Şimdi Ara

Atomlar nasıl canlı bir varlık oluşturuyor? (10. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
291
Cevap
1
Favori
12.283
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Really haklı. Ayrıca bir virüsün canlı olup olmadığı tartışmasının çıkış kaynağı, karmaşık biylojik görevleri yerine getiremeyip sadece kendini kopyalamasıdır. Bu açıdan bakıldığı zaman ilk canlılar hakkında bize fikir veren güzel bir örnektir. Oysa ilk canlı bir virüsten çok daha basit idi. Bir virüs gelişmiş bir canlı hücresine kendini kopyalatır oysa ilk canlı organik bir ortamda sadece kendini kopyalayabiliyordu.

    @Really,
    Ben de şunu anlayamıyorum: Allah yarattı çünkü canlılar çok kompleks.

    -------

    Evrimleşme sonucu son derece basit ilk hücreden canlılar bu günkü karmaşık yapısına ulaştı. Evrim süreci fosiller yardımı ile kare kare izlenmektedir. Biyokimya ve fizyoloji bilimindeki gelişmeler doku ve organların evrimini her geçen gün ortaya koymaktadır. Evrende, samanyolu galaksisinde uzerinde yaşam gelişmesi muhtemel kç tane gezegen olduğu hesaplanmaktadır.

    Ama tabi inanç özgürlüğüne saygılıyım isteyen isdediğine inanır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 7 Mayıs 2007; 2:10:55 >




  • @kaotika

    really ne yazmış da ne cevap vermişde haklı olmuş.

    canlılar kompleks olmasa yada vazgeçtim canlıyı bırak taş parçasından bahsedelim...

    hemfikiriz bu arada: "dileyen dilediğine inanır."

    şu kompleks olma durumu basitlikten karmaşıklığa giden yapı ile ilgili,gözlerimizi bu yapının niteliklerine niceliklerine sabitleyelim bunlar güzel şeyler...

    ne bulduk?

    aminoasit,moleküler yapılar,dna,rna of!!! harikayız,işte nedir canım belli !!! bundan dolayı bu salgılanıyor!!!

    bilimi bilim olarak sahiplenmek tamam. onu, tanrı ilan etmek garip bir durumdur.

    bilim bilimdir.tanrı değildir.

    ALLAH yarattı demek:bilimide ALLAH yarattı demektir.ALLAH sizin bilimsel verilerinizide,bilimsel süreçlerinizle bulduklarınızıda dizayn eden demektir.

    şu cümle manidar olacak şimdi:

    kendi kendine olmuş,çünkü canlıların kompleks yapısının niteliğini niceliğini görüyoruz.

    dikkat ederseniz,birbirlerinin antitezliği burada başlıyor.

    kendi kendine mi? yoksa bir irade ile mi?

    bu kendi kendine olma ile ilgili donelerin ortaya koyulması akıl-mantık önermelerinin yapılması daha yerinde olacaktır.

    şimdi başlığa dönelim:

    atomlar nasıl canlı bir varlık oluşturuyor?neden oluşturuyor?

    elcevap:kendi kendine oluşturuyor,nedeni yok .

    bununla tatmin olan vicdanlarada diyebilecek bişey yok.(kendi kendine oluşan vicdan.!!! buda ilginç.)

    "dileyen dilediğine inanır."




  • quote:

    Orjinalden alıntı: driver

    @kaotika

    really ne yazmış da ne cevap vermişde haklı olmuş.

    canlılar kompleks olmasa yada vazgeçtim canlıyı bırak taş parçasından bahsedelim...

    hemfikiriz bu arada: "dileyen dilediğine inanır."

    şu kompleks olma durumu basitlikten karmaşıklığa giden yapı ile ilgili,gözlerimizi bu yapının niteliklerine niceliklerine sabitleyelim bunlar güzel şeyler...

    ne bulduk?

    aminoasit,moleküler yapılar,dna,rna of!!! harikayız,işte nedir canım belli !!! bundan dolayı bu salgılanıyor!!!

    bilimi bilim olarak sahiplenmek tamam. onu, tanrı ilan etmek garip bir durumdur.

    bilim bilimdir.tanrı değildir.

    ALLAH yarattı demek:bilimide ALLAH yarattı demektir.ALLAH sizin bilimsel verilerinizide,bilimsel süreçlerinizle bulduklarınızıda dizayn eden demektir.

    şu cümle manidar olacak şimdi:

    kendi kendine olmuş,çünkü canlıların kompleks yapısının niteliğini niceliğini görüyoruz.

    dikkat ederseniz,birbirlerinin antitezliği burada başlıyor.

    kendi kendine mi? yoksa bir irade ile mi?

    bu kendi kendine olma ile ilgili donelerin ortaya koyulması akıl-mantık önermelerinin yapılması daha yerinde olacaktır.

    şimdi başlığa dönelim:

    atomlar nasıl canlı bir varlık oluşturuyor?neden oluşturuyor?

    elcevap:kendi kendine oluşturuyor,nedeni yok .

    bununla tatmin olan vicdanlarada diyebilecek bişey yok.(kendi kendine oluşan vicdan.!!! buda ilginç.)

    "dileyen dilediğine inanır."








    Canlıların neye göre oluştuğu "bilime göre" muamma!Araştırmaların amacı da budur diye düşünüyorum.Eğer bilim herşeyi yaratan ın varlığına bağlasa idi ne gerek var bunca araştırmaya???Niye Dr lardan medet umuyoruz?Kaderimize razı olalım?Niye ilaç kullanıyoruz?ne gerek var?Niye kanser e çare aranıyor?niye insanlar bu araştırmalardan medet umuyor?Kanser 'e çare İncil de Kur'an da ise insanlar(inanalar veya inanmayanlar) niye bilimsel araştırmlaradan medet umar?Niye kaderimize razı olmayız?

    Saygılarımla,




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Steinberger_2
    Niye Dr lardan medet umuyoruz?Kaderimize razı olalım?Niye ilaç kullanıyoruz?ne gerek var?Niye kanser e çare aranıyor?niye insanlar bu araştırmalardan medet umuyor?Kanser 'e çare İncil de Kur'an da ise insanlar(inanalar veya inanmayanlar) niye bilimsel araştırmlaradan medet umar?Niye kaderimize razı olmayız?


    Bu konu bence farklı. Zaten ilaç kullanmak da duadır.

    İslamiyette iki çeşit dua vardır, biri söz ile yapılan bildiğimiz dua, diğeri de fiilen yapılan duadır. İyileşmek için dua edilir söz ile ayrıca fiili dua olan ilaç da kullanılır. Ama şifayı veren bize göre yine Allah'tır.

    Veya Karnını doyurmak için dua edersin, bir de kalkıp yemek hazırlarsın fiili dua olarak. İkisi de duadır yani. Bazen fiili duan kabul olmaz yemeği yakarsın felan

    Hem mesela teknolojik icatların bulunmasında, insanların duaları tesirlidir bize göre. Ama insanların içinden bir kişi de fiili olarak dua eder ve Allah da o icadı ona ilham eder. Fiili duasını yapmayana vermez. Şu anda çoğu insan ışınlanmanın bi an önce bulunmasını sözle dua ediyor. Fakat tüm insanlara göre çok az kişi fiili dua olan çalışmayı yapıyor. Elbette Allah onlara ilham edecektir bu buluşu bana değil. Çünkü ben bulmayı değil de kullanmayı dua ediyorum. Onlara icad etmeyi bana da kullanmayı verecektir...




  • yukarıda ki:

    kendi kendine mi? yoksa bir irade ile mi?

    ikilemine geldikten sonra yani oraya kadarki tüm teferruatı geride bırakıp bu noktaya ulaştıktan sonra,
    sizin sorularınızada en makul cevap kendi kendine olamayacağıdır.

    eğer bilim herşeyi yaratanın varlığına bağlasa idi sizin ulaştığınız ne gerek var bunca araştırmaya mı derdi ki?

    yaratanın varlığına bağlanıldığında dr lara muayene olmamak mı gerekiyor?
    kadere razı olmak ne demektir.hareketsizlikmi?
    ilaç kullanmak ALLAH a iman da çelişki mi?
    hastalıklara çare aramak ALLAH a iman edildiğinde sonmu bulacak?
    incil ve kur'an da ki şifa maddi hastalıklara!!! bunu mu anladık?

    eğer kendi kendine ve tesadüfe bağlarsak sizin sorularınıza yenileri eklenecek.:

    niye yaşıyoruz ki?
    niye başkasının hastalığı için kısa ömrü heba ediyoruzki çare bulacağız diye?
    niye iyilik yapıyoruzki?
    niye de niye ?
    niye burdayız?nereye gidiyoruz?
    daha bir sürü niye?

    titreyen bir kalbim var yetim bir çocuğa gözüm iliştiğinde .... niye?


    saygılarımla




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mustafa_ogr

    Bu konu bence farklı. Zaten ilaç kullanmak da duadır.

    İslamiyette iki çeşit dua vardır, biri söz ile yapılan bildiğimiz dua, diğeri de fiilen yapılan duadır. İyileşmek için dua edilir söz ile ayrıca fiili dua olan ilaç da kullanılır. Ama şifayı veren bize göre yine Allah'tır.

    Veya Karnını doyurmak için dua edersin, bir de kalkıp yemek hazırlarsın fiili dua olarak. İkisi de duadır yani. Bazen fiili duan kabul olmaz yemeği yakarsın felan

    Hem mesela teknolojik icatların bulunmasında, insanların duaları tesirlidir bize göre. Ama insanların içinden bir kişi de fiili olarak dua eder ve Allah da o icadı ona ilham eder. Fiili duasını yapmayana vermez. Şu anda çoğu insan ışınlanmanın bi an önce bulunmasını sözle dua ediyor. Fakat tüm insanlara göre çok az kişi fiili dua olan çalışmayı yapıyor. Elbette Allah onlara ilham edecektir bu buluşu bana değil. Çünkü ben bulmayı değil de kullanmayı dua ediyorum. Onlara icad etmeyi bana da kullanmayı verecektir...



    Bilim adamları da evrim teorisi için fiili dua ediyorlar. Allah'ın izniyle getireceğiz evrimi.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mustafa_ogr


    quote:

    Orjinalden alıntı: Steinberger_2
    Niye Dr lardan medet umuyoruz?Kaderimize razı olalım?Niye ilaç kullanıyoruz?ne gerek var?Niye kanser e çare aranıyor?niye insanlar bu araştırmalardan medet umuyor?Kanser 'e çare İncil de Kur'an da ise insanlar(inanalar veya inanmayanlar) niye bilimsel araştırmlaradan medet umar?Niye kaderimize razı olmayız?


    Bu konu bence farklı. Zaten ilaç kullanmak da duadır.

    İslamiyette iki çeşit dua vardır, biri söz ile yapılan bildiğimiz dua, diğeri de fiilen yapılan duadır. İyileşmek için dua edilir söz ile ayrıca fiili dua olan ilaç da kullanılır. Ama şifayı veren bize göre yine Allah'tır.

    Veya Karnını doyurmak için dua edersin, bir de kalkıp yemek hazırlarsın fiili dua olarak. İkisi de duadır yani. Bazen fiili duan kabul olmaz yemeği yakarsın felan

    Hem mesela teknolojik icatların bulunmasında, insanların duaları tesirlidir bize göre. Ama insanların içinden bir kişi de fiili olarak dua eder ve Allah da o icadı ona ilham eder. Fiili duasını yapmayana vermez. Şu anda çoğu insan ışınlanmanın bi an önce bulunmasını sözle dua ediyor. Fakat tüm insanlara göre çok az kişi fiili dua olan çalışmayı yapıyor. Elbette Allah onlara ilham edecektir bu buluşu bana değil. Çünkü ben bulmayı değil de kullanmayı dua ediyorum. Onlara icad etmeyi bana da kullanmayı verecektir...



    Şifayı veren Allahtır demişsiniz.Bu yoldan hareketle aspirin veya ona benzer ilaçların başağrısını dindirmesi Yaratan 'a müdahele midir?Eğer değilse niye aspirin yerine başka bir bitki bize iyi gelmiyor?Öyle ya şifa Allahtan dolayısıyla her bir bitki bize iyi gelebilir...Yaratan ın inayeti ile.Ne gerek var Aspirini icat etmeye!!!Zaten iyileşip iyileşmememiz bize veya bilime bağlı değil!Diğer yandan ;Yaratan herşeye muktedir iken ,bizim sınavımız bu bilinmezlere açıklama getirmek olamaz mı?Niye yaşıyoruz?Belli olan kaderimizi mi yaşamak mı amacımız?Yoksa milyarlarca değişik ihtimal dahilinde doğruyu bulmak mı?Ben sınavın doğruyu bulmak üzerine kurulu olduğunu düşünüyorum.YAptığınız her şey şizin kaderinizdir.Ama kaderinizin iyi veya kötü olması sizin elinizdedir.Bu dünyaya veya insanlığıa hiç bir şey katmayıp sadece ibadetse islamiyet;size benim bişey katmam mümkün değildir.Tersini söylüyorsanız bugün İslami düşüncelere sahip ülkelerin durumu neden böyledir onu sorarım size!Yanlış nerde?Neden herhangi İslam la yönetilen bir ülke uzaya uydu gönderemez?Sebebi İslamiyet midir?Yoksa ona inananlar mı?Eğer ona inananların yanlış uygulamaları varsa;niye hristiyanlar görece ilimde daha ileridir?Lafla övünmek se eğer amacımız varın siz en iyi yerde olun...Ama görüntü aksi istikamette dir,bugün dünya da terör ün olduğu yerlerin bir çoğunda İslam ülkesi vardır...Sebebi odur veya budur bemni ilgilendirmez.Ben hayatımda bşarısız isem bi yere gelemediysem ebeveynimi veya çevremi veya beni sevmeyenleri suçlarsam ne derece haklı olurum?Başarısızlığımın sebebi nedir?Hristiyan aleminin beni kullanması mı?İçimizi karıştırması mı?Ne diye o beni karıştıryor?Ben onları karıştıramıyorum?Veya niye ben kullanılmaya müsaitim?Yoksa ben de mi bir zaaaf var?

    Saygılarımla,




  • quote:

    Orjinalden alıntı: driver

    yukarıda ki:

    kendi kendine mi? yoksa bir irade ile mi?

    ikilemine geldikten sonra yani oraya kadarki tüm teferruatı geride bırakıp bu noktaya ulaştıktan sonra,
    sizin sorularınızada en makul cevap kendi kendine olamayacağıdır.

    eğer bilim herşeyi yaratanın varlığına bağlasa idi sizin ulaştığınız ne gerek var bunca araştırmaya mı derdi ki?

    yaratanın varlığına bağlanıldığında dr lara muayene olmamak mı gerekiyor?
    kadere razı olmak ne demektir.hareketsizlikmi?
    ilaç kullanmak ALLAH a iman da çelişki mi?
    hastalıklara çare aramak ALLAH a iman edildiğinde sonmu bulacak?
    incil ve kur'an da ki şifa maddi hastalıklara!!! bunu mu anladık?

    eğer kendi kendine ve tesadüfe bağlarsak sizin sorularınıza yenileri eklenecek.:

    niye yaşıyoruz ki?
    niye başkasının hastalığı için kısa ömrü heba ediyoruzki çare bulacağız diye?
    niye iyilik yapıyoruzki?
    niye de niye ?
    niye burdayız?nereye gidiyoruz?
    daha bir sürü niye?

    titreyen bir kalbim var yetim bir çocuğa gözüm iliştiğinde .... niye?


    saygılarımla





    Kendi kendine veya irade ile olmuş!Kendi kendine olduysa bu oluşumun sebebi nedir?Veya irade ile olmuşsa ;irade nin tecellisi nasıl olmuştur?Örneğin en küçük yapı taşını yaratıp,onun oluşumlarını gözlemek de irade içinde açıklanamaz mı?Açıklanırsa bu Semavi dinlere aykırı olmaz mı?Eğer bilim evrene böyle bir açıklama getirirse;sizin cevabınız ne olacaktır?Bu halde bilim ne yaratanı nede evrimi inkar eder!

    Saygılarımla,




  • işte bu:

    quote:

    Bu halde bilim ne yaratanı nede evrimi inkar eder!



    bilimin olayı budur.!!!

    bilim kavramını alıp,ALLAH a inananlara hadi ordan işte bilim var.!!!


    denilmesi garip bir durumdur.


    quote:

    Örneğin en küçük yapı taşını yaratıp,onun oluşumlarını gözlemek de irade içinde açıklanamaz mı?


    burayı açabilirmisiniz? sizi doğru anlamak ve ona göre cevap vermek isterim.
  • birilerinin bu çağda çıkıp "şu şekilde düşünmezsen bilimsel olmazsın" diyerek beyinleri cendereye almaya çalışmalarına fena halde bozuluyorum. sen çıkıp "şu şekilde düşünmezsen dinden çıkarsın" desen adın gericiye çıkar ama adamlar çıkıp "şu şekilde düşünmezsen çağdaş olmazsın" dediklerinde adları "bilimsel" oluyor.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: driver

    işte bu:

    quote:

    Bu halde bilim ne yaratanı nede evrimi inkar eder!



    bilimin olayı budur.!!!

    bilim kavramını alıp,ALLAH a inananlara hadi ordan işte bilim var.!!!


    denilmesi garip bir durumdur.


    quote:

    Örneğin en küçük yapı taşını yaratıp,onun oluşumlarını gözlemek de irade içinde açıklanamaz mı?


    burayı açabilirmisiniz? sizi doğru anlamak ve ona göre cevap vermek isterim.





    Ben bilimin , Allah inancının olmadığını söylemedim,söyleyenler varsa bilemem.Gerçi benim bu konuda ki yargım beni bağlar...Bence "Yaratanı inkar", bilimsel değildir.

    Allah ın sözgelimi atomu yaratıp,bunların belli bir kurala göre bir araya gelmesinde(Canlının oluşumu) muktedir olmasıdır.Yani evrim Allahın gözetiminde olamaz mı?Ki yaratan buna muktedir dir...Yazdıklarım İlahi kitaplarla çelişkili olsa da!Muktedir olan Allah sa ,bunun olabileceğini düşünmeme kimse engel olamaz.

    Saygılarımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Steinberger_2 -- 7 Mayıs 2007; 3:09:38 >




  • Niye bu sertlik?....

    Ve neden konuyu hep buraya getiriyorsunuz...

    Ayrıca lütfen yazınızı parağraf parağraf ayırın.

    @steinberger, Açıkcası ne demek istediğinizi anlayamadım. Bir sürü daldan dala atlayan sorular sormuşsunuz. Cevap bekleyen kişi tek tek sorar. Maksadı karşısındakini ilzam etmek olan kişi art arda sorular sorar....

    Ama tek yandığım şey kader konusunun o kadar burada zikredilmesine rağmen anlamak istemeyişiniz. Diyorsunuz ki, "Yaptığınız her şey şizin kaderinizdir.Ama kaderinizin iyi veya kötü olması sizin elinizdedir." E biz de aynı şeyi diyoruz.... sorun nerde?

    Hem, size bilimle uğraşma diyen mi oldu? Tam tersi bize göre namazını kılan için kendi dünyevi işleriyle meşgul olmak ibadettir. Dolayısıyla daha çok sevap kazanmak için işini daha ciddi yapar.

    Fikirleri nedense o fikre sahip olan kişilere göre değerlendiriyorsunuz. Bundan 300 yıl önce İslam memleketinde bilim öndeydi demek o zaman İslam iyiymiş diğerleri kötü. Şimdi ise Hristiyanlarda bilim önde demek şimdi de hristiyanlık iyiymiş diğerleri kötü. Bu mu sizin kıstasınız?


    Nedense hep aynı nakarat. İslam ülkelerinde terör var, Biz neden geri kaldık? E tabiki bunların sebebi İslam.. öyle mi?

    Kardeşim terörün haram olduğunu en cahil Müslüman bile bilir. Ve İslamda savaşarak cihad öyle tek başına olmaz. E bunlara rağmen nasıl oluyor da teröristlere müslüman diyebiliyorsunuz? Ladin'in müslüman olduğunu mu sanıyorsunuz? İsminde hayır yok adamın: Ladin, dinsiz demek.

    Lütfen konuyu buraya getirmeyin. önce ilaç kullanmaya, oradan kadere, sonra islam ülkelerinin haline.....

    Yazılarınız inancıma dokunduğu için cevap yazma gereği hissediyorum. Ama konu başlığıyla alakası yok. Lütfen konu dahilinde yazınız...

    ----------------------------

    Bu arada @Really evrim teorisi bir icad değildir.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    birilerinin bu çağda çıkıp "şu şekilde düşünmezsen bilimsel olmazsın" diyerek beyinleri cendereye almaya çalışmalarına fena halde bozuluyorum. sen çıkıp "şu şekilde düşünmezsen dinden çıkarsın" desen adın gericiye çıkar ama adamlar çıkıp "şu şekilde düşünmezsen çağdaş olmazsın" dediklerinde adları "bilimsel" oluyor.


    Özellikle bilim kısmına katılıyorum. Teori bazındaki düşüncelere inanmak ya da inanmamak ile kimse bilimdışı olamaz. Bilim evrensel doğruları hedeflediği için kimse bilim adına böyle iddialı laflar edemez. Öysa çağdaş düşünmek ya da düşünmemek nispeten daha subjektif olduğu için böyle sözler söylenebiliyor. Mesela kadını ikinci sınıf görmek çağdaşlık değildir ya da başkalarının fikirlerine saygı göstermemek çağdaşlık değildir gibi.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mustafa_ogr

    Niye bu sertlik?....

    Ve neden konuyu hep buraya getiriyorsunuz...

    Ayrıca lütfen yazınızı parağraf parağraf ayırın.

    @steinberger, Açıkcası ne demek istediğinizi anlayamadım. Bir sürü daldan dala atlayan sorular sormuşsunuz. Cevap bekleyen kişi tek tek sorar. Maksadı karşısındakini ilzam etmek olan kişi art arda sorular sorar....

    Ama tek yandığım şey kader konusunun o kadar burada zikredilmesine rağmen anlamak istemeyişiniz. Diyorsunuz ki, "Yaptığınız her şey şizin kaderinizdir.Ama kaderinizin iyi veya kötü olması sizin elinizdedir." E biz de aynı şeyi diyoruz.... sorun nerde?

    Hem, size bilimle uğraşma diyen mi oldu? Tam tersi bize göre namazını kılan için kendi dünyevi işleriyle meşgul olmak ibadettir. Dolayısıyla daha çok sevap kazanmak için işini daha ciddi yapar.

    Fikirleri nedense o fikre sahip olan kişilere göre değerlendiriyorsunuz. Bundan 300 yıl önce İslam memleketinde bilim öndeydi demek o zaman İslam iyiymiş diğerleri kötü. Şimdi ise Hristiyanlarda bilim önde demek şimdi de hristiyanlık iyiymiş diğerleri kötü. Bu mu sizin kıstasınız?


    Nedense hep aynı nakarat. İslam ülkelerinde terör var, Biz neden geri kaldık? E tabiki bunların sebebi İslam.. öyle mi?

    Kardeşim terörün haram olduğunu en cahil Müslüman bile bilir. Ve İslamda savaşarak cihad öyle tek başına olmaz. E bunlara rağmen nasıl oluyor da teröristlere müslüman diyebiliyorsunuz? Ladin'in müslüman olduğunu mu sanıyorsunuz? İsminde hayır yok adamın: Ladin, dinsiz demek.

    Lütfen konuyu buraya getirmeyin. önce ilaç kullanmaya, oradan kadere, sonra islam ülkelerinin haline.....

    Yazılarınız inancıma dokunduğu için cevap yazma gereği hissediyorum. Ama konu başlığıyla alakası yok. Lütfen konu dahilinde yazınız...

    ----------------------------

    Bu arada @Really evrim teorisi bir icad değildir.


    Sert olduğum doğrudur.Çünki verilen cevaplar muallak...Öncelikle kader konusu çok daha muallak.Kader konusunda aldığım cevaplara bakınca Dinen neyin doğru olduğu konusunda çelişkiye düştüğümü söylemeliyim.Sizin kaderden ne anladığınızı bilmek isterim.

    Dini inancı bütün bir insan gen konusuyla ne kadar ilgilnebilir?Duracağı yer neresidir?Söylermisiniz?

    Eskiden İslamiyet bilimde ileriydi,şimdi hristiyanlık önde buradan siz ne anlarsınız?Ben İslamiyetin değil,Müslüman olanların gerilediğini düşünürüm.Bunun suçlusunu bulmak da size kalmış.Eğer bilimde geri olmak önemsiz ise yazımı görmezden gelebilirsiniz.

    İslam ülkelerinin geri kalmasının sebebi İslam dır demedim.Ama müslüman ülkelerin bulunduğu durumun müsebbibi Hristiyanlardır derseniz hataya düşersiniz.Hatayı kendimizde aramalıyız dedim.

    Teröristler in dini nedir bilmem ama,İslamı kabul etmiş ülkeler ne yazık ki terörle içiçedir.Öyle veya böyle birbirlerini katletmektedirler.Siz bunun suçunu başkalarında arayacaksanız,aramaya devam edin.Onlar sizin bu durumunuza elbette üzülmeyeceklerdir.

    Yazınızda konudan konuya atladığımı belirtmişsiniz,aslında yazdıklarım bağlantılıdır.Eğer iyi ifade edememişsem özür dilerim.

    Yazdıklarımın inançlarınızla bağlantılı olduğunu düşünmüyorum.

    Saygılarımla,



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Steinberger_2 -- 7 Mayıs 2007; 3:35:57 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Ayrıca bir virüsün canlı olup olmadığı tartışmasının çıkış kaynağı, karmaşık biylojik görevleri yerine getiremeyip sadece kendini kopyalamasıdır. Bu açıdan bakıldığı zaman ilk canlılar hakkında bize fikir veren güzel bir örnektir. Oysa ilk canlı bir virüsten çok daha basit idi. Bir virüs gelişmiş bir canlı hücresine kendini kopyalatır oysa ilk canlı organik bir ortamda sadece kendini kopyalayabiliyordu.

    Arkadaşım cidden yanılıyorsun. Virüsler kendini kopyalayamaz. Virüsü kopyalayan yine canlı hücredir. Yani "virüsün kendini kopyalaması" bu açıdan bakıldığında bize ilk canlılar hakkında fikir vermez.
    Madem ilk canlı virüsten daha basit idi, bana virüsten daha basit bir canlı gösterebilir misin? yani ilk canlıdan virüse geçiş ara formları nelerdir?
    eğer bir ara form yoksa, evrime göre "ilk canlı virüstür" anlamı çıkar. Ancak virüsün canlanabilmesi için yine bir canlı hücreye ihtiyacı vardır.
    Kaldı ki virüs canlı hücreye çarptığı zaman yine de canlanmış sayılmaz. Virüsün bulaşmasıyla hücrenin dna'sı bozulur ve hücre, virüs üreten bir makineye dönüşür. En sonunda hücre patlar, üretilen virüsler etrafa saçılır.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Dellci -- 7 Mayıs 2007; 8:23:25 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Really

    quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really

    Tartışmaya hiçbir katkısı olmayan küçük "hata bulma"lar dışında başka söyleyeceğin birşey var mı?




    soru 1- organizmada bu görev paylaşımı nasıl olmuştur ?


    Bu soruya pandorina ve volvoksu inceleyerek kendin cevap verebilirsin. Hem öğrenmiş olursun.



    madem sen öğrenmişsin bizlere anlatıver. Ben sana okuduğum kaynakları oku da gel mi diyorum ? !

    Anladığın kadarı ile bize anlatıver organizmadaki organ, sistem, doku, hücre içi görevlilerin görev paylaşımı nasıl olmuş görevlerini nasıl öğrenmişler ?




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Steinberger_2

    Canlıların neye göre oluştuğu "bilime göre" muamma!Araştırmaların amacı da budur diye düşünüyorum.Eğer bilim herşeyi yaratan ın varlığına bağlasa idi ne gerek var bunca araştırmaya???Niye Dr lardan medet umuyoruz?Kaderimize razı olalım?Niye ilaç kullanıyoruz?ne gerek var?Niye kanser e çare aranıyor?niye insanlar bu araştırmalardan medet umuyor?Kanser 'e çare İncil de Kur'an da ise insanlar(inanalar veya inanmayanlar) niye bilimsel araştırmlaradan medet umar?Niye kaderimize razı olmayız?

    Saygılarımla,



    Çünkü Kur an da "oku" emri vardır. İnsanların ilim öğrenmeleri farzdır. İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır. Din madem hastasın o zaman ölene kadar hasta ol demez. Tedavi yollarını araştırmayı emreder. Hatta Peygamberimiz sav tedavisi olmayan hastalık yok der.

    Dini konularda biraz daha gayret göstermeniz ümidiyle.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Really haklı. Ayrıca bir virüsün canlı olup olmadığı tartışmasının çıkış kaynağı, karmaşık biylojik görevleri yerine getiremeyip sadece kendini kopyalamasıdır. Bu açıdan bakıldığı zaman ilk canlılar hakkında bize fikir veren güzel bir örnektir. Oysa ilk canlı bir virüsten çok daha basit idi. Bir virüs gelişmiş bir canlı hücresine kendini kopyalatır oysa ilk canlı organik bir ortamda sadece kendini kopyalayabiliyordu.



    "oysa ilk canlı bir virüsten daha basit idi" derken virüsün yapısının çok basit olduğu anlamı çıkabilir. Tabi virüsün yapısı diğer canlılara göre daha basittir ancak bu virüsün yapısının basit olduğunu göstermediği gibi iddia ettiğiniz "daha basit" canlının da yapısının basit olduğunu göstermez. Ayrıca sözleriniz de o kadar kesinlik olması da yadırgatıcı. İsterseniz biraz virüsler hakkında bilgi edininiz. Yapılarının ne derece "basit" olduğu hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Veya evrimin ilk basamakları olduğu düşüncesinden vazgeçrsiniz.

    Virüs, canlı hücreleri enfekte edebilen mikroskopik taneciktir. Virüsler ancak bir konak hücreyi enfekte ederek çoğalabilirler. En temel haliyle bir virüs, kapsit adlı bir protein örtü içinde bulunan genetik malzemeden oluşur. Ökaryot (hayvan, mantar ve bitkiler) ve prokaryotlar (bakteri ve arkaeler) virüsler tarafından enfekte edilebilirler. Bakterileri enfekte eden virüsler bakteriofaj veya kısaltılmış olarak faj diye adlandırılırlar. Sözcük Latince virus (zehir) sözcüğünden türemiştir; sıfat hali viraldir. Virüslerin incelendiği bilim dalına viroloji denir; bu dalın bilim insanları da virologlardır. Virüsler birçok insan hastalığına neden olurlar; bunlara AIDS, grip ve kuduz örnek verilebilir. Bu tür hastalıkların tedavisi zordur, çünkü antibiyotikler virüslere etki etmezler ve az sayıda antiviral ilaç bilinmektedir. Viral hastalıkları engellemenin en iyi yolu, bağışıklık geliştirmeye yarayan aşıdır.

    Virüslerin canlı olup olmadığı uzun boylu tartışılagelmiştir. Hayat tanımının genel kabul görmüş olan tüm kıstaslarını karşılamadığı için çoğu virolog onları cansız sayar. Konak hücre dışında çoğalamadıklarından, zorunlu hücre içi parazitlerine benzerler ama parazitlerden farklı olarak virüsler gerçek organizma sayılmazlar. Diğer farklılıkların yanısıra, virüslerin hücre zarı ve kendi metabolizmaları yoktur. Canlı sayılan bazı organizmalar da virüsler gibi hem canlı hem cansızların özelliklerine sahip olduklarından bu konuda kesin bir yanıt bulmak zordur. Virüsleri canlı sayanlara göre onlar Theodore Schwann tarafından öne sürülmüş hücre teorisinin bir istisnasıdırlar, çünkü virüsler hücre değildirler.


    virüsler

    bu kaynaktan da anlaşılacağı gibi virüsler iddia ettiğiniz basitlikte değildir.




  • @Stainberger,

    Kader meselesi İslamiyetin en derin meselelerindendir. Hatta Zekasıyla meşhur olan İbn-i sina, kader konusunda "Akıl bunda yol alamaz" diyerek zekasının yetersiz kaldığını itiraf etmiş.

    Fakat ne var ki geçtiğimiz yüzyılda Bediüzzaman tarafından yazılan 26. Söz kader risalesi, bu konuyu bizim medrese ilmi almadan anlayabileceğimiz şekilde izah etmiştir. Ben bu risaleden alabildiğim kadarını kısaca izah edeyim.

    Kader, konusunda üç ayrı inanış vardır. Cebri, Mutezile ve Eşari.
    Kader, temel anlamıyla Yaşanmış ve yaşanacak herşeyin Allah'ın ilmiyle bilinip Levh-i Mahfuz adındaki kader defterinde yazılmasıdır. Diyeceksin ki madem Allah biliyor neden levhimahfuz da yazılıyor?
    Bunu, sözü geçen risaledeki bir bölümle anlamaya çalışalım: Mesela bir adam tüfeğin tetiğini çekti ve birini öldürdü. Bu durumda biri sorsa ki "Eğer tetiği çekmeseydi ne olurdu?"
    Cebri der "Yine ölecekti çünkü kaderinde yazılıdır."
    Mutezile der "Hayır ölmeyecekti çünkü sebebi yok"
    Fakat Ehl-i Sünnet inancı olan Maturudi der "Biz sükut ederiz, çünkü Allah sebeb ile müsebbebi beraber yaratır. Eğer birini çıkarırsak kaderde olmayan birşey üzerinde yorum yapmış oluruz. Bunu da ancak Allah bilir"

    Burada eğer Cebriye inanırsak, o zaman öldüren kişi der ki "madem kaderde yazılıdır o zaman benim suçum yok, zaten ölecekti".

    Eğer Mutezileye inanırsak Allah'ın olaylar üzerindeki tesirini iptal edip Allah'ın kainatı yarattığını, kadere herşeyi yazdığını ve daha sonra kainatı kendi haline bıraktığını kabul etmiş oluruz.

    Gördüğünüz gibi ikisi de insanı dalalete atıyor.

    Fakat Eşariiye inanırsak, kul, cüz-i irade sahibidir ve yapılan hatalarda mesuliyet ona aittir ta ki "ben suçsuzum kaderde varmış" demesin. Meydana gelen hayırlı işlerde de "bak ben irademi kullanıp şu hayırlı işi meydana getirdim" deyip böbürlenmemesi için ve "kaderde yazılıymış, bizimkisi sadece yazılı olan bir şeyi bozmamak oldu" inancına sahip olması için.

    Gördüğünüz gibi bu iki kavram da (kader ve cüz-i irade) insanın manen yükselmesi için verilmiş.

    Tabi ki kader meselesi bu kadar dar değil daha başka mevzular da var. Eğer elinize geçerse o risaleyi incelemenizi tavsiye ederim.


    """""
    forumu cuma hutbesine çevirdim, kusura bakılmasın...
    """""
    --------------------------------------------

    Diğer konularda da suç müslümanlarındır. Yani tembelliğimizdir. Elbette bizim de yerimiz olmalı ve hatta en tepelerde olmalıyız. Çünkü İslamiyetin hakkı o. Fakat biz İslamiyetin dünyevi işlerle ilgili olan emirlerini yerine getirmediğimizden geri kalmışız.

    Hem tabi ki hristiyanlar bizim geri olmamızı ister. Ama suçu onlara atamayız.

    Hem hadiste manen"Müslüman bir delikten iki defa geçmez" der. Yani Müslüman adam uyanık olacak. Bir hataya ikinci defa düşmeyecek. Ama bizim alemimizde müslümansan safsındır ve herkes kandırır maalesef. Bu da bizim hatamız. Ondan sonra elbette terörist yetişir aramızda.

    Herhalde bu konularda hemfikiriz...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi mustafa_ogr -- 7 Mayıs 2007; 23:59:16 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    birilerinin bu çağda çıkıp "şu şekilde düşünmezsen bilimsel olmazsın" diyerek beyinleri cendereye almaya çalışmalarına fena halde bozuluyorum. sen çıkıp "şu şekilde düşünmezsen dinden çıkarsın" desen adın gericiye çıkar ama adamlar çıkıp "şu şekilde düşünmezsen çağdaş olmazsın" dediklerinde adları "bilimsel" oluyor.


    Bence gene de çağdaş düşünmekte fayda var; çağa uymak açısından..



    quote:

    Orjinalden alıntı: Dellci


    Madem ilk canlı virüsten daha basit idi, bana virüsten daha basit bir canlı gösterebilir misin? yani ilk canlıdan virüse geçiş ara formları nelerdir?
    eğer bir ara form yoksa, evrime göre "ilk canlı virüstür" anlamı çıkar. Ancak virüsün canlanabilmesi için yine bir canlı hücreye ihtiyacı vardır.
    Kaldı ki virüs canlı hücreye çarptığı zaman yine de canlanmış sayılmaz. Virüsün bulaşmasıyla hücrenin dna'sı bozulur ve hücre, virüs üreten bir makineye dönüşür. En sonunda hücre patlar, üretilen virüsler etrafa saçılır.


    1. İlk canlının virüs olduğunu kesin değil.
    2. Virüsün canlı hücreden önceki bir basamak olduğunu kimse iddia etmiyor.
    3. Eğer şu an basit bir ara form gösteremiyorsak bu onların asla olmadığını göstermez.




    quote:

    Orjinalden alıntı: Deep Impact


    quote:

    Orjinalden alıntı: Really

    Bu soruya pandorina ve volvoksu inceleyerek kendin cevap verebilirsin. Hem öğrenmiş olursun.



    madem sen öğrenmişsin bizlere anlatıver. Ben sana okuduğum kaynakları oku da gel mi diyorum ? !

    Anladığın kadarı ile bize anlatıver organizmadaki organ, sistem, doku, hücre içi görevlilerin görev paylaşımı nasıl olmuş görevlerini nasıl öğrenmişler ?



    Pardon böyle bir yükümlülüğüm mü var? Böyle hazır bilgi beklemene bakılırsa evrim konusundaki bilgisizliğine şaşmamalı. Benim cevabımı bekleyene kadar kendin araştırıp öğrenebilirdin.

    "The Colonial Theory

    The third, final, and most convincing explanation of multicellularisation is the Colonial Theory which was proposed by Haeckel in 1874. The theory claims that the symbiosis of many organisms of the same species (unlike the symbiotic theory, which suggests the symbiosis of different species) led to a multicellular organism. At least some, presumably land-evolved, multicellularity occurs by cells separating and then rejoining (i.e., cellular slime molds) whereas for the majority of multicellular types (those which evolved within aquatic environments), multicellularity occurs as a consequence of cells failing to separate following division[2]. The mechanism of this latter colony formation can be as simple as incomplete cytokinesis, though multicelluarity is also typically consided to involve cellular differentiation[3]

    The advantage of the Colonial Theory hypothesis is that it has been seen to occur independently numerous times (in 16 different protoctistan phyla). For instance, Dictyostelium is an amoeba which groups together during times of food shortage, forming a colony that moves as one to a new location. Some of these amoeba then become slightly differentiated from each other. Other examples of colonial organisation in protozoa are Eudorina and Volvox (the latter of which consist around 10,000 cells, only about 25-35 which reproduce - 8 asexually and around 15-25 sexually). It can often be hard to tell, however, what is a colonial protist and what is a multicellular organism in its own right.

    Most scientists accept that is by the Colonial theory that Multicellular organisms evolved."

    http://en.wikipedia.org/wiki/Evolution_of_multicellularity


    Bu yazıda da evrim kuramının karmaşık organların oluşumuna getirdiği açıklamalar eleştirilmiş, ve bazı bilinmezliklerin olduğu belirtilmiş, ki ben buna katılıyorum.

    "Evrim Rastlantı Varyasyonlarla Açıklanabilir mi?

    Kuşkusuz evrim kuramının bugün bile çeşitli noktalarda yetersizliği gösterilebilir. Bilindiği gibi, "canlı" dediğimiz organizma değişik işlevli organlarıyla koordine edilmiş bir bütündür. Bir parçasında oluşan bir aksaklık organizmanın tümünün işleyişini etkiler. Örneğin, görme işlevine ilişkin yapılaşmayı alalım. Görmek için çok sayıda düzeneğin işbirliğine ihtiyaç vardır: Göz ve gözün iç düzeneklerinin yanı sıra beyindeki özel merkezlerle göz arasındaki bağıntılardan söz edilebilir. Bu karmaşık yapılaşma nasıl oluşmuştur?

    Biyologlara göre evrim sürecinde, gözün oluşumunda ilk adım kimi ilkel canlılarda deri üzerinde ışığa duyarlı küçük bir bölümün belirmesiyle atılmıştır. Ancak doğal seleksiyonda bu kadarcık bir oluşumun kendi başına canlıya sağladığı avantaj ne olabilir? Öyle bir oluşumla birlikte beyinde görsel merkez ile ona bağlı sinir ağının da kurulması gerekir. Oldukça karmaşık olan bu birbirine bağlı düzenekler kurulmadıkça "görme'" dediğimiz olayın ortaya çıkması beklenemez. Darwin varyasyonların rasgele ortaya çıktığı inancındaydı. Öyle olsaydı, görmenin gerektirdiği o kadar çok sayıda varyasyonun organizmanın değişik yerlerinde aynı zamanda oluşup uyum kurması gizemli bir bilmeceye dönüşmez miydi? Bu güçlüğü Darwinciler iki yoldan açıklamayı denemişlerdir: îlkin organizmadaki bir değişikliğin herhangi bir noktada sınırlı kalmadığı, organizmanın tümünü etkilediği savına başvurulmaktadır. Darwin "korelasyon ilkesi" dediği bu savı kimi örneklerle desteklemeye çalışmıştır. Örneklerden biri mavi gözlü beyaz kedilerin sağır, tüysüz köpeklerin dişlerinin zayıf oluşudur. Ne var ki, kimi eleştiricilerin de belirttiği gibi, bu tür olaylar korelasyon ilkesini değil, olsa olsa birlikte giden değişiklikleri örneklemektedir. Tüyler ile dişlerin gelişimi aynı koşullara bağlıdır; birini aksatan nedenler diğerini de etkiler. Oysa görme için birbirini tamamlayıcı bir dizi değişikliklere ve bunların tam bir uyum ve eşgüdüm içinde çalışmasına ihtiyaç vardır. Bu nedenle görmenin oluşmasını gelişigüzel varyasyonlardan yola çıkan doğal seleksiyonla açıklama yerine, belki de Darwincilerin kolayca içlerine sindiremeyecekleri içten gelen yönlendirici bir ihtiyaç ya da eğilime bağlamak daha yerinde olur. Böylece değişik düzeylerdeki organizmaların (örneğin, omurgalılar ile mollusc'ların) görme düzeneklerindeki rastlantı sayılamayacak yakın benzerliği de açıklama olanağı doğmaktadır.(3) Sıradan bir mollusc olan Pecten'in gözünde bizimkinde olduğu gibi retina, kornea ve selüloz dokulu lens vardır. Şimdi evrim düzeyleri bu denli farklı iki türde bir dizi rastlantıyı gerektiren bu yapılaşmayı salt doğal seleksiyonla nasıl açıklayabiliriz?

    Bu soruyu soranlardan biri de Yaratıcı Evrim adlı kitabında Darwinciliğin mekanik anlayışına karşı çıkan filozof Henri Bergson'dur:

    Nasıl olur da sonsuz denecek kadar çok birtakım küçük varyasyonlar, eğer bu varyasyonlar salt rastlantı ise, evrimin birbirinden bağımsız iki kolu üzerinde aynı planı izlesin? Evet, nasıl olur da tek tek alındığında hiçbir işe yaramayan birtakım varyasyonlar iki kolda da doğal seleksiyonla aynı sıra veya düzende korunarak biriktirilmiş olsun?

    Darwincilerin bu soruya doyurucu yanıt verip vermedikleri tartışılabilir.


    Göz gibi görecel olarak yeni ve karmaşık bir organın oluşmasına ilişkin açıklama güçlüğünü çözme yolunda Darwincilerin başvurduğu ikinci yola gelince, bu bir varsayıma dayanmaktadır. Şöyle ki, göz gibi bir organın bir bölümünün gelişmesine ilişkin genler oluşsa da, diğer bölüm veya bölümlerin gelişmesi için gerekli genler oluşuncaya dek, etkinlik kazanmaz, üstü örtük (latent) kalır; yeni organ ancak gerekli genlerin tümünün oluşup birlikte etkinlik kazanmasıyla ortaya çıkar."

    Şu paragraf da önemli:

    "Darwin'in evrim kuramı bugün geçerliğini koruyorsa, bunun başlıca nedeni yerine geçecek daha doyurucu, alternatif bir kuramın yokluğundandır. Yetersiz de olsa Darwin kuramını daha güçlü bilimsel bir kuram ortaya çıkıncaya dek korumak zorundayız."

    http://1001kitap.com/Bilim/Cemal_Yildirim/evrim_kurami/index.html



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Really -- 7 Mayıs 2007; 19:52:14 >




  • 
Sayfa: önceki 89101112
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.