Şimdi Ara

beyin ve ruh

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
33
Cevap
0
Favori
1.946
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Beyin OKUMA Sistemleri
    "İnsan ruhu”nun dışardan gelmeyip beyin tarafından üretildiğini, “ruh” adı verilmiş bulunan beyin dalgalarının beynin ürettiği dalgalardan meydana geldiğini, beyindeki tüm özelliklerin “ruh” adı verilen BEYNİN ÜRETTİĞİ dalgalardan oluşan bedene yüklendiğini, her beynin kendine özgü bir frekansı olduğunu söyleyen Ahmed Hulûsi'yi doğrulayan son bilimsel çalışmalar Focus Dergisi'nin Mart 2005 sayısında..."



  • "ruh beyin tarafından üretilir" iddiası islam inancıyla taban tabana zıddır! belki insanı "kafir" bile eder!

    o zaman sorarım size:

    Allah "elesti bi rabbiküm-ben sizin rabbiniz değil miyim?" sorusunu henüz yaratılmamış beyinin ürettiği dalgalara mı sordu?

    Ahmet Hulusi bir şarlatandır!

    şerrinden Allaha sığınırız...
  • Bilginin kaynağını 2 sınıfa ayırabiliriz:

    -bilim-gözlem-deney

    -din-Allah'ın vahyi,ilhamı..


    şimdi Ahmed Hulusi denen şahıs bu "beyin dalgası" nazariyesini deneyle mi bulmuş hayır! dinde böyle bir şey var mı? hayır.

    yani:

    SIKMIŞ!
  • İnsanlık Alemi ervahdan, ana rahmine, çocukluktan gençliğe ve ihtiyarlığa, oradan kabir alemine gider der Bediüzzaman ...

    Dini kaynaklara göre de Ruhlar önceden yaratılmış ve daha sonra dünyaya gönderilmiştir.
  • benimde bildiğim annemizin karnındayken Allah ruhu veriyor
  • Ruhun anne karnında verildiğine dair bir belge yok. Bu yüzden beyin aracılığıyla oluşup beynin kullanımı ölçüsünde gelişmesi fikri çok da mantıksız gelmiyor.

    Ama ruhun dalgalardan oluştuğu tamamen bir varsayım. Çünkü dalga demek enerji yani bir anlamda madde demektir. Herşeyin maddelerden oluşmadığını düşünüyorum. Bu anlamda ruh farklı bir boyutta madde üstü bir şey olabilir...

    Ruh ve beyin arasında kesinlikle bağlantı olduğunu düşünüyorum. Çünkü ahiret hayatındaki bilincimiz aynen bu dünyadaki gibi olacak. Buna dair ayetler var. Yaptıklarımızı hatırlayacağız , pişmanlık duyacağız.

    Ölüm ise ruhun beyin ile olan bağlantısının kopması olabilir. Yani öldükten sonra artık beyin ruhu besleyemeyecek, geliştiremeyecek... Ve o son andaki var olan ruh ile devam edeceğiz yaşama cennette veya cehennemde....

    Zaten insanın kalbi durunca hatta değiştirilince yaşamı devam ediyor Tüm organlar için bu böyle .. Beyin hariç.. Beyne bir süre kan gitmediğinde ya da beyin ölümü gerçekleştiğinde bilinç ve irade kayboluyor. Tıpta da (ölüm = beyin ölümü) olarak kabul ediliyor. Ruh beyin bağlantısı olduğunun bir örneğidir...




  • Ruh denen şey zaten soyut bir kavram. Bir canlının yaşam fonksiyonları, anıları, bilgileri, zekası, kişiliği gibi kavramlara ruh diyoruz.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Ruh denen şey zaten soyut bir kavram. Bir canlının yaşam fonksiyonları, anıları, bilgileri, zekası, kişiliği gibi kavramlara ruh diyoruz.


    Öyle bir anlamı da var... Halk arasında birçok mecaz anlamı da olduğu gibi...Fakat ruhun asıl anlamı o değildir....
  • ahmet hulusi aklı başında bir adam değildir
    mistik hezeyanlar içerisindedir ve tüm yazdıkları ipe sapa gelmez zırvalardır

    ruhun tam manası ile keyfiyeti dünya var olduğundan beri açıklanmamıştır
    bu konuda hz.Peygamber'ede izin verilmemiş,bilgilendirici birkaç açıklamada bulunmuştur
    şu kadarı ile yetinilmiştir,ruhun bendenin tamamına nüfuz eden bir hassa olduğu,bedenin tamamının ve sinir sisteminin ruhun emrine verilmiş olması,ruhun bu fiziksel faaliyetleri kendi reyi doğrultusunda kullanabilmesi,dolayısıyla ruhun beyin yada başka bir organik sistemin ortaya çıkartmış olduğu bir özellik olmadığı,bunların üzerinde bunlara hükmedici ve bunları kullanıcı olduğu,kendi başına bir varlık olduğu bildirilmiştir.

    ruh bedenin birçok hassasını kullanır ve bunların üzerinde hükmedicidir ama birçok şeyde ruhun hükmediciliği dışında tasarlanmış,yaratılmıştır

    normalde nefesi almak ve tutmak insan iradesi altında yani ruhun elindedir.
    ama insan bir işe daldığında nefes alıp verdiğinin hesabını yapmamakta ve bununla ilgilenmemektedir
    burada beyin devreye girmiş ve akciğer kaslarına kasılıp gevşemesi için gerekli sinyalleri sinir sistemi vasıtasıyla göndermektedir
    spor yapan bir insan düşünün
    koştukça nefes alıp vermesi hızlanacaktır
    ruh istesede bu tempoya mani olamaz,bu hızlı nefes alıp vermeyi yavaşlatamaz
    çünkü hücrelerde faaliyet artmış,taşınması gereken oksijen miktarı fazlalaşmıştır.
    olay ruhun kontrolunden geçici olarak alınmıştır

    kalp atışlarıda ruhun hükmediciği dışında tutulmuştur,bedenin temposuna göre kalbin temposuda artmakta ve azalmakta,gerekli elektrik sinyallerini bu kaslara gönderme görevi beyine düşmektedir.ruh burada tamamen devre dışıdır

    ruh sinir sisteminin işleyişindende tamamen habersizdir.bu işleyişin ne şekilde olduğu ile ilgilenmez ve dokunma hissi dışında herhangi bir organı fiziksel olarak hissetmez,sadece buralarda oluşan bazı aksaklıklardan doğan acıları sinir sistemi ve onu yorumlayan beyin vasıtası ile algılar.gözün görme,kulağın işitme,dilin hissetme,tenin dokunma gibi özelliklerini sinir sistemi ve beyin vasıtası ile farkeder, fakat sinir sisteminin organların işleyişi için gerekli olan elektrik sinyallerini beyinden alıp taşımasından vs tamamen bihaberdir.çünkü ruhun asli görevi bunlar değildir.ruh beyin ile çok yakın temas halinde olmakla birlikte beynin öluşturduğu bir özellik değildir.

    ruh başlı başına bir varlık olması ve bedeni tamamen kuşatması ile beden kalıbına bürünmüş,insanoğlunun ta kendisidir. insandan sadır olan tüm hareketler, konuşmalar, davranışlar ruhun işidir ve bunları beden vasıtası ile dışa vurmaktadır.beden ruhun emrine verilmiş,işleyişi ise bir çok yerde ruhun kontrolu dışında tutulmuştur.
    burada yola çıkarsak, Allah'ın ruhları dünyada beden vasıtası ile geçici bir süre konumlandırdığını,zamanı geldiğinde ruhu bedenden ayırmak suretiyle ölüm vuku bulduğunu,bedenin ruh olmadan tamamen atıl olduğunu,ruhun bir madde olmayıp daha değişik bir vasfı olduğunu görürüz.

    henüz dünya yaratılmadan önce ruhların ve cinlerin yaratılmış olduğu bizzat Allah tarafından beyan edildiğine göre,ve bir sebepten dolayı imtihan için sırası ile dünyaya gönderildikleride beyan edildiğine göre,ruhun beyin tarafından üretilen bir dalga olduğunu ortaya atmak çocukça olur.beynin üretmiş olduğu bir dalga nasıl olurda düşünen ve karar verebilen bir merci olur.beynin ürettiği dalgalar, sinir sistemi vasıtası ile bir çok organın çalışması ve göz,kulak gibi organlardan alınan sinyalleri işleyerek ruha takdim etmesi dışında bir şey ifade etmez.

    ruhların yaratılışı,dünyanın yaratılışından öncedir.orada toplandılar, kamplaştılar,ayrıldılar,birbirlerine aykırı düştüler
    cinlerin yeryüzüne yerleştirilmeside insanların yerleştirilmesinden öncedir

    ruhun,insanın anne karnından çıkarken yada doğmadan kısa bir süre önce YARATILIP anne karnındaki cenine nufuz ettirildiğini ve henüz yeni yaratılmış bu ruhun imtihan için dünyaya getirildiğini sananlar yanılmaktadırlar.

    ruhun yaratılış anı o şekilde değildir.ruh çok daha önce yaratılmış,asıl alemi unutturularak anne karnındaki bedene yerleştirilmiş,dünyaya gelmesi sağlanmıştır.bir müddet bu beden kalıbı içerisinde yaşayacak,onu kullanacak ve kendisinden bir takım fiiller görülecektir,bunlara göre sorumlu tutulacaktır.
    sonra bedeni terketmesi istenecek ve bu istesede istemesede gerçekleştirilecek,bedenden ayrılması ile bedenin hiçbir hükmü kalmayacak yani ölüm vuku bulacak,ruh berzah aleminde vadedilen güne kadar dünyadaki hal ve hareketlerine göre tutulacak,gün geldiğinde ise tekrar bir bedene büründürülerek toplanmaya çağrılacaktır.

    bunlara inanmayanların bunlara aksi bir tez öne sürmeleri gerekirki "hayır efendim ne alakası var öyle değildir" demekten öteye gidemezler.
    ne ölümü açıklayabilirler nede hayatı
    ne olduklarının farkında değildirler
    bunlar maalesef ruhsuz birer ruhtan başka bir şey değillerdir




  • ruh ilahi birşeyse,ve maddi dünyadan bağımsız ise,

    beynin bazı bölümlerini kaybetsek ruhun değişmemesi lazım.

    mesela beynin ön lobunda hasar olursa,ruh ve kişilik değişmemesi lazımken,

    arsız,utanmaz,inaçsız, biri olursun.

    ruh denilen şeyin maddiyatla ilişkisi var olsa gerek
  • quote:

    Orjinalden alıntı: nowanda

    ruh ilahi birşeyse,ve maddi dünyadan bağımsız ise,

    beynin bazı bölümlerini kaybetsek ruhun değişmemesi lazım.

    mesela beynin ön lobunda hasar olursa,ruh ve kişilik değişmemesi lazımken,

    arsız,utanmaz,inaçsız, biri olursun.

    ruh denilen şeyin maddiyatla ilişkisi var olsa gerek



    evet ruh bedenle ilişkili ve irtibatlıdır ...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    quote:

    Orjinalden alıntı: nowanda

    ruh ilahi birşeyse,ve maddi dünyadan bağımsız ise,

    beynin bazı bölümlerini kaybetsek ruhun değişmemesi lazım.

    mesela beynin ön lobunda hasar olursa,ruh ve kişilik değişmemesi lazımken,

    arsız,utanmaz,inaçsız, biri olursun.

    ruh denilen şeyin maddiyatla ilişkisi var olsa gerek



    evet ruh bedenle ilişkili ve irtibatlıdır ...


    hayır bedenle değil ,beyinle bağlantılıdır.
    mide bozulunca değil de illa ki beyin bozulunca "ruh" etkileniyor.
    beynin görme bölgesi hasarlanınca, ruhunda görmesi bozuluyor.
    beynindeki hasar insanın kişiliğini değiştiriyor,ruh kayboluyor.
    bu nasıl ruh,nerdeyse beynin kendisi.
    yoksa beyin ruh'mu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi nowanda -- 24 Kasım 2005, 16:47:02 >




  • @nowanda
    Complex bir sistemi yöneten bir bilgisayarı düşünün...
    herşeyi kontrol ediyor...
    fakat aslında bilgisayarın başında tuşlara dokunan bir insan var, işte ruh...

    bilgisayarın bir organı arızalanınca sistem görevini tam yapamaz hale gelir,saçmalar...

    buradan "hayır herşeyi bilgisayar yönetiyor, bilgisayara hükmeden insan falan yok" sonucunu çıkarmak ne kadar mantıklı olur?

    elbetteki beyni zedelenen insan saçmalayacaktır, buradan ruhun yokluğu'na varmak saçma değil mi?

    ruh-beyin ilişkisini bu şekilde anlamak uygun olur sanırım yoksa Erzurumlu ismail Hakkı'nın misalindeki pireye döneriz.

    kağıdın üzerindeki pire gökyüzüne bakar koca bir kalem yazıyor yazıları...
    kalemi tutan adamın farkında değildir
  • bilgisayar hasar görse bile kullanan insanın değişmemesi lazım.
    adam neden durduk yerde kişilik değiştiriyor.
    ön lob hasar görüyor ve insan utanma duygusunu kaybediyor.
    masa başındaki adam (ruh) utanma duygusunu neden kaybediyor?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Celaleddin Ari

    Beyin OKUMA Sistemleri
    "İnsan ruhu�nun dışardan gelmeyip beyin tarafından üretildiğini, �ruh� adı verilmiş bulunan beyin dalgalarının beynin ürettiği dalgalardan meydana geldiğini, beyindeki tüm özelliklerin �ruh� adı verilen BEYNİN ÜRETTİĞİ dalgalardan oluşan bedene yüklendiğini, her beynin kendine özgü bir frekansı olduğunu söyleyen Ahmed Hulûsi'yi doğrulayan son bilimsel çalışmalar Focus Dergisi'nin Mart 2005 sayısında..."



    1- o zaman beyin ölünce ruhun yok olması lazım ki..en azından beyin ölümü gerçekleşmiş hastaların organlarının yaşamaya devam etmemesi gerekir..

    2- ahmet hulusi'nin bunu iddia ettiğini ben duymadım..kendisi zeki biri ve imanlı olduğuna göre bunun ne anlama geleceğini bilir..yazıda sanki A.H. beyin ölünce ruhta ölür demiş gibi algılanıyor..oysa kendisi sadece beyin dalgaları olduğundan söz etmiş....
    bu ya alıntıyı yapanın yazım hatası yada focus yazarının saptırmasından kaynaklanıyor galiba.
    ahmet hulusi çok soyut kavramlar kullandığı için zaten anlaşılması zor bir insan bende genellikle anlayamıyorum..




  • niye hastanelerde ruh hastalıkları olarak geçiyor bence ruh kalıcıysa hastalanması mümkün değildir
  • BEYİN,
    ‘’RUH’’U NASIL ÜRETİR?
    "Nefs-i Küll"ün zâhiri ve varlığı, bu kâinatı oluşturan cevher olan, "enerji" dediğimiz şeydir.
    Eni boyu, derinliği, ağırlığı, sınırı falan yoktur. Sınırsız, sonsuz kudrettir. Bir diğer ifade ile "enerji", Cenâb-ı Hak’kın "Kudret" sıfatının açığa çıkmasından başka bir şey değildir. Var olan her şey, bundan meydana gelmiştir!.
    "Nefs-i Küll" de mevcut olan bilinç, ilâhi isimlerin mânâlarını yansıtan bilinçtir, ki kendindeki mânâları ortaya koymayı diler.
    "Yef`alü ma yurid" = "İrade ettiğini = dilediğini yapar"!. (22-14)
    İşte "MÜRîD" oluşu, yani irade edişi - dilemesi, "Rubûbiyet"in kuvveden fiile dönüştüğü mertebedir.
    Ve O, "Rubûbiyetin gereği olarak, dilediğini halk eder"!.
    "Yef`âlullahe ma yeşâ`" (14-27)
    "Nefs-i Küll"den, yani varlığın özünü meydana getiren enerjiden, ana rahmindeki sperm-yumurta birleşmesiyle hâsıl olan ilk maddeye, 120. gün`de “özden dışa” doğru diye tanımlamağa çalışacağımız bir boyutsal geçişle ulaşan "Nefs-i Küll"ün kudreti, o birim`de, "Ruh-u izâfi"yi yani "birim ruhunu=ruhu insânî"yi meydana getirir.
    Yani, beyin çekirdeği, 120. günde "can"lılığa kavuşur, faaliyete geçer. "Nefs-i Küll" dediğimiz varlığı meydana getiren kaynak enerjiden -Ruhu Â`zâm`dan- aldığı hayâtiyet, melekî güç tesiriyle ile ürettiği ışınsal yapıyla, kendi ruhunu meydana getirir!.
    Ve, böylece "birimsel izâfi ruh", "ruh-u insânî" meydana gelir.
    Aynı zamanda da "hayâtiyet" yönüyle "ruh"; "ben"liği yönüyle "Nefs-i Küll"; "ilmi" itibariyle de "Akl-ı Evvel" olan cevherden geldiği için o birimde bilinç oluşur.
    Beyin, her an, bir yandan ruhu üretir, bir yandan da genetik verilerin + astrolojik verilerin etkilerin sonucu oluşan bilinci yükler!. Daha sonra, 7. ve 9.ncu aylarda ve doğum anında meydana gelen tesirlerle kişilik özellikleri oluşur. Ve bu kişilik özellikleri aynıyla da bireysel ruha = kişilikli ruha yansır.
    Daha sonra, bu kişi büyümeğe başlar...

    Sperm ile yumurtanın rahimde birleşmesinin 120. gününde cenin, bazı kozmik ışınların etkisiyle, “meleğin ruhu nefhetmesi” diye târif edilen bir biçimde, dalga üretimine başlar.
    Beynin çekirdeği durumunda olan bu yapı, genetik veri tabanını değerlendirmesine vesile olan ilk temel kozmik tesirleri alarak ön programa kavuşur ki; böylece onun “şâkilesi” yani “programının doğrultusu” belirlenmiş olur.
    Cenin 120. günde, beyin çekirdeğiyle ilk kozmik ışınları değerlendirecek düzeye ulaşır.
    Ulaşmış olduğu bu kapasitede, “bir melek gelir ve ruhu üfler”. Yani, gelen kozmik ışınlar bu beyinde “kişilik ruhu” veya “insan ruhu” denilen dalga üretimini başlatan ilk hareketi meydana getirir.
    Beynin 120. günde ulaştığı bu kapasite ile, kozmik ışınların etkisi sonucu ölümötesi yaşamda devamını sağlayacak olan dalga bedeni üretmeye başlaması olayına din terminolojisinde “bedene ruh üflenmesi” tanımı getirilmiştir!.
    İşte bu anda “kişisel ruh” yani “insanî ruh” meydana gelmiş, yaratılmış olur!. Bu andan evvel, “bireysel ruh” mevcut değildir!.
    Bu sebepledir ki, eğer 120. günden sonra çocuk alınırsa cinayet hükmüne girer!.
    Zîra, 120. günde cenindeki beyin çekirdeği, "dalga bedeni" yani "kişilik ruhunu" üretmeye başlamıştır ki, ceninin öldürülmesi hâlinde dahi, bu "ruh" yaşamına sonsuza dek devam eder.

    Anne karnındaki ceninde 120. günden itibaren beynin önemli bir kısmı dış kozmik ışınları değerlendirecek bir düzeye gelir; ve bu düzeydeki faaliyetleri ve kozmik ışın yapıların tesiri ile sizin "RUH" adını verdiğiniz, bedenin hologromik mikrodalga ikizini, bedene yaydığı dalgalar ile oluşturur.
    Böylece 120. günden itibaren bir kişilik taşıyacak ruh dünyaya gelmiş kabul edilir.
    İşte bu sebepten dolayıdır ki, 120 günden sonra çocuk düşürmek doğru olmaz. Çünkü o varlığın kişiliği meydana gelmiştir.
    Bundan sonra beden geliştiği sürece, bedenin dış hücreleriyle birlikte dalga beden de aynen gelişir.
    geniş bilgi içinhttp://www.okyanusum.com/
    quote:

    Orjinalden alıntı: Celaleddin Ari

    Beyin OKUMA Sistemleri
    "İnsan ruhu”nun dışardan gelmeyip beyin tarafından üretildiğini, “ruh” adı verilmiş bulunan beyin dalgalarının beynin ürettiği dalgalardan meydana geldiğini, beyindeki tüm özelliklerin “ruh” adı verilen BEYNİN ÜRETTİĞİ dalgalardan oluşan bedene yüklendiğini, her beynin kendine özgü bir frekansı olduğunu söyleyen Ahmed Hulûsi'yi doğrulayan son bilimsel çalışmalar Focus Dergisi'nin Mart 2005 sayısında..."





  • quote:

    Orjinalden alıntı: nowanda

    bilgisayar hasar görse bile kullanan insanın değişmemesi lazım.
    adam neden durduk yerde kişilik değiştiriyor.
    ön lob hasar görüyor ve insan utanma duygusunu kaybediyor.
    masa başındaki adam (ruh) utanma duygusunu neden kaybediyor?


    sorularlaislamiyet.com un bu soruya verdiği yanıt:

    ruhun cesetle öyle bir münasebeti var ki, sanki cesetten başka bir şey yokmuş gibi görünür. ayrıca Allah ruhun bazı özelliklerini cesedin bazı pencerelerine bağlamıştır. bu pencereler açık olduğu taktirde, bu özelliklerden istifade edilebilir. yoksa istifade edilmez. mesela, ruhun görme özellği var. göz olsun olmasın, ruh görücüdür. ama insanın gözünün olmaması veya sisteminin bozuk olması durumunda, insan göremez. onun görememesi, ruhun görme kabiliyetini kaybettiğinden değil, cesedin ruhun bu özelliğini göstermeye kabiliyeti olmadığındandır. aynı şekilde, işitme, düşünme, konuşma, yürüme, tutma özellikleri de hep öyledir. işte Allah, ruhun utanma kabiliyetinin zuhurunu beynin ön lobuna bağlamış. bunun zarar görmesi durumunda, yine ruhta var olduğu halde, bunun tezahürü olamamaktadır.




  • "Sana ruhdan sorarlar. De ki: Ruh Rabbimin emrindedir. Size ilimden pek az şey verilmiştir" (el-İsra, 17/85)
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.