Şimdi Ara

-------savaş ve insan--------

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
6
Cevap
0
Favori
649
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Neden insalık tarih boyunca savaşlara mahkum kalmıştır? Bu güne kadar ki genel olarak yapılan tüm savaşların sonucunda insanlık ne elde etmiştir? Bu güne kadarki savaşlar ve yıkımlar olmasaydı bulundugumuz zamanın ne kadar ötesinde vede neden olabilirdik? Savaşların dünya nufusuna etkisi bu günün rakamlarıyla ne oranda olmuştur? ve savaşlar hakkında bilimsel yada yorumsal herşeyi paylaşırsanız sevinirim



  • "Savaş politikanın başka araçlarla devamından başka bir şey değildir" Prusyalı General Carl Von Clausewitz'in meşhur savaş tanımı sanırım bir çok şeyi açıklıyor.

    Geçmişte Saddam ABD'nin ortadoğu politikasına uygun hareket etmiş olsaydı Irak bugün böyle olur muydu?

    Çağımızda win^x-win (kazan^x-kazan) stratejisinin uygulandığı , uygulanmak zorunda bıraktırıldığı, bir dönem.
    Bu denklemde güçlü olan tarafın gücüne göre x=2,3,4....n olabilir. :D

    CNNTürk'te Gündüz Vassaf hoca'nın söylediği güzel bir söz vardı.
    "Günümüzde daha iyi nasıl savaşılır araştırılırken , nasıl daha başarılı barış koşulları sağlanır'ın araştırılmaz."

    "İnsanları niçin öldürüyorsunuz, biraz bekleyin zaten ölecekler...." Konfiçyüs
  • Bu konu beni her zaman etkilemiştir ve de bir çok fikrimin değişmesine vesile olmuştur.

    Bilinen 5.000 yıllık insanlık tarihinde sadece 235 yıl barış içinde geçmiştir.Bu inanılmaz korkunçlukta bir rakam buda gösteriyor ki aslında insan hiç de sanıldığı kadar akıllı vede duygusal değil aslında içimizde çok farklı bir insan yaşıyor belkide bazılarınız buna şahit olmuştur.

    Yıllarca savaş ve şiddet karşıtı olan bir insan bile yeri geldiğinde inanılmaz şiddet sergileyebilir.Burada yazmak kolay ama 6 aylık bir çocuğun karnına kalaşnikof mermisi dordurmak nasıl bir insanlıktır , bu içimizdeki şiddetin kaynağı ne ve neden bu kadar yüksek.

    İşte yönetenler bu hissi daima kullanmışlardır insan üstünde binlerce yıldan beri ceviz kabuğunu bile doldurmayacak sebebten çıkan ufak bir tartışma milyonlarca insanın hunharca birbirini katlettiği bir savaşa dönüşür bizler bile şu kısa yaşamımızda bunlara şahit olduk ;

    Afrika Ruanda - darfur -Bosna - Irak -Afganistan - G.Amerika vs vs

    Peki bir insan başka bir insanın canını hangi sebebten alır ,

    Bence bu bizim oluşumumuzda olan bir şey bizler aslında hiç de normal canlılar değiliz ve aslada olamayacağız ne yazıkki içimizdeki kötülük her zaman iyiliği yeniyor vede yenmeye devam edecek o yüzden savaş denen vahşet asla bitmeyecek.

    Kısaca bir düşünün bu güne kadar bilinen Evrenler dahil etrafına bilinçli olarak zarar veren başka bir ırka rastlandı mı ?




  • ÜSTTE KALMA MÜCADELESİ deyip birçok boyutu çıkar bunun zaten NEDEN SAVAŞIYORUZ ? diye.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: khanturks1


    İşte yönetenler bu hissi daima kullanmışlardır insan üstünde binlerce yıldan beri ceviz kabuğunu bile doldurmayacak sebebten çıkan ufak bir tartışma milyonlarca insanın hunharca birbirini katlettiği bir savaşa dönüşür bizler bile şu kısa yaşamımızda bunlara şahit olduk ;

    Afrika Ruanda - darfur -Bosna - Irak -Afganistan - G.Amerika vs vs



    Özellikle de Ruanda da yaşananlar, hiçbir edebiyatçının ya da ne bileyim sinemacıların hayal edemeyeceği kadar gerçeküstü.

    O dönem bölgede görevli olan BM Komutanının sözlerini aktarmak istiyorum:


    Barış gücü komutanı gözünden Ruanda soykırımı

    Korgeneral Romeo Dallaire
    BM Ruanda'ya Yardım Gücü Komutanı


    Korgeneral Romeo Dallaire soykırım başladığı sırada Ruanda'daki Birleşmiş Milletler Gücü'nün komutanıydı. Dallaire, kendisine uluslararası toplum niçin Ruanda'yı terketti diye sorulduğunda, şu yanıtı vermişti: "Çünkü Ruanda'lıların kimse için hiç bir önemi yoktu".


    Soykırım başladıktan sekiz ya da dokuz gün sonra, Nisan'ın 16'sında, uluslararası güce asker veren Belçika, Fransa ve İtalya hükumetleri çekilme kararı aldılar.

    Uluslararası güce katılan bir çok ülke askerlerine çekilme emri verdi. Üstelik Belçikalılar herkesin öldürüleceğini söyleyerek halkı da ülkeyi terketmeye ikna etmeye çalışıyorlardı.

    İşte o gün, tamamıyla başarısızlığa uğradığımızı anladım.

    Yapmak istediğimiz hiç bir şeyi, güvenlik ortamı yaratılmasını ve böylece bir barış anlaşmasının yolunun açılmasını başaramamıştık. Üstelik bu hedeflerimize ulaşamadığımız bir yana, ülkede bir iç savaş başlamıştı.

    Bize barış gücü olarak yetki verildiğinden, iç savaş çıkınca, yetkimiz da kalmamıştı. Başlayan katliam dalgasını durdurmanın imkanı yoktu.

    İşin can alıcı noktası da buydu aslında. Dünya bizi kelimenin tam anlamıyla terkediyordu. Ve bana bizzat, Ruanda'lıları kaderine terketme emri veriyordu.

    O sırada otuzbin kadar Ruanda'lı bizim korumamız altındaydı. Çekildiğimiz takdirde bu insanları kurtların önüne atmış, ölüme terketmiş olacaktık. Çünkü o sırada Kızılhaç bile faaliyet gösteremiyordu Ruanda'da.

    Tercih ikilemi

    Bir tercih yapmak zorunda bırakıldık. Ya bize sığınmış otuzbin Ruanda'lıyı ölüme terkettiğimizi bile bile çıkıp gidecektik. Ya da kalarak bize verilmiş yetkinin sınırını aşacak ve üstlerimizin emirlerine itaatsizlik edecektik.

    Kafamda bu durumu saatlerce evirip çevirdikten sonra, yardımcım olan Gana'lı generalin yanına gittim ve onun fikrini sordum.

    Bana "generalim" dedi. "Ruandalıları bize muhtaç oldukları bir sırada kaderlerine terkedersek, bunun vicdani sorumluluğuyla asla yaşayamayız."

    İşte duymak istediğim cevap buydu. Ruanda'dan ayrılmayı reddedecek, ve sonucu ne olursa olsun, Ruandalılarla birlikte kalacaktım.

    O günden sonra kendimi herhangi bir kuruluşun emrinde bir askeri komutan olarak değil, Ruandalıların ve insanlığın hizmetinde bir görevli olarak gördüm. Orada kalmayı tercih ettiğim için bir kısım askerim canını kaybetti. Ama bu konuda vicdanım rahat.

    Böyle bir ruh hali içinde, müthiş bir güç geldi üzerime. Zaten gördüğüm yıkıma ve terkedilmişlik duygusuna da bu güçle katlanabildim.

    Bazen bir trafik kazası, bir insanın bütün hayatında iz bırakır. Bir daha arabaya binemez, trafikten korkar.

    Biz, orda görev yaptığımız aylar boyunca her gün yirmi otuz kaza geçirmiş kadar travma yaşadık. İnsanlık dışılığın boyutları ve yapmak zorunda kaldığımız tercihlerin yarattığı stres ve travma o kadar büyüktü ki, ben hala bunun psikolojik izlerini taşıyorum. Travma sonrası stres, tedavi görmediği zaman giderek büyüyen bir bunalıma dönüşüyor.

    Unutamadığım manzaralar beni çıldırtıyordu. O yüzden intihara bile kalkıştım.

    Toplumsal uzlaşma, sorumluları affetme, bunlar kolay şeyler değil. Ben kişisel olarak bir derece yatıştım. Çünkü adalet bir ölçüde yerine geliyor.

    Ama benim önce bir Ruanda'ya, aslında bir cennet köşesi olan o ülkeye dönüp, katliamda öldürülen onca dostumun ve tanıdığımın yasını tutmam gerekiyor.

    Belki o zaman içim biraz daha yatışacak. Ne var ki Ruanda ve orada yaşadıklarım beni hiç bir zaman terketmeyecek.




  • @feylesof

    Zaten o durumu şahit olmuş bir insandan artık hayır beklenmesi manasız.O vahşete şahit olanların ne yazıkki iki seçeneği var 1-Delirmek 2- Uyum sağlamak bakın 3. seçenek yok yani ortalığı düzeltelim savaşı engelleyelim diye bir seçenek yok.İşte bu bizim insanlık farkımız yani beynimiz nedensiz vahşet ister ya buna dayanır yada dayanamaz.

    Ruanda da durum aynı ilk 1-2 gün insanlar vahşet içinde sağa sola kaçıyorlar ama sonraki günlerde resimlerden vede filmlerden de anlaşılacağı gibi sanki insanlar akşam yemeğinden sonra yürüyüşe çıkmışlarda iki kişiyi görmüşler dur şunları bir budayıverelim olmuş olay.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.