Şimdi Ara

Başlıksız

Bu Konudaki Kullanıcılar:
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
106
Cevap
10
Favori
2.748
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Kavuşupta ölebilen bi bizi gördüm sinema dünyasında, ölünesi birşey bulmaya mı çalıştığımzdan belki, sevgi derinliği bazen, uzunluk ve miktar sıfatı ... o ''ölümüne'' , ''ölene kadar''dır...
    ''yeni bi sayfa açmak'' mecazı kadar klişe bir ölümle burun burunayız arkadaşlar ,
    ölüm diye diye iç karartmaya luzum yok, ''hepimizin sonu o'' diye klasikleşmicem çünkü..
    ''çok yedim çok ağladım'' tarzındayız biraz, ilk görüşte bir felek sillesi yemiş edalarımız vardır.. şu hayat boyu daha yiyeceklerimizin üstüne soda içmiş bakışları birde.. hepsini bir kenara koyalım desemde,
    içinde bulunduğumuz dünyanın aslında bilmemkaç-gen olduğunu anlarsnız heralde..
    ''neden yazmış bunu'' diyebilirsiniz tabi, ağzınızı büzmeyi aklımdan bile geçirmicem, torbaya benzesenizde...
    yukarıda ''yazar'' yazdığına bakmayın onuda ben yazdım birinci tekil şahıs olarak zaten..
    soy, diye birşey vardır bizim dilimizde, anlamı derin mi derin olan..
    soy, sopun kardeşidir biraz.
    soyu olan sanat için bile soyunmaz..
    bir tekerleme kadar aklımzda kalmadığı doğru dinlediğimiz hiçbirşeyin..
    beyniniz biraz dağıldıysa asıl konumuz olan ''asılsızlığa'' geçebiliriz..
    geçiştirebildiğimiz ''yapabileceklerim'' listesine üye işleri hiç kaybetmediğimiz bir dünyadayızdır..
    bugün yapılabilen , hazırlanılıp yapılması kesinleştirilebilir olan işler..
    herşeyin zor ismi olan ''iş '' adını verdim onlara bu yüzden,
    asılsız ve sadece düşüncede kalsalarda çoğunlukla, işimiz hep başımızdan aşkıni uykumuzda bile..
    kalkın namaz kılında demicem size, öğüt vermek isterdim aslında ama,
    yapmadıklarımın yapılmasını istemenin saçma olduğunu düşünenler partisine oy verenlerdenim...
    velhasıl kaybedemediğimiz değerlerimizde denebilir bunlara.. ben tek kaybedilen olduğunu gördüm hayatımda,
    ZAMAN, hemen gazete adı olarak algılamayın.. gazetede okumam fazla.
    bir şeylerin akıp gittiği falan filan feşmekan bunları zaten biliyorsunuz, lakin dikkat çekmek istediğim nokta bu .(nokta)
    birşeyleri elde etmenin kolaylığı güven kazandırıyor insana buda bi gerçek.. zor olan elde tutabilmek birazda...
    ''buda'' bi gerçek, en azından heykeline tapılabiliyor...
    kuşu nasıl tutarsan öyle tut derler ya ne sıkıp öldür, ne gevşet kaçır gibsinden, hep bi denge var, hep bi orta nokta..
    dünyanın bile ortası var dediler beyler, dağılmanın sırası değil..
    belkide sırası dünyada 7 milyar orta olduğunu anlamanın,
    bu adam ne diyor acaba diyip bu yazının burasına kadar okumakta bi meziyet, bir övgü aldın bile benden.. neyse..
    asılda asılsızlık bi nevi medeniyeti , kadın erkek eşitliğini doğar doğmaz kabul etmek gibi bir şey,
    yani açıklanası şeyler değil, sevgi gibi, zoraki yaşanması gereken ama açıklanması için başka kavramlara ihtiyaç duyulan birşey..
    bu şey, 'şey' dir aslında yıllarca kullandığımız 'şey'.. akla ceyran eden ilk kelimeyle doldurulan boşluk ...
    asılsız ama anlamlı, dayanağı sadece akıl, idrakı zor olan her şeyi aşkın üstüne atmakta cabası tabi..
    ve sonunda dayandığımız tek nokta aşk , öğrencinin düşmanı, zenginin silahı, fakirin parası, kısaca herşeyi etkilediği söylenen olgu.. buna 3 şahıs bakış açısıyla bakmak en hayırlısı sanırım, heleki birşeyler başarmak zorundaysan, uzak durulası bir veba gibi gösterdiğim bu şey , aslında sensin ...
    büyük bir aşkla yaşıyorsan hayatını, kapıların açılması içten bile değil,
    biz tembel insanlar olarak kendimize yaptığımız işkencenin sorumlusuyz,
    yürümemiz gerek koşmasakta,
    bir şeyler için başlamalıyız,
    bulmamız gerek ölünesi birşeyler..
    buda gelir buda geçer diyerek ilahiler yazmalıyız 'buda'ya , aslında birazda saçmalamalıyız,
    iyi örnek gibi ,
    bazen yalanımıza inanmalıyız,
    her yalanın aslında olmak istediğimiz yer olduğunu bilmek gibi,
    tek bir cümle bile atlamadan okuyabilmek gibi meziyetli kalmalıyız bazen,
    arzu tutku heycan hepsini düşünerek yaşanmadığı gibi .
    çoktan seçmeli olmayan bi sınavdaysak eğer, bilmek için çok gezip çok okumamalıyız belki..
    çok yaşamalıyız sevgili..
    hapşurduğumda ardından dediğimiz gibi...
    bu soruyu bilirsen cennete gideceksin sevgili,
    bak hayatımı anlattım sana,

    bu cümleler, anlamlı bir makale oluşturmak için nasıl sıraya dizilmeli...?

    herşeyin yaşandığı yerde bittiğini düşünüyorsan hala,
    kendisine ''aynı konuları dersanede görücem'' telkini gibi bir öğrencinin..
    ne diyor iç sesimiz bak... ''göreceksin''
    dağlarımız yeşermesede.. göreceksin...
    ''ölene kadar'' aynı acının az pişmişini, çok pişmişini, soslusunu.. tadacaksın...
    işte bu bir ''öğüt'' olabilir...
    deneyip görelim demekten başka ne kalır ,
    farkına varacaksın sevgili... sen kötü anıları ''bir kenara koyarken'' içinde,
    aynı renkler hep farklı köşelerde.. kısacası sende öleceksin demiyimde..
    yanacaksın sevgili... kendi ''dünyanın ortasında''... ''soysuz'' kalacaksın sevgili...







  • Nasıl mıyım?
    -Ölüyorum işte. Her gün ayrı bir artıyor kanaması yaramın. Sargı bezleri de durduramıyor. Okuduğum hiçbir kitap da bizimki gibi acımamış kimsenin canı. Televizyon karşısına geçiyorum, belki biraz kafamı dağıtırım diye.. Öylece dalıp gidiyorum, sonra uyuya kalıyorum. Rüyamdasın bu seferde. Zor oluyor sadece rüyalarımda ellerini tutup, bir bankta, bir durakta sana sarılmak. Anlayabiliyor musun?

    Nasıl mıyım?
    -Özlüyorum işte. Uçurumun eşiğinde hayallerim.. Alışamıyor işte insan. Zaman geçmek bilmiyor. Saat de seni geçiyor. Ben yine trabzanlarında kendini parçalayan bir iç sesten ibaretim. Aklıma hiç gidemediğimiz kafeler geliyor, izleyemediğimiz o filmler.. Yürüdüğümüz kaldırımları yıkıyorlar şimdi, durduğumuz durakların hepsi talan içinde. Artık herkes kırgın bize. Ama söyleyemiyorum; o gitti, biz bittik diyemiyorum. Canım acıyor. Canım çıkıyor işte yerinden. Anlayabiliyor musun?

    Kirpiklerinin arasında kaybolduğum kadın,
    Beni saçlarında büyütseydin eğer,
    Alevinde kaybolurduk aşkın.
    Ben ıslanmayı, senin gözyaşlarında sevmiştim.
    Yürümeyi en çok senin peşinden gelirken...

    Hala nasıl mıyım?
    -Biraz daha yazarsam, parçalarımı bulamayacak hiç kimse...




  • Birbirimizi üzmekten, intikam alıp, hıncımızı çıkarmaktan, hırsımıza yenilmekten başka bir halt etmiyoruz bu yalan dünyada; 'beni sevemedin öl o zaman, benim olmadın vur o zaman, ya benimsin ya toprağın yan o zaman...' Ama bir süre biz farklıyız diye düşündüm kendi içimde, ben bir her şey dilemiştim, hayalinle sen her şeyim olmuştun ve beni anladığını ve artık öğrendiğini, artık yetiştiğini ben olduğunu düşünüyordum ki sonra aynada görünce kendimi dedim ki ' sen öğretmen misin ki, peygamber misin sen ulan!' Hâlbuki her ikisinin de iddiasını ortaya atmamıştım ben, ben bir hiçtim aslında. Bu yalnızlığı ben hak ettim. Ve şarkımı buldum geçen gün bir filmde söylüyordu Sezen aksu 'Seni kimler aldı / kimler öpüyor seni...'

    İnsanlar hep kendini düşünüyor, delirmek üzereyim kendi içimde, suskun bir hal alıyorum bazen, yavaş yavaş 'hayır' demeyi öğrendim. Öğrendim öğrenmesine de söylediklerinin ifade etmediği yerlerde oluyor haliyle, o an susuyorsun. Sadece susuyorsun kendi içinde. En iyisi susmak belki de... Yahut seçimler elinde olsaydı insanların bu dünyaya gelir miydi, yaşayacakları gösterilseydi ruhlara ve gelecek misin deselerdi 'evet' diyen olur muydu bilmiyorum ama sanırım ben o 'evet' diyenlerden olmazdım. Yaşadığımız sevdalarda söz konusu olsa da en keskin yönleriyle psikolojik şiddetten başka bir şey değil. Aslında hiç mi hiç gerek yok. Birileri gülünce kendim gülmüşçesine gülümsüyorum.

    Akşam olunca şiir yazasım gelmiyor, yazı yazmak istemiyorum ama hayat dönerken etrafımda birileri kendileri adına, egoları için neler yazıyor, ne senaryolar ortaya konuyor... bakmayın yaşıyor gibi göründüğüme...

    Buharlaşan bir damla gibiyim, gülümsemede bile hüzün beliriyorken, seni anlayanları da silmek, uzaklaştırmak zordur bu hayatta ama oluk oluk burnumdan kanlar akarken yanımda benim için üzülen bir insan olsun istemiyorum. Bazen insanlar hak ettiği şekilde yönetilirmiş sözü aklıma geliyor. Hak edecek ne yaptım diye sorguluyorum? Kötü olmalıydım, ama kaybımın sebebi sizin içinizden söylediğiniz cümle ile aynı oluyor; 'İyi niyet!' Sanırım verdiği emaneti yine kendisi alacak.

    Tutunamıyorum, biliyor musunuz aslında sizler sadece yanınıza bakın, sevip kavuşamasanız da, kavuşup sevemeseniz de yanınızda sizi sadece anlayan bir insan var ise ne olursa olsun şükredin, vallahi yeter! Ama kalkıp ta size 'Oldu da ne oldu' diyorsa, ne yapacağınızı söylememin bir anlamı yok sanırım. Sadece gülümsemek geliyor içimden. Ama gülümsemede bile bir acı var, kaldıramayacaksa tebessümümü ruhun sakın karşılık vermeyin.

    Yazdım, bakalım bu yazıdan hangi keskin cümleler çıkacak takdirler içinde... En iyisi uyumak!Siz her şeyinizi kaybetseydiniz ne yapardınız, bu boktan hayatın iç savaşlarında!




  • Melankolik,nevrotik bir adam olup çıktım.Nedir bu üzerimdeki çok bilinmeyenli denklem telaşı?Çözemediğim kendim miyim?Yoksa başka bir benlikle mi yaşıyorum?Yolcuğum kendime mi yoksa bana yolculuk eden bir hayatı mı bekliyorum?Henüz yaşamamış olduğum tüm mutsuzluklara ve bir tarafı kırık tebessümlere talip olmuş bir hayatın tortuları arasında nefes alıyorum.Oysa yapmak istediğim,yaşamak istediğim bir ütopyanın olmazlığı değildi.Sadece yorgun düşmemiş,yüzü asılmamış mutluluktu...
  • Herkesin Uyuduğu Saatte Uyuyamadım Bile, Uyku Tutmadı. Yüzüme Sürdüğün Elin Sıcaklığı,Hala Duruyor Yanağımda Desem, Durmaz! Çok Gözyaşı Aktı Üstüne.
    O Ellerin Üşür Mü Bensiz Desem, Üşümez! Kim Bilir Kimi Isıtır Yine.
    Ne Acı Bu hayat.
    Bana Kalsaydı Sıcaklığın. Belki Unuturdum Seni.
    Olmadı Kaçtığım Kadar Yakalandım
    Bu Gece Yine Uyku Tutmadı
    Ve Sensiz Uyanmamak İçin,Bu Gece de Uyunmadı.
  • Hiç Dikkat Ettin Mi, Şarkılar Hep Acıyı Simgeler. Dinleriz Defalarca. Acılar Bu Yüzden Dünyanın Ortak Dili. Mutlulukta Öyle. Ve Biz Nedense Hep Garip Bir Melankoli Havasında Yaşamaya Çalışıyoruz. Bugün Çok Güldüysek Yarın Ağlıyoruz. Bir Gün Bu Gözyaşları da Bitecek. Ağlayamayacağız.
    Boşver Diyesi Geliyor İnsanın İçinden Değil mi?
    Hadi O Zaman Bu Gece Ağlatan, Öldüren, Mutluluklarımızı Çalan Bütün İnsanların Şerefine Bir Kez Daha Ölelim...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ŞekersizPare

    Nasıl mıyım?
    -Ölüyorum işte. Her gün ayrı bir artıyor kanaması yaramın. Sargı bezleri de durduramıyor. Okuduğum hiçbir kitap da bizimki gibi acımamış kimsenin canı. Televizyon karşısına geçiyorum, belki biraz kafamı dağıtırım diye.. Öylece dalıp gidiyorum, sonra uyuya kalıyorum. Rüyamdasın bu seferde. Zor oluyor sadece rüyalarımda ellerini tutup, bir bankta, bir durakta sana sarılmak. Anlayabiliyor musun?

    Nasıl mıyım?
    -Özlüyorum işte. Uçurumun eşiğinde hayallerim.. Alışamıyor işte insan. Zaman geçmek bilmiyor. Saat de seni geçiyor. Ben yine trabzanlarında kendini parçalayan bir iç sesten ibaretim. Aklıma hiç gidemediğimiz kafeler geliyor, izleyemediğimiz o filmler.. Yürüdüğümüz kaldırımları yıkıyorlar şimdi, durduğumuz durakların hepsi talan içinde. Artık herkes kırgın bize. Ama söyleyemiyorum; o gitti, biz bittik diyemiyorum. Canım acıyor. Canım çıkıyor işte yerinden. Anlayabiliyor musun?

    Kirpiklerinin arasında kaybolduğum kadın,
    Beni saçlarında büyütseydin eğer,
    Alevinde kaybolurduk aşkın.
    Ben ıslanmayı, senin gözyaşlarında sevmiştim.
    Yürümeyi en çok senin peşinden gelirken...

    Hala nasıl mıyım?
    -Biraz daha yazarsam, parçalarımı bulamayacak hiç kimse...


    quote:

    Orijinalden alıntı: ŞekersizPare

    Herkesin Uyuduğu Saatte Uyuyamadım Bile, Uyku Tutmadı. Yüzüme Sürdüğün Elin Sıcaklığı,Hala Duruyor Yanağımda Desem, Durmaz! Çok Gözyaşı Aktı Üstüne.
    O Ellerin Üşür Mü Bensiz Desem, Üşümez! Kim Bilir Kimi Isıtır Yine.
    Ne Acı Bu hayat.
    Bana Kalsaydı Sıcaklığın. Belki Unuturdum Seni.
    Olmadı Kaçtığım Kadar Yakalandım
    Bu Gece Yine Uyku Tutmadı
    Ve Sensiz Uyanmamak İçin,Bu Gece de Uyunmadı.




    ne yaptın sen ya



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi aLperenDepp -- 31 Mart 2012; 10:04:20 >




  • Toparlamaya çalışıyorum kendimi dağıldığım yerden, yerlerden. Mutluluklar diliyorum çokca, avuçlarım ağrıyana kadar dualar ediyorum sana. Ayrılmayın diye ya da beni ayırın ortadan ikiye. Çünkü böyle yaşamak çok acı, çünkü böyle yaşamak ölmekten beter. Ölüme alışamıyorum. Bir müddet sonra Azrail de konuşmuyor benimle, oturduğum banklar ısıtmıyor bedenimi. Herkes yabancı, her şey soğuk. Kendime en yakın paslı, ucuz bir jileti görüyorum bir milyoncudan aldığım. Bileğime değiyor, kanımı akıtıyor. Öyle ısınıyorum ki, öyle ısıtıyorki beni. Rahatlıyorum, gözlerim kapanıyor sana daha çok yaklaşıyorum. Dokunuyorum sana ve ruhumuz bile sevişiyor hatta. Son sözlerin ne diyorlar, önce susuyorum, ruhum çıkıyor; seni seviyorum..
  • Bazen yalnızlık o kadar da korkutucu gelmiyor...
    Üzen,canını sıkan kimselerin olmayışıda huzuru getirebiliyor kimi zaman...
    Ne yazık ki herkese değer vermek bazen başına olmadık işler açabiliyor.Sen onların iyiliğini,mutluluğunu düşünürken,onlarsa senin hayatını zora sokacak ve fazla canını sıkacak kadar hayatına müdahil olabiliyorlar sen farkında olmadan...
    Ben bunu hayatımda farkettiğim an yalnızlığın o kadar da kötü olmadığını,birilerinin seni üzmesinden ve mutsuz etmesindense yalnız olmanın aslında daha güzel olduğunu anladım...
    Bazen bir bıçak kadar keskin olmak ve zarar veren ne varsa kesip atmak gerekiyor.Yoksa sen,sen olmaktan çıkıyor ve bambaşka birine dönüşüyorsun.Kendini bilmez insanlar için hayatını mahpusluğa çevirmektense ; yalnızlıkla örülü özgürlüğünde nefes almak en doğrusu...
  • Şu hayat ne garip yolculuk değil mi?Alışmak için emek verdiğimiz bazı şeyler tam alıştığımızda elimizden kayıp gidiyor.Bizse yeni şeylere alışmaya alışıyoruz.
    Hayata alıştığımızda,saçlarımız beyazladığında ise ansızın kapımızı ölüm çalıveriyor.Sevdiklerimize veda ediyor ve yerimize yenileri bırakıyoruz.Bir kısır döngü gibi devam ediyor hayat!
    Biri gidiyor,biri geliyor...
    Ya bizim hayatımız?Neyi etkiliyoruz hayatta?Nedir varlık nedenimiz?Neden hayat her seferinde tokadını yüzümüze yapıştırmak zorunda?Neden gerçek sevgiler parayla satın alınabiliyor artık?
    Peki bu derece sahte,bu kadar acımasız,insanın bu kadar yok sayıldığı bir hayat değer mi yaşamaya?Ya hayata hazırlanmak için harcarken hayatı yaşamaya zaman bırakamadığımız o güzelim anı yaşayamamamız?
    Bomboş bakakalmışız zaman denizine bir hiç uğruna.Geride hayal kırıklığı,çekilen acılar ve dökülen gözyaşları.
    Ve hayat hakkında yazabileceğimiz birkaç eksiltili cümle...Bu sığ yaşamda birkaç derin yürek anlar senin yüreğindeki derinlikleri.Yaşadıklarını,düşündüklerini,özlediklerini,beklentilerini,üzüntülerini,sevinçlerini,acılarını...
    Sense anlayamazsın hayatı.Anladığında sonu gelir.En çok anladığını düşündüğün an aslında en anlamadığın andır.Tek anlaşılan da hiçbir şey anlamadığın!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi FİT GYM -- 8 Nisan 2012; 3:19:46 >




  • Bazen ne hissettiğinizi bilmezsiniz ... Ne aradığınızı , neyi kaybettiğinizi . Bazen hiç susmadan ağlar ve bazen onu dahi yapamazsınız . Boğazınız düğümlenir , yutkunamazsınız . Bazen yaşamak ağır gelir.. Varolmak... Ölmek ister , ölemezsiniz..

    Kanadı kırık bir kuş gibi kalıverirsiniz .. Ne çareniz vardır ölmeye , ne yaşamanın bir anlamı , tadı kanatsız .

    Hangi yol , hangi doğru aydınlık... Tat alamazsınız hiçbir şeyden. Haykırmak , bağırmak isteyip , sadece susarsınız ... Uçmak ister uçamazsınız , yürümek ister adım atamazsınız ...

    İstediğiniz gibi olmaz hiçbir şey bazen . Yapmak istediklerinizin aksine doğru yol alır tüm yaşantılar . İstemediklerinizi yapmak zorunda kalır bazen , bazen bunu bile yapamazsınız.. Acır , kanarsınız ..

    Bazen gitmek zorunda kalırsınız . Sessiz ve soğukça.. Ağlar , susar ve gidersiniz . Kimse farketmeden , ses etmeden .. Acıya kanaya.. Ne kadar yaksa da , gitmek zorunda kalırsınız bazen ...

    Sessizce , Kimsesizce ...




  • Hayatı tek pencereden görmeyen, düz mantıkla düşünmeyen insanlar vardır hayatta. Ya benimdir ya kimsenin değildir gözüyle sevdiğine ya da en basitiyle onu heyecanlandıran kişiye bakamayanlar vardır.
    Düz mantıkla tamamen kaybetmektense ters mantıkla en azından muhabbet etmek, dar pencerede sıkışıp kalmaktansa değişik pencereden bakıp sessiz kalmayı, arkadaşlığı seçen insanlar vardır hayatta.
    Bazen susmak en güzel cevaptır derler. Bazense hiç susmadan konuşmak, düşündüklerini, hissettiklerini anlatmak...
    Bazen sessiz kalmaktır hiç ummadığın anda hiç ummadığın insanlara... Bazense sessizliği aşmak, içindeki tüm sesleri dışarı atmaktır. Zaman herşeyin ilacıdır.
    Umduklarını bulamamaktır bazen hayat dediğimiz şu çark. Bazense hiç beklemediğimiz şeylerin ortasında buluşumuzdur. Hayat bu ne yapacağı belli mi olur?
    Bazen rol oynamaktır hayata karşı yaptığımız en doğru şey. Bazense içimizde oynamaktır en büyük ve en gerçek sandığımız oyun. Herşeyin olduğu gibi elbet vardır bu oyunun da sonu.
    Hayat denen bu oyunu oynayamasakta biliriz ya sonunu. Galiba en acı yanı da bu...




  • Farkında Olmalı İnsan. Bir Damlacık Sudan Yaratıldığını Farketmeli. Anne Karnına Sığarken Dünyaya Neden Sığmadığını Ve En Sonunda Bir Metre Karelik Yere Nasıl Sığmak Zorunda Kalacağını Farketmeli. Henüz Bebekken Dünya Benim Dercesine Avuçlarının Sımsıkı Kapalı Olduğunu, Ölürkende Aynı Avuçların " Herşeyi Bırakıp Gidiyorum İşte" Dercesine Apaçık Olduğunu Farketmeli Ve Ona Göre Yaşamalı...
  • HAYAT" Diyoruz, Yaşamaya Devam Ediyoruz..
    Onca Kırıklık, Onca Acı,Onca Hüzün Yaralarımıza Üfleye Üfleye Bir Şey Yok Diyoruz.
    En Çok Kendimizi Kandırıyoruz Çok Şey Var Aslında..
    Üflemeyi Bırakıp Konuşmaya Başlarsam, Bir Daha Asla Susmayabilirim..
    Öyle Çokki Kan Kaybım, O Kadar Büyük Ki Kendime Olan Yalanım..
  • Ben de bi şey paylaşmak istiyorum ama aşktan ziyade arkadaşlıkla alakalı birşey :) Bir iki kişi ya görür ya görmez bilemeyeceğim ama anlatmaktan memnun olurum.

    Çok yakın bir arkadaşım vardı. Onu aileden biri gibi gördüm hep hayatım boyunca. Çok da eskiye dayanan bir arkadaşlığımız vardı. Sonra birgün ben ona söylememem gereken birşey söyledim ve o günden sonra benimle konuşmamaya başladı. İlk başta geçici bir durum olacağını düşündüm. Bir hafta, iki hafta, üç hafta derken bir ay, iki ay, üç ay, tık yok. Konuşmuyor.

    Sonra bir gün yüzyüze konuşmayı düşündüm. Ama beni daha da aşağıladı. Yine de ondan soğumadım.

    Sonra bir gün trafik kazası geçirdiğini öğrendim. Hastaneye kaldırılmış. Ben de hemen hastaneye gittim. Ama aklımı kaybedecek gibiydim. İlk duyduğumda nasıl bağırıyordum nasıl bağırıyordum. Öldü zannettim aklımı kaçıracak kadar oldum. Neyse, hastaneye vardığımda hastane odasında yatıyordu öyle. Durumu iyiydi, uyanıktı. Beni gördüğünde "Git buradan. Beni görmeye hakkın yok, yüzünü bile görmek istemiyorum" diye bağırmaya başladı. Sonra hemşire geldi bana lütfen çıkar mısınız dedi. Ben yine ondan soğumamıştım.

    Bu olaydan kısa bir süre sonra da şehir dışına taşındı. Bi daha da görmedim. Ne facebook, ne telefon, hiçbir şey yok elimde. Hepsini değiştirmiş. Hala seviyor muyum, hem de çok. Bu olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen.

    İçimde hala ona olan kardeşlik sevgim var ama ben elimden geldiğince bastırmaya çalışıyorum.




  • Neler mi yaptım senden sonra? Adettendir İlk günler bir şey yemedim..
    Kapandım odama. Bütün ayrılık şiirlerini ezberledim,Kitaplar okudum,
    Dolaştım orda burda.... Kahreden sensizliğe alışmaya başladım zamanla..
    Bir an geldi Kestim ümidi senden.Başladım vaktinde yatıp-kalkmaya.
    Ayrılığı kabullendim..Gece yatarken saatleri kurdum...yalnızlığa...
    Derken çıktın karşıma tekrar..Tam söndürmüşken seni içimde,Yeni bir yangın doğurdun.
    Alt üst ettin yalnızlığımı,Yıkık gönlüne çaresiz, ayak uydurdum..
    Ne gitmesini becerebildin ne sevmeyi.Kaldın iki arada,Adı nefretle anılır namertliğin.
    Ben ayaktayım!
    Sen ne yapıyorsun orda burda...
    Bu ayrılık son olsun...
    Bu ayrılık sonun olsun...
    Çıkma bir daha karşıma..!
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Düşünemedi

    Ben de bi şey paylaşmak istiyorum ama aşktan ziyade arkadaşlıkla alakalı birşey :) Bir iki kişi ya görür ya görmez bilemeyeceğim ama anlatmaktan memnun olurum.

    Çok yakın bir arkadaşım vardı. Onu aileden biri gibi gördüm hep hayatım boyunca. Çok da eskiye dayanan bir arkadaşlığımız vardı. Sonra birgün ben ona söylememem gereken birşey söyledim ve o günden sonra benimle konuşmamaya başladı. İlk başta geçici bir durum olacağını düşündüm. Bir hafta, iki hafta, üç hafta derken bir ay, iki ay, üç ay, tık yok. Konuşmuyor.

    Sonra bir gün yüzyüze konuşmayı düşündüm. Ama beni daha da aşağıladı. Yine de ondan soğumadım.

    Sonra bir gün trafik kazası geçirdiğini öğrendim. Hastaneye kaldırılmış. Ben de hemen hastaneye gittim. Ama aklımı kaybedecek gibiydim. İlk duyduğumda nasıl bağırıyordum nasıl bağırıyordum. Öldü zannettim aklımı kaçıracak kadar oldum. Neyse, hastaneye vardığımda hastane odasında yatıyordu öyle. Durumu iyiydi, uyanıktı. Beni gördüğünde "Git buradan. Beni görmeye hakkın yok, yüzünü bile görmek istemiyorum" diye bağırmaya başladı. Sonra hemşire geldi bana lütfen çıkar mısınız dedi. Ben yine ondan soğumamıştım.

    Bu olaydan kısa bir süre sonra da şehir dışına taşındı. Bi daha da görmedim. Ne facebook, ne telefon, hiçbir şey yok elimde. Hepsini değiştirmiş. Hala seviyor muyum, hem de çok. Bu olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen.

    İçimde hala ona olan kardeşlik sevgim var ama ben elimden geldiğince bastırmaya çalışıyorum.

    Kardeşlik Sevgisimi ? Aşkmı Anlayamadım..Çok Dolanbaçlı Anlatıyorsun, Başda Söylemek İstemediğin Duygunu Son Cümlede ikiye Bölüp ''Ne Anlarsan'' İşde Diyorsun Sanki.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi FİT GYM -- 30 Nisan 2012; 9:24:29 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: ŞekersizPare

    quote:

    Orijinalden alıntı: Düşünemedi

    Ben de bi şey paylaşmak istiyorum ama aşktan ziyade arkadaşlıkla alakalı birşey :) Bir iki kişi ya görür ya görmez bilemeyeceğim ama anlatmaktan memnun olurum.

    Çok yakın bir arkadaşım vardı. Onu aileden biri gibi gördüm hep hayatım boyunca. Çok da eskiye dayanan bir arkadaşlığımız vardı. Sonra birgün ben ona söylememem gereken birşey söyledim ve o günden sonra benimle konuşmamaya başladı. İlk başta geçici bir durum olacağını düşündüm. Bir hafta, iki hafta, üç hafta derken bir ay, iki ay, üç ay, tık yok. Konuşmuyor.

    Sonra bir gün yüzyüze konuşmayı düşündüm. Ama beni daha da aşağıladı. Yine de ondan soğumadım.

    Sonra bir gün trafik kazası geçirdiğini öğrendim. Hastaneye kaldırılmış. Ben de hemen hastaneye gittim. Ama aklımı kaybedecek gibiydim. İlk duyduğumda nasıl bağırıyordum nasıl bağırıyordum. Öldü zannettim aklımı kaçıracak kadar oldum. Neyse, hastaneye vardığımda hastane odasında yatıyordu öyle. Durumu iyiydi, uyanıktı. Beni gördüğünde "Git buradan. Beni görmeye hakkın yok, yüzünü bile görmek istemiyorum" diye bağırmaya başladı. Sonra hemşire geldi bana lütfen çıkar mısınız dedi. Ben yine ondan soğumamıştım.

    Bu olaydan kısa bir süre sonra da şehir dışına taşındı. Bi daha da görmedim. Ne facebook, ne telefon, hiçbir şey yok elimde. Hepsini değiştirmiş. Hala seviyor muyum, hem de çok. Bu olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen.

    İçimde hala ona olan kardeşlik sevgim var ama ben elimden geldiğince bastırmaya çalışıyorum.

    Kardeşlik Sevgisimi ? Aşkmı Anlayamadım..Çok Dolanbaçlı Anlatıyorsun, Başda Söylemek İstemediğin Duygunu Son Cümlede ikiye Bölüp ''Ne Anlarsan'' İşde Diyorsun Sanki.

    Dürüst olmak gerekirse ben de bilmiyorum ki. Onu kardeş olarak mı seviyordum yoksa aşık mıydım? Tek bildiğim onu çok umursadığımdı. Onun için bir sürü fedakarlık yaptım, hala da yapabilirim. Zaaf? Galiba...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Düşünemedi

    quote:

    Orijinalden alıntı: ŞekersizPare

    quote:

    Orijinalden alıntı: Düşünemedi

    Ben de bi şey paylaşmak istiyorum ama aşktan ziyade arkadaşlıkla alakalı birşey :) Bir iki kişi ya görür ya görmez bilemeyeceğim ama anlatmaktan memnun olurum.

    Çok yakın bir arkadaşım vardı. Onu aileden biri gibi gördüm hep hayatım boyunca. Çok da eskiye dayanan bir arkadaşlığımız vardı. Sonra birgün ben ona söylememem gereken birşey söyledim ve o günden sonra benimle konuşmamaya başladı. İlk başta geçici bir durum olacağını düşündüm. Bir hafta, iki hafta, üç hafta derken bir ay, iki ay, üç ay, tık yok. Konuşmuyor.

    Sonra bir gün yüzyüze konuşmayı düşündüm. Ama beni daha da aşağıladı. Yine de ondan soğumadım.

    Sonra bir gün trafik kazası geçirdiğini öğrendim. Hastaneye kaldırılmış. Ben de hemen hastaneye gittim. Ama aklımı kaybedecek gibiydim. İlk duyduğumda nasıl bağırıyordum nasıl bağırıyordum. Öldü zannettim aklımı kaçıracak kadar oldum. Neyse, hastaneye vardığımda hastane odasında yatıyordu öyle. Durumu iyiydi, uyanıktı. Beni gördüğünde "Git buradan. Beni görmeye hakkın yok, yüzünü bile görmek istemiyorum" diye bağırmaya başladı. Sonra hemşire geldi bana lütfen çıkar mısınız dedi. Ben yine ondan soğumamıştım.

    Bu olaydan kısa bir süre sonra da şehir dışına taşındı. Bi daha da görmedim. Ne facebook, ne telefon, hiçbir şey yok elimde. Hepsini değiştirmiş. Hala seviyor muyum, hem de çok. Bu olayın üzerinden yıllar geçmesine rağmen.

    İçimde hala ona olan kardeşlik sevgim var ama ben elimden geldiğince bastırmaya çalışıyorum.

    Kardeşlik Sevgisimi ? Aşkmı Anlayamadım..Çok Dolanbaçlı Anlatıyorsun, Başda Söylemek İstemediğin Duygunu Son Cümlede ikiye Bölüp ''Ne Anlarsan'' İşde Diyorsun Sanki.

    Dürüst olmak gerekirse ben de bilmiyorum ki. Onu kardeş olarak mı seviyordum yoksa aşık mıydım? Tek bildiğim onu çok umursadığımdı. Onun için bir sürü fedakarlık yaptım, hala da yapabilirim. Zaaf? Galiba...

    Sonra birgün ben ona söylememem gereken birşey söyledim ve o günden sonra benimle konuşmamaya başladı.
    ?? Ne Söyledin




  • kardeşim ne yaptın ya, mahfettin bizi :(
  • 
Sayfa: 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.