Şimdi Ara

Sultan II. Abdülhamit ve Theodor Herzl ve gerçekler.

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
65
Cevap
2
Favori
5.511
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Sultan II. Abdülhamit ve Theodor Herzl Tarihi gerçekler
    Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit ile Yahudi milliyetçilerinin lideri (Modern Siyonizm’in babası denilebilir mi?) Theodor Herzl’in yaşantıları 19. yüzyılın çalkantılı sonlarına doğru kesişir. Dolaylı ve doğrudan yapılan temasların Siyonizm’in gelişimini derinden etkilediği bir gerçek… Peki, aynı görüşmeler Osmanlı Devleti’ni nasıl etkilemiş? Karşılıklı görüşmenin yıl dönümünde, Selim Aviyente, bu üstünde çokça durulan konuya ışık tutuyor

    Fransa’dan başlayarak yeşeren ulusalcı söylemler yeni ulus-devletlere yol açarken, Avrupalı Yahudi yazarlar beklenen Mesih’in artık geleceğini ve Yahudilerin kutsal topraklara dönme zamanının geldiğini ifade ediyorlardı.

    Bu bağlamda, modern Siyonist makaleler 1880’lerden itibaren Avrupa medyasında yer bulmaya başlamıştı.

    Moses Hess, 1862 yılında, ‘Roma ve Kudüs‘ adlı kitabında Yahudi sorununa çözüm olarak Filistin’de bir Yahudi sosyal birliği kurulmasını öneriyordu.

    Leo Pinsker, 1881 yılında “Auto-Emancipation” adlı kitabında antisemitizmin modern bir olgu olduğunu ve Yahudilerin kendi ulusal vatanlarını nerede olursa olsun kurmak için organize olmaları gerektiğini anlatıyordu.

    İşte bu fikirler, İbranice eğitim ve ulusal uyanışı organize etmeye çalışan Hibbat Zion’un (Siyon Âşıkları) dikkatini çekti. Yahudi sorununa çözüm teşkil etmek için Hayfa’da tarım kolonileri kurmaya başladılar.

    Dreyfüs olayından derinden etkilenen Theodor Herzl, genel anlamda Yahudi sorununa, özellikle de antisemitizme çözüm için Filistin’de bir Yahudi devleti kurma amacındaydı. Tarihte oynadığı bu rol ona siyasi Siyonizm’in kurucusu sıfatının verilmesine yol açtı.

    Herzl, Yahudilerin Filistin’de kutsal kitaplarda anlatıldığı şekli ile bir devlet kurma düşünü kaleme aldığı Der Judenstaat (Yahudi Devleti) adlı kitabını 1896 yılında yayınladı.

    Bu amacı gerçekleştirmek için gerekli toprak alanları bulmak maksadıyla Papayla, Alman Kaiser’i Wilhelm’le, Avrupa’nın çeşitli prensleri, politikacıları ve nihayet söz konusu bölgenin kontrolünü elinde tutan Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit ile görüştü.

    Ortodoks Yahudiler ise Mesih gelmeden kurulacak bir Yahudi devletine karşıydılar. Bu hareketi laik /sosyalist ve Yahudi inancı ile geleneklerine aykırı bir sapkınlık olarak görmüşlerdi.

    Herzl, Sultan II. Abdülhamit’e bu konudaki ilk teklifi dostu olan Polonyalı aristokrat Phillip de Nevlinsky vasıtasıyla yaptı ama bir sonuç çıkmaması üzerine 1896’da İstanbul’a bizzat geldi. Başkente bu tarihten sonra dört defa daha gelecek ve 1902’ye kadar Yıldız Sarayı ile bağlantısını kesmeyecekti.

    Theodor Herzl, İstanbul’a 1896 ve 1898 yıllarında yaptığı ilk iki seyahatte, Sultan II. Abdülhamit’in yakın çevresi ile temas kurdu. Yıldız Sarayı’nda Padişah’ın huzuruna ise 1901’deki üçüncü seyahati sırasında, 19 Mayıs 1901 günü kabul edildi.

    II. Abdülhamit’in adı etrafında oluşan “Devlet-i Âliye’min satılık tek bir karış toprağı yoktur” söylemi, işte bu görüşmeden sonra ortaya çıktı ve Herzl’in Padişah’ın huzurundan kovulması gibi iç gıcıklayıcı bir mizansenle de süslendi.

    Herzl, Sultan Abdülhamit’e daha sonra, 16 Şubat 1902’de gönderdiği bir mektupta bu görüşmenin ayrıntılarını hatırlatıyordu. Herzl, “Majesteleri, memleketinde yaşayan Yahudilere gösterdiği âlicenaplığı mazlum ve mağdur durumda bulunan diğer Yahudilere de göstermekte, onları bir peder gibi himaye altına almakta ama toplu olarak bir yerde yaşamaları yerine, değişik bölgelerde bulunmalarına izin vermektedirler” diye yazdı.

    Herzl’in yapmış olduğu görüşmeler ve yazışmalar altı sene sürdü. Herzl’in ölümüyle sona erdi.

    Garip bir şekilde bu görüşmeler bazı kişiler tarafından tarihin kendi akışı dışında başka bir ideolojiye hizmet etmek için değiştirilmiştir.

    Dünyayı Yahudilerin yönettiği ve Osmanlı’yı dünya Yahudilerinin, Masonların, Dönmelerin yıktığı iddiaları aslında Sultan II. Abdülhamit ile Theodor Herzl arasında geçtiği söylenen bu konuşma üzerine temellendirilmiştir.

    İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kurucu üyelerinin Balkan kökenli olması, merkezlerinin, Yahudilerin yoğun yaşadıkları bir şehir olan Selanik’te bulunması, II. Meşrutiyetle başlayan sürecin, laik ve ulusal bir devletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulması ile sonuçlanması, bu komplo teorisini güçlendirir.

    Dünya görüşü dinci ve hilafetçi olan bazı kesimlerin yeni kurulan Türkiye Devletine mesafeli durmaları ve bu siyasi oluşumda, Herzl’in kovulmasının intikamını almaya çalışan Yahudilerin parmağı olduğu iddialarına yol açar.

    Bu söylentilerin çıkma sebebi, Herzl’in 1901’de İsviçre’nin Basel şehrinde toplanan Siyonist Kongresi’nde ortaya attığı ve Yıldız Sarayı tarafından üç gün içinde yalanlanan bir iddiaya dayanmaktadır. Ancak, iş bizde dönüp dolaşmış ve “II. Abdülhamit, Filistin’de Yahudi vatanı kurmak isteyen Herzl’i huzurundan kovdu” şeklini aldı.

    Osmanlı arşivinden çıkan yeni belgeler

    Yukarıda anlatılan ve Prof. Vahdettin Engin’in Osmanlı arşivlerinden yaptığı araştırmalarda bulduğu yeni belgeler belli çevrelerde tarihin yeniden yazılımına yol açacak kadar sarsıcıdır. Huzurdan kovma hikâyesi Prof.Engin’in Osmalı arşivinde bulduğu belgeler ışığında çürütüldü.

    Prof. Engin’e göre altı sene süren görüşmeler esasında iki mektupla başlamıştı. Bu mektuplarda Herzl, Osmanlı’dan taleplerini ve Osmanlı borçlarının ödenmesi konusunda ne yapabileceklerini anlatmıştı.

    1876’da Babıâli’nin İngiltere’ye olan 200 milyon sterlini geçen borçlarını ödeyememesi ile ortaya çıkan Duyun-u Umumiye İdaresi, kapitülasyonlar ve imtiyazlardan daha büyük bir sömürü aleti olmuştu. Zaten o borçlanmanın altında yatan da, imparatorluğun kendi sanayi hareketini kapitülasyonlar yüzünden kuramamasıydı.

    İstanbul’da, bir iki kişilik büro olarak ortaya çıkan Duyun-u Umumiye İdaresi ile kefil olmadan devletin dışarıdan borç bulması da artık mümkün değildi. Avrupa devletleri Duyun-u Umumiye’yi kullanarak faiz isteklerini de bir bir yaptırıyordu.

    II. Abdülhamit, Duyun-u Umumiye (Borçlar İdaresi) ile borçların yönetimi hakkında görüşme halindeydi. Bu görüşmelerin amacı Osmanlı borçlarının indirilmesi yönündeydi; en sonunda 75 milyon altın olan borcun 32 milyon altına indirilmesini başarmıştı.

    Herzl’in yaptığı teklif, 32 milyon altının % 80’inin, yani yaklaşık 25-26 milyon altının Avrupalı Yahudiler tarafından ödenmesini içeriyordu.

    Sultan II. Abdülhamit’le yapılan pazarlıkta Herzl’in yerleşim müsaadesi istediği Osmanlı toprağı Hayfa ve civarıydı. Hâlbuki Sultan II. Abdülhamit,

    Yahudi topluluklarının Mezopotamya (Kuzey Irak) üzerinde değişik bölgelere yerleştirilmeleri düşüncesindeydi.

    Burada olan “huzurdan kovulma” değil, son ana kadar görüşmeleri sıcak tutup Duyun-u Umumiye ile anlaşamama halinde, Herzl ile pazarlığın neticelendirilmesi olabilir. Nitekim Duyun-u Umumiye ile anlaşıldığı anda Herzl ve vekilleriyle bütün ilişkiler hemen kesildi.

    Herzl, 25 Temmuz 1902’de İstanbul Tarabya’dan Sultan II. Abdülhamit’e yazdığı mektuplarda Duyun-u Umumiye ile kendisinin de görüştüğünü anlatıp, ne yapılması gerektiği ile ilgili tavsiyelerde bulundu.

    Herzl’in parasal yardımların ötesinde, Sultan’ın Paris’te yaşayan muhalifi Jön Türk Liderlerinden Halit Ziya Bey’in ortadan kaldırılması teklifinde bile bulunduğu söylenir.

    10 Mart 1902’de 40,000 Pound’luk, 15 Mart 1902’de 1,000,000 Franklık ve 800,000 Franklık teminat mektupları, Viyana Konsolosu Mahmut Nedim Bey vasıtasıyla Sultan II. Abdülhamit’e sunulmuştu. Bu teminat mektupları Credit Lyonais, Loyds Bank ve Dresner Bank’tan alınmıştı ve Duyun-u Umumiye ile pazarlıkların başarılı geçmesi halinde borç ödemesinde kullanılacaktı.

    Ancak hükümetin Duyunu Umumiye ile yaptığı görüşmeler sonucunda borç erteleme başarıya ulaşmış ve Herzl’in teminat mektuplarına ihtiyaç kalmamıştı.

    Dolayısı ile denilebilir ki, Osmanlı Sultanı II. Abdülhamit, hiçbir kozu vakti gelmeden elinin tersiyle itmeyen, peşin olarak reddetmeyen, gerçekçi ve öngörülü bir devlet adamıydı.


    http://www.siyasiforum.net/viewtopic.php?f=33&t=24470


    http://arsiv.salom.com.tr/news/print/11 ... ekler.aspx

    Verdiğim kaynağın kaynağı Yahudi çıkışlı olduğu için her ne kadar Vahdettin Engin'in kitabını kaynak olarak almış olsada kırpma yapmış veya kendine göre yorumlamış olabilir,
    O yüzden Vahdettin Engin'in kitabını okumaya fırsatım olursa burayı güncellerim yeniden.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ürüng ayıg toyon -- 30 Mart 2014; 20:23:51 >







  • Kaynağa bakınca, hangi niyetle yazıldığı gayet net anlaşılıyor...
    Anlaşılan, sultanın sözleri pek dokunmuş bunlara.. Yarasın , üstüne bir bardak su için.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Dawinter

    Kaynağa bakınca, hangi niyetle yazıldığı gayet net anlaşılıyor...
    Anlaşılan, sultanın sözleri pek dokunmuş bunlara.. Yarasın , üstüne bir bardak su için.

    Arakdaş sen bu foruma ne içerek geliyorsun?

    http://www.kitapyurdu.com/kitap/default.asp?id=473731




  • Sen , ne içtiğini söylede önce...

    http://arsiv.salom.com.tr/news/print/11 Yani Şalom..

    Şalom: Türk Yahudi toplumuna yönelik yayın yapan, tamamını gönüllü yazar, köşe yazarı ve çizerlerin oluşturduğu, İstanbul'da yayınlanan haftalık gazete.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-38C7E608-754C-4B4B-A9C2-5E5418594086 -- 30 Mart 2014; 2:07:31 >
  • Sitenin isminin bir önemi yok. Vahdettin Engin dendi mi akan sular durur, kendisi Abdülhamit dönemi konusunda en iyi tarihçidir. Ama Mustafa Armağanın yalanlarına inanmak isteyen varsa keyfi bilir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Dawinter

    Sen , ne içtiğini söylede önce...

    http://arsiv.salom.com.tr/news/print/11 Yani Şalom..

    Şalom: Türk Yahudi toplumuna yönelik yayın yapan, tamamını gönüllü yazar, köşe yazarı ve çizerlerin oluşturduğu, İstanbul'da yayınlanan haftalık gazete.

    eee tama ben sana aksi bir iddaadamı bulundum?


    kitap koydum sana,kitabın yazarıda Yahudi değilmi...?

    Makalede sunulan benzeri şeyleri Vahdettin Engin canlı yayında anlattı ama tümünüde değil makaledekilerin.




    edit:Yanlış videoyu koymuş olabilirim,bir kaç defa konuk oluyor programa



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ürüng ayıg toyon -- 30 Mart 2014; 2:15:23 >




  • eee tamam Şalom işte.. Çok dokunmuş sultanın sözleri. Bende su içsinler dedim.
    Sen ne içersin?
  • Sisyphus kullanıcısına yanıt
    O akan suyun, suyundan içsin bi zahmet, iyi gelir.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Dawinter

    O akan suyun, suyundan içsin bi zahmet, iyi gelir.

    Adam tüm Osmanlı arşivinin suyundan içip öyle yazmış merak etme

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Konuyla ilgili tartışmalar daha öncede yapıldı. Bu yeni birşey değilki..
    Altın buldum heyecanıyla atlıyorsunuz...

    Alın size bir örneği:

    Tarih araştırmacısı ve gazeteci sayın murat Bardakçı’nın HABERTÜRK Gazetesinde yer alan “Tarihin Arka Odası “ başlığı altında yayınladığı “İsrail Az Kalsın kuzey Irak’ta Kurulacaktı” görüşleri ve tarihi olaylara da yer verdiği “Ortadoğu’nun ve özellikle de İsrail’in tarihinin yeniden yazılmasını gerektiriyor. Belgeler Abdülhamit’in adı etrafındaki efsaneye de son veriyor. Ve hükümdarın Filistin’de Yahudi Devleti kurulmasını isteyenleri söyleyenlerin aksine huzurundan kovmadığını , aksine “Yahudiler Mezopotomya’da yerleşsinler” dediğini gösteriyor! Açıklamaları ile tarih biliminin ahlaki kurallarını bir yana bırakarak toplumu kendi görüşleri doğrultusunda yönlendirmeyi amaçlamaktadır. Ve sayın Bardakçı’nın Osmanlı Arşivinde Vahdettin Ergin’in bulduğu belgelere dayandırarak ileri sürdüğü görüşler Osmanlı Padişahı Vahdettin’in Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmeleri projesi veya bizzat Padişahın Yahudi göçünü Mezopotomyaya olabileceği yönünde görüş bildirdiği açıklamaları bahsi geçen Osmanlı Arşiv belgesini okuyamama ve anlayamama talihsizliğini de beraberinde getirmektedir.


    BARDAKÇI KALEMİNİ KIRMAYA VE ÖZÜR DİLEMEYE HAZIR MISIN!

    Murat Bardakçı’nın Haber Türk gazetesinde 15 Mart 2005 tarihli Abdülhamit ve Filistin’e Yahudi göçü ile ilgili yazısını dikkatle okudum. Sayın Bardakçı bahsi geçen yazı serisindeki bu sözler size mi ait: “ Yahudiler, 19.yüzyıl Avrupasında sefalet içinde içindeydiler. Sanayileşmiş ülkelerde gerçi zengin Yahudi aileler vardı ama özellikle Doğu Avrupa memleketlerinin ve Rusya’daki Yahudilerin hali perişandı”… Bu nasıl tarihsel bilgi! Yahudileri fakir, sefir, perişan, vatansız mazlum bir ulus gösterme çabaları tarihin gerçeği mi yoksa sizin ruhunuzun derinliklerinde var olan “Yahudi hayranlığınızın bir yansıması olmasın!”… Gelelim Bardakçı’nın kendi görüşlerine dayanak olarak sunduğu belgelere ve tarihin gerçeklerine: Osmanlı ülkesinde ve özellikle de Filistin’e Yahudi göçüne Osmanlı Padişahı II. Abdülhamit’in izin vermemesi ile ilgili olarak birinci elden belgeler Osmanlı Arşivi Hariciye Siyasi katalogları ve İsrail’in Devlet Arşivindeki Siyonist hareket belgeleri içinde yer alır. Abdülhamit’in Hatıra defteri de bu konuda özet bilgiler verir. Bir konu hakkında toplumu bilgilendirirken belgelerdeki bilgileri objektif olarak analiz yapmadan sunar ve belgede yer alan anlamları kırparsanız toplumu yanıltırsınız ki Haber Türk gazetesinde yer alan yazınız da konuya bu açıdan eğildiğiniz belli. Öncelikle Murat Bardakçı’nın şu sorulara cevap vermesini bekliyorum. -Osmanlı Devleti’nin yabancılara toprak satın alma yasası 1867 yılında çıkmış olsa da önceki yıllarda İngiliz uyruklulara Ege bölgesinde toprak satışı olduğu gerçek değil mi!-Siyonist hareketin lideri olan Teodor Herzl’in 1896 yılında başlattığı Dünya Siyonist hareketinin nihai amacının Filistin topraklarında Yahudilere serbest göç ve yerleşme ve Osmanlı borçlarının Yahudi Banker Rotschild ailesi fonlarından ödenmesi karşılığında özerklik haklarına kavuşma olduğu gerçek değil mi?-1902 yılı Şubat ayı içinde İstanbul’a kadar gelerek Osmanlı Sultanı Abdülhamit ile görüşme ve isteklerini kabul ettirmek isteyen Teodor Herzl’in manevraları ve sonuçları hakkındaki belge ve bilgi analizleri sizin görüşlerinizi doğrulamamaktadır. Abdülhamit, Yahudilerin Filistin’e göç ve yerleşimine kesin izin vermediği gibi isteyen Yahudi göçmenlerin uluslar arası teamüllere uygun olarak Filistin’in dışında Mezepotomya, Anadolu veya Osmanlı ülkesinin bir başka yerine yerleşebileceği ve bu uygulamanın da Hükümet ve Ordunun görüşleri alınarak yerine getirileceği bilgilerine yer veriliyor. Nitekim Yahudilerin Raab Belge Kolleksiyon arşivinde yer alan ve 4.500 dolara satılan 22 Şubat tarihli Teodor Herzl’in imzaladığı belgede Osmanlı Padişahının Yahudilerin Filistin veya bir başka Osmanlı ülkesinde Yahudi siyasi amaçlarına uygun çalışma yapamıyacakları bilgisi ve bu konudaki hayal kırıklıklarına yer veriliyor. 1902 yılı yaz aylarında Herzl’in projesi suya düşmüş ve Osmanlı ülkesinde özellikle Filistin’de Yahudi dini ve siyasi amaçlarının engellendiği görüşleri ve hayal kırıklığına yer verilmiştir. Sayın Bardakçı, İsrail’in emrindeki Siyonist Raab Arşivinde de yer alan belge ve tarihsel gelişim analiz raporunun örneğini burada sunuyorum. Lütfen tarihi kendi dar görüşleriniz açısından çarpıtmayın. Eğer bu konuda samimi iseniz tarih biliminin ahlaki kurallarına bağlı kalarak lütfen kaleminizi kırınız! Ve toplumdan özür dileyiniz.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-38C7E608-754C-4B4B-A9C2-5E5418594086 -- 30 Mart 2014; 2:26:20 >




  • Banane Murat Bardakçıdan.

    Bir de Cezmi Yurtseverin yazısını koymuş.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Avrupalı devletlerin kışkırtmaları ve yayılan milliyetçilik akımı sonucunda Yahudiler de bir
    gün Filistin’e dönerek burada bir Yahudi devleti kurma emeli olan Siyonizm uyanmaya
    başlamıştır.
    Bir Yahudi Devleti kurmak amacıyla Theodor Herzl, II. Abdülhamid ile görüşmüşse de II.
    Abdülhamid Herzl’in teklifini reddetmiştir. Bunun üzerine Yahudiler gizli olarak ve çeşitli
    yollardan gelip Filistin’e yerleşmeye başlamışlardır. Osmanlı Devleti Yahudilerin Filistin’e
    göçlerini ve mülk alımlarını engelleyici kanunlar çıkarmıştır.
    I.Dünya Savaşında ise Yahudiler İngilizlerin yanında yer alıp, kurdukları Yahudi Lejyoner
    kuvvetiyle onlar için savaşmışlardır. İngilizler de bu hizmete karşı Balfour deklarasyonunu
    yayınlamışlardır. Osmanlı savaştan yenilip, bölgeden çekilince İngiliz destek ve himayesinde
    kurulacak olan İsrail Devletinin temeli atılmıştır


    Bir Yahudi yurdu kurma fikrini ilk defa Theodore Herzl dile getirmiştir. 1896
    yılında yayınladığı “Der Judentaat” adlı eserinde bu tasarının ayrıntılarından bahsetmiştir.
    Herzl, fikrini gerçekleştirmek amacıyla Avrupa ve Amerika’da yaşayan Yahudi ileri
    gelenleri ile görüşmeye başlamıştır
    3
    .
    Theodore Herzl nabız yoklamak amacıyla Haziran 1896 da İstanbul’a gelmiştir.
    Herzl’in II. Abdülhamid’e yapacağı teklifler arasında Filistin’in Yahudi göçlerine
    açılması ve buranın muhtar bir Yahudi yönetimine sahip olması karşılığı olarak,
    Osmanlının Avrupa devletlerine olan borçlarının ödenmesi ve Avrupa basınında padişah
    lehine propaganda yapmak gibi teklifler vardı. Anacak kendisi padişah ile görüşemeyip,
    tekliflerini yakın adamı Polonyalı Philip Newlinsky vasıtasıyla yapmıştır. Abdülhamid ise
    bu tekliflere kızarak şöyle demiştir:
    “Eğer Mr. Herzl senin bana arkadaşım olduğun gibi bir arkadaşın ise ona nasihat
    et, bu konuda bir diğer adım atmasın. Ben bir karış toprak bile olsa satamam.

    Benim milletim bu toprakları savaşta kanlarını
    dökerek kazanmışlar, onu kanları ile verimli kılmışlardır. Bu toprak bizden sökülüp
    alınmadan evvel, biz onu tekrar kanlarımız ile sularız. Benim Suriye ve Filistin
    alaylarımın efradı birer birer Plevne’de şehit düşmüşlerdir. Onlardan bir tanesi dahi
    dönmemek üzere muharebe meydanlarında canlarını vermişlerdir4
    .” Bu sözlerle II.
    Abdülhamid, Türk örf ve geleneği ile devlet yöneticiliğinde toprak satmanın olmadığını
    vurguladıktan sonra toprağın milletin malı olduğunu, onun bir parçasını dahi
    veremeyeceğini ve devletin parçalanmasına kadar Yahudilerin bu emellerine izin
    vermeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Bu cevap üzerine Herzl hayal kırıklığına uğrayarak
    ikamet ettiği Viyana’ya geri dönmüştür5
    .
    29 ve 30 Ağustos 1897’de İsviçre’nin Basel şehrinde bir Dünya Siyonist Kongresi
    toplanarak, Basel Proğramı dediğimiz ve Filistin’i bir “Yahudi Milli Yurdu” haline
    getirmeyi ihtiva eden bir kararı almıştır
    6
    . Bu kararı Siyonistler çok iyi karşılarken bunun
    aksini düşünen Yahudiler de vardı. 11 Eylül 1897’de Newyork’da düzenlenen bir
    mitingde rahip Favest bir konuşma yapmıştır. Konuşmasında özet olarak Filistin’de bir
    Yahudi yurdu kurmayı abes olarak niteleyip, Newyork Hükümeti dahilinde sosyalist bir
    Yahudi beldesi tesisi teşebbüsünde bulunulduğunu söylemiştir. Hon gazetesi de bu miting
    ile ilgili haberler vermiştir7
    .
    Dünya Siyonist Kongresinin toplanmasını sağlayan Theodor Herzl, Filistin’i
    Yahudi milli yurdu haline getirecek olan komitenin de başkanlığına getirilmiştir8
    . Bu
    kongreye Amerika’daki Yahudilerini temsilen kongreye Baltimore ve Huston
    şehirlerindeki Museviler, kırk yıldan beri Filistin’e Yahudilerin iskanı için faaliyet
    gösteren Haham Doktor Şebesfel Şefer katılmıştır. Kongreden döndükten sonra da
    Newyork’taki gazetelere Filistin’e Yahudilerin yerleşmesi ile ilgili haberler vermiştir.
    Kongre ile ilgili olarak da NewYork’da yayınlanan Evening Post gazetesinde Kudüs-i
    Şerife dair görülen “Oryantal Mistizim” başlıklı bir makale yayınlanmıştır.
    NewYork’taki Osmanlı şehbenderliğinden Osmanlı Hariciyesinin 2 Aralık 1897’de
    aldığı bir yazıda; Kudüs-i Şerif’te oturup da sonradan Amerika’ya dönen William H.
    Rudy, Kudüs’ün bir köyünde, bundan on altı yıl evvel kurulmuş olan bir Yahudi yerleşim
    yerinin şimdi 194 nüfusa ulaşmış olduğunu, buraya yerleşmenin nedeninin de Siyonizmi
    4
    .Mim Kemal Öke, Kutsal Topraklarda Siyonistler ve Masonlar, İstanbul, 1991, s.56. 5
    . Abdülhamid, Abdülhamid’in Hatıra Defteri, (Haz: İsmet Bozdağ), İstanbul, 1975, s.70: Süleyman
    Kocabaş, “İsrail Devletine Giden Yolda Siyonizm-Osmanlı Devleti İlişkileri, Türk Dünyası Tarih
    Dergisi, S.56, İstanbul, Ağustos, 1991, s. 38. 6
    . Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Yıldız Arşivi Sadaret Hususi Maruzat Evrakı (YA-HUS), Dosya No:
    380, Vesika
    No: 18 7



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-38C7E608-754C-4B4B-A9C2-5E5418594086 -- 30 Mart 2014; 2:33:45 >




  • Sisyphus kullanıcısına yanıt
    Mesele M.Bardakçı değil... Bardakçı' nın, Vahdettin Ergin in iddiaları üzerine ortaya atılması ve hata yapması.


    Avrupalı devletlerin kışkırtmaları ve yayılan milliyetçilik akımı sonucunda Yahudiler de bir
    gün Filistin’e dönerek burada bir Yahudi devleti kurma emeli olan Siyonizm uyanmaya
    başlamıştır.
    Bir Yahudi Devleti kurmak amacıyla Theodor Herzl, II. Abdülhamid ile görüşmüşse de II.
    Abdülhamid Herzl’in teklifini reddetmiştir. Bunun üzerine Yahudiler gizli olarak ve çeşitli
    yollardan gelip Filistin’e yerleşmeye başlamışlardır. Osmanlı Devleti Yahudilerin Filistin’e
    göçlerini ve mülk alımlarını engelleyici kanunlar çıkarmıştır.
    I.Dünya Savaşında ise Yahudiler İngilizlerin yanında yer alıp, kurdukları Yahudi Lejyoner
    kuvvetiyle onlar için savaşmışlardır. İngilizler de bu hizmete karşı Balfour deklarasyonunu
    yayınlamışlardır. Osmanlı savaştan yenilip, bölgeden çekilince İngiliz destek ve himayesinde
    kurulacak olan İsrail Devletinin temeli atılmıştır


    Bir Yahudi yurdu kurma fikrini ilk defa Theodore Herzl dile getirmiştir. 1896
    yılında yayınladığı “Der Judentaat” adlı eserinde bu tasarının ayrıntılarından bahsetmiştir.
    Herzl, fikrini gerçekleştirmek amacıyla Avrupa ve Amerika’da yaşayan Yahudi ileri
    gelenleri ile görüşmeye başlamıştır
    3
    .
    Theodore Herzl nabız yoklamak amacıyla Haziran 1896 da İstanbul’a gelmiştir.
    Herzl’in II. Abdülhamid’e yapacağı teklifler arasında Filistin’in Yahudi göçlerine
    açılması ve buranın muhtar bir Yahudi yönetimine sahip olması karşılığı olarak,
    Osmanlının Avrupa devletlerine olan borçlarının ödenmesi ve Avrupa basınında padişah
    lehine propaganda yapmak gibi teklifler vardı. Anacak kendisi padişah ile görüşemeyip,
    tekliflerini yakın adamı Polonyalı Philip Newlinsky vasıtasıyla yapmıştır. Abdülhamid ise
    bu tekliflere kızarak şöyle demiştir:
    “Eğer Mr. Herzl senin bana arkadaşım olduğun gibi bir arkadaşın ise ona nasihat
    et, bu konuda bir diğer adım atmasın. Ben bir karış toprak bile olsa satamam.

    Benim milletim bu toprakları savaşta kanlarını
    dökerek kazanmışlar, onu kanları ile verimli kılmışlardır. Bu toprak bizden sökülüp
    alınmadan evvel, biz onu tekrar kanlarımız ile sularız. Benim Suriye ve Filistin
    alaylarımın efradı birer birer Plevne’de şehit düşmüşlerdir. Onlardan bir tanesi dahi
    dönmemek üzere muharebe meydanlarında canlarını vermişlerdir4
    .” Bu sözlerle II.
    Abdülhamid, Türk örf ve geleneği ile devlet yöneticiliğinde toprak satmanın olmadığını
    vurguladıktan sonra toprağın milletin malı olduğunu, onun bir parçasını dahi
    veremeyeceğini ve devletin parçalanmasına kadar Yahudilerin bu emellerine izin
    vermeyeceğini açıkça ifade etmiştir. Bu cevap üzerine Herzl hayal kırıklığına uğrayarak
    ikamet ettiği Viyana’ya geri dönmüştür5
    .
    29 ve 30 Ağustos 1897’de İsviçre’nin Basel şehrinde bir Dünya Siyonist Kongresi
    toplanarak, Basel Proğramı dediğimiz ve Filistin’i bir “Yahudi Milli Yurdu” haline
    getirmeyi ihtiva eden bir kararı almıştır
    6
    . Bu kararı Siyonistler çok iyi karşılarken bunun
    aksini düşünen Yahudiler de vardı. 11 Eylül 1897’de Newyork’da düzenlenen bir
    mitingde rahip Favest bir konuşma yapmıştır. Konuşmasında özet olarak Filistin’de bir
    Yahudi yurdu kurmayı abes olarak niteleyip, Newyork Hükümeti dahilinde sosyalist bir
    Yahudi beldesi tesisi teşebbüsünde bulunulduğunu söylemiştir. Hon gazetesi de bu miting
    ile ilgili haberler vermiştir7
    .
    Dünya Siyonist Kongresinin toplanmasını sağlayan Theodor Herzl, Filistin’i
    Yahudi milli yurdu haline getirecek olan komitenin de başkanlığına getirilmiştir8
    . Bu
    kongreye Amerika’daki Yahudilerini temsilen kongreye Baltimore ve Huston
    şehirlerindeki Museviler, kırk yıldan beri Filistin’e Yahudilerin iskanı için faaliyet
    gösteren Haham Doktor Şebesfel Şefer katılmıştır. Kongreden döndükten sonra da
    Newyork’taki gazetelere Filistin’e Yahudilerin yerleşmesi ile ilgili haberler vermiştir.
    Kongre ile ilgili olarak da NewYork’da yayınlanan Evening Post gazetesinde Kudüs-i
    Şerife dair görülen “Oryantal Mistizim” başlıklı bir makale yayınlanmıştır.
    NewYork’taki Osmanlı şehbenderliğinden Osmanlı Hariciyesinin 2 Aralık 1897’de
    aldığı bir yazıda; Kudüs-i Şerif’te oturup da sonradan Amerika’ya dönen William H.
    Rudy, Kudüs’ün bir köyünde, bundan on altı yıl evvel kurulmuş olan bir Yahudi yerleşim
    yerinin şimdi 194 nüfusa ulaşmış olduğunu, buraya yerleşmenin nedeninin de Siyonizmi
    4
    .Mim Kemal Öke, Kutsal Topraklarda Siyonistler ve Masonlar, İstanbul, 1991, s.56. 5
    . Abdülhamid, Abdülhamid’in Hatıra Defteri, (Haz: İsmet Bozdağ), İstanbul, 1975, s.70: Süleyman
    Kocabaş, “İsrail Devletine Giden Yolda Siyonizm-Osmanlı Devleti İlişkileri, Türk Dünyası Tarih
    Dergisi, S.56, İstanbul, Ağustos, 1991, s. 38. 6
    . Başbakanlık Osmanlı Arşivi (BOA), Yıldız Arşivi Sadaret Hususi Maruzat Evrakı (YA-HUS), Dosya No:
    380, Vesika No: 18 7




  • Sağdan soldan kopyala yapıştır ile hiç uğraşma.

    Son gönderdiğin yazıda kaynaklardan biri Abdülhamit'in hatıra defteri. O defterin palavra olduğu defalarca söylendi.

    Kırmızı ile yazdığın yerdeki belgede ne diyor onu bile bilmiyorsun.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • kopyala/yapıştır birilerinin bu konuda ne kadar fikir sahibi olduğunu gösteriyor.
    2. Abdülhamit Osmanlı topraklarını satmamıştır.
    Hiç bir Osmanlı padişahı toprak satmamıştır.
    Yani Kanuni'de toprak satmamıştır veya Yavuz Sultan Selim'de toprak satmamıştır.
    Osmanlı devlet geleneğinde toprak verme yoktur.
    Mesela Roma devlet geleneğinde toprak verme vardı.

    < Bu ileti tablet sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Sisyphus

    Sitenin isminin bir önemi yok. Vahdettin Engin dendi mi akan sular durur, kendisi Abdülhamit dönemi konusunda en iyi tarihçidir. Ama Mustafa Armağanın yalanlarına inanmak isteyen varsa keyfi bilir.

    Yok kardeş, peki Mustafa Armağan değilde İsmet Bozdağ'ın Abdül palavralarını buraya taşiyana ne ad verilir?

    http://www.risaleajans.com/gundem/sultan-aldulhamidin-hatira-defteri-sahte-cikti

    Ek: Pardon, cevabınızı görmemiştim yolladığımda!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 30 Mart 2014; 2:51:00 >




  • Verdiğim kaynağın kaynağı Yahudi çıkışlı olduğu için her ne kadar Vahdettin Engin'in kitabını kaynak olarak almış olsada kırpma yapmış veya kendine göre yorumlamış olabilir,
    O yüzden Vahdettin Engin'in kitabını okumaya fırsatım olursa burayı güncellerim yeniden.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ürüng ayıg toyon -- 30 Mart 2014; 11:36:27 >
  • Herzl saraydan hiç kovulmadığı gibi iki kez mecidiye nişanı ile ödüllendirilmiştir. İsrael devletinin temelleri II. Abdülhamit döneminde atılmış, 4 kutsal Alijah onun döneminde gerçekleştirilmiş, bir çok Yahudi yerleşim yeri onun zamanında kurulmuştur. Bu yerleşim yerlri bugünkü İsraelin büyük şehirleridir

    Huzurdan kovulma masallarının, Davostaki "one minute" şovundan hiç bir farkı yoktur. Davostaki şov en azından yaşandı ama huzurdan kovulma masalı tümden hurafedir.
  • 2.Abdülhamit i tahtdan indirenler zaten masonlardı..

    Atıyorsunuz, biraz destekli atın bari..

    31 Mart ayaklanmasını İttihat Terakki, İngiltere ve Abdulhamid'e Filistin nedeniyle husumet besleyen Mason teşkilatları tertip ederek Abdulhamid'i tahttan indirmeyi amaçlamışlardır. Nitekim Abdulhamid'in tahttan inmesiyle Yahudiler Filistin'de toprak satın alma izni almışlardır.İttihad Terakki ise hiçbir etkisi olmayan padişah Mehmet Reşad sayesinde yönetime tamamen hakim olmuştur. Abdulhamid'ten sonra imparatorluk hızlı bir parçalanma sürecine giderek İngiltere de istediğini elde etmiş oldu.


    Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın 27 Nisan 1909 Salı günü tahttan indirilmesinin ardından Yahudiler Filistin emelleriyle ilgili büyük hevese kapılmışlar. Yedikıta’da yer alan bilgiye göre; Yahudiler Sultan Beşinci Mehmed Reşad döneminde de benzeri bir teşebbüste bulunuyorlar. Filistin topraklarını satın almak maksadıyla Amerika’nın Los Angeles şehrinde yaşayan ve kuvvetle muhtemel ki Yahudi olan J. Jackson Smith, 1913 yılında Osmanlı Devleti’nin Hariciye Nezareti’ne müracaatta bulunmuştur. Onun, Filistin’in padişahın topraklarının bir cüzü olduğunu söylediği ve “padişah hazretleri işbu toprakları satmayı düşündüğü takdirde bedelinin tarafına bildirilmesini” isteme cüretinde bulunduğu Başbakanlık Osmanlı Arşivi, HR.TO, 544/18 numarasıyla kayıtlı belgede şu ayrıntılı bilgiler yer alıyor.

    Theodor Herzl ne istedi?

    Milattan önce 8. yüzyılda Asurluların yurtlarını istilasından sonra rahat yüzü görmeyen Yahudiler çareyi farklı topraklara yerleşmekte aradılar. Avrupa’dan Arabistan’a kadar dünyanın çeşitli bölgelerine yerleştiler. İspanya’dan kovulduklarında güçlü Osmanlı Devleti’nde huzur içinde yaşadılar. Fakat günün birinde Filistin’e geri dönüp devlet kurmak hülyalarından hiçbir zaman vazgeçmediler. Ondokuzuncu yüzyılda Osmanlı Devleti’nin zayıflaması Yahudileri cesaretlendirerek devlet kurmak konusunda faaliyetlerini hızlandırmalarına sebep oldu. Bunun yanında Batılı güçlerin de kışkırtmaları ile Yahudiler, bu amaca yönelik Siyonizm düşüncesi çerçevesinde daha pervasızca hareket etmeye başladılar. Bu düşüncenin kurucusu Theodor Herzl, Yahudi devletini tekrar kurmak için Sultan İkinci Abdülhamid Han’dan, Osmanlı dış borçlarının ödenmesi karşılığında Filistin topraklarını istemişse de şiddetle reddedilmiştir.

    Teklifin Belgesi

    Dışişleri Bakanlığı, Tercüme Odası, Numara 108, 16 Şubat sene 1328 [1 Mart 1913] Padişah hazretlerinin yüce eşiğine, 7 Şubat 1913 tarihli ve Amerika’da Kaliforniya Eyaleti’nde yer alan Los Angeles şehrinde ikamet eden J. Jackson Smith imzasıyla takdim olunan arzın tercümesidir: Kudüs-i Şerîf ve nam-ı diğer Filistin, padişah hazretlerinin Asya’da sahip oldukları memleketlerinin bir kısmını teşkil ediyor. Padişah hazretleri işbu toprakları satmayı düşündüğü takdirde bedelinin tarafıma bildirilmesini rica ederim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Guest-38C7E608-754C-4B4B-A9C2-5E5418594086 -- 30 Mart 2014; 11:38:49 >




  • Sultan II. Abdülhamit, yahudilerin Filistin topraklarına yerleşme planlarının önüne geçen bir padişah olarak bilinir. Bu tutumundan dolayı da yahudilerin yönlendirdiği bütün fitne teşkilatlarının ana hedefi haline gelmişti.

    Siyonizmin fikir babası olarak bilinen Teodor Hertzl, kendilerine Filistin'de toprak verilmesi için Sultan II. Abdülhamit'le görüşme yapmak istedi. Bazı kitaplarda II. Abdülhamit'in onlarla görüştüğü ancak tekliflerini reddettiği söyleniyor. Oysa gerçekte II. Abdülhamit onlarla görüşmeyi kabul etmemiştir. Bunun üzerine yahudi heyeti başbakan Tahsin Paşa yoluyla tekliflerini iletmişlerdir.

    Yahudiler 1902 yılında Tahsin Paşa yoluyla padişaha ilettikleri tekliflerinde şunları bildiriyorlardı:

    "Yahudiler aşağıda bulunan hususları taahhüt ederler:

    1.Osmanlı devletinin otuz üç milyon İngiliz altınına ulaşan borçlarının tamamını ödemeyi,

    2.İmparatorluğu korumak için 120 milyon altın franka mal olacak deniz filosu yaptırmayı,

    3.Devletin mali durumunu canlandırmak için otuz beş milyon altın lira faizsiz borç vermeyi.

    Bütün bunlar yahudilerin, yılın herhangi bir gününde Filistin'e ziyaret maksadıyla girmelerine müsaade edilmesine ve yahudilerin Kudüs-i Şerif'te kendi dinlerine mensup olanların ziyaretleri esnasında içinde kalabilecekleri bir müstemleke (kanton) kurmalarına izin vermesine karşılıktır".

    Sultan II. Abdülhamid'e böyle bir teklifte bulunan heyetin başında siyonizmin babası Hertzl vardı. Yukarıda kendisinden söz ettiğimiz Emanuel Karaso da bu heyetin içinde bulunuyordu.

    Yahudilerin bu teklifine Sultan II. Abdülhamid'in cevabı şu olmuştur:

    "Tahsin! Onlara de ki:

    Devletin borçları onun için bir ayıp değildir. Çünkü, Fransa gibi başka devletlerin de borçları vardır ve borçları onlara zarar vermemektedir.

    Kudüs-i Şerif'i İslam'a ilk önce Hz. Ömer (r.a.) fethetmiştir. Burayı yahudilere satma kara lekesini ve Müslümanların korumam için bana tevdi ettikleri emanete ihanet etme suçunu yüklenemem.

    Yahudiler, mallarını kendilerine saklasınlar. Devleti Aliye'nin İslam düşmanlarının mallarıyla yapılan kalelerin arkasına sığınması mümkün değildir.

    Emret çıksınlar! Bir daha benimle görüşmeye veya buraya girmeye uğraşmasınlar".

    Siyonist lider Teodor Hertzl de anılarında, Sultan II. Aldülhamid'in kendilerine şu cevabı verdiğini yazmaktadır: "Doktor Hertzl'e bu konuda yeni adımlar atmamasını öğütleyin. Çünkü ben bir karış toprak dahi veremem. Orası benim kendi mülküm değil milletimin mülküdür. Milletim bu yer için savaşmış ve orayı kanı ile sulamıştır. Yahudiler milyonlarını kendilerine saklasınlar. Bir gün gelir de İmparatorluğum parçalanırsa işte o zaman yahudiler, Filistin'i para ödemeden alabilirler. Fakat ben sağ olduğum müddetçe bedenimin neşterle yarılması Filistin'in İmparatorluğumdan koparılmasından benim için daha kolay bir hadisedir. Bu imkansız bir şeydir. Ben daha sağ iken bedenimizin üzerinde otopsi yapılmasına asla müsaade edemem."

    Sultan II. Abdülhamit, hatıralarında da yahudilerin Filistin'e yerleşme fikirleri hakkında oldukça ilginç noktalara parmak basmaktadır. Şöyle diyor Sultan II. Abdülhamit:

    "Yahudiler, Avrupa'da Doğu'da olduğundan daha fazla bir kudrete sahiptirler. Bu sebeple de birçok Avrupalı devlet çok artmış olan Semit (yahudi) ırkından kurtulabilmek için Yahudilerin Filistin'e muhaceretini iyi karşılayacaklardır. Fakat bizim memleketimizde kafi yahudi vardır. Eğer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini (üstünlüğünü) muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleştirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleştirildikleri yerde çok kısa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden dindaşlarımızın ölüm kararını imzalamış oluruz.... Siyonistler Filistin'de yalnız ziraat yapmak değil, orada hükümet kurmak, siyasi temsilcilerini seçmek gibi şeyler de arzuluyorlar." (13)

    Sultan II. Abdülhamit, yukarıda sözünü ettiğimiz İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin çıkardığı ve tarihe 31 Mart Vak'ası diye geçen isyandan sonra tahttan indirilmiştir. Bu olayda ilginç olan bir şey şuydu: 31 Mart isyanını çıkaranlar ve kışkırtanlar İttihat ve Terakki Cemiyeti mensupları veya onların yönlendirdiği kimselerdi. Daha sonra padişahın tahttan indirilmesine de yine bu cemiyet karar verdi ve bu kararında padişahı 31 Mart isyanına sebep olmakla suçladı. Yani kendi suçlarını padişaha yükleyerek bunu onun tahttan indirilmesi için gerekçe olarak kullanmışlardı. Padişahın hal'ine (yani saltanattan indirilmesine) dair kararı ona tebliğ eden heyetin arasında yer alanlardan biri de yukarıda sözünü ettiğimiz Emanuel Karaso idi. Bu kararı tebliğ eden heyetin içinde bir tek Türk yoktu. Osmanlı ahalisini temsilen padişahın karşısına çıktığını iddia eden böyle bir heyette, ahalinin ana unsurunu teşkil eden ve devletin yönetimini resmiyette elinde tutan önemli bir etnik unsuru temsil eden bir tek kişinin bulunmaması dikkat çekiciydi. Padişah da bu durum karşısında şu ifadeyi kullanmıştı: "Bir Türk padişahına, 33 sene bu makamda bulunmuş İslam halifesine hal' kararını bildirmek için bir yahudi, bir Ermeni, bir Arnavut ve bir nankörden başkasını bulamadılar mı?" (14)

    Ne yazık ki, Filistin topraklarının yahudilere satılması için rüşvet teklifinde bulunduğunda Sultan II. Abdülhamid tarafından kovulan yahudi Emanuel Karaso bu kez sultanın hal' kararını tebliğ için onun karşısına çıkmıştı. İşte bu ihanetin şartlarını hazırlayan teşkilat da İttihat ve Terakki Cemiyeti'ydi.

    Bu arada İsrail'in ilk başbakanı Ben Gurion'un da II. Abdülhamid döneminde İstanbul Hukuk Fakültesi'nde okuduğunu ve İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin bünyesinde padişah aleyhine çalışmalara katıldığını hatırlatalım. Ben Gurion Birinci Dünya Harbi'nin patlak vermesinden sonra Kudüs'e döndü. (15)

    İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Filistin'e Yahudi Göçü

    Yahudilerin ve masonların Sultan II. Abdülhamid'e son derece düşman olmalarının en önemli sebeplerinden biri onun yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmelerine engel olmasıydı. II. Abdülhamid yahudilerin gizli yollardan gidip o topraklara yerleşmelerini engellemek için de çeşitli tedbirler almıştı. Bu tedbirlerden biri de Filistin topraklarındaki kutsal mekanları ziyaret etmek için oraya giren yahudilerin pasaportlarının gümrük kapılarında alınması ve dönüşte iade edilmesiydi. Yine yahudilerin Filistin'de herhangi bir şekilde toprak satın almaları da yasaklanmıştı.

    İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin başını çeken Ahmet Rıza, Enver Paşa, Talat Bey ve Nazım Bey Filistin'e yahudi göçünün Osmanlı devletine yarar sağlayacağını iddia ediyorlardı. Oysa onların bu iddiaları mason localarından aldıkları telkinlere dayanıyordu. Zaten Selanik'teki mason localarının temel hedeflerinden biri Filistin topraklarına yahudilerin yerleştirilmesinin önündeki engelleri kaldırmaktı. En büyük engel ise Sultan II. Abdülhamit'ti. O tahttan indirilince yahudi göçünün önündeki bu en büyük engel kaldırılmış oldu.

    İttihat ve Terakki Cemiyeti, sultan II. Abdülhamit'i tahttan indirince yerine Sultan Reşat'ı getirdi. Sultan Reşat, ittihatçıların karşısında genellikle pasif kalmıştır. Dolayısıyla devlet yönetiminin iplerini onlar almış oldular. Onlar da Filistin topraklarına yahudi göçünü kolaylaştırdılar. İttihatçılar, II. Abdülhamit'in yabancıların Filistin'den arazi almalarını yasaklayan kanunlarını uygulamadan kaldırarak, yahudilerin Filistin dahil memleketin her tarafından toprak satın almalarına imkan sağlayan kanunlar çıkardılar.

    1909'da II. Abdülhamid'in hal'inden sonra iktidara gelen hükümette birkaç yahudi kökenli bakan bulunuyordu. Bu konuda Encylopedia Judaica'da şöyle denmektedir: "1909 Jön Türkler İnkılabından sonra iktidara gelen ilk hükümette, aralarında Baruchiah Russo ailesinin ahfadı (torunu) olan ve fırkanın liderlerinden biri olarak faaliyette bulunan Maliye Bakanı Cavit Bey'in de bulunduğu birkaç Dönme mevcuttu." (16)

    Yahudilerin ve onların gizli kanadı durumundaki Dönmeler'in etkinliklerini gören ve siyonizm tehlikesinin memleketi uçuruma doğru sürüklediğini fark eden Gümülcine mebusu İsmail Hakkı Bey, ittihatçılara karşı 21 Şubat 1910'da Ahali Fırkası'nı kurarak muhalefete başlamıştır. İsmail Hakkı Bey, Şubat 1911'de Meclisi Mebusan'da yaptığı bir konuşmada siyonizm tehlikesine dikkat çekmiş ve siyonistlerle ilişki içinde olan ittihatçıların memleketi yahudilere sattıklarını dile getirmiştir. Bu gerçeği dile getirenlerden biri de Beyrut mebusu Rıza Salih Bey'di. Rıza Salih Bey, İsmail Hakkı Bey'in ardından Meclis kürsüsünden yaptığı konuşmada şunları söylemişti: "Yahudiler devletlere mahsus bayrak ve aralarında kullanılmak üzere pul çıkardılar ve para bastılar. Para ve bayrak için elimde şu anda vesika yok ise de pul örneğini Şükrü Bey göstermişti. Museviler Filistin'de bin kuruş demeyin tarlayı elli kuruşa alıyorlar. Birçok araziyi satın alıp koloniler haline getirmektedirler. İki yüz bin nüfusa yaklaştılar. Bu bölgenin ekonomisi tamamen ellerine geçmiştir." (17) Yahudilerin Filistin'de o zamanki nüfusları henüz iki yüz bine ulaşmamıştı. Ancak sanıyoruz Rıza Salih Bey bu sayıyı tahmini olarak söylemiştir.

    Önceleri İttihatçılarla birlikte olan ancak onların siyonistlerle işbirliği içinde olduklarını yakinen görünce onlara karşı cephe alan Miralay (Albay) Sadık Bey de siyonizm tehlikesine şu şekilde dikkat çekiyordu: "Bugün siyonistler nazarında Osmanlı Devleti'nin çökmesi, hiç değilse Kudüs'ün ve Filistin'in bizden kopması istenmektedir. Masonlar da onlarla beraberdir. Buralarda bir yahudi hükümeti kurmak istiyorlar." Miralay Sadık Bey bu uyarıyı İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kongresine sunduğu bir raporda yapmıştı. (18) Fakat İttihatçılar onun raporunu derhal ortadan kaldırmış ve kendisini de istenmeyen adam ilan etmişlerdir.

    Bütün bu bilgiler İttihatçıların Osmanlı Devleti'nde ipleri ellerine almalarından ve Sultan II. Abdülhamid'i bertaraf etmelerinden sonra Filistin'e yahudi göçünün kolaylaştırıldığını gözler önüne sermektedir.




  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.