Şimdi Ara

beyin ve ruh (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
33
Cevap
0
Favori
1.946
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • beden ruhu kısıtlar...
    cocuklukta delilikte..hasar gormus beyinde ve zaten Allah insanı cocuklugundan ve delilik halinde gunahlardan mesul tutmaz..

    İslam dininde ruha inanmamak kendine inanmamaktır..
  • Ruh bir elektromanyetik dalga hareketi ise ve elektromanyetik spektrumun mikrodalga bölgesinde yayınlanıyorsa,ruhumuzun bir dalgaboyu,genliği,frekansı gibi ölçülebilir büyüklüklüleri olduğu anlamına gelmez mi?

    Yani ruhumuz mikrodalga dedektörlerle ölçülebilecek bir fiziksel büyüklük müdür?

    Öldüğümüzde bu elektromanyetik dalga hareketi yine bu evrende varlığını sürdürmeye devam mı ediyor?

    Elektromanyetik dalgalar bu evrene ait ölçülebilir fiziksel bir kavram olduğuna göre ruha yani "mikro dalga bedene" nasıl fizik ötesi bir kavram olarak bakılmaya devam edilebilir?Bu çelişki değilmidir?

    Kozmik ışınlarla "ruhun bedene üflenmesi" bağlantısı çok zorlama değil mi?
    Örneğin dünyada yerin derinliklerinde nötrino dedektörleri kuruluyor ve az da olsa arada bir yakalanıyor.Şu durumda nötrinolar üflenen bu ruhtan bir parça mı oluyor?
    Veya şöyle söyleyeyim bu bilinç sahibi mikro dalga beden,bilinç sahibi nötrinolar yoluyla mı oluşturuluyor,yükleniyor?




  • quote:

    Orjinalden alıntı: feylesof

    Ruh bir elektromanyetik dalga hareketi ise ve elektromanyetik spektrumun mikrodalga bölgesinde yayınlanıyorsa,ruhumuzun bir dalgaboyu,genliği,frekansı gibi ölçülebilir büyüklüklüleri olduğu anlamına gelmez mi?

    Yani ruhumuz mikrodalga dedektörlerle ölçülebilecek bir fiziksel büyüklük müdür?

    Öldüğümüzde bu elektromanyetik dalga hareketi yine bu evrende varlığını sürdürmeye devam mı ediyor?

    Elektromanyetik dalgalar bu evrene ait ölçülebilir fiziksel bir kavram olduğuna göre ruha yani "mikro dalga bedene" nasıl fizik ötesi bir kavram olarak bakılmaya devam edilebilir?Bu çelişki değilmidir?

    Kozmik ışınlarla "ruhun bedene üflenmesi" bağlantısı çok zorlama değil mi?
    Örneğin dünyada yerin derinliklerinde nötrino dedektörleri kuruluyor ve az da olsa arada bir yakalanıyor.Şu durumda nötrinolar üflenen bu ruhtan bir parça mı oluyor?
    Veya şöyle söyleyeyim bu bilinç sahibi mikro dalga beden,bilinç sahibi nötrinolar yoluyla mı oluşturuluyor,yükleniyor?



    Tek kelime ile mükemmel bir analiz.Aslında ruhun neyden yapılmış olduğunu biliyor muyuz bunu sormalıyız kendimize.Örneğin bizler demir denen maddenin ne olduğunu bilmeseydik ve bir tür gök taşı ile bu dünyaya düşecek olan demir ile karşılaşsaydık o zaman tepkimiz ne olurdu?İlk kez gördüğümüz bir madde olurdu karşımızda.Daha bu maddenin yoğun sıcaklık altında eriyip erimediğini bilemiyor olurduk.Sonra bu demir denen cismin ilerde bizim çok işimize yarayacağını bilemiyor olurduk.Zamanla kullanarak iyice tanırdık demiri.Şimdi insan bedeni incelendiğinde karşımıza sadece et, kemik ve kan yığını çıkıyor.Kasaba gidip kemik, et ve kan alabiliriz ve bunları şekillendirip insan kılığına sokabiliriz.Ancak ortada eksik olan bir madde daha var.Can ve ruh.Nedir bu madde o zaman?Ya da bu bir tür madde mi?Belki daha önce hiç görmediğimiz bir maddedir bunu kim bilebilir?Bir tür ışık veya bir tür elektrik akımı da olabilir.Ancak hal böyle ise bizim bilinen ışınımlardan da bir farkı yok ise sırada et, kemik ve kan yığınlarına bir dizi elektro şok veya ışın aktarımı uygulamak kalıyor.İşe yarar mı dersiniz?Bana sorarsanız ruh insanların henüz karşılaşmamış oldukları bir "şey".Şey diyorum çünkü madde mi değil mi bir fikrim yok.İlerde bilim bunun ne olduğunu anlar mı ya da biz insanların bunu tanıyacak kadar zamanı olur mu tartışılır!




  • quote:


    "Sana ruhdan sorarlar. De ki: Ruh Rabbimin emrindedir. Size ilimden pek az şey verilmiştir" (el-İsra, 17/85)


    Bu konuya kafa yormaya başlayınca içinden çıkamıyorum ve hep aklıma bu ayet geliyor....
    @feylesof; ben de ruhun bir elektromanyetik dalga olabileceğine inanmıyorum. Fakat beynin çeşitli dalgalar yaydığı söyleniyor.
    Şöyle bir şey okumuştum .Bir araştırmacı , bazı dalgalar ölçerek vücudumuzu çevreleyen bir bir dalga kaydetmiş...Fakat bunu bir kaza sonucu kolu kopan bir insanın üzerinde denediğinde kopan kolun kopmadan önceki şeklinde görüntülemiş dalgaları...
    Bunu ruh diye yorumlamanın mantıklı bir sebebi yok tabii. Fakat beynin dalgalar yaydığına inanıyorum. Yoga reiki gibi beyne yönelik aktivitelerin faydalı olduğuna inananlar var...Bunların etkisi dalgalar ile oluyor olabilir...

    Ruh bu dalgalardan biri midir? Bu kabul biraz da materyalist bakış açısı olabilir. Ruh da madde (enerji) ise herşey maddedir gibi bir düşünce olşuyor. İşte acaba Allah da bir enerji midir?! gibi düşünceler geliyor akla... Tabi Allah'ın bu düşündüklerimizden çok farklı olduğu kesin. Bize kendinden üflediği O'nun sonsuzluk sıfatının üzerimizdeki tek tecellisi olan ruhun da madde ötesi bir "şey" olduğunu düşünüyorum..




  • arkadaşlar bilim asla ruhun mahiyetini tam olarak ortaya koyamayacaktır
    çünkü ruh, ekipman ve edinmiş olduğumuz bilgiler ile mahiyeti çözülebilecek birşey değildir

    insanoğluna yararlı olacak maddeler sırası ile insanoğluna verilmiş,bunları işlemesi ona çeşitli vesilelerle öğretilmiş, bunlardan örneğin petrolu rafine etmek suretiyle faydalanacağı daha başka kaynaklar üretilmiş (benzin,mazot,plastik hammaddeleri vs),diğer maden ve elementlerin işlenme - kullanım alanları keşfettirilmiş,dünyanın sırları insanoğluna açılmıştır.
    ama ruh öyle değildir
    ruh varoluşun kaynağıdır ve mahiyeti insanoğluna açılmayacaktır.gerekte yoktur.insandan istenen şeyler bellidir
    ruh meselesine çok eski devirlerden beri merak duyulmuş,fikirler ortaya atılmış ve araştırmalar yapılmıştır ama somut ve kesin bir sonuç ortaya çıkmamıştır
    insanoğlu herşeyi çözdüğünü sanmakla birlikte içi içe yaşadığı diğer alemlerden tamamen habersizdir
    örneğin ruh uyku anında bedenle bağlantısını kopartmamakla birlikte misal alemi denen bir aleme yönelmektedir
    burada olacak bazı olaylara ait görüntüler misaller olarak ruha aksettirilir
    bunlardan bazı sonuçlara varılabilir. bu görüntüleri rüya olarak adlandırıyoruz
    olacak tüm olaylar levh-i mahfuz isimli bir kitaptadır diye biliyoruz.levh-i mahfuz,bünyesinde tüm olacakları toplamaktadır ama adı kitap olmasına rağmen kendisi kitap değildir.buradaki kayıtlar,harfler yazılar şeklinde değil,bilakis olayların tamamen gerçek görüntüleri şeklindedir.ruh bazan misal alemindeyken levh-i mahfuzdan birkaç görüntü alır,uyandığında ise çoğunlukla unutmuştur.ama o olay cereyan ettiğinde "işte ben bu anı yaşamıştım, sen şuradaydın ben buradaydım,şu köprü oradaydı sen şöyle yapıyordun" vs der.bu ruhun varlığına,fizikötesi olduğuna,alem değiştirdiğine bir delildir.
    tasavvufta ilerleyenler ve belli kıstasları aşanlar,levhi mahfuz'a uyanıkkende göz atabilirler.bunada tasavvuf literatüründe 'mükaşefe'- keşif denir.ruhun levh ile bağlantı kurmasıdır.

    cinlerin yaratılışları insanlardan apayrı olmasına rağmen onların dahi ruhları vardır.kaldıki bilim henüz cinlerin muhteviyatını çözememiştir
    hayvanlarında ruhları vardır fakat azrail a.s'ın onların ölümlerinde onların ruhlarını almak gibi bir görevi yoktur
    "Sana ruhdan sorarlar. De ki: Ruh Rabbimin emrindedir. Size ilimden pek az şey verilmiştir" (el-İsra, 17/85) ayeti uyarınca,ruhun tam manası ile keşfi insanoğluna açılmayacaktır.
    zaten buna gerekte yoktur.bu mesele kafa karıştırır ve insanı yapmakla mükellef olduğu yükümlülüklerden alıkoyar




  • ruh madde değildir, bölünemez, bedenin içinde değildir. dışında da değildir

    bunlar temel dini bilgiler...
  • ruh bedenin içinde değilmi?
    nerede o zaman
    bedenin içinde değil dışındada değilse nerede konuşlandırılmıştır
    başka bir yerdenmi bedene tahakküm etmektedir
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    ruh bedenin içinde değilmi?
    nerede o zaman
    bedenin içinde değil dışındada değilse nerede konuşlandırılmıştır
    başka bir yerdenmi bedene tahakküm etmektedir


    illa bir yerde olmak zorunda değil, ruh mekansızdır

    Bu konuda güzel bir yazı buldum:

    ------------------------------------------

    Ruh için aşağıdaki tanımlar yapılır:

    “Can. Canlılık. Nefes. Cebrail (as.)...”
    “Bir kanun-u zîvücud-u haricî.” (Hariçte müstakil bir varlığı bulunan bir kanun.) Sözler
    “Emir âleminden olup, beden ülkesini idare etmesi için kendisine müstakil bir varlık verilen bir kanun. Bedenden ayrılınca da varlığını devam ettirebilen lâtif bir cisim.”

    Bazı insanlar Peygamber Efendimize ruhu sordular. Cevap vermeyip, vahyi bekledi. Gelen ayet gayet netti: “O, rabbimin emrindendir, de.” Ruhun varlığı tasdik ediliyor, fakat mahiyeti açıklanmıyordu. Çünkü, muhatapların söyleneni anlamasına imkân yoktu. Akıl, “emir aleminden” olan bir varlığı kavrayacak kapasitede değildi.

    “emir alemi” ölçüden, tartıdan, şekilden, renkten uzak varlıkların dünyasıdır. Maddeler için söylenen uzun, kısa, mavi, sarı, yuvarlak, düz, ağır, hafif gibi kelimelerin o alemde karşılığı yoktur. Ölçülere mahkum akıllar, ölçülemeyeni nasıl anlasın?

    Hadiste “Kendini bilen rabbini bilir.” buyuruluyor. Bir büyük mütefekkirimiz de, “ey kendini insan bilen insan! Kendini oku...” Diyor. Şu halde, insanın kendini tanımaya çalışması şart. Kendimizden giderek Ona ulaşacağız!

    Ruh hakkında neler biliyoruz? Ruhun kendisini bilemiyoruz. Ancak bazı özelliklerinden söz edebiliriz. Beden, anne karnında belli bir olgunluğa erişince, ruh verilir.

    Ruh, sonradan yaratılmıştır, ama ebedidir. Birdir, bölünmez, parçalara ayrılmaz. İcraatıyla ve tesirleriyle bedenin her yerinde bulunur, fakat mekanı yoktur. Bedenin içinde olmadığı gibi, dışında da değildir. Bütün işleri aynı anda idare eder, bir iş diğerine engel olmaz. O, tabiattaki kanunlara benzer. Mesela, bir yerçekimi kanunu hayat ve şuur sahibi olsaydı ruh özelliği kazanırdı.

    Ruh, şuuruyla fark eder, aklıyla anlar, vicdanıyla tartar, karar verir, hayaliyle plânlar yapar, hafızasıyla bilgi depolar, kalbiyle sever. Onun sayılamayacak kadar çok kabiliyeti vardır. Bunların bir kısmı da maddi uzuvlarla ortaya çıkar. Ruh, eliyle tutar, gözüyle görür, kulağıyla işitir, ayağıyla yürür... Bedende bulunduğu sürece bedene muhtaçtır. Faaliyetleri bedenle sınırlıdır. Ölüm, onun beden zindanından kurtulup, hürriyetine kavuşmasıdır. O zaman bedene ihtiyacı kalmaz. Gözsüz görür, kulaksız işitir, beyinsiz düşünür. Mahşere kadar bedensiz bekler. Ahirette yeniden ve yeni bir bedene kavuşur.
    ----------------------------------------------------------------------------
    http://www.sorularlaislamiyet.com/moduller.php?modul=soru&op=1&id=174 alıntıdır



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 1 Aralık 2005, 15:38:57 >




  • Arkadaslar konuyu o kadar guzel seviyeli ve olculu
    islemissinizki bende sizin ile bir goruntu paylasmak istedim
    yorumsuz olarak .

    isterseniz bir inceleyin konu ile oldukca alakali ve ilginc..
    Sevgilerim ile..

    Ruh ! Enerji ! Aura ! Cin ! Son An ! HEr ne ise indir buradan ..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kamarat -- 28 Aralık 2005 4:26:00 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: cengiz571

    "Nefs-i Küll"den, yani varlığın özünü meydana getiren enerjiden, ana rahmindeki sperm-yumurta birleşmesiyle hâsıl olan ilk maddeye, 120. gün`de “özden dışa” doğru diye tanımlamağa çalışacağımız bir boyutsal geçişle ulaşan "Nefs-i Küll"ün kudreti, o birim`de, "Ruh-u izâfi"yi yani "birim ruhunu=ruhu insânî"yi meydana getirir.
    Yani, beyin çekirdeği, 120. günde "can"lılığa kavuşur, faaliyete geçer. "Nefs-i Küll" dediğimiz varlığı meydana getiren kaynak enerjiden -Ruhu Â`zâm`dan- aldığı hayâtiyet, melekî güç tesiriyle ile ürettiği ışınsal yapıyla, kendi ruhunu meydana getirir!.
    Ve, böylece "birimsel izâfi ruh", "ruh-u insânî" meydana gelir. Sperm ile yumurtanın rahimde birleşmesinin 120. gününde cenin, bazı kozmik ışınların etkisiyle, “meleğin ruhu nefhetmesi” diye târif edilen bir biçimde, dalga üretimine başlar.
    Beynin çekirdeği durumunda olan bu yapı, genetik veri tabanını değerlendirmesine vesile olan ilk temel kozmik tesirleri alarak ön programa kavuşur ki; böylece onun “şâkilesi” yani “programının doğrultusu” belirlenmiş olur.
    Cenin 120. günde, beyin çekirdeğiyle ilk kozmik ışınları değerlendirecek düzeye ulaşır.
    Ulaşmış olduğu bu kapasitede, “bir melek gelir ve ruhu üfler”. Yani, gelen kozmik ışınlar bu beyinde “kişilik ruhu” veya “insan ruhu” denilen dalga üretimini başlatan ilk hareketi meydana getirir.
    Beynin 120. günde ulaştığı bu kapasite ile, kozmik ışınların etkisi sonucu ölümötesi yaşamda devamını sağlayacak olan dalga bedeni üretmeye başlaması olayına din terminolojisinde “bedene ruh üflenmesi” tanımı getirilmiştir!.

    Anne karnındaki ceninde 120. günden itibaren beynin önemli bir kısmı dış kozmik ışınları değerlendirecek bir düzeye gelir; ve bu düzeydeki faaliyetleri ve kozmik ışın yapıların tesiri ile sizin "RUH" adını verdiğiniz, bedenin hologromik mikrodalga ikizini, bedene yaydığı dalgalar ile oluşturur.
    Böylece 120. günden itibaren bir kişilik taşıyacak ruh dünyaya gelmiş kabul edilir.
    İşte bu sebepten dolayıdır ki, 120 günden sonra çocuk düşürmek doğru olmaz. Çünkü o varlığın kişiliği meydana gelmiştir.
    Bundan sonra beden geliştiği sürece, bedenin dış hücreleriyle birlikte dalga beden de aynen gelişir.



    Bu konu hep soru işaretleri oluşturmuştur bende. 120. gün 17.haftaya tekabül etmektedir ki, ültrasonla yapılan incelemelerde 17. haftadan çok önce anne karnındaki bebeğin hareketleri gözlemlenebilmektedir. O halde insanların haret etmesinin ruh'la ilgisi yokmuş gibi bir sonuç çıkıyor ortaya ki, ben bu işin içinden çıkamıyorum.




  • quote:



    İcraatıyla ve tesirleriyle bedenin her yerinde bulunur, fakat mekanı yoktur. Bedenin içinde olmadığı gibi, dışında da değildir. Bütün işleri aynı anda idare eder, bir iş diğerine engel olmaz. O, tabiattaki kanunlara benzer. Mesela, bir yerçekimi kanunu hayat ve şuur sahibi olsaydı ruh özelliği kazanırdı.

    Faaliyetleri bedenle sınırlıdır. Ölüm, onun beden zindanından kurtulup, hürriyetine kavuşmasıdır. O zaman bedene ihtiyacı kalmaz. Gözsüz görür, kulaksız işitir, beyinsiz düşünür. Mahşere kadar bedensiz bekler. Ahirette yeniden ve yeni bir bedene kavuşur.
    ----------------------------------------------------------------------------
    http://www.sorularlaislamiyet.com/moduller.php?modul=soru&op=1&id=174 alıntıdır


    şuraya katılmak mümkün değil. hem bedenin içinde olmadığını söylüyor, hemde ölümün onun beden zindanından kurtulması olduğunu iddia ediyorki, çelişki

    ruhun mekanı tabiki bedendir. öyle olmasaydı "ademe ruh nefyedildi" ibaresi olmazdı. ruh, tabiki ademin bedenine nefyedildi ve adem bu ruh ile hayat buldu. ben ruhların dünya yaratılmadan çok daha önce yaratıldığını ve oradaki hayatlarında kendi aralarında kamplaştıklarını iddia ettim ve ediyorum. sırası gelen dünyaya beden içerisinde gönderilmektedir. ölüm ile bedeni terk eder, asli alemine yönelir. beden içerisinde bulunduğu müddetçe bedene tahakküm edici, yaptırıcıdır. akıl yaptırıcı değildir sadece sunucudur. bilgiden aldığını sentezler, sonuç oluşturur ve ruha sunar. ruh, mizacına göre kabul eder yada etmez. çoğu zaman akla muhalif işler yapar. bir hırsızın, başkasının malını çalarken aklen bunun iyi birşey olmadığını, sonunda hapis olduğunu bilmesi gibi. akıl, bilgiden yararlanıp sonucu ruha sunmuştur ama ruh yaptırımını ters istikamette kullanmıştır. bundan dolayı muhatap, ruhtur. ruhtan sorulacaktır.
    ruh, aynı zamanda maddede hayatında kaynağıdır. ruhsuz bir canlılık düşünülemez. ama bir bitkiyle hayvandaki yada insandaki ruh aynı evsafta değildir. insandaki ruh, cezai ehliyeti olan ruhturki, bunu Allah özellikle yaratmıştır diğerleri ise canlılığı veren ama insandaki manada olmayan bir ruhturki, azrail a.s'ında bunların ölümleri ile alakası yoktur. sadece hayat verici bir enerji gibidir. ama hayvanlardaki ruh bitkilerdeki gibi değildir bunlardaki daha mütekamildir bu sebepten hayvanların becerileri vardır ve kararlar verip bunu harekete geçirebilirler. ışıkları açtığınızda hamamböceklerinin kuytu yerlere kaçışmaları, kediyi kovaladığında kaçması gibi.

    ruhun dünyada asli alemine yönelme kabiliyeti varsada, insan bundan habersiz olmakla birlikte çoğu zaman bu kabiliyetini kendiside köreltir, yok eder. bir aynanın tozlanıp yansıtma yapamaması gibi, ruhta asli aleminden tecelliyatlar alamaz hale gelir, bu kendisinin kabahatidir. yoksa her ruh, bu kabiliyete sahip olarak dünyaya yönlendirilir ama dünyada bu inkişafını kendisinin yapması, gayret göstermesi istenir. ruhun öğrenme kabiliyetide sonsuzdur. ama kendi kendini perdeleyen ruh, çoğunlukla maddeyi öğrenmekle birlikte manaya yönelemez hale gelir. ölüm ile, asli alemi ile ruh arasındaki boyut kalkar ve ruh asli alemi ile aynı boyuta geçer. bu bir anda olur ve ne olursa orada olur. ruha geri dönmesi ve tekrar dünyada hayat bulması için asla izin verilmez, durumuna göre berzahta kalır ve bekler



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 31 Aralık 2005 1:52:05 >




  • Ruhu beyin mi yapmış!
    Allah Allah!
    Önce Sanatın sanatkarı ,eserin ustası olmaz ,Sineğin ayak mafsalları ,kanat dızaynı,gövde yapısı,rastgele atomların toparlanması ile varlığa çıktı ,tesadüfi görüntüdür dediler.
    Şimdide maddi yapılar manevi yapıları da imal ediyo diyolar.Bu sapıtmalar nerede sona erecek dersiniz?...
  • sayın C4,

    en başta da yazdığım gibi ruhun mekansız olması temel dini bilgiler seviyesindedir. bu konuda bir tartışma bile yoktur literatürde,
    özellikle "kelam" konularında akli yorumlara gitmemenizi tavsiye ederim...
  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.