Şimdi Ara

Sarımsak tüketimi hakkında bi gelin

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
23
Cevap
0
Favori
363
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • şimdi biliyorsunuz sarımsak zaten kansere karşı çok iyi bir şey.hatta bir çok hastalığa karşı savaşıyor şu sarımsak.birde sağlıklı kıl kökleri için sarımsak mevzusu var.öyle başına yüzüne felan sür mantığına karşıyım sonuçta kıl kökleri içerden besleniyor ve olması gerekende sarımsağı sürmek değil yiyecek olarak tüketmek.


    şimdi bunu yapanlar günde ne kadar sarımsak tüketiyor nasıl yapmalıyız?



  • 1 diş yutuyorlar

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Koğuş Ağası

    1 diş yutuyorlar

    emin misin kanka .d
  • Çiğ halde çiğnemeden diş olarak yut. Hap içer gibi suyla gönder.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • halaycibasi kullanıcısına yanıt
    Sana bir hikaye anlatayım evlat,



    Hükümdarın birinin beyaz bir atı varmış. Hükümdar, bu atını çok severmiş. Bir gün bütün maiyetinin ("kendi adamlarının") hazır bulunduğu bir sırada:

    - Bu beyaz atımın ölüm haberini getirenin kafasını uçurabilirim. Çok dikkatli olun. Çünkü bu beyaz atı canım kadar seviyorum. Onun ölüm haberi bende kriz geçirtebilir, demiş.



    Günün birinde, her şeyin eceli gibi beyaz atın da eceli gelir. Ve beyaz at ölür. Hükümdarın adamlarında bir telaştır kopar. Kimse cesaret edemez ki, beyaz atın ölümünü hükümdara haber versinler. Seyis başı, düşünür taşınır, olacak gibi değil. Ben gidip hükümdara haber vereceğim. Öyle olsa da, böyle olsa da bizim kafa gidecek, der. Ve Seyis başı, hükümdarın huzuruna çıkar:

    - Hükümdarım, der. Sizin beyaz at var ya!

    - Evet der, Hükümdar. Seyis başı:

    - O, yatmış, ayaklarını dikmiş, gözlerini yummuş, karnı şişmiş, hiç nefes almıyor, der. Hükümdar :

    - Seyis başı, seyis başı! Desene, bizim beyaz at öldü!..

    Seyis başı:

    - Aman hükümdarım! Ben demedim, siz dediniz hükümdarım, siz dediniz der ve kafayı kurtarır.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: SudaEriyenAspirin

    Çiğ halde çiğnemeden diş olarak yut. Hap içer gibi suyla gönder.

    tamamdır.peki önereceğiniz bir zaman var mı sabah öğle akşam?
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Koğuş Ağası

    Sana bir hikaye anlatayım evlat,



    Hükümdarın birinin beyaz bir atı varmış. Hükümdar, bu atını çok severmiş. Bir gün bütün maiyetinin ("kendi adamlarının") hazır bulunduğu bir sırada:

    - Bu beyaz atımın ölüm haberini getirenin kafasını uçurabilirim. Çok dikkatli olun. Çünkü bu beyaz atı canım kadar seviyorum. Onun ölüm haberi bende kriz geçirtebilir, demiş.



    Günün birinde, her şeyin eceli gibi beyaz atın da eceli gelir. Ve beyaz at ölür. Hükümdarın adamlarında bir telaştır kopar. Kimse cesaret edemez ki, beyaz atın ölümünü hükümdara haber versinler. Seyis başı, düşünür taşınır, olacak gibi değil. Ben gidip hükümdara haber vereceğim. Öyle olsa da, böyle olsa da bizim kafa gidecek, der. Ve Seyis başı, hükümdarın huzuruna çıkar:

    - Hükümdarım, der. Sizin beyaz at var ya!

    - Evet der, Hükümdar. Seyis başı:

    - O, yatmış, ayaklarını dikmiş, gözlerini yummuş, karnı şişmiş, hiç nefes almıyor, der. Hükümdar :

    - Seyis başı, seyis başı! Desene, bizim beyaz at öldü!..

    Seyis başı:

    - Aman hükümdarım! Ben demedim, siz dediniz hükümdarım, siz dediniz der ve kafayı kurtarır.

    reis galiba ben malım anlayamadım tam olarak .d




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • halaycibasi kullanıcısına yanıt
    Bak çekirge,







    Hasan Sabbah yalçın bir dağın tepesindeki bir adam.Kartal yuvası bir kalede oturuyor. Alamut kalesinde. Krallıkları deviren adalet dağıtan, dehşet saçan bir adam. O zamanın Selçuklu Sultanı Selahattin bu Hasan Sabbah’ın peşine kelle avcılarını göndermiş. Hasan Sabbah’ın kellesini istemiş. Gel zaman git zaman Hasan Sabbah’ın elçisi Sultana gitmiş saraya.Elçi gelmiş, Demiş ki, “Sultana bir lafımız olacak”

    Sultan “Buyur söyle” demiş. Elçi bakmış şöyle, Demiş ki “Bu kalabalık olmaz”. Sultan kalabalığı göndermiş. Elçi demiş ki “bu korumalar da gitsin lafım sana” demiş.



    Sultan iyice merak etmiş korumaları da göndermiş.O zaman elçi sultanın yanındaki iki kölemen korumaya bakmış.Demiş ki Onları da gönder. Sultan demiş ki;”Onları göndermem, onlar benim oğullarım, en çok onlara güvenirim. Biz üçümüz bir kişiyiz” demiş.Hadi söyle yahut ta git.

    O zaman elçi o iki kölemen korumaya dönmüş demiş ki. O zaman Demiş ki “size kılıçlarınız çekin ve hükümdara kıyın desem ne yaparsınız?” İki adam tereddüt bile etmemiş, “Emrin olur” demiş.Bunun üzerine elçi arkasına bile bakmadan çekip gitmiş. Ertesi gün Sultan Selahattin Hasan Sabbah’ın peşine gönderdiği kelle avcılarını geri çağırmış.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • benim kafada ufak bi boşluk vardı 3 gündür yatmadan oraya sürtüyorum . küçük kıllar çıkmaya başladı
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Koğuş Ağası

    Bak çekirge,







    Hasan Sabbah yalçın bir dağın tepesindeki bir adam.Kartal yuvası bir kalede oturuyor. Alamut kalesinde. Krallıkları deviren adalet dağıtan, dehşet saçan bir adam. O zamanın Selçuklu Sultanı Selahattin bu Hasan Sabbah’ın peşine kelle avcılarını göndermiş. Hasan Sabbah’ın kellesini istemiş. Gel zaman git zaman Hasan Sabbah’ın elçisi Sultana gitmiş saraya.Elçi gelmiş, Demiş ki, “Sultana bir lafımız olacak”

    Sultan “Buyur söyle” demiş. Elçi bakmış şöyle, Demiş ki “Bu kalabalık olmaz”. Sultan kalabalığı göndermiş. Elçi demiş ki “bu korumalar da gitsin lafım sana” demiş.



    Sultan iyice merak etmiş korumaları da göndermiş.O zaman elçi sultanın yanındaki iki kölemen korumaya bakmış.Demiş ki Onları da gönder. Sultan demiş ki;”Onları göndermem, onlar benim oğullarım, en çok onlara güvenirim. Biz üçümüz bir kişiyiz” demiş.Hadi söyle yahut ta git.

    O zaman elçi o iki kölemen korumaya dönmüş demiş ki. O zaman Demiş ki “size kılıçlarınız çekin ve hükümdara kıyın desem ne yaparsınız?” İki adam tereddüt bile etmemiş, “Emrin olur” demiş.Bunun üzerine elçi arkasına bile bakmadan çekip gitmiş. Ertesi gün Sultan Selahattin Hasan Sabbah’ın peşine gönderdiği kelle avcılarını geri çağırmış.



    neyse bugün forumu bırakıyorum eheh

    bu arada yukarıdaki arkadaş kafama sürdüm kıllar çıkmaya başladı felan diyor hayırdır .d




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Take That

    benim kafada ufak bi boşluk vardı 3 gündür yatmadan oraya sürtüyorum . küçük kıllar çıkmaya başladı

    şuan için kafamda boşluk yok ama bence sende günde 1 tane yut araştır faydası sürmekten daha çok
  • halaycibasi kullanıcısına yanıt
    Bu konuyla alakalı çok güzel bir hikayem var,



    Güzel bir vadideki av hayvanları aslanın korkusundan ıstırap içindeydiler. Toplanıp bir araya geldiler :



    - "Varalım aslana teklif edelim, onun günlük yiyeceğini gönderelim. O da bizi avlamaktan vazgeçsin." dediler.



    Aslanın huzuruna gidip durumu söylediler. Aslan :



    - "Eğer hile yapmayacağınızı sözünüzde duracağınıza emin olsam buna razı olurum. Fakat ben size güvenmiyorum, onun için de kendi rızkımı kendim arayacağım, avlanmaya devam edeceğim." dedi.



    Hayvanlar aslanın huzurunda sözler verip yeminler ettiler, bin bir diller dökerek aslanı sonunda razı ettiler.



    Her gün kura çekiliyordu kime isabet ederse o aslana kendi ayağıyla gidip teslim oluyor, diğerleri de böylece rahat ediyordu.



    Tilki, geyik, çakal derken sıra tavşana geldi. Tavşana sıra gelince de tavşan yan çizmeye :



    - "Bu zulüm daha ne kadar sürecek." demeğe başladı. Diğer hayvanlar toplanıp :



    - " Yapma etme, bu kadar zamandır sözümüzde durduk yeminimizi tuttuk. Eğer sen bunu bozarsan aslan hepimizi perişan eder." dediler.



    Tavşan :



    - "Siz merak etmeyin ben aslana öyle bir oyun oynayacağım ki ebediyen ondan kurtulacağız. Yeter ki siz bana güvenin." dedi.



    Diğer hayvanlar tavşanın ne yapacağını aslana nasıl bir oyun oynayacağını merak edip öğrenmek için çok çalıştılar. Fakat tavşan onlara sırrını söylemedi.



    Bir hayli geciktikten sonra aslanın huzuruna vardı. Aslan acıkmış, hayvanların sözlerini tutmadıklarını, anlaşmayı bozduklarını düşünerek kızmış kükreyerek pençesiyle yeri kazıp duruyordu. Tavşanın yavaş yavaş geldiğini görünce iyice sinirlendi :



    - "Bre neredesin neden geciktin!.." diye çıkıştı.



    Tavşan :



    - "Efendimiz eğer dinlemek lütfunda bulunursanız gecikmemin çok mühim bir sebebi var arz edeyim." dedi.



    Aslan daha da sinirlendi:



    - "Ahmağın özrü kabahatinden büyük olur, nasıl bu kadar gecikirsin?" diye kükredi.



    Tavşan yumuşak yumuşak yalvararak aslanı mazeretini dinlemeye razı etti. Sonunda aslan :



    - "Söyle bakalım neden geciktin?" diyerek sordu.



    Tavşan söze başladı :



    - "Efendim sabahın seher vakti yola çıktım yanımda da benden daha şişman etli tam ağzınıza layık bir tavşan arkadaşım daha vardı. Yolda gelirken bir aslan yolumuzu kesti biz yalvardık yakardık : "Yapma biz efendimiz kralımızın yemeğiyiz ona gidiyoruz bizi yolumuzdan alıkoyup geciktirme." dedik , dinlemedi.



    - "Sizin padişah dediğiniz de kim oluyor o benim ayağımın tozu bile olamaz." diyerek size hakaretlerde bulundu. Arkadaşımı yakaladı ben de kaçarak izimi kaybettirip, gelene kadar zaman geçti, o yüzden geciktim." dedi.



    Bunu duyan aslanın aklı başından gitti :



    - "Çabuk beni o kendini bilmezin yanına götür." diye kükredi.



    Tavşan önde, aslan arkada bir hayli zaman yürüdüler. Büyük ve derin bir kuyuya yaklaştıklarında tavşan geri kalmaya başladı. Bunu gören aslan iyice sinirlendi :



    - "Neden geride kalıyorsun ilerle yanıma gel." diye emretti.



    Tavşan :



    - "Yüce sultanım o zalim aslan şu ilerdeki kuyuda yaşıyor korkumdan yürüyemiyorum ayaklarım tutmaz oldu." dedi.



    Bunu duyan aslan tavşana :



    - "Ben senin yanındayım korkma, yürü bak bakalım o kendini bilmez orada mı?" dedi.



    Tavşan :



    - "Ben bir kere onun zulmünü gördüm onun için korkumdan gözümü açıp oraya bakamam. Ancak beni kucağınıza alırsanız bakabilirim." dedi.



    Bunun üzerine aslan : Tavşanı kucağına alıp kuyunun başına gitti. Bakınca ne görsün heybetli bir aslan kucağında şişman bir tavşanla kuyunun dibinde durmuyor mu.. Aslan bütün gücüyle kükreyerek elindeki tavşanı bir kenara fırlatıp kuyuya atladı. Boğulup gitti. Suda görünen aksini başka biri, gerçek bir aslan sanmıştı.



    Böylece tavşanın tuzağına düşen aslanın zulmünden bütün hayvanlar kurtulmuş oldu

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: halaycibasi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take That

    benim kafada ufak bi boşluk vardı 3 gündür yatmadan oraya sürtüyorum . küçük kıllar çıkmaya başladı

    şuan için kafamda boşluk yok ama bence sende günde 1 tane yut araştır faydası sürmekten daha çok

    çıkaracak gibi 2 3 hafta geçsin kesin sonucu söylerim
  • bunu anlamadım. elçi ne diye öyle bir şey soruyor ki anlamadım
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-4BF4312AC

    Bu konuyla alakalı çok güzel bir hikayem var,



    Güzel bir vadideki av hayvanları aslanın korkusundan ıstırap içindeydiler. Toplanıp bir araya geldiler :



    - "Varalım aslana teklif edelim, onun günlük yiyeceğini gönderelim. O da bizi avlamaktan vazgeçsin." dediler.



    Aslanın huzuruna gidip durumu söylediler. Aslan :



    - "Eğer hile yapmayacağınızı sözünüzde duracağınıza emin olsam buna razı olurum. Fakat ben size güvenmiyorum, onun için de kendi rızkımı kendim arayacağım, avlanmaya devam edeceğim." dedi.



    Hayvanlar aslanın huzurunda sözler verip yeminler ettiler, bin bir diller dökerek aslanı sonunda razı ettiler.



    Her gün kura çekiliyordu kime isabet ederse o aslana kendi ayağıyla gidip teslim oluyor, diğerleri de böylece rahat ediyordu.



    Tilki, geyik, çakal derken sıra tavşana geldi. Tavşana sıra gelince de tavşan yan çizmeye :



    - "Bu zulüm daha ne kadar sürecek." demeğe başladı. Diğer hayvanlar toplanıp :



    - " Yapma etme, bu kadar zamandır sözümüzde durduk yeminimizi tuttuk. Eğer sen bunu bozarsan aslan hepimizi perişan eder." dediler.



    Tavşan :



    - "Siz merak etmeyin ben aslana öyle bir oyun oynayacağım ki ebediyen ondan kurtulacağız. Yeter ki siz bana güvenin." dedi.



    Diğer hayvanlar tavşanın ne yapacağını aslana nasıl bir oyun oynayacağını merak edip öğrenmek için çok çalıştılar. Fakat tavşan onlara sırrını söylemedi.



    Bir hayli geciktikten sonra aslanın huzuruna vardı. Aslan acıkmış, hayvanların sözlerini tutmadıklarını, anlaşmayı bozduklarını düşünerek kızmış kükreyerek pençesiyle yeri kazıp duruyordu. Tavşanın yavaş yavaş geldiğini görünce iyice sinirlendi :



    - "Bre neredesin neden geciktin!.." diye çıkıştı.



    Tavşan :



    - "Efendimiz eğer dinlemek lütfunda bulunursanız gecikmemin çok mühim bir sebebi var arz edeyim." dedi.



    Aslan daha da sinirlendi:



    - "Ahmağın özrü kabahatinden büyük olur, nasıl bu kadar gecikirsin?" diye kükredi.



    Tavşan yumuşak yumuşak yalvararak aslanı mazeretini dinlemeye razı etti. Sonunda aslan :



    - "Söyle bakalım neden geciktin?" diyerek sordu.



    Tavşan söze başladı :



    - "Efendim sabahın seher vakti yola çıktım yanımda da benden daha şişman etli tam ağzınıza layık bir tavşan arkadaşım daha vardı. Yolda gelirken bir aslan yolumuzu kesti biz yalvardık yakardık : "Yapma biz efendimiz kralımızın yemeğiyiz ona gidiyoruz bizi yolumuzdan alıkoyup geciktirme." dedik , dinlemedi.



    - "Sizin padişah dediğiniz de kim oluyor o benim ayağımın tozu bile olamaz." diyerek size hakaretlerde bulundu. Arkadaşımı yakaladı ben de kaçarak izimi kaybettirip, gelene kadar zaman geçti, o yüzden geciktim." dedi.



    Bunu duyan aslanın aklı başından gitti :



    - "Çabuk beni o kendini bilmezin yanına götür." diye kükredi.



    Tavşan önde, aslan arkada bir hayli zaman yürüdüler. Büyük ve derin bir kuyuya yaklaştıklarında tavşan geri kalmaya başladı. Bunu gören aslan iyice sinirlendi :



    - "Neden geride kalıyorsun ilerle yanıma gel." diye emretti.



    Tavşan :



    - "Yüce sultanım o zalim aslan şu ilerdeki kuyuda yaşıyor korkumdan yürüyemiyorum ayaklarım tutmaz oldu." dedi.



    Bunu duyan aslan tavşana :



    - "Ben senin yanındayım korkma, yürü bak bakalım o kendini bilmez orada mı?" dedi.



    Tavşan :



    - "Ben bir kere onun zulmünü gördüm onun için korkumdan gözümü açıp oraya bakamam. Ancak beni kucağınıza alırsanız bakabilirim." dedi.



    Bunun üzerine aslan : Tavşanı kucağına alıp kuyunun başına gitti. Bakınca ne görsün heybetli bir aslan kucağında şişman bir tavşanla kuyunun dibinde durmuyor mu.. Aslan bütün gücüyle kükreyerek elindeki tavşanı bir kenara fırlatıp kuyuya atladı. Boğulup gitti. Suda görünen aksini başka biri, gerçek bir aslan sanmıştı.



    Böylece tavşanın tuzağına düşen aslanın zulmünden bütün hayvanlar kurtulmuş oldu
    vay be tavşanın zekaya bak.trilyon yıl düşünsem aklıma gelmez.d



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi halaycibasi -- 19 Mart 2018; 23:11:13 >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Fun Lovin Criminal

    bunu anlamadım. elçi ne diye öyle bir şey soruyor ki anlamadım

    hassan sabbahın namı padişahın sarayına kadar ulaşmış.herkes gizliden gizliye ona hizmet ediyormuş.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Take That


    quote:

    Orijinalden alıntı: halaycibasi


    quote:

    Orijinalden alıntı: Take That

    benim kafada ufak bi boşluk vardı 3 gündür yatmadan oraya sürtüyorum . küçük kıllar çıkmaya başladı

    şuan için kafamda boşluk yok ama bence sende günde 1 tane yut araştır faydası sürmekten daha çok

    çıkaracak gibi 2 3 hafta geçsin kesin sonucu söylerim

    tamam unutma




  • hoca sen hiç kasma direkt tolstoyun kitabını pdf formatında yükle buraya.sarımsak geçiyodur onsa

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Koğuş Ağası

    Bak çekirge,







    Hasan Sabbah yalçın bir dağın tepesindeki bir adam.Kartal yuvası bir kalede oturuyor. Alamut kalesinde. Krallıkları deviren adalet dağıtan, dehşet saçan bir adam. O zamanın Selçuklu Sultanı Selahattin bu Hasan Sabbah’ın peşine kelle avcılarını göndermiş. Hasan Sabbah’ın kellesini istemiş. Gel zaman git zaman Hasan Sabbah’ın elçisi Sultana gitmiş saraya.Elçi gelmiş, Demiş ki, “Sultana bir lafımız olacak”

    Sultan “Buyur söyle” demiş. Elçi bakmış şöyle, Demiş ki “Bu kalabalık olmaz”. Sultan kalabalığı göndermiş. Elçi demiş ki “bu korumalar da gitsin lafım sana” demiş.



    Sultan iyice merak etmiş korumaları da göndermiş.O zaman elçi sultanın yanındaki iki kölemen korumaya bakmış.Demiş ki Onları da gönder. Sultan demiş ki;”Onları göndermem, onlar benim oğullarım, en çok onlara güvenirim. Biz üçümüz bir kişiyiz” demiş.Hadi söyle yahut ta git.

    O zaman elçi o iki kölemen korumaya dönmüş demiş ki. O zaman Demiş ki “size kılıçlarınız çekin ve hükümdara kıyın desem ne yaparsınız?” İki adam tereddüt bile etmemiş, “Emrin olur” demiş.Bunun üzerine elçi arkasına bile bakmadan çekip gitmiş. Ertesi gün Sultan Selahattin Hasan Sabbah’ın peşine gönderdiği kelle avcılarını geri çağırmış.



    Buna inanan koca yürekli arkadaşlar +1 atabilir mi



    Terörist hasan sabbahı gitmiş nasıl anlatmış ya

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • sakın çiğneme ağızda nuke patlıyor uzun süreli ağlatacak seviyede
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.