Zenginleşmek için, kafaları değişmemiz lazım

İnsan nasıl düşüncelere ve inançlara sahipse, ona uygun bir kaderi oluyor.

'Mandıra Filozofu' filmini bir çoğumuz izlemiştir. Orada baş roldeki Müfit Can Saçıntı, kendi felsefesine göre çalışmayı gereksiz buluyor ve sorguluyor. "Neden çalışayım?" diyor. "Çünkü para kazanacaksın ihtiyaçlarını karşılayacaksın, emekli olup rahat bir hayat yaşayacaksın" diyorlar. O da diyor ki zaten kümesten yumurtayı, dalından domatesi alıp yediğini ve aç kalmadığını, emekli olup rahat etmek için, o kadar çalışmaya ne gerek olduğunu, zaten şimdiden rahat olduğunu savunuyor. Öyle bir mantık kuruyor ki, tamamen haklı görünüyor.

Günümüz kapitalist düzeninde ise insanlara şu öğretiliyor. Okula git, oku. Çok çalış, kazan, harca. Paran yetmezse kredi al, geleceğini de borçlandır, çok çalış öde. Genel mantık yapısı bu. İşte bu mantık yapısı sisteme köleler yetiştirmeye yönelik bir anlayış. Bu düşünce döngüsü insanları beş parasız köleler olmaya itiyor. Bu döngünün dışında bir hayat sürmek, aykırılık olarak algılanıyor. Halbuki dünyanın en zengin 10 kişisi içinde üniversite mezunu yok.

Okumak ve bilgi sahibi olmak elbette iyi. Ama yukarıda bahsettiğim döngüye kapılmamak lazım. Sonuçta kendi işini kurmak lazım. Tıpkı ABD'de yaşayan ve forumda bilinen İdris Usta'nın önerdiği gibi: "Kendi işini kur".

Bu sebeple döngü şöyle olmalı. Oku; öğren; kibir yapma, sor bilgilen. Çalış, tasarruf et, gelir getiren yatırımlar yap. Harcamanı kıs ve önce gelir getiren yatırımlarını artır. Önce lüksüne harcama, her sene telefon değiştirme mesela. Tasarruf et. Sonunda gelir getiren yatırımların öyle düzeye gelecek ki, işinden gelenden birkaç kat fazlaya çıkacak. Bu noktada ya da hatta daha öncesinde ya kendi işini kur ve geliştir. Yatırım ve gelir kalemlerin farklı sepetlere dağılmış olsun. Gelir getiren yatırımların artık hem seni geçindirecek hem de birikerek yeni gelir yatırımlarını da getirecektir. Lüksüne harcayacaksan bu noktadan sonra harcamaya başla.

Çünkü günümüzdeki 'çalış, kazan, harca' anlayışında, ne kadar kazanılsa, harcamaya gider, çünkü gelir getiren yatırımlara yönelme anlayışı yoktur. Yatırımların harcamasının getirisinden fazla olmaması önemlidir. Mesela otomobil, götürüsü olan bir yatırımdır. özellikle de ülkemizde böyle. Çok yatırım gelirin olup, diyelim bir yat almak da öyle. İyi kira geliri olmayan gayrımenkul de paranın fırsat maliyetinden edebilir bizi.

İşte dünyanın en zenginleri bu tipte anlayışların takipçisi oldukları için o haldeler. Bir de parayı iyi yönetebildikleri için durumları böyle. Parayı iyi yönetemeyen, piyangodan büyük ikramiyeyi kazanıp, iki sene sonra yine beş parasız kalan fakirler gibi olur. Parayı iyi yönetebilen kişi ise, gelir getiren yatırımlar yapar.

İşte toplumumuz bu bilgilere sahip değil. Aileden ve çevreden; oku, çalış, kazan, harca mantalitesini öğreniyorlar. Bu sebeple de toplumumuzda zenginler az. Düzelmesi için de kafalar değişmesi lazımken, değişim gerçekleşmiyor. Şimdi anladık mı mesela yahudiler neden çokça zengin çıkarıyor? Mantaliteleri sayesinde.

(Alıntı değildir, şu an spontane olarak yazdım.)

bunu okuyacağıma fakir olurum daha iyi kusura bakma

konfor alanından çıkıp risk almak almak zenginliğe giden ilk adım.

ben dahil çoğu kişi bu konfor alanını terk edemiyoruz.

para için çalışma, paran senin için çalışsın.

felsefesini benimsemek de zenginliğe giden ikinci yol.

Çoğumuzun bilmediği bir şey var. kafasını değiştirmeyenin, yani hayata bakış açısını ve düşünce kalıplarını düzeltmeyenin kaderi de değişmez. Bulundukları yere ait kafa yapısındaki algıyla şöyle zanneden çoktur: "Sıfırdan zengin olanların şansları yaver gitti." Yok kesinlikle öyle bir şey. Finansal zekası olmayana 10 milyon dolar versen, parayı koruyamaz ve kaybeder.

Ayrıca şu da var. Belirli altyapısı olmayan kişiler başlık yazısını okuyamaz ya da okusa da anlayamaz.