Şimdi Ara

Tasavvuf hakkında ne düşünüyorsunuz ? (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
38
Cevap
1
Favori
1.091
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • Bir Türk hekimi olarak yorumum; kendini yerlere atan şahıs klinik olarak hiperventilasyona bağlı akut respiratuar alkaloza girmiş olup çarpıntı, göğüste sıkışma, perioral parestezi ve ekstremite parestezisine ek olarak hipokapniye sekonder serebral kan akımının azalması, baş dönmesi, generalize tetaniye maruz kalmıştır. (Zikir çekerek kendinden geçtiğini iddia eden insanlar da aslında bu klinik tabloya maruz kalarak olay sonrasında beynin geçici hipoksiden normale dönmesi sonucu uyuşukluk, uykudan uyanma gibi duruma maruz kalmaktadırlar. Not: "birgün benim söylediklerim bilimle çelişirse siz bilimi tercih ediniz" Gazi Mustafa Kemal Atatürk.)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: @KlavYE@

    Bir Türk hekimi olarak yorumum; kendini yerlere atan şahıs klinik olarak hiperventilasyona bağlı akut respiratuar alkaloza girmiş olup çarpıntı, göğüste sıkışma, perioral parestezi ve ekstremite parestezisine ek olarak hipokapniye sekonder serebral kan akımının azalması, baş dönmesi, generalize tetaniye maruz kalmıştır. (Zikir çekerek kendinden geçtiğini iddia eden insanlar da aslında bu klinik tabloya maruz kalarak olay sonrasında beynin geçici hipoksiden normale dönmesi sonucu uyuşukluk, uykudan uyanma gibi duruma maruz kalmaktadırlar. Not: "birgün benim söylediklerim bilimle çelişirse siz bilimi tercih ediniz" Gazi Mustafa Kemal Atatürk.)

    Muslamansaniz bu sorumu cevaplayın



    Allahı kelamı olan Kuran-ı Kerim de



    1-)Aklı Aşan durum veya durumlar var mıdır ?



    2-)Akla ayrıkı durumlar var mıdır ?



    Misal Allah ben size şah damarınizdan daha yakınım demekte bu yukardakilere birer örnek mıdır ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Tasavvufçulara göre şeritatın bir zahiri bir de batını(tasavvuf) yönü vardır, onlara göre Muhammet hem saltanatı hem İslam'ın zahiri yönünü(itikadi, ameli ve ahlaki yönü) hem de İslam'ın batıni(tasavvuf) yönünü şahsında toplamıştı, ama sahabelerden sadece bazılarını tasavvufi manada irşat etmişti, onlara göre Muhammet öldükten sonra onun şahsında topladığı bu üç görev ayrılmıştır: Muhammet'in saltanat görevi sultanlar vasıtası ile tasavvufi irşat görevi mutasavvıflar vasıtası ile zahiri şeriat yönü ise fakihler vasıtasıyla devam etmiştir, tasavvufçulara göre tasavvuf yoluna TAnrı sadece istediklerini alır.

    Ben laik biriyim, ama Müslümanlara üzülüyorum açıkçası, youtube girin, her cemaat birbirine atıp tutuyor, fikir birliği etmiş din adamlarının-cemaatlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez,belki de hiç yok,ben bir laik gözü ile tasavvufçuların da din dairesi içinde olduklarını, onların yaşantılarının kendilerini bağlayacağını, Müslümanların artık anlaması gerektiğini düşünüyorum, ama tarih boyuncada fakihler ile tasavvufçular bir türlü anlaşamamış, sanki Tanrı bunların birbirleri ile anlaşmasını istemiyor gibi biraz empati yapsalar birbirlerine saldırmaya harcadıkları zamanı daha iyi işlerde değerlendirecekler.




  • Nazikçe ve kimseyi kırmadan anlatmam gerekirse; İslam'da asla yeri olmayan, "Ruhban sınıfı" oluşturma gayretlerinden en önemlisi olarak görüyorum bu "tasavvuf" olayını...

    Müslüman insan bildiğini anlatmakla mükelleftir...

    Üstünlük "takva"dadır...
    Bu üstünlüğü de sadece Allah bilir ve derecelendirir...
    Dolayısıyla "ruhban" sınıfı veya "aziz" diye bir şey yoktur İslam'da...
    Kimin kutsal, kimin iman sahibi, kimin cennete gideceğini sadece Allah (C.C.) bilir...


    İnancımız temeli;
    Kur'an-ı Kerim'dir...
    Ve bu kitapta bize son peygamberin kim olduğu söylenmiştir...
    Buna göre inanırız, iman ederiz...

    Fakat "tasavvuf"ta "ruhban/kutsal" olarak seçilen kişiyi ondan daha "düşük seviyede" olduğunu söyleyen insanlar atıyor... Ve o kişiye sorgusuz sualsiz hizmet ediyorlar ve her dediğine -abartarak söylüyorum- "iman" ediyorlar...
    Oysa peygamberleri ve peygamberimizin "kutsal" olduğunu, inancımızın temeli Kur'an-ı Kerim'de Allah (C.C.) söylüyor...

    Buradaki mantık hatası (Kendi içinde tutarlı olmak): "Kutsal/ruhban" olanı Allah (C.C.) söylerken, "tasavvuf"ta ise "kutsal/ruhban" sınıfının seçen yine onun gibi "insan" olan, ancak bilgisi daha düşük olan kimselerden oluşuyor...


    Hz. Muhammed'e (S.A.V.) bile ayetler "Cebrail" vasıtasıyla inmişken, bizim "tasavvufçular" direk Allah'tan (C.C.) vahiy/ilham vs... alıyorlar galiba... Yani direk Allah'la (C.C.) irtibat kuruyorlar...
    Bu nasıl iştir?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi murat204 -- 5 Şubat 2017; 22:27:50 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Perceptron

    Eski bir tasavvufçu olarak ;
    Hem tasavvuftan hemde tasavvufçulardan nefret ederim.
    8 yıllık entelektüel gelişimime engel oldular ve aklıma zarar verdiler.
    Tarihsel açıdan ,İslam ile hint felsefesinin kaynaşlamasıyla oluşan bir safsatadır.
    İnsanlara saçma bir tembellik verir. Bu bu tembellik ile gurur duymayı öğretir.
    Aklından daha üstün sezgisel bir duyumuz olduğunu ileri sürerler, lakin bu sadece onların "kendilerini kandırmasından" ibarettir.
    Onların yöntemleri akıllı bir bireyi şizofrene çevirir. Bundan dolayı mantıklı gelen saçma şeyler söylerler. (çoğu zamanda saçmalayıp, bunu normal insanlar anlamaz derler, çünkü iğrenç bir gizli kibirleri vardır.)
    Aynı şekilde, vahyi de akıldan önde tutarlar.
    Dolayısıyla, moğol istilası sonrası zayıflayan, islam dünyasındaki eziklik ve acıdan beslenerek yaygınlaştılar.
    Bilim ve akıl alanından büyük gelişme gösteren islam medeniyetini de yok ettiler. Altın çağdan karanlık çağa soktular.
    Aynı şekilde cehalet ve fakirlik ile zayıflayan ülkemizin durumundan da besleniyorlar.
    Düşüncelere saygım sonsuz,
    Buyursunlar, kendi ezikliklerini ve tembelliklerini örten, ahiret hayalleri arasında, arzu duydukları ölümü beklesinler.
    Fakat asla, insanlık medeniyeti parçalayıp, kendi gruplarını diğerlerinden üstün görüp, pis düşüncelerini insanlara bulaştırmasınlar.
    Çünkü çoğu akıl, bu düşüncelerin tehlikesini anlamaktan acizdir.

    Söylediklerine tamamen katılıyorum.

    Rıhle dergisinde tasavvuf konusunun işlendiği sayısında ismini hatırlamadığım bir hoca İmam Rabbani ve Vahdeti Vucutçu ibni Arabi hakkında yazmıştı. İmam Rabbaninin Arabi hakkındaki yanlış görüşlerini yazdıktan sonra Arabi hakkında herşeyin sonunda yolumuzun kurucusu odur ne diyebiliriz ki dediğini yazmıştı. Yani yazar bunu boşuna eklemedi elbette. Çünkü bu sözle bahsettiğim cümleyi kuranın ne kadar isabetli (?) bir yolda ve itikatta oldukları anlaşılabilir.



    Tarikat tasavvuf meraklıları kendilerini Hz Ebubekire nispet ederler. Bu büyük bir cüret ve iftiradır. Bununla ilgili kimse elle tutulur bir delil ortaya asla koyamaz. Sonradan çıkmıştır ve İslam üzerine bi felsefi yaklaşımdır. Bazıları belki biraz sünnetlere bağlı kalmıştır ama genel olarak mutasvvıfların Peygamber Efendimizin " “Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz/onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir keler / kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takib edeceksiniz.” hadisi Şeriflerine muhatap olup korkması gerekenlerdir ama korkmazlar. (Ruhbanlaşma, hayatını sadece dini konularla sınırlamış din harici şeylerle upraşmama, ama dinle de irtibatı sahih olmama) Çünkü onlarda bir mürşidi kamile tabi oldukları onun asla yanlış yapmayacağı inancı vardır. Yanılmaları imkansızdır. Zaten senin de bahsettiğin fena fişşeyh aşamasına geçerek benlik ve zekayı bi yana bırakırlar. Onlara göre alimden şeyhleri evladır ledünni ilimleri vardır.

    Allah ve peygamberi ilmi övmüş olmasına rağmen bunlar ilme değil hayallerine rüyalarına tabi olur bunların Allahtan olduğunu iddia ederler. Böylece alimlerden kendilerini üstün görürler. Halbuki dinimizde üstünlük ilim ve takva iledir. İlme uymayan Züht iddiaları tamamen safsatadır ve sahibi bu dünyada herkesle çekişebilse de ahirette hüsrana uğraşacağını beklemek beklemeye daha layıktır, onların beklentileri ile kıyasla.

    Adamlar dini ilimleri bile bi kenara koymuşlar beşeri ilimlere hiç bakarlar mı? Tabiki bakmazlar. İslam ümmetinin yollarını zayi edip körü körüne sevmeye bilmeden yapmaya tabi oldular.

    Kendisi de tarikatçı olan Muhammed Salih Ekinci İsimli bir hoca vardı. Bu hoca ilim sahibiydi. Bi gün tarikatçılar şu kitabı okumadan bu yola giderlerse sapıtıyorlar bunu okumaları lazım şeklinde bi kitaptan bahsetmişti. altta adama demediklerini bırakmadılar. Artık bu iş onlar için kutsalı olmuş. Acaba deyip araştırma gereği duymuyorlar. Araştırıyorum diyenlerde gidip kendileri gibilere soruyor ki okuduğum ya da duyduklarından yara alan inancını tamir etsin. Ama araştırma diyorlar adına. Cemaatçiler de aynı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi etusch -- 6 Şubat 2017; 22:30:50 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: murat204

    Nazikçe ve kimseyi kırmadan anlatmam gerekirse; İslam'da asla yeri olmayan, "Ruhban sınıfı" oluşturma gayretlerinden en önemlisi olarak görüyorum bu "tasavvuf" olayını...

    Müslüman insan bildiğini anlatmakla mükelleftir...

    Üstünlük "takva"dadır...
    Bu üstünlüğü de sadece Allah bilir ve derecelendirir...
    Dolayısıyla "ruhban" sınıfı veya "aziz" diye bir şey yoktur İslam'da...
    Kimin kutsal, kimin iman sahibi, kimin cennete gideceğini sadece Allah (C.C.) bilir...


    İnancımız temeli;
    Kur'an-ı Kerim'dir...
    Ve bu kitapta bize son peygamberin kim olduğu söylenmiştir...
    Buna göre inanırız, iman ederiz...

    Fakat "tasavvuf"ta "ruhban/kutsal" olarak seçilen kişiyi ondan daha "düşük seviyede" olduğunu söyleyen insanlar atıyor... Ve o kişiye sorgusuz sualsiz hizmet ediyorlar ve her dediğine -abartarak söylüyorum- "iman" ediyorlar...
    Oysa peygamberleri ve peygamberimizin "kutsal" olduğunu, inancımızın temeli Kur'an-ı Kerim'de Allah (C.C.) söylüyor...

    Buradaki mantık hatası (Kendi içinde tutarlı olmak): "Kutsal/ruhban" olanı Allah (C.C.) söylerken, "tasavvuf"ta ise "kutsal/ruhban" sınıfının seçen yine onun gibi "insan" olan, ancak bilgisi daha düşük olan kimselerden oluşuyor...


    Hz. Muhammed'e (S.A.V.) bile ayetler "Cebrail" vasıtasıyla inmişken, bizim "tasavvufçular" direk Allah'tan (C.C.) vahiy/ilham vs... alıyorlar galiba... Yani direk Allah'la (C.C.) irtibat kuruyorlar...
    Bu nasıl iştir?

    Katılıyorum.



    Kendi düşüncem ve İslamiyetin öz inancı ile bağdaşmadığı kanaatindeyim.



    Rabbim herşeye kadir, geçmişte ve günümüzde de insanları din ile kandırdıkları ve zamanında hoca efendi hoca efendi diye pervane olduklarına aman da biz kimlere güvenmişiz gibi ahlar vahlar çıkageliyor.



    Arkadaş, insanoğlunun takva derecesini Allah azze ve celle bilir. Biz kanarız, biz şaşarız ama Allah herşeyi bilir. İçten geçeni, içten geçecek şeyleri.



    Şu ayeti de paylaşmak isterim;





    Diyanet İşleri



    57/HADÎD-27:

    Sonra bunların peşinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. (Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir.



    Ayeti güzel okuyup anlamaya çalışmak gerekir. Tek bu ayet değil yığınla ayet bulunabilir, ters arkadaş işte ters olmuyor. 3 boyutlu yaratılmış bu alemde 4.-5-6-7. boyuta evirmeye gerek yok. Evirmeden iman olsun, evirmek şartmı, insana insanüstü özellikler bahşetmek şartmı. Biz insanoğluyuz, melek ehilleri gibi nurdan, ışıktan kısaca bambaşka bir yaradılışımız yok. Hamurumuz bu, ölünce alem değişir o zaman belli olacak takva. O zaman belli olacak sittin tane boyut.

    İnsanın insan gibi olması gayet doğal, uçmaya kaçmaya ayda yürümeye arşı yönetmeye kutublar şıhlar gavslar kavslar bu şekilde eviriliyor herşey. İnsanların aklı duruyor ileri gidemiyoruz, islamiyet ve Kuran dışı kaynak adamı bozar, geçmişe bakıp ders almak gerekir. İslamiyet bozulmuyor insanlar bozuluyor, başka başka inanç şekillerine bürünüyorlar.


    Adam çıkıyor Sümerlerde İslamiyet izleri var, temeli Sümerlere dayanıyor diyor. Temeli dayanan İslamiyet değil tam tersine Sümerlerde bozulan Tevhid inancı var. Bu izleri her asır görebiliyoruz benzer olaylar. İnsanların insanları yüceltmesi yüksek görmesi.

    Neden affedilmeyen günah Şirk. Rabbimin bildiği birşey var değil mi. Hemen meylediyoeuz, bu meyilde iyi niyetle oluyor lâkin iyi niyet insanı kurtarmıyor, güzel güzel sunuluyor ve çoğu insan zanna düşüyor.

    İstanbul'dan Ankaraya tek seferde uçmak varken, neden Kayseriye, Antalyaya ve Ağrıya gidip Ankaraya uçuyoruz.

    İnşallah ümmet terkettiği, anlamadan okuduğu Kuranı Kerim'e biraz daha fazla bakarda ilahi hidayete nail olur. Böylece her duyduğuna, her ağlayana, her içten sinsi sinsi feth etmeye çalışan üçkağıtçılara karşı en güzel silah olur, rehber niteliğimizde olan Kuranı Kerim.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi rebellion -- 7 Şubat 2017; 15:6:5 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Perceptron kullanıcısına yanıt
    Yanlışlık olmuş kendilerini anlatmaya çalışmış bu üye. Yanlışlıkla tasavvufa söylemiş.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • optimist. O kullanıcısına yanıt
    Benim hakkımda hiçbir şey bilmemene rağmen benim hakkımda argüman ortaya atman ne kadar bilge bir kişi olduğunu gösteriyor

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Uçmak ister misin diye sorulmaz, hadi uçalım denir.



    Beyin ile oynarsan enel hak da dersin. Yukarıda bir doktor açıklamış zaten, 40 gün terbiye vs. Vs. Beyin yapısını bozuyor sonra bunu din ile birleştirip veya birlestirmeyip doğaüstücülük oynuyorlar.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Volkan Mirza

    Tasavvuf dinden bağımsız değildir. Dinin çeşitli yorumları vardır ve tasavvuf da bir yorum biçimidir. Tarihe bakacak olursak Emevilerin dayattığı İslam Türkler tarafından kabul görmemiştir. Türklerin kitleler halinde İslam'a geçişi tasavvuf ehli sayesinde olmuştur. Tasavvufa ve vahdeti vücut anlayışına inanan bir müslüman olarak söylüyorum, dinin özünü kavrayabilmek için tasavvufi anlayışa sahip olmak gerekir. Maddeci islam anlayışı yerine manaya önem verir ve insanların ruhuna hitap eder. Tabi uydurma tarikatları dahil etmiyorum. İnsan düşünerek Tanrı'ya pekala ulaşabilir.

    Herşeyden önce itikat kitaplarında ve onların kaynakları olan kur'an ve sünnette yeri olmayan birşeye inanmanın açıklaması olamaz. Vahdeti Vucut islam dışı bir yaklaşımdır. Ayrıca şu islam bu islam gibi farklı islamlar da yoktur.

    Söylediklerinin bir tanesine bile elle tutulur delil getiremezsin.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: rebellion


    quote:

    Orijinalden alıntı: murat204

    Nazikçe ve kimseyi kırmadan anlatmam gerekirse; İslam'da asla yeri olmayan, "Ruhban sınıfı" oluşturma gayretlerinden en önemlisi olarak görüyorum bu "tasavvuf" olayını...

    Müslüman insan bildiğini anlatmakla mükelleftir...

    Üstünlük "takva"dadır...
    Bu üstünlüğü de sadece Allah bilir ve derecelendirir...
    Dolayısıyla "ruhban" sınıfı veya "aziz" diye bir şey yoktur İslam'da...
    Kimin kutsal, kimin iman sahibi, kimin cennete gideceğini sadece Allah (C.C.) bilir...


    İnancımız temeli;
    Kur'an-ı Kerim'dir...
    Ve bu kitapta bize son peygamberin kim olduğu söylenmiştir...
    Buna göre inanırız, iman ederiz...

    Fakat "tasavvuf"ta "ruhban/kutsal" olarak seçilen kişiyi ondan daha "düşük seviyede" olduğunu söyleyen insanlar atıyor... Ve o kişiye sorgusuz sualsiz hizmet ediyorlar ve her dediğine -abartarak söylüyorum- "iman" ediyorlar...
    Oysa peygamberleri ve peygamberimizin "kutsal" olduğunu, inancımızın temeli Kur'an-ı Kerim'de Allah (C.C.) söylüyor...

    Buradaki mantık hatası (Kendi içinde tutarlı olmak): "Kutsal/ruhban" olanı Allah (C.C.) söylerken, "tasavvuf"ta ise "kutsal/ruhban" sınıfının seçen yine onun gibi "insan" olan, ancak bilgisi daha düşük olan kimselerden oluşuyor...


    Hz. Muhammed'e (S.A.V.) bile ayetler "Cebrail" vasıtasıyla inmişken, bizim "tasavvufçular" direk Allah'tan (C.C.) vahiy/ilham vs... alıyorlar galiba... Yani direk Allah'la (C.C.) irtibat kuruyorlar...
    Bu nasıl iştir?

    Katılıyorum.



    Kendi düşüncem ve İslamiyetin öz inancı ile bağdaşmadığı kanaatindeyim.



    Rabbim herşeye kadir, geçmişte ve günümüzde de insanları din ile kandırdıkları ve zamanında hoca efendi hoca efendi diye pervane olduklarına aman da biz kimlere güvenmişiz gibi ahlar vahlar çıkageliyor.



    Arkadaş, insanoğlunun takva derecesini Allah azze ve celle bilir. Biz kanarız, biz şaşarız ama Allah herşeyi bilir. İçten geçeni, içten geçecek şeyleri.



    Şu ayeti de paylaşmak isterim;





    Diyanet İşleri



    57/HADÎD-27:

    Sonra bunların peşinden ard arda peygamberlerimizi gönderdik. Onların arkasından da Meryem oğlu İsa’yı gönderdik, ona İncil’i verdik ve kendisine uyanların kalplerine şefkat ve merhamet duygusu koyduk. (Kendiliklerinden) icat ettikleri ruhbanlığa gelince; biz onu onlara farz kılmamıştık. Allah’ın rızasını kazanmak için onu kendileri icat etmişlerdi. Fakat ona da gereği gibi uymadılar. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik. Fakat onlardan birçoğu da fasık kimselerdir.



    Ayeti güzel okuyup anlamaya çalışmak gerekir. Tek bu ayet değil yığınla ayet bulunabilir, ters arkadaş işte ters olmuyor. 3 boyutlu yaratılmış bu alemde 4.-5-6-7. boyuta evirmeye gerek yok. Evirmeden iman olsun, evirmek şartmı, insana insanüstü özellikler bahşetmek şartmı. Biz insanoğluyuz, melek ehilleri gibi nurdan, ışıktan kısaca bambaşka bir yaradılışımız yok. Hamurumuz bu, ölünce alem değişir o zaman belli olacak takva. O zaman belli olacak sittin tane boyut.

    İnsanın insan gibi olması gayet doğal, uçmaya kaçmaya ayda yürümeye arşı yönetmeye kutublar şıhlar gavslar kavslar bu şekilde eviriliyor herşey. İnsanların aklı duruyor ileri gidemiyoruz, islamiyet ve Kuran dışı kaynak adamı bozar, geçmişe bakıp ders almak gerekir. İslamiyet bozulmuyor insanlar bozuluyor, başka başka inanç şekillerine bürünüyorlar.


    Adam çıkıyor Sümerlerde İslamiyet izleri var, temeli Sümerlere dayanıyor diyor. Temeli dayanan İslamiyet değil tam tersine Sümerlerde bozulan Tevhid inancı var. Bu izleri her asır görebiliyoruz benzer olaylar. İnsanların insanları yüceltmesi yüksek görmesi.

    Neden affedilmeyen günah Şirk. Rabbimin bildiği birşey var değil mi. Hemen meylediyoeuz, bu meyilde iyi niyetle oluyor lâkin iyi niyet insanı kurtarmıyor, güzel güzel sunuluyor ve çoğu insan zanna düşüyor.

    İstanbul'dan Ankaraya tek seferde uçmak varken, neden Kayseriye, Antalyaya ve Ağrıya gidip Ankaraya uçuyoruz.

    İnşallah ümmet terkettiği, anlamadan okuduğu Kuranı Kerim'e biraz daha fazla bakarda ilahi hidayete nail olur. Böylece her duyduğuna, her ağlayana, her içten sinsi sinsi feth etmeye çalışan üçkağıtçılara karşı en güzel silah olur, rehber niteliğimizde olan Kuranı Kerim.



    Gavs konusu da ayrı bişey. Kendi kendilerine bir rütbe icad etmişler ona da birilerini aramışlar. Gavs var Gavs ı Sani var.



    Gavs nedir? Gavs kelimesi kullanılır mı



    Gavs, tasavvufta büyük rütbelerden birisidir. Yardım eden. Evliya arasında kullara yardımla vazifelendirilen veli zatgavs



    Gavs, Hz. Muhammed (sav) dar-ı bekaya irtihal edince, onu bu dünyada temsil eden de Allah ile irtibatları kavi büyük insanlardır.


    Biz Allahın ve peygamberinin bize bıraktıklarından başkasını kabul etmiyoruz. İslam nakli bir ilimle bize intikal eder. Bu nakil zincirinde kopukluk ve sonradan icad edilmelerden hiçbirini kabul etmiyoruz. Bu ilme sahip olmadan kendini uçuranlar da ancak kibirli kendini bi yerlere getirmek isteyen ama normal şartlarda ve İslamı düzgünce benşmsediğinde bunlara ulaşması imkansız olanlardır.

    Adam diyor ki bir evliya varmış her namazı kabede kılıyormuş.

    Olmaz diyorum

    niye Allahın gücü buna yetmez mi diyor. Sen Allahın buna kadir olduğuna inanmıyorsun diye bana söylemediğim şeyleri kendi ağzıyla söyletip beni itham ediyor.

    Allahın gücü yeter ama Allahın bir sünneti var herşey ona göre işler. Bunlar müslümanları tembelliğe herşey kendiliğinden oldunculuğa alıştırma çabaları. Kabede namaz kılmak istiyorsan çıkıp kabeye gideceksin.

    Allah rasulu ve arkadaşları medinede namaz kılarken her namazda kabeye gidiyoruz demediler. Hadis alimleri bir tek hadis almak için bazen aylar süren yol yürümüşler. Ben Allahın izniyle bir anda oraya gidip hadisi şu şahıstan işittim dememiş hiç biri. Ve böyle fiziksel bağı olmayan nakilleri yapanlardan da bu nakilleri kabul edilmemiş. İslamda sebeplere sarılmak vardır.

    Bunlar kendilerini böyle şeyler iddia ederek peygamber efendimizin İsra mucizene denk şeylerin Allah tarafından kendilerine verildiğini ya da ledünni ilim diyerek hz musanın arkadaşlık ettiği Allahın ilim verdiği kulla kendilerini müsavi görmeye çalışma kibrine düşüyorlar. Üstelik ilim olarak o kuranda geçen kişinin ( hızır olduğu söylenir) hz. Musadan daha alim olduğu düşünülürse bu adamların kendilerini nerde gördüklerini düşünün artık.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kutbulmus

    Tasavvufçulara göre şeritatın bir zahiri bir de batını(tasavvuf) yönü vardır, onlara göre Muhammet hem saltanatı hem İslam'ın zahiri yönünü(itikadi, ameli ve ahlaki yönü) hem de İslam'ın batıni(tasavvuf) yönünü şahsında toplamıştı, ama sahabelerden sadece bazılarını tasavvufi manada irşat etmişti, onlara göre Muhammet öldükten sonra onun şahsında topladığı bu üç görev ayrılmıştır: Muhammet'in saltanat görevi sultanlar vasıtası ile tasavvufi irşat görevi mutasavvıflar vasıtası ile zahiri şeriat yönü ise fakihler vasıtasıyla devam etmiştir, tasavvufçulara göre tasavvuf yoluna TAnrı sadece istediklerini alır.

    Ben laik biriyim, ama Müslümanlara üzülüyorum açıkçası, youtube girin, her cemaat birbirine atıp tutuyor, fikir birliği etmiş din adamlarının-cemaatlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez,belki de hiç yok,ben bir laik gözü ile tasavvufçuların da din dairesi içinde olduklarını, onların yaşantılarının kendilerini bağlayacağını, Müslümanların artık anlaması gerektiğini düşünüyorum, ama tarih boyuncada fakihler ile tasavvufçular bir türlü anlaşamamış, sanki Tanrı bunların birbirleri ile anlaşmasını istemiyor gibi biraz empati yapsalar birbirlerine saldırmaya harcadıkları zamanı daha iyi işlerde değerlendirecekler.


    Tasavvuf severlerin mevcut sözleri hiç bir dayanağı olmayan söyler. İslam Allahtan aldıklarını sahabelere bildiren peygamber efendimizin söylediği e yaptığı şeylerdir. Ondan bize sahih nakille gelen dışındakiler bidat ve sapmadır. Bu durumda sonradan çıkmalarla mücadele de islam alimlerinin işidir. Onları islam dışı görme değil yanlışlardan kurtarıp doğru yola çekme çabası. Buna İrşad denir.

    Ayrıca insanlar laik olmazlar. Devletler laik olur.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: dungeon0


    quote:

    Orijinalden alıntı: Perceptron

    Eski bir tasavvufçu olarak ;
    Hem tasavvuftan hemde tasavvufçulardan nefret ederim.
    8 yıllık entelektüel gelişimime engel oldular ve aklıma zarar verdiler.
    Tarihsel açıdan ,İslam ile hint felsefesinin kaynaşlamasıyla oluşan bir safsatadır.
    İnsanlara saçma bir tembellik verir. Bu bu tembellik ile gurur duymayı öğretir.
    Aklından daha üstün sezgisel bir duyumuz olduğunu ileri sürerler, lakin bu sadece onların "kendilerini kandırmasından" ibarettir.
    Onların yöntemleri akıllı bir bireyi şizofrene çevirir. Bundan dolayı mantıklı gelen saçma şeyler söylerler. (çoğu zamanda saçmalayıp, bunu normal insanlar anlamaz derler, çünkü iğrenç bir gizli kibirleri vardır.)
    Aynı şekilde, vahyi de akıldan önde tutarlar.
    Dolayısıyla, moğol istilası sonrası zayıflayan, islam dünyasındaki eziklik ve acıdan beslenerek yaygınlaştılar.
    Bilim ve akıl alanından büyük gelişme gösteren islam medeniyetini de yok ettiler. Altın çağdan karanlık çağa soktular.
    Aynı şekilde cehalet ve fakirlik ile zayıflayan ülkemizin durumundan da besleniyorlar.
    Düşüncelere saygım sonsuz,
    Buyursunlar, kendi ezikliklerini ve tembelliklerini örten, ahiret hayalleri arasında, arzu duydukları ölümü beklesinler.
    Fakat asla, insanlık medeniyeti parçalayıp, kendi gruplarını diğerlerinden üstün görüp, pis düşüncelerini insanlara bulaştırmasınlar.
    Çünkü çoğu akıl, bu düşüncelerin tehlikesini anlamaktan acizdir.

    Karşı taraftan gördüğünuzu iddaa etmiş olduğunuz kibir fazlasıyla yanınızdan fışkırıyor.

    Yemeğin lezzeti çatalla bıçakla aranıp bulunmaz.

    Tasavvuf nefsi terbiyeden geçer evet fakat bu süreç içinde yalnızlıklari nefis ile savaşları onları tembel yapmaz bu onları miskin yapmaz bu onları bilime karşı yapmaz CİHAD-I EKBER olan nefis cihadıdır.

    Bu büyük cihatta başarısız kimseler ASLA İSLAM MEDENIYETINI KURAMAZ.



    Bilime karşı yapmazmış

    Buna kargalar bile güler

    Kolay yoldan zevk almanı sağlayan uyuşturuculardan biridir tasavvuf.Eğer ki kolay yoldan zevk alıyorsan nasıl yapılması gereken işleri yapmak için motivasyonun olacak.Kendisiyle çelişmez çünkü nihilist bir felsefeyi de yanında getirir

    İslam nedir

    Kuran eksiksiz bir kitaptır.Peki ayetlerde tasavvuf geçmiyorsa senin mistisist dinin İslam'ın anlamını nasıl karşılasın



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Zodion -- 8 Şubat 2017; 18:9:49 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: etusch


    quote:

    Orijinalden alıntı: Kutbulmus

    Tasavvufçulara göre şeritatın bir zahiri bir de batını(tasavvuf) yönü vardır, onlara göre Muhammet hem saltanatı hem İslam'ın zahiri yönünü(itikadi, ameli ve ahlaki yönü) hem de İslam'ın batıni(tasavvuf) yönünü şahsında toplamıştı, ama sahabelerden sadece bazılarını tasavvufi manada irşat etmişti, onlara göre Muhammet öldükten sonra onun şahsında topladığı bu üç görev ayrılmıştır: Muhammet'in saltanat görevi sultanlar vasıtası ile tasavvufi irşat görevi mutasavvıflar vasıtası ile zahiri şeriat yönü ise fakihler vasıtasıyla devam etmiştir, tasavvufçulara göre tasavvuf yoluna TAnrı sadece istediklerini alır.

    Ben laik biriyim, ama Müslümanlara üzülüyorum açıkçası, youtube girin, her cemaat birbirine atıp tutuyor, fikir birliği etmiş din adamlarının-cemaatlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez,belki de hiç yok,ben bir laik gözü ile tasavvufçuların da din dairesi içinde olduklarını, onların yaşantılarının kendilerini bağlayacağını, Müslümanların artık anlaması gerektiğini düşünüyorum, ama tarih boyuncada fakihler ile tasavvufçular bir türlü anlaşamamış, sanki Tanrı bunların birbirleri ile anlaşmasını istemiyor gibi biraz empati yapsalar birbirlerine saldırmaya harcadıkları zamanı daha iyi işlerde değerlendirecekler.


    Tasavvuf severlerin mevcut sözleri hiç bir dayanağı olmayan söyler. İslam Allahtan aldıklarını sahabelere bildiren peygamber efendimizin söylediği e yaptığı şeylerdir. Ondan bize sahih nakille gelen dışındakiler bidat ve sapmadır. Bu durumda sonradan çıkmalarla mücadele de islam alimlerinin işidir. Onları islam dışı görme değil yanlışlardan kurtarıp doğru yola çekme çabası. Buna İrşad denir.

    Ayrıca insanlar laik olmazlar. Devletler laik olur.

    İşte örnek biri geldi, yiyin birbirinizi




  • Kendini böyle mi avutuyorsun

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Tasavvuf hakkında ne düşünüyorsunuz ?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Aklı ve vahyi geri planda tutan, Kur-an ahlakı yerine kendi kattiklarina yogunlasan her türlü görüşten uzak durmak gerekir. İslam tasavvuf tekniğini şart koşmaz

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: KraftMK

    Aklı ve vahyi geri planda tutan, Kur-an ahlakı yerine kendi kattiklarina yogunlasan her türlü görüşten uzak durmak gerekir. İslam tasavvuf tekniğini şart koşmaz

  • 
Sayfa: önceki 12
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.