Şimdi Ara

Sağlığımız tehdit altında

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
8
Cevap
0
Favori
277
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık
    sorununu beraberinde getiriyor. Dr.Eser Alptekin
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık sorununu
    beraberinde getiriyor. Peki tüketici
    olarak ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Hızlanan hayatımızda çabucak tüketmek
    zorunda kaldığımız gıdalar, ciddi oranda
    katkı maddeleri içeriyor. Aslında gıdalara
    katkı maddesi eklenmesi, M.Ö. 3500'lü
    yıllara dayanıyor. Bilinen en eski
    katkıların tuz ve odun tütsüsü olduğunu ve Mısır'da kullanıldığını biliyoruz.
    Ortaçağ'da da bunlara nitrat ekleyerek
    hem etin çabuk bozulması engellendi
    hem de renginin sağlıklı kalması
    sağlandı.
    1900'lü yıllarda bile gıda katkı maddelerinin dünyadaki pazarı 10
    milyar dolara ulaşmış, 1965 yılında
    sadece ABD'de 300 bin ton gıda katkı
    maddesi kullanılmış. AB ülkelerinde bu
    maddeler, 'E' numaralarıyla kodlanıyor.
    Bu kodların anlamları şöyle: 1- Renklendiriciler: E100-180
    2- Koruyucular: E200-297
    3- Antioksidanlar: E300-321
    4- Emülsifiyer ve stabilizatörler:
    E322-500
    5- Asit-baz sağlayıcılar: E500-578 6- Tatlandırıcılar, koku verenler:
    E620-637
    7- Geniş amaçlı gıda katkı maddeleri:
    E900-927
    Yediklerimiz hasta ediyor
    Bu maddelerin insan vücudu üzerinde reaksiyona yol açtığı biliniyor. Avrupa'da
    nüfusun yüzde 0.03-0.1'nde gıda katkı
    maddelerine karşı duyarlılık tespit edildi.
    Renklendiricilerden bazılarının astım,
    deri döküntüsü ve migrene yol açtığı
    kanıtlandı. Bu nedenlerle Norveç ve İsveç, besinlerde kullanılan
    renklendiricilerin tamamını yasakladı.
    Özellikle salam, sucuk , pastırma
    yapımında kullanılan nitratların
    kanserojen bileşiklere dönüşebildiği de
    biliniyor. Tatlandırıcılarda kullanılan E951 (Aspartam) maddesinin gastrite
    neden olduğu izlendi. Benzer
    maddelerin mide ve bağırsak
    mukozasının bozulması, ishal gibi
    şikayetlere yol açtığı da klinik deneylerle
    ortaya kondu. Anti-oksidan maddeler de tehlikeli
    Sözde, gıdaların bozulmasını önleyici
    anti-oksidan gıda katkı maddelerinin
    yan etkileriyse daha dramatik. Nitrat
    gruplarının kanserojen yan etkileri
    yanında kanın oksijen taşıma kapasitesini azalttığına dair veriler
    mevcut. Bisküvi, gofret, kek kurabiye ve
    cipslerde kullanılan E223 (Sodyum meta
    bi sülfit), astımlı hastalarda atağa neden
    oluyor. Margarinlerde, alkolsüz
    içeceklerde, ketçap ve soslarda kullanılan E210'sa (Benzoik Asit) deri
    döküntüleri ve migren riskini artırıyor.
    Hazır çorbalarda, et ürünlerinde ve
    çerezlerde kullanılan E621
    (Monosodyum Glutamat), baş dönmesi
    ve çarpıntının nedeni. Biz hekimlerin en çok korktukları grup,
    hamileler ve bebekler. Hamilelerde
    E150d (Karamel), düşük bebek
    ağırlığına yol açıyor. E321 denilen katkı
    maddesiyse emzirme döneminde kilo
    alımında azalmaya sebep oluyor. E239, erken doğum riskini artırıyor.
    Neler yapılabilir?
    Gıda katkı maddelerinin insan sağlığı
    üzerindeki kötü etkileri ne yazık ki
    saymakla bitmiyor. Bu maddelerin
    etkilerinden korunmak için bazı basit önlemler alınabilir:
    - Gıda üreticileri bilinçlendirilerek
    üretime girecek zorunlu maddelerin
    önerilenden fazla kullanılması
    önlenmeli.
    - Tüketici, gıda katkı maddelerinin zararları konusunda aydınlatılmalı.
    - Tek yönlü beslenmeden kaçınılmalı.
    - Günlük diyetin ancak çok az bir
    bölümü hazır yemeklerden oluşmalı
    veya mümkünse beslenmeden
    çıkarılmalı. - Tüketicinin sağlıklı gıdalarla beslenme,
    bilinçlendirilme ve korunma hakkı
    yerine getirilmeli.
    - Tüketici, etiket okumalı.
    - Adresi belli olmayan gıda üreticileri
    denetim altına alınmalı. - Adresi ve üretim kalitesi belli olmayan
    maddeler, sadece fiyat kaygısından
    dolayı tüketilmemeli

    Kaynak mıllıyet haberGıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık
    sorununu beraberinde getiriyor. Dr.Eser Alptekin
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık sorununu
    beraberinde getiriyor. Peki tüketici
    olarak ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Hızlanan hayatımızda çabucak tüketmek
    zorunda kaldığımız gıdalar, ciddi oranda
    katkı maddeleri içeriyor. Aslında gıdalara
    katkı maddesi eklenmesi, M.Ö. 3500'lü
    yıllara dayanıyor. Bilinen en eski
    katkıların tuz ve odun tütsüsü olduğunu ve Mısır'da kullanıldığını biliyoruz.
    Ortaçağ'da da bunlara nitrat ekleyerek
    hem etin çabuk bozulması engellendi
    hem de renginin sağlıklı kalması
    sağlandı.
    1900'lü yıllarda bile gıda katkı maddelerinin dünyadaki pazarı 10
    milyar dolara ulaşmış, 1965 yılında
    sadece ABD'de 300 bin ton gıda katkı
    maddesi kullanılmış. AB ülkelerinde bu
    maddeler, 'E' numaralarıyla kodlanıyor.
    Bu kodların anlamları şöyle: 1- Renklendiriciler: E100-180
    2- Koruyucular: E200-297
    3- Antioksidanlar: E300-321
    4- Emülsifiyer ve stabilizatörler:
    E322-500
    5- Asit-baz sağlayıcılar: E500-578 6- Tatlandırıcılar, koku verenler:
    E620-637
    7- Geniş amaçlı gıda katkı maddeleri:
    E900-927
    Yediklerimiz hasta ediyor
    Bu maddelerin insan vücudu üzerinde reaksiyona yol açtığı biliniyor. Avrupa'da
    nüfusun yüzde 0.03-0.1'nde gıda katkı
    maddelerine karşı duyarlılık tespit edildi.
    Renklendiricilerden bazılarının astım,
    deri döküntüsü ve migrene yol açtığı
    kanıtlandı. Bu nedenlerle Norveç ve İsveç, besinlerde kullanılan
    renklendiricilerin tamamını yasakladı.
    Özellikle salam, sucuk , pastırma
    yapımında kullanılan nitratların
    kanserojen bileşiklere dönüşebildiği de
    biliniyor. Tatlandırıcılarda kullanılan E951 (Aspartam) maddesinin gastrite
    neden olduğu izlendi. Benzer
    maddelerin mide ve bağırsak
    mukozasının bozulması, ishal gibi
    şikayetlere yol açtığı da klinik deneylerle
    ortaya kondu. Anti-oksidan maddeler de tehlikeli
    Sözde, gıdaların bozulmasını önleyici
    anti-oksidan gıda katkı maddelerinin
    yan etkileriyse daha dramatik. Nitrat
    gruplarının kanserojen yan etkileri
    yanında kanın oksijen taşıma kapasitesini azalttığına dair veriler
    mevcut. Bisküvi, gofret, kek kurabiye ve
    cipslerde kullanılan E223 (Sodyum meta
    bi sülfit), astımlı hastalarda atağa neden
    oluyor. Margarinlerde, alkolsüz
    içeceklerde, ketçap ve soslarda kullanılan E210'sa (Benzoik Asit) deri
    döküntüleri ve migren riskini artırıyor.
    Hazır çorbalarda, et ürünlerinde ve
    çerezlerde kullanılan E621
    (Monosodyum Glutamat), baş dönmesi
    ve çarpıntının nedeni. Biz hekimlerin en çok korktukları grup,
    hamileler ve bebekler. Hamilelerde
    E150d (Karamel), düşük bebek
    ağırlığına yol açıyor. E321 denilen katkı
    maddesiyse emzirme döneminde kilo
    alımında azalmaya sebep oluyor. E239, erken doğum riskini artırıyor.
    Neler yapılabilir?
    Gıda katkı maddelerinin insan sağlığı
    üzerindeki kötü etkileri ne yazık ki
    saymakla bitmiyor. Bu maddelerin
    etkilerinden korunmak için bazı basit önlemler alınabilir:
    - Gıda üreticileri bilinçlendirilerek
    üretime girecek zorunlu maddelerin
    önerilenden fazla kullanılması
    önlenmeli.
    - Tüketici, gıda katkı maddelerinin zararları konusunda aydınlatılmalı.
    - Tek yönlü beslenmeden kaçınılmalı.
    - Günlük diyetin ancak çok az bir
    bölümü hazır yemeklerden oluşmalı
    veya mümkünse beslenmeden
    çıkarılmalı. - Tüketicinin sağlıklı gıdalarla beslenme,
    bilinçlendirilme ve korunma hakkı
    yerine getirilmeli.
    - Tüketici, etiket okumalı.
    - Adresi belli olmayan gıda üreticileri
    denetim altına alınmalı. - Adresi ve üretim kalitesi belli olmayan
    maddeler, sadece fiyat kaygısından
    dolayı tüketilmemeli

    Kaynak mıllıyet haber
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık
    sorununu beraberinde getiriyor. Dr.Eser Alptekin
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık sorununu
    beraberinde getiriyor. Peki tüketici
    olarak ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Hızlanan hayatımızda çabucak tüketmek
    zorunda kaldığımız gıdalar, ciddi oranda
    katkı maddeleri içeriyor. Aslında gıdalara
    katkı maddesi eklenmesi, M.Ö. 3500'lü
    yıllara dayanıyor. Bilinen en eski
    katkıların tuz ve odun tütsüsü olduğunu ve Mısır'da kullanıldığını biliyoruz.
    Ortaçağ'da da bunlara nitrat ekleyerek
    hem etin çabuk bozulması engellendi
    hem de renginin sağlıklı kalması
    sağlandı.
    1900'lü yıllarda bile gıda katkı maddelerinin dünyadaki pazarı 10
    milyar dolara ulaşmış, 1965 yılında
    sadece ABD'de 300 bin ton gıda katkı
    maddesi kullanılmış. AB ülkelerinde bu
    maddeler, 'E' numaralarıyla kodlanıyor.
    Bu kodların anlamları şöyle: 1- Renklendiriciler: E100-180
    2- Koruyucular: E200-297
    3- Antioksidanlar: E300-321
    4- Emülsifiyer ve stabilizatörler:
    E322-500
    5- Asit-baz sağlayıcılar: E500-578 6- Tatlandırıcılar, koku verenler:
    E620-637
    7- Geniş amaçlı gıda katkı maddeleri:
    E900-927
    Yediklerimiz hasta ediyor
    Bu maddelerin insan vücudu üzerinde reaksiyona yol açtığı biliniyor. Avrupa'da
    nüfusun yüzde 0.03-0.1'nde gıda katkı
    maddelerine karşı duyarlılık tespit edildi.
    Renklendiricilerden bazılarının astım,
    deri döküntüsü ve migrene yol açtığı
    kanıtlandı. Bu nedenlerle Norveç ve İsveç, besinlerde kullanılan
    renklendiricilerin tamamını yasakladı.
    Özellikle salam, sucuk , pastırma
    yapımında kullanılan nitratların
    kanserojen bileşiklere dönüşebildiği de
    biliniyor. Tatlandırıcılarda kullanılan E951 (Aspartam) maddesinin gastrite
    neden olduğu izlendi. Benzer
    maddelerin mide ve bağırsak
    mukozasının bozulması, ishal gibi
    şikayetlere yol açtığı da klinik deneylerle
    ortaya kondu. Anti-oksidan maddeler de tehlikeli
    Sözde, gıdaların bozulmasını önleyici
    anti-oksidan gıda katkı maddelerinin
    yan etkileriyse daha dramatik. Nitrat
    gruplarının kanserojen yan etkileri
    yanında kanın oksijen taşıma kapasitesini azalttığına dair veriler
    mevcut. Bisküvi, gofret, kek kurabiye ve
    cipslerde kullanılan E223 (Sodyum meta
    bi sülfit), astımlı hastalarda atağa neden
    oluyor. Margarinlerde, alkolsüz
    içeceklerde, ketçap ve soslarda kullanılan E210'sa (Benzoik Asit) deri
    döküntüleri ve migren riskini artırıyor.
    Hazır çorbalarda, et ürünlerinde ve
    çerezlerde kullanılan E621
    (Monosodyum Glutamat), baş dönmesi
    ve çarpıntının nedeni. Biz hekimlerin en çok korktukları grup,
    hamileler ve bebekler. Hamilelerde
    E150d (Karamel), düşük bebek
    ağırlığına yol açıyor. E321 denilen katkı
    maddesiyse emzirme döneminde kilo
    alımında azalmaya sebep oluyor. E239, erken doğum riskini artırıyor.
    Neler yapılabilir?
    Gıda katkı maddelerinin insan sağlığı
    üzerindeki kötü etkileri ne yazık ki
    saymakla bitmiyor. Bu maddelerin
    etkilerinden korunmak için bazı basit önlemler alınabilir:
    - Gıda üreticileri bilinçlendirilerek
    üretime girecek zorunlu maddelerin
    önerilenden fazla kullanılması
    önlenmeli.
    - Tüketici, gıda katkı maddelerinin zararları konusunda aydınlatılmalı.
    - Tek yönlü beslenmeden kaçınılmalı.
    - Günlük diyetin ancak çok az bir
    bölümü hazır yemeklerden oluşmalı
    veya mümkünse beslenmeden
    çıkarılmalı. - Tüketicinin sağlıklı gıdalarla beslenme,
    bilinçlendirilme ve korunma hakkı
    yerine getirilmeli.
    - Tüketici, etiket okumalı.
    - Adresi belli olmayan gıda üreticileri
    denetim altına alınmalı. - Adresi ve üretim kalitesi belli olmayan
    maddeler, sadece fiyat kaygısından
    dolayı tüketilmemeli

    Kaynak mıllıyet haberGıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık
    sorununu beraberinde getiriyor. Dr.Eser Alptekin
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık sorununu
    beraberinde getiriyor. Peki tüketici
    olarak ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Hızlanan hayatımızda çabucak tüketmek
    zorunda kaldığımız gıdalar, ciddi oranda
    katkı maddeleri içeriyor. Aslında gıdalara
    katkı maddesi eklenmesi, M.Ö. 3500'lü
    yıllara dayanıyor. Bilinen en eski
    katkıların tuz ve odun tütsüsü olduğunu ve Mısır'da kullanıldığını biliyoruz.
    Ortaçağ'da da bunlara nitrat ekleyerek
    hem etin çabuk bozulması engellendi
    hem de renginin sağlıklı kalması
    sağlandı.
    1900'lü yıllarda bile gıda katkı maddelerinin dünyadaki pazarı 10
    milyar dolara ulaşmış, 1965 yılında
    sadece ABD'de 300 bin ton gıda katkı
    maddesi kullanılmış. AB ülkelerinde bu
    maddeler, 'E' numaralarıyla kodlanıyor.
    Bu kodların anlamları şöyle: 1- Renklendiriciler: E100-180
    2- Koruyucular: E200-297
    3- Antioksidanlar: E300-321
    4- Emülsifiyer ve stabilizatörler:
    E322-500
    5- Asit-baz sağlayıcılar: E500-578 6- Tatlandırıcılar, koku verenler:
    E620-637
    7- Geniş amaçlı gıda katkı maddeleri:
    E900-927
    Yediklerimiz hasta ediyor
    Bu maddelerin insan vücudu üzerinde reaksiyona yol açtığı biliniyor. Avrupa'da
    nüfusun yüzde 0.03-0.1'nde gıda katkı
    maddelerine karşı duyarlılık tespit edildi.
    Renklendiricilerden bazılarının astım,
    deri döküntüsü ve migrene yol açtığı
    kanıtlandı. Bu nedenlerle Norveç ve İsveç, besinlerde kullanılan
    renklendiricilerin tamamını yasakladı.
    Özellikle salam, sucuk , pastırma
    yapımında kullanılan nitratların
    kanserojen bileşiklere dönüşebildiği de
    biliniyor. Tatlandırıcılarda kullanılan E951 (Aspartam) maddesinin gastrite
    neden olduğu izlendi. Benzer
    maddelerin mide ve bağırsak
    mukozasının bozulması, ishal gibi
    şikayetlere yol açtığı da klinik deneylerle
    ortaya kondu. Anti-oksidan maddeler de tehlikeli
    Sözde, gıdaların bozulmasını önleyici
    anti-oksidan gıda katkı maddelerinin
    yan etkileriyse daha dramatik. Nitrat
    gruplarının kanserojen yan etkileri
    yanında kanın oksijen taşıma kapasitesini azalttığına dair veriler
    mevcut. Bisküvi, gofret, kek kurabiye ve
    cipslerde kullanılan E223 (Sodyum meta
    bi sülfit), astımlı hastalarda atağa neden
    oluyor. Margarinlerde, alkolsüz
    içeceklerde, ketçap ve soslarda kullanılan E210'sa (Benzoik Asit) deri
    döküntüleri ve migren riskini artırıyor.
    Hazır çorbalarda, et ürünlerinde ve
    çerezlerde kullanılan E621
    (Monosodyum Glutamat), baş dönmesi
    ve çarpıntının nedeni. Biz hekimlerin en çok korktukları grup,
    hamileler ve bebekler. Hamilelerde
    E150d (Karamel), düşük bebek
    ağırlığına yol açıyor. E321 denilen katkı
    maddesiyse emzirme döneminde kilo
    alımında azalmaya sebep oluyor. E239, erken doğum riskini artırıyor.
    Neler yapılabilir?
    Gıda katkı maddelerinin insan sağlığı
    üzerindeki kötü etkileri ne yazık ki
    saymakla bitmiyor. Bu maddelerin
    etkilerinden korunmak için bazı basit önlemler alınabilir:
    - Gıda üreticileri bilinçlendirilerek
    üretime girecek zorunlu maddelerin
    önerilenden fazla kullanılması
    önlenmeli.
    - Tüketici, gıda katkı maddelerinin zararları konusunda aydınlatılmalı.
    - Tek yönlü beslenmeden kaçınılmalı.
    - Günlük diyetin ancak çok az bir
    bölümü hazır yemeklerden oluşmalı
    veya mümkünse beslenmeden
    çıkarılmalı. - Tüketicinin sağlıklı gıdalarla beslenme,
    bilinçlendirilme ve korunma hakkı
    yerine getirilmeli.
    - Tüketici, etiket okumalı.
    - Adresi belli olmayan gıda üreticileri
    denetim altına alınmalı. - Adresi ve üretim kalitesi belli olmayan
    maddeler, sadece fiyat kaygısından
    dolayı tüketilmemeli

    Kaynak mıllıyet haberGıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık
    sorununu beraberinde getiriyor. Dr.Eser Alptekin
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık sorununu
    beraberinde getiriyor. Peki tüketici
    olarak ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Hızlanan hayatımızda çabucak tüketmek
    zorunda kaldığımız gıdalar, ciddi oranda
    katkı maddeleri içeriyor. Aslında gıdalara
    katkı maddesi eklenmesi, M.Ö. 3500'lü
    yıllara dayanıyor. Bilinen en eski
    katkıların tuz ve odun tütsüsü olduğunu ve Mısır'da kullanıldığını biliyoruz.
    Ortaçağ'da da bunlara nitrat ekleyerek
    hem etin çabuk bozulması engellendi
    hem de renginin sağlıklı kalması
    sağlandı.
    1900'lü yıllarda bile gıda katkı maddelerinin dünyadaki pazarı 10
    milyar dolara ulaşmış, 1965 yılında
    sadece ABD'de 300 bin ton gıda katkı
    maddesi kullanılmış. AB ülkelerinde bu
    maddeler, 'E' numaralarıyla kodlanıyor.
    Bu kodların anlamları şöyle: 1- Renklendiriciler: E100-180
    2- Koruyucular: E200-297
    3- Antioksidanlar: E300-321
    4- Emülsifiyer ve stabilizatörler:
    E322-500
    5- Asit-baz sağlayıcılar: E500-578 6- Tatlandırıcılar, koku verenler:
    E620-637
    7- Geniş amaçlı gıda katkı maddeleri:
    E900-927
    Yediklerimiz hasta ediyor
    Bu maddelerin insan vücudu üzerinde reaksiyona yol açtığı biliniyor. Avrupa'da
    nüfusun yüzde 0.03-0.1'nde gıda katkı
    maddelerine karşı duyarlılık tespit edildi.
    Renklendiricilerden bazılarının astım,
    deri döküntüsü ve migrene yol açtığı
    kanıtlandı. Bu nedenlerle Norveç ve İsveç, besinlerde kullanılan
    renklendiricilerin tamamını yasakladı.
    Özellikle salam, sucuk , pastırma
    yapımında kullanılan nitratların
    kanserojen bileşiklere dönüşebildiği de
    biliniyor. Tatlandırıcılarda kullanılan E951 (Aspartam) maddesinin gastrite
    neden olduğu izlendi. Benzer
    maddelerin mide ve bağırsak
    mukozasının bozulması, ishal gibi
    şikayetlere yol açtığı da klinik deneylerle
    ortaya kondu. Anti-oksidan maddeler de tehlikeli
    Sözde, gıdaların bozulmasını önleyici
    anti-oksidan gıda katkı maddelerinin
    yan etkileriyse daha dramatik. Nitrat
    gruplarının kanserojen yan etkileri
    yanında kanın oksijen taşıma kapasitesini azalttığına dair veriler
    mevcut. Bisküvi, gofret, kek kurabiye ve
    cipslerde kullanılan E223 (Sodyum meta
    bi sülfit), astımlı hastalarda atağa neden
    oluyor. Margarinlerde, alkolsüz
    içeceklerde, ketçap ve soslarda kullanılan E210'sa (Benzoik Asit) deri
    döküntüleri ve migren riskini artırıyor.
    Hazır çorbalarda, et ürünlerinde ve
    çerezlerde kullanılan E621
    (Monosodyum Glutamat), baş dönmesi
    ve çarpıntının nedeni. Biz hekimlerin en çok korktukları grup,
    hamileler ve bebekler. Hamilelerde
    E150d (Karamel), düşük bebek
    ağırlığına yol açıyor. E321 denilen katkı
    maddesiyse emzirme döneminde kilo
    alımında azalmaya sebep oluyor. E239, erken doğum riskini artırıyor.
    Neler yapılabilir?
    Gıda katkı maddelerinin insan sağlığı
    üzerindeki kötü etkileri ne yazık ki
    saymakla bitmiyor. Bu maddelerin
    etkilerinden korunmak için bazı basit önlemler alınabilir:
    - Gıda üreticileri bilinçlendirilerek
    üretime girecek zorunlu maddelerin
    önerilenden fazla kullanılması
    önlenmeli.
    - Tüketici, gıda katkı maddelerinin zararları konusunda aydınlatılmalı.
    - Tek yönlü beslenmeden kaçınılmalı.
    - Günlük diyetin ancak çok az bir
    bölümü hazır yemeklerden oluşmalı
    veya mümkünse beslenmeden
    çıkarılmalı. - Tüketicinin sağlıklı gıdalarla beslenme,
    bilinçlendirilme ve korunma hakkı
    yerine getirilmeli.
    - Tüketici, etiket okumalı.
    - Adresi belli olmayan gıda üreticileri
    denetim altına alınmalı. - Adresi ve üretim kalitesi belli olmayan
    maddeler, sadece fiyat kaygısından
    dolayı tüketilmemeli

    Kaynak mıllıyet haber
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık
    sorununu beraberinde getiriyor. Dr.Eser Alptekin
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık sorununu
    beraberinde getiriyor. Peki tüketici
    olarak ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Hızlanan hayatımızda çabucak tüketmek
    zorunda kaldığımız gıdalar, ciddi oranda
    katkı maddeleri içeriyor. Aslında gıdalara
    katkı maddesi eklenmesi, M.Ö. 3500'lü
    yıllara dayanıyor. Bilinen en eski
    katkıların tuz ve odun tütsüsü olduğunu ve Mısır'da kullanıldığını biliyoruz.
    Ortaçağ'da da bunlara nitrat ekleyerek
    hem etin çabuk bozulması engellendi
    hem de renginin sağlıklı kalması
    sağlandı.
    1900'lü yıllarda bile gıda katkı maddelerinin dünyadaki pazarı 10
    milyar dolara ulaşmış, 1965 yılında
    sadece ABD'de 300 bin ton gıda katkı
    maddesi kullanılmış. AB ülkelerinde bu
    maddeler, 'E' numaralarıyla kodlanıyor.
    Bu kodların anlamları şöyle: 1- Renklendiriciler: E100-180
    2- Koruyucular: E200-297
    3- Antioksidanlar: E300-321
    4- Emülsifiyer ve stabilizatörler:
    E322-500
    5- Asit-baz sağlayıcılar: E500-578 6- Tatlandırıcılar, koku verenler:
    E620-637
    7- Geniş amaçlı gıda katkı maddeleri:
    E900-927
    Yediklerimiz hasta ediyor
    Bu maddelerin insan vücudu üzerinde reaksiyona yol açtığı biliniyor. Avrupa'da
    nüfusun yüzde 0.03-0.1'nde gıda katkı
    maddelerine karşı duyarlılık tespit edildi.
    Renklendiricilerden bazılarının astım,
    deri döküntüsü ve migrene yol açtığı
    kanıtlandı. Bu nedenlerle Norveç ve İsveç, besinlerde kullanılan
    renklendiricilerin tamamını yasakladı.
    Özellikle salam, sucuk , pastırma
    yapımında kullanılan nitratların
    kanserojen bileşiklere dönüşebildiği de
    biliniyor. Tatlandırıcılarda kullanılan E951 (Aspartam) maddesinin gastrite
    neden olduğu izlendi. Benzer
    maddelerin mide ve bağırsak
    mukozasının bozulması, ishal gibi
    şikayetlere yol açtığı da klinik deneylerle
    ortaya kondu. Anti-oksidan maddeler de tehlikeli
    Sözde, gıdaların bozulmasını önleyici
    anti-oksidan gıda katkı maddelerinin
    yan etkileriyse daha dramatik. Nitrat
    gruplarının kanserojen yan etkileri
    yanında kanın oksijen taşıma kapasitesini azalttığına dair veriler
    mevcut. Bisküvi, gofret, kek kurabiye ve
    cipslerde kullanılan E223 (Sodyum meta
    bi sülfit), astımlı hastalarda atağa neden
    oluyor. Margarinlerde, alkolsüz
    içeceklerde, ketçap ve soslarda kullanılan E210'sa (Benzoik Asit) deri
    döküntüleri ve migren riskini artırıyor.
    Hazır çorbalarda, et ürünlerinde ve
    çerezlerde kullanılan E621
    (Monosodyum Glutamat), baş dönmesi
    ve çarpıntının nedeni. Biz hekimlerin en çok korktukları grup,
    hamileler ve bebekler. Hamilelerde
    E150d (Karamel), düşük bebek
    ağırlığına yol açıyor. E321 denilen katkı
    maddesiyse emzirme döneminde kilo
    alımında azalmaya sebep oluyor. E239, erken doğum riskini artırıyor.
    Neler yapılabilir?
    Gıda katkı maddelerinin insan sağlığı
    üzerindeki kötü etkileri ne yazık ki
    saymakla bitmiyor. Bu maddelerin
    etkilerinden korunmak için bazı basit önlemler alınabilir:
    - Gıda üreticileri bilinçlendirilerek
    üretime girecek zorunlu maddelerin
    önerilenden fazla kullanılması
    önlenmeli.
    - Tüketici, gıda katkı maddelerinin zararları konusunda aydınlatılmalı.
    - Tek yönlü beslenmeden kaçınılmalı.
    - Günlük diyetin ancak çok az bir
    bölümü hazır yemeklerden oluşmalı
    veya mümkünse beslenmeden
    çıkarılmalı. - Tüketicinin sağlıklı gıdalarla beslenme,
    bilinçlendirilme ve korunma hakkı
    yerine getirilmeli.
    - Tüketici, etiket okumalı.
    - Adresi belli olmayan gıda üreticileri
    denetim altına alınmalı. - Adresi ve üretim kalitesi belli olmayan
    maddeler, sadece fiyat kaygısından
    dolayı tüketilmemeli

    Kaynak mıllıyet haber
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık
    sorununu beraberinde getiriyor. Dr.Eser Alptekin
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık sorununu
    beraberinde getiriyor. Peki tüketici
    olarak ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Hızlanan hayatımızda çabucak tüketmek
    zorunda kaldığımız gıdalar, ciddi oranda
    katkı maddeleri içeriyor. Aslında gıdalara
    katkı maddesi eklenmesi, M.Ö. 3500'lü
    yıllara dayanıyor. Bilinen en eski
    katkıların tuz ve odun tütsüsü olduğunu ve Mısır'da kullanıldığını biliyoruz.
    Ortaçağ'da da bunlara nitrat ekleyerek
    hem etin çabuk bozulması engellendi
    hem de renginin sağlıklı kalması
    sağlandı.
    1900'lü yıllarda bile gıda katkı maddelerinin dünyadaki pazarı 10
    milyar dolara ulaşmış, 1965 yılında
    sadece ABD'de 300 bin ton gıda katkı
    maddesi kullanılmış. AB ülkelerinde bu
    maddeler, 'E' numaralarıyla kodlanıyor.
    Bu kodların anlamları şöyle: 1- Renklendiriciler: E100-180
    2- Koruyucular: E200-297
    3- Antioksidanlar: E300-321
    4- Emülsifiyer ve stabilizatörler:
    E322-500
    5- Asit-baz sağlayıcılar: E500-578 6- Tatlandırıcılar, koku verenler:
    E620-637
    7- Geniş amaçlı gıda katkı maddeleri:
    E900-927
    Yediklerimiz hasta ediyor
    Bu maddelerin insan vücudu üzerinde reaksiyona yol açtığı biliniyor. Avrupa'da
    nüfusun yüzde 0.03-0.1'nde gıda katkı
    maddelerine karşı duyarlılık tespit edildi.
    Renklendiricilerden bazılarının astım,
    deri döküntüsü ve migrene yol açtığı
    kanıtlandı. Bu nedenlerle Norveç ve İsveç, besinlerde kullanılan
    renklendiricilerin tamamını yasakladı.
    Özellikle salam, sucuk , pastırma
    yapımında kullanılan nitratların
    kanserojen bileşiklere dönüşebildiği de
    biliniyor. Tatlandırıcılarda kullanılan E951 (Aspartam) maddesinin gastrite
    neden olduğu izlendi. Benzer
    maddelerin mide ve bağırsak
    mukozasının bozulması, ishal gibi
    şikayetlere yol açtığı da klinik deneylerle
    ortaya kondu. Anti-oksidan maddeler de tehlikeli
    Sözde, gıdaların bozulmasını önleyici
    anti-oksidan gıda katkı maddelerinin
    yan etkileriyse daha dramatik. Nitrat
    gruplarının kanserojen yan etkileri
    yanında kanın oksijen taşıma kapasitesini azalttığına dair veriler
    mevcut. Bisküvi, gofret, kek kurabiye ve
    cipslerde kullanılan E223 (Sodyum meta
    bi sülfit), astımlı hastalarda atağa neden
    oluyor. Margarinlerde, alkolsüz
    içeceklerde, ketçap ve soslarda kullanılan E210'sa (Benzoik Asit) deri
    döküntüleri ve migren riskini artırıyor.
    Hazır çorbalarda, et ürünlerinde ve
    çerezlerde kullanılan E621
    (Monosodyum Glutamat), baş dönmesi
    ve çarpıntının nedeni. Biz hekimlerin en çok korktukları grup,
    hamileler ve bebekler. Hamilelerde
    E150d (Karamel), düşük bebek
    ağırlığına yol açıyor. E321 denilen katkı
    maddesiyse emzirme döneminde kilo
    alımında azalmaya sebep oluyor. E239, erken doğum riskini artırıyor.
    Neler yapılabilir?
    Gıda katkı maddelerinin insan sağlığı
    üzerindeki kötü etkileri ne yazık ki
    saymakla bitmiyor. Bu maddelerin
    etkilerinden korunmak için bazı basit önlemler alınabilir:
    - Gıda üreticileri bilinçlendirilerek
    üretime girecek zorunlu maddelerin
    önerilenden fazla kullanılması
    önlenmeli.
    - Tüketici, gıda katkı maddelerinin zararları konusunda aydınlatılmalı.
    - Tek yönlü beslenmeden kaçınılmalı.
    - Günlük diyetin ancak çok az bir
    bölümü hazır yemeklerden oluşmalı
    veya mümkünse beslenmeden
    çıkarılmalı. - Tüketicinin sağlıklı gıdalarla beslenme,
    bilinçlendirilme ve korunma hakkı
    yerine getirilmeli.
    - Tüketici, etiket okumalı.
    - Adresi belli olmayan gıda üreticileri
    denetim altına alınmalı. - Adresi ve üretim kalitesi belli olmayan
    maddeler, sadece fiyat kaygısından
    dolayı tüketilmemeli

    Kaynak mıllıyet haberGıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık
    sorununu beraberinde getiriyor. Dr.Eser Alptekin
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık sorununu
    beraberinde getiriyor. Peki tüketici
    olarak ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Hızlanan hayatımızda çabucak tüketmek
    zorunda kaldığımız gıdalar, ciddi oranda
    katkı maddeleri içeriyor. Aslında gıdalara
    katkı maddesi eklenmesi, M.Ö. 3500'lü
    yıllara dayanıyor. Bilinen en eski
    katkıların tuz ve odun tütsüsü olduğunu ve Mısır'da kullanıldığını biliyoruz.
    Ortaçağ'da da bunlara nitrat ekleyerek
    hem etin çabuk bozulması engellendi
    hem de renginin sağlıklı kalması
    sağlandı.
    1900'lü yıllarda bile gıda katkı maddelerinin dünyadaki pazarı 10
    milyar dolara ulaşmış, 1965 yılında
    sadece ABD'de 300 bin ton gıda katkı
    maddesi kullanılmış. AB ülkelerinde bu
    maddeler, 'E' numaralarıyla kodlanıyor.
    Bu kodların anlamları şöyle: 1- Renklendiriciler: E100-180
    2- Koruyucular: E200-297
    3- Antioksidanlar: E300-321
    4- Emülsifiyer ve stabilizatörler:
    E322-500
    5- Asit-baz sağlayıcılar: E500-578 6- Tatlandırıcılar, koku verenler:
    E620-637
    7- Geniş amaçlı gıda katkı maddeleri:
    E900-927
    Yediklerimiz hasta ediyor
    Bu maddelerin insan vücudu üzerinde reaksiyona yol açtığı biliniyor. Avrupa'da
    nüfusun yüzde 0.03-0.1'nde gıda katkı
    maddelerine karşı duyarlılık tespit edildi.
    Renklendiricilerden bazılarının astım,
    deri döküntüsü ve migrene yol açtığı
    kanıtlandı. Bu nedenlerle Norveç ve İsveç, besinlerde kullanılan
    renklendiricilerin tamamını yasakladı.
    Özellikle salam, sucuk , pastırma
    yapımında kullanılan nitratların
    kanserojen bileşiklere dönüşebildiği de
    biliniyor. Tatlandırıcılarda kullanılan E951 (Aspartam) maddesinin gastrite
    neden olduğu izlendi. Benzer
    maddelerin mide ve bağırsak
    mukozasının bozulması, ishal gibi
    şikayetlere yol açtığı da klinik deneylerle
    ortaya kondu. Anti-oksidan maddeler de tehlikeli
    Sözde, gıdaların bozulmasını önleyici
    anti-oksidan gıda katkı maddelerinin
    yan etkileriyse daha dramatik. Nitrat
    gruplarının kanserojen yan etkileri
    yanında kanın oksijen taşıma kapasitesini azalttığına dair veriler
    mevcut. Bisküvi, gofret, kek kurabiye ve
    cipslerde kullanılan E223 (Sodyum meta
    bi sülfit), astımlı hastalarda atağa neden
    oluyor. Margarinlerde, alkolsüz
    içeceklerde, ketçap ve soslarda kullanılan E210'sa (Benzoik Asit) deri
    döküntüleri ve migren riskini artırıyor.
    Hazır çorbalarda, et ürünlerinde ve
    çerezlerde kullanılan E621
    (Monosodyum Glutamat), baş dönmesi
    ve çarpıntının nedeni. Biz hekimlerin en çok korktukları grup,
    hamileler ve bebekler. Hamilelerde
    E150d (Karamel), düşük bebek
    ağırlığına yol açıyor. E321 denilen katkı
    maddesiyse emzirme döneminde kilo
    alımında azalmaya sebep oluyor. E239, erken doğum riskini artırıyor.
    Neler yapılabilir?
    Gıda katkı maddelerinin insan sağlığı
    üzerindeki kötü etkileri ne yazık ki
    saymakla bitmiyor. Bu maddelerin
    etkilerinden korunmak için bazı basit önlemler alınabilir:
    - Gıda üreticileri bilinçlendirilerek
    üretime girecek zorunlu maddelerin
    önerilenden fazla kullanılması
    önlenmeli.
    - Tüketici, gıda katkı maddelerinin zararları konusunda aydınlatılmalı.
    - Tek yönlü beslenmeden kaçınılmalı.
    - Günlük diyetin ancak çok az bir
    bölümü hazır yemeklerden oluşmalı
    veya mümkünse beslenmeden
    çıkarılmalı. - Tüketicinin sağlıklı gıdalarla beslenme,
    bilinçlendirilme ve korunma hakkı
    yerine getirilmeli.
    - Tüketici, etiket okumalı.
    - Adresi belli olmayan gıda üreticileri
    denetim altına alınmalı. - Adresi ve üretim kalitesi belli olmayan
    maddeler, sadece fiyat kaygısından
    dolayı tüketilmemeli

    Kaynak mıllıyet haber
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık
    sorununu beraberinde getiriyor. Dr.Eser Alptekin
    Gıdaların raf ömrünü uzatmak için
    kullanılan katkı maddeleri, astımdan
    erken doğuma pek çok sağlık sorununu
    beraberinde getiriyor. Peki tüketici
    olarak ne yapmanız gerektiğini biliyor musunuz? Hızlanan hayatımızda çabucak tüketmek
    zorunda kaldığımız gıdalar, ciddi oranda
    katkı maddeleri içeriyor. Aslında gıdalara
    katkı maddesi eklenmesi, M.Ö. 3500'lü
    yıllara dayanıyor. Bilinen en eski
    katkıların tuz ve odun tütsüsü olduğunu ve Mısır'da kullanıldığını biliyoruz.
    Ortaçağ'da da bunlara nitrat ekleyerek
    hem etin çabuk bozulması engellendi
    hem de renginin sağlıklı kalması
    sağlandı.
    1900'lü yıllarda bile gıda katkı maddelerinin dünyadaki pazarı 10
    milyar dolara ulaşmış, 1965 yılında
    sadece ABD'de 300 bin ton gıda katkı
    maddesi kullanılmış. AB ülkelerinde bu
    maddeler, 'E' numaralarıyla kodlanıyor.
    Bu kodların anlamları şöyle: 1- Renklendiriciler: E100-180
    2- Koruyucular: E200-297
    3- Antioksidanlar: E300-321
    4- Emülsifiyer ve stabilizatörler:
    E322-500
    5- Asit-baz sağlayıcılar: E500-578 6- Tatlandırıcılar, koku verenler:
    E620-637
    7- Geniş amaçlı gıda katkı maddeleri:
    E900-927
    Yediklerimiz hasta ediyor
    Bu maddelerin insan vücudu üzerinde reaksiyona yol açtığı biliniyor. Avrupa'da
    nüfusun yüzde 0.03-0.1'nde gıda katkı
    maddelerine karşı duyarlılık tespit edildi.
    Renklendiricilerden bazılarının astım,
    deri döküntüsü ve migrene yol açtığı
    kanıtlandı. Bu nedenlerle Norveç ve İsveç, besinlerde kullanılan
    renklendiricilerin tamamını yasakladı.
    Özellikle salam, sucuk , pastırma
    yapımında kullanılan nitratların
    kanserojen bileşiklere dönüşebildiği de
    biliniyor. Tatlandırıcılarda kullanılan E951 (Aspartam) maddesinin gastrite
    neden olduğu izlendi. Benzer
    maddelerin mide ve bağırsak
    mukozasının bozulması, ishal gibi
    şikayetlere yol açtığı da klinik deneylerle
    ortaya kondu. Anti-oksidan maddeler de tehlikeli
    Sözde, gıdaların bozulmasını önleyici
    anti-oksidan gıda katkı maddelerinin
    yan etkileriyse daha dramatik. Nitrat
    gruplarının kanserojen yan etkileri
    yanında kanın oksijen taşıma kapasitesini azalttığına dair veriler
    mevcut. Bisküvi, gofret, kek kurabiye ve
    cipslerde kullanılan E223 (Sodyum meta
    bi sülfit), astımlı hastalarda atağa neden
    oluyor. Margarinlerde, alkolsüz
    içeceklerde, ketçap ve soslarda kullanılan E210'sa (Benzoik Asit) deri
    döküntüleri ve migren riskini artırıyor.
    Hazır çorbalarda, et ürünlerinde ve
    çerezlerde kullanılan E621
    (Monosodyum Glutamat), baş dönmesi
    ve çarpıntının nedeni. Biz hekimlerin en çok korktukları grup,
    hamileler ve bebekler. Hamilelerde
    E150d (Karamel), düşük bebek
    ağırlığına yol açıyor. E321 denilen katkı
    maddesiyse emzirme döneminde kilo
    alımında azalmaya sebep oluyor. E239, erken doğum riskini artırıyor.
    Neler yapılabilir?
    Gıda katkı maddelerinin insan sağlığı
    üzerindeki kötü etkileri ne yazık ki
    saymakla bitmiyor. Bu maddelerin
    etkilerinden korunmak için bazı basit önlemler alınabilir:
    - Gıda üreticileri bilinçlendirilerek
    üretime girecek zorunlu maddelerin
    önerilenden fazla kullanılması
    önlenmeli.
    - Tüketici, gıda katkı maddelerinin zararları konusunda aydınlatılmalı.
    - Tek yönlü beslenmeden kaçınılmalı.
    - Günlük diyetin ancak çok az bir
    bölümü hazır yemeklerden oluşmalı
    veya mümkünse beslenmeden
    çıkarılmalı. - Tüketicinin sağlıklı gıdalarla beslenme,
    bilinçlendirilme ve korunma hakkı
    yerine getirilmeli.
    - Tüketici, etiket okumalı.
    - Adresi belli olmayan gıda üreticileri
    denetim altına alınmalı. - Adresi ve üretim kalitesi belli olmayan
    maddeler, sadece fiyat kaygısından
    dolayı tüketilmemeli

    Kaynak mıllıyet haber







  • yazını düzelt kardeş tekrarlamış

  • BOZUK PLAK GIBI TAKILMIS KARDES

    TAKILMIS
    HAHAHAHAHAHA
    BOZUK PLAK
    TEKRAR ETMIS




  • Ruh sağlığımız daha çok tehlikede bence.
  • Bence konuyu açan arkadaşın ruh sağlığı bozulmuş
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Feel The...

    Ruh sağlığımız daha çok tehlikede bence.

    yediğimiz gıdalar sadece bedenimizi değil ruh sağlığımızı da etkiler.
  • Bilgilendim
    ctrl+c sağolsun
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • şair bu şiirinde okuyucuyu delirtmek istemiş
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.