Şimdi Ara

Uludağ sözlükte rast geldiğim yazı

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
46
Cevap
7
Favori
1.690
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Adam roman gibi yazmış, okumayı bilen kaçırmasın derim, bilmeyen didn't read yazsın, konuyu sevabına uplamış olsun ve sonra çeksin gitsin.


    quote:

    bu yazıda anlatılanları, haricimde sadece tek bir insan bilmekte. bu, şuana kadar, en azından atlatana kadar, sadece kendime sakladığım sonunda biriken bir takım hislerin göğsüme vuran ağır sızılara ve duygusal krizlere dönüşmesinden dolayı dayanamayarak güvence açısından en müsait kişiye açtığım zaman olarak kısa süren ama bol satırlı bir anıdır, satırların bereketi bu halimle yaşadıklarımdır, ama hepsini yazamayacağım...
    başlamadan önce; seni öldürmeyen şey güçlü kıllar. öyledir.

    tayy-ı mekan, bast-ı zaman... cismani öfkeme ve beni ölmekten kurtaran isimsize atfen;


    şizofrenik bir dönem geçirdim, pek aktif olmayan. direk söylemek gerekirse, şimdilerde zihnim duru, bedenimde ufak izlerini taşıyorum, mutluyum.... ama hayallerle yaşadığımı ilk fark ettiğimde, hayali müsveddelerimi ilk görüşüm çocukluğuma kadar gidiyor, birisine açma ihtiyacını da bundan dolayı doğmuştur.

    mahallesinde neşeli insanlar olan, büyük bahçeli tek katlı, arsasında bir kerpiç birde tuğladan yapılmış iki güzel evi, birde dam dediğimiz içinde hayvan barındırdığımız bir mekanda büyüdüm. ne mahallede bir yaşıtım, nede içine kapanık birisi olduğumdan dolayı ilk okulda bir arkadaşım vardı. kısacası, ne ailesinden bir yüz bulmuş, nede arkadaş edinebilen ufak veledin tekiydim.

    çocukluğumda, koyun ve inek gütmüşlüğüm var, aslında hatırladıklarım arasında en çokta bu zamanlarda peydah olurdu muhayyel taslaklar. en çokta, beni seven bir abi figürü.

    çok geniş hayal dünyamda ki abimdi, elimi tutup geniş merada bana eşlik eden, bir özlem miydi olmayan abime, ya da ölen abimin sürekli yasını tutan, bu yüzden evde kasvetli matem havasını eksik etmeyip beni görmezden gelen ailem mi, bunu söylemek zor, ama en ağır basanı ailemin sorumsuz davranışlarıdır olacak ki bu kadar güzel tanımlayabiliyorum bu başıboş büyüyüşümü.

    ben pek konuşmazdım. yaramazdım, ailemin şikayet edercesine nasihatlarine bile sadece kafamı sallayarak cevap verirdim. dilimin tutulduğunu sanıp, hocaya bile götürmüşlerdir*. ama nafile, sadece şu hayalle konuşurdum, onun sözünü dinlerdim. genelde ağaçlara çıkar, bol bol saçma şeylere güler, yara bere içinde bazende kırık bir kol ve birisinin kucağında kırık bir bacakla dönmüşümdür eve, hep de birilerinin bahçelerinden birşeyler aşırırken olmuştur bunlar hep de yakalanmışımdır zaten, benden önce kaçardı abim, dayağı hep yalnız yerdim, hırsızlığa karşı ilahi bir uzak tutma gibi. ama, acıyı pek hissetmezdim ben, hayalin verdiği narkozdan mıdır yoksa yediğim tonla dayağın bağışıklığı mıdır bunuda pek bilemiyorum.

    çocukluk dönemimin tamamı, camilerde geçmiştir bilinçsizce, gider üç beş okunur, sonra havluda deli gibi koştururdum hoca, bizim nineliğe vaziyeti arz ederkene. bu ziyaretlerin çoğu tedavi amaçlıdır, bazılarıda ibadet ama en çok tedavi, babannemin yönlendirmeleriyle. birden filmlerin kopup, hiç alakasız biryerde başlamaları, koyunları merada başka biryerde bırakıp ben ters bir istikamette uyuklarken bulunmalar vs. vs. vs... bir bakıma, çocukken yediğim bütün dayakların sorumlusuydu hayallerim, dayaklarıda hep yalnız yerdim a**** k******. çocukluğum, bu bir yerde kopup, bir yerde başlamalarla geçti karbon kağıdının altına aktarılan yazılar gibi 15 koca sene, 15 heba olmuş sene.

    99 dönemi... deprem, hayal dünyasının kurgu değişikliği, bir takım ilklerin yılıydı benim için. liseye başlıyordum.
    nihayet lise dönemine gelişim, televizyon film endüstrisi ile ilk kez tanışığım, ilk kez gerçek* kafa dengi ve hala süregelen arkadaşlıklarım, ilk kız arkadaşım*... filmlere karşı bir zaafım olmuştur hele fantastik, bilimkurgu ve olasılığı zor şeyleri anlatanlara karşı. bol aksiyonların hayal dünyamı karanlık bir şekilde geliştirmesi. nedense bu hikaye tam da burda şaka gibi bir tesadüfle kesişiyor, fight club filminin çıkış yılı, karakterle kendimi pek özdeştiremem, durumla da, ama şiddet eğilimimin dışa vurumu bu filmden sonra başlamıştır.

    hayali abimle, köyden şehire yatılı okumak için geçerken vedalaştım en son. bu vedadan sonra tek bir kez gördüm onu... bundan sonraki hayali versiyonla, otobüste şehire giderken uzun bir yolculukta samimiyeti kurdum, hayallerle konuştuğumu da bu çift kişilik otobüs bileti sayesinde bulmuştum, bileti alan babama soruyu vaktinde soramadım neden çift kişilik aldın diye ama belli ki içine kapanık birisi olarak gözüktüğümden dolayı rahat yolculuk etmemi istemiştir, hayali abimle de en son cenazede karşılaştım ben ağlamadım, üzülmedim, hissedemedim, ismini bilmiyormuş gibi sadece baba dediğim adamın cenazesinde... o, gözleri bir pınar sarıldı durdu tabuta. neyse.

    otobüste tanıştığım kişinin belli bir kimliği vardı, hayali abim gibi sadece abi sıfatını ve şeklini değil, herşeyini biliyordum. akın benden 2 yaş büyük, lise son öğrencisi ağır abi edalarında, babası 12 eylül furyalarında kayıplara karışan koyu bir solcu, annesinden habersiz ablasıyla yaşıyan birisiydi. bir çok konuda bana nasihatler vermiş, hayatımın o yaşlardaki kilit noktalarında yanımda durmuş (ilk yumruk, ilk flört, ilk sigara, ilk ot, ilk alkol, ilk yaralama/yaralanma) ki bunların hepsi kötü şeylerdi, ve kötü şeylere dönüşmüştü birileri.

    lafı bu kadar uzatmak yeter, gelelim ilk kilit noktasına anım bu kilit noktaları kadar, onlarıda olabildiğine kısa kesicem, sondan başlayarak gideceğim. ilk yaralama/yaralanma, değerli bir dostumu yitirmem.
    o gün hayatımdaki aklımda bulunan en belirgin gündür, dünü unutsam o günü hafızamdan asla silemem şüphelerimin de başladğı gündür aslında. bazen uzun bazen kısa olsun bazı zamanlar ortadan kaybolurdu akın haber alınmazdı, içimi kemirirdi ondan uzak kalmak, onunla konuşamamak, böyle zamanlarda oda arkadaşımla ve diğer samimi arkaşlarla* takılırdım. bizler, yüksek tahsilini nerelerde yapacağına karar vermeye çalışan son sınıf lise öğrencisiydik neticede, okulun kapanışınada epitopu 2 ay kalmıştı, cüneyt kameraman, türkçesi ve kelime dağarcığı ve kompozisyonları hepimize bin basan metin, senarist, filmlerin müzikleri benden diyen tek kabiliyeti sırayı darbuka gibi kullanıp ritim tutmak olarak gözükse de dinlemesi hoşumuza giden recep, en yakışıklımız muratta baş artistimiz ve tek geliştirebildiği yetenek resim çizmek olan, kenarda kalmamak için tüm grafik, afiş işleriniz benden diyen mahçup bir bendeniz...
    odada oturup hayaller kurarak, metinin kaleminden hayallerimizin raksını izliyoruz, film kopuyor, bir yerde tekrar birleşiyor... yerde baygın metin, baya hırpalanmışız, elimde çakı, karnımda bir tok acı, sağımda beni körükleyen akın arkamda korkulu gözlerle bizi izleyen cemile*, recep, murat, "cüneyt nerde" diye soruyorum alakasız, güçlü gözükmek isterken çıkan titrek hırıltı sesimle. susuyor herkes garip bakan gözlerle, karşıma bakıyorum akının arkadaşlarından bazıları, ve tanımadıklarım yere kapaklanmış cüneyti kıskaçlamış tekmeliyorlar. körüklemesine saldırıyorum, çakıyı körlemesine savurup... sonra hastanede açıyorum gözlerimi, kırık kaburga, çıkık bilek, karında iki delik göğüste bir derin çizik. cüneyt ciddi bir komada, travmatik halime en alışkın olan cemileye soruyorum, noldu diye.

    ilk boş vaktimde editleyeceğim. şimdilik kusura bakmayın.


    ekleme

    quote:


    ek:
    ----

    cemile, esnaf yardım etti de şu halinizle bile iyi kurtuldunuz, noldu ali, asıl ben sormalıyım. ne işiniz var sizin onlarla, bilmiyor musun onlar kuduz köpek gibiler. şu, haline bak bi nolucak şimdi. polisler uyuşturucudan falan bahsediyor, ne işine girdiniz ne yapıyorsunuz siz? son cümlelerle kulaklarımda durmaksızın bir sinyal zihnimde akının gözlerinden bakıyorum geçmişe. elimde ufak bi kese, dalaştıklarımız arasındakilerin en forslusuna uzatıyorum elimdekini, sonra beni geri ittiriyor, arkadan cüneytle metin koşuyor. uyandığım da odada akın, gece olmuş içersini ayın ve monitörün ışığı aydınlatıyor, akın karanlıkta kalıyor sadece sesini duyuyorum zaten kalkacak vaziyette de değilim. iki üç nefesle dirseklerimden kuvvet kaldırıyorum kafamı, akın ayakta.
    arkası dönük kapıya meyilli omuz arkasından bana konuşuyor, başım dertte, gitmek zorundayım alican. herkesle aram bozuldu, işten ayrıldım, çevrende pek dikkat çekmez yokluğum, seni karıştırdığım her olay için özür dilerim, beladan uzak dur. kızı kolla... dur lan nereye gidiyosun! diye bağırıyorum, sen her fırsatta insanların farklı yollardan gidip aynı noktada kesişeceklerini söylerdin, uzun yada kısa mutlaka. heh, başta ne saçmalıyo bu lavuk demiştim. şimdi onca açıklamana rağmen daha iyi anlaşılıyor dostum, dediğin gibi aynen, iki kişi arasındaki mesafe çapı hayat olan bir daire gibi. sen bana göre ters yoldasın, ama hızlısın. merak etme, görüşeceğiz görmemiz gereken hesaplar var... ve düşüş. uyanıyorum, durumumun daha iyi olduğuna kanaat getiriyorum, en azından serum çıkarılmış. bir kaç saat olanları düşünüyorum, nafile en son aklımda kalanlar yurt odası ve hayal sanıp önemsemediğim akının gözlerinden gördüğüm sahne.
    cemile geliyor öğlene doğru 11 gibi sağolsun, emeği bende büyük cemilenin. aradığım herşeye sahip bir kızdı, en çok aradığım şey telkinler de, yönlendirilmeye muhtaçtım, akar sular gibi yola muhtaç, o bana yolu verirdi, bir çok belaya bulaşmamı engelledi. ruhu şâd olsun... atlatacağız diyor ilk olarak, gülerek evet diyorum geleceği ortak paydada planlar gibi bakarak. daha iyisin ya şimdi, polis senden ifade almak istiyor daha iyisen diyor. tamam diyorum, ama pek hatırladığım birşey yok. hatırladığın kadarı lazım zaten, biz ismlerini nerede bulabileceklerini falan söyledik ama seni yaralayan ve cüneyti komaya sokanlardan bazıları bulunamadı henüz, inşallah yakında yakalanırlar... sadede gelirsek, hatırladığım kadarını polise ifade veriyorum doktor müşahedesi altında, zaten pekte yazılmaya değer birşey yok, doktor hafızamı zorlamamam gerektiğini zamanla düzeleceğini söylüyor, kafamdaki darbeler sebebiyle beklenen bir tanıymış hatırlayamamam.
    bir kaç güne, raporla yurda çıkıyorum. cüneyt hala eksik, içimi kemiriyor çocuğun uyanamayacağı onca ortak hayalimizi denemeden çöpe atmak. artık refakatçi olarak ailesi gelmiş, biz olabildiğine uzak durmaya çalışıyoruz ailesinden. uzun sürede öyle oldu, neyse ki cüneyt uyandı, ama uyanmadan önceki muhabbetti mesafeli kaldı ailesinin telkiniyle, allahtan sorumluluğunu derinden hissedeceğim bir şekilde ölmemişti... bende yavaştan toparlandım, metinle aram herzaman iyi, iyide kaldı. ama recep ve murat bu olaylardan sonra uzak durmayı tercih ettiler, ki doğru olan da buydu.

    okulun kapanmasında son 4 hafta kala, kardeş gördüğüm metinle eski günleri yâd ediyoruz. lise 1 den beri. nasıl tanıştık diye soruyor, hatırlamıyorsun sanki diyorum, her satırını ezbere biliyorum diyor.
    biz bununla tesadüfen aynı yurt odasına düşmüş, aynı sınıfta olan ilk başlarda birbiriyle rekabet eden iki farklı taraftık sınıf çapındaki haftalık kompozisyon yarışmalarında, sonra zıtlık birbirini tamamlar niyetiyle bir satır ondan bir satır benden yazarak geçindik bir süre...

    bu, bi senden bi benden olayı olmadan önce, baya çekişmeli satırlarımız olmuştu baya da eğlenceli geçerdi bunları okuma saatleri. daha sonra yabancılığı bırakıp çok samimi iki erbap olduk, bir süre birbirimize eşlik eden satırlarımız oldu, sonrasında ben kendimi daha az başarılı hissettiğim kompozisyon işini bırakıp çizerliğimin üstüne düştüm, o dönemlerde okulumuzdaki öğrenci gazetesinin sayfalarini düzenlerken bir yandan metinin kompozisyonlarını yayinlardim bir yandan da ufak da olsa bulduğu fikirleri karikatür babında resmeder insanlarin beğenisine sunardım, bu yaşa kadar insanlara hep 1,76 uzak olan ben okulun goz bebeği olmuştu bu vesileyle. öğretmenlerin taktirleri ve başari dilekleri bir yana, tahammülü zorlayan töleranslarına şahitlik ettim. bölgesel yarişmalarda çizerlikte ben şiirde ve kompozisyonda metin okulumuzun diğerleri arasinda kulturel bir itibar kazanmasinda buyuk rol oynadi. tabii bunların verdiği rahatlıkla yaptığımız taşkınlıklar göz ardı edilirken, götümüzün kalkmaması zordu...

    metin, fevri bir insan, hala öyle. bir çok kavgaya girdik onunla büyük küçük, kavga da ettiğimiz oldu. en iyi arkadaş, arkadaşının herşeyini bilendir, biz pek rast gelmese de dünya üstünde yumruklarının tadını bilen arkadaşlardandık. bu yüzden, bununla samimiyetim bitmemiştir halen. ama, alengirli geçmişimden bihaberdir.

    ben, akın, cemile, recep, murat, cüneyt, metin.

    akından habersiz geçen uzun süre ardında geldi çattı öss. üniversite sınavı sonuçlarıyla yıkılan bir tek ben olmuştum, bu kafilede. cemile mimarlık, murat kimya, recep iletişim, cüneyt televizyonculuk, metin ise edebiyat, herkes meyilli olduğu şeyleri elde etmişti haricimde. bu yalnız kalacağım anlamına geliyordu, bir kaç ay kadar kaldım da...

    anlatmaya başladığım ilk kilit notkasının sonu. bundan sonrakiler çok kısa satırlar olacak sonrasında bu sohbetin sonu.

    ----

    sona az kaldı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ouroboros -- 17 Eylül 2012; 1:25:55 >







  • didn't read
  • quote:

    Orijinalden alıntı: furkan19o7

    didn't read

    aynen panpa

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • konusunu söyleseydin de okusaydık boşuna zaman harcamayalım sonra
  • quote:

    Orijinalden alıntı: furkan19o7

    didn't read

    cek git bebegim uzaklara ce.....

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: mX-L4S3R

    konusunu söyleseydin de okusaydık boşuna zaman harcamayalım sonra

    adamın anısı, hikaye yazmış sanırım.
  • eski kitaplar gibi ölü bi dilde yazılmış sanki. Okumak için çaba harcadım cidden..
  • kalemi kuvvetli arkadaşın... yazıdaki soyut kavramların, duyumsamaların, kendine dair sanrıların, son paragraftaki sert gerçeklikle bölünmesi çarpıcı olmuş...
    uzun versiyonu olursa, adını andığı filmdeki gibi en sert yerinden, yani son paragraftan başlayıp flashbacklerle olayı örüp başladığı yerde bitirirse klasik bir kült senaryo olur..
    tabii bunları edebi bir metin olarak kabul ediyorum.. gerçekse, yaşanmışlıklarsa üzücü, hayatı boyunca taşıyacağı ve hayatındaki herkese bulaştıracağı yaralar almış.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ONURTO

    kalemi kuvvetli arkadaşın... yazıdaki soyut kavramların, duyumsamaların, kendine dair sanrıların, son paragraftaki sert gerçeklikle bölünmesi çarpıcı olmuş...
    uzun versiyonu olursa, adını andığı filmdeki gibi en sert yerinden, yani son paragraftan başlayıp flashbacklerle olayı örüp başladığı yerde bitirirse klasik bir kült senaryo olur..
    tabii bunları edebi bir metin olarak kabul ediyorum.. gerçekse, yaşanmışlıklarsa üzücü, hayatı boyunca taşıyacağı ve hayatındaki herkese bulaştıracağı yaralar almış.

    Dostum, bende gerçek olmamasını diliyorum, etkilendim açıkçası ama dediğin gibi sadece edebi bir eser olarak.
  • didn't read
  • [size=7]OKUMADIM
  • Hocam çok iyi ve güzel yazmış, bol kitap okuyan bir insanın sahibelendiği güzel kelimeler ve hayal gücüyle süslemiş. Fakat, sadece okursun bunu. Okurken, ben yazan olmadığım için, arkadaşın hayal dünyasını çok iyi anlayamadım. Açıkçası biraz güzelleştirme yapayım derken, hafiften karmaşa ve kaosun içine atmış kendini. Okurken zorlandım, anlamaya çalıştığım için. Hani olur ya, çikolata alırsın yersin ve biter. İşte onun gibi okudum, zevk aldım fakat hiçbir anlamı olmadı bu yazının benim düşüncelerimde.
  • yazıyı okudum.güzel denebilir ancak yarım,sonradan editleyeceğim demiş. link verirsen takip edebiliriz.
  • Yorumlara bak ya, ne hale geldi burasi. Keske boyle sacma sapan yorumlar yapacaklarina yorum yapmamalari gerektiginin bilincinde olsalar

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ayıptır ayıp, okumayacaksanız saçma sapan şeyler yazıp kirlilik yaratmayın.
  • beyler link bu, bende yeni sekmede kilitleyip artık yatayım diyorum. Son up olsun, gören görmeyen okusun. Haydi iyi geceler.

    http://www.uludagsozluk.com/e/16815686/



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Ouroboros -- 8 Eylül 2012; 1:02:17 >
  •  Uludağ sözlükte rast geldiğim yazı
  • Ben de yazarım uludağda. Ayrıca :

  • Mesajim
    B
    U
    L
    U
    N
    S
    U
    N

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: 123
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.