Şimdi Ara

Bâkî

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
7
Cevap
0
Favori
6.997
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Bâkî'nin Hayatı


    (1526-1600)


    İstanbul'da doğmuştur. Asıl adı Mahmut Abdülbâkî'dir. İyi bir öğrenim görmüş, kadılık ve öğretmenlik görevlerinde bulunmuştur. Devrinde Şairler Sultanı olarak tanınmış, Kanunî Sultan Süleyman başta olmak üzere çevresindeki herkesten ilgi ve iltifat görmüştür.Zaman zaman tasavvufî şiirler yazmakla beraber daha çok aşk, şarap, güzellik vb. konulara ağırlık vermiştir. Güçlü bir gazel şairidir. Kanunî'nin ölümü üzerine yazdığı, mersiye türündeki Terkib-i Bend'i çok ünlüdür.Şiirlerinde hayatın kısalığı, bu yüzden en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiği şeklinde bir hayat felsefesi görülür. Amacı, kısa olan hayatı zevk sefa ve eğlenceyle geçirerek dünya nimetlerinden mümkün olduğu kadar faydalanmaktır.
    Şiirlerinde ahenge ve şekil mükemmelliğine önem veren Bakî, edebî sanatlara ve söz oyunlarına düşkündür. Devrinin ihtişamına uygun, mükemmel bir üslûbu vardır. Sehl-i mümtenî tarzında söylenmiş mısraları çoktur.

    Eserleri: En önemli eseri Divan'ıdır. Fezâil-i Cihad, Fezâil-i Mekke ve Hadis-i Erbain Tercümesi ise Arapça'dan tercüme ettiği mensur eserleridir.







  • Gazel - Cânâ

    Ezelden şâh-ı ışkun bende-i fermanıyuz cânâ
    Mahabbet mülkinün sultân-ı âlîşânıyuz cânâ

    Sehâb-ı lütfün âbın teşne-dillerden dirîg itme
    Bu deştün bağrı yanmış lâle-i nu'mânıyuz cânâ

    Zamane bizde cevher sezdügiçün dil-hırâş eyler
    Anunçun bağrumuz hûndur maârif kânıyuz cânâ

    Mükedder kılmasan gerd-i küdûret çeşme-i cânı
    Bilürsin âb-ı rûy-i mülket-i Osmânîyüz cânâ

    Cihanı câm-ı nazmum şi'r-i Bakî gibi devr eyler
    Bu bezmün şimdi biz de Câmi-i devrânıyuz cânâ

    Vezni:(Mefâîlün/Mefâîlün/Mefâîlün/Mefâîlün)

    Günümüz Türkçesiyle:

    1.Ey sevgili! Aşk pâdişâhının ezelden ferman kölesiyiz. Sevgi ülkesinin yüce şanlı sultanıyız.

    2.Bağış bulutunun suyunu, susamış gönüllerden esirgeme. Bu çölün bağrı yanmış gelinciğiyiz, ey sevgili!

    3.Zamane, bizde cevher sezdiği için gönlümüzü tırmalar. Ey sevgili, onun için bağrımız kandır; biz maarif madeni ocağıyız.

    4.Ey sevgili! Gam tozu can çeşmesini bulandırmasın. Bilirsin, Osmanlı ülkesinin yüzsuyuyuz (şerefiyiz).

    5.Cihanı nazmımın kadehi, Bâkî'nin şiiri gibi devreyler. Bu mecliste şimdi biz de zamanın Câmî'siyiz, ey sevgili!




  • Gazel - Nâm ü Nişane Kalmadı

    Nâm ü nişane kalmadı fasl-ı bahârdan
    Düşdü çemende berk-i diraht i'tîbârdan

    Eşcâr-ı bağ hırka-tecrîde girdiler
    Bâd-ı hazan çemende el aldı çenârdan

    Her yaneden ayağına altun akup gelür
    Eşcâr-ı bağ himmet umar cûybârdan

    Sahn-ı çemende durma salınsun sabâ ile
    Azadedir nihâl bugün berk ü bârdan

    Bakî çemende hayli perişan imiş varak
    Benzer ki bir şikâyeti var rüzgârdan

    Açıklamalar:

    Bâkî'nin şiirlerinde yer alan öğelerin başında, tabiat gelmektedir. Baharda canlanan, renk renk olan bahçeler, sonbaharda sararan yapraklar ve çıplak ağaçlar bir renk cümbüşü hâlinde gözler önüne serilmektedir.

    Bakî, insansız tabiatı pek düşünmemektedir. Şaire göre insanın olmadığı tabiat kurudur. Şiirlerinde, insanın dış görünüşünü ve iç yapısını tabiatla ilgilendirerek anlatmaya çalışır.

    Bâkî'nin şiirlerinde tasavvuf düşüncesine pek rastlanmaz. Yaşadığı hayatı anlatmayı tercih eden şair, zaman zaman bu amaçla tasavvufî terimleri bir araç olarak kullanmıştır. Sonbahar mevsimini işlediği şiirinde, insan hayatı ile tabiat arasında bir ilgi kurmuş ve bu ilgiyi, tasavvuf terimleriyle anlatmaya çalışmıştır. "Tecrît" kelimesi "derviş" in dünya ile ilgisini kesmesi anlamındadır. Sonbaharda yaprakları dökülen ağaçlar "tecrît hırkasına girmiş derviş"lere benzetilmiştir. "El almak" deyimi de "mürid"in şeyhinden izin alarak dervişlik makamına yükselmesini ifade eder. "Rüzgâr" tarikata giren "mürid"e; çınar da "şeyh"e benzetilmektedir.

    Şiirde, şairin çevresinde gelişen olaylar ve kendisinin içine düştüğü durum ile bundan duyduğu üzüntü açıkça görülmektedir.

    Nükte ve zerafetin ön plânda olduğu şiirde, ağır bir dille söylenmiş mısralarla, sade bir İstanbul Türkçesi ile söylenmiş mısralar iç içedir.

    Günümüz Türkçesiyle:

    1. Bahar mevsiminden eser kalmadı; ağaç yaprağı bahçede itibardan düştü, dalından kopup yere serildi.

    2. Bahçedeki ağaçlar, dervişler gibi tecrîd hırkasını giydiler; yani yapraklanın döktüler. Hazan riizgân çınardan el aldı, yani ona intisap etti. (Onun ele benzeyen yapraklarını yerlere döktü).

    3. Her taraftan ayaklarına altınlar (kızıl ve san yapraklar) akıp geldiği hâkle, ağaçlar, hâlâ dereden himmet umarlar.

    4. Fidan, bugün yaprağından ve meyvesinden kurtulmuştur; artık durmadan bahçenin ortasında sabah rüzgânyla salınıp yürüsün.

    5. Ey Bakî! Bahçede yapraklar bir hayli perişan olmuş, savrulup duruyor. Herhalde, onların da rüzgârdan şikâyetleri var.




  • Gazel - Saf Saf

    Müje haylin dizer ol gamze-i fettân saf saf
    Gûyiyâ cenge girer nîze-güzârân saf saf

    Seni seyr itmek içün reh-güzer-i gülşende
    îki cânibde durur serv-i hırâman saf saf

    Leşker-i eşk-i firâvân ile ceng eylemeğe
    Gönderür mevclerin lücce-i umman saf saf

    Gökde efgan iderek sanma geçer hayl-i küleng
    Çekilür kûyune mürgan-ı dil ü can saf saf

    Cami içre göre tâ kimlere hemzânûsın
    Şekl-i sakkada gezer dide-i giryan saf saf

    Ehl-i dil derd ü gamun ni'metine müstagrak
    Dizilürler keremim hânına mihmân saf saf

    Vasf-ı kaddünle hırâm itse alem gibi kalem
    Leşker-i satrı çeker defter ü dîvân saf saf

    Kûyun etrafına uşşak dizilmiş gûyâ
    Harem-i Kâ'be'de her canibe erkân saf saf

    Kadrüni seng-i musallada bilüp iy Bâkî
    Durup el bağlayalar karşuna yârân saf saf

    Vezni: ( Feilâtün / Feilâtün / Feilâtün / Feilün)

    Günümüz Türkçesiyle:

    1.O gönül aldatıcı süzgün bakış, kirpik takımını saf saf dizer; sanki mızrak atanlar saf saf cenge girer.

    2.Gül bahçesi yolunda seni seyretmek için, iki yanda salınan serviler saf saf durur.

    3.Çok fazla gözyaşı askeri ile cenk etmek için, engin deniz, dalgalarını saf saf gönderir.

    4.Gökte feryat ederek turna sürüsü geçer sanma, senin mahallene gönül ve can kuşları saf saf çekilir.

    5.Cami içinde kimlerle diz dize olduğunu görmek için, ağlayan göz saka şeklinde saf saf gezer.

    6.Gönül adamları senin dert ve gamının nimetine garkolmuştur; senin kereminin sofrasına misafirler saf saf dizilirler.

    7.Kalem senin boyunun vasfıyla bayrak gibi salınsa, defter ve divan satır askerini saf saf çeker.

    8.Mahallenin etrafına âşıklar dizilmiş, sanki Ka'be hareminde her yöne saf saf durulmuş gibi.

    9.Ey Bâkî! Senin değerini musalla taşında bilip, dostlar karşısına saf saf durarak el bağlayalar.




  • Gazel - İdelim

    Nev-bahâr oldu gelin azm-i gülistân idelim.
    Açalım gonca-i kalbi gül-i handân idelim

    Komayup lâle gibi elden eyağı bir dem
    Mest olup gonce sıfat çâk-ı girîbân idelim

    İçelim lâ'l-i müzâbı saçalım cür'aları
    Hâk-i gülzârı bugün kân-ı Bedâhşân idelim

    Meclis-i ayş ü tarâb hûrrem ü âbâd olsun
    Yakalım zerk u riya deyrini viran idelim


    Okusun vasf-ı ruh-ı yâr ile Bakî şi'rin
    Bülbül-i gülşeni mecliste gazelhân idelim

    Vezni: Fe i lâ tün / f e i lâ tün / f e i lâ tün / f e i lün

    Açıklamalar:

    Okuduğunuz gazelde Bakî, kendi hayat felsefesini dile getirerek yiyip-içip, eğlenmek gerektiğini; böylece, bu dünyanın iki yüzlülüklerinden ve riyakârlıklarından kurtulacağını belirtiyor.

    Bu düşüncelerini anlatırken bazı mazmunlardan da yararlanıyor. Bunlar: Gonca-i kalbi gül-i handan etmek: Gonca hâlindeki gülün açılarak gülen bir gül hâline gelmesi (Sevgilinin dudakları goncaya benzetilir. Güldüğü zaman da bu gül goncasının açılmış bir gül hâline geldiği düşünülür.) Gonca gibi çâk-i girîbân etmek: Goncanın gül hâline gülebilmek için çanak yapraklarını yırtması, neşelenmesi demektir. Goncanın bu yapraklardan sıyrılması yaka yırtmak olarak anlatılıyor. Cür'a-yı bade: Eskiden, içilen içkinin son damlası, bir gün toprakta çürüyerek yok olacağını unutmadığının ifadesi olarak toprağa dökülürdü. Bu son damla cür'a-yı bade olarak adlandırılıyor. Lâ'l-i müzâb: Şarabın kırmızı rengi eritilmiş lal taşına benzetiliyor. Eyağ:Şekli ve içindeki kırmızı şarabın rengi dolayısıyla kadeh lâleye benzetiliyor.

    Günümüz Türkçesiyle:

    1)İlkbahar oldu gelin gül bahçesine gidelim. Goncanın kalbini açalım da (onu) gülen (bir) gül yapalım.

    2)Lâleye benzeyen kadehi bir an elden bırakmayıp mest olup gonca gibi yakamızı yırtalım.

    3)Erimiş lal taşı (gibi şarabımızı) nı içelim. Son damlaları saçalım. Bugün gül bahçesinin toprağını Bedâhşân'a benzetelim.

    4)Coşkulu içki meclisi sevinçle dolsun. Bu iki yüzlülük dünyasını yakıp yıkalım.

    5)Bakî, sevgilisinin yanağının özelliklerini anlatan şiirini okusun. Gül bahçesinin bülbülünü mecliste gazelhan edelim.




  • Gazel- Meded

    Eylesün lâ'lini derman dil-i bîmâre meded
    Dostlar işte ben öldüm bana bir çâre meded

    Güher-i câmı yitürdük bizi gam öldürüyor
    Sâkıyâ gel bulıvir kanda ise ara meded

    İhtirâz etmediniz aldılar elden câmı
    Vâkıf itmen sakınım kimseyi esrâra meded

    Zahm-ı sînemden okun parelerin hep alma
    Dursun Allah'ı seversen hele bir pâre meded

    Gice tenhâ işiği hâkine yüzler süreyin
    Sakınun kimse haber virmesün agyâre meded

    Mededin kalmadı feryâd ü figan eylemeğe
    Sana kimden ire iy Bâkî-i bîçâre meded

    Vezni:(Feilâtün / Feilâtün / Feilâtün /Feilün)

    Günümüz Türkçesiyle:

    1.Aman! La'le benzeyen dudağını hasta gönüle derman eylesin dostlar, işte ben öldüm aman bana bir çâre!

    2.Kadehin cevherini yitirdik, bizi gam öldürüyor. Ey sâkî, meded, gel, nerede ise ara buluver.

    3.Saklayıp korumadınız, kadehi elden aldılar. Sakının! Sırlara (bari) kimseyi vâkıf etmeyiniz, aman!

    4.Sinemin yarasından okunun parçalarını hep alma. Aman, Allah'ı seversen hele bir parçası dursun!

    5.Gece, eşiğinin toprağına yalnızca yüzler süreyim. Aman, sakın kimse başkalarına haber vermesin.

    6.Ey bîçâre Bâkî, feryâd ve figan eylemeye gücün kalmadı, sana kimden yardım ere.




  • Gazel- Yegdür

    Kapunda sâ'il olmak gayra mihmân olmadan yegdür
    Gedâ-yı kûyûn olmak Mısr'a sultân olmadan yegdür

    Kapun meddâhınun bir bende-i fermanberi olmak
    Der-i devlet-meâb-ı şehte derbân olmadan yegdür

    Kilâb-ı kûyûn ile hemsifâl olup hırıldaşmak
    Varup bezminde Tahmâs'un gazelhan olmadan yegdür

    Hârâbât erleriyle kâse kâse bade nûş itmek
    Nedîm-i meclis-i Fağfur u Hakan olmadan yegdür

    Belâ küncinde her şeb âh ü vah itmeklik iy Bâkî
    Ümmîd-i vuslat-ı yâr ile şâdân olmadan yegdür

    Vezni:(Mefâîlün / Mefâîlün /Mefâîlün/ Mefâîlün)

    Günümüz Türkçesiyle:

    1.Senin kapında dilenci olmak başka yere misafir olmaktan daha iyidir. Senin mahallenin yoksulu olmak Mısır'a sultan olmaktan daha iyidir.

    2.Senin kapının övücüsünün aldığı emri yerine getiren kölesi olmak, pâdişâhın devlet ve saadetin sığındığı yer olan kapısında kapıcı olmaktan daha üstündür.

    3.Senin mahallenin köpekleri ile çanak arkadaşı olup hırıldaşmak Tahmas'ın meclisine varıp gazel okumaktan daha iyidir.

    4.Meyhane erleriyle kâse kâse şarap içmek, hakan ve fağfur meclisinin sohbet arkadaşı olmaktan daha iyidir.

    5.Ey Bâkî! Belâ köşesinde her gece âh ü vah etmek, sevgiliye kavuşma ümidi ile sevinçli olmaktan daha iyidir




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    YKS2023
    2 yıl önce açıldı
    Asus K52JR-SX223R
    15 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
    
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.