İmamoğlu meselesinde sürekli aynı sloganlar dönüyor ama asıl mesele gözden kaçıyor. Birincisi: Kanun herkese eşittir. Siyasetçi, başkan, sevilen kişi fark etmez; suç iddiası varsa yargı önüne çıkılır. "Bizim adamımız" diyerek ayrıcalık istemek, savunduğunuz hukuk devletini temelden sarsar. İkincisi: "Erdoğan korktu" kolaycılığına sapmayın. Evet, siyasi rekabet var. Ama ortada iddialar, dosyalar, veriler olduğu söylenirken, her şeyi sadece "korku"ya bağlamak basitliktir. Dosya boşsa "komplo" deyin, ama önce iddialara bakın. "Korktu" demekle o dosyalar yok olmuyor. Üçüncüsü: Sokakla yargı yürümez. Protestoyla, baskıyla mahkeme karar vermez. Bu, sadece dışarıdan "hukuktan korkuyorlar, yoksa suçluluk telaşı mı?" dedirtir. Yani eylemler, iddiaları çürütmek yerine şüpheyi artırıyor. Dördüncüsü: Asıl yapılması gereken nettir: İddialara, belgelerle cevap vermek. Avukatlar bunun için var. Hukuki yollarla aklanmak tek dürüst ve cesur yoldur. Kaçmak değil, yüzleşmek gerekir. Beşincisi: Baskıyla alınan sonuç, gerçek zafer değildir. Diyelim İmamoğlu baskıyla serbest kaldı. Cevaplanmayan iddialar ne olacak? Kafalardaki "acaba" silinecek mi? Kendi vicdanınız bile rahat etmez. Gerçek kazanım, suçsuzluğu ispat edip ikna olmaktır, sadece serbest kalmak değil. Altıncısı: Konuyu dağıtmayın. İzmir Barosu'nun açıklaması yeri burası değil. Konu İmamoğlu'na yöneltilen spesifik suçlamalarla ilgili olmalı. |
_____________________________
|