Şimdi Ara

Araştırmacılar DNA tabanlı bir işlemci geliştirdi

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
17
Cevap
2
Favori
643
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
9 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj

  • RIT araştırmacıları tarafından sadece hesaplama değil aynı zamanda DNA içinde depolanan verileri okuma ve yazma yeteneğine sahip "çip üzeri laboratuvar" olarak adlandırılan bir mikroakışkan DNA işlemcisi geliştirildi. Prototip cihaz, DNA içinde depolanan veriler üzerinde yapay sinir ağı hesaplamalarını, özellikle de değiştirilmiş DNA moleküllerinin mikroakışkan çözümlerini destekliyor. Ayrıca DNA CPU'nun yetenekleri, bir CPU'dan görmek istediğiniz beklenen matematiksel ve doğrusal olmayan hesaplamaları da kapsıyor.



    DNA tabanlı işlemci geliştirildi



    Araştırmacıların DNA hesaplama ve depolamadaki amaçlarından biri, günümüzün büyük veri teknolojilerine daha sürdürülebilir bir alternatif bulmak. Rochester Teknoloji Enstitüsü Kate Gleason Mühendislik Fakültesi'nde bilgisayar mühendisliği bölüm başkanı olan Amlan Ganguly, DNA tabanlı işlem için “Bu, depolamadan hesaplamaya ve hesaplamayı yapmak için DNA'yı bir araç olarak kullanmaya uzanan bir köprü anlamına geliyor” diyor.



    Araştırmacıların DNA tabanlı işlemci gösterimi oldukça etkileyici olsa da bunun uygulanabilir bir DNA hesaplama geleceğine doğru atılan adımlardan yalnızca biri olduğu gerçeğini de unutmamak gerek. Yani bu araştırma, kısa bir süre içinde ürün olarak karşımıza çıkmayacak. Öte yandan bu alandaki çalışmaların sayısının arttığını da belirtmek gerek. Yaklaşık iki hafta önce oldukça pahalı olsa da veri depolamada DNA döneminin başladığını sizlere aktardı. Biomemory adlı girişim 1KB DNA depolama kartlarını 2026’da piyasaya süreceğini açıklamıştı.



    Ayrıca Bkz.Veri depolamada DNA dönemi başladı: Şimdilik pahalı ve düşük kapasiteli



    Tüm bunlar ilk duyulduğunda “İsviçreli bilim insanları” ve benzeri bilim kurgu saçmalığı gibi geliyor olsa da DNA hesaplama ve DNA depolamanın ayakları yere basan olgular olduğunu belirtelim. Çok daha çevre dostu bir alternatif olmasının yanı sıra DNA depolama, SSD'lerden 3 ila 6 kat daha fazla olmak üzere çok daha yoğun bir kapasite vaat ediyor.




    Öte yandan DNA'nın bir depolama ortamı ve hatta hesaplama kaynağı olarak potansiyeli, doğal yapısına ve özelliklerine dayanıyor. Bilindiği üzere DNA doğal olarak dört baz ATGC molekülünden (adenin, timin, guanin ve sitozin) oluşuyor. DNA'nın bu yapısı, özellikle mikroskobik ölçeği ile birleştiğinde, ikili sistemde gerekli olan 0/1 baz sayılarından daha verimli veri depolamaya olanak verebilir.



    Ganguly'nin ekibi bu mikroakışkan DNA depolama/bilgi işlem cihazını DNA depolama ve bilgi işlemin geleceğini daha da ileriye taşımak için tasarladıklarını söylüyor. Araştırmada sergilenen DNA hesaplama, ticari uygulamalarda (veri merkezleri gibi) ve tıbbi uygulamalarda (biyomedikal cihazlar veya adli tıp gibi) kullanılmak üzere konumlandırılıyor. Tüm bunlara ek olarak DNA hesaplama ve depolamanın da kendine has sorunları var. Bunlardan en önemlisi çok yavaş çalışma ve yüksek gecikme sorunu.




    Kaynak:https://www.rit.edu/venturefund/news/researcher-bridges-biology-and-computing-processing-dna-storage
    Kaynak:https://www.tomshardware.com/pc-components/storage/researchers-design-cpu-from-microfluidic-dna-processor-completes-math-calculations-and-also-stores-data-in-dna







  • ilginc bir sekilde genetik ilerledikce bilgisayar bilimleriyle dahada yakinlasiyor, ayni sey haline geliyor. computer science bolumunden genetige gecis yapip orda buyuk isler yapan cok bilim insani muhendis var. oyle anlasiliyorki yasamin temeli enformasyon, organik olsun inorganik olsun temelinde ikiside bilgiyi isleyen sistemler.
  • ilginc bir sekilde genetik ilerledikce bilgisayar bilimleriyle dahada yakinlasiyor, ayni sey haline geliyor. computer science bolumunden genetige gecis yapip orda buyuk isler yapan cok bilim insani muhendis var. oyle anlasiliyorki yasamin temeli enformasyon, organik olsun inorganik olsun temelinde ikiside bilgiyi isleyen sistemler.

  • darkaura kullanıcısına yanıt

    Aynen öyle; yaşam da, bilgisayar teknolojileri de enformasyonun fiziksel depolanışına ve uygulamasına dayanıyor. Esasında bu fizikteki en genel ve temel yasalardan birisi olan enformasyonun korunumunun uzantıları veya ifadeleri olarak görülmeli. Tıpkı Jacques Monod'ın evrimin tersinmezliğini termodinamiğin ikinci yasası - entropi artışıyla ilişik görmesi gibi. Monod'ın ifadesine yaşlılığı ve ölümü de - entropi artışının uzantıları olarak - ekleyebilirsiniz. Ancak, biyolojik bilgi enformasyonun/bilginin korunumu kanunu uyarınca moleküler bir hat boyunca ilerleyip nesiller boyunca taşınıyor (malum "bencil gen"): Richard Dawkins'in gene evrensel ve temel bir fiziksel tabiat yasasının biyosferdeki karşılığı şeklinde ifade ettiği seleksiyon yasasına tabi olarak.... Yapay zekalar ve makinelerden söz ediliyor ama zaten biz evrimsel biyolojik fiziksel makineleriz. Hem de trilyon üstüne trilyonlarca kuantum ilişkisellik ve kimyasal süreç üzerine kurulu olup seleksiyon ve mutasyonların çekiciyle dövülmüş makineler. Bu açıdan bakınca durumumuz gerçekten de hayretler uyarındıcı. Neden bizden veya DNA'ımızdan yapay işlemciler yapılmasın ki?


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bu bağlam bana Scorn oyununu hatırlattı :) biyomühendisliğin multi disipliner atılımları bir yandan umut vaadederken bir yandan da matrix ya da scorn için ön çalışmalar gibi geliyor. vücudumuza bağlayıp kendi enerjimizi biyomakineleri şarj etmek için kullanmak, ya da tam tersi. telefonun şarkı bitince parmağımla şarj etmek fena fikir değil, ama sırtımda sürekli beni emen bir cihaz fikri daha olası ve can sıkıcı

  • Sorun buluşta değil. Sorun insanı kolelestirmek için bunları kullanacak olmaları. Sorun bilim değil, bilimi kullanan sapkinlarda. Rahmetli Türk einsteini Oktay Sinanoğlunun videolarını izleyin orda neler neler anlatmış,,

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • Heryere üniversite açmakla olmuyor bu işler.
    Nitelikli üniversitelerimiz bilimsel çalışmalarımız olsa bizim ülkemiz dede böyle katma değeri yüksek buluşlar ortaya çıksa.
    İmreniyorum kıskanıyorum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • sissil S kullanıcısına yanıt

    aynen bende imreniyorum kiskaniyorum, dediginiz gibi her yere universite acmakla olmiyor. nitelikli universite onemli ama tek basina yeterli degil. son 20 yildaki yozlasmadan once dunyadaki en iyi 100 universite arasinda her zaman 3 tane turk universitesi olurdu. amerikan univesiteleri gibi cok buyuk arastirma butceleri olamsada cok nitelikli insanlar yetistirdiler, keza ordan yetisen nitelikli insanlarimizi dunyanin her yerinde basarili pozisyonlarda gorebiliyoruz. eksiklik turkiyede ileri teknolojiye yonelik endustri yok, sektor yok. adam odtu-bogazici bitiriyor, amerikada mit de stanfordda doktora yapiyor bu adam donup turkiyede hangi alanda calissin. calisabilecegi bir alan yok. o yuzden yurtdisinda kaliyor. turk universitelerinde yapilan arastirmalarada birinci elden sahit oldum, cok guzel projeler yapan arkadaslar oldu, hic birine turkiyedeki sektorden bu calismalari kullanmak icin taleb gelmedi, yada sektorden universiteye gelip bu alanda bize arge yapin diye talep olmadi. oyle bir piyasa yapisi oyle bir kultur yok. adama argesi fizibilitesi herseyi yapilmis proje ile gidiyorsun verecegi para kullandigi luks arabadan fazla degil, o isi sokaga atilacak para gibi gorup kaciyor. yani sorun tek basina universite degil, toplumun kafa yapisinin komple degismesi gerek.





  • Gamer10 kullanıcısına yanıt
    Türk Gauss'u olur o bence olsa olsa. Daha iyi bir şey bu arada Gauss'la mukayese edilmek. Einstein'a deseler sen Gauss gibisin diye herhalde ben onun mıçtığı şok olamam derdi.

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • darkaura kullanıcısına yanıt
    Eğitim aileden gelen bir şey. Beslenme, barınma, ısınma gibi şeylerle sıkıntısı olan anne babanın çocuğu eğitimli olamaz. Stanford da bitirse eğitimli olamaz.

    Yalılarda mürebbiyelerle büyüyen piyano çalıp ata binen çocuk steryotipi gerçektir. O yalıdan o aileyi al oraya kaportacı Salih usta ve karısını koy, bütün paralarını da Salih'e ver, bunların yanında bir oğulları doğsun, murat, bu murat gene eğitimsiz olur anne babayla hiçbir ilişki kurmadan tamamen mürebbiyenin elinde büyümediği sürece.

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • AREryilmaz kullanıcısına yanıt

    ataturk murebbiye ilemi yetisti, aziz sancar'i murebbiyeler mi yetistirdi yada halil inancik super zengin aileden mi geliyordu. aile cocugun egitimde tabiyki onemli ama eski turkiyede en fakir aileden gelip devlet okullarinda parasiz duzgun egitim alarak alaninda uzmanlasmis sayili insanlardan biri olmak mumkundu. su anki durumu tam bilmiyorum, cok degil bir kac on sene once devlet parasiz yatili sistemi, fen liseleri anadolu liseleri cok iyi ogrenciler yetistiriyordu. orta sinif ailelerden gelip su an amerikada turkiyede cok onemli konumlara gelmis alanlarinda otorite olmus bizzat tanidigim insanlar var. hic biri agzinda altin kasikla buyumedi. bugunki durumda aynisi ne kadar mumkundur ona bir sey diyemiyecem.

  • darkaura kullanıcısına yanıt
    Kardeş bahsettiğim eğitim o değil. Mürebbiye ile büyüyenler bu arada bir ekstrem uç, argüman olutşturmak için örnek olarak verdim. Bak sana en basitinden senden örnek vereyim, "tabiyki", "diyemiyecem" gibi şeyler yazıyorsun ya, bunun sebebi küçükken kitap okumamış olman. Onun da sebebi ebeveynlerini kitap okurken görmemiş olman, çocuklar anne babalarının söylediklerini değil yaptıklarını yapar çünkü. Bu senin muhteşem bir mühendis olmana engel olur mu? Hayır, ama oturmayı-kalkmayı, konuşmayı, çatal bıçak kullanmayı falan bilmeyen müthiş bir mühendis olursun. Eğitimsiz 100 aileden bir müthiş mühendis çıkarken eğitimli 100 aileden 3 çıkar mesela, bunun sebebi de sosyoekonomik farklardan ileri gelen fırsat eşitsizliğidir.
    Bahsettiğin kişiler istisnalar ama, bunu bilmen lazım.

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • AREryilmaz kullanıcısına yanıt

    yuzde yuz haklisin. insanlarin bazi gercekleri kabullenmesi zor

  • AREryilmaz kullanıcısına yanıt
    Evet Gauss toplamı vb çok formülü olan mat dahisi🤌

    < Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
  • Gamer10 kullanıcısına yanıt

    Kendisinden önce matematik hiç olmasaydı bütün matematiği sıfırdan bulurdu kardeş o adam.

  • Gamer10 kullanıcısına yanıt

    Gauss denen adam insanlık tarihinin en abartılan, en overrated, en balon şahsiyetlerinden biridir. Hatta zirvesidir diyebiliriz. Ve fakat bu adamın çağları aşan o kadar inanılmaz bir PR yeteneği vardır ki bu konuda kendisi ile boş kale yuvarlayıcısı Portekizli çakma Ronaldo yarışır ancak.




    Adamın PR'ı öyle kuvvetli ki düşün yani öldükten yüzyıllar sonra günümüzde bile hala abartılıyor. Zaten sinsiliği hikayelerinden belli. Neymiş efendim kötü kalpli ve kibirli sınıf öğretmeni sınıfı oyalamak için 1'den 100'e kadar sayıları toplayın demiş miş miş ve bu kötücül oyunu ve sinsi planı yerden bitme Gauss parça parça ederek cevabı birkaç dakika içinde bulmuş muş muş...




    Görüyor musun pazarlamayı ve PR seviyesini? Önce kötü kalpli anti kahraman bir öğretmen portresi çiziliyor sonra sınıfı kurtaran ezik, zayıf ama iyi kalpli Gauss hikayesi ile kalpler ısıtılıyor. Bugün yaşasaydı yarın gel marvel de işe başla derlerdi böyle dramatize bir tipe. 




    İnsanlık neredeyse mağarasından yeni çıkmışken, daha matematik nosyonları falan yok gibiyken eğri altında kalan alanı hesaplamak için sonsuz küçükler hesabını düşünen ve muhtemelen bulan (maalesef kitapları bize ulaşmadı, yan bilgilerden biliyoruz durumu) Arşimet gibi insanlık tarihinin muhtemelen en büyük matematikçisi, en özel insanı varken, Euler gibi tüm insanlık tarihinin en sıra dışı beyni varken ve bu adam adeta tek başına matematiği baştan yaratmışken, Newton gibi modern fizik bilimini kurarken istediği kuramları oluşturabilmek için yeni bir matematik icat etmek zorunda kalan bir adam varken Gauss denen PR'ci pazarlamacı overrated balon şahsin lafı mı geçer soruyorum sana.





    Bak hocam Arşimet vs Euler vs Newton triosu arasındaki en zayıf halka belki de Newton'dur. Bak ama onunla ilgili bir anımı anlatayım sana da "zayıf halka bu ise diğerleri nedir kim bilir" diyesin:  




    Yani şimdi ben ihtimal vermiyorum ki Bernoulli ailesini bilmeyen biri olsun bu forumda. Yani şimdi Jacob Bernoulli, Johann Bernolli, Dainel Bernolli falan işte. Her biri ayrı bir dev bilim tarihinde.




    Şimdi tabi bildiğin gibi o sıralar Leibniz ve Newton arasında kalkülüs'ü ilk kim buldu diye acayip bir kavga var, küslük var, kırgınlık var, incinmişlik var. Var oğlu var. Yaşanmışlıklar had safhada adeta. Bugün biliyoruz işte kalkülüs'ü hem Newton hem Leibniz yaklaşık aynı zamanlarda ayrı ayrı buldu ama o zaman ortam toz bulutu. 




    Johan Bernolli Leibinz'i destekliyor bu kavgada. Newton ile arası fena bozuk bu yüzden. Newton buna selam bile vermiyor. Adam yerine koymuyor adeta.




    Yıl 1796. Bernolli Newton'u test etmeye kalkıyor. Sadece kalkülüs'ü yalayıp yutmuş hatta bizzat üretmiş birinin yanıtlayabileceği bir problemi ortaya atıyor ve dünyanın en iyi matematikçilerine yanıt vermeleri için 6 ay süre tanıyor.




    `To acutest mathematicians of the world: To find the curve connecting two points, at different heights and not on the same vertical line, along which a body acted upon only by gravity will fall in the shortest time'




    "Dünyanın en zeki matematikçilerine: Aynı dikey çizgi üzerinde olmayan, farklı yüksekliklerdeki iki noktayı birleştiren bir eğrinin üzerinde hareket eden ve yalnızca yerçekiminin etkisi altındaki bir cismin en kısa sürede 1. noktadan 2. noktaya ulaşacağı eğri hangisidir''




    Problem aşağıdaki gifte görselleştirildiği gibi. Öyle bir eğri bulacaksın ki yukarıdan bırakılan yuvarlak bir cisim a noktasından b noktasına yerçekimi etkisi altında en kısa sürede ulaşacak. 




    Araştırmacılar DNA tabanlı bir işlemci geliştirdi




    Doğru yanıt kırmızı çizgi. İlk 6 ayda herhangi bir yanıt gelmiyor. Leibniz bir 6 ay daha ek süre istiyor ve 1 yıl dolmadan eğriyi buluyor.





    Tabi o zaman internet yok. Whatsapp yok. İnstagram'a manidar video atmak yok. Problem Newton'a ancak karlı sisli puslu soğuk bir 29 ocak 1797 günü Fransa'dan ulaşıyor. O gün Newton problemi eve götürüyor. Kimine göre uyumadan önce, kimi kaynaklara göre sabah 4 sıralarında çözüm bitmiş oluyor. Bernoulli'nin ulan şu Newton'u bir test edelim, aleme madara edelim, foyasını ortaya çıkaralım maksadıyla yayınladığı problemin kendine ulaşmasından sadece 1 gün sonra Newton cevabı Royal Society yönetimine sunuyor. 





    Ve fakat Newton tabi benden bile zeki olduğu için Bernoulli'nin bu açık meydan okumayı bizzat kendisini test etmek için yaptığını hemen anlıyor. Biraz da aksi bir tip Newton. Tartışmayı kavgayı kendisine itiraz gelmesini hiç sevmiyor. Dediğim dedik zor bir tip. Zaten kalkülüs'ü bulduğu gibi bu sebeple yayınlamıyor taa ki Lebiniz çıkıp ben böyle bir şey buldum diyene kadar. 




    Neyse, Newton cevabın kimliği belirsiz şekilde "Londra'dan katılan bir yarışmacı" şeklinde imzasız mektup ile Bernoulli'ye göndermelerini istiyor.




    Problemi sadece kimliği belirsiz kişi (Newton), kalkülüs'ü Newton'la aynı zamanda bulan Leibniz ve Leibniz'in öğrencisi L'Hopital çözüyor. Evet evet hani şu mühendislik fakültesi öğrencilerinin adını duyunca tüylerinin diken diken olduğu diferansiyel denklemler dersini çekilmez hale getiren L'Hopital'in bizzat kendisi. Ben henüz doğmamışım o sıra. Yoksa sabah kahvaltısında keyif için Lorentz dönüşümlerine takla attıran bir mühendis olarak ben de cevaplardım. Bundan şüphem yok. Kimsenin de olmasın. 





    Londra'dan gelen kimliksiz cevabı gören Bernoulli cevabın kimden geldiğini anında anlıyor çünkü gelen cevap Leibniz'in düşündüğü çözümden tamamen farklı bir tarzda ve yapıda. Ve doğru. Ve çözüm çok "elegant"/zarif. Ve bu yanıt ancak kalkülüs'ü bizzat ve Leibniz'den biraz daha farklı bir tarzda bulan birinden gelebilir. Bu çok açık.




     Newton Bernolli'nin sorusuna bugün "calculus of variations" dediğimiz Kalkülus yan dalını sıfırdan yaratarak yanıt veriyor. Bunu da akıl almaz şekilde 1 günden kısa bir sürede yapıyor. 




    İki yemek arası yeni bir matematik dalı yaratan bir adam Newton. Odaklandığı zaman dünyadan kopan bir adam. Yemek yemesi gerektiğini falan asla hatırlamıyor günlerce. Bazen üniversite bahçesinde yerlere bir şeyler çizerek tamamen kendini kaybetmiş biçimde dönüp dolaşıyor falan. Hatta üniversite yönetimi öğrencileri vs "sakın bu adamın yürüdüğü yerlerde yere çizdiği şeyleri bozmayın, üstünden yürümeyin çok önemli bir buluşun veya matematiğin tarihten kaybolmasına sebep olabilirsiniz" diye uyarmasına sebep olan bir dev kendisi.



    Bernoulli bu kimliği belirsiz yanıt üzerine Newton'u kastederek şunu demek zorunda kalıyor:



    " Tanquam ex ungue leonem / We recognize the lion by his claw / Biz aslanı pençesinden tanırız "



    Bunu da neredeyse düşman olduğu, kanlı bıçaklı olduğu Newton için söylemek zorunda kalıyor haa yanlış olmasın.




    Bak şimdi hocam yukarıda tüm yazdıklarıma rağmen dünyan en önemli insanlarına/matematikçilerine sorsan, benim gibi bilgi düzeyi dağları aşmış, çok zeki, çok yakışıklı, çok sofistike insanlara sorsan Newton'u kolay kolay tarihin en büyük matematikçisi listesinin tepesine yerleştiremeyiz. Gönlümüz ve bilgimiz buna el vermez en başta.




    Zira orada öğle yemeği molasında yemek yerken kafadan yaptığı işlemler ile bir teorem ispat eden, günümüz matematiğini adeta oluşturan, inanılmaz hafızası, kafadan işlem yeteneği, çalışkanlığı ve bitmek bilmez üretkenliği ile bilinen, beyin kanamasından öldüğü son saniyeye kadar (ki son 10 yılında tamamen kör idi) kalem kağıt kullanmadan kafadan matematik yaratan, problem çözen, teori ispatlayan akıl almaz matematik dehası Euler var. Adamı 1 gün boyunca durmadan anlatsak bitiremeyiz, hakkını yemiş oluruz. Öyle bir dev. Arşimet'ten zaten kısaca bahsettim. Bana göre gelmiş geçmiş en büyük bilim adamı. Muhtemelen insanlık tarihinin en zeki adamı.




    Yani bu gibi devler varken hakkında kötü kalpli öğretmeni tarafından ezilmiş halk kahramanı hikayeleri uydurulan, akıl almaz PR çabaları ile parlatılmaya çalışılan Gauss denen ikircikli, vurdumduymaz, sahte gülüşlü, içten pazarlıklı balon adamı en iyi matematikçi falan yapamayız. Gauss unutulsa kimse bir şey kaybetmez. Gauss adı geçmeden önce yukarıdaki üçlü ve daha birçok adamın adının geçmesi gerekir ki üstatlara saygısızlık olmasın. 




    Burada açıkça söylüyorum: Bunu kabul etmemiz mümkün değildir. Balon Gauss en iyisi falan değildir. Kimse hayal kurmasın. Boş kale yuvarlayıcısı, PR üstadı Portekizli Ronaldo'ya dünyanın en iyi futbolcusu demek gibi bir şey bu yahu. Komik bile değil.



    Bir Gauss gider diğeri gelir. İnsanlık zibil gibi gauss üretir. Sorun yok. Ve fakat bahsettiğim diğerleri gibisi ya gelir ya gelmez. 




    Büyük ustaları, insanlık ve matematik tarihinin pırıl pırıl parlayan dev yeteneklerini bir kere daha saygıyla analım:




    Euler



    Araştırmacılar DNA tabanlı bir işlemci geliştirdi



    Arşimet (temsili)



    Araştırmacılar DNA tabanlı bir işlemci geliştirdi



     Newton




    Araştırmacılar DNA tabanlı bir işlemci geliştirdi



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Boşnak Ağa -- 4 Nisan 2024; 13:10:25 >




  • gaus ne alaka? konuyla ne ilgisi var

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.