Şimdi Ara

Ülkemizin Kaçırdığı En Büyük Eğitim Projesi: Köy Enstitüleri (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
63
Cevap
0
Favori
5.093
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Şu anda komünizm olarak adlandırılan sistemin ilk halini göçebe olarak yaşayan tüm topluluklar kullanmışlardır. Buna Türkler ya da kızılderililer de dahildir. Ancak bu şekilde ve paylaşarak yaşayabilecekleri için bu yöntemi seçmişlerdir. Çünkü göçebe toplumlar doğa ile içiçe yaşar ve grup bilinci ile hareket ederler. Artık ürün, devlet, memuriyet gibi kavramların bu topluluklarda yeri yoktur. "Ben" olarak doğada yer bulamayan insan ancak grup halindeyken güçlüdür. Bu da tüm yaşama yansımak zorundadır. Sadece bir atın sırtında taşıyabileceğiniz mal varlığı sınırlıdır ve bu mal varlığı da hiçkimseyi kapitalist mantıkla zengin edebilecek boyutlarda değildir. Ayrıca, kapitalist mantıkla baktığımız likiditesi yüksek, para ve para benzeri öğeler bu toplumlarda çok fazla anlam taşımaz.
    Aslında, İslam öncesi Türklerin sosyal ve ekonomik yaşamı ayrı bir başlık olarak açılıp tartışılabilir. Çünkü birçok yanlış bilgiyi düzeltme açısından önemlidir bence. Benim çıkarımlarım olmayan ama toplumumuzun bilgi dağarcığında yer bulmuş iki ayrı başlık daha vardır; Bunlardan birincisi, Türklerin ataerkil toplum olduğu ve ikincisi ise tek tanrılı dinlere inandıklarıdır.




  • Maalesef, herşeyi ideolojisine alet edenler var. Vatana millete faydalı olan bir uygulamayı köylülere satarken karşılığında ideolojileri cahil köylüye empoze edilmeye çalışılmıştır. Eğer devam etseydi, üstü istibdad, altı anarşi olan kızıl tehlike komünizm ülkemizde derin kökler bırakabilirdi.
  • göcebe yaşadıkları için zaten olmayan mülkiyet kapital kavramlarını yaşaması beklenmez ama siz verdiğiniz örnekte iyi bir şey gibi ve tercih yapmışlar gibi söylemizsiniz
  • Kesinlikle iyi birşeydir. Birşeyin varlığını sürdürmesini sağlayan seçim ne ise, o varlık o için iyi birşeydir. Aksi takdirde zaten yok olur.
  • niye yok olmadık o zaman
  • Bir karışıklık oldu galiba. Yok olmamız gerektiğine dair bir söylemim mi oldu benim?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: webbie
    Bir karışıklık oldu galiba. Yok olmamız gerektiğine dair bir söylemim mi oldu benim?

    800 yılından bu yana size göre komünizm sistemi ile yaşamadığımıza göre yok olmamız gerekmezmiydi demekki doğru yaşam gerekli yaşam göreceli kavram tek değil
  • Sevgili Ali Kuşçu. Sanırım yazdıklarımın sadece bir kısmını okudunuz. Ben yukarıda sadece İslam öncesindeki göçebe yaşam süreci için o cümleyi kurdum. Yazımın tamamını okursanız bu çıkarımı yapmanız mümkün. Daha sonraki dönemler için herhangi birşey söylemedim.
  • kominist sistem diktatör rejimi desteklemekten başka hiç bir işe yaramamıştır.Bana bir örnek gösterin kominist ideolojiyi benimseyipte ferah içinde yaşayan bir ülke!
    Yok olamazda kominizm bilim, sağlık, insan hakları, teknoloji vb. gibi tüm sektör ve kavramların gerilemesine neden olmuştur





    bu arada mustafa bey sizin yorumlarınızı her konuda alıntı yapmaya başaladım

    quote:

    Orijinalden alıntı: mustafa_ogr

    Maalesef, herşeyi ideolojisine alet edenler var. Vatana millete faydalı olan bir uygulamayı köylülere satarken karşılığında ideolojileri cahil köylüye empoze edilmeye çalışılmıştır. Eğer devam etseydi, üstü istibdad, altı anarşi olan kızıl tehlike komünizm ülkemizde derin kökler bırakabilirdi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi LE10 -- 20 Aralık 2009; 0:45:08 >




  • Senide kapatmak gerekiyormuş
    Gereken yapılmış


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kurt Başlı Sancak

    Bakıyorumda bu konuda ağlaşanların tamamı komünistlerden oluşuyor. Köy ensitülerinin komünist yuvası olduğu doğrudur ve defalarca kanıtlanmıştır. Dönemin gazetelerine bakarsanız köy ensitülerinin lağımlarına Türk bayrağı dahi atılmıştır... Yarardan çok zararı vardır kapatılması doğru bir karardı
  • Orijinalden alıntı: Yadigar.

    Senide kapatmak gerekiyormuş
    Gereken yapılmış


    Orijinalden alıntı: Kurt Başlı Sancak

    Bakıyorumda bu konuda ağlaşanların tamamı komünistlerden oluşuyor. Köy ensitülerinin komünist yuvası olduğu doğrudur ve defalarca kanıtlanmıştır. Dönemin gazetelerine bakarsanız köy ensitülerinin lağımlarına Türk bayrağı dahi atılmıştır... Yarardan çok zararı vardır kapatılması doğru bir karardı


    diğer insancıl ve barışçıl mesajlarınızla çelişiyorsunuz

    bana bir yazarın sözlerini hatırlattınız

    arkanı dönme yoksa bıçağı kalbine saplıyacak. inanma kanma, ya tam vur ya ölümü göze al




  • quote:

    Orijinalden alıntı: nanaka9

    Halk cahil kalsın bizde koyun gibi güdelim mantalite bu.
    12 EYLÜL darbesi bütün aydınları ceza evlerinde ya çürüttüler yada delirttiler.
    Günümüzün aydınları evrim geçirip birer gücetapan olup çıktılar.

    Böyle devrimci söylemin beni çok sasirtti.Ne o sendemi evrim geçirmeye basladin,
  • quote:

    Orijinalden alıntı: seymes

    İdeolojik saplantıların insanları nasıl kışkırtıp, toplumları aşılmaz bir kısır döngü içinde bıraktığının somut delilidir şu Uğur Mumcu�ya ait sözler. Varolabilmek için bir �şey�lerin mutlaka ötekileştirilmesi , yeterli gelmezse haklılığı ispat için �düşman� addedilmesi gerekir değil mi?

    Köy Enstitüleri de pek çokları gibi buna hizmet ettirilen konulardan biridir.Bir kesim, çağdaşlık seromonisine en müştak katılımını icra edebilmek için �devrimci� bir teşebbüs , diğer bir kesim de adı geçen dönem söz konusu edildiğinde yapılabileceklerin en iyisi olduğunu görmezden gelip �komünist yuvası� kurumlar olarak görmeye odaklanmış.

    Köy Enstitüleri�ni kaldıran şahsa biçilen kaftan; Enstitülere �Devrimci� özellik kazandırmayacağı gibi , sonraki dönemlerde kuruluş amacından saptırıp savunduğu ideolojiye bile bile kurban edenlerin kimlikleri de onu �komünist yapılanmaya hizmet �eder göstermez.Zira kuruluş ilke ve amaçları iyi bilindiğinde bu çok açık bir şekilde görülür. Yani daha âmiyâne tabirle borazanlığa lüzum yok.

    Enstitülerin kuruluş tasarısı uzun olmakla birlikte özü şudur; O zamana değin köylere gönderilen öğretmenler şehirlerde kurulan ve oralarda yetiştirilen öğretmenlerden mürekkepti.Bu durum, şehirde yetişen öğretmenlerin köy koşullarına adapte olamamalarından dolayı eğitimde arzulanan seviyeye ülkeyi ulaştıramıyordu.Bu nedenle de köye öğretmen yetiştirmede farklı ve daha faydalı bir usulün tatbiki gerekmekteydi. Hasılı;Öğretmen adaylarının köyden alınıp yetiştirlmesi gerekiyordu.Bunun için de;köyden alınan çocukların köy hayatından uzaklaştırılmadan hem dünya konjonktürüne uygun bilgi sahibi hem de köy hayatına yabancı olmayan ve köyde beceri gerektiren işlere yatkın olması gerekiyordu.Daha sarih ifade ile;bu çocuklara öğretmenlik mesleği ile birlikte köyde geçerli olan; bağ-bahçe işleri, demircilik, dülgerlik,temel inşasat..vs bilgi � becerisi; bayanlara da i dikiş, ev idaresi,el işleri..gibi işlerin de öğretilmesi gerekiyordu.

    Özetle amaç, her alanda kalkınmayı sağlayacak bireyler yetiştirmek, bahsi geçen çevre koşullarında çalışabilecek, daha ileri ve verimli hayat koşulları oluşturmaktır,siyasi devrim değil. Tabii haliyle yoktan daha gelişgin bir toplum oluşturmak da bir devrimdir fakat yineliyorum bunun ideolojik kavramları güçlü ve yaygın kılmakla ilgisi yoktur. Olsa olsa kültürel ve sosyal bir katkıdır.

    Bir diğer nokta da şu; Köy Enstitülerinin kaldırılması başka bir siyasi düşüncenin dayatması sebebiyle olmamıştır. İşin esasında iki neden yatar. İlki, Köy Enstitülrerinin amacını aşarak; sadece köy ilkokullarını bitiren öğrencilere hasredilmesi neticesi şehirli ruhu ile köylü ruhunu dengeleyeceğine aradaki farkı açması. Zira bu okullardan mezun olan pek çok kişi kırsalın sorunlarını ortaya koymak gibi �iyi� bir vazife görmenin yanısıra topluma yabancılaşan bireyleri de ortaya çıkarmıştır.İkincisi de ulaşım,iletişim ve teknolojinin gelişim ve yaygınlık kazanması zaten bu enstitüleri kendiliğinden fes olacak hale getirmiştir. Bunun somut delili olarak 1950�li yıllarda traktörün kullanılmaya başlanması verilebilir.

    Köy Enstitüleri'nin bugün aynı işlevle yürürlükte olmasını istemek ancak ve ancak bilmem hangi Batı ülkesinin �şey�lerini alıp kendimize yamamktan gurur duymak yerine milli bir model olması hasebiyle makul görülebilir. Yoksa bu kurumlar üzerinden �devrimci zihniyeti� yeniden mesrur ve huzurlu kılmak namına çabalamak,ilkel ve ilkesel �gerici�likten başka olamaz.




    argümantasyonda inanılmaz boşluklar var

    1. si köy enstitüsü mezunlarının "topluma yabancılaşması" neymiş?bu nasıl oldu,ya da olabilir? zaten amaç bunun tam tersi değil miydi? gavurun "social coherence" dediği şeyi sağlamak,yani toplumdaki uçurumları düzeltmek-doldurmak,sosyal yaşamı düzenlemek,en önemli amaçlarından biri değil miydi enstitülerin?

    2. si "ulaşım,iletişim ve teknolojinin gelişim ve yaygınlık kazanması zaten bu enstitüleri kendiliğinden fes olacak hale getirmiştir." meselesinde; şunu kabul edelim ki 2009 dayız ve yukarıdaki yönlerden köy-şehir arasındaki fark,1940 daki farkla aynı,hem şehir koşulları ilerledi hem köy koşulları ama köyler bu konularda hala çok yetersiz.

    ayrıca ulaşım,teknoloji ve iletişim,eğitsel yönden 2. planda kalmakta,eğitimi doğrudan değil dolaylı olarak etkilemektedir.eğer 2009da hala köy enstitülerinden mezun tarzda insanlara köylerimizde ihtiyaç duyuyorsak,sadece marangozluk,çiftçilik vs değil düşünsel yönden de köylülerimizde inanılmaz eksiklik görüyorsak,senin 2. argümanın da fazlasıyla komik durumda kabul edilebilir

    "devrimci zihniyeti ilerletmek adına köy enstitülerinin yeniden açılmasını düşünmek mantıklı değildir" 'e getiriyorsun konuyu,burada belli ki tuhaf bir devrimci anlayışın var,siyasal görüşünü bilmiyorum, ama şu söylediğin koyu bi tkp linin falan tavreına benziyo:fazla ütopik

    kimse bazı yüce siyasal fikirleri daha yüceltmek için buöylesine bir projeye destek olmaz,burdaki amaç toplumda sosyal bir devrim yaratmak,ve bunun ekonomik meyvelerini de yemektir ve bu da yeterince devrimci bir tutumdur...




  • Üniversitelerde tez olunmalı, ders diye okutulmalı, araştırılmalıdır bizim ülkemizin durumu.
    Bu kadar zenginlik içinde bu kadar fakirlik çeken tek ülke biziz heralde.
    Halkın büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşayan bir ülkede tarımın gelişmemiş olması tamamen devletin suçudur.
    Köy Enstitülerinin kapatılmasında kimin pay varsa yatacak yeri yoktur diyorum. banane kominist yetiştirmesinden, vs.. olmasından.
    Vilayetimiz büyüklüğündeki İsrailden tohum alıyorsak bu bizim utancımızdır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Roohans

    Üniversitelerde tez olunmalı, ders diye okutulmalı, araştırılmalıdır bizim ülkemizin durumu.
    Bu kadar zenginlik içinde bu kadar fakirlik çeken tek ülke biziz heralde.
    Halkın büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşayan bir ülkede tarımın gelişmemiş olması tamamen devletin suçudur.
    Köy Enstitülerinin kapatılmasında kimin pay varsa yatacak yeri yoktur diyorum. banane kominist yetiştirmesinden, vs.. olmasından.
    Vilayetimiz büyüklüğündeki İsrailden tohum alıyorsak bu bizim utancımızdır.

    Köy enstitulerin kapatilmasi gerçekten ülkemiz için iyi olmamistir.Solcu yetistirildigi için kapatildiysa,sagci oldukta çok mu iyi oldu derim.Bizdeki zengin ile fakir arasindaki uçurum hangi ûlkede var.Sadece Güney amerikanin asiri sagci ve dindar ülkelerinde.
    çalisanin 400 ytl aldigi bir ûlkede kiralarin daha yuksek olmasi normalmidir.
    Bu forumda sayisiz defalar fakirlikten kuru ekmek yiyenlerin attigi mesajlar içimi yakar.Metroya veya otobuse verecek parasi olmayan ôgrencilerin okula gidememesi kalbimi daglar.hala dersiniz komunist yetistiriyordu
    Peki bu sagci vatansever insanlarimiz neden bizi israile ve amerikaya resmen muhtaç ettiler?
    Ben çok iyi hatirliyorum.Bizim bugdayimiz iyi mahsul vermiyor.Amerikadan ithal ettigimiz bu tohumlar bizim tohuma gôre 7 sefer daha çok verecek dendigi gûnû.Bende çocuktum inanmis sevinmistim.
    Halbuki bu tohumlar bizi dis ulkelere resmen satildigimizin belgeleridir.nedir bu amerikan tohumlari.Içi bos ,genleri degistirlimis,vitaminsiz ve mineralsiz tohumlar.Yedigimiz ne ekmegin tadi kalmis nede bulgurun.Her senede yeniden ithal etme zorunluluguda isin cabasi.
    Bûtûn öz varligimiz olan tohumlarimizi yok edip onlardan almaya mecbur edildik.Hemde bu sagci politikacilarimizin zevkten 4 kôse olmus, agizlarinin kulaklarina vardigi tv deki haberlerde gördügüm zamani hiç unutmam.Baska ülkeler kendi öz tohumlarini özel atom bombasina dayanikli kasalarda sakliyorlar.Biz ise yok ettik.baska ülkerden almak için.Resmen satildik.
    Sizler bu olaylari bilmezsiniz.Ne dümenler döndü su ülkemde.Hemde döndürenler kahraman oldular
    Fakat bu isin sagcisi,solcusu yoktur.isterimki herkes ögrensin,arastirsin neden bu tohumlari ithal etmeye mecbur birakildigimizi.Neden bu politikacilarin bizi sattigini.Ne yazikki garip ûlkemde herkesin yaptigi yanina kar kaliyor
    Bizi bu disa bagimli yapanlar,ayni oyunlari bizim uçak ve otomobil sanayimizin gelismemesi içinde yapmadilar mi?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 2000watts -- 21 Aralık 2009; 12:40:40 >




  • Köy Enstitüleri Hakkında Bilgi

    1-1936 yılında, Saffet Arıkan tarafından kurulan Köy Eğitmeni Projesi ile bu kurumların temeli atıldı.
    2-17 Nisan 1940 yılında Köy Enstitüleri ile ilgili kanun kabul edilir. Bu oylamaya, Adnan Menderes ve Celal Bayar da dahil olmak üzere, daha sonra Demokrat Parti'yi kuran milletvekilleri katılmaz.
    3-1946 yılında, milli eğitim bakanı Hasan Ali Yücel görevinden alınır ve yerine Reşat Şemsettin Sirer getirilir.
    4-5117 ve 5129 sayılı kanunlar 1947 yılında çıkarılarak, öğretmenlerin toprak sahibi olmaları zorlaştırılmış; daha önceden bu öğretmenlere ve köy halkına dağıtılmış olan kitaplar, araç-gereç, toprak ve hayvanlar toplatılmıştır.
    5-5012 ve 5210 sayılı kanunlar 1947 ve 1948 yıllarında çıkarılmış, bu kanunlara göre de köy halkı okul yapma yükümlülüğünden kurtulmuştur.
    6-1947-48 yıllarında, köy enstitülerinin beyin kadrosunu oluşturan yüksek köy enstitüleri kapatıldı.
    7-1947 yılında çıkarılan bir yönetmelikle, öğrencilerin okul yönetimine katılmaları yasaklanmıştır.
    8-1947 yılında, kız ve erkek öğrencilerin birlikte ders görmesi yasaklanmıştır.
    9-1947 yılında, daha önceden dağıtılmış olan dünya klasikleri toplatılmıştır.
    10-1948 yılında, ders programlarından "iş eğitimi ilkeleri" kaldırılmıştır.

    Yukarıda yazılı olanları kulaktan dolma bilgilere dayanarak yazmadım. Geneli, kanunlarda da yer alan, mahalle kahvesinde, ülkü ocağında ya da tarikat evlerinde edinilmiş bilgiler değildir. Vereceğiniz cevapları, lütfen kaynaklara dayandırarak verin.

    2. başlıktaki yasa karşıtları ile ilgili bilgiyi size daha önce vermiş, bu insanların önemli bir kısmının toprak ağalarından oluştuğunu belirtmiştim. Henüz okullar ortada yokken, bu insanlar ya geleceği görmüş ve "Bu okullar kesin komünist yuvası olur" demiş ya da "köylerimizdeki kullarımız ya bize isyan ederse" diye düşünmüş olabilirler. Ama sonuçta bu yasaya karşı çıkan, yasa oylamasına katılmayan milletvekilleri bunlardır. Aynı milletvekilleri, Toprak Kanunu'nun çıkmasını da engellemişlerdir. Acaba toprakta da "komünist buğday" mı yetişecekti, yoksa aydınlanmış ve kulluktan kurtulup birey olabilmiş ve toprak sahibi köy halkını yönetemeyeceklerini mi biliyorlardı?
    3. başlıktaki Hasan Ali Yücel dünya klasiklerinin türkçeye kazandırılması gibi yeniliklere imza atmışken, ardından gelen Reşat Şemsettin Sirer ise İmam Hatip Liseleri'nin açılması gibi yeniliklere önayak olmuştur.
    4. başlıktaki araç-gereç, malzeme ve hayvanlar insanı nasıl bir komünist mantığa büründürdüğünü, bu okulların kapatılmasını savunan arkadaşlar açıklarsa sevinirim. Ben kanun numarası vererek konuştum, o yüzden de "bence olmadı" demek gibi bir hak tanımıyorum size.
    5. başlıkta, köy halkının okul yapma yükümlüğünü kaldırmanın kime ne faydası olmuştur? Devletin okul yaptırmaya gücü yoksa, halkın eğitilmesi de gerekiyorsa bunu kim yapacaktır? Köylülerin okulsuz kalması kime faydalıdır?
    7. başlıkla ilgili olarak, öğrencilerin etkin olarak okul yönetimine katılması demokrasi gereği değil midir? Çünkü bu okulların kapatılmasını savunanlar bizden daha demokrat olduklarını söylüyorlar. Eğer bizden daha demokratsanız, buna da sizden cevap beklerim.
    8. başlık hakkında cevap bile beklemiyorum. Ne de olsa Barbie bebeklerin bile insanı yoldan çıkardığını düşünen bir zihniyetin Türkiye'yi yönettiği dönemlerde kız ve erkek öğrencilerin birlikte ders görmesi gerçekten çok ayıp.
    10. başlıktaki "iş eğitimi ilkeleri" dersi hakkında bilginiz var mı bilmiyorum. Ama araştırın ve komünistlikle alakasını bize de açıklayın.

    Ayrıca, 1947 yılından itibaren ABD tarafından Türkiye'ye sağlanan yardımların karşılıklarından bir de Köy Enstitüleri'nin kapatılmasıdır. Bunu araştırmanızı öneririm.

    Lütfen düşünün biraz. Hayatında hiç kitap okumamış bir insan cevap vermesin. Dünya klasiklerine elini sürmemiş insanlar, bu kitapların komünizmi yaydığını iddia edecektir ama maalesef o kitapların büyük bir kısmı dünyada SSCB adında bir ülke yokken yazılmış ve siyasi içeriğe sahip olmayan kitaplardır.
    Ağalar ve şeyhler tarafından kapatılmış olan bu okulları, hala o ağaların zihniyetine kulluk edenler savunmaya devam edebilir, ama o okulların olmamasının bu ülkeye neler kazandırdığını, hangimizi daha ileriye götürdüğünü de açıklamanız gerekir. Ülkemiz ile ilgili sorunların başında hep eğitimden dem vuruyoruz ve bahsi geçen eğitimin kaynağı köy enstitüleri değil, bu okulların kapatılması sonucu halkın eğitimsiz kalmasıdır. O okullar yaklaşık 10-15 sene ayakta kalmıştır ama onlardan sonraki zihniyet 50 yıldır tepemizde ve sonuçları da ortada.

    Saygılar...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Roohans

    Üniversitelerde tez olunmalı, ders diye okutulmalı, araştırılmalıdır bizim ülkemizin durumu.
    Bu kadar zenginlik içinde bu kadar fakirlik çeken tek ülke biziz heralde.
    Halkın büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşayan bir ülkede tarımın gelişmemiş olması tamamen devletin suçudur.
    Köy Enstitülerinin kapatılmasında kimin pay varsa yatacak yeri yoktur diyorum. banane kominist yetiştirmesinden, vs.. olmasından.
    Vilayetimiz büyüklüğündeki İsrailden tohum alıyorsak bu bizim utancımızdır.


    Söylediğiniz gibi halkın büyük bir çoğunluğu kırsal kesimde yaşamıyor.

    31 Aralık 2008 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 71.517.100 kişidir. 2008 yılında Türkiye nin yıllık nüfus artış hızı Binde 13,1 olarak gerçekleşmiştir. Ülke nüfusunun % 75 i il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır.

    http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?tb_id=39&ust_id=11




  • Keşke tek sorunumuz köy enstitülerinin kapanması olsaydı.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: destroyer39


    quote:

    Orijinalden alıntı: Roohans

    Üniversitelerde tez olunmalı, ders diye okutulmalı, araştırılmalıdır bizim ülkemizin durumu.
    Bu kadar zenginlik içinde bu kadar fakirlik çeken tek ülke biziz heralde.
    Halkın büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşayan bir ülkede tarımın gelişmemiş olması tamamen devletin suçudur.
    Köy Enstitülerinin kapatılmasında kimin pay varsa yatacak yeri yoktur diyorum. banane kominist yetiştirmesinden, vs.. olmasından.
    Vilayetimiz büyüklüğündeki İsrailden tohum alıyorsak bu bizim utancımızdır.


    Söylediğiniz gibi halkın büyük bir çoğunluğu kırsal kesimde yaşamıyor.

    31 Aralık 2008 tarihi itibarıyla Türkiye nüfusu 71.517.100 kişidir. 2008 yılında Türkiye nin yıllık nüfus artış hızı Binde 13,1 olarak gerçekleşmiştir. Ülke nüfusunun % 75 i il ve ilçe merkezlerinde yaşamaktadır.

    http://www.tuik.gov.tr/PreTablo.do?tb_id=39&ust_id=11


    Tam bilgim yok sadece tahminen söyledim. Ama son 10 yıldaki batıya göç hayli fazla.
    Bunlar göç etmemiş olsaydı kırsal kesimde yaşayan sayısı fazla olabilirdi.
    Yani demek istediğim köylü bir milletiz, şehirli değiliz.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: b3rkhan

    Keşke tek sorunumuz köy enstitülerinin kapanması olsaydı.

    Insanlar burada anlatiyor.Köy Enstitüleri kapatildi.Insanlarimiz bos kalmaya devam etsin diye.Bir seyler ögrenmesinler diye.
    Sende bôyle bos bir cevap verince...
  • 
Sayfa: önceki 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.