Şimdi Ara

Abdülhamid Han Havalimanı (6. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
150
Cevap
0
Favori
1.772
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
23 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sabri havalimanı olsun bence. Hem kolay akılda kalır yabancılarda zorluk çekmez. Hemde Abdülhamid'den daha çok faydası oldu bu ülkeye. En azından güldürdü insanları, ıkındı falan uçamadı ama en azından denedi.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 88mph

    Sabri havalimanı olsun bence. Hem kolay akılda kalır yabancılarda zorluk çekmez. Hemde Abdülhamid'den daha çok faydası oldu bu ülkeye. En azından güldürdü insanları, ıkındı falan uçamadı ama en azından denedi.
    Kesinlikle katılıyorum.
    Yalnız Sabri değil,Sabri Bey Havalimanı olsun.ya da Sultan Sabri Han da olabilir.Çünkü değerli bir şahsiyet kendisi.

    Abdülhamid Han Havalimanı




  • .



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi RustyCohle -- 13 Ocak 2021; 18:52:4 >
    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • 33 yıl iktidarda kalıp, hep mi yenilir ve hezimete uğrar bir insan. Bu kadar pasif ve başarısız bir hükümdar Türk tarihinde yoktur... Dizi izleyip de gerçeği ordaki gibi sanan kekolar gidip gerçekleri gerçek kaynaklardan okusunlar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Vecihi Hürkuş çok daha anlamlı ve toplumun büyük kesiminden onay alacak bir isimdi bence.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bence Vecihi Hürkuş olmalıydı!

    Bu ülke bu yüzden bir bok olmayacak.
  • Malum kesim çıldırmaya başlamış

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Abdulhamid için ne zaman başarısız desen toprakları kaybetti desen bir tane eleman geliyor "AMA YOL YAPTI DEMİRYOLU YAPTI" diyor. Dinleri imanları inşaat olduğu için normaldir Abdülhamid'in en büyük padişah olması.
  • Deli İbrahim havaalanı olsun. Neticede o da padişah.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: RustyCohle

    .
    Yeşil ve kızıl tehlikeye karşı beni sürekli göreceksin burada.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bir tane bile kayda değer başarısı olmayan, aksine başarısızlıkları ve tutarsızlıkları ile nam salmış, silik bir padişah ismi nedendir? Komik...
    Sırf Atatürk Havalimanı adını kaldırmak için bu kadar takla gerçekten komik. Hoş ismini zikredemedikleri adamın arkasından anca bir tarafları yemediği için isim vermeden iki ayyaş diyebilenler ülkesi... Sözde delikanlılar, yersen...
  • Vecihi ismi verilse de vefa borcumuzu ödesek o adama keşke

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Vecihi ismi verilse de vefa borcumuzu ödesek o adama keşke

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: muhammedduman

    Vecihi ismi verilse de vefa borcumuzu ödesek o adama keşke
    Onun adı sadece seçimlerde malzeme için kullanılır.

    Büyük komutanlarımızdan olan Kazım Karabekir'in "Hayatım" kitabında the second abdülhamit;

    Başçavuş Nişanı
    Ben nişan takmıyordum. Tabiatımda gururlanmak ve caka satmak gibi tuhaflıklar yok. Fransızca dan imtihanla sarı şerit mükâfatını da kazandığım halde hiçbirini takmıyordum. Arkadaşlar behemehal takmaklığımı ısrar ederlerdi ve benim başçavuşluğu bırakmayacağımdan emin olduklarını söylerlerdi.
    Ben bunu da düşünmüyordum. Yandık, kül olduk da ben nişanlar takıp eve caka mı satayım, diyordum. Kiraya verecek fazla paramız yoktu, bunun için kederliydim. Rüşdiye sınıflarından beri biriktirdiğim on altın kadar paramı anneme harcetmesi için vermiştim. O da müthiş tasarrufla para biriktiriyordu. Bütün düşüncemiz arsamıza iki odalı bir şey yaptırmaktı. Bu kira bizi sarsıyor diyordu.
    Bu sırada bir emir de çıkmaz mı: Çavuşlar mecburi nişan dikecekler... Zorla bu işi yaptım. Sol kolumun üst kısmına dört kırmızı, bir de sarı şerit diktirdim. Ne tuhaf, sol kolumun sallanmasını unuttum. Çok utanıyordum. Eve gelince annem görmeden ceketimi çıkardım, bir tarafa koydum.
    Bir aralık nasılsa annem bunu görmüş. “Bu nedir?” diye sordu. İşi anlattım: Dört kırmızı başçavuş, Fransızca konuştuğuma alamet de bir sarı dedim. Pek sevindi ve bana dualar etti. Ceketi giydirdi, bir de öyle seyretti ve beni sevdi, okşadı...
    “Şimdiye kadar neden takmıyordun?” dedi. Onu böyle memnun görünce dedim ki: “İstersen kitabetten de bir sarı sırma verirlermiş, bunu da almaya çalışırım.” Fakat az daha işim berbat olacaktı. Evvela şiire merakım yoktu. Zaten dersimizde bu yoktu. Yazılarım fazla tashih görmezdi. Esasen zabit olan hocamızın da edebiyatta pek kuvveti yoktu. Ben Fransızca'dan ufak parçalar tercümeye başladım ve “Çoban ile Kral” diye tercüme ettiğim bir parçayı haftalık Çocuklar gazetesine gönderdim. Gazete bunu basmış. Bu gazetenin bilmecesini de halletmiş göndermiştim. Altı aylık abone mükâfat vermişler, yine sevindim. Gazeteden birkaç nüsha aldım, okuyan beni tebrik ediyordu. Hocamıza da bir nüsha verdim. “Eh artık sarı sırmalı şeridi hak ettim” diyordum. Bu şerit kola dolambaç takılırmış. Bir taraftan da utanıyordum.
    Ertesi günü şerit yerine, “bir daha gazetelere bu kabil şeyler yazarsam istikbalimin tehlikede olduğunu” bir zabitimiz bana ihtar etmez mi!.. Makalenin mevzuu tehlikeliymiş. Kralın biri çobanla görüşüyor, neticede kavalını üfleyerek koyunlarının samimi muhiti içinde gezip kâinatın hava ve güzel manzaralarının sahibi imiş gibi serbestçe çekilip gitmesini gören kral seyrediyor, bu ikisinden hangisi bahtiyar diye netice var.
    Eyvah, dedim. Fransızca imtihanında da mümeyyiz zabitler “La patrie, Liberté”(sırasıyla "Vatan ve Özgürlük" anlamında bu iki kelime) gibi kelimelerin Türkçesini yazmayın diye ihtar etmezler mi... Hay Allah kahretsin, dedim. Şu Sultan Hamid ’in ne müstebit adam olduğunu şimdi ben de anladım. Ah şu İttihat ve Terakki Cemiyeti ne zaman bu işi becerebilecek, düşündüm ve onlara dua ettim.

    -----------------------

    Rus Konsolosunun Katli
    Manastır havalisi ehemmiyet kazanınca biraderin taburu da merkeze getirilmiş. Rus konsolosu aksi ve müthiş Türk düşmanı bir adammış. Biraderin anlattığına göre Kışla Caddesi ’ndeki bir gazinoda arkadaşlarıyla bilardo oynarken kışlaların karşısındaki Nüzhetiye Karakolu’ndan birkaç el silah sesi gelmiş.
    Oraya koşmuşlar ve konsolosun yerde yattığını görmüşler. Hadise şöyle olmuş: Topçu kışlasının karşısında bir jandarma karakolu var. Adı Nüzhetiye Karakolu... Yanında piyade kışlasının (Kırmızı Kışla), karşısına da Nüzhetiye belediye bahçesi düşer... Konsolos bu tarafa her zaman gezmeye çıkarmış. Bugün de kavasıyla beraber karakolun önünden geçer. Nöbetçi selam durmamış diye kızmış.
    Nöbetçinin yanına giderek, “Ben Rus konsolosuyum. Neden bana selam durmadın?” demiş. Nöbetçi, “Tanımadım konsolos olduğunu” demiş. Konsolos “Kavası da görmedin mi,” diyerek kamçısıyla ve tokatla dövmüş. Sonra “Beni iyi tanırsın, size böylesi lâyık alçak Türkler!..” diye edepsizliğe başlamış ve yoluna devam etmiş.
    Birkaç adım ayrılınca mehmetçik silahını konsolosa çevirmiş, “Türk neferi de kendini döven Rus konsolosuna böyle tanıtır...” diyerek herifi vurmuş. Konsolos ve kavas ağaçların arkasına kaçarak yalvarmaya başlamışlarsa da konsolos aldığı yaradan yıkılmış, can vermiş.

    --------------------------------

    Yıldız ’da Bomba Patladı
    8 Temmuz 1321 (21 Temmuz 1905) Cuma günü selamlık esnasında Yıldız ’da müthiş bir infilak olmuş. Mektepteki arkadaşlar mektebin bile sarsıldığını söylediler. Ben Sarıyer ’de ağabeyim Hamdi Bey ’e misafir gitmiştim. Akşamüstü mektebe gelirken vapurda haremağalarının biri birine korku ve telaşla anlattıkları şeylerden, bir hadise olduğunu anlamıştım.
    23 insan ölmüş, 58 ’i de yaralanmış. Akşam mektepte epeyce havadis toplandı. Kimi yaralıları, kimi ölülerin naklini görmüş. Günlerce bu infilak sohbetlere zemin oldu. Beni müteessir eden şey ortada ne bir Türk varlığı ne de Abdülhamid ’de salâha doğru bir halin görülmemesi idi. Ahvâl aynıydı. Tazyik azalmıyor, çoğalıyordu.

    Bomba Nasıl Atılmış?
    Hadise faillerinden biri yakalandı. Belçikalı imiş. Bunun adliyedeki mahkemesi serbest oldu. Merak ettim, gittim dinledim. Ermeniler bu komite ve infilak işlerinde mahir olan Edoward Joris namındaki Belçikalıyı da içlerine almışlar.
    Bu adam Singer fabrikası memurlarındanmış. Bu adamın karısı da faal bir rol oynamış. Viyana ’dan şık, lastik tekerlekli bir fayton getirmişler. Arabacının oturacağı yere müthiş mevadd-ı iştialiyeyi demir sandık içerisinde yerleştirmişler.
    Şayia şu idi: Bir İslam saf arabacıyı da bulmuşlar. Selamlık resminin fotoğrafını alacaklarını, bunun için basılması lâzım gelen düğmeyi de öğretmişler. Resimde kendileri de bulunmak istediklerinden bunu da söyleyerek zavallı saf arabacıyı aldatmışlar. Hamidiye Camii ’nin saat kulesi yakınında arabacı tayin olunan zamandaki Sultan Hamid Camii ’nden çıkmış olacaktı. Düğmeye basmış ve araba da, arabacı da, yakınındaki insanlar da parça parça havaya uçmuş.
    Markalı bir lastik parçası arabanın Viyana ’daki fabrika markasını meydana çıkarmış. Oradan bu arabanın resmini ve alanların isimlerini, İstanbul gümrüğünden kimlerin çıkardığını bularak iş meydana çıkmış.
    Belçikalı, zayıf, kısa boylu bir adam. İsticvap esnasında ara sıra ufak şişe de bir ilaç kokluyor. Hakikat tamamen ortaya çıktı.[53] Rusya ’dan gelen birkaç Ermeni Joris ’in evinde hazırlamışlar. Birkaç yerli Ermeni de yardım etmiş. İdama mahkûm olan bu adamı Sultan Hamid affetmiş, ihsan vermiş ve Avrupa ’da aleyhindeki cereyanlar ve suikastlardan haber vermek üzere maaşlı hafiye yapmış.
    Koca Sultan, bu işleri bir gün senin öz Türk milletin de yapacak ve sen onların elinden yakanı kurtaramayacaksın. Eğer aklın eriyorsa fikirleri boğma, onlara yol ver ve hürmet et. Muhitini saran cahil veya riyakâr, murdar ahlaklı insanları dağıt da Avrupa hükümdarları gibi milletini saadete götür. Sen de milletinin sevgisi arasında mesut yaşa. Fakat yazık ki daha ismini bile zor yazabilecek derecede irfanın var.
    Etrafındaki yüzlerce halayıkların şehvet halkası içindeyse bunu bütün hanedanın gibi tereddi etmişsin. Mithat Paşa gibi bir veziri, Mahmut Paşa gibi bir damadı boğduran, en namuslu, hamiyetli ve malumatlı insanları zindanlarda, menfalarda çürüten, muhitini hafiye ağları içinde kuklaya çeviren insandan ne beklenir. Dün İttihat ve Terakki ’yi de boğdun. Mithat Paşa ’nın Jön Türkleri gibi onların da mahvolduğuna belki kailsin. Fakat fikirler ölmüyor, birbirine zincirleniyor. Muhakkak her müstebit gibi fikirler arasında sen de boğulacaksın. Makedonya isyanları, Ermeni kıyamları belki senin için tehlikeli değildir; fakat kork milletinden... Bakalım bunu ne zaman göreceksin.[54]
    Bu hasbıhalleri mahkemede kendi kendime yaptığım gibi ağabeyime de, “Sıra artık Türklere geldi. Bir kere üçüncü orduya kapağı atabilsem” diye kararlarımı anlattım. “Orada istediğini yaparsın, burada ağzını açma” diye yeniden emir aldım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-AB1E07F87 -- 10 Eylül 2018; 16:26:30 >




  • Osmanlı’nın en overrated padişahlarından birinin mi ismini vereceklermiş ?



    2. Mahmut yerine bu padişahı meşhur ettiler ülkede. Şaşılacak durum yahu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • ICreativee kullanıcısına yanıt
    Evet çok ağırlık yaptı bende hayrına dağıttım

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Almanya 3. Hava Limanını kıskandığı için Kıskanç Almanya Hava Limanı ismi verilmeli bence.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • zorunamı gitti isim gayet güzel yerinde bir karar olmuş gerçekse tabi.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • müdür727 M kullanıcısına yanıt
    Yalnızca Berlin Antlaşması'na baksan bile dünya kadar toprağın gittiğini görürdün.
  • 
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.