Şimdi Ara

´´ Akıl ile Zekâ Arasındaki Fark Nedir? (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
113
Cevap
0
Favori
6.045
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    ömer, doğrudur.
    bir çok kardeşimize göre "bilimsel bir detay" olmadıktan sonra bir şeyleri tartışmak gereksizdir.
    örnek olarak dizel yakıtın damıtma sıcaklığının 200-370 arasında olduğu tartışılabilir




    kelvin mi celsius mu
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    Ben farklı anlamlara gelmiyorlar demedim. Arada bilimsel bir fark yok dedim. Akılın ve zekanın bilimsel tanımını, aradaki ayrımın bilimsel açıklamasını buraya kaynaklarıyla yazarsanız sevinirim.

    Yukarıdaki iki iletimde kaynakça mevcuttu.
    İkisi de akademik araştırmaların sonuçları...

    Kelimelerin sözlük anlamlarını isewww.tdk.gov.tr adresinden öğrenebilirsiniz. Bu da bilimsel bir çalışmadır.

    Aklın sınıflandırılması mevcut değilken zekânın sınıflandırılması mevcuttur. Bu da bir bilimsel gerçektir.



    O iki iletide kaynaklar vardı lakin benim sorduğum şeyi cevaplamıyorlardı. Ben size göre bilimin düşüncesi olan "zeka aklın ürünüdür" savının kaynağını sormuştum. Çoklu zeka kuramıyla ilgili bir şey de sormadım.





    quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer


    Ancak bilimsel olarak bir fark yokmuş.
    Tartışmamız da gereksizmiş...


    Ben aradaki farkı tartışmanın bize bir şey kazandırmayacağını, iki sözcüğün de muğlak anlamları olduğunu, bilimsel bir konu olmadığını anlatmak istedim. Gereksiz derken de bana göre gereksiz, size tartışmayın demiyorum, dolayısıyla alınmanız gereksiz Ömer.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    O iki iletide kaynaklar vardı lakin benim sorduğum şeyi cevaplamıyorlardı. Ben size göre bilimin düşüncesi olan "zeka aklın ürünüdür" savının kaynağını sormuştum. Çoklu zeka kuramıyla ilgili bir şey de sormadım.


    Bakın çok basit ifade ediyorum;
    Aklın sınıflandırılması mevcut değilken zekânın sınıflandırılması mevcuttur.
    Bu bilimsel bir gerçektir.


    O halde akıl ile zekâ denktir diyemeyiz. Denilseydi bunu bilim derdi zaten.
    Aksine kanıt sunabiliyor musunuz?

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    Ben aradaki farkı tartışmanın bize bir şey kazandırmayacağını, iki sözcüğün de muğlak anlamları olduğunu, bilimsel bir konu olmadığını anlatmak istedim. Gereksiz derken de bana göre gereksiz, size tartışmayın demiyorum, dolayısıyla alınmanız gereksiz Ömer.


    Muğlak kelimesinden kastınız nedir bilemiyorum ama farklı anlamdaki iki terimdir.
    Bunların anlamlarının verildiği sözlükler de bilimsel çalışmalardır.

    Kaldı ki alınmıyorum.
    Sizce gereksizse sizin için gereksiz olan bir konuda daha fazla vakit yitirmemeniz dileği ile...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    O iki iletide kaynaklar vardı lakin benim sorduğum şeyi cevaplamıyorlardı. Ben size göre bilimin düşüncesi olan "zeka aklın ürünüdür" savının kaynağını sormuştum. Çoklu zeka kuramıyla ilgili bir şey de sormadım.


    Bakın çok basit ifade ediyorum;
    Aklın sınıflandırılması mevcut değilken zekânın sınıflandırılması mevcuttur.
    Bu bilimsel bir gerçektir.


    O halde akıl ile zekâ denktir diyemeyiz. Denilseydi bunu bilim derdi zaten.
    Aksine kanıt sunabiliyor musunuz?


    Çok güzel. Argümanınız çok kuvvetli gerçekten. Aklın sınıflandırılması yok, lakin zekanın sınıflandırılması var; o yüzden akıl ile zeka bilimsel olarak farklı öyle mi? Öncelikle şunu söyleyeyim. Çoklu zeka kuramı bir kuramdır. Nörologlar tarafından kurulmamıştır. Kuruluş amacı daha çok eğitimi verimlileştirmektir. Ayrıca hala zeka aklın ürünüdür bilimsel açıklamasının kaynağını öğrenemedim.

    Akıl ve zeka denktir diyebiliriz, tersini de iddia edebiliriz, çünkü asla bu iddianın hatalı olduğu ispatlanamaz. Sorun şudur: bunlar kavramlardır, aşk, öfke gibi. Ben aşkın beyinde yarattığı etkileri bilimsel olarak tartışırım ama aşkın kendisini tanımlayıp, bunun böyle olup olmadığını bilimsel olarak tartışamam. Çünkü benim tanımım özneldir, bunu ispatlayamam. Konumuza dönersek, önceden de söylediğim gibi, bunlar kendi kafamızla yarattığımız kavramlardır. Cevaplardan da anlaşılabileceği gibi farklı kişilerin bu kavramlardan anladığı şey de farklı olabilir. TDK akıl için bir tanım yazabilir, ama bunu ispatlayabilir mi? Hayır. Kaldı ki TDK nın referansı biyolojik ve psikolojik araştırmalar değil, halkın bu sözcükten ne anladığıdır. Siz bir nörologlara, ya da beyin üstünde araştırma yapan bilim adamlarına gidin, "akıl" nedir diye sorun? Bakalım nasıl bir cevap alacaksınız.


    quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    Ben aradaki farkı tartışmanın bize bir şey kazandırmayacağını, iki sözcüğün de muğlak anlamları olduğunu, bilimsel bir konu olmadığını anlatmak istedim. Gereksiz derken de bana göre gereksiz, size tartışmayın demiyorum, dolayısıyla alınmanız gereksiz Ömer.



    Kaldı ki alınmıyorum.
    Sizce gereksizse sizin için gereksiz olan bir konuda daha fazla vakit yitirmemeniz dileği ile...



    Bu sanırım benim bileceğim iş.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Really -- 1 Ağustos 2007; 19:06:26 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    Çok güzel. Argümanınız çok kuvvetli gerçekten. Aklın sınıflandırılması yok, lakin zekanın sınıflandırılması var; o yüzden akıl ile zeka bilimsel olarak farklı öyle mi?


    Akıl ve zekâ terimleri farklı değilse şayet benim bu görüşümü çürütebilirsiniz.
    Lütfen aynı olduğunu bana kanıtlayın...
    Buyurun aksine kanıt sunun.

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    Öncelikle şunu söyleyeyim. Çoklu zeka kuramı bir kuramdır. Nörologlar tarafından kurulmamıştır. Kuruluş amacı daha çok eğitimi verimlileştirmektir. Ayrıca hala zeka aklın ürünüdür bilimsel açıklamasının kaynağını öğrenemedim.


    Benden kaynak öğrenebilmeniz için bir tane de olsa sizin sunmanız gerekiyor ama ben ziyadesiyle birazdan size kaynak sunacağım.

    Akıl nedir? Aklı olmayan bir canlının zekâsından söz edebilir misiniz?

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    Akıl ve zeka denktir diyebiliriz, tersini de iddia edebiliriz, çünkü asla bu iddianın hatalı olduğu ispatlanamaz. Sorun şudur: bunlar kavramlardır, aşk, öfke gibi. Ben aşkın beyinde yarattığı etkileri bilimsel olarak tartışırım ama aşkın kendisini tanımlayıp, bunun böyle olup olmadığını bilimsel olarak tartışamam. Çünkü benim tanımım özneldir, bunu ispatlayamam. Konumuza dönersek, önceden de söylediğim gibi, bunlar kendi kafamızla yarattığımız kavramlardır. Cevaplardan da anlaşılabileceği gibi farklı kişilerin bu kavramlardan anladığı şey de farklı olabilir.


    Buyurun istediğinizi iddia edin ama burada iddianızı kuvvetlendirecek birtakım araştırmaların ya da bilimsel niteliği olan verilerin uzantılarını paylaşın.

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    TDK akıl için bir tanım yazabilir, ama bunu ispatlayabilir mi? Hayır. Kaldı ki TDK nın referansı biyolojik ve psikolojik araştırmalar değil, halkın bu sözcükten ne anladığıdır. Siz bir nörologlara, ya da beyin üstünde araştırma yapan bilim adamlarına gidin, "akıl" nedir diye sorun? Bakalım nasıl bir cevap alacaksınız.


    TDK da bilimsel niteliği bulunan bir kurumdur. Bilim sadece fenden ibaret değildir.
    TDK elbette ki sözlüğünde bulunan terimlerinin yanına referanslarını da ekler. Bir kelimenin tıbbi anlamı ile günlük anlamı farklıdır. Bu da italik yazılarak belirtilir.
    Sözlükler akla esildiği gibi hazırlanmazlar.

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    Bu sanırım benim bileceğim iş.


    Elbette ki sizin bileceğiniz iş.
    Yeter ki kendinizle çelişmeyin...

    ESKİ BİR BİLMECE: ZEKÂ
    Zekâ Nedir? Zekâ Testleri Neyi Ölçüyor?

     ´´ Akıl ile Zekâ Arasındaki Fark Nedir?


    Zekâ nedir?
    "Zekâ", kişinin zihinsel becerileri ve bilgi dağarcığını öğrenmek, problem çözmek ya da toplumda değer gören sonuçlara ulaşmak için kullanabilmesi olarak tanımlanıyor.

    Zekâ testi nedir?
    Kişilerin zihinsel becerilerini ölçebilmek ve onları zihinsel beceri konusunda diğer insanlarla karşılaştırabilmek amacıyla geliştirilen ölçümlerdir.
    * Zekâya ilişkin öne sürülen ilk fikirler ve kişilerarası zihinsel becerileri karşılaştırabilme motivasyonu tarih öncesinde 2200'lü yıllara dek uzanıyor. Bu tarihlerde, Çinli hükümdarların hizmetçi alımlarında geniş çaplı yetenek testleri uygulattıkları biliniyor.

    19. yy. sonlarına doğru.
    19.yy.ın sonlarına doğruysa günümüz zekâ testlerinin temelleri atılmaya başlanıyor. O yıllarda Francis Galton kişilerin zekâ kapasitelerini duyumsal ayrım yapabilme yetileri ve motor koordinasyonlarıyla ölçmeye çalışıyor. Her ne kadar öne sürdüğü yetiler zekâyı ayırt eden ölçümler olmasa da, bireysel psikolojiye yol açtığı ve zekâyı onunla ilişkilendirilen etmenler üzerinden nesnel olarak betimlemeye çalıştığı için tarihte önemli bir yeri var.

    Zekâ Yaşı:
    Bu kavram ilk olarak çocukların zihinsel gelişimine atfen 1908 yılında Binet ve Simon tarafından ortaya konuluyor. Zekâ yaşı, testte çocuğun hangi yaşa aralığına giren skoru aldığına göre belirleniyor. Örneğin, 5 yaşındaki bir çocuğun zekâ testindeki performansı yüksekse, zekâ yaşının daha yüksek olduğu söylenebiliyor.

    IQ: Kişilerarası karşılaştırma yapabilmeye olanak sağlayan zihinsel işleyiş skoru.
    Terman, 1916 yılında Binet Zekâ Testi'ni tekrar gözden geçirerek Stanford-Binet Testi'ni geliştiriyor. IQ ise işte o testte kişinin zihinsel yaşının kronolojik yani biyolojik yaşına bölümünün 100 ile çarpımı.

    IQ = (Zihinsel Yaş / Kronolojik Yaş) x 100
    Haliyle ortalama bir zekâya sahip kişinin zihinsel ve kronolojik yaşı aynı olacağından skoru 100 olarak öngörülüyor.



    Zekâ, sebep ile netice arasındaki bağlılıkları anlama ve düşünebilme kabiliyetidir. Her akıllı zeki olmayabilir. Her zeki de akıllı değildir. Zeki kimse, tecrübelerle, akıllı kimselerden öğrendiği bilgi ve usullerle büyük işler başarabilir.






    Niçin zekâ yürütmek değildir de akıl yürütmektir?
    Niçin çoklu akıl kuramı değildir de çoklu zekâ kuramıdır?
    Niçin insanlar birbirlerine akıl verirler de zekâ vermezler?
    Niçin akıl hastasıdır da zekâ hastası değildir?
    Niçin klinik akıl yürütme becerisidir de klinik zekâ yürütme becerisi değildir?




  • Yani yanlış anlaşılmak ve de kalp kırmak istemiyorum.

    Biz bizler için önemli olduğunu düşündüğüm bir konu hakkında konuşurken bir arkadaşımızın bunu gereksiz görmesini bir saygısızlık olarak algıladım.

    Gereksizse şayet niçin yorum yapılır ki? Yapıldığı an bir gereklilik kazanmıştır zaten.

    En azından ben kendi görüşümü kendi çerçevemde izah edebiliyorum.
    Kişisel görüşlerimi besleyen birkaç değerlendirmenin kökenini paylaşabiliyorum.

    Yine de kırıcı olduysam şimdiden özür de dilerim.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer


    Zekâ nedir?
    "Zekâ", kişinin zihinsel becerileri ve bilgi dağarcığını; öğrenmek, problem çözmek ya da toplumda değer gören sonuçlara ulaşmak için kullanabilmesi olarak tanımlanıyor.



    bu tanım doğru bir tanım.
    zeka, kişinin "uyum yeteneği ve bu yeteneği kullanma becerisi"dir. kısaca, ".........ya uyum sağlamak". "......." kısmını istediğiniz gibi doldurabilirsiniz.

    örneğin, doğma büyüme istanbul'da yaşayan ve istanbul lehçesini çok temiz kullanan bir kişiyi düşünün. bu kişi diyelim ki kars'a gitti. 3 gün sonra döndüğünde, ".....ceğim, ceğiz (gideceğim, yapacağız vb) yerine "....dirim, ...irim (gidirim, yapirim..) şeklinde bir konuşma lehçesiyle dönebilir. kişi, gittiği ortamın dil yapısına anında uyum sağlamış ve bu dil yapısını kullanır olmuştur. 2 saat sonra ise yeniden istanbul lehçesine dönüverir.

    ya da, o güne değin sürekli bir masada yemek yiyen kişi, yer sofrası önüne kurulduğunda, böyle bir şeyi daha önce hiç görmemiş, yaşamamış olsa dahi, çevresindekileri izleyerek anında sofra önüne bağdaş kuruverir.

    ya da, gitar çalan biri, hiç duymadığı bir parçayı ilk dinleyişte, gitarın tellerine döküverir.

    kısacası, kişi, ortamın/düşüncenin/yapının tüm gerekliliklerini algılamış ve bu algısı sonucu anında tepki vererek "uyumlanmış"tır. bu süreç "zeka" diye adlandırılır.

    akıl'a gelince.

    akıl ise, zekadan daha durgun, daha ayrıntılı, süreç/sonuç açısından daha farklı işler. akıl, bir eskilerin deyişiyle, "muhakeme kabiliyeti"dir. olaylara/düşüncelere/ortama "uyumu" değil, bunların algılanması, algıda muhakeme edilmesi ve bu muhakemenin sonucunda bir yargıya varılması sözkonusudur. ortamın gerekliliklerine "uyum"u değil, ortamın tartışılıp kabul ya da reddedişini getirir.

    bu "muhakeme" (kavrama, kavradıklarını önceki bilgileriyle birleştirme, birleştirdiklerini yeniden değerlendirme) yeteneği, daha çok "öğrenilebilir" bir süreçtir. daha doğru bir ifadeyle, düşünme ve düşünme biçimiyle doğrudan ilintilidir. hani şu çok kullanıla gelen, "mühendis aklı" (net sonuçlara, net yargılarla ulaşma), "matematikçi aklı (önermeler ve karşı önermeler şeklinde sürekli genişleyerek düşünme)", "bilgisayarcı aklı (0-1 lerle basamaklayarak muhakeme) gibi.


    quote:

    Orjinalden alıntı really

    Çoklu zeka kuramı bir kuramdır. ....... Kuruluş amacı daha çok eğitimi verimlileştirmektir.


    doğru. özellikle eğitim sistemlerinde, ilköğretimden sonra çocukların yeteneklerine, becerilerine, algı eşiklerine, algı seçiciklerine göre sınıflandırılması ve ona göre "yönlendirilmesi" gibi bir sorun bulunuyor. gelişmiş ülkelerde özellikle pedagoglar tarafından, bu doğrultuda yapılan çok ciddi çalışmalar ve uygulamalar söz konusu. "doğruluğu" ya da "yanlışlığı" tartışılır, tartışılıyorda. (örneğin, ingiltere eğitim sisteminde yeniden, 3-4 yıl önce bizde uygulanan sisteme dönüş sözkonusu. çünkü eğitim sonucunda, belli bir konu/alan hakkında herşeyi bilen, ancak bu alanı/konuyu diğer boyutlarla ilişkilendiremeyen çocuklar yetişti ve bu çocuklar "yaratıcılık" dersinden sınıfta kaldılar. neyse bu başka bir konu)
    sözünü ettiğimiz zeka sınıflandırması, çoklu zeka kuramı, bu nedenle geliştirildi.

    yukarıda da sözünü ettiğim "duygusal zeka" sınıflandırması ise bu sürecin iş dünyasındaki yansımasıdır. buna özellikle, japonya'da başarıyla uygulanan (toplam kalite yönetimi vb.) iş sürecindeki başarının, bireysel becerilerle değil, çalışanların empati kurarak "takım çalışmalarıyla" gelebileceğine olan yaklaşımdır. aslında bu yaklaşım oldukça eskidir, kökenini 1930'lu yıllarda yapılan prodüktivite deneylerinden alır. ancak "takım çalışması" yaklaşımı için "duygusal zeka" neredeyse şarttır.

    özellikle abd firmaları, japonya tarafından başarıyla uygulanan bu "takım çalışması" uygulamalarında kelimenin tam anlamıyla çuvalladılar. çuvallamalarının temel nedeni ise, "takım ruhu"nun bir türlü oluşmamasıydı; takımdaki kişiler, ben'liklerini öne çıkarıyor, her birey takım içinden sivrilmeye çalışıyor, "takım liderliği" için yapılan savaş, "takım çalışması"nı sekteye uğratıyordu. bu nedenle "duygusal zeka" kuramı oluşturuldu ve bu kavramın etrafında "takım ruhu"nu sağlayacak bireyleri almak amacıyla, test sistemleri sonucu "uygun çalışanlar" bir araya getirilmeye çalışıldı.

    not: sonradan gördüm;

    quote:


    Biz bizler için önemli olduğunu düşündüğüm bir konu hakkında konuşurken bir arkadaşımızın bunu gereksiz görmesini bir saygısızlık olarak algıladım.


    hayır gereksiz değil, aksine son derece önemli bir konu bana göre. çünkü bu iki kavram çok fazla karıştırılıyor. konuya yazmaya başlamadan önce, tarattırdım ve doğru dürüs bir tanımlama bulamadım.

    son derece önemli olması, bu iki kavram içerisinde, özellikle sosyal-psikoloji alanında ve yine özellikle eğitim sistemini ve işyeri verimliliğini artırmak amacıyla çok fazla laboratuvar deneyleri yapılmasından da belli.

    aslında tüm kitapları toplamamış olsaydım, bu konuda, abd üniversitelerinde yapılan laboratuvar deneylerinden oldukça ilginç örnekler/sonuçlar aktarabilirdim. belki daha sonra...


    -----------------------

    öğrenilebilir: derken şunu kastediyorum: kişi aldığı eğitime, yaşadığı ortama, bireysel yeteneklerine, algılarına göre, ister istemez bir "akıl yürütme biçimi" geliştirir. çoğu zaman bu biçim, kişinin kendine de örtüktür. bilinçli olarak, böyle düşüneyim, ya da böyle düşünmeyeyim demez. sonuçta, bu kişimizin yaklaşımı ise, "sorunsal"ları oluşturur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi narada -- 1 Ağustos 2007; 21:38:02 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    Çok güzel. Argümanınız çok kuvvetli gerçekten. Aklın sınıflandırılması yok, lakin zekanın sınıflandırılması var; o yüzden akıl ile zeka bilimsel olarak farklı öyle mi?


    Akıl ve zekâ terimleri farklı değilse şayet benim bu görüşümü çürütebilirsiniz.
    Lütfen aynı olduğunu bana kanıtlayın...
    Buyurun aksine kanıt sunun.





    Ben bu kavramlar birbiriyle aynıdır ve aynılığı kanıtlanabilir demiş miyim? Çünkü sanki demişim gibi bir cevap vermişsiniz. Ben bunların aynılığının veya farklılığının bilimsel olarak kanıtlanamayacağını söylüyorum. Çünkü bunlar bana göre soyut, muğlak ifadeler. Bunlar imgeler. Dolayısıyla benden boşuna kanıt beklemeyin.




    quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    Benden kaynak öğrenebilmeniz için bir tane de olsa sizin sunmanız gerekiyor ama ben ziyadesiyle birazdan size kaynak sunacağım.


    Buyurun istediğinizi iddia edin ama burada iddianızı kuvvetlendirecek birtakım araştırmaların ya da bilimsel niteliği olan verilerin uzantılarını paylaşın.



    Zaten bunlar hakkında herhangi bir bilimsel kaynak olması değil, olmaması benim görüşümü destekliyor




    quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer
    Akıl nedir? Aklı olmayan bir canlının zekâsından söz edebilir misiniz?


    Evet. Örneğin köpek. Lakin siz hayvanların aklı olmadığını, dolayısıyla zekaları da olamayacağını öne sürüyordunuz. Size göre bunlar türe özgü özelliklerdi. Lakin ben şimdi size hayvanların zekalarıyla ilgili binlerce bilimsel araştırma örnek gösterebilirim. Ama hayvanların akıllarıyla ilgili bir araştırma var mı? Sanırım yoktur. Bu size göre akıl ve zekanın ayrı bilimsel ölçütler olduğunu gösteriyor olabilir (hani demiştiniz ya çoklu zeka kuramı var, ama çoklu akıl kuramı neden yok diye). Lakin bu bana göre akıl kelimesinin salt bir imge olmasından kaynaklanır.


    quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    Bu sanırım benim bileceğim iş.


    Elbette ki sizin bileceğiniz iş.
    Yeter ki kendinizle çelişmeyin...



    Sanırım bu da benim bileceğim bir iş




    quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    Niçin zekâ yürütmek değildir de akıl yürütmektir?
    Niçin insanlar birbirlerine akıl verirler de zekâ vermezler?
    Niçin akıl hastasıdır da zekâ hastası değildir?
    Niçin klinik akıl yürütme becerisidir de klinik zekâ yürütme becerisi değildir?





    "Akıl" sözcüğü,

    1. cümlede "mantık" anlamında,
    2. cümlede "öğüt" anlamında,
    3. cümlede "ruh" anlamında,
    4. cümlede her ne kadar tam anlamasam da sanırım "mantık", "fikir" anlamında kullanılmış.

    Ben de bir örnek vereyim:

    "Akıl, akıldan üstündür."

    Bakın, burada da "zeka" anlamında kullanılmış. Lakin buradan akıl=zeka sonucu çıkarabilir miyiz, hayır. Buradan çıkarmamız gereken sonuç, "akıl" sözcüğünün ne kadar esnek olduğu , farklı durumlarda farklı anlamlara gelebileceğidir. İstemeden de olsa argümanlarımı desteklediğiniz için teşekkürler.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    Yani yanlış anlaşılmak ve de kalp kırmak istemiyorum.

    Biz bizler için önemli olduğunu düşündüğüm bir konu hakkında konuşurken bir arkadaşımızın bunu gereksiz görmesini bir saygısızlık olarak algıladım.

    Gereksizse şayet niçin yorum yapılır ki? Yapıldığı an bir gereklilik kazanmıştır zaten.

    En azından ben kendi görüşümü kendi çerçevemde izah edebiliyorum.
    Kişisel görüşlerimi besleyen birkaç değerlendirmenin kökenini paylaşabiliyorum.

    Yine de kırıcı olduysam şimdiden özür de dilerim.




    Bence buna fazla takılmayın Ömer, çünkü ben takmıyorum.

    KIRICI OLDUYSAM ÇOK ÖZÜR DİLERİMMM









    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Really -- 1 Ağustos 2007; 22:02:03 >




  • 'Akıl akıldan üstünüdür' lafı pekala bizim düşündüğümüz anlamda da kullanılabilir.

    Pekala 60 yaşındaki adamın aklı benim aklımın bilmem kaç mislidir.

    madem akıl zeka ile aynıdır yeni doğmuş bir üstün zekalı bebek burada rahatlıkla yorum yapabilir

    sonuçta zeka ile akıl aynı
  • Hala somut bir yargınız yok.
    Sadece konuşmak için konuştuğunuzun sanırım farkında bile değilsiniz.

    Ciddiyetten uzak bir üslup ile bizim ciddi şekilde konuştuğumuz bir konuda sizin algılamalarınıza elbette ki saygı duyarız ta ki siz bizim gereklilik anlayışımıza dil uzatana dek...

    Tabii ki sizin bildiğiniz iştir; gereksiz görmek, gereksiz görüldüğü halde yorum yazmak, buna rağmen yine de benim bildiğim iştir demek vs. vs. vs...

    Bilim sadece somutla uğraşmaz.
    Matematik de bilimdir ancak sayılar soyutun yani imgenin simgesidir.

    Soyut olan yerde bilim olmaz demek felsefeyi hiçe saymaktır.
    Size göre demek ki felsefe de bilim değildir.

    Hayvanların türe özgü hazır bulunuşlukları hususunda ise farklı düşünmüyorum hâlâ.
    O konuda da birçok referans araştırma sunmuştum. Bilim bir olaya birçok yelpazeden bakabilir. Yelpaze zenginliği eş düzlemde birkaç doğru oluşturabilir.

    Siz bana türe özgü hazır bulunuşluğun bilim literatüründe kabul edilmediğini kanıtlayabilir misiniz? Edemiyorsanız fanatik olarak bir şeylere dayandırılmadan inkâr etmeniz sadece size aittir.
    Elbette ki karşıt görüşler sunabilirsiniz ancak hiçbiri bunu inkâr etmez sadece atıfta bulunur.

    Sizin görüşlerinizi desteklemiyorum aksine sizin kendinizi ifade edemeyişinizi ön plana çıkartıyorum. Hâlâ kelime anlamlarında takılısınız. Kelimeler bile eş anlamlı değil.

    Benimle kahve muhabbetinden ziyade bilimsel olarak birkaç kaynakça sunmaya, birkaç makale ismi ya da kitap ismi vermeye yahut sizin bu şekilde düşünmenizde etken olan etmenleri örneklendirmeye ne dersiniz?

    Buradaki yazışmanız Bektaşi’nin “Ben kıldım oldu.” kıssasına benziyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ömer -- 1 Ağustos 2007; 22:09:58 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: OğuzhanAhan

    'Akıl akıldan üstünüdür' lafı pekala bizim düşündüğümüz anlamda da kullanılabilir.

    Pekala 60 yaşındaki adamın aklı benim aklımın bilmem kaç mislidir.

    madem akıl zeka ile aynıdır yeni doğmuş bir üstün zekalı bebek burada rahatlıkla yorum yapabilir

    sonuçta zeka ile akıl aynı

    Aynı mıdır değil midir?
    Son cümle eksik gibi geldi. Ona göre görüşümü belirteceğim de...
  • Ömer;
    iki tane kaynak vermişsin.ilkinde zekadan bahsediyor.zekayı tanımlıyor.burası tamam.
    ikinci kaynak ise din ile ilgili.ikinci kaynağın ne demek istediğini anlamadım.
  • @Really,

    Şayet bir iki tane de olsa görüşünüzün (Teknik bir ayrım söz konusu değil.) ispatlarıyla izah edildiği bir kaynak paylaşabilirseniz ben de okumak kendimi geliştirmek isterim.

    Bu arada olaya elimden geldiğince dini pencereden bakmamaya çalıştım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ömer -- 1 Ağustos 2007; 23:03:39 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: eloko
    Ömer;
    iki tane kaynak vermişsin.ilkinde zekadan bahsediyor.zekayı tanımlıyor.burası tamam.
    ikinci kaynak ise din ile ilgili.ikinci kaynağın ne demek istediğini anlamadım.


    Bir Öğretim Görevlisinin net üzerinde bulunan bir kütüphanede bulunan bir makalesidir.

    Zekâ ile ilgili de araştırma yaptım, akıl ile ilgili de...
    Bunlardan güvenilirliğinden emin olduklarımı paylaşmak istedim.

    İkinci kaynakta üzerinde durmak istediğim nokta buydu;
    Her akıllı zeki olmayabilir. Her zeki de akıllı değildir.

    Bu da tartışmaya açıktır elbette ki.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ömer -- 1 Ağustos 2007; 22:22:39 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Ömer

    Hala somut bir yargınız yok.
    Sadece konuşmak için konuştuğunuzun sanırım farkında bile değilsiniz.

    Ciddiyetten uzak bir üslup ile bizim ciddi şekilde konuştuğumuz bir konuda sizin algılamalarınıza elbette ki saygı duyarız ta ki siz bizim gereklilik anlayışımıza dil uzatmadıkça...

    Tabii ki sizin bildiğiniz iştir; gereksiz görmek, gereksiz görüldüğü halde yorum yazmak, buna rağmen yine de benim bildiğim iştir demek vs. vs. vs...

    Bilim sadece somutla uğraşmaz.
    Matematik de bilimdir ancak sayılar soyutun yani imgenin simgesidir.

    Soyut olan yerde bilim olmaz demek felsefeyi hiçe saymaktır.
    Size göre demek ki felsefe de bilim değildir.

    Hayvanların türe özgü hazır bulunuşlukları hususunda ise farklı düşünmüyorum hâlâ.
    O konuda da birçok referans araştırma sunmuştum. Bilim bir olaya birçok yelpazeden bakabilir. Yelpaze zenginliği eş düzlemde birkaç doğru oluşturabilir.

    Siz bana türe özgü hazır bulunuşluğun bilim literatüründe kabul edilmediğini kanıtlayabilir misiniz? Edemiyorsanız fanatik olarak bir şeylere dayandırılmadan inkâmeniz sadece size aittir.
    Elbette ki karşıt görüşler sunabilirsiniz ancak hiçbiri bunu inkâr etmez sadece atıfta bulunur.

    Sizin görüşlerinizi desteklemiyorum aksine sizin kendinizi ifade edemeyişinizi ön plana çıkartıyorum. Hâlâ kelime anlamlarında takılısınız. Kelimeler bile eş anlamlı değil.

    Benimle kahve muhabbetinden ziyade bilimsel olarak birkaç kaynakça sunarak, birkaç makale ismi ya da kitap ismi vererek yahut sizin bu şekilde düşünmenizde etken olan etmenleri örneklendirmeye ne dersiniz?

    Buradaki yazışmanız Bektaşi’nin “Ben kıldım oldu.” kıssasına benziyor.




    Uzaktan serbest atış yapmak yerine söylediklerime cevap verseniz ya. Çünkü ben de sizin hakkınızda çok güzel güzellemeler yazabilirim. Üslubunuzdan girerim, ayakkabı numaranızdan çıkarım. Ama bunu yapmıyorum.

    Bu arada bana bahsettiğiniz hiç bir kaynakta aradığım şeyi bulamadım, o ayrı mesele.

    Bakın ben burada ne diyorum:

    Akıl, bilimsel bir olgu değil, bir imgedir. Tıpkı öfke, mutluluk gibi soyut bir kavramdır. Ve esnek anlamlı bir sözcüktür, kişiden kişiye tanımı değişebilir. Bu durumda zeka ve aklı karşılaştırıp kesin bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Çünkü birçok farklı sonuca ulaşılır (forumda görüldüğü gibi), ve gerçekliği deneylerle kanıtlanamaz. Bu yüzdendir ki bunu tartışmak bana göre gereksizdir dedim. Ama siz nedense mazlum edebiyatı yapıp beni "kötü" yaptınız. Evet üslubum biraz serttir, cümlelerimi süslemeyi pek beceremem, ama burası bilim ve kültür forumu, kimse kimseye durup duruken kalp kırma amaçlı mesaj atmıyor. O yüzdendir ki alınmayın dedim.

    En iyisi siz dil bilimi içinde bu konuyu tartışmaya devam edin, çünkü konu dışına çıkan tartışmamız oldukça uzadı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Really -- 1 Ağustos 2007; 22:33:05 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: Really


    Ben farklı anlamlara gelmiyorlar demedim. Arada bilimsel bir fark yok dedim. Akılın ve zekanın bilimsel tanımını, aradaki ayrımın bilimsel açıklamasını buraya kaynaklarıyla yazarsanız sevinirim.



    bence yanıldığınız nokta şurada yatıyor: "akıl" ve "zeka" birşeyin nitelemeleridir. (doğru anlatabilecek miyim bilmiyorum, bir deneyeyim)

    yani, örneğin
    --- (bir çam ağacını göstererek) bu bir çam ağacıdır...
    --- (bir evi göstererek): bu bir evdir

    dersiniz. somuttur. nettir. karışıklığın nedeni, "aslında somut olmasına rağmen", kavramla ifade edilenlerin "soyut" alanda yer almasıdır. "somuttur", çünkü, varlığı başka bir nedenin varlığına bağlı olarak oluşur; ancak bu "neden", kişiye özel "örtük bir neden"dir. bu "örtüklük" soyut olmasını getirir.

    nasıl denir; uzaklarda yoğun bir duman olduğunu varsayın: "orada yangın var" diye düşünürsünüz, oraya gitmeden "neyin yangını" olduğunu bilmezsiniz. bildiğiniz, yanmakta olan birşeyin varolduğudur.

    "akıl" ya da "zeka" böylesi birşeyin sonucudur: nitelendirir ancak nitelendirdiği şeyin varlığı "kişilerin davranış kalıplarında" ortaya çıkar. kişinin, BELİRLENMİŞ HERHANGİ birşey karşısında aldığı tavra/tutuma bakarak "cisimleştirilir." bu "cisimleştirme" doğal olarak bilimsel çalışmalara da yansır. (bu konuda epey bilimsel çalışma vardır @really. yanılmıyorsam, çiğdem kağıtçıbaşı'nın "sosyal psikoloji" kitabında laboratuvar deneylerinin örneklerini bulabilirsin. yine L. Althusser'in kitaplarında "soyut gibi görünen şeylerin, öznelerde nasıl somutlaştığını ve bunun yansımalarını" bulabilirsin. Lacan'da ise bu tartışmaların daha genişi vardır. kuşkusuz, bu tartışmaların/deneylerin hiçbiri zeka= falanca, ya da akıl= filanca şeklinde değildir. ancak bu tartışmaya çok geniş kaynak niteliğindedir. dediğim gibi, kitaplarım şu an yanımda değil. örnekleri aktaramıyorum.)

    dolayısıyla, zeka veya akıl denirken, heriki "nitelendirme" farklı alanların nitelemeleridir. bu bir evdir, bu da çam ağacıdır gibi... yukarıda bu farklılıkları açıklamaya (kendimce) çalıştım. ne kadar doğru ifade edebildim, tabi ki o tartışılır...


    itiraz noktanıza gelince: işte o, işin en çıkılmaz yanıdır. üniversitede, sosyal psikoloji dersine gelen öğretim üyesine şunu sormuştum: "psikolojik yaklaşım dediğiniz tüm bu yaklaşımlar ve sonuçlarıyla, herhangi bir papazın, diyelim ki bir kilisede günah çıkaran insana yaklaşımının arasında ne fark vardır? SONUÇLAR AÇISINDAN baktığınızda, psikolojik yaklaşımlar ve yapılan tüm çalışmalar, psikolojinin "bilimsel niteliğini" tartışılır kılmıyor mu?

    aldığım yanıt "evet kılıyor"du, ki ben de hala onu düşünüyorum. ancak, son yıllarda yapılan genetik çalışmalar, vücut kimyası çalışmaları ve bunların çalışma alanlarının net ve kanıtlanabilir alan oluşu, yeni bir boyut katabilir. belki de katmıştır, ben bilmiyorum...

    tabi bunun etik boyutu da başka bir tartışma konusudur.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi narada -- 1 Ağustos 2007; 22:43:26 >




  • tamam, her akıllı zeki olmayabilir,her zeki de akıllı olmayabilir.
    akıl eğer bilgi birikimi ise bu doğru olabilir.birisi çok bilgilidir ama saftır.çabuk kandırırsın.
    diğeri bilgisizdir ama uyanıktır.fiziksel beyindeki bağlantıları farklı çalışıyordur bir çok sebepten dolayı.
    dini kaynakta inananlar akıllıdır demek istiyor.inanmayan akılsızdır diyor.
    şunumu demek istiyor;
    size zekayı verdik,yoluda gösterdik.zekanı(fiziksel beyin) kullan bu yola gir ,buna rağmen inanmayıp yanmayı göze alıyorsan akılsızsın.
    bir olay için tanımlama yapılıyor sanırım.
  • @Really,

    Aradığınızı bulamayabilirsiniz.
    O da sizin bileceğiniz bir iş değil mi?

    Siz burada teknik bir ayrım söz konusu değildir dediniz.

    Ben ise bu kelimelerin teknik olarak denk anlamda ve mahiyette kullanılmadığını izah ettim.
    Kendimce birkaç da kaynak sundum.

    Bu arada sorduğunuz her şeye oldukça açık ve de basit cevaplar verdim.

    Ben sert bir üslup sahibi olmanızdan rahatsızlık hissetmemiştim.

    Aksine ben ciddi olarak kendimi ifade ederken sizin puro içen ya da gözlük takan gülücükler kullanmanız benimle ve de görüşlerimle inceden alay ettiğinizi düşündürdü.

    Mazlum edebiyatı da yapmıyorum sizi kötü olarak da görmüyorum.


    quote:

    Orjinalden alıntı: Really

    Akıl, bilimsel bir olgu değil, bir imgedir. Tıpkı öfke, mutluluk gibi soyut bir kavramdır. Ve esnek anlamlı bir sözcüktür, kişiden kişiye tanımı değişebilir. Bu durumda zeka ve aklı karşılaştırıp kesin bir sonuca ulaşmak mümkün değildir. Çünkü birçok farklı sonuca ulaşılır, ve gerçekliği deneylerle kanıtlanamaz.



    quote:

    Orjinalden alıntı: Really

    Kesinlikle. Teknik bir ayrım söz konusu değil. Zaten sanırım farklı dillerden gelen sözcükler.
    ...



    quote:

    Orjinalden alıntı: Really
    Ben farklı anlamlara gelmiyorlar demedim. Arada bilimsel bir fark yok dedim.
    ...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ömer -- 1 Ağustos 2007; 22:59:11 >




  • quote:

    Orjinalden alıntı: narada
    ...
    akıl'a gelince.

    akıl ise, zekadan daha durgun, daha ayrıntılı, süreç/sonuç açısından daha farklı işler. akıl, bir eskilerin deyişiyle, "muhakeme kabiliyeti"dir. olaylara/düşüncelere/ortama "uyumu" değil, bunların algılanması, algıda muhakeme edilmesi ve bu muhakemenin sonucunda bir yargıya varılması sözkonusudur. ortamın gerekliliklerine "uyum"u değil, ortamın tartışılıp kabul ya da reddedişini getirir.

    bu "muhakeme" (kavrama, kavradıklarını önceki bilgileriyle birleştirme, birleştirdiklerini yeniden değerlendirme) yeteneği, daha çok "öğrenilebilir" bir süreçtir. daha doğru bir ifadeyle, düşünme ve düşünme biçimiyle doğrudan ilintilidir. hani şu çok kullanıla gelen, "mühendis aklı" (net sonuçlara, net yargılarla ulaşma), "matematikçi aklı (önermeler ve karşı önermeler şeklinde sürekli genişleyerek düşünme)", "bilgisayarcı aklı (0-1 lerle basamaklayarak muhakeme) gibi.

    ...


    Yararlı olabilir;

    http://www.nationalgeographic.com.tr/ngm/konu.asp?Konu=1&Yil=05&Ay=03




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.