|
XV ile ilgili deneyimimi niye yazdım? Çoğumuz yeni bir araç alacağımızda, öncelikle ilgilendiğimiz modelin test sürüşünü yapmaya çalışıyoruz. Daha sonra da youtube’dan test-inceleme videolarını izleyip, internet ortamında forumları okuyarak kullanıcı deneyimlerinden bilgi edinmeye çalışıyoruz. Özellikle youtube videoları’nın çoğu zaman gerçekleri tam olarak yansıtmadığını ifade etmeliyim. İncelemelerini genellikle hiç bir markayı incitmeyecek şekilde, gerçekleri tamamen ifade etmeden yapıyorlar. Neticede ekmek kapısı. Kimi forum’larda da ilgili modeller bazı kişilerce parlatılıp, pazarlama amaçlı kullanılabiliyor. Gerçek deneyim ve bilgileri paylaşacak insan sayısı çok az. Otomobil fiyatlarının çok yükseldiği bir ortamda, çoğu kimsenin ilgilendiği aracı satın alarak deneme yanılma yolu ile otomobilini tanıma ihtimalinin azaldığını düşünüyorum. Bu nedenle bu paylaşımı yaptım. SIFIR ALIP 4 AY KULLANDIĞIM XV’Mİ NİYE SATTIM? Her şeyden önce hiç bir markanın fanatiği olmadığımı, hiç bir markaya antipati ve ön yargı duymayan çok ciddi bir otomobil tutkunu olduğumu ifade etmeliyim. Hiç bir aracı 5-10 dk süren test sürüşleri ile tanıyamazsınız. Bir aracı tanıyabilmek için uzun yolda, değişik hava ve yol şartlarında uzunca bir süre kullanmanız gerekli. Bugüne kadar çok fazla sıfır araç (tahmin bile edemezsiniz) alıp satarak, en pahalı şekilde yani kendi paramla deneyim kazandım. Bu araçlar içerisinde ağırlıklı VAG grubu olmakla beraber, premium sınıfta C ve D segmentlerinin yanı sıra, neredeyse tüm markalardan otomobil ve SUV tarzı araçlar satın aldım. Aldığım araçların büyük bir çoğunluğu turbo beslemeli ve yüksek torklu araçlardı. Bana sorulan ilk sorulan soru, “bu kadar sıfır araç alıp kısa sürede satıyorsun, zarar etmiyor musun?” oluyor. Bu konu göreceli bir konu ve yorumu size bırakıyorum. Halen alım gücüme göre fiyat/performans bağlamında kendi mükemmelimi arıyorum. Ben özünde bütünsel konfor arayan birisiyim. Yani;donanım, yalıtım, kaliteli malzeme ve işçilik, güç ve süspansiyon konforu. Aldığım araçları kullanırken, onları dinlerim. Bir nevi iletişim kurarım. Motor-şanzıman uyumu, direksiyonun yolla olan iletişimi, rüzgar sesinin hangi süratlerde nerelerden başladığı, yuvarlanma sesi, trim sesleri, yol tutuş ve araç dinamikleri, süspansiyon konforu ve tepkileri sürekli irdelediğim başlıca konulardır. E segmenti premium sınıfa ekonomik nedenlerle ulaşamadığım için, aldığım araçlarda bu maddelerin bir veya ikisi muhakkak eksik oluyor. Bazılarından bilerek feragat edip, aracı satın alıyor ve deniyorum. XV, ilk kez 2017 yılında yenilendiğinde dikkatimi çekmiş ve test sürüşü yapmıştım. O yıl satın almanın eşiğinden döndüm. Yine performans ve yalıtım konusunda girdiler kararımdan vaz geçmeme sebep olmuştu. 2017 yılından 2021 yılına kadar köprünün altından çok sular aktı. Yine bir aracımı sattığım 2021 yaz aylarında;çip krizi, pandemi etkisi ve kur artışı ile beraber otomobillerin fiyatlarının arttığı ve az bulunduğu bir dönemde, fiyat avantajı olan sıfır güncel bir XV buldum ve aldım. Aracı az-çok tanıdığım için satın alma konusunu fazla düşünmedim. Almadan önce de XV ile ilgili tüm forumları okudum, yurt dışı da dahil test videolarını izledim. XV’yi yeterince tanıdığımı düşündüğüm için, CVT ile donatılan XV’den performans bağlamında bir beklentim yoktu. Zaten trafikte sakin bir kullanıcıyımdır. Performanslı araç kullansam bile genellikle 110-120 km/h bandında seyrederim. Yani performans konusunu baştan eledim. Tasarımından ziyade beni cezbeden özellikleri: - Güvenlik donanımı, - Genel donanım seviyesi, - Altı yüksek bir SUV oluşu, - 4 çeker sistemi Çoğu kullanıcı da konfor konusunu sadece donanım ile ilişkilendiriyor. Araçta her şey varsa konforlu diyor. Donanım, konfor için önemli bir faktör olsa da tek başına yeterli değil bence. Donanımın yanında konfora etki eden faktörler;aracın malzeme kalitesi ve işçilik düzeyi, yol ve rüzgar sesi yalıtımı, süspansiyon konforu ve son olarak motor-şanzıman ikilisi yani güçlü bir motor ve iyi bir şanzıman. - Bir otomobilin malzeme kalitesi ve montaj kalitesi çok önemli. XV’de malzeme kalitesi ve işçilik düzeyi orta düzeyde diye düşünüyorum. Örneğin bagaj kapağının iç plastik kaplamasına bakın. XV’de bagaj kapağını kaldırıp alttan baktığınızda;iç plastik kaplamanın bagaj sacı ile birleşim yerinde 2-3 mm açıklık göreceksiniz. Bu plastik çok ince ve esniyor, içerisinde yalıtım malzemesi olmadığı da çok belli. Yine motor kaputunun çamurluklarla birleşim aralıkları çok açık. Bu gibi işçilik detayları, rüzgar ve yol sesi yalıtımına olumsuz etki yaratıyor. - XV’de deri koltuk, araç çok kaliteli algısı yaratıyor. Deri koltuk olmasa, içerideki kalite algısı bence değişir. Ayrıca deri koltuklarda havalandırma-soğutma sistemi olmadığı için yazın sırtınızı terletiyor. Deri bakımı da ayrı bir sorun. Deri koltuklu bir araçla yayla, dağ-bayıra ben gitmem şahsen. Bana göre bir alt donanımlı XV, dağ-bayır için daha uygun. - Yeni üretilen araçlarda daha az bileşen var. Örneğin ön göğüs daha az bileşen ile monokok bir yapıyla üretiliyor. Bu da daha az trim sesi demek. Kapı içlerindeki kaplamalar da ha keza aynı. XV ile yapısı hafif bozulmuş asfalttan geçerken (bozuk yol demiyorum) geçici olarak kapılar ve tavan bölgesinden trim sesleri geliyor. Araç trim sesi konusunda çok iyi hissettirmiyor. - Bence XV’nin yumuşak karnı tüm Japon otomobillerinde olduğu gibi yalıtım. Yokohama lastikler sert ve yol sesi konusunda başarılı değiller. Araçta genel olarak yalıtım iyi değil. Kapı saçları ince ve içerisinde iyi bir yalıtım olduğunu düşünmüyorum. 0-100 km/h sürat arasında pek sorun yok. 110 km/h sonrasında yol ve rüzgar sesi kabine sızmaya başlıyor. Rüzgar sesi her yerden;ön cam, yan camlar hatta tavandan bile geliyor. Dış ortamda ön ve yan rüzgar varsa durum daha da kötüleşiyor. Bu durumun yalıtım eksikliği yanında;ince yapılı camlardan, aracın yüksek yapısı nedeniyle aerodinamisinden ve tavan barlarından kaynaklandığını değerlendiriyorum. Bagaj üstünün bez benzeri bir örtü ile kaplanmış olması, arka koltuklarda oturanların daha fazla yuvarlanma (lastik) sesine maruz kalmasına sebep oluyor. Sonuçta uzun yolculuklarda genel olarak gürültülü ve konforsuz seyahat etmiş oluyorsunuz. - Süspansiyon sistemi yumuşak ve konfora yönelik. Olumsuz olarak söyleyebileceğim tek şey, arka tekerlerin aynı anda düz bir hatta yarık benzeri çukura düşmesi durumunda, arka süspansiyonların bağımsız olmalarına rağmen sesli çalışıyor olması. Süspansiyonlar biraz daha tok hissettirse ve sessiz çalışsa daha iyi olurdu. - Direksiyon simidi biraz ince. Daha kalın ve etli yapılsa, ergonomik olarak ele daha iyi oturması sağlanabilirdi. Bayanlar için sorun teşkil etmeyebilir. - Direksiyon sistemi çok hassas, belki de bu kadar hassas olmamalı. Performans aracı değil sonuçta. Nedenini çözemesem de, sanki araç yolda geziniyor hissiyatı var. Şöyle anlatmak belki daha kolay olur;bazı araçlar orta hızlarda (90-130 km/h) bile direksiyona fazla müdahale etmeden dümdüz gider ve kendinizi rahatsız hissetmezsiniz. XV’de ise 100 km/h sonrasında hep ufak ufak müdahale ile düzeltme yapmak gerekiyor gibi bir durum söz konusu. Bu da aşırı dikkat sarf etmeniz yüzünden sizi yoruyor. - Vites yolları (P-R, P-D, D-N geçişleri) çok sert, daha yumuşak ve akıcı vites geçişleri yapılabilse daha iyi olurdu. - Gelelim motor ve şanzıman ikilisine. Öncelikle neredeyse bütün motor üreticilerinin, yakıt verimliliği ve emisyon kuralları gereği, downsizing ile daha verimli yüksek güç ve tork üreten;turbolu, hibrit ve elektrikli motorlar ürettiği bir dönemde, düşük güç ve torklu atmosferik bir motoru savunmak ne kadar doğru, bunu herkesin kendi vicdanına bırakıyorum. o Ben daha önce belirttiğim gibi XV’yi performans beklentisi ile almadım. Ama şunu da belirtmeliyim, ne aldığınızı bilmek bazen yeterli olmuyor. Atmosferik olmasının tek avantajı; turbo gecikmesi olmaması ve 0-70 km/h hızlanmasının gayet iyi oluşu. Sonrası ve ara hızlanmalar atmosferik motor ve CVT’den beklendiği gibi çok iyi değil. Tamam sürat yapmıyorum ama sıkıştığım veya gerek duyduğum yerlerde ister istemez geçmişteki alışkanlıklar nedeniyle sollama ve yokuşlarda performans aradım. Ağırlığı 1524 kg olan, 114 hp güç ve 150 Nm tork üreten bir araçtan çok şey beklemek zaten doğru olmaz. o Boxer motorun avantajlarından birisi, yatay yapısı nedeniyle ağırlık merkezini aşağı çekmesi ve yol tutuşu arttırması. Doğru olduğunu kabul etmekle beraber;Subaru kullanıcılarının kullandığı tarz ve sakinlikte kullanılan, yaygın olarak üretilen “sıralı” motorlu SUV araçların da kontrolden çıkması ve yol tutuş problemi yaşaması biraz zor. o Edindiğim diğer bir kanı, XV sahiplerinin araçlarını genellikle 100.000 km olmadan model yükselterek güncelleme temayülünde olmaları. Bu durumda, doğal olarak her marka yeni aracın arıza yapması pek olası değil. Sözün özü genellikle ilk sahipleri Subaru’yu 500.000 km’ye kadar kullanmıyor. - XV’nin en büyük kozu güvenlik donanımları bence. Gerçekten eksiksiz, tam bir paket. Geri çarpışma uyarı ve önleme sistemi çok beğendiğim özelliklerden biri. Diğer markalar da bu donanımların tamamını olmasa da, yavaş yavaş sunmaya başladılar. - Aracın altının yüksekliği ve 4x4 sistemi mükemmel. Ülkemizde satılan binek ve SUV tarzı araçların %95’i 2 çekerdir. Bu bağlamda genel SUV kullanıcılarının 4x4 sisteminin eksikliğini duyduğunu pek düşünmüyorum. Ancak sürekli karlı-buzlu bir coğrafyadaysanız, kayağa sık gidiyorsanız, hafta sonları veya sık sık hafif arazi koşulları için kaçamak yapıyorsanız, XV diğer araçlara göre avantajlı. Tabi ki doğru lastiklerle. 4X4 sistemi ile donatılmış bir araçta stepne olmaması, arazi ve yayla gibi yerlere gitmek için olumsuz bir etken. - Satış, servis ve yedek parça konusuna girmiyorum. Subaru kullanıcıları bu gibi hususları zaten biliyorlar. Ama yaşadığım şehirde satış ve servis olmasını dilerdim. Ancak satış rakamları belli (Yıllık 800 civarında). Şu andaki yıllık satış rakamları ve araçların geldiği fiyatlarla, ilave satış ve servis ağı marka için ciddi maliyet olur. Sonuç: Öncelikle kısa bir süreliğine de olsa, Subaru ailesinin bir üyesi olmaktan ve bu ailedeki elit bir çok kişi ile tanışmış ve dayanışma ruhunu görmüş olmaktan çok memnun olduğumu ifade etmek istiyorum. Subaru ülkemizde butik bir marka ve öyle de kalacak gibi. Belli, sabit ve sadık bir kullanıcı kitlesi var. Kullanıcıları genellikle bilinçli, sakin, yardımsever ve doğaseverler. Umarım Subaru ülkemizde kalmaya devam eder ve daha çok kullanıcıya ulaşır. Şahsi düşüncem bu aracı; yakıtı sorun etmemek kaydıyla şehir içinde, kış koşullarının sert olduğu yerlerde ve hafif arazi şartlarında kullanmanın daha uygun olduğu yönünde. Özelimde, XV’yi uzun yolda ve düzgün yollarda kullandığım ve yayla, dağ-bayır gezmediğim için, sağladığı avantajlarından çok yukarıda bahsettiğim olumsuz tarafları (bana göre) satma kararımda önemli rol oynadı. En başta yazdığım gibi, hiç bir markanın fanatiği değilim. Burada kendime göre bu aracın deneyimlediğim artı ve eksilerini paylaştım. Benim deneyimlerim doğru diye de bir iddiam yok. Amacım hiç kimseyi kırmak, ya da herhangi bir markayı kötülemek değil. Bu aracı aldığıma hiç pişman değilim. Tecrübe haneme bir tik daha attım. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi oto_sever -- 21 Ocak 2022; 16:53:47 > |
| _____________________________ |




Yeni Kayıt

1 Mobil
Konudaki Resimler


kullanıcısına yanıt
Hızlı






