Şimdi Ara

mühendisin intikamı

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
8
Cevap
1
Favori
442
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • uzun ama hoş ve ilginç bir hikaye (ben de okumazdım aslında bunları ama bu bayaa dikkatimi çekti)

    "Butun buyuk sistemler cildirmaya cok yatkindirlar"
    Umberto Eco (denemeler)

    Ankara'nin en buyuk megamarketlerinden birinde bilgisayar
    muhendisi olarak
    calisiyordum. Buyuk ekonomik krizden dolayi kapi onune
    konulanlardan
    biriydim. Almanya'daki ana sirket bu krizi firsat bilip
    Turkiye'deki uc
    buyuk sehirdeki megamarketlerdeki tum elemanlarinin neredeyse
    yariya
    yakinini isten cikarmis ve geri kalanlarinda maaslarinda neredeyse
    yuzde
    kirklara varan maas azaltmasi yapmislardi. Geride kalanlar sessiz
    kalmak
    zorunda kalmislardi. ]tiraz edenlere de ekonomik krizi gosterip,
    'begenmiyorsan isten ayrilabilirsin' diye aba altindan sopa
    gostermislerdi.

    Megamarketin yaptigi aslinda firsatciliktan baska bir sey
    degildi.
    Ekonomik krizin getirdigi bulanik ortamdan faydalanip hem personel
    yenilemesine gitmisler hem de var olan personel giderlerini yuzde
    kirklara
    varan oranda azaltmislardi. Bu azaltma tabi ki daha sonra yil sonu
    bilancosuna kar olarak gecmisti.

    Diger supermarketleri 'buyuk bakkal' diye kucumseyen ve
    burnundan kil
    aldirmayan yoneticiler icin elde edilen bu kar, basari hanesine
    atilan
    fazladan bir arti demekti. Tabi ki issiz kalan insanlarin durumu
    onlarin
    kesinlikle umurunda degildi. Sebepsiz olarak acikta kalmak elbette
    kotu bir
    seydi ama iste ekonomi buydu... kati kurallari olan bir sistem.

    Elime tutusturulan ve timsah gozyaslari ile dolu olan isten
    cikarma
    mektubunda yazan sozler hicbir sekilde umurumda degildi. Bir anda
    bes
    parasiz ve issiz kalmistim. ]ssizligimin birinci ayinda evimden,
    ikinci
    ayinda ise sevgilimden olmustum. Ucuncu ayin kayiplarini hicbir
    sekilde
    sormayin bana.

    Tek istedigim bir sekilde megamarketten intikam almakti. Bu
    yasadigim
    cokuntunun ve acinin bir sekilde hesabini vermek zorundaydilar.
    Marazi bir
    duyguydu biliyordum ama kendimi de alamiyordum. Tuhaf bir
    psikoloji...

    Nasil intikam alabilirdim?
    Hizla ve ofkeyle kosarken, kosedeki bakkaldan ekmek alirken ve
    yastiga
    kafami koymadan kafamin icinde hep ayni dusunce vardi: megamarketi
    caresiz
    birakmak ve onlara zarar vermek istiyordum.

    Bir bilgisayar muhendisi bir megamarkete nasil zarar
    verebilirdi? Gidip
    yangin cikarsam sigorta sirketi ertesi gun buyuk bir cekle zarari
    hemen
    tazmin ederdi. Elimde silah birkac yoneticiyi haklasam? Hapislerde
    cururdum.


    Baska ne olabilirdi? Oyle bir sey bulmaliydim ki... Buyuk bir
    hincla ve
    inatla her hafta muhakkak bir kez megamarkete ugruyordum. Hicbir
    sey almasam
    bile (sonucta bir musteri olarak girmeme engel olamazlardi)
    oylesine
    dolasiyordum. Calistigim yere girmeme tabi ki izin vermiyorlardi.
    Orasi ozel
    manyetik kartlarla girilen, klimalarin havayi buz gibi yaptigi ve
    bilgisayar
    sisteminin oldugu yerdi.

    Almanya'dan gelen yoneticilerin buyuk bir gururla ovundukleri
    stok takip
    programinin calistigi yerdi.
    'Raflardan bir sakiz eksilse ekranda bunu goruruz' diye
    ovunurlerdi hep.
    Dedikleri dogruydu, bir sakiz kasada satilsa, tum sakizlarin oldugu
    veri
    tabanina bu hemen islenirdi. Hem donanim hem de yazilim olarak
    bilgisayar
    sistemleri ile o kadar ovunurlerdi ki herhangi bir anda herhangi
    bir rafta
    bulunan sakiz sayisini kesin olarak bulabileceklerini soylerlerdi.
    Bu konuda
    abartiya kacmiyorlardi, kayip ve bozulmalari hesaba katmazsaniz
    gercekten
    tam sakiz sayisini bilebilirlerdi. Bu ozel stok takip sistemin
    dunya
    uzerinde birkac otomobil fabrikasinda ve megamarkette oldugunu
    iddia
    ediyorlardi. Bu iddialarinda haksiz sayilmazlardi.

    Sistemi Almanlarla birlikte kuran bendim ve dedikleri gibi
    gercekten
    mukemmel isliyordu. Sadece bilgisayar ayagi degil, ayni zamanda
    stok sayimi,
    kasa takibi, urun girisi vs. hepsi birlikte mukemmel bir butundu.
    Butun
    urunler ambara girisinden, kasa cikisina kadar siki bir sekilde
    takip
    edilirdi ve en ufak bir kacak dahi soz konusu degildi.

    Bunlari dusunup yururken birden cikis kapisindaki detektor ottu.
    Sanirim
    bir musteri ya bir seyi kasaya isletmeden yanlislikla almisti yada
    mutsuz
    bir kleptoman bir sey yurutmeye kalkismisti. Guvenlik detektorunun
    otmesiyle
    birden aklima bir sey geldi. ]ster megamarket olsun ister ufak bir
    bakkal,
    butun kontroller sadece cikista yapilirdi, giriste hic bir kontrol
    olmazdi.
    Baska bir supermarketten alisveris edip megamarkete geldiyseniz
    naylon
    torbaniz iceri girmeden once gorevliler tarafindan bantlanirdi,
    Boylece
    kasada karisma olmasi engellenirdi. Bir de ayrica guvenlik kontrolu
    vardi ki
    o sadece uzerinizde silah yada kesici bir alet var mi? diye bakmak
    icindi.
    Bildik ve siradan prosedur yani.

    Butun guvenlik onlemleri megamarketten herhangi bir sey
    calinmamasi icin
    duzenlenmisti ama kimsenin aklina megamarkete bir sey sokmak
    isteyen birinin
    cikabilecegi gelmemisti. Oyle ya durduk yerde bir musteri niye
    megamarkete
    mal soksun ki? Yani megamarketi durduk yerde daha da zengin etmenin
    gorunurde hic bir mantigi yoktu.

    Bunu dusununce gulumsedim. Aklima gelen fikrin basitligi beni
    bile
    sasirtti. Megamarketi cildirtabilirdim, hem de cok basit bir
    sekilde. Onlari
    cok ovundukleri bilgisayar sistemiyle vurabilirdim. ]sten atilali
    beri ilk
    defa yuzume bir gulumseme ve icime bir nese yayildi. Hemen
    megamarketten
    cikip evime geri dondum. Kapidaki gorevlinin 'isten ayrilmaniza cok
    uzuldum'
    demesi uzerine basimi sallayip, gorevliye bakip kaygiyla yuzumu
    eksittim.

    Eve donunce hemen intikam planimi yapmaya basladim. Megamarketin
    belkemigini olusturan bilgisayar sisteminin ve onun uzerinden
    calisan
    bilgisayar programinin en buyuk kusuru, sistemin kusursuz olmasi
    yada bir
    baska deyisle sistemden kusursuz olmasi istenmesiydi. Bu da onun en
    buyuk
    kusuruydu. ]nsanin kulagina paradoksal geliyordu ama sistemin
    kusuru
    'kusursuzluguydu'.

    Ertesi gunden baslamak uzere kalin paltolarimin icine sakladigim
    ve baska
    supermarketlerden aldigim urunleri gizlice megamarkete sokup,
    kameralarin
    (hepsinin yerini ezbere biliyordum) goremeyecegi sekilde raflara
    koymaya
    basladim. Eger bir kamera varsa, sirtimi kameraya donuyor ve sonra
    disardan
    baska bir supermarketten aldigim bir ufak deterjan, bardak ya da
    her neyse
    cikarip, sanki o an begenmemiste yerine koyuyormusum gibi rafa,
    benzer
    urunlerin yanina yerlestiriyordum.

    Olur da beni takip ederler diye tum alisverisi nakit olarak
    yapiyordum
    cunku ayni kredi karti numarasi ister istemez onlari
    suphelendirirdi.
    Suphelenirlerse takip ederler ve sonucta mutsuz adami
    bulabilirlerdi. Daha
    sonra aklima bir seytani fikir daha geldi. Megamarketten aldigim
    bazi
    mallari tekrar iceri sokup tekrar satin aliyordum. Ayni barkodlu
    urun iki
    kere kasadan gecerse sistem iyice sasardi.

    Bu sinsi cabalarim yaklasik iki hafta boyunca her gun surdu.
    Disaridan
    aldigim mallar bana pahaliya patlasa da (yaklasik uc yuz milyonluk
    ivir
    zivir mal) sonucta bekledigim karmasa gerceklesti.

    Eski is arkadaslarimdan birini hal hatir sorma bahanesiyle
    telefonla
    aradim. O hala megamarkette eski maasinin yarisina bir maasla
    calisiyordu.
    'Dukkanda isler nasil?' diye oylesine sordum.

    'Kotu. Bilgisayar sisteminde daha once hic karsilasmadigimiz
    garip bir
    hata olustu'
    'Ne oldu ki?' diye sordum icimdeki heyecani zorlukla zaptederek.
    'Epey bir kalemde daha once hic karsilasmadigimiz bir stok
    fazlasi
    gorunuyor, yani stokta ve rafta olan mal miktar bilgisayarin
    gosterdiginden
    fazla'

    'E ne var ki bunda? Az cikmasindan iyi degil mi?' dedim sanki
    bilmiyormusum gibi...'
    'Az cikmasi bizim icin cok daha iyi. Her zaman icin calinma,
    kayip yada
    urunde bozulma yuzunden belli bir miktar eksik cikmasi normal kabul
    edilir.
    Zaten mahalle bakkalindan tut uluslararasi megamarkete kadar tum
    saticilar
    bunu bastan kabul eder ve sineye cekerler, calindi, bozuldu yada
    kayboldu
    denir. Bizde de raf ve stok sayimlarinda cikan eksikler kayda

    gecirilir ve yil sonu envanterinden dusulur.'
    'Peki sorun ne? gercekten hala anlayabilmis degilim' dedim
    'Fazla cikmasi demek, bir butun olarak ambar girisinden, kasa
    cikisina
    kadar olan urun hattinda bir yerde bir hata oldugu anlamina gelir.
    Ya insan
    hatasi ya da bilgisayar.' dedi.

    'Kocaman megamarkette o kadar bir fazlalik ne olacak ki, niye bu
    kadar
    problem oldu ki?' dedim saf saf.
    'Haklisin, bize kalsa dort, bes yuz milyon liralik bir acigin
    ustunde
    durmazdik. Turk usulu olayi ort bas eder, unutur giderdik. Meblag
    devada
    kulak, ne olacak ya! Aptal pastanenin gunluk cirosu bile 10 milyar.
    Ama
    basimizdaki Gestapo olaya takti. Biliyorsun bu Almanlar hastalik
    derecesinde
    titizler ve bizim yer, bu sistemin pilot olarak denendigi ve
    calistigi ilk
    yer. Sistemin neredeyse kusursuz islemesini istiyorlar. Sorun dort
    yuz
    milyon falan degil, bu kadar bir para tabi ki onlarin da umurunda
    degil.
    Gestaponun derdi, bilgisayar sisteminin mukemmel calistigindan emin
    olmak.

    Dusunsene, bu olayin nedenini arastirmak icin bizi mesaiye
    biraktirdilar
    ve sadece otuz kisinin iki gunluk fazla mesai ucreti dort milyar.'
    dedi.

    'Peki nedenini bulabildiniz mi?' diye sordum
    'Simdiye kadar hayir. Butun bunlar yetmezmis gibi bir de, cift
    urun gecisi
    var. Ayni barkodlu bir urun iki kere satilmis gibi gozukuyor.
    Olacak sey
    degil. Sanki biri aldigi mali tekrar yerine koyup almis gibi.
    Neyse, sen ne
    yapiyorsun?'

    'Bildigin gibi, bir degisiklik yok. Simdilik eldekilerle
    gecinmeye
    calisiyorum'
    'Evet. Bu kriz hepimizi kotu vurdu. Aklimdasin, bir is cikarsa
    ilk seni
    arayacagim'
    Konusma bittiginde gulumseyerek telefonu yerine koydum.
    Bekledigimden cok
    daha buyuk bir basari kazanmistim. Basit fikrim ise yaramisti. Bu
    asamada
    yeni yeni mallar goturmeyi kesmemeliydim cunku sorunun devam etmesi
    gerekiyordu.

    Ertesi hafta yine benzer sekilde calistim. Sistemde bariz bir
    hatanin
    olduguna inanmalari icin baska urunlerde de benzer stok
    sorunlarinin cikmasi
    gerekiyordu. Bu yuzden, deterjandan, siradan ampule kadar bir cok
    urunu ya
    disardan aliyordum yada megamarketten alip tekrar iceri sokuyordum.

    Konustugum arkadasimi bir hafta sonra tekrar aradim. Yine hal
    hatir sorma,
    hafif bir sohbetten sonra konuyu ben demeden kendi acti.

    'Gecen gun sana bahsettigim sorun vardi ya' dedi
    'Hangi sorun?' dedim sanki animsamakta zorlaniyormusum gibi.
    'Hani su urun fazlasi cikmasina neden olan sorun' dedi.
    'Haaaa!, evet hatirladim, ya koca megamarket icin dort yuz
    milyonluk acik
    inanilmaz kucuk bir rakam, devenin kulagi bile degil, bunun icin
    mi?
    ugrastiriyorlar sizi adi adamlar, beni isten attiklari yetmiyormus
    gibi.
    Peki bulabildiniz mi fazlaligin sebebini?' diye sordum.

    'Hayir. Seninle konustugumuz o gunden bu yana gece 12'lere kadar
    mesaiye
    kalmamiza ragmen hicbir sey bulamadik. Sadece biz bilgisayarcilar
    degil,
    ambar gorevlileri ve kasiyerlerin bir kismi da ise dahil edildi.
    Urun
    sayimlari, kontroller, stok takibi, kasa cikislari, muhasebe
    kayitlari vs.
    vs. Bu fazlaligin nereden kaynaklandigini bulamadik. Sen de
    bilirsin, sistem
    o kadar buyuk ki, takip etmek cok zor.

    Sanirim bilgisayar programinda bir hata var. Kabul etmek
    istemiyorlar ama
    durum onu gosteriyor. Bilirsin Almanlar inatcidir, hata
    yaptiklarini kabul
    etmek istemezler.' dedi.

    'Evet' dedim. Arkadasim gulumsedigimi tabi ki goremiyordu.
    Ben ve megamarket arasindaki mucadele bu sekilde bir ay kadar
    devam etti.
    Durumu acikliga kavusturmak icin Almanya'dan once bir mufettis
    arkasindan
    bir bilgisayar grubu geldi. Turkiye'deki gorevli Alman'in
    titizligini
    Almanya'daki merkezde gostermisti.

    Butun bu cabalara ragmen hicbir sekilde cozum bulunamamisti.
    Kimse
    fazlaligin nedenini
    aciklayamiyordu. Dort aylik bir mucadelenin sonunda pes
    etmislerdi.
    Hatanin bilgisayar programindan kaynaklandigini kabul ettiler.
    Programda
    oyle bir kutu icinde iki uc bin

    dolara satilan siradan bir program degildi. 600 bin dolara satin
    alinan ve
    birden fazla yerde kurulan cok pahali bir seydi.

    Programi yazan firma, ancak hatayi gorurse programi geri
    alabilecegini
    soylemisti. Kaynak kodu tek tek taramak kimsenin isine gelmiyordu
    cunku 15
    bin satirlik bir dokumanda surekli olarak asagi yukari gezinmek
    demekti bu.

    Sonucta megamarket programi kullanmaktan vazgecti. Kurulumu,
    kendisi ve
    egitimi dahil olmak uzere onlara 600 bin dolara patlayan yeni bir
    stok takip
    programi almak zorunda kaldilar.

    Yeni programda sorun cikartacakti ama cikartmadi cunku beni
    tekrar ise
    almislardi. ilginc bir sekilde bir kum tanesinin kocaman bir disli
    carkini
    cildirtabilecegini gordum. Buyuk sistemler

    gercekten cok tuhaftirlar.
    Bu olay Amerika'daki birkac universitenin bilgisayar bolumunde
    'fazlalik
    veren program olarak' veri tabani dersinde orneklerle islendi.
    Kaynak
    kodunun o kadar incelenmesine ragmen sebebi bulunamadi. Programin
    sahibi
    olan firma neredeyse iflasin esigine geliyordu ama bu benim
    istegimin ve
    kontrolumun disinda olan bir seydi.

    Megamarketin neden cildirdigini bu gun bile kimse tam olarak
    aciklayamadi
    ama olay unutuldu. Kimse hatirlamiyor, bir kisi haric.

    Tahmin edin kim?







  • okumadımki=:
  • iyi yazılmış.lakin yaşandığı konusunda şüpheliyim.adam hem parasız kalıyor hemde 400 milyon tutarında onca ürünü cebine ve sağına solu sokuşturup içeri sokuyor.kaç para maaş alıyordu ki bir ayda 400milyon luk alışverişi yapıp aldıklarını yerine koyabiliyor.?
  • benim de yaşanmış olduğuna pek inanasım gelmiyor ama hoş bir hikaye hakikaten . pratik zeka da denebilir hehe.
  • afferim cocuga iyi yapmis,
    pes yani kimsenin aklina gelmez
  • hakkaten doğru veya yanlış gerçekten ince zeka ürünü...
    ve gerçekse helal olsun adama...
  • dahiyane..
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • vay bea! adamlar neler düşünüyo!
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.