Bildirim
VAHDETTİN KAHRAMANDIR (!) (11. sayfa)
Daha Fazla 
Bu Konudaki Kullanıcılar:
Daha Az 

1 Misafir - 1 Masaüstü

Giriş
Mesaj
-
-
quote:
Orijinalden alıntı: zeus_1907
yıllarca birileri osmanlıyı çağ dışı padişahları vatan haini vahdettini şeytan ilan etti
ilkokul kitaplarına çocuklara yalanlar ezberletildi.
o kitaplarda, mustafa kemal canını kurtarmak için istanbuldan gizlice kaçtı kırık dökük bir tekneyle samsuna gitti diyordu
ama işin aslı, döneme göre lüks olan bandırma yatıyla 50 kişilik bir ekiple yanında vahdettinin özel doktoru ve aşçısıyla,doğunun padişahı sayılacak ileri seviye yetkilerle gittiğidir.
ingiliz esiri bir padişah bir istanbul hükümeti bir de mücalede grubu var, mustafa kemalin işgale karşı tavrı biliniyor istanbuldan göndermek istiyorlar ama nedense geniş yetkilerle gönderliyor..
not. vahdettin boğaza bakıp ingiliz gemilerini kastederek "eğer bu gemilerin gitmesi için cumhuriyet gelecekse gelsin" demiştir.
bu tarihi ve bu insanları öcü göstermenin fayda değil zarar verdiği artık yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı.
sana öğretilen masalları iyi ezberlemişsin.
Mustafa Kemal, canını kurtarma çabasındaydı bu doğru; zira Rauf Orbay samsun'a gidişten önce Mustafa Kemal'e, ingilizlerin gemiyi batıracağına dair duyumlar aldığını söylemiştir. kıyıları takip etme emri bu sebeptendir.
döneme göre lüks dediğin yat, ne yattır ne de bilindik bir yolcu vapuru. glasgow'da 40 yıl önce imal edilmiş bir kargo ağırlıklı yük+yolcu gemisidr.
gemi daha önce 1 veya 2 kez kaza nedeniyle batma durumuna gelmiş ve onarılmıştır, bir tanesi ingiliz denizaltısı ile yaşadığı kazadır.
hani çok löküs YAT, çok değil yalnızca 5 yıl sonra hizmetten ayrılıp hurda olarak parçalanmıştır. löküs yatı bu şekilde parçalamak da hangi malın fikriyse, hiç.
ayrıca 40 yaşındaki bir gemi lüks değildir. özellikle osmanlı'nın son 40 yılında gemilerin lüks olarak anılması gibi bir durum söz konusu bile olamaz, zira abdülhamit badiresi geçirmiştir osmanlı denizciliği, amiral gemileri bile haliç'i geçmeden kazanları patlar haldeydi.
Mustafa Kemal ile beraber de 18 adet asker vardır. dün 620 çok değerli osmanlı idarecisi diyen biri vardı konu dışı'nda, ona nazaran yine iyisin.
Mustafa Kemal'in yetkilerinin geniş olmasının da bir şey ifade etmez, zira daha önceden general allenki onu 6. ordu komutanlığına getirtmek ister, ancak Mustafa Kemal reddeder. samsun'a çıktığı anda elinde olan yetkilerin bir manası yoktur, zira elde ne kuvvet ne de idare vardır. karabekir'in elindeki kolordudan başka bir kuvvet kalmamıştır.
Mustafa Kemal'in işgale karşı bakışı derken, bilmediğin şeyler var. Dönemin siyasi eğilimi, savaş mesullerini, ittihatçıları cezalandırmak yönündedir. Mustafa Kemal de ordudaki şöhreti, savaşa girilmesine karşı çıkışı ve son günlerine kadar enver-talat paşaları tenkit edişi nedeniyle, düşman olarak görülmeyen, kendi saflarına çekilebilir ancak yine de tehlikeli olabilecek biri olarak görülmektedir.
italyanlar da, istanbul'da geçirdiği 6 ay içinde kendisine bazı görevler teklif etmiştir ki bunu milli mücadeleci birine yapmazlar.
yaptığı görüşmeler de tamamiyle gizlidir. yani kendisi istanbul'da aleni bir işgal karşıtı, milli mücadele yanlısı olarak bilinmez.
tarihi yazanlar yeterince objektif ve tüm verileri kullanarak değerlendiriyor merak etme.
-
quote:
Orijinalden alıntı: zeus_1907
yıllarca birileri osmanlıyı çağ dışı padişahları vatan haini vahdettini şeytan ilan etti
ilkokul kitaplarına çocuklara yalanlar ezberletildi.
o kitaplarda, mustafa kemal canını kurtarmak için istanbuldan gizlice kaçtı kırık dökük bir tekneyle samsuna gitti diyordu
ama işin aslı, döneme göre lüks olan bandırma yatıyla 50 kişilik bir ekiple yanında vahdettinin özel doktoru ve aşçısıyla,doğunun padişahı sayılacak ileri seviye yetkilerle gittiğidir.
ingiliz esiri bir padişah bir istanbul hükümeti bir de mücalede grubu var, mustafa kemalin işgale karşı tavrı biliniyor istanbuldan göndermek istiyorlar ama nedense geniş yetkilerle gönderliyor..
not. vahdettin boğaza bakıp ingiliz gemilerini kastederek "eğer bu gemilerin gitmesi için cumhuriyet gelecekse gelsin" demiştir.
bu tarihi ve bu insanları öcü göstermenin fayda değil zarar verdiği artık yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı.
Ben yazcaktım ama Hashus gerekli cevabı vermiş.Yavaş atın.Artık tarihin tozlu sayfalarına girmiş olan osmanlıyı ve anlayışını savunmayın.Utanmasanız ülkeden düşmanı osmanlı hanedanı defetti diyeceksiniz.
-
quote:
Orijinalden alıntı: hashus1099
quote:
Orijinalden alıntı: zeus_1907
yıllarca birileri osmanlıyı çağ dışı padişahları vatan haini vahdettini şeytan ilan etti
ilkokul kitaplarına çocuklara yalanlar ezberletildi.
o kitaplarda, mustafa kemal canını kurtarmak için istanbuldan gizlice kaçtı kırık dökük bir tekneyle samsuna gitti diyordu
ama işin aslı, döneme göre lüks olan bandırma yatıyla 50 kişilik bir ekiple yanında vahdettinin özel doktoru ve aşçısıyla,doğunun padişahı sayılacak ileri seviye yetkilerle gittiğidir.
ingiliz esiri bir padişah bir istanbul hükümeti bir de mücalede grubu var, mustafa kemalin işgale karşı tavrı biliniyor istanbuldan göndermek istiyorlar ama nedense geniş yetkilerle gönderliyor..
not. vahdettin boğaza bakıp ingiliz gemilerini kastederek "eğer bu gemilerin gitmesi için cumhuriyet gelecekse gelsin" demiştir.
bu tarihi ve bu insanları öcü göstermenin fayda değil zarar verdiği artık yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı.
sana öğretilen masalları iyi ezberlemişsin.
Mustafa Kemal, canını kurtarma çabasındaydı bu doğru; zira Rauf Orbay samsun'a gidişten önce Mustafa Kemal'e, ingilizlerin gemiyi batıracağına dair duyumlar aldığını söylemiştir. kıyıları takip etme emri bu sebeptendir.
döneme göre lüks dediğin yat, ne yattır ne de bilindik bir yolcu vapuru. glasgow'da 40 yıl önce imal edilmiş bir kargo ağırlıklı yük+yolcu gemisidr.
gemi daha önce 1 veya 2 kez kaza nedeniyle batma durumuna gelmiş ve onarılmıştır, bir tanesi ingiliz denizaltısı ile yaşadığı kazadır.
hani çok löküs YAT, çok değil yalnızca 5 yıl sonra hizmetten ayrılıp hurda olarak parçalanmıştır. löküs yatı bu şekilde parçalamak da hangi malın fikriyse, hiç.
ayrıca 40 yaşındaki bir gemi lüks değildir. özellikle osmanlı'nın son 40 yılında gemilerin lüks olarak anılması gibi bir durum söz konusu bile olamaz, zira abdülhamit badiresi geçirmiştir osmanlı denizciliği, amiral gemileri bile haliç'i geçmeden kazanları patlar haldeydi.
Mustafa Kemal ile beraber de 18 adet asker vardır. dün 620 çok değerli osmanlı idarecisi diyen biri vardı konu dışı'nda, ona nazaran yine iyisin.
Mustafa Kemal'in yetkilerinin geniş olmasının da bir şey ifade etmez, zira daha önceden general allenki onu 6. ordu komutanlığına getirtmek ister, ancak Mustafa Kemal reddeder. samsun'a çıktığı anda elinde olan yetkilerin bir manası yoktur, zira elde ne kuvvet ne de idare vardır. karabekir'in elindeki kolordudan başka bir kuvvet kalmamıştır.
Mustafa Kemal'in işgale karşı bakışı derken, bilmediğin şeyler var. Dönemin siyasi eğilimi, savaş mesullerini, ittihatçıları cezalandırmak yönündedir. Mustafa Kemal de ordudaki şöhreti, savaşa girilmesine karşı çıkışı ve son günlerine kadar enver-talat paşaları tenkit edişi nedeniyle, düşman olarak görülmeyen, kendi saflarına çekilebilir ancak yine de tehlikeli olabilecek biri olarak görülmektedir.
italyanlar da, istanbul'da geçirdiği 6 ay içinde kendisine bazı görevler teklif etmiştir ki bunu milli mücadeleci birine yapmazlar.
yaptığı görüşmeler de tamamiyle gizlidir. yani kendisi istanbul'da aleni bir işgal karşıtı, milli mücadele yanlısı olarak bilinmez.
tarihi yazanlar yeterince objektif ve tüm verileri kullanarak değerlendiriyor merak etme.
dönemine göre lüks demiştim, ki o savaş ortamı için evet lükstür.
gemidekilerin hizmetine verilen padişahın doktoru ve aşçısı konusunda cevap göremedim,geminin kaptanı yalan mı söylüyor?
veya o göreve gidecekler listesine mustafa kemal ismini ekletenin vahdettin olduğu yalan mı?
işgal altındaki bir şehirden bunca yetki alarak çıkan birini ingilizler neden denizde batırmak istesinler,onlardan habersiz kuş uçamazken bu yetkiler nasıl verildi,göreve nasıl çıktı,gizli gidecek adama dev gibi bir gemi neden verilir.
yetkileri nasıl önemsiz oluyor? doğudaki tüm askerler,valiler,memurlar ona bağlı durumda,ona uymak zorunda,bu nasıl bir boş yetki oluyor? manası olmayan yetkiler neden verilmiş,ingilizler veya padişah yada hükümet onu ne amaçla samsuna göndermiş sence?
ayrıca doğrusu 18 adet değil 18 kişi.
-
quote:
Orijinalden alıntı: zeus_1907
quote:
Orijinalden alıntı: hashus1099
quote:
Orijinalden alıntı: zeus_1907
yıllarca birileri osmanlıyı çağ dışı padişahları vatan haini vahdettini şeytan ilan etti
ilkokul kitaplarına çocuklara yalanlar ezberletildi.
o kitaplarda, mustafa kemal canını kurtarmak için istanbuldan gizlice kaçtı kırık dökük bir tekneyle samsuna gitti diyordu
ama işin aslı, döneme göre lüks olan bandırma yatıyla 50 kişilik bir ekiple yanında vahdettinin özel doktoru ve aşçısıyla,doğunun padişahı sayılacak ileri seviye yetkilerle gittiğidir.
ingiliz esiri bir padişah bir istanbul hükümeti bir de mücalede grubu var, mustafa kemalin işgale karşı tavrı biliniyor istanbuldan göndermek istiyorlar ama nedense geniş yetkilerle gönderliyor..
not. vahdettin boğaza bakıp ingiliz gemilerini kastederek "eğer bu gemilerin gitmesi için cumhuriyet gelecekse gelsin" demiştir.
bu tarihi ve bu insanları öcü göstermenin fayda değil zarar verdiği artık yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı.
sana öğretilen masalları iyi ezberlemişsin.
Mustafa Kemal, canını kurtarma çabasındaydı bu doğru; zira Rauf Orbay samsun'a gidişten önce Mustafa Kemal'e, ingilizlerin gemiyi batıracağına dair duyumlar aldığını söylemiştir. kıyıları takip etme emri bu sebeptendir.
döneme göre lüks dediğin yat, ne yattır ne de bilindik bir yolcu vapuru. glasgow'da 40 yıl önce imal edilmiş bir kargo ağırlıklı yük+yolcu gemisidr.
gemi daha önce 1 veya 2 kez kaza nedeniyle batma durumuna gelmiş ve onarılmıştır, bir tanesi ingiliz denizaltısı ile yaşadığı kazadır.
hani çok löküs YAT, çok değil yalnızca 5 yıl sonra hizmetten ayrılıp hurda olarak parçalanmıştır. löküs yatı bu şekilde parçalamak da hangi malın fikriyse, hiç.
ayrıca 40 yaşındaki bir gemi lüks değildir. özellikle osmanlı'nın son 40 yılında gemilerin lüks olarak anılması gibi bir durum söz konusu bile olamaz, zira abdülhamit badiresi geçirmiştir osmanlı denizciliği, amiral gemileri bile haliç'i geçmeden kazanları patlar haldeydi.
Mustafa Kemal ile beraber de 18 adet asker vardır. dün 620 çok değerli osmanlı idarecisi diyen biri vardı konu dışı'nda, ona nazaran yine iyisin.
Mustafa Kemal'in yetkilerinin geniş olmasının da bir şey ifade etmez, zira daha önceden general allenki onu 6. ordu komutanlığına getirtmek ister, ancak Mustafa Kemal reddeder. samsun'a çıktığı anda elinde olan yetkilerin bir manası yoktur, zira elde ne kuvvet ne de idare vardır. karabekir'in elindeki kolordudan başka bir kuvvet kalmamıştır.
Mustafa Kemal'in işgale karşı bakışı derken, bilmediğin şeyler var. Dönemin siyasi eğilimi, savaş mesullerini, ittihatçıları cezalandırmak yönündedir. Mustafa Kemal de ordudaki şöhreti, savaşa girilmesine karşı çıkışı ve son günlerine kadar enver-talat paşaları tenkit edişi nedeniyle, düşman olarak görülmeyen, kendi saflarına çekilebilir ancak yine de tehlikeli olabilecek biri olarak görülmektedir.
italyanlar da, istanbul'da geçirdiği 6 ay içinde kendisine bazı görevler teklif etmiştir ki bunu milli mücadeleci birine yapmazlar.
yaptığı görüşmeler de tamamiyle gizlidir. yani kendisi istanbul'da aleni bir işgal karşıtı, milli mücadele yanlısı olarak bilinmez.
tarihi yazanlar yeterince objektif ve tüm verileri kullanarak değerlendiriyor merak etme.
dönemine göre lüks demiştim, ki o savaş ortamı için evet lükstür.
gemidekilerin hizmetine verilen padişahın doktoru ve aşçısı konusunda cevap göremedim,geminin kaptanı yalan mı söylüyor?
veya o göreve gidecekler listesine mustafa kemal ismini ekletenin vahdettin olduğu yalan mı?
işgal altındaki bir şehirden bunca yetki alarak çıkan birini ingilizler neden denizde batırmak istesinler,onlardan habersiz kuş uçamazken bu yetkiler nasıl verildi,göreve nasıl çıktı,gizli gidecek adama dev gibi bir gemi neden verilir.
yetkileri nasıl önemsiz oluyor? doğudaki tüm askerler,valiler,memurlar ona bağlı durumda,ona uymak zorunda,bu nasıl bir boş yetki oluyor? manası olmayan yetkiler neden verilmiş,ingilizler veya padişah yada hükümet onu ne amaçla samsuna göndermiş sence?
ayrıca doğrusu 18 adet değil 18 kişi.
yahu lafı dolandırma, daha köhnesi zaten hizmetten alınıyordu. o lüks dediğin gemi de zaten 4-5 yıl sonra hurdaya ayrıldı.
lüks yat diye insanların aklını bulandırıyorsunuz.
gemide hizmete verilen insanlar hakkında herhangi bir şey okumadım, herhangi bir önemi de yok, neyini cevaplayayım?
o göreve gidecekler listesi nedir allasen? sanki alelade bir emir eri eklenmiş gibi konuşuyorsun.
samsun bölgesinde ortaya çıkan karışıklıkla ilgili ordu müfettişliği dosyasını Atatürk'e gösterip "sadrazam paşa (damat ferit) ile görüştüm, sizi münasip gördük" diyen de harbiye nazırı şakir paşa'dır.
işgal altındaki şehirden çıkarken gemisinin neden batırılacağı rauf orbay ile bu söylentiyi duyduğu kişileri bağlar. ancak gemiyi bir süre kadar da bir ingiliz torpidobotu kovalamıştır.
ingilizler'in neden öldürmek istediğini ben bilemem, ancak Mustafa Kemal'in göreve gideceğini bildikleri gibi, şehirden gizli gidiş de söz konusu değildir. element uydurma boşuna.
okuduğunu ya anlamıyor, ya da çarpıtıyorsun. önemsiz yetkilere sahipti gibi bir şey demedim, yetkilerinin çok da bir önemi yoktu, çünkü ne bir idare, ne de bir kuvvet vardır komuta edilebilecek. zaten bu yetkileri de kısa süre içinde terk etmek zorunda kalacaktır.
ha bu yetkiyi verdiren istanbul'daki arkadaşlarının emeği çoktur. başta diyarbakırlı kazım paşa ve şakir paşa olmak üzere, fevzi paşa ve cevad çobanlı.
tabi sen onu samsun'a yollatanın, yetkilerini de hazırlayanın vahdettin olduğuna istediğin gibi inanabilirsin.
18 adet doğru kullanımdır.
"18 kişi asker" mı dersin, "18 adet asker" mi? Türkçe bilmediğini bu kadar belli etme istersen.
sonuç olarak, vahdettin'in senin bahsettiğin gibi kurtuluş savaşı mimarı olduğu yok. derdi ingiliz himayesi altında tahtını kurtarmak.
-
Samsun'a gidilmesi için ingilizlerin kontrol altında tuttuğu bir bölgeden ve onların onayı ile gönderilmesi gerekiyorken ,
açık bir tebliğ/belge ile gönderilmesi beklenmiyordur inşallah !
Savaş bölgelerine gönderilen bir çok sağlık görevlisi aslında subaydır , yardım yapılması istenen bölgeye gizlice bu şekilde gönderililir ,
resmi evrak beklemek yanlıştır. tarihi ve lojistik yönetimini bilmeyen ve ancak kurmayların anlayabileceği stratejilerin kullanılması gereken bir savaştan söz ediliyor,
milletin geleceği söz konusudur.
o günün şartlarında neler yaşandığı tam olarak bilinmiyor , fakat geçmişteki müslüman yöneticilerin her fırsatta hain olarak gösterilmesi hoş değil , yanlışlar olmuş olabilir,ihanet olduğunu kesin bilmeden konuşmak ve yazmak yakışmaz.
Eğer o dönemde İstanbul'daki temaslarından rahatsız olunsaydı , Samsuna değil Maltaya sürülürdü.. Samsun'a çıktıktan sonra Vahdettine gönderdiği telgrafı okumanızı tavsiye ederim, tarihi kesin olarak konuşmak mümkün değildir.
-
quote:
Orijinalden alıntı: hashus1099
quote:
Orijinalden alıntı: zeus_1907
quote:
Orijinalden alıntı: hashus1099
quote:
Orijinalden alıntı: zeus_1907
yıllarca birileri osmanlıyı çağ dışı padişahları vatan haini vahdettini şeytan ilan etti
ilkokul kitaplarına çocuklara yalanlar ezberletildi.
o kitaplarda, mustafa kemal canını kurtarmak için istanbuldan gizlice kaçtı kırık dökük bir tekneyle samsuna gitti diyordu
ama işin aslı, döneme göre lüks olan bandırma yatıyla 50 kişilik bir ekiple yanında vahdettinin özel doktoru ve aşçısıyla,doğunun padişahı sayılacak ileri seviye yetkilerle gittiğidir.
ingiliz esiri bir padişah bir istanbul hükümeti bir de mücalede grubu var, mustafa kemalin işgale karşı tavrı biliniyor istanbuldan göndermek istiyorlar ama nedense geniş yetkilerle gönderliyor..
not. vahdettin boğaza bakıp ingiliz gemilerini kastederek "eğer bu gemilerin gitmesi için cumhuriyet gelecekse gelsin" demiştir.
bu tarihi ve bu insanları öcü göstermenin fayda değil zarar verdiği artık yavaş yavaş anlaşılmaya başlandı.
sana öğretilen masalları iyi ezberlemişsin.
Mustafa Kemal, canını kurtarma çabasındaydı bu doğru; zira Rauf Orbay samsun'a gidişten önce Mustafa Kemal'e, ingilizlerin gemiyi batıracağına dair duyumlar aldığını söylemiştir. kıyıları takip etme emri bu sebeptendir.
döneme göre lüks dediğin yat, ne yattır ne de bilindik bir yolcu vapuru. glasgow'da 40 yıl önce imal edilmiş bir kargo ağırlıklı yük+yolcu gemisidr.
gemi daha önce 1 veya 2 kez kaza nedeniyle batma durumuna gelmiş ve onarılmıştır, bir tanesi ingiliz denizaltısı ile yaşadığı kazadır.
hani çok löküs YAT, çok değil yalnızca 5 yıl sonra hizmetten ayrılıp hurda olarak parçalanmıştır. löküs yatı bu şekilde parçalamak da hangi malın fikriyse, hiç.
ayrıca 40 yaşındaki bir gemi lüks değildir. özellikle osmanlı'nın son 40 yılında gemilerin lüks olarak anılması gibi bir durum söz konusu bile olamaz, zira abdülhamit badiresi geçirmiştir osmanlı denizciliği, amiral gemileri bile haliç'i geçmeden kazanları patlar haldeydi.
Mustafa Kemal ile beraber de 18 adet asker vardır. dün 620 çok değerli osmanlı idarecisi diyen biri vardı konu dışı'nda, ona nazaran yine iyisin.
Mustafa Kemal'in yetkilerinin geniş olmasının da bir şey ifade etmez, zira daha önceden general allenki onu 6. ordu komutanlığına getirtmek ister, ancak Mustafa Kemal reddeder. samsun'a çıktığı anda elinde olan yetkilerin bir manası yoktur, zira elde ne kuvvet ne de idare vardır. karabekir'in elindeki kolordudan başka bir kuvvet kalmamıştır.
Mustafa Kemal'in işgale karşı bakışı derken, bilmediğin şeyler var. Dönemin siyasi eğilimi, savaş mesullerini, ittihatçıları cezalandırmak yönündedir. Mustafa Kemal de ordudaki şöhreti, savaşa girilmesine karşı çıkışı ve son günlerine kadar enver-talat paşaları tenkit edişi nedeniyle, düşman olarak görülmeyen, kendi saflarına çekilebilir ancak yine de tehlikeli olabilecek biri olarak görülmektedir.
italyanlar da, istanbul'da geçirdiği 6 ay içinde kendisine bazı görevler teklif etmiştir ki bunu milli mücadeleci birine yapmazlar.
yaptığı görüşmeler de tamamiyle gizlidir. yani kendisi istanbul'da aleni bir işgal karşıtı, milli mücadele yanlısı olarak bilinmez.
tarihi yazanlar yeterince objektif ve tüm verileri kullanarak değerlendiriyor merak etme.
dönemine göre lüks demiştim, ki o savaş ortamı için evet lükstür.
gemidekilerin hizmetine verilen padişahın doktoru ve aşçısı konusunda cevap göremedim,geminin kaptanı yalan mı söylüyor?
veya o göreve gidecekler listesine mustafa kemal ismini ekletenin vahdettin olduğu yalan mı?
işgal altındaki bir şehirden bunca yetki alarak çıkan birini ingilizler neden denizde batırmak istesinler,onlardan habersiz kuş uçamazken bu yetkiler nasıl verildi,göreve nasıl çıktı,gizli gidecek adama dev gibi bir gemi neden verilir.
yetkileri nasıl önemsiz oluyor? doğudaki tüm askerler,valiler,memurlar ona bağlı durumda,ona uymak zorunda,bu nasıl bir boş yetki oluyor? manası olmayan yetkiler neden verilmiş,ingilizler veya padişah yada hükümet onu ne amaçla samsuna göndermiş sence?
ayrıca doğrusu 18 adet değil 18 kişi.
yahu lafı dolandırma, daha köhnesi zaten hizmetten alınıyordu. o lüks dediğin gemi de zaten 4-5 yıl sonra hurdaya ayrıldı.
lüks yat diye insanların aklını bulandırıyorsunuz.
gemide hizmete verilen insanlar hakkında herhangi bir şey okumadım, herhangi bir önemi de yok, neyini cevaplayayım?
o göreve gidecekler listesi nedir allasen? sanki alelade bir emir eri eklenmiş gibi konuşuyorsun.
samsun bölgesinde ortaya çıkan karışıklıkla ilgili ordu müfettişliği dosyasını Atatürk'e gösterip "sadrazam paşa (damat ferit) ile görüştüm, sizi münasip gördük" diyen de harbiye nazırı şakir paşa'dır.
işgal altındaki şehirden çıkarken gemisinin neden batırılacağı rauf orbay ile bu söylentiyi duyduğu kişileri bağlar. ancak gemiyi bir süre kadar da bir ingiliz torpidobotu kovalamıştır.
ingilizler'in neden öldürmek istediğini ben bilemem, ancak Mustafa Kemal'in göreve gideceğini bildikleri gibi, şehirden gizli gidiş de söz konusu değildir. element uydurma boşuna.
okuduğunu ya anlamıyor, ya da çarpıtıyorsun. önemsiz yetkilere sahipti gibi bir şey demedim, yetkilerinin çok da bir önemi yoktu, çünkü ne bir idare, ne de bir kuvvet vardır komuta edilebilecek. zaten bu yetkileri de kısa süre içinde terk etmek zorunda kalacaktır.
ha bu yetkiyi verdiren istanbul'daki arkadaşlarının emeği çoktur. başta diyarbakırlı kazım paşa ve şakir paşa olmak üzere, fevzi paşa ve cevad çobanlı.
tabi sen onu samsun'a yollatanın, yetkilerini de hazırlayanın vahdettin olduğuna istediğin gibi inanabilirsin.
18 adet doğru kullanımdır.
"18 kişi asker" mı dersin, "18 adet asker" mi? Türkçe bilmediğini bu kadar belli etme istersen.
sonuç olarak, vahdettin'in senin bahsettiğin gibi kurtuluş savaşı mimarı olduğu yok. derdi ingiliz himayesi altında tahtını kurtarmak.
mantıklı sağlıklı ikna edici bir cevap bekledim ama işine geleni duymazdan gelip ezberden konuşmalar devam etmiş.
nedense şu aşırı kemalistlerle doğru düzgün fikir alışverişi yapılamıyor tartışma olamıyor,ne kadar saçma da olsa benim bildiğim doğru diyorlar gerisini düşünmüyorlar.
-
yanlış hatırlamıyorsam selman kayabaşı nın bir kitabı veya röportajında şöyle bir ifade vardı. Vahdettin sanırım k. karabekir e veya ordadi diğer komutanlara mektup gönderiyor. mektupta m.kemal e itaat edilmesi konusunda emir veriyor. ( bunu mektubun aslı duruyor) ancak bir not varki pek çok şeyi açıklıyor. notta bundan sonra gelecek olan hiç bir mektubu veya emri kaale almayın. bu size gönderilmiş son emirdir. türünden yazı var. burdan da anlaşılıyorki padişah işgal güçlerinini emri ile mçkemal ve arkadaşları hakkında çeşitli mektuplar gönderecektir. ve beklenende olmuştur. daha sonraki zamanlarda m. kemal ve arkadaşları hakkında idam kararı çıkarılmıştır. Ancak uygulanmamıştır o başka. selman kayabaşınını kitapları ve röportajlarıyla ilgilenmek gerekir diye düşünüyorum -
quote:
Orijinalden alıntı: combaba
yanlış hatırlamıyorsam selman kayabaşı nın bir kitabı veya röportajında şöyle bir ifade vardı. Vahdettin sanırım k. karabekir e veya ordadi diğer komutanlara mektup gönderiyor. mektupta m.kemal e itaat edilmesi konusunda emir veriyor. ( bunu mektubun aslı duruyor) ancak bir not varki pek çok şeyi açıklıyor. notta bundan sonra gelecek olan hiç bir mektubu veya emri kaale almayın. bu size gönderilmiş son emirdir. türünden yazı var. burdan da anlaşılıyorki padişah işgal güçlerinini emri ile mçkemal ve arkadaşları hakkında çeşitli mektuplar gönderecektir. ve beklenende olmuştur. daha sonraki zamanlarda m. kemal ve arkadaşları hakkında idam kararı çıkarılmıştır. Ancak uygulanmamıştır o başka. selman kayabaşınını kitapları ve röportajlarıyla ilgilenmek gerekir diye düşünüyorum
mektubun aslını görebilir miyiz?
ben sanmıyorum, zira arkadaşın ne kadar müthiş bir tarihçi olduğu ortada, daha çanakkale savaşı'nda kaç şehit verildiğini bilmiyor, ama tarihçiyim diye geçiniyor.
muhtemelen yoktur, zira internette birkaç röportajına rastladım, hiçbirinde ne kaynak var ne belge. "şöyle demiş, böyle demiş"ten başka bir şey yok. sürekli örnek olarak kullandığım, aşağı yukarı şu efsane chicago bulls röportajı gibi bir şey:
İbo Jordan'ı şaşırttı
NBA şampiyonluğu için Utah Jazz'la final serisi maçlarına çıkan C. Bulls'lu yıldızlar, Türkiye'deki transfer rakamlarına inanamadı.Jordan, İbrahim Kutluay'ın aldığı transfer ücretini duyunca, ‘‘Dalga mı geçiyorsun’’ derken yüksek rakamları eleştirdi.
Bulls'un uğur merkezi
Yer: Chicago Drake Otel. Burası, Bulls'un karargahı. Otelin alt katında Blues Bar var. Ve burası Chicago Bulls oyuncuları için uğur merkezi. ‘‘Ne zaman bir maçtan önce buraya gelirsek kazanıyoruz’’ diyorlar. Ve bu otele basın mensuplarının girmesi yasak. Ancak büyük tesadüf, Türkiye'den rezervasyonumuzu buraya yaptırmışız. Çaresiz bizi kabul ediyorlar. Tek şartları var; fotoğraf çektirmemek. ‘‘Tamam’’ diyoruz.
Yine mi Efes?
Blues Bar'da, Michael Jordan, Scottie Pippen, Toni Kukoç Luc Longley, Jud Buechler, Steve Kerr birarada. Ve sonra güzel bir sohbet başlıyor. Önce Avrupalı Toni Kukoç geliyor. Ve ilk sorusu, ‘‘Türkiye'de kim şampiyon oldu, gene mi Efes?’’ diye soruyor. ‘‘Hayır’’ diyorum, ‘‘Ülker oldu bu sene.’’ ‘‘Değişiklik iyi’’ diyor Kukoç ve ekliyor, ‘‘Ama Ülker bir türlü Avrupa'da iyi yerlere gelemiyor.’’
Avrupa, ilkokul
Biz Kukoç'la Avrupa'daki basketbolu konuşurken Scottie Pippen araya giriyor, ‘‘Siz neyi konuşuyorsunuz? Avrupa hala bizim ilkokulumuz’’ diyor. Kukoç dönüp ona cevap veriyor, ‘‘Ama ben Avrupa'dan geldim’’. Başta Jordan olmak üzere diğerleri takılıyorlar, ‘‘Hala ilkokuldasın.’’ Sonra ‘‘Türkiye'yi tanıyor musunuz’’ diye soruyorum.
Jordan'ın yorumu
Hepsinde ufak tefek bir imaj var. Ama en iyi bilgiyi Kukoç veriyor. ‘‘Biliyor musunuz, Türkiye'de ortalama bir oyuncu yılda 2 milyon dolar kazanıyor.’’ İşte burada basketbolun efsanevi adamı Michael Jordan lafa giriyor, ‘‘Yanlış yapıyorsunuz. Dışarıdan oyuncu alarak, para vererek, onları transfer ederek hiçbir yere varamazsınız. Kendi ürününüzü kendiniz yetiştirmeniz gerekir.’’
Postacı'dan yılın itirafı
Utah Jazz'ın ‘‘Postacı’’sı ve büyük silahı Karl Malone, kaybedilen ikinci maçtan sonra bir basın toplantısı düzenledi. Malone şunları söyledi: ‘‘Bütün Jazz taraftarlarından özür diliyorum. Kazandığımız ilk maçta da, kaybettiğimiz ikinci maçta da son derece kötü oynadık. Eğer ben bu kadar kötü oynarsam, biz bu seriyi kazanıp şampiyon olamayız.’’ Bu açıklamalar Amerikan basınında, ‘‘Yılın itirafı’’ olarak değerlendirildi.
Dalga geçiyorsun?
Bu arada, İbrahim Kutluay'dan bahsederek devreye giriyorum, ‘‘Bir Türk oyuncu, bir başka kulübe yaklaşık 10 milyon dolara transfer oldu’’ diyorum. Cevap hemen geliyor, ‘‘O zaman niye NBA'e gelmedi. NBA'de 10 milyon dolarlık transfer yok.’’ İbrahim'in 3 yıl için 5.5 milyon dolar alacağını söylüyorum, ‘‘Dalga geçiyorsun’’ diyip devam ediyor:
Para vermelisin
‘‘Bu parayla NBA'den takımı Avrupa'da kupalara taşıyacak oyuncular alırsınız, doğru düşünün. Basketbol parayla oynanmaz. Elbette para kazanılır. Ama önce oyuncu basketbol oynamayı istemeli. İşler paraya geldi mi belirli bir noktadan sonra olmalı. Yani benim gibi. Attığım adım para. Sana şimdi bunları söylüyorum, bunlar da para olmalı.’’
Denge gerek
Bu sırada Scottie Pippen devreye giriyor, ‘‘Türkiye'nin yükseldiğini duyuyorum. Ama ne olduğunu bilmiyorum. Fakat bu paralar çok. Önce dengeyi kurmak gerek’’. Ve sonra yeniden NBA'e dönüyoruz. Hepsi, ‘‘Biz Utah'ta bir maç kazanmamız gerektiğini biliyorduk. Onu yaptık ve bundan sonra da işi bitireceğiz’’ diyorlar.
-
quote:
Orijinalden alıntı: hashus1099
quote:
Orijinalden alıntı: combaba
yanlış hatırlamıyorsam selman kayabaşı nın bir kitabı veya röportajında şöyle bir ifade vardı. Vahdettin sanırım k. karabekir e veya ordadi diğer komutanlara mektup gönderiyor. mektupta m.kemal e itaat edilmesi konusunda emir veriyor. ( bunu mektubun aslı duruyor) ancak bir not varki pek çok şeyi açıklıyor. notta bundan sonra gelecek olan hiç bir mektubu veya emri kaale almayın. bu size gönderilmiş son emirdir. türünden yazı var. burdan da anlaşılıyorki padişah işgal güçlerinini emri ile mçkemal ve arkadaşları hakkında çeşitli mektuplar gönderecektir. ve beklenende olmuştur. daha sonraki zamanlarda m. kemal ve arkadaşları hakkında idam kararı çıkarılmıştır. Ancak uygulanmamıştır o başka. selman kayabaşınını kitapları ve röportajlarıyla ilgilenmek gerekir diye düşünüyorum
mektubun aslını görebilir miyiz?
ben sanmıyorum, zira arkadaşın ne kadar müthiş bir tarihçi olduğu ortada, daha çanakkale savaşı'nda kaç şehit verildiğini bilmiyor, ama tarihçiyim diye geçiniyor.
muhtemelen yoktur, zira internette birkaç röportajına rastladım, hiçbirinde ne kaynak var ne belge. "şöyle demiş, böyle demiş"ten başka bir şey yok. sürekli örnek olarak kullandığım, aşağı yukarı şu efsane chicago bulls röportajı gibi bir şey:
Yanlış olmasın ben 2 buçuk milyon diye biliyorum Çanakkale kaybımızı,M.Kemal yüzünden vermişiz o şehitleride
Resmi tarih yalan söylüyor gerçekler er yada geç çıkar ortaya...
-
Oh kitap elimin altındayken bol bol copy past yapacam buraya...
K. Karabekir diyor ki: "M.Kemal Paşa Vahidettin'in [Halife olarak] kalmasını istiyordu. Sebep olarak da, suçlu olduğundan sözümüzden çıkmayacağını, eğer Mecit Halife olursa, bize zorluk çıkarabileceğini ileri sürüyordu. Buna karşı benim mütalaam şu idi: 'Millete baği (haydut) diyen, bizi asi diye fetva çıkararak idama mahkûm eden ve düşmanlarımızla birleşerek, milli hükümetimize karşı Halife Ordusu gönderen bu adamı tutmak, millete karşı olduğu kadar, tarihe karşı da bizi küçük düşürür. Yeni Halife'nin kıyafet ve Vazifelerini tespit etmekle ona bir hat çizebiliriz.'
Fevzi Paşa da benim mütalaamı kabul etmekle kararımız: Padişahlığın lağvı ve Hilafetin Âl-i Osman'da kalması ve Halife olarak Mecit Efendinin getirilmesi." (U.Mumcu, Kazım Karabekir Anlatıyor, s.53) Nusret Efendi uzun konuşmasında, Hilafetin gereksiz olduğundan da söz etmiştir. 1911'de Süleyman Nazif de hilafet aleyhinde şöyle yazmıştır: "Hilafet bizim için daima bir bar (yük) olmuş , ve dört asırdan beri şevket-i milliyemizi (milli büyüklüğümüzü) kemirmekle tegaddi edip (gıda-lanıp) durmuştur." (Resimli Tarih Mecmuası, Ocak 1956, s.44); Babanzade i.Hakkı Beyde Meclis-i Mebusan'da şöyle demiş: "Hilafet bir bergüzar-ı tarihidir (tarihi bir hatıradır)." (A.F.Türkgeldi, s.269) Rıza Tevfık de anılarında, bir konferasında, 'hilafetin çoktan çürümüş ve taaffün etmiş (kokmuş) bir iaşe olduğunu' söylemiş olduğunu açıklıyor (s.407). Kısacası hilafet aleyhindeki akım yeni değildir. Ama Kurtuluş Savaşı sırasında, fetvalar, Kuva-yı inzibatiye, isyanlar, idam kararları, türlü dinsel içerikli bildiriler, açıklamalar, kışkırtmalar vb. sebebiyle bu akım çok güçlenecektir.
Turgut Özakman Vahidettin,M.Kemal ve Milli Mücadele
Rahmetli kitabında GDO'lu ürün olan çakma tarihçilere bol bol ayar vermiştir,
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ürüng ayıg toyon -- 29 Nisan 2014; 23:44:06 >
-
quote:
Orijinalden alıntı: Deadman87
Oh kitap elimin altındayken bol bol copy past yapacam buraya...
K. Karabekir diyor ki: "M.Kemal Paşa Vahidettin'in [Halife olarak] kalmasını istiyordu. Sebep olarak da, suçlu olduğundan sözümüzden çıkmayacağını, eğer Mecit Halife olursa, bize zorluk çıkarabileceğini ileri sürüyordu. Buna karşı benim mütalaam şu idi: 'Millete baği (haydut) diyen, bizi asi diye fetva çıkararak idama mahkûm eden ve düşmanlarımızla birleşerek, milli hükümetimize karşı Halife Ordusu gönderen bu adamı tutmak, millete karşı olduğu kadar, tarihe karşı da bizi küçük düşürür. Yeni Halife'nin kıyafet ve Vazifelerini tespit etmekle ona bir hat çizebiliriz.'
Fevzi Paşa da benim mütalaamı kabul etmekle kararımız: Padişahlığın lağvı ve Hilafetin Âl-i Osman'da kalması ve Halife olarak Mecit Efendinin getirilmesi." (U.Mumcu, Kazım Karabekir Anlatıyor, s.53) Nusret Efendi uzun konuşmasında, Hilafetin gereksiz olduğundan da söz etmiştir. 1911'de Süleyman Nazif de hilafet aleyhinde şöyle yazmıştır: "Hilafet bizim için daima bir bar (yük) olmuş , ve dört asırdan beri şevket-i milliyemizi (milli büyüklüğümüzü) kemirmekle tegaddi edip (gıda-lanıp) durmuştur." (Resimli Tarih Mecmuası, Ocak 1956, s.44); Babanzade i.Hakkı Beyde Meclis-i Mebusan'da şöyle demiş: "Hilafet bir bergüzar-ı tarihidir (tarihi bir hatıradır)." (A.F.Türkgeldi, s.269) Rıza Tevfık de anılarında, bir konferasında, 'hilafetin çoktan çürümüş ve taaffün etmiş (kokmuş) bir iaşe olduğunu' söylemiş olduğunu açıklıyor (s.407). Kısacası hilafet aleyhindeki akım yeni değildir. Ama Kurtuluş Savaşı sırasında, fetvalar, Kuva-yı inzibatiye, isyanlar, idam kararları, türlü dinsel içerikli bildiriler, açıklamalar, kışkırtmalar vb. sebebiyle bu akım çok güçlenecektir.
Turgut Özakman Vahidettin,M.Kemal ve Milli Mücadele
Rahmetli kitabında GDO'lu ürün olan çakma tarihçilere bol bol ayar vermiştir,
ama vahdettin Atatürk'e 1 milyar zimbabwe doları vermişti samsun'a çıkmadan önce.
-
vahdettin hain değildir geçiniz... -
quote:
Orijinalden alıntı: hashus1099
quote:
Orijinalden alıntı: Deadman87
Oh kitap elimin altındayken bol bol copy past yapacam buraya...
K. Karabekir diyor ki: "M.Kemal Paşa Vahidettin'in [Halife olarak] kalmasını istiyordu. Sebep olarak da, suçlu olduğundan sözümüzden çıkmayacağını, eğer Mecit Halife olursa, bize zorluk çıkarabileceğini ileri sürüyordu. Buna karşı benim mütalaam şu idi: 'Millete baği (haydut) diyen, bizi asi diye fetva çıkararak idama mahkûm eden ve düşmanlarımızla birleşerek, milli hükümetimize karşı Halife Ordusu gönderen bu adamı tutmak, millete karşı olduğu kadar, tarihe karşı da bizi küçük düşürür. Yeni Halife'nin kıyafet ve Vazifelerini tespit etmekle ona bir hat çizebiliriz.'
Fevzi Paşa da benim mütalaamı kabul etmekle kararımız: Padişahlığın lağvı ve Hilafetin Âl-i Osman'da kalması ve Halife olarak Mecit Efendinin getirilmesi." (U.Mumcu, Kazım Karabekir Anlatıyor, s.53) Nusret Efendi uzun konuşmasında, Hilafetin gereksiz olduğundan da söz etmiştir. 1911'de Süleyman Nazif de hilafet aleyhinde şöyle yazmıştır: "Hilafet bizim için daima bir bar (yük) olmuş , ve dört asırdan beri şevket-i milliyemizi (milli büyüklüğümüzü) kemirmekle tegaddi edip (gıda-lanıp) durmuştur." (Resimli Tarih Mecmuası, Ocak 1956, s.44); Babanzade i.Hakkı Beyde Meclis-i Mebusan'da şöyle demiş: "Hilafet bir bergüzar-ı tarihidir (tarihi bir hatıradır)." (A.F.Türkgeldi, s.269) Rıza Tevfık de anılarında, bir konferasında, 'hilafetin çoktan çürümüş ve taaffün etmiş (kokmuş) bir iaşe olduğunu' söylemiş olduğunu açıklıyor (s.407). Kısacası hilafet aleyhindeki akım yeni değildir. Ama Kurtuluş Savaşı sırasında, fetvalar, Kuva-yı inzibatiye, isyanlar, idam kararları, türlü dinsel içerikli bildiriler, açıklamalar, kışkırtmalar vb. sebebiyle bu akım çok güçlenecektir.
Turgut Özakman Vahidettin,M.Kemal ve Milli Mücadele
Rahmetli kitabında GDO'lu ürün olan çakma tarihçilere bol bol ayar vermiştir,
ama vahdettin Atatürk'e 1 milyar zimbabwe doları vermişti samsun'a çıkmadan önce.
aferin. sizden de böyle cevap bekliyoruz zaten,devamını da getirin tarihi gerçekler ortaya çıksın!
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-8948E37AE -- 30 Nisan 2014; 3:15:22 >
< Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
-
http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/GZC/d01/CILT01/gcz01001002.pdf
8.sahifenin sonlarından başlayın okumaya. -
-
Milletin içinde bulunduğu durum ve şartların gereğini yerine getirmek ve haklarını gür sesle cihana duyurmak için, her türlü baskı ve kontrolden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir. Amasya Genelgesi.
Milli irade ve toplanan ulusal güçler padişahlık ve halifelik makamını kurtaracaktır.
Erzurum Kongresi.
İstanbul Hükümeti, harici bir baskı karşısında memleketimizin herhangi bir parçasını terk mecburiyetinde kalırsa, vatanın bağımsızlığını ve bütünlüğünü temin edecek her türlü tedbir ve karar alınmıştır.
Sivas Kongresi.
Kuvayi Milliye’nin mali olarak da desteklenmesi,
Amasya Görüşmelerinde İstanbul un kabul ettiği madde. 4. gizli protokol.
-17 Şubat 1920’de oybirliği ile altı maddelik Misak-ı Millî’yi, "Hatt-ı Mütareke dahil ve haricinde"ki Türklerle meskun toprakları bölünmez bir bütün olarak kabul etmiş, Arap topraklarından, bağımsız bir Türkiye için feragat edeceğini dünyaya ilan ederek Misak-ı Millî de kabul edildi. Ulusal hedefe bir adım daha yaklaşılmış oldu.
İtilaf Devletleri bu gelişme karşısında tedirgin oldular ve Sevr Anlaşmasını Osmanlı hükümetine kabul ettirmek amacıyla 16 Mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal ettiler. Meclis buna rağmen 18 Mart’ta son bir kez daha toplandı. Bu son oturumda da çalışmalara ara verildi. İtilaf Devletleri tarafından meclis basılınca, padişah tarafından 11 Nisan’da dağıtıldı.
Misakı-ı Milli.
İngilizlerin Misak-ı Milli nin kabulunden dolayı İstanbul u işgal edip Meclis-i Mebusanı bastığı çok açık.
Demek ki İstanbul güvenli değil.
Atatürk te durumu açıklıyor zaten:
http://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/TUTANAK/GZC/d01/CILT01/gcz01001002.pdf
8.sahifenin sonlarından başlayın okumaya.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ar_tryk -- 30 Nisan 2014; 2:21:51 >
-
-
En doğrusunu Allah bilir... Ben bu devletin gösterdiği, öğrettiği tarihe güvenmiyorum. -
Bu devletin öğrettiği tarihe inanmıyorsanız yabancı yazarları okuyun, D&R mağazalarında olsun başka büyük kitapçılarda olsun Tarih-Araştırma bölümünde çok güzel kitaplar var onları okuyun.
Üstte bazı arkadaşların anlattığı şeylere de cevap verecek olursak;
1- Bandırma Vapuru 2 kere batmış, onarılıp bize satılmış bir gemi eskisidir, ama Atatürk düşmanları O'nun Samsun'a gidişini bile kötülemek için Bandırma Vapuru 300 metre idi şeklinde saçma salak laflar ediyorlar, Titanikten büyük bir gemi ile gitmiş bunlara göre, Titanik 298 metre idi.
2- Mustafa Kemal Paşa Samsun'a halkın elindeki silahları toplamak ve işgalci güçlere karşı direnmeyin demek için gönderildi, çünkü halkın güvenini kazanmış bir askerdi, 1. Dünya Savaşı'nda nerede bir başarı varsa orada Mustafa Kemal vardı. Yani Atatürk'ü çok sevdiklerinden değil, güvenilir bir asker olduğundan ( en önemlisi de Enver Paşa gibi ittihatçı olmadığından ) O'nu seçtiler, başka birinin silahları toplaması imkansızdı. Ama Mustafa Kemal Havza Genelgesi'ni yayınladıktan sonra geri çağırıldı; daha sonra görevden alındı, ve en sonları da tutuklama kararı ve idam fermanı çıkarıldı, bunların hepsinin de altında Vahdettin'in imzası vardı; hepsi padişahın bilgisi dahilinde idi.
3- Vahdettin ve Damat Ferit İngiliz Muhipleri Derneği'ne ( Milli varlığa düşman bir cemiyettir ) üye idi.
Ecevit neye dayanarak Vahdettin hain değildi dedi anlamak zor, İstanbul'dan Atatürk'ün katli vacipytir diye fetva yayınlanıyor, yakalama-tutuklama ve idam emirleri veriliyor ve de diyoruz ki Vahdettin hain değildi, geçiniz bunları.
Ip işlemleri
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X