum Bill Gates’in damadı
    Başkan: O zaman tamam.







  • %90'ı yalan Türk Sempatizanlığı yapıyor bu adam da
  • ap
  • Sınavlardan önce bira içmek denemek gerek

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 26-Sizi en çok özleyen insanı rüyanızda görünürsünüz.

    ne demek bu
  • Yanlış bilgiler vardır. En basitinden en hızlı kuş boğazlı kırlangıç değil.En hızlı ivmeye sahip olan olabilir.
  • Aazam kullanıcısına yanıt
    o zamn benim eski manta her gecw ruyasinda bni goruyo

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • >>8-)Dünyadaki ilk sahte dolar Sakarya’nın Akyazı ilçesinde basılmıştır.

    Akyazı ile ilgili olarak. Çarşıda bir adam bir dükkana 2 tane 75 liralık banknot verir ve bunu bütünlemesini ister. Esnaf arkadaş 2 tane 75 liği alır ve karşılığında yine bütün bir 150 liralık banknot verir (:

    >>13-)Zinedine Zidane, futbol hayatı boyunca 1 kez bile ofsayta yakalanmamıştır.

    Aynı zamanda kariyerinin ilk kırmızı kartını, jübile maçında Materazzi'ye kafa atarak almıştı.

    >>> 28-Anakonda yılanları yumurta bırakmadan direk doğum yapabilen tek yılan türüdür.

    Aslında yumurta üretirler. Ancak kas yapısı gereğince yumurtayı dışarıya atamaz. Dolayısıyla yumurta, ana yılanın vücudu içinde ona bağımsız olarak gelişir. Yani bir doğum söz konusu değildir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi acaluka -- 7 Nisan 2014; 15:18:38 >
  •  Bilinmeyen Gerçeklerartık biliniyorlar
     Bilinmeyen Gerçekler




  • 26-Sizi en çok özleyen insanı rüyanızda görünürsünüz.


    Saçmalıgın daniskası.
  • 26-Sizi en çok özleyen insanı rüyanızda görünürsünüz.


    Saçmalıgın daniskası.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Demacia

    %90'ı yalan Türk Sempatizanlığı yapıyor bu adam da

    %90 yalansa yalan olanlari bi gostersene.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • · Niçin Gözyaşı Dökeriz? Dünyadaki canlılardan sadece insan ruhsal nedenlerle ağlar. İnsanı farklı kılan bu durum şüphesiz yaşam tarihindeki evrimin bir sonucudur. Aslında gözlerimize sürekli gözyaşı koruma amaçlı olarak salgılanmaktadır. Fakat ağlama ruhsal bir boşalmadır. Bu konuyu ilk inceleyen Darwin”dir. Daha sonra yapılan deneyler sonucu görüldü ki soğan doğrarken akan gözyaşlarının kimyasal yapıları farklıdır. Ruhsal gözyaşları daha çok protein içermektedir. Fakat henüz bu farkın nedeni açıklanamamıştır.

    · Üç Yaşından Daha Önce Olanları Niçin Hatırlamıyoruz? Bilim adamları geçmiş deneyimlerimizi saklayan hafızamızın beynimizde anıveya öykü şeklinde organize olduğunu ileri sürüyorlar. Üç yaşından küçükler bu şekilde iletişim kurma yeteneğine sahip değiller.Öykü ve anılarını anlatamıyorlar. Yer ve karakter kavramlarını anlamıyorlar. Üç yaşından küçükler düzgün konuşabildikleri,anlayış, seziş ve hafıza yeteneklerine sahip oldukları halde tüm olanları bir bütün olarak şekillendiremiyor, öyküye dönüştüremiyorlar.Hafızamız ne yaptığını ne yapıldığını 3-4 yaşlarında kaydetmeye başlıyor.


    · Çinlilerin Gözleri Niçin Çekiktir?
    Yalnız Çinlilerin değil, Orta ve Güneydoğu Asya”da yaşayanların, Japonların hatta Eskimoların da gözleri çekiktir. Aslında göz yapısı bütün dünyada aynıdır. Farkı yaratan göz kapaklarıdır. Çekik gözlü diye nitelendirilen ırklarda gözün üzerindeki göz kapağının ikinci kıvrımı, gözün üstüne daha çok inmiştir. Bazı teorilere göre bu kıvrım insanların gözlerini yoğun kar tabakasının, göz kamaştıran ışığından korumak için bir çeşit kar gözlüğü gibi gelişmiştir. Çinde ve öteki bölgelerde her ne kadar yoğun kar yağmıyorsa da onların atalarının buzul çağında kuzeyde yaşadıkları daha sonra güneye indikleri kanıtlanmıştır. Yalnız gözleri değil, burunları da rüzgara karşı korunmak için küçülmüş, burun delikleri soğuğu engellemek için daralmıştır. Ciltleri de koruma amaçlı olarak yağlıdır. Göz kapakları da yağlıdır. Gözü ve iç tabakalarını kara ve buza karşı korur. Yani çekik gözlü değil, düşük göz kapaklı, demek daha doğrudur.


    · İnsanlar Saatlerini Niçin Sol Kollarına Takarlar? Özel bir durum veya farklı olma düşüncesi yoksa insanların çoğu saatlerini sol kola takar. Çünkü çoğunluk sağ elini kullanmaktadır ve bu kolun daha hareketli olması nedeniyle saatin bir yerlere çarpıp zarar görme olasılığı yüksektir. Zaten saatin kurma düğmesi 3 rakamının yanındadır. İnsanlar saati kurmak istedikleri zaman onu bilekten çıkarmadan sağ elle uzattıkları sol kollarındaki saati kurabilirler.




    · Yumurtanın Bir Tarafı Neden Daha Sivridir? Eğer köşeli olsalardı kenarları dayanıklılık açısından çok zayıf olurdu. Şüphesiz böyle bir yumurtayı yumurtlamak da tavuk için bir işkence olurdu. Aslında dış yüzeyi en dayanaklı geometrik şekil küredir ama bu şekildeki bir yumurta da bulunduğu yerden yuvarlanıp gidince nerede duracağı belli olmaz.
    Hemen hemen tüm kuş yumurtalarının bir tarafı daha yuvarlak diğer tarafı da daha incedir. Bu sekil, yumurtaların yuvada birbirlerine en yakın ve en az hava boşluğu bırakacak şekilde durmalarını sağlar. Böylece hem ısı kaybı önlenir hem de yuvadaki yerden en iyi şekilde faydalanılır.
    Yumurta yuvarlanıp gittiğinde düz gitmez, ince tarafı üstünde dairesel bir yol çizer ve başladığı yere yakın bir noktada durur. Yani bu şekli ile yumurtanın düz bir yüzeyde yuvarlanarak kaybolup gitmesi mümkün değildir. Asıl önemlisi bu şekli ile yumurtanın kuştan veya tavuktan daha rahat çıkmasıdır. Genel tahminin aksine yumurtanın yuvarlak yani daha geniş tarafı önce çıkar. Hem bunu hem de yumurtanın her iki tarafındaki farklı şeklini sağlayan yumurtanın çıkış yolu üzerindeki kaslardır.
    Pek alakasız gözükse de tavuğun içinde yumurtanın oluşmaya başlayabilmesi için önce güneş ışığının veya yapay bir ışığın tavuğun gözüne çarpması gerekir. Böylece göz yolu ile uyarılan tavuğun hipofiz bezi bir hormon salgılar. Bu hormon kan dolaşımına girer ve bu yolla yumurtalığa taşınır.
    Hormon burada bulunan binlerce yumurtadan birinin içine pirer ve o yumurtanın aniden çok hızlı bir şekilde büyümesini sağlar. Önce yumurta sarısı meydana gelir ve yumurta, yumurta kanalına geçer, döllenme organlarında geçirdiği aşamalardan sonra 24-25 saatte oluşumunu tamamlar.
    Yumurta, yumurta kanalını kesik kesik hareketlerle geçer. Buradaki dairesel kaslardan sırası ile geçerken, yumurtanın önündeki kas gevşek durumda iken arkasındaki kas kasılır, daralır.
    Yumurta bu kanalın başında iken küre şeklindedir. İlerlemesi sırasında arkada kalan dairesel kaslar büzüşerek hem yumurtayı ileri iterler hem de bu kısmına baskı yaparak konik bir sekil almasına sebep olurlar. Çıkışa kadar yumurta kabuğu da sertleşir ve bu haliyle dışarı çıkar. Yumurtanın şeklinin ve kalın kısmının önce çıkışının nedeni de budur. Sürüngenlerde ise bu düzenek yoklur. Onların yumurtaları çıkışta küresel şekildedir.


    · Arıların Bal Petekleri Niçin Altıgendir? Arılar doğanın gerçekten usta mimarlarıdırlar. Kesiti düzgün altıgenler oluşturan prizma şeklindeki petek gözlerinin dipleri bir piramit oluşturarak sona ererler. Kovanlardaki şekliyle dik duran her petekte, petek gözleri yatayla sabit bir açı yapacak şekilde inşa edilirler.
    Her bir gözün derinliği 3 santimetre, duvar kalınlığı ise milimetrenin yüzde beşi kadardır. Bu kadar ince duvar kalınlığına rağmen altıgen yapı nedeniyle büyük bir direnç kazanırlar ve arıların depoladıkları kilolarca balı rahatlıkla taşıyabilirler.
    Arıların petek gözlerini kusursuz bir şekilde altıgen yapmalarının başka sebepleri de vardır. Eğer beşgen, sekizgen veya daire şekillerini seçselerdi bitişik gözler arasında boşluklar kalacak, işçi arılar fazla mesai yaparak ve daha fazla balmumu harcayarak bu boşlukları doldurmak zorunda kalacaklardı. Gerçi üçgen veya kare yapsalardı bu boşluklar olmayacaktı ama altıgenin bir başka özelliği daha vardır. Alanları aynı olan üçgen, kare ve altıgen şekillerden toplam kenar uzunluğu en az olanı altıgendir. Yani aynı miktarda balmumu ile daha çok altıgen odacığın kenarı çevrilebilir.
    Aslında matematiğin, geometrinin ve simetrinin en kusursuz örnekleri sadece bal peteklerinde değil doğanın her yerinde görülebilir. Ancak bizler günlük hayatın hayhuyu içinde bu mükemmelliğin farkına varamayız. Kar taneciklerinin hepsi birbirlerinden farklı altıgen şekilleri, tohumların dizilişlerindeki spiraller, mineral krislallerindeki geometrik yapılar ve değişmez açılar, tavus kuşunun kuyruğundaki lekeler, sümüklü böceğin kabuğu, örümcek ağları, tüm bunlar görünümü olarak kusursuz olmalarına karşın müthiş bir matematik düzen de gösterirler.
    Papatyanın ortasındaki sağ spirallerin sayısının 21, sol spirallerin ise 34 olması, Himalaya çamının kozalaklarındaki pulların aynı şekilde 5 sağ, 8 sol spiral oluşturması, kara çam kozalaklarında ve ananas meyvesinde ise 8 sağ, 13 sol spiral bulunması tesadüf değildir elbette.
    Leonardo Fibonacci (1170-1250) isimli büyük matematik ustası ta o yıllarda, her sayının kendinden önce gelen iki sayının toplamı olduğu bir dizi geliştirdi; l, l, 2, 3, 5. 8, 13, 21, 34, 55, 89, 144, 233, 377, 610, .........................
    Dikkat ederseniz yukarıda verilen sağ, sol spiral sayıları, bu dizide artarda yer alan sayılardır. Bu dizinin ilginç bir yanı da on ikinci terimden yani 144”den sonraki ardışık sayıların birbirlerine oranlarının (233/144 = 377/233 = 610/377) 1,61803 olması, 5. Sayı ile 12. Sayı arasındaki oranların da bu sayıya çok yakın olmalarıdır.
    15. Yüzyılın ikinci yarısında yaşamış matematikçi Pacial Luca tabiatta daima kenarları arasında 1,618 oranı bulunan bir dikdörtgen bulunduğunu, hatta insan vücudunun da bu oranda yaratıldığını ileri sürüyor, mahkeme tarafından yakılma tehlikesine karşı da Leonardo da Vinci”nin çizimlerini göstererek meydan okuyordu. Zamanın heykeltraşlanın heykellerinde de bu oranı kullandıklarını belirtmeleri üzerine bu oran “Tanrısal Oran” olarak da anılmaya başlandı.


    · Horozlar Niçin Sabah Erkenden Öterler? Horozun sabah erkenden, gün doğarken ötmesinin, insanları uyandırma arzusu ile bir ilgisi yoktur. Onlar kendileri için öterler.
    Aslında horozlar gün boyu öterler ama gün ağarırken ötmeleri daha kuvvetli, daha canlıdır. Ortalık da iyice sessiz olunca çok uzaklardan bile duyulabilir. Horozların ötüş tempoları öğleden sonra saat 3”e doğru düşer. Horozların ötmeye başlamaları tam şafak vakti veya çok az öncedir.
    Gerek doğan Güneş”in ışığının etkisini gerekse yine aynı zamanda ötmeye başlayan diğer kuşların seslerinin etkilerini ölçmek amacıyla horozlar ışık ve ses geçirmez bir bölmeye konulmuşlar ama yine aynı saatte ötmeye başladıkları görülmüştür. Buradan da sabah sabah ötmenin horozun biyolojik saatinde ayarlanmış olduğu anlaşılıyor.
    Sabah Güneş doğarken ötmek sadece horozlara mahsus değildir. Kulağa en çok horozun sesinin gelmesi, onun sesinin diğerlerinden daha güçlü olmasındandır.
    Kuşların büyük çoğunluğu da aynı saatlerde dallarda koro halinde ve kuvvetlice öterler. Gün boyu kuşlardan duyabileceğiniz en büyük ses hacmi bu saatlere rastlar.
    Bu sabah ötüşünün nedeni kuşun kendi hakimiyeti altındaki alanı belirtmesidir. Horoz da her ne kadar uçamasa da bir kuş türü olduğundan onun da sabah ötüş nedeni aynidir. “Her horoz kendi çöplüğünde öter” ifadesi bu bakımdan çok doğrudur. Öterek o gün boyu kendi alanı içinde olan kümesin ve tavukların yanına kimsenin özellikle diğer horozların yaklaşmamasını ikaz eder.
    Gerek horozun gerekse diğer kuşların gün içinde ötmelerinin nedeni ise farklıdır. Bu ötüşler, yiyeceği, tehlikeyi haber veren, diğerlerinin gözden kaybolmamaları için “ben buradayım” mesajını veren, zaman zaman da aşkını ifade eden iletişim ötüşleridir.


    · Evlerimizdeki Sinekler Kışın Nereye Gidiyorlar? Sineklerin her türü kışın ortadan kaybolur. Havaların ısınmasıyla birlikte de aniden ortaya çıkıverirler. Yazın karasinekler gece gündüz evlerimizin başköşesinde dolanırlarken sivrisinekler gündüzleri ortada görünmezler. Acaba mesai saatlerinin dışında ne yaparlar? Sinekler, böcekler uyurlar mı?
    Sinekler ısıya çok hassastırlar. Güneş bir bulutun arkasına girdiğinde oluşan sıcaklık değişikliğinden bile etkilenirler. Kış günlerinde bazı bölgelerde sıfırın bile çok altına inen sıcaklıklar onların, özellikle gelişmiş olanlarının yaşama şanslarını yok eder.
    Lavra veya yumurta halindekiler ise yaşamaya devam ederler. Bahar aylarında gelişmiş birer karasinek olarak yaşantımıza katılırlar. Yani evinizde gördüğünüz sinekler geçen senekiler değillerdir, onların çocuklarıdırlar. İnsanların olduğu yerlerde yaşayan sivrisinekler çoğunlukla gece faaliyet gösterirler. Çoğu alacakaranlık saatlerinde, sabaha karşı ve akşamüstü daha aktiftirler. Aktif oldukları bu süre bir veya en çok iki saati geçmez. Öyleyse sivrisinekler aktif olmadıkları, günün en azından 22 saatlik bölümünde ne yapıyorlar? Kuvvetli ışık, havadaki nem oranının düşük olması ve rüzgar, sivrisineklerin işe çıkmalarına mani olan en önemli faktörlerdir. Boş vakitlerinde çoğunluğu, bitkiler, otlar, çimenler ve ağaçlar üzerinde dinlenirler. Renkleri ve boyutlarından dolayı onları oralarda fark etmek kolay değildir. Bazıları ise evlerin odalarında loş köşelerde kalırlar.
    Sineklerin, böceklerin uyuyup uyumadıkları ise uyumak fiilinin tanımına bağlıdır. Zaten uykunun gizemi de tam çözülmüş değildir. Hareketsiz kalıp, dış ortamdan bağlantıyı koparmayı uyku olarak nitelendirirsek böcekler de uyur, balıklar da. Fakat bu arada beyinlerinde neler oluştuğunu kimse bilmiyor. Memeli hayvanların, örneğin kedilerin, köpeklerin, ineklerin uykuları ve bu sırada beyinde oluşan elektriksel dalgalar konusunda ciddi araştırmalar yapılmıştır. Onların da bizim gibi uyudukları hatta rüya bile gördükleri kesin olarak biliniyor.
    Ancak bir karasineğin veya örümceğin beynine elektrik kabloları bağlayıp bir molekül boyutundaki beyinlerinde neler olup bittiğini araştırmak hala pratikte pek mümkün değil.


    · Kuşlar Nasıl Tek Ayakları Üzerinde Uyuyabiliyor? Kuşların bacaklarının arkasında, ayaklarının altına kadar uzanan “fleksor tendonu” denilen bir kilitleme mekanizması vardır. Kuş uyuyacağı vakit bacaklarını kısar ve ağırlığı bu bağlantıya yüklenir. Bunun sonucu pençelerini tünediği yer etrafında iyice kapatır.
    Bu kilitleme o kadar güçlüdür ki, kuşun minik gövdesinin salınımına hiç bir şekilde müsaade etmez. Kuş hareket edeceği vakit bacaklarını düzleştirir, tendon gevşer ve kilit açılır. Bu sayede kuşlar elektrik tellerinin üzerlerinde, evcil olanlar kafeslerinde incecik bir tel veya tahta parçası üzerinde düşmeden uyuyabilirler.
    işin bir başka ilginç boyutu da kuşların bir kısmının, özellikle leylek, flamingo gibi uzun bacaklı olanlarının sadece uykuda değil uyanıkken de tek bacak üzerinde durmayı tercih etmeleridir. Bu durum basitçe diğer ayaklarını dinlendirme olarak yorumlanır ama asıl sebep başkadır.
    Kuşların bacaklarında tüy yoktur. Kar, buz veya soğuk sığ suların üzerlerine konduklarında, vücutlarından önemli miktarda bir ısı enerjisini bacakları yoluyla kaybederler. Bu nedenle tek bacakları üstünde durarak ciddi bir enerji tasarrufu sağlarlar.
    Belki dikkat etmişsinizdir kuşların büyük bir kısmı uyurken kafalarını kanatlarının altına sokarlar. İşte bunun sebebi de kafalarından oluşacak ısı kaybını sıcacık tüylerinin altında önlemektir. Kuşların niçin hep havada pislediklerini düşündünüz mü hiç? Kuşların, özellikle güvercinlerin yoğun olduğu yerlerde çok fazla kuş pisliği göremezsiniz, çünkü kuşlar tuvaletlerini havada yani uçarken yaparlar. Bu da nedense insanlar tarafından bir uğur olarak kabul edilir. Kafasına kuş pisliği isabet eden biri önce onu nasıl temizleyeceğini düşüneceğine en yakın piyango bayisini aramaya başlar.
    Aslında üzerimize düşen kuşun dışkısı değil idrarıdır. Kuşun idrarında üre değil suda çözülemeyen ürik asit bulunur. Bu ürik asit toksik değildir, kendi vücutlarına zarar vermez {arabalarımızın boyalarını ise mahveder). Böylece idrarlarını yaparken su kaybını da önlemiş olurlar. Bu güç/ağırlık oranlarını korumaları için kuşlara tanınmış bir ayrıcalıktır.
    Ancak bu durum kuşların hiç dışkıları yok anlamına gelmez. Kuşların pisliği genellikle beyaz renktedir ama ortasındaki küçük siyah kısım, dışkıdır. Yani kuşlarda idrar ve dışkı aynı anda aynı yerden atılır.


    · Ortalıkta Niçin Ölü Güvercin Görmüyoruz? Genellikle hayvanlar kendilerini ölüme yakın hissettiklerinde ölümü beklemek için bir yerlere gizlenirler. Bu, bir ağaç kovuğu, kayaların arası veya saklanabilecekleri herhangi bir yer olabilir. Buradaki içgüdü, hayvanın kendisini güçsüz hissetmesi nedeniyle bir düşmanla karşılaştığında karşı koyamamak ve kaçamamak korkusudur.
    Şehir hayatının bir parçası haline gelen serçe, güvercin, karga gibi kuşlar da etrafta çok miktarda bulunmasına rağmen bunların ölülerine aynı nedenle hiç rastlayamazsınız. Saklandıkları yerlerde öldükten sonra da vücutları bir şekilde ya bir başka hayvan ya da böcekler tarafından yenilerek yok edilir veya kendi kendilerine çürüyerek toprağa karışırlar.
    Sokaklarda, meydanlarda insanlardan hiç çekinmeden dolaşan güvercinler bazen balkonlarımıza bile konarlar. Hiç dikkat ettiniz mi? Bütün bu güvercinlerin boyutları üç aşağı beş yukarı aynıdır. Öbür hayvanlar gibi yanlarında yavruları, minik güvercinler yoktur.
    Bunun nedeni güvercinlerin yuva kurdukları yerlerdir. Onlar yeterince emniyetli görmedikleri ağaçlara yuva yapmazlar. Güvercinlerin ana yurdu Kuzey Afrika”dır. Buralarda yuvalarını kayalıkların üst noktalarına kuruyorlardı. Bu sayede aşağıdan gelecek düşmanlarını görebiliyorlardı.
    Sonradan başka bölgelere göç eden güvercinler bu içgüdüsel alışkanlıklarını buralarda da sürdürdüler. Yuvalarını yüksek binaların pencere, çatı gibi yüksek yerlerine kurdular. Yavrularını gelişene kadar buralarda büyüttüler. Zaten güvercin yavruları çok hızlı büyürler. Kısa bir süre içinde vücutları tüy ve teleklerle örtülür, birinci ay sonunda uçarak anne ve babalarını izlerler. Yani yavrular uçabilecek hale gelince boyut olarak büyüklerinden farkları kalmaz.


    · Tükenmez Kalemin Dolmakalemden Farkı Nedir? Kalemin tarihi yazınınkinden de eskidir. İlk insanlar sivriltilmiş çakmak taşları ile hayvan kemiklerinin üstüne resim kazırlardı. Türkçeye Arapçadan geçen kalem sözcüğünün kaynağı “kamış” anlamına gelen eski Yunanca “kalamos” sözcüğüdür.
    Mısır, Yunan ve Roma medeniyetlerinde saz ve bambu gibi bitkilerin içi boş saplarından yapılmış kamış kalemler kullanılırken, Ortaçağda kağıdın üretimi ile beraber, kaz, kuğu, karga gibi kuşların kanatlarındaki tüylerin mürekkebe daldırılması şeklinde kullanılan tüy kalemler yaygınlaştı.
    Mürekkepli metal kalemler aslında ta Romalılar devrinden beri biliniyordu ama John Mitchell adlı bir İngiliz 1822”de ilk kez makine yapımı çelik ucu imal etti. Dolmakalemler ise sertleştirilmiş yapay kauçuğun elde edilmesinden sonra yapılabildi.
    Tükenmez kalem adı ile bilinen bilye uçlu kalemin son yılların bir buluşu olduğu sanılır. Halbuki bu kalemin ilk modeli 1880 yıllarında ortaya çıkmış ama pek rağbet görmemiş, seri üretimine geçilememiştir. Alakasız gibi gözükse de tükenmez kalemin tekrar gündeme gelmesinde uçakların gelişmesinin etkisi olmuştur. Uçaklar 2-3 bin metreye çıkınca hava basıncı oldukça azalır. Dolmakalemin haznesinde atmosferik basınç altında doldurulan mürekkep dışarıdaki basınç düşük olunca kendiliğinden akıp yazıları da, giysileri de berbat ediyordu. İkinci Dünya Savaşı”nda Amerikan Hava Kuvvetleri uçuş personeli için havada kullanabilecekleri, mürekkep akıtmayacak bir kaleme ihtiyaç duydu. Bilye uçlu kalem aranan bu özelliklece sahipti. Başlangıçta sadece havacılar tarafından kullanılırken kısa zamanda geniş halk tabakalarına da yayıldı.
    Tükenmez kalemlerde mürekkep kağıda, pirinç uçtaki yuvaya yerleştirilmiş olan minik bir bilye aracılığı ile aktarılır. Normal yazı kalemlerinde bu bilyenin çapı l milimetre, daha ince yazılar için 0,7 milimetredir. Bilye mürekkebin yuvadan dışarı çıkmasını önler ama yuvasında döndükçe yüzeyine sıvanan mürekkebi kağıda verir. Tükenmez kalem mürekkebi, dolma kalem mürekkebinden daha farklı, özel bir kimyasal birleşime sahip olup çabuk kuruyan türdendir. Mürekkep uca sürekli ve düzgün olarak geldiğinden dolgun, temiz ve lekesiz bir yazı yazılmasını sağlar. Genellikle bir tükenmez kalemin 2-3 kilometre boyunda bir çizgi çizmeye yetecek kadar mürekkebi vardır.
    Tükenmez kalemdeki bilye uç, kağıt üzerinde dolma kalem ucundan çok daha az bir sürtünmeyle ve çok daha çabuk hareket edebildiğinden yazma hızı büyüktür ancak bilye ucun kağıt üzerine sürekli olarak değmesini sağlamak için kalemi daima kuvvetle bastırmak gerekir, bu nedenle de parmaklar daha fazla ve çabuk yorulurlar.


    · Güneş Işığında Kararan Gözlük Camları Nasıl Yapılıyor? Güneş ışığına maruz kaldığında kararan gözlük camları ilk olarak 1960”ların sonlarında geliştirildi, yaygın olarak kullanılmaya başlanılması ise 1990”lı yıllarda oldu.
    Bu tip gözlük camları fotokromik veya fotokromatik adı verilen ve yüzde 0,01 ile 0,1 arasında gümüş kristalleri ihtiva eden özel camlardan yapılırlar. Kristaller normalde şeffaf olup son derecede küçüktürler ve gözlük camına bakıldığında fark edilmezler. Gözlük camlarına bol miktarda ultraviyole ışın ihtiva eden güneş ışığı geldiği zaman kristallerdeki gümüş iyonları etkilenerek gümüş atomlarına dönüşür ve camın içinde küçük gümüş parçacıklar oluşturmaya başlarlar. Bu siyah-beyaz fotoğrafçılıktaki partiküllerin oluşumuna benzer ve tamamen kimyasal bir reaksiyondur.
    Bu gümüş parçacıkları sivri uçlu ve o kadar düzensiz şekillerdedirler ki gelen ışığı olduğu gibi absorbe ederler, hiçbir rengi yansıtmazlar ve dolayısıyla kararırlar. Gözlük tekrar loş bir ortama götürüldüğünde, gümüş atomları tekrar birleşerek gümüş kristalleri haline dönüşürler ve gözlük camının rengi normale döner. Her iki yöndeki kimyasal reaksiyonlar da çok hızlı cereyan ederler. Eğer fotokromatik camlar tekrar eski haline dönmezlerse fırında kısa süre ile (çerçeveyi eritmeyecek kadar) ısıtılmaları önerilir.
    Başlarda gözlük camının tümü fotokromatik olarak yapılıyordu. Tabii kararma olayı da camın kalın olduğu kısımlarda daha koyu, ince kısımlarda daha açık oluyordu. Sonraları merceklerin üzerleri milimetrenin binde beşi kalınlığında kaplanmaya başlandı.
    Günümüzde ise merceğin milimetrenin binde 150”si kalınlığındaki kısmı bir banyoya daldırılarak fotokromatik tabaka kimyasal reaksiyon yolu ile merceğin bünyesine işleniyor.
    Fotokromatik camlar gördüğümüz ışığa değil ultraviyole ışınlarına hassastırlar ve reaksiyona girerler. Dolayısıyla ultraviyole ışınlarını geçirmeyen camların arkasında, arabaların içinde, ortam çok ışıklı da olsa kararmazlar.


    · Uçakları Niçin Kara Kutunun Malzemesinden Yapmıyorlar?
    Uçak kazalarında uçak paramparça olsa da, denizin dibine gitse de hemen kokpit denilen pilot kabinindeki son konuşmaları kaydeden karakutular aranır. Çoğunlukla korkunç kaza enkazı arasından sağlam olarak bulunan bu kutular sayesinde kazanın nedenlerine ulaşılır. Karakutu bu kadar sağlam malzemeden yapılıyorsa neden uçağın tümünde aynı malzeme kullanılmıyor? Uçakların rahatça havada kalabilmeleri, uzun mesafelere az yakıtla ulaşabilmeleri, mümkün olduğunca hafif malzemeden yapılmış olmalarına bağlıdır. Bu malzemeler çoğunlukla alimünyum ve plastiktir.
    Kokpitteki sesleri ve uçuş bilgilerini kaydeden her iki kutu da paslanmaz çelikten yapılır. En ve boyları yaklaşık 25”er santimetre, derinlikleri 12-13 santimetredir. Kutuların et kalınlıkları ise 6-7 milimetre kadardır. Kutular ayrıca ısıya ve yangına karşı tedbir olmak üzere plastikle çevrili sıvı köpük ile de donatılmışlardır. Kutular o kadar sağlamdırlar ki, denize düşmüş bir uçağın kutuları 7 sene sonra çıkarılabilmiş ama buna rağmen kayıtlar sağlıklı olarak dinlenebilmiştir. Başlangıçta kutular kanatların birleşme noktasına yakın bir yere konuluyorlardı. Bu bölge uçağın en ağır kısmı olduğundan düşüş anında bu ağır parçalar kutuların üzerlerine düşerek zarar verebiliyorlardı. Sonraları kutular uçağın kuyruk kısmına konulmaya başlanıldı. Tabii bu, uçağın kuyruk kısmındaki koltuklar insanlar için daha emniyetlidir anlamına gelmez, ancak bu yer karakutuların uçağın enkazından en uzağa düşmesini sağlamaktadır.
    Uçak kazalarının nedenleri değişiktir. Havada bir şekilde infilak ederek düşen uçaklarda yolcuların kurtulma olasılığı yoktur. Bu nedenle de uçağın yapıldığı malzeme bu açıdan önemli değildir. Uçak yere bir bütün halinde çarpsa da düşen bir asansörde olduğu gibi yolcular çarpmanın şiddetinden hayatlarını kaybederler. Uçağın içine sıvı köpük doldurmak elektronik aletleri koruyabilir ama insanların sadece ölüm nedenlerini değiştirir. Uçağın malzemesini karakutu malzemesinden yapmak, parçalanma ve yangından zarar görme tehlikelerini önler ama ne yazık ki bu malzemeden yapılmış bir uçak da uçamaz. Karakutuların renkleri kara değil turuncudur. Bu rengin tercih edilmesinin sebebi enkaz arasından daha rahat fark edilmeleri içindir.


    · 1 Nisan Şakasının Kökeni Nedir? 1564 yılında Fransa kralı IX Charles, yıl başlangıcını Ocak ayının birinci gününe aldı. Daha önce Avrupada yaygın olan yıl başlangıcı Mart 25 idi. O zamanki iletişim şartlarında IX Charles”in bu kararı fazla yayılamadı. Duyanlar ise protesto amacıyla eski adetlerine devam ettiler.1 Nisan”da partiler düzenlediler. Diğerleri ise onları Nisan aptalları olarak nitelendirdiler.1 Nisan”a bütün aptalların günü adını verdiler. Bu günde diğerlerine sürpriz hediyeler verdiler, yapılmayacak partilere davet ettiler, gerçek olmayan haberler ürettiler. Yıllar sonra Ocak ayının yılın ilk ayı olmasına alışılınca, Fransızlar 1 Nisan gününü kendi kültürlerinin parçası görerek devam ettirdiler. Oradan da bütün dünyaya yayıldı.

    · İnsanlar Niçin İçki Kadehlerini Tokuştururlar? Bu konuda iki ayrı açıklama vardır:
    1) İnsanların beş duyusunu tatmin amacıyla şarap kadehini sofrada çın sesiyle tokuşturmak. Şarabın rengi, görme; diliyle tat alma; burunla koklama;eliyle dokuma,ve çın sesiyle işitme. Şarap bütün duyguları tatmin eder anlamını taşır.
    2)Antik çağlarda bir insanın düşmanını yemeğe davet edip,ona zehirli içki sunması doğal sayılıyordu. Ev sahibi içkinin zehirsiz olduğunu kanıtlamak için kendi içkisini havaya kaldırır ve misafirin içkisinden bir yudumun kendi kadehine dökülmesini isterdi. Sonra aynı anda içkilerini içerlerdi. Misafir böyle durumda ev sahibine güvenini göstermek için kadehini ev sahibinin yukarı kaldırdığı kadehe hafifçe vurur, çın sesiyle içkiyi denemeye gerek olmadığını gösterirdi.

    · İnsan Korkunca Niçin Dişleri Birbirine Vurur? Bir insan büyük bir tehlike veya korku verici olayla karşılaşınca vücudu otomatikman savunmaya geçer. Diğer canlılarda olduğu gibi dişler ve çene savunmanın ana mekanizmalarıdır.İşte bu nedenle ilk insanlardan gelen kalıtımsal yapıdan dolayı önce çene ve dişler harekete geçer. Çenedeki kaslar titrer, bu da sanki dişler birbirine vuruyormuş gibi görüntü verir.


    · Akıl İle Zeka Arasındaki Fark Nedir? Akıl yalanla gerçeği, doğru ile yanlışı ayırabilme, bir konuda düşünce yürütebilme ve görüş bildirme yeteneğidir. İnsan olgunlaştıkça aklı gelişir. Zeka ise bir olayı önce anlama, ilişkileri kavrama, yargılama ve açıklayarak çözme yeteneğidir. Genel olarak 12 yaşına kadar gelişir, 20 yaşına kadar sürer sonra sabit kalır. Zeka bir insanın her türlü olay karşısında aynı yeteneği gösterebileceği anlamına gelmez. Bir besteci müzik yapıtını aklıyla değil zekasıyla yaratır. Fakat en basit matematik problemini çözemeyebilir. Sonuç olarak zeka, ruhsal olaylara, algı ve hafıza yeteneğine, tutkulara, eğilimlere göre farlılıklar gösterir. Akıl somut olarak ölçülemez, zeka IQ denilen testle ölçülebilir.


    · Dolunay İnsan Davranışlarını Etkiler mi? İnsanlar arasında bu inanç oldukça yaygındır. Eskilerin Ay”ın dönemlerine bağladıkları boş bir inancın günümüze uzanan bir varsayımıdır. Bilim adamlarının yaptıkları bütün çalışmalar bu görüşün boş olduğunu kanıtlamıştır. Ay, dünyadaki okyanusların gel-git denilen suların alçalması ve yükselmesi olayı üzerinde doğrudan etkisi vardır. Vücudumuzdaki suyun oranı , okyanuslardaki su miktarıyla kıyaslanamaz. Yani Ay”ın çekim gücü insanı etkileseydi yalnız dolunayda değil her gün olması gerekirdi. Dolunayda ayın parlaklığı da pek önemli bir etken değildir. Çünkü gönderdiği ışık miktarı Güneş”in gönderdiğinin 600 binde biri kadardır.




  • 16. Maddenin sebebini anlamak pekte zor değil
  • quote:

    Orijinalden alıntı: gbzlim


    quote:

    Orijinalden alıntı: Demacia

    %90'ı yalan Türk Sempatizanlığı yapıyor bu adam da

    %90 yalansa yalan olanlari bi gostersene.

    3-)Ezan sesinin özelliklerinden biri de Dünya üzerinde hiç kesilmemesidir. Ezan bir yerde bittiğinde sonraki meridyen yönünde yeniden başlar.

    Böyle bir şey yok. içinde hiç cami olmayan ülkeler dahi var gezegende


    4-)2005'te Türkiye'de 1 koyun uçurumdan atlayarak intihar etmiştir arkasından 1500 koyun daha atlayarak onlarda intihar etmiştir.

    Bu doğru olabilir ama ilginç bir yanı yok. Sürü psikolojisi bu.


    5-)Osmanlı’da bir evde hasta varsa o evin penceresine kırmızı çiçek konurdu. Onu gören satıcılar sessizce geçer, çocuklar başka sokakta oynardı.

    Bu tamamen yalan böyle bir şey ne duydum ne gördüm o kadar tarih işlememize rağmen

    7-)Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.

    Bu cümle sadece türkiye sempatizanlığı içeriyor. Ne alaka istanbulun başkent olması?

    8-)Dünyadaki ilk sahte dolar Sakarya’nın Akyazı ilçesinde basılmıştır.

    Cidden buna inandın mı

    9-)Dünyanın en hızlı kuşu boğazlı kırlangaçtır. 3 saniye süreyle saatte 128km. sürate ulaşmıştır.

    En hızlı kuş şahindir. Satte 150 km giden şahin türleri de bulunmaktadır.

    İlk 10 cümleye baktım işim var cevap vermeden gitmek istemedim.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Demacia

    quote:

    Orijinalden alıntı: gbzlim


    quote:

    Orijinalden alıntı: Demacia

    %90'ı yalan Türk Sempatizanlığı yapıyor bu adam da

    %90 yalansa yalan olanlari bi gostersene.

    3-)Ezan sesinin özelliklerinden biri de Dünya üzerinde hiç kesilmemesidir. Ezan bir yerde bittiğinde sonraki meridyen yönünde yeniden başlar.

    Böyle bir şey yok. içinde hiç cami olmayan ülkeler dahi var gezegende


    4-)2005'te Türkiye'de 1 koyun uçurumdan atlayarak intihar etmiştir arkasından 1500 koyun daha atlayarak onlarda intihar etmiştir.

    Bu doğru olabilir ama ilginç bir yanı yok. Sürü psikolojisi bu.


    5-)Osmanlı’da bir evde hasta varsa o evin penceresine kırmızı çiçek konurdu. Onu gören satıcılar sessizce geçer, çocuklar başka sokakta oynardı.

    Bu tamamen yalan böyle bir şey ne duydum ne gördüm o kadar tarih işlememize rağmen

    7-)Eğer dünya tek bir ülke olsaydı, başkenti İstanbul olurdu.

    Bu cümle sadece türkiye sempatizanlığı içeriyor. Ne alaka istanbulun başkent olması?

    8-)Dünyadaki ilk sahte dolar Sakarya’nın Akyazı ilçesinde basılmıştır.

    Cidden buna inandın mı

    9-)Dünyanın en hızlı kuşu boğazlı kırlangaçtır. 3 saniye süreyle saatte 128km. sürate ulaşmıştır.

    En hızlı kuş şahindir. Satte 150 km giden şahin türleri de bulunmaktadır.

    İlk 10 cümleye baktım işim var cevap vermeden gitmek istemedim.

    Öncelikle cümlende %90ı yalan dedin 30 tane maddenin %90 27 madde eder 10 madde de 9 tane eder geriye kalanların hepsi yalan dahi olsa saçma sapan bir iddia ortaya attığın gerçeğini değiştirmez

    3-) "Ezan sesinin özelliklerinden biri de Dünya üzerinde hiç kesilmemesidir. Ezan bir yerde bittiğinde sonraki meridyen yönünde yeniden başlar." Demiş sen gelmişsin dünyada cami olmayan ülke var demişsin sana dünyadaki bütün ülkelerde cami var dememiş ki "Ezan bir yerde bittiğinde sonraki meridyen yönünde yeniden başlar." demiş coğrafyadan anlamıyorsun bari konuşma bir meridyende bi tane ülkemi var

    4-) Burada zaten saçmalamışsın onun üzerinden konuşmaya bile gerek yok.

    5-) Buna verdiğin cevap zaten senin nasıl birisi olduğunu ortaya çıkarıyor.Sen kendini tarih kitabı felan mı sanıyosun adam bunu duymamış o zaman böyle bişey yokmuş. İyi o zaman tarih araştıran kişiler sana sorsun sen duymadıysan öyle bişey araştırmasınlar boşuna. Nasıl olsa sen işlediğin tarih derslerinde böyle bişey duymadın

    7-) Buzaten napolyonun sözü. Onu yazan arkadaş niye yazdı bende bilmiyorum muhtemelen alıntı olduğu için direk kopyala yapıştır yapmış. Ama yinede sözün gerçek olduğunu değiştirmez

    8. Madde ile bilgilim yok ben zaten bunların hepsine inandığımıda söylemedim. Sen sadece bunların %90 yalan dedin bende kanıtla dedim gördüğün gibi sende çuvalladın

    9. Madde Bi zahmet oku




  • Demacia kullanıcısına yanıt
    alınma ama çok gerizekalısın her meridyen de 1 ülke mi olmak zorunda te allahım
  • quote:

    Orijinalden alıntı: VIPERBOLD2

    alınma ama çok gerizekalısın her meridyen de 1 ülke mi olmak zorunda te allahım

    üzerinde hiçbir ülkenin olmadığı meridyenler bile var. sadece 2-3 ülkenin, sadece bir ülkenin olduğu meridyenler de var. dünyanın %100'ünün toprak olduğunu sanan adam bana gerizekalı diyor



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Demacia -- 7 Nisan 2014; 19:34:34 >
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.