⚡️19 Mart 2025 MİLLİ İRADEYE DARBE⚡ Özgür Özel’den AĞIR GÖNDERME: ‘’ TAMAHKAR, ACİZ ve ZAVALLI ‘’ (229. sayfa)

Maltepe'de mutlaka şu Bülent Arınç'ın sözler video olarak falan yayınlanmalı, onun dışında mesela lanse ettikleri bu sahte, yurtdışına ait videoya da dikkat çekmeleri lazım.

Eğer denildiği gibi iktidarın gücü mutlaksa ve her istediğini yapabiliyorsa, o zaman muhalefetin durumu beceriksiz veya işini yapmayan bir usta gibi olmaz. Tam tersine, aletleri elinden alınmış, çalışması engellenmiş, yani eli kolu bağlıbir usta gibi olur.

İşte benim koltukları boşaltın, milletin parasını harcamayın dememin sebebi tam olarak buydu. Eğer bir ustanın(muhalefetin) zaten iş yapması iktidarın mutlak gücü nedeniyle engelleniyorsa, yani eli kolu bağlıysa, o ustanın varlığının pratikte ne anlamı kalır? Neden bu işlevsizlik için milletin değerli kaynakları harcansın? Bu, evi b.k götürsün demek değil, iş yapması engellenen birine boşuna para ödemeyelim demektir.  

Sence, artık seçilemez denilen Erdoğan son Cumhurbaşkanlığı seçimini %52 çpğunluk oyunu alarak nasıl kazandı?

Halkın %52`si Erdoğan`ı neden seçti.Karşısına tuvalet terliği konulsa terlik kazanır deniyordu.

Karşısına tuvalet terliğinden daha kötü bir aday mı çıktı?

Senin cevabını değerlendirdikten sonra ben de Erdoğan'ın neden kazandığına dair halkın psikolojisinin seçim haftası nelerden etkilendiğini yazacağım.

Hadi biraz ipucu vereyim: Yılmaz Büyükerşen Cumhurbaşkanı adayı yapılsaydı en az %55 ile kazanırdı.

Kılıçdaroğlu,Yılmaz Büyükerşen`in aday yapılacağını söylemişti,ama Yılmaz Büyükerşen`i adaylıktan çekti.Çünkü tuvalet terliğini aday yapsak da Erdoğan kazanamaz sandı,Büyükerşene gerek kalmadı dedi. Aynı yanılgı şuan ana muhalefette devam ediyor.

Seçim zamanı Erdoğan Ege Denizinden doğal gaz çıkarır,yine %52 ile kazanır. Ülke,gösterilerdeki 200bin kişiden ibaret değil,Anadoluda TV`lerde izlediklerinden dinlediklerinden etkilenen milyonlarca insan var,halk var.Adam son düzlükte bu halkı etkiliyor ekonomik sıkıntılarına rağmen.

Özgür Özelin boykot çağrısı, ülkenin ekonomik ve sosyal dokusuna zarar veren, siyaseten de son derece sığ bir yaklaşımın ürünüdür. Öncelikle, bu tür eylemlerin hedefi ne olursa olsun, sonuçları itibarıyla en büyük darbeyi yerli işletmelerimize ve orada çalışan emekçi kardeşlerimize vurduğu unutulmamalıdır; zira bir işletmenin kapısına kilit vurulması ya da işlerinin azalması, doğrudan istihdam kaybı ve ekonomik daralma anlamına gelir ki bu da en çok alın teriyle geçinen vatandaşlarımızı mağdur eder. Bu yönüyle çağrı, milletin ekmeğiyle oynamakla eşdeğerdir ve sorumlu bir siyaset anlayışıyla bağdaşmaz.

Dahası, muhalefetin görevi somut proje ve alternatif politikalarla iktidara rakip olmak iken, böylesine sembolik ve yıkıcı eylemlere başvurması, aslında siyasi bir vizyonsuzluğun ve çaresizliğin göstergesidir. Meclis çatısı altında veya kamuoyu önünde fikirlerle yarışmak yerine, vatandaşları tüketim alışkanlıkları üzerinden bölmeye çalışmasi, siyaseti sığlaştırmaktan başka bir amaca hizmet etmez.

Bu tür çağrıların en tehlikeli yanı ise toplumda zaten var olan gerilimleri daha da artırarak kutuplaşmayı derinleştirmesidir. İnsanları 'bizden olanlar' ve 'karşı tarafta olanlar' şeklinde etiketlemeye zemin hazırlayan bu tutum, komşuyu komşuya, esnafı müşterisine mesafeli hale getirir ve milli birlik ruhuna zarar verir.

 Kendi seçmenini bile zorlayabilecek bu tür radikal adımlar, muhalefeti marjinalleştirir ve merkezdeki seçmeni kendinden uzaklaştırır. Enerjisini gerçekçi politikalara harcamak yerine, getirisi şüpheli ama zararı muhtemel eylemlere odaklanan bir muhalefet, aslında kendi ayağına sıkmaktadır. Bu nedenle, boykot çağrısı hem ülkeye hem de muhalefetin kendisine faydadan çok zarar getirecek, iyi düşünülmemiş bir adımdır.

Kutuplaşma olduğu bir gerçek, ancak bunun tek sorumlusunun AKP olduğunu söylemek hem haksızlık hem de eksik. Türkiyede siyasi fay hatları her zaman vardı. AKP, yıllarca ihmal edilmiş, sesi duyulmamış geniş kitlelerin taleplerini ve değerlerini siyasete taşıdı. Bu durum, eski düzenin temsilcileri ve onların destekçileri tarafından bir kutuplaşma olarak algılandı ve maalesef körüklendi. Geçmişte siyasilerin televizyonda tartışması belki daha yaygındı, ancak o tartışmaların ne kadar samimi ve çözüm odaklı olduğu da ayrı bir konu. Bugün eğer bir gerilim varsa, bunun sebebi AKP nin ülkeyi bölmesi değil, milli iradeyi hazmedemeyenlerin ve Türkiyenin kendi yolunu çizmesinden rahatsız olanların sürekli bir çatışma ortamı yaratma çabasıdır.

Başkanlık Sistemini muhalefetin okuyamadığı doğru. Bu sistem, Türkiye'ye özgü ihtiyaçlardan doğdu ve hızlı karar alma, istikrar sağlama amacı taşıyor. Muhalefet, hala eski parlamenter sistemin alışkanlıklarıyla hareket edip sürekli bir kriz ve engelleme siyaseti güttüğü için etkisiz kalıyor. İktidar muhalefeti boğuyor demek yerine, muhalefet yeni sisteme adapte olamıyor ve halktan destek bulamıyor demek daha doğru olur.

Parti Devleti, Baas Rejimi, Totaliterleşme gibi ithamlar ise tamamen art niyetli ve gerçek dışı yaftalamalardır. Türkiye, çok partili demokratik bir ülkedir ve seçimler düzenli olarak yapılmaktadır. Devlet kurumlarının, milletin seçtiği hükümetin politikaları doğrultusunda çalışması parti devleti değil, demokrasinin gereğidir. Güvenlik güçlerinin terörle, darbe girişimleriyle ve yasa dışı eylemlerle mücadele etmesini halkı sindirmek olarak göstermek, en başta o kurumlara ve devletin meşruiyetine hakarettir.

Demokratik ortamda seçim olmayacak veya seçimden sonra seçim olmayacak gibi kehanetlerde, muhalefetin umutsuzluğunun ve sandıkta başarıya ulaşamayacağını anlayanların sığındığı karamsar senaryolardır. Türkiyede seçimler her zaman yapılmış ve yapılacaktır. Rakipleri saf dışı bırakma gibi iddialar, siyasi rekabeti kriminalize etme çabasından ibarettir. Bu ülkeye ve demokrasiye en büyük zararı verenler, milli iradeye saygı duymayan ve sürekli felaket tellallığı yapanlardır.

Düz dünyacının kendi konusunda buldum. Tahmin ettiğim gibi tam bir Atatürk düşmanı çıktı.  

Arkadaşı yürüyüşlerde eylemlerde almışlardı, whatsappdan yazınca böyle bişe geliyo.

Uzaktanda okuduklarına eminim artık. Sohbet biriktirmeyin, saklamayın. Gerekirse farklı uygulama kullanın.

Öyle değil o. Onu sıkıştırırsan cevap veremeyecek hale gelirse birden bire ben akpli değilim iki partininde canı cehenneme falan diyor. Baskıdan kurtulma yöntemi bulmuş. 10 dakika sonra kaldığı yerden devam eder.

Yılmaz Büyükerşen, Türk akademisyen ve siyasetçi. eski Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı, eski Anadolu Üniversitesi rektörü. Vikipedi

Doğum: 8 Kasım 1937 (87 yıl yaşında), Eskişehir

At hocam biraz daha at yok %60 alırdı, hatta 10 da ben koyayım %70 alırdı Tek başına siler süpürürdü :) Zaten bu tür algı yapanlar yüzünden seçim kaybedildi.

aradan 2 sene geçti bu tür söylemlerin algı olduğu ise tescillendi. O zaman da İmamoğlu ve Yavaş CB oylarında yüksek çıkıyordu. Şimdi de yüksek çıkıyor. Bunu görmeyen , göremeyenler, yada kabul ettiremeyen 3 kişi siyaseti bıraktı. 1 kişi akp'ye yanlıyor(Davutoğlu) 1 kişi ise durduğu yerde duruyor(babacan) fakat hala etkisi yok.

Çok fazla yandaş veya aşırı fazla muhalif dinlemişsin. %52 Erdoğan'ın kendi ham oyu değil, İçerisinde bariz beceriksiz muhalif partisine kızanların oyu var. Çünkü bu seçimlerden çok kısa süre sonra ki seçimlerde çok az oy aldınız :)

"Tam tersine, aletleri elinden alınmış, çalışması engellenmiş, yani eli kolu bağlıbir usta gibi olur."

https://forum.donanimhaber.com/imamoglu-yonetimindeki-ibb-nin-onaylanmayan-projeleri-ve-belediye-meclisinde-reddedilen-onergeleri--147422205

adamlar açık açık kendi söyledi, ellerini kollarını bağlayacağız dedi!

ya lütfen, NORVEÇ te yaşayıp, bu ülkenin işlerine karışmayın...

Tamam bende onu dedim zaten. Bende kendisini severim ama CB için oy alamayacağı aşikar.

2023 CB seçimlerinin görünürde oyu %52 olan iktidarın ham oyu demekte yanlış olur çünkü arka plan sürecinde aşırı olaylar yaşandı.

birde tabi sonradan çıkan S. Oğan faktörü var

Özgür Turhan bir esprisinde güzel diyor Cehennemin kapılarını üzerimize kapattı gitti içeride kaldık diye :)

Başkomutan Recep Tayyip Erdoğan,

1938 den bu yana ülkeye en çok yararı dokunmuş adamdır.

O, Star Wars fanı olan eleman değil miydi? Resmen "Gelin, beni alın, buradayım. Yok mu bana da Silivri? Hayatımı kaydırın lüften" demiş. Ahahahaha