Şimdi Ara

ÖZ TÜRKÇE SÖZLÜK {TÜRKÇEMİZİ KORUMAYA YÖNELİK}(Türkçemizi koruyalım grubuna destek)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
14
Cevap
1
Favori
36.803
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
1 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1

ÖZ TÜRKÇE SÖZLÜK {TÜRKÇEMİZİ KORUMAYA YÖNELİK}(Türkçemizi koruyalım grubuna destek)


(En Son Oy Tarihi: 13.10.2023)
Giriş
Mesaj
  • Biliyorsunuz ki son günlerde Türkçemiz çok fazla değişti.
    Artık insanlar sanki Türkçe konuşmuyolar da ingilizce konuşuyorlar.
    Bunun üzerine öz türçe küçük bir sözlük paylaşayım dedim:
    (Not: ctrl+f yaparak sözcükleri bulabilirsiniz)
    A
    abes: anlamsız
    abide: anıt
    abluka: kuşatma
    abone: sürdürümcü
    acayip: şaşırtıcı, şaşılası
    aceleci: ivecen, evecen
    acil: geciktirilemez
    acizlik: güçsüzlük, düşkü
    adap: kurallar, yol, yordam
    adabımuaşeret: görgü kuralları, davranış töresi
    adaptasyon: uyarlama
    adapte olmak: uyum sağlamak
    adet: sayı
    âdet: görenek, alışkı
    adeta: nerdeyse, sanki, sözde, hemen hemen
    adi: bayağı, sıradan
    adil: haktanır
    adilane: hakça, doğrulukla
    adli kuvvet: yargı gücü
    adres: bulunak
    afaki: gereksiz; gelişigüzel
    afet: yıkım, kıran, ölet
    afiş: ası
    aforoz: toplumdışılama
    agâh: bilgili
    agreman: uygunluk
    agresif: saldırgan, girişken
    ahali: topluluk
    ahenk: uyum
    ahize: almaç
    ahkâm: emir, buyruk; yargılar
    ahlak: aktöre; töre
    aidat: ödenti
    aidiyet: ondanlık, ilişkinlik
    aile: soyocak
    ait: ilgili, ilişkin
    ajanda: andıç, andaç
    ajitasyon: kışkırtma
    akabinde: hemen sonra, ardından
    akıbet: sonuç, bitim
    akıl: us, bilinç
    akis: yankı, tepki
    akit: sözleşme, bağıt, bağlaşma
    akli: ussal
    aklıselim: sağduyu
    akreditasyon: yetkilendirilmiş
    akredite: yetkinleştirilmiş
    akreditif: güven yazısı
    aksam: parçalar
    aksan: söyleyiş, vurgu
    aksesuar: donatımlık
    aksetme: yansıma, yayılma
    aksiseda: yankı
    aksi tesir: karşıt etki
    aksiyon: eylem, edim, devini
    aktif: etken
    aktivasyon: etkinleştirme
    aktivite: etkinlik
    aktüel: güncül, güncel
    akustik: işitimsel; yankılanım
    alaka: ilgi, ilişik, ilinti
    alakart: seçmeli yemek
    alamet: belirti, iz
    alarm: uyarı, uyandırıcı, tetikdur
    alaturka: doğuluca
    alelade: olağan, görülegelen
    âlem: evren; eğlenti; el gün
    aleni: açık, belli, göz önünde
    alet: aygıt
    alev: yalım, yalaz
    aleyhtar: karşıt görüşlü, karşıtçı
    aleyhte söyleme: dil uzatma, kötüleme
    alfabe: abece
    âli: ulu, yüce
    âlicenap: iyiliksever, cömert
    âlim: bilgin
    alternatif: dalgalı akım; seçenek
    ama: ancak
    âmâ: görmez
    amade: hazır
    amatör: özengen
    ambale olmak: başı şişmek
    ambargo: engelti, engelleyim
    amblem: belirtke, simge, imlem
    amenna: inandık, öyle olsun
    amir: buyuran
    amiyane: sıradan, bayağıca
    amme: kamu
    amortisman: aşınım, aşınmalık
    amplifikatör: yükselteç
    an: kıpı, sürem
    anahtar: açkı açar
    analitik: çözümsel
    analiz: çözümleme
    anane: gelenek
    anarşi: başsızlık, kargaşa
    anatomi: gövdebilim, içyapı
    anbean: gitgide
    anekdot: öykücük, öykümce, kısa anlatı
    anestezi: duyum yitimi, uyuşturma, duyumsuzlaştırma
    angaje olmak: bağlantı yapmak
    angarya: yüklenti
    anında: sırasında
    ani: birdenbire
    animasyon: canlandırma, öykünleme
    anket: sormaca
    anonim: ortaklaşa
    anons: duyuru
    anormal: olağandışı
    ansiklopedi: bilgilik
    antant: anlaşma
    antet: başlık
    antifriz: donmaönler
    antik: eskil
    antipati: sevimsizlik, iticilik, karşıtduygu
    antitez: karşısav
    antre: giriş
    antrenman: çalışım
    antrenör: çalıştırıcı
    antrepo: arakoruncak
    antrparantez: ayraç içinde, söz arası
    aperitif: öniçki
    apolet: omuzluk
    ar: utanma
    aranje etmek: uyarlamak
    araz: belirti, iz
    arazi: yerey
    ardiye: yığımlık
    argüman: tanıt, kanıt
    arıza: bozukluk, aksama
    ari: arınmış
    aristokrasi: soylular yönetimi
    aritmetik: sayıbilgisi
    arkeoloji: kazıbilim
    armada: donanma
    armağan: ödül
    armatür: donatı
    armoni: uyum
    arsız: utanmaz
    arşiv: belgelik
    arz: sunu; yeryüzü
    arz-talep: sunu-istem
    arzu: istek
    arzuhal: dilekçe
    as: gözde
    asalet: soyluluk, aksoy
    asamble: toplantı, kurul
    asansör: inerçıkar
    asayiş: güvenlik
    asgari: en az, en düşük
    asgari müşterek: altbileşen
    asıl: kök, kaynak; gerçek
    asır: yüzyıl
    asi: başkaldıran
    asil: soylu
    asimile: özümleme, eritme; benzeştirme
    aslen: kökten, soyca
    asli: birincil, köklü
    aspiratör: koku çeker, emeç, emmeç
    asri: çağdaş, çağcıl
    astronomi: gökbilim
    astronomik: kavranamaz, abartık
    aşağılık kompleksi: altsanma
    âşık: tutkun
    aşikâr: apaçık
    aşina: bildik, tanıdık
    aşk: sevi
    atalet: üşengenlik, durgunluk, işlemezlik
    ateist: tanrıtanımazlık
    âtıl: boş durur, işsiz
    atölye: işlik
    avans: önödeme, önakça
    avantaj: üstünlük; çıkar, yarar; elverişlilik
    averaj: ortalama; sayı farkı
    avukat: savunman
    ayan beyan: apaçık, açık seçik
    ayıp: utanç verici
    ayin: tapım, tapınma
    aynen: olduğu gibi, tıpatıp
    aynı: tıpkısı, özdeş
    aza: üye
    azami: en çok, en yüksek
    azim: direnç, istenç; kesin karar
    B
    badire: sıkıntı, darboğaz
    bagaj: taşıncak, yolcu yükü
    bahane: nedensi, sözde neden
    bahar: ilkyaz
    bahis mevzusu: söz konusu
    bahsetme: söz etme, değinme
    baht: yazgı
    bahtiyar: mutlu
    bahtlı: akyazılı
    bahtsız: karayazılı
    bakir: eldeğmemiş
    bakiye: geri kalan, kalanca
    balans: denge
    bandrol: denetim pulu, vergilendi
    banliyö: dolay, yörekent
    banyo: yunak
    baraj: büvet; engel
    bariyer: yol korumalığı, engel, önleç
    bariz: açık, belirgin
    basiret: uzgörü, seziş
    basit: sıradan, kolay; yalın
    baskül: ağırtartaç
    batıl: gerçek karşıtı, boş
    batıl itikat: boşinanış
    bazen: arasıra, kimileyin
    bazı: kimi
    bedbaht: mutsuz
    beddua: ilenç
    beddua etme: ilenme
    bedel: karşılık, tutar
    bedeni: tensel
    bedhah: kötücül
    bekap: yedekleme
    bekâr: evlenmemiş
    bekâret: erdenlik
    bekgraund: artalan, artyetişim
    belediye: yerel yönetim
    belki: umulur
    bent: küçük büğet; yasa altbölümü
    beraat: benzerlerinden üstün
    berabere: başa baş
    beraet: ilişiksiz çıkma, aklanma
    berat: san belgesi
    bereket: bolluk, ürek, artağanlık
    berrak: duru
    bertaraf etmek: gidermek, ortadan kaldırmak
    beste: ezgi
    beyan: bildirim, diyev
    beyanat: demeç
    beyanname: bildiri, bildirge
    beyhude: boşuna, boşyere
    beynelmilel: uluslararası
    biat etmek: koşulsuz boyun eğiş
    biblo: süslük
    biçare: umarsız
    bila: -sız
    bilahare: sonradan
    bilakis: tam eksine, tersine
    bilanço: dengelem
    bilbord: duyuru tahtası, duyuraç
    bilhassa: hele, özellikle, öncelikle
    bilmukabele: ben de, karşılık olarak
    bilumum: hepsi, toptan; hep, bütün
    binaen: dayanılarak, -den dolayı
    binaenaleyh: bu yüzden, bundan ötürü
    bitap: bitkin, argın
    bitaraf: yansız, çekimser
    biyografi: yaşamöyküsü, özgeçmiş
    bizzat: özkendisi
    bloke: bekletileme
    blöf: ürkütüm, ürkütmece
    bonkör: eliaçık
    bono: ödencek
    bonservis: iyi çalıştı belgesi
    boykot: direniş
    branç: kuşluk yemeği
    branş: dal, kol, bölüm
    brifing: özetlem, bilgilendirme
    brüt: kesintisiz
    bu cihetle: bu nedenle
    bu suretle: böylece, böylelikle
    buldozer: yoldüzler
    bulüğ: ergenlik
    burjuva: kentsoylu
    burs: öğrenimlik
    buse: öpme, öpücük
    butlan: geçersizlik
    bütçe: geçinge
    C
    cadde: anayol
    cahil: bilisiz; okumamış, görgüsüz
    caiz: olabilir, uygun
    camia: topluluk
    canhıraş: yürek parçalayıcı
    cani: kıyıcı
    cari: yürürlükte olan
    cazibe: çekicilik, albeni
    cebren: güç kullanarak
    cefa: üzgü
    cehalet: bilmezlik
    celp: getirtme, çağırma
    celpname: geldiri, çağırma belgesi
    celse: oturum
    cemaat: dinsel topluluk
    cemiyet: toplum; kurum, dernek
    cendere: baskı
    cengâver: savaşcı
    cenin: dölüt, döl
    center: merkez
    centilmen: görgülü
    cephe: önyüz; savaş bölgesi
    cereyan: akım, akıntı
    cereyan etmek: olagelmek
    cerrah: yarman
    cesaret: yüreklilik
    cesur: gözüpek, yürekli
    cet: ata
    cetvel: çizelge
    cevap: yanıt
    cevval: kıpırdak, devingen
    cezaevi: tutukevi, suçlularevi
    cezbetme: çekme, etkileme
    cidden: gerçekten
    ciddi: ağırbaşlı
    ciddiye alma: gerçek sanma, inanma
    cihan: evren
    cihat: din uğruna savaşma
    cihaz: aygıt
    cimri: elisıkı
    cinayet: öldürü, cana kıyma
    cinnet: çılgınlık
    cins: eşey; soy; çeşit
    ciro: çevirim, aktarım
    civar: yöre, dolay, çevre
    cömert: eliaçık
    cümle: tümce; tüm
    cüretkâr: atak; kendini bilmez
    cürmü meşhut: suçüstü
    cürüm: suç
    cüzi: pek az
    Ç
    çare: çözge, umar
    çaresiz: umarsız, onulmaz
    çek: ödene
    çek etmek: yoklamak, denetimlemek
    çember: döngü
    çerçeve: kapsamca
    çeşni: tadım
    çet: söyleşi, gevezelik
    çeync: akça alım-satımı
    çini: sırlıtaş
    D
    dahi: bile
    dahili nizamname: içtüzük
    dâhi: üstüninsan
    dahil: iç, içeri, içerde, içinde
    daima: sürekli, sürgit
    dair: değgin, ilişkin
    dalalet: sapınç, sapkınlık
    damping: düşürüm
    darp: çarpma, vurma
    davet: çağrı
    davetiye: çağrılık
    dedektör: arayıcı, bulucu aygıt
    defa: kez
    defans: savunma
    defetme: savma, savuşturma
    defile: giysi (giyim) gösterisi
    defin: gömülme
    define: gömü
    deforme: değişme, bozulma
    dehşet: yılgı
    dejenere: yozlaşma, bozulma, çığrından çıkma
    deklarasyon: açıklama, bildiri
    dekont: akça belgesi
    delalet: aracılık, yol gösterme
    delil: kılavuz; kanıt, tutamak
    demagog: söz ebesi
    demagoji: halkavcılığı
    demoralize: içgücü yitikliği
    demokrasi: halkerki
    denli: kadar
    depar: çıkış
    departman: bölüm
    depo: koruncak
    depozito: ilkakça, önödence
    depresyon: çöküntü
    ders: öğrence
    dert: tasa, kaygı
    despot: buyurgan
    destan: koçaklama
    deşifre: gizi çözülmüş
    detay: ayrıntı
    deterjan: arıtıcı
    detone: aykırı düşme
    deva: umar
    devalüasyon: değer düşürümü
    devamı: süreği
    devriye: gezge
    dezavantaj: yarar yitirimi; elverişsizlik
    didaktik: öğretici
    diğer: öteki, başka, öbürü
    dijital: sayısal
    dikkat: özeni, özen
    diksiyon: söyleyiş biçimi, demece, söylem
    diktatör: zorba, buyurgan
    dimağ: beyin
    dinamik: devingen, devimsel
    dinamizm: çalışma gücü
    dipfriz: donduraç
    diploma: bitirdi belgesi
    dirayet: başarıcılık, beceriklilik
    direkt: dolaysız
    direktif: buyruk
    direktör: yönetici, yönetmen
    disiplin: düzenbağı, düzence
    diskalifiye: yarışdışı
    distribütör: dağıtımcı
    diyagram: çizenek, çizge
    diyalekt: lehçe
    diyalektik: eytişim, eytişimsel
    diyalog: söyleşme, söyleşim
    diyapozitif: yansı
    diyet: besidüzen, besibilim; karşılık
    dizayn: tasarım, tasarçizim
    doktor: canbakan, sağın
    doktrin: öğreti
    doküman: belge
    dolayısıyla: bundan ötürü
    dominant: baskın, başat
    drahoma: oğlanbaşlığı
    dram: üzgü, üzünç
    dramatik: üzgüsel
    dua: yakarı, yakarma, yakarış
    duayen: deneyimli, yaşlı öncü
    dublaj: seslendirme
    dükkân: satış yeri
    dünya: acun, yeryuvar
    dürbün: uzakgörür
    düstur: ilke, genel kural
    düşman: yağı
    E
    ebat: boyut
    ebedi: sonsuz, sonrasız, ölümsüz
    ebediyet: ölümsüzlük
    ebediyen: sonsuza değin
    ebeveyn: ana ile baba
    ecdat: atalar
    eda: yerine getirme; biçem
    edebiyat: yazın, akyazın, aryazın
    edilgin: etkisiz, devinimsiz
    editör: yayımcı
    efekt: sesleme, ses sandırma
    efkâr: fikirler; tasa, kaygı
    efor: özgüç, çaba
    efsane: söylence
    egale: rekor eşitleme
    ego: benlik
    egzersiz: alıştırma
    egzotik: özgünel
    ehemmiyet: önem
    ehliyet: yeterlik
    ekol: çığır
    ekoloji: çevrebilim
    ekonomi: tutumbilim, varlıkbilim
    ekran: görüntülük, akcam
    ekspertiz: bilirkişi
    ekstre: hesap özeti
    ekstrem: aşırı, uç
    elbet: eninde sonunda
    elbette: kuşkusuz, eninde sonunda
    elbise: giysiler
    elem: kaygı
    elim: acınacak
    elit: seçkin
    elveda: esen kalın
    elzem: çok gerekli
    e-mail: elektronik posta, ileti, el-mek
    emanet: korumaya bırakılan
    emare: belirti, iz
    emir: buyruk
    emlak: taşınmazmallar
    empati: duygudaşlık
    emperyalist: yayılmacı, sömürgeci
    empoze etme: dayatma
    emrivaki: olup bitti
    emsal: benzerler
    endeks: dizin
    endeksleme: ilişkilendirme
    endişe: tasa, kaygı, kuşku
    endoskopi: içgürüm, içgörü
    endüstri: işleyim
    enkaz: yıkıntı
    enstrümental: çalgısal
    entelektüel: aydın
    enteresan: ilginç
    entrika: düzence, dolantı
    envanter: döküm, sayım
    epik: yiğitsel
    erbap: bilgiç
    erkân: ileri gelenler; kurallar
    erkondişın (air condition): ısıdengeler
    ergonomi: işbilimi
    ergonomik: işe uygun
    erozyon: aşınma, toprak yitimi
    esaret: boyunduruk, tutsaklık
    esasen: doğrusu
    eser: yapıt, yaratı
    esir: tutsak
    eskiz: taslak
    eskort: koruma aracı
    esrar: giz, gizem
    estağfurullah: bir şey değil
    estetik: güzelduyu
    eşantiyon: örneklik
    eşkâl: biçim, kılık, görünüş, tanım
    etik: töre bilimi, törel, aktöresel
    etiket: ederce
    etken: etki, etmen, neden
    etkin: devinimli, işleyen
    etnik: budunsal
    etüt: ön çalışma
    evham: kuruntu, sanı
    evvela: ilkönce, başlangıçta
    evvelce: önceleri
    evveliyat: öncesi
    ezeli: öncesiz
    ezkaza: bilmeyerek
    F
    faaliyet: çalışma, etkinlik, edim
    fahri: karşılıksız
    fahiş: aşırı, ölçüdışı
    fail: yapan, eden, edimci
    faiz: ürem
    fakat: yalnız, ancak
    fakir: yoksul
    faktör: etken
    fanatik: bağnaz
    fani: kalımsız, ölümlü
    fantezi: düşlem, düşsü
    faks: belgegeçer
    faraza: diyelim ki, sözgelimi
    fark: ayırtı, başkalık
    fark etmek: ayrımsamak
    farkına varılma: ayrımsanma
    farz etme: varsayma
    fatura: satımca
    faul: kuraldışı
    fay: kırık
    fayans: sırlıtaş
    fayda: yarar
    fazilet: erdem
    feda: gözden çıkarma
    fedai: gönüllü
    fedakâr: esirgemez, özverili
    fedakârlık: özveri
    federasyon: üstbirlik
    fenomen: olay, görüngü
    feragat: elçekme, özgeçi, vazgeçme
    ferah: iç açıcı
    fert: birey
    feribot: taşıt gemisi
    fesat: bozut, bozguncu
    fest-fud (fast-food): ivedi yemek, ayaküstü
    feveran: coşma, kabarma
    fevkalade: olağanüstü
    fezleke: sorgu özeti
    fıkra: bölümcük; öykücük, güldüşün
    fırka: tümen
    fidye: kurtulmalık
    fihrist: dizin
    fiil: edim, eylem, yüklem
    fikir: düşün, düşünü
    fikri: düşünsel
    fikri sabit: saplantı
    fiks menü: tek liste
    final: bitiş, bitim, sonlama
    finanse etmek: akçalamak
    finiş: varış, bitiş
    firari: kaçak, kaçkın
    fire: eksinti
    fiş: girgi
    fitne: arabozma
    fiyat: eder
    fiyasko: başarısızlıkla sonuçlanan
    fizibilite: uygulanabilirlik, yapılabilirlik
    flaş: gözalıcı
    flaş disk: çubuk bellek, belgetaşır
    flora: bitey, bitki varlığı
    flört: duygusal ilişki
    flu: bulanık
    fobi: korku, korkuntu
    folklor: halkbilim, halkoyunu; halk yaratması
    fon: kaynak; arka yüz
    fonksiyon: işlev
    formalite: gerekli işlem
    formasyon: biçimlenme eğitimi, yetişim, biçimleyim
    forum: toplu tartışma
    fotokopi: izçekim, tıpkıçekim
    fragman: tanıtı
    frapan: göze çarpan
    fraksiyon: bölüngü
    fren: durduraç
    frenlemek: gemvurmak
    frişop: gümrüksüz satış yeri
    fundamentalist: köktendinci
    futbol: ayaktopu
    fuzuli: gereksiz
    fütursuz: korkusuz, umursamaz
    G
    gaddar: acımasız
    gafil: aymaz
    gaflet: boş bulunma, dalgı, aymazlık
    gaile: sıkıntı, kaygı
    gaip: kayıp, yok olmuş
    gala: ilk gösterim, öngösterim
    galat: büyük yanlış
    galaksi: gökada
    galeri: sergievi
    galeyan: coşma, kaynama
    galiba: belki, görünüşe göre
    galibiyet: yengi
    gam: tasa, kaygı
    gani: varsıl
    ganimet: emeksiz kazanç
    garabet: tuhaflık, şaşırtıcılık
    garaj: taşıtlık
    garanti: güvence
    garaz / garez: gizli düşmanlık, kötü istek
    gardırop: giysilik
    garipseme: yadırgama
    garnitür: yanlık, bezenti
    gasp: kapma, zorla alma
    gaye: erek
    gayret: çaba
    gayrı ihtiyari: elimde olmadan, istemeyerek
    gayrimenkul: taşınmazmal
    gayri safi hasılat: tümgelir
    gaza: din uğruna savaş
    gazap: öfke
    genelde: çoğunca
    genetik: kalıtımsal, soyaçekim
    gıda: besin
    gıpta: imrenme, imrenti
    gıyap: yokluk, yitiklik
    gıybet: çekiştirme
    girdap: burgaç
    global: küresel, bütünsel
    grafik: çizge
    gramer: dilbilgisi
    grev: işbırakımı
    gril: ızgara
    grup: öbek, küme
    gurbet: yadel
    gurbetçi: elgin
    gurme: tatbilir
    gurur: övünç
    güruh: kalabalık
    güya: sanki, sözde
    güz: sonbahar
    güzergâh: uğrak, geçek, geçiyolu
    güzide: seçkin
    H
    haber: duyum, duyut
    haberci: ulak
    haberleşme: iletişim
    habis: kötücü
    hacet: gereksinim, gerekli
    hacim: oylum
    haciz: elkoyma
    hafıza: anımsama yetisi, bellek
    hafriyat: kazı
    haiz: sahip, taşıyan
    hak: adalet, doğruluk; pay
    hakaret: küçük düşürme, aşağılama
    hakikat: gerçek
    hâkim: egemen, üstün; yüksek; yaygın; yargıç
    hakimiyet: üstünlük, egemenlik
    hal: toptan gıda satış merkezi
    hâl: durum, bulunuş
    hâlâ: şimdiye dek, bugün de, şimdi bile
    halaskâr: kurtarıcı
    halbuki: meğer, oysa
    halef: yerine geçen, ardıl
    halel: bozma, sarsma, gölge düşürme
    hâlen: şimdi, şimdilik
    halis: katışıksız
    halüsinasyon: varsanı, sanrı
    hamam: yunak
    hami: koruyan, gözeten
    hamile: gebe
    hamiyet: iyilikseverlik
    hamle: saldırı, atılış
    handikap: engel, elverişsiz durum
    hanedan: soy
    harabe: ören, yıkı, yıkıntı
    harekât: eylemce
    hareket: devim, devinim
    harf: yazaç, imce
    hariç: dışarı, dışta
    harika: olağanüstü
    haris: açgözlü
    has: arı; özgü
    haset: kıskançlık, çekemezlik
    hasıl: oluşan, türeyen
    hasılat: kazanç; verim; ürün
    hasılı: kısacası
    hasım: düşman, karşı taraf
    hasret: özlem
    hassas: duygulu, duyarlı
    hasta: sayrı
    haşmet: yücelik, görkem
    hata: yanlış, yanılgı
    hatıra: anı, andaç
    hatıra defteri: günce
    hatırlama: ansıma, anımsama
    hatırşinas: gönülalıcı, saygılı
    hatip: söylevci
    hatta: üstelik, bile, dahası, öyle ki
    havale etmek: göçermek
    havali: yöre, çevre
    hayâ: utanma
    hayal: düş, sanı
    hayal meyal: belli belirsiz
    hayali: imgesel, düşsel
    hayat: yaşam, dirim
    hayati: yaşamsal
    hayıflanma: acınma, yerinme
    hayli: oldukça, epey
    hayran: tutkun
    hayret: şaşkı
    hazan: sonyaz, güz
    hazım: sindirme
    hazin: dokunaklı, acıklı
    hazine: gömü
    hece: seslem
    hedef: erek, amaç
    hekim: sağın
    helezon: sarmal
    helikopter: dönerkanat
    hem de: üstelik
    hemcins: türdeş
    hemen: duraksamadan
    hemfikir: oydaş, düşündeş
    hemşeri: ildeş, kentteş
    hemzemin: düzeydeş
    hentbol: eltopu
    henüz: ancak, daha, şimdiye dek
    hercai: gelgeç
    herze: boşsöz
    heterojen: ayrışık
    heves: özenti
    heyelan: toprak kayması, göçü
    heyet: kurul
    heyhat: yitiğe yazıklanma
    heykel: yontu
    hezeyan: saçma sapan konuşma; sayıklama
    hezimet: bozgun
    hırs: doymazlık, açgözlülük
    hışım: öfke
    hicap: utanç
    hiciv: yergi, taşlama
    hicran: ayrılık, unutulmaz acı
    hijyenik: sağlıksal
    hikâye: öykü
    hile: aldatı, aldaç
    himaye: gözetim
    hipotez: varsayım
    his: duygu, sezgi
    hisse: pay
    hissedar: paydaş, bölüşümcü
    hissetme: sezinleme, duyumsama
    hissi: duygusal
    hissikablelvuku: önsezi
    hit: önde, ünlenmiş
    hitap: seslenme, eyitiş, eyitme
    hiyerarşi: sıradüzen
    hizip: bölek
    hobi: dinlendirici uğraş, düşkü
    holigan: karmaşacı
    homojen: bağdaşık, benzeşik, türdeş
    hoparlör: sesyayar, sesyükseltici
    hukuk: tüze
    hummalı: yoğun
    hunhar: kan dökücü
    hurafe: boşinan, boşinanç
    hurşit: güneş
    husumet: karşıtlık, düşmanlık
    husus: konu
    hususiyet: özellik
    huy: alışkı
    huzur: erinç, dirlik
    hücre: göze
    hükmi şahıs: tüzelkişi
    hükümsüz: geçersiz
    hülasa: kısaca, özetleme
    hümanist: insancıl
    hüner: beceri
    hür: özgür
    hüsran: düşyıkımı
    hüzün: üzgü
    I
    ırk: anasoy
    ırkçılık: soyculuk
    ırkiyat: budunbilim
    ıslah: düzeltme
    ıslahevi: eğitme yurdu
    ısrar etme: üsteleme
    ıtır: güzel koku
    İ
    iade: geri gönderme
    ibadet: tapınma, tapım
    ibare: sözce, deyiş
    ibraz: gösterme
    ibret: öğrenek
    ibret alma: örnek alma
    icap: gereklik
    icat: buluş, türeti
    icazet: bitirdi belgesi, izin, onay
    icmal: genel toplam
    icra: edim
    içtihat: anlayış, görüş
    içtima: toplanma, kavuşum
    idame: sürdürme
    idareyi maslahat: geçiştirme, oluruna bağlama
    idari: yönetsel
    iddia: sav
    iddianame: savca
    ideoloji: öğreti, düşüngü
    idman: alıştırma
    idol: tapınca
    idrak: algı, alımlama
    ifa: ödeme, yerine getirme
    ifade: anlatım, anlatış, söylem
    iflah olma: onma, kurtulma
    iflas: tükenme, batkı
    ifşa: açığa vurma, dile verme
    iftihar: övünç, kıvanç
    iftira: karaçalma, karalama
    iğfal: kandırma, kandırılma
    ihale: eksiltme
    ihanet: aldatma
    ihbar: bildirme
    ihbarname: bildirim
    ihlal: çiğnem
    ihmal: boşlama, savsaklama
    ihracat: dışsatım
    ihtar: uyarı
    ihtilaf: anlaşmazlık, uyuşmazlık
    ihtimal: olabilirlik, olasılık
    ihtimam: özen gösterme
    ihtiras: tutku, gözüdoymazlık
    ihtişam: görkem, gözalıcılık
    ihtiva: içerme, kapsama
    ihtiyaç: gereksinim, gerekseme
    ihtiyari: isteğe bağlı
    ihtiyat: yedek; sakınma
    ihya: canlandırma, diriltme; mutlu kılma
    ikame: yerine koyma
    ikametgâh: yerleşim yeri, konut
    ikametgâh ilmühaberi: oturma belgesi
    ikaz: uyarı
    ikmal: bütünleme, tümleme
    ikna: inandırma
    ikon: simge
    ikrar: kabul etme
    iktidar: yönetim erki
    iktisat: tutumbilim
    ilahi: tanrısal, tapuğ
    ilahiyat: tanrıbilim
    ilam: yargı bildirisi
    ilan: duyuru
    ilelebet: sonsuza dek, sürgit
    ilhak: katma
    ilham: esin, esinlenme, içe doğma
    ilkbahar: ilkyaz
    illegal: yasadışı
    illüzyon: yanılsama
    illüzyonist: gözbağcı
    ilmühaber: durum belgesi
    iltica: sığınma
    iltihak: katılma
    iltimas: kayırma
    ima: anıştırma, sezdirme, dokundurma
    imaj: imge
    imalat : yapım
    imalı: üstü örtülü
    iman: inanç
    imkân: olanak
    imla: yazım
    imtihan: sınav
    imtina: çekinme, kaçınma
    imtiyaz: ayrıcalık
    import: dışalım
    inat: direni, direnim
    inatçı: direngen
    indeks: dizin
    infaz: yerine getirme, yürütüm
    infial: gücenme, içerleme
    inisiyatif: öngüdü, öncelik, öncecilik; üstünlük
    inkâr: yadsıma, yoksama
    inkılap: devrim
    inovasyon: yenilikçilik, yenileşim
    input: girdi
    insani: insancıl
    inşallah: tanrı dilerse
    integral: tümlev
    internet: bilgisunar, genel ağ
    interaktif: etkileşimsel
    intiba: izlenim
    intibak: uyum, uyum sağlama
    intifa: yararlanma
    intihar: özkıyım, kendini öldürme
    intikal: kavrama; geçme, göçme
    intikam: öç
    intizam: düzgünlük
    inziva: yalnızlık
    ipnoz: uyutum
    ipotek: tutu
    iptal: yürürlükten kaldırma
    iptidai: ilkel
    irade: istenç
    irat: gelir
    irfan: bilme, uzsezi
    ironi: alaysama, alaysılama, gülünçleme
    irsaliye: gönderme belgesi
    irsi: kalıtsal
    irsiyet: soyaçekim, kalıtım
    irtibat: bağlantı
    irtica: gericilik, gerilik
    irticalen: doğaçlama, doğaçtan
    irtifa: yükselti
    isabet : yerindelik
    isim: ad
    iskân: yerleşme, yurtlandırma
    iskonto: indirim
    ispat: tanıt, tanıtlama, kanıtlama
    israf: tutumsuzluk, savurganlık
    istatistik: sayılama, sayımsal
    istiare: eğretileme
    istida: dilekçe
    istidat: yetenek
    istif: düzgün yığın
    istifa: çekilme
    istifade: yararlanma
    istihdam: işlendirme
    istihkak: hakediş
    istihkâm: sağlamlık
    istikamet: yön
    istikbal: gelecek
    istiklal: bağımsızlık
    istikrar: sürerge, düzen dengesi, değişmezlik
    istila: yayılma
    istimlak: kamulaştırma
    istinat: dayanma
    istismar: kötüye kullanma, sömürme
    istisna: aykırılık, ayrınca
    istisnai: ayrıksı, kuraldışı
    istişare: danışma
    işaret: im, imlem, iz, belirti
    işgal: oyalama; elegeçirme
    işkence: kıyınç, yıldırı
    iştirak: ortak olma
    itaat: boyun eğme
    itaatsiz: sözdinlemez
    itfaiye: söndürücü
    ithaf: armağan ediş, sunu
    ithalat: dışalım
    itham: suçlama
    itibar: saygınlık
    itikat: inanç
    itilaf: uyuşmazlık
    itina: özen
    itiraz: karşıdurma
    ittifak: oybirliği, uyuşma; bağlaşma
    izafi: bağıl, göreli, görece
    izaleişüyu: ortaklığı bozma
    izan: kavrayış, anlayış
    izbe: sapa
    izdiham: insan yığılması
    izdivaç: evlenme
    izolasyon: yalıtım
    izolebant: yalıtım sargısı
    izzetinefis: özsaygı, onur
    J
    jakoben: tepeden inmeci
    jenerasyon: soy, soydanlık, soykuşak
    jenerik: tanıtımlık
    jeoloji: yerbilim
    jest: anlamlı davranış
    jet-ski: su kızağı
    jogging: koşu
    jurnal: giziletim
    jübile: kutlama töreni, onur töreni
    jüpon: içetek
    jüri: seçiciler kurulu
    K
    kaale almak: önem vermek, önemsemek
    kaale almamak: sözünü etmemek
    kabul etme: onaylama
    kabil: beklenir, olabilir, olası
    kabiliyet: yetenek
    kabir: gömüt
    kablelvuku: olmadan önce
    kabotaj: deniz işletmesi
    kâbus: karabasan
    kabza: tutak
    kadar: değin, dek, ölçüde
    kadastro: yeryazım
    kadavra: ölük
    kader: alınyazısı, yazgı
    kadim: eski, çoktanki
    kadir: gücü yeter; değer; saygınlık
    kadirşinas: değerbilir
    kâfi: yeterli
    kafiye: uyak
    kahır: üzüntü, ezginlik
    kâh: kimi
    kâhin: bilici
    kahraman: yiğit
    kaide: kural; taban
    kâinat: evren, acun
    kalbi: içten
    kale: kurgan
    kalibrasyon: ölçümleme
    kalibre: çapölçüsü
    kalifikasyon: ustalık kazanma, niteliklilik
    kalifiye: nitelikli
    kalite: nitelik
    kalorifer: ısıveren, ısıtaç
    kalp: yürek, gönül
    kambiyo: değiştirim
    kamp: dinlenek
    kampüs: yerleşke
    kamuflaj: gizleme
    kanaat: kanı
    kanaatkâr: yetingen
    kanalizasyon: pis su yolu
    kani olmak: inanmak
    kaparo: önakça, güvenmelik
    kapasite: sığa
    kapital: anamal
    kapitülasyon: ayrıcalık
    kapris: özenç
    kâr: artınç
    karakter: ıra, özyapı
    karakteristik: özgül; belirtici nitelik
    kargo: yük, yüktaşır
    karikatür: alaysı çizi, düşünçizi
    karikatürize: gülünçleştirme
    karine: ipucu
    kariyer: uzmanlaşma
    karizma: büyüleyim
    karizmatik: büyüleyici
    kartvizit: tanıtmalık
    kasıt: amaç, erek
    kasko: taşıt koruncası
    kasten: isteyerek
    kâşif: bulam
    katil: öldüren, öldürme
    kâtip: yazman
    katliam: toplu öldürüm, kırım, kıyım
    katot: eksi uç
    kavim: budun, ulus
    kavis: yay, eğmeç
    kayıp: yitik
    kayyum: temsilci, yönetici
    keder: üzünç
    kefalet: yükümleme
    kefil: yükümcü
    kehanet: önbili
    kelime: sözcük
    kemer: belbağı
    kere: kez
    keşişleme: akçayel
    keşke: ne olurdu
    keşmekeş: karışıklık
    ketum: ağzısıkı
    keyfi: isteğe bağlı
    keyif: tat, sevini
    keza: yine, öyle, bunun gibi
    kırtasiye: yazı gereçleri
    kısas: dişediş
    kıssa: öğütlük, öğütçe
    kıstas: ölçüt
    kıta: anakara
    kıyafet: giysi
    kıyaslama: tasımlama, örnekseme
    kıymet hükmü: değer yargısı
    kibir: büyüklenme
    kifayet: yeterlik
    kinaye: imleme, değinmece, dokundurma; kınama
    kinetik: devinimsel
    kisve: giyim, kılık; görüntüsü altında
    kitabe: yazıt
    kitap: okunca
    klan: sop
    klas: bölüt
    klavye: tuşluk
    kliklemek: tıklamak
    klima: ısıdüzenleyici
    klişe: kalıplaşmış
    kokteyl: içkili toplantı
    kolaj: kesyap
    kolektif: işbirlikli, imeceli
    koloni: sömürge
    kolonlama: özdeşleme
    komandit: karma sorumlu
    kombine: birleşik
    komedi: güldürü
    komik: gülünç
    komisyon: yüzdelik; yarkurul
    komite: kurul
    kompleks: karmaşık; altsanma
    komplike: karmaşık, dolaşık
    komplikasyon: istenmeyen durum
    kompliman: okşam
    komplo: gizdüzen
    kompozisyon: düzenleyim
    kompozitör: besteci
    komprador: işbirlikçi
    kompütür: bilgisayar
    komünikasyon: iletişim
    kondisyon: erk; tümdurum
    konfeksiyon: giysi yapımı
    konfigürasyon: yapılandırma
    konfirmasyon: doğrulama, geçerleme
    konfor: gönence
    kongre: kurultay
    konjonktür: topludurum
    konkordato: batış anlaşması
    konsantrasyon: dikkat toplaşımı
    konsept: kavram
    konsensüs: uzlaşım, anlaşım
    konser: dinleti
    konserve: saklanca
    konsolidasyon: pekiştirme
    konsorsiyum: uluslararası ortaklık
    konstrüksiyon: yapım, yapı
    konsültasyon: görüş alışverişi
    konşimento: alındı belgesi
    kontenjan: önceden saptanmış pay oranı, saptanca
    konteynır: kutuyük
    kontrast: karşıtlık
    kontrat: sözleşme
    kontrolör: denetçi
    konvansiyon: anlaşma
    koordinasyon: eşgüdüm
    kopya: eşlem, eşiz
    koridor: geçenek
    korkunç: yılınç
    korse: sargaç
    kortej: tören alayı
    kostüm: giysi
    kota: sınırsayı
    kozmonot: uzayadamı
    kozmopolit: evrendeş
    kozmos: evren
    kör: görmez
    kötü talih: karayazı
    kramp: kasınç, kasılma
    kravat: boyunbağı
    kreasyon: yaratı
    kredi: ödenç, güven
    kredibilite: güvenilirlik
    kriminoloji: suçbilim
    kriter: ölçüt
    kritik: eleştiri, sorul
    kriz: bunalım
    kroki: taslak
    kromozom: soyaktaran
    kronik: süreğen
    kronoloji: süredizin
    kros: kır koşusu
    kulvar: izleç, yürüyüş yolu
    kura: ad çekme
    kurs: özel öğrenim, alışım
    kursiyer: alışman
    kurye: özelulak
    kuvvet: güç
    küfür: sövme, sövgü
    külliyetli: çokça
    kültür: ekin, özekin
    kümülatif: katlanmış, yığışımlı
    küstah: kendini bilmez
    kütüphane: okuncalık
    L
    laboratuvar: deneylik
    laptop: dizüstü bilgisayar
    laf: söz
    lafügüzaf: boşsözler
    lağvetme: kaldırma, dağıtma, geçersiz kılma
    lahit: gömüt
    lakayt: ilgisiz, kayıtsız, aldırmaz
    lakırdı: söz
    lakin: ama, ancak, şu var ki
    lal: dilsiz
    lâl: bir tür süs taşı
    lalettayin: gelişigüzel, özensiz
    lanse etmek: tanıtmak
    larenjit: boğaz yangısı
    latife: şaka
    laubali: yılışık, senlibenli; kayıtsız
    lavabo: elyunağı
    layık: yakışan, yaraşık
    lazım: gerek, gerekli
    lebiderya: deniz kıyısı
    legal: yasal
    lehine: yana, yararına
    levazım: gereçler
    levha: tanıtaç
    lezzet: tat
    link: bağlantı, ilişim
    lirik: içsel, duyusal
    lisan: dil
    lisans: yetki belgesi
    liste: dizelge
    literatür: yazınca
    liyakat: yararlık, yaraşırlık
    lizing: kiralama
    lobi: giriş, beklenek; etki küme’si
    lodos: karayel
    logo: simgeyazı, belirtke
    lojistik: donanım
    lojman: görevli konutu
    lokal: yerel
    lokanta: aşevi
    lokavt: işkapatımı
    lügat: sözlük
    lüzum: gerek, gereksinim
    M
    maalesef: üzülerek söylüyorum, ne yazık ki
    mamafih: bununla birlikte, yine de, böyle iken
    macera: serüven
    meçhul: bilinmedik, bilinmez
    madde: özdek
    maddi: nesnel
    mafsal: eklem, oynakyeri
    mağdur: haksızlığa uğramış, kıygın
    mağlup: yenik
    mağrur: kendini beğenmiş, kibirli
    mahalli: yerel
    mahcup: sıkılgan, utangaç
    mahdut: sınırlı, dar; birkaç
    mahfuz: gizlenmiş, korunmuş
    mahiyet: içyüz, nelik, nitelik
    mahkeme: yargılık, yargıevi
    mahkûm: yargın, yargılı
    mahluk: yaratık
    mahpus: tutuklanmış
    mahrem: gizli, içrek, saklı
    mahrum: yoksun
    mahsuben: yerine sayarak
    mahsul: ürün
    mahsur: kuşatılmış
    mahsus: özgü; bile bile
    mahvetme: yok etme
    mahzun: tasalı, kaygılı
    mahzur: sakınca, çekince, engel
    maişet: geçim
    maiyetinde: yanında
    makam: orun
    makara: sarımlık
    makber: gömüt
    makbul: beğenilen, geçerli, uygun
    makbuz: alındı
    maket: küçültü
    maksat: amaç, erek
    maksimum: doruk, en üst, son sınır
    maktul: öldürülen kişi
    makul: anlayışlı, usa uygun
    makûs: ters, uğursuz
    mal olan: elde edilen
    mali: akçalı
    malik: iye
    maliyet: eder
    malul: sakat
    malum: bilinen, belli
    malumat: bilgi
    malzeme: gereç
    mamafih: yine de, böyle iken
    mamul: işlenmiş
    mamur: bayındır
    mana: anlam
    manevi: öznel, tinsel, içsel, içlek
    maneviyat: yürekgücü
    mani: engel olan
    manidar: anlamlı
    manifesto: bildiri
    manipülasyon: güdümleme, düzenci yönlendirme
    manivela: kaldıraç
    mansiyon: övgüdeğerlik ödülü, özendirme ödülü
    manşet: üst başlık, kolluk
    mantık: sözge
    mantıklı: usa yatkın, ussal
    manzara: görünü, görünüş
    manzume: uyaklı söz; sıra, dizi
    maraz: sayrılık
    maraton: en uzun koşu
    marifet: beceri
    marjinal: sıradışı, uçta
    marka: belik
    markaj: tutma
    market: satım yeri
    marketing: pazarlama
    marmelat: ezme
    maruz kalmak: hedef olmak, karşılaşmak
    maruzat: sunuş, diyecek
    masaj: ovma
    mask: yüzkalıbı
    maske: örteç
    maskot: uğurluk
    masör: ovucu
    masraf: gider
    mastar: eylemlik
    masum: suçsuz
    mat: donuk
    matbaa: basımevi
    matbu: basılı
    matbuat: basın
    matem: yas
    matematik: sayıbilim
    materyal: gereç
    materyalist: özdekçi
    matine: gündüzlük
    matkap: delgi
    mayın: patlatkı
    mayo: denizlik
    mazbata: tutanak
    mazbut: derli toplu
    mazeret: engel, engellik
    mazhar: erişmiş, erişen
    mazi: geçmiş an
    mazlum: uysal
    mazur: özürlü
    meal: anlam, kavram
    meblağ: tutar
    mecal: güç
    mecaz: değişmece
    mecbur: zorlanmış
    mecnun: tutkun, çılgın
    mecra: akak, su yolu
    meczup: sapık
    meçhul: bilinmeyen, belirsiz
    med: çekme
    medarı iftihar: övünç nedeni, övünce
    meddah: övücü
    madem ki: değil mi ki
    medeni: uygar
    medet: yardım
    meditasyon: derin düşünme, dalınç
    medya: iletişim araçları
    mefhum: kavram
    mefruşat: döşemelikler
    meftun: vurgun, tutkun
    megaloman: büyüklük delisi
    megapol: devkent
    meğer: oysa
    mehil: süre tanıma, erteleme, önel
    mekân: durulan oturulan yer, uzam, yerlek
    mekanik: devinimbilim
    mekanizma: düzenek
    mektup: beti, betik, yazınca
    melankoli: karakaygı
    melankolik: içe kapanık
    melek: gökçe
    meleke: yeti, yatkınlık
    melez: katışık
    melodi: ezgi
    melül: usanmış, bezgin
    memnu: yasak
    memnun: gönenmiş
    memorandum: diplomatik nota
    memori: bellek
    memur: işyar
    men: yasaklama, önleme
    mendirek: dalgakıran
    menfaat: çıkar
    menfez: ağız
    menfi: olumsuz
    menfur: iğrenç
    mengene: sıkmaç
    menkul: taşınır
    mensup: bağıntılı, ilintili
    menşe: kök, köken
    menzil: erim
    mera: otlak
    meram: istek, erek
    merasim: tören
    merci: başvurağı
    merhale: aşama
    merhamet: acıma
    meridyen: boylam
    mersiye: ağıt
    mesafe: uzaklık
    mesai: çalışma
    mesaj: ileti, söylem, gönderi
    mesela: örneğin, sözgelimi
    mesele: sorun, konu
    mesire: gezinti yeri
    mesken: konut, oturulan yapı
    meskûn: yerleşilmiş
    meslek: geçimyolu, uğraşdalı
    meslektaş: uğraştaş
    mesnet: dayanak
    mest: esrik
    mesul: sorumlu
    meşgale: işgüç, uğraş
    meşgul: dalgın; uğraşan
    meşguliyet: uğraşı
    meşhur: ünlü, angın
    meşru: yasaya uygun
    meşrubat: içecekler
    meşum: uğursuz
    met: kabarma
    metafizik: doğaötesi
    metamorfoz: başkalaşma
    metanet: dayanca
    metcezir: gelgit
    meteor: göktaşı
    methiye: övgü, güzelleme
    metin: yazı parçası, örü (ed); dayanıklı
    metodoloji: yöntembilim
    metro: yeraltı ulaşımı, alttaşıt
    mevcut: eldeki
    mevcudiyet: varlık, varoluş
    mevduat: yatırım
    mevhum: kavram; sanal
    mevki: yer, konum
    mevkuf: tutuk, tutuklu
    mevsim: sürem
    mevta: ölüler
    mevzu: konu, bağlam
    mevzuat: kurallar
    mevzubahis: söz konusu
    mey: içki
    mezar: gömüt, sin
    mezat: açık artırma
    mezbaha: kesim yeri
    mezbele: çöplük
    meziyet: üstün nicelik, nitelik
    mezkûr: adıgeçen
    mezra: tarla
    mezun: bitirmiş; yetkili
    miat: kullanım süresi
    mısra: dizek, dize
    mihenk: denektaşı
    mihman: konuk
    mihrak: odak
    mikro: minil
    mikrofon: sesalır
    mikser: çırpıcı
    milenyum: binyıl
    militarizm: orduculuk
    millet: din, mezhep
    milletvekili: saylav
    mimik: kımıltı
    minimum: en düşük, altsınır, en az
    minnet: iyilik borcu
    miralay: albay
    miras: kalıt
    misafir: konuk
    misak: sözleşme, antlaşma
    misal: örnek, sözgeliş
    mistik: gizemli
    misyon: özgörev, erek
    miting: açık hava toplantısı
    mizaç: özyapı
    mizah: gülmece, alaysılama
    mizahi: alaysı
    mizansen: oyun düzeni
    moda: izlenti
    model: örüntü
    modem: çevirge
    modern: çağcıl
    modernizasyon: yenileşme, çağcıllaşma
    modül: bölüt
    modülasyon: geçiş, değişme
    mola: dinek, dinlenim
    molekül: özdecik
    monarşi: tekerklik
    monitör: görüntülük, gösterici
    monogami: tekeşlilik
    monolog: tekli konuşma
    monoton: tekdüze
    montaj: kurma, kurgu
    moral: yürek gücü, içgücü
    moratoryum: borç erteleme
    morg: ölüklük
    mortgeyç: evedindirme
    mostralık: göstermelik
    motif: örge
    motiv: güdü
    motivasyon: isteklendirme
    mönü: yemek dizelgesi
    muaccel: ivedi
    muadil: eşdeğer, denkteş
    muaf: bağışık
    muafiyet: bağışıklık
    mualla: yüce
    muallak: asılı, boşta
    muallim: öğretmen, öğreten, eğiten
    muamelat: işlemler
    muamele: işlem, davranış
    muamma: bilmece, gizlence
    muasır: aynı yüzyılda, çağdaş
    muaşeret: görgü
    muayene: yoklama, sınama
    muazzam: ulu
    muazzez: saygıdeğer
    mucibince: gereğince
    mucip sebep: gerekçe
    mucit: türetmen, bulan, buluşçu
    mucize: tansık, olağandışı
    mudi: yatırımcı
    muğlak: anlaşılmaz
    muhabbet: dostça söyleşme
    muhabere: yazışma, haberleşme
    muhabir: bildirmen
    muhacir: göçmen
    muhafazakâr: eskiye bağlı, tutucu
    muhafız: kolcu
    muhakeme: uslamlama, usavurma
    muhakeme etme: yargılama
    muhalefet: karşıtçılık
    muhalif: karşıcıl
    muharebe: savaşma
    muhasara: kuşatma
    muhasebe: saymanlık
    muhatap: söz söylenen, karşımızdaki
    muhayyile: düşgücü, imgelem
    muhbir: eleveren
    muhit: çevre, yöre
    muhlis: katkısız
    muhtaç olma: gerekseme, gereksinme
    muhtar: özerk
    muhtasar: kısaltılmış
    muhtelif: çeşitli, türlü, ayrışık
    muhtemel: beklenir, olası, umulur
    muhterem: saygıdeğer
    muhteris: tutkulu
    muhteşem: görkemli
    muhteva: içerik, kapsam
    muhtıra: andıç
    mukabele: karşılık verme
    mukadderat: alınyazısı, yazgı
    mukaddes: kutsal
    mukallit: öykünmeci
    mukavele: sözleşme
    mukavemet: karşı koyma, direniş, dayanırlık
    mukayese: karşılaştırma, ölçüştürme, örnekseme
    mukayyet: bağlı, işine önem veren
    muktedir: becerebilen, gücü yeten
    multivizyon: yansıtmalı gösterim
    munis: sevimli, sıcakkanlı
    muntazam: düzenli, düzgün
    murakıp: denetçi
    muris: kalıt bırakan
    musallat olma: başına dolanma, sataşma
    musibet: uğursuz, sıkıntı
    mustarip: acı çeken, sıkıntı içinde olan
    mutaassıp: bağnaz
    mutabakat: uyum, uyuşma, oydaşma
    mutasyon: değişinim
    mutat: alışılmış
    muteber: güvenilir, geçerli, saygın
    mutemet: güvenilir kişi
    mutena: özenilmiş, saygın
    mutlak: tek, salt, yalnız, saltık
    mutlaka: kesinlikle, ne olursa olsun
    mutluluk: gönenç
    muvaffak: başarılı
    muvazzaf: ödevli, görevli
    muzaffer: utkulu
    mübadele: değiş tokuş
    mübah: olurlu
    mübalağa: abartı
    mübarek: kutlu, uğurlu
    mübeccel: yüce, ulu
    müberra: aklanmış
    mücadele: savaşım, uğraş
    mücella: parlak
    mücevher: takı
    mücrim: suçlu
    müdafaa: savunma
    müdahale: karışma, araya girme
    müdavim: aralıksız katılan
    müddet: süre
    müebbet: sonsuz
    müessese: işletme, kurum, kuruluş
    müessir: etkili
    müeyyide: yaptırım
    müfettiş: denetmen
    müfit: yararlı
    müflis: batkın
    müfredat: ayrıntılar
    mühim: önemli
    mühimmat: savaş gereçleri
    mühlet: belirli süre
    müjde: muştu
    mükâfat: ödül
    mükellef: yükümlü
    mükemmel: eksiksiz, yetkin
    mükerrem: saygın
    mükerrer: yinelenmiş
    mülahaza: düşünce, görüş
    mülakat: görüşme
    mülazım: teğmen
    mülk: taşınmazmal
    mülkiyet: iyelik
    mülteci: sığınmacı
    mümkün: olabilir, olanaklı, olası
    mümkün mertebe: olabildiğince
    mümtaz: seçkin
    münafık: ikiyüzlü
    münasebet: ilişki, bağıntı, bağ
    münasip: uygun, yaraşık
    münazara: savlı tartışma
    münevver: aydın
    münferit: tekil, tek, kendi başına
    münhasır: bir kişiye özgü
    münhasıran: yalnızca
    müphem: belirsiz, anlaşılmaz
    müptela: tutulmuş, tutkun
    müracaat: geri dönme; danışma, başvuru
    mürebbiye: eğitici
    müreffeh: baysal, gönençli
    mürekkep: yazı boyası; bileşik
    mürit: izdeş
    mürşit: yol gösterici
    mürteci: gerici
    mürüvvet: iyilikseverlik
    müsabaka: karşılaşma, yarışma
    müsait: uygun, elverişli
    müsamaha: görmezliğe gelme
    müsebbip: neden olan
    müsekkin: yatıştırıcı
    müselles: üçgen
    müsemma: davranışlarına aykırı adı olan, adlanmış
    müspet: olumlu
    müsrif: savurgan, tutumsuz
    müstahak: yaraşık; kazanımlı, kazanılmış
    müstahdem: görevli
    müstakbel: gelecekteki
    müstakil: bağımsız
    müstehcen: açık saçık
    müstehzi: alaycı
    müstemleke: sömürge
    müsterih: kaygısız, içi esen
    müstesna: benzerlerinden üstün; ayrıcalı
    müstevli: yayılan, ele geçiren
    müsvedde: taslak
    müşahede: gözlem
    müşahit: gözlemci, gözcü
    müşavir: danışman
    müşerref olma: onur duyma
    müşfik: sevecen
    müşkül: çetin, güç
    müşkülpesent: güç beğenir
    müştak: aşırı istekli
    müşteki: sızlanan, yakınan
    müştemilat: eklentiler
    müşterek: birlikte, ortaklaşa
    müşteri: alıcı
    mütalaa: yorumlama, irdeleme
    mütareke: silah bırakışması
    müteaddit: birkaç, birçok, çok
    müteahhit: yüklenici
    müteakiben: ardı sıra
    müteessir: etkilenen, üzülmüş
    mütehassıs: uzman
    mütehassis: duygulanmış
    mütemadi: aralıksız, süren
    mütercim: çevirmen
    mütereddit: çekingen, ikircikli
    müteselsil: ardı ardına
    müteşebbis: girişimci
    müteşekkir: iyilik bilen
    mütevazı: gösterişsiz; alçakgönüllü
    mütevekkil: yazgıcıl
    mütevelli: vakıf yöneticisi
    mütevellit: den ileri gelmiş
    müthiş: ürküten, umulmayan
    müttefik: bağlaşık, anlaşmış, oydaş
    müteşebbis: girişimci
    müzakere: görüşme
    müzayede: artırma
    müzeyyen: süslü
    müzmin: süregen
    N
    nabız: atardamar vurgusu
    naçiz: değersiz, önemsiz
    nadide: görülmedik, ender
    nadim olma: yerinme
    nadir: az bulunur
    nafaka: geçimlik
    nafile: boşuna
    nağme: ezgi, ses
    nahiye: bucak
    nahoş: beğenilmeyen
    nakavt: oyundışı kalmak
    nakit: akça
    nakkaş: bezekçi
    nakletme: taşıma; anlatma
    nakli: söylenegelen
    nam: san, ün
    namağlup: yenilmemiş
    namalum: bilinmeyen
    name: betik
    namert: alçak, korkak
    namüsait: elverişsiz
    namzet: aday
    nankör: iyilik bilmez
    nara: bağırış
    narenciye: turunçgiller
    narin: inceyapılı
    narkoz: uyuşturma
    narsist: özsever
    nasihat: öğüt
    nasip: düşem
    nasyonal: ulusal
    natamam: bitmemiş
    natürmort: ölüdoğa
    navigatör: yönlendirici
    nazar: bakış, gözatma
    nazaran: bakınca, göre, oranla
    nazarı dikkate almak: önem vermek
    nazari: kuramsal, kurgul
    nazariye: kuram
    nâzım: düzenleyen
    nazire: benzek, benzetileme
    nebat: bitki
    nebze: bir parça, pek az
    necip: soylu
    nedamet: yerinme
    nefaset: güzellik, değerlilik
    nefes: soluk
    nefis: çok güzel; özvarlık
    nefret: iğrenme
    negatif: olumsuz
    nekahet: iyileşme
    nema: artma, ürem
    neofobi: yenilik korkusu
    neredeyse: handiyse
    nesep: soydanlık, soybağı
    nesil: kuşak, döl, soy
    nesir: düzyazı
    neşriyat: yayın
    netice: sonuç
    netvörk: bilişimağı
    nevroloji: sinirbilim
    nevroz: sinirce
    nezaket: incelik
    nezaret etme: bakma, gözetme
    nezarete alma: gözaltı
    nida: ünlem, haykırı
    nifak: ayırga, ayrım
    nigâr: güzel; sevgili
    nihai: son
    nihayet: son, sonunda
    nimet: ergi
    nispet: oran
    nispeten: başkalarına bakınca
    nispi: görece
    nişan: im, iz, belirti
    nişan almak: gezlemek
    nişangâh: bakıncak
    nitekim: nasıl ki; sonuçta, gerçekten
    niyet: erek
    nizam: düzen, yol
    nizamname: tüzük
    nodül: yumrucuk
    nofrost: karlanmaz
    noksan: eksik
    nokta: durgu, benek
    norm: izge, ölçü, kural, ilke
    nostalji: dünözlem, özlenç
    nostop: durmasız
    nosyon: kavrayış
    not: saptam
    nöroloji: sinirbilim
    nötr: yansız
    nötralizasyon: etkisizleştirmek
    numara: sırasayı
    numune: örnek
    nutuk: söylev
    nü: çıplak
    nüans: ince ayrım, ayırtı, ayrımcık
    nüfus: yaşayanlar, insanlar
    nüfuz: söz geçerlik, saygınlık
    nüksetme: depreşme
    nükte: ince anlamlı
    nüsha: eşiz, eşyazı
    nüve: çekirdek
    O
    obezite: sağlıksız şişmanlık
    obje: nesne
    objektif: nesnel
    obligasyon: yükümlülük
    obsesif: önyargılı, takıntılı
    ofis: işyeri
    ofsayt: açığa düşme
    ofset: düzbaskı
    o hâlde: öyleyse
    okeyleme: oldulama, onaylama
    ombudsman: kamu denetçisi
    onlayn: çevrimiçi
    onore: onursal
    operasyon: işlemce
    oportünist: çıkarcı
    opsiyon: seçme yetkisi
    optimizm: iyimserlik
    optimum: en uygun
    ordövr: önyemek
    organ: örgen
    organize etmek: düzenlemek
    orijin: köken, başlangıç, kök
    orijinal: özgün
    oryantal: doğuya ilişkin
    oryantasyon: alıştırma, uyum
    otantik: gerçek, özgün, yerel
    otel: kalıncak
    otizm: içe kapanış
    otobiyografi: özyaşam öyküsü
    otokritik: özeleştiri
    otomasyon: kendiişlerlik
    otomatik: kendiişler, özdevinim
    otonom: özerk
    otopsi: gözle görü, ölüaçımı
    otorite: yetke
    otoriter: sözdinletir
    otosansür: özdenetim
    Ö
    ödem: şişlik
    ömür: yaşam
    örf: töre, gelenek
    ötanazi: ölmelik
    özet : sözün özü
    özür: engel, eksiklik
    P
    pakt: antlaşma, bağıt
    paleontoloji: eski varlıkbilim, taşılbilim
    palyatif: geçici, anlık
    pandomim: sessiz oyun
    panel: açık oturum
    panik: ürkü
    pankart: duyurumluk
    pano: duyuru tahtası
    panorama: genel görünüm
    pansiyon: barıncak
    para: akça
    paradigma: değerler dizisi, örneksem
    paradoks: aykırı düşünce, karşıtlam, çelişki
    paraf: imce
    paragraf: bölümce, bölüntü
    paralel: koşut; enlem
    parametre: değiştirgen, değişken
    paranoya: kuşkucu
    parantez: ayraç
    paratoner: yıldırımsavar
    paravan: bölmelik, gerelti
    parazit: asalak
    pardon: bağışlayın
    parfüm: güzel koku
    parite: değer eşitliği
    parkur: koşmalık, koşuyolu
    parlamento: kamutay
    parodi: gülünçleme
    parola: açkı sözcük, kipsöz
    parsel: bölgü
    partner: eş, ortak
    parttaym: yarıgün
    pasaport: geçişlik
    pasif: edilgen, eylemsiz
    paso: yolkimliği
    pastoral: kırsal
    pastörize: arınmış
    paten: kaymalık
    patent: buluş belgesi
    patika: yolak, izlek
    patoloji: hastalıklar bilimi
    patron: işveren
    payidar: kalımlı
    pedagoji: eğitimbilimi, eğitbilim
    pekâlâ: pekiyi, peki
    pencere: bakanak
    perakende: tekten, azar azar
    performans: başarımgücü, beceri, kazanma isteği
    pergel: yayçizer
    perişan olmak: sınmak
    periyot: sıralama, döngü
    periyodik: dönemli, dönüşümlü
    perküsyon: vurmalı (çalgı)
    personel: görevliler
    perspektif: görünge, derinlik
    perva: çekinme
    pervane: dönencek
    pervasızca: çekinmeksizin
    pesimist: karamsar, kötümser
    peşinat: önödeme
    peşin hüküm: önyargı, takınç, önsayıltı
    pey: önakça
    peygamber: tanrı elçisi, yalvaç
    payidar: kalımlı
    peyzaj: kır görüntüsü, görünü
    pilot: uçman
    pist: yarışlık
    piston: itenek
    pişmanlık: yerinme, yazıklanma, hayıflanma
    piyes: oyun
    plaj: kumsal
    plaka: tanıtaç
    plaket: onurluk, anımlık
    plan: izlek, tasarı
    plasman: yatırım
    plasiye: gezgin satıcı
    pleybek: söylemseme
    podyum: seki, görümlük
    polemik: söz (yazı) dalaşı, tartışı
    polifoni: çokseslilik
    poligami: çokeşlilik
    poligon: atış alanı; çokgen
    poliklinik: toplubakılık
    polinom: çok terimli
    polis: kolluk
    polisiye: güvenlikle ilgili
    politika: ülke yönetimi, yönelti
    popülasyon: insan sayısı; varlık
    popüler: sevilen, tanınan
    popülist: yardakçı, yaranmacı
    portatif: taşınabilir
    portföy: akçalık, belgitlik
    portmanto: askılık
    portre: betimce
    poşet: torba
    potansiyel: gizilgüç
    potin: boğazlı ayakkabı
    potpuri: karmaca
    poyraz: kuzey yeli
    poz: duruş
    pozisyon: konum, durum
    pozitif: olumlu, artı
    pragmatik: yararcı
    pratik: kılgısal; uygulamalı
    pratisyen: uzman olmayan, sağıtman
    praymtaym: izlencelik
    prefabrik: kurma; hazıryapım ev
    prensip: ilke
    pres: sıkacak; baskı
    prese: sıkıştırılmış
    prestij: saygınlık
    prezantabl: sunulmaya değer
    prezante: tanıştırma, sunma
    prezervatif: koruyucu
    prim: iş ödülü
    printir: yazıcı
    priz: girgilik
    problem: sorun
    prodüksiyon: yapım
    prodüktivite: verimlilik
    prodüktör: yapımcı
    profesyonel: uğraşman
    profil: yan görünüm
    program: tasımlama; izlence
    proje: öntasarı, tasarı
    projeksiyon: yansıtım
    projektör: ışıldak
    proleter: emekçi
    prolog: önsöz, öndeyiş
    promosyon: özendirme
    propaganda: tanıtma, yayma
    propagandist: tanıtman
    prosedür: yöntem, yol, izlek
    proses: süreç
    prosesör: işlemci
    prospektüs: tanıtmalık
    protez: takma
    protokol: tören düzen; sözleşme
    prototip: ilk örnek
    prova: deneme, sınama
    provizyon: karşılık sorma, karşılık denetimi
    provoke etmek: kışkırtmak
    prömiyer: ilk oyun, ilk gösteri
    psikanaliz: tinsel çözümleme
    psikolog: tinbilimci
    psikoloji: ruhbilim, tinbilim
    put: tapıncak
    R
    rabıta: bağ, ilişki
    radde: kerte, aşama
    radikal: kökten, köktenci
    radyasyon: ışıma, ışınım
    radyatör: ısıyayar, ısısalar
    radyoaktif: ışınetki
    radyolink: telsiz bağlantı
    radyoloji: ışınbilim
    radyometre: ışınölçer
    radyoterapi: ışınlı sağaltım
    rafinaj: arıtım
    rafine: arıtılmış
    rafting: sal yarışı
    rağbet: ilgi, değer verme
    rağmen: karşın, yine de
    rahata kavuşma: gönenme, dirlik içinde olma
    râhim: acıyan
    rahîm: esirgeyen
    rahim: döl yatağı
    raket: vuraç
    râkım: yazan; denizden yükseklik
    rakip: karşı olan
    ramak: az bir şey
    randıman: verim
    rant: getirim, emeksiz gelir
    rantabilite: verimlilik
    rapor: incelem, yazanak
    raportör: incelemeci
    rapt: iliştirme
    rasat: gözlem
    rasathane: gözlemevi
    rasyonalist: usçu
    rasyonel: usa dayanan, ussal
    ray: kayga
    rayiç: geçerdeğer
    razı olmak: uygun bulmak
    reaksiyon: tepki, tepkime
    realist: gerçekçi
    realite: gerçeklik
    realizm: gerçekçilik
    redaksiyon: yazımlama, yazıdüzen, yayımdüzen
    reddi hâkim: yargıcın duruşmadan çekilmesini istemek
    reddiye: savunum
    redüksiyon: indirgeme
    reel: gerçek
    reenkarnasyon: tin göçü
    reeskont: ikinci kırdırma
    refah: gönenç, bolluk, dirlik
    refakat: eşlik etme, yoldaşlık
    referandum: halkoylaması, tümdanış
    referans: başvuru, kaynak; yararlılık belgesi
    refleks: tepke
    reflektör: yansıtıcı
    reform: dönüşüm, düzeltme
    refüj: orta kaldırım
    refüze: geri çevirme
    regülatör: düzenleyici, düzenleç
    rehabilitasyon: iyileştirme
    rehavet: gevşeklik, tembellik
    rehber: yol gösterici, yol gösteren
    rehin: tutu
    rejim: yönetim
    rejisör: yönetmen
    rekabet: yarışma, çekişme
    rakip: karşı olan; yarışan
    reklam: tanıtı, özendirim
    rekolte: yıllık ürün
    rekor: en üstün aşama, üsterişim
    rekortmen: erişmen
    rencide olma: incinme
    rençper: tarımcı
    rengârenk: alacalı
    repertuvar / repertuar: sunumluk
    reprezant: tanıtımcı
    reprodüksiyon: özdeş baskı, eşiz baskı
    resen: kendi başına, kendiliğinden, doğrudan doğruya
    resepsiyon: başvuru yeri; törençağrı
    resesif: çekinik
    resim: boyam, bezek
    resmen: bile bile; devlet adına
    resmi geçit: geçit töreni
    restoran: aşevi
    restorasyon: onarım
    reşit: ergin
    ret: geri çevirme; yadsıma, olmazlama
    reva: uygun, yakışır
    revaç: herkesçe aranılma, geçerlik
    revanş: karşılık oyun
    revir: bakım odası
    revize: yenileme, düzeltme
    rey: oy, görüş
    reyting: izlenme oranı
    rezervasyon: yer ayırtımı
    rezervuar: biriktirici
    rezidans: konut
    rezistans: direnç
    rezonans: eşsalınım; seselim, tınlaşım
    ribaunt: dönen top
    rica: dileme
    risk / riziko: zarara uğrama tehlikesi, dokuncak
    ritim: dizem
    ritmik: düzenli, dizemli
    ritüel: ayinsel, törensel
    rivayet: duyultu, söylenti
    riyakâr: ikiyüzlü
    rodaj: alıştırma
    roman: uzun öykü
    romantik: duygusal, düşsel
    rotasyon: döngü, düzenli değişim, dönüşümlü görev
    rotatif: döner-basar
    rölanti: yavaşlatılmış
    rölyef: kabartma
    römork: takıt
    römorkör: takıtçeker
    röportaj: konuşum, görüşüm
    rötar: gecikme
    rötuş: düzeltme
    rövanş: ikinci karşılaşma, karşılık oyun
    ruh: tin, öz
    ruhsal: tinsel, içsel
    rumuz: simge
    rut: dizin
    rutin: alışılagelmiş, sıradan, yapılagelen
    rücu: geri dönme
    rüşt: ergenlik
    rüya: düş
    rüzgâr: eser, yel
    S
    saadet: mut, mutluluk
    sabık: eski, önceki, geçen
    sabıka: geçmiş suç
    sabır: dayanma gücü, dayanç
    sabit: değişmez, durağan
    sabote / sabotaj: kundaklama, baltalama
    sade: katışıksız, yalın, düz
    sadece: yalnız, yalnızca
    sadet: erek, asıl konu
    saf: sıra, dizi; katışıksız
    safha: evre
    sahip: iye, ıs
    sahte: düzmece
    sakil: çirkin
    sakin: susuk, duruk, dingin
    salahiyet: yetki
    samimi: içten, gönülden
    sanayi: yapın, işleyim
    sanki: sözümona
    sansasyon: ilgi yaratma, çarpıcılık
    sansür: sıkıdenetim
    sarih: açık, apaçık
    sathi: yüzeysel, üstünkörü
    satıh: yüzey
    satır: dizek
    sauna: buhar banyosu
    sav: tez
    saye: gölge, koruma
    sayesinde: yüzünden, katkılarıyla
    seans: oturum
    sebat: direnim, direnme
    sebep: neden
    seciye: ıra, özyapı
    seda: ses, yankı
    sedimantasyon: tortu çökmesi
    sefalet: yoksulluk
    sefaret: elçilik
    sefer: yolculuk; savaş
    sefir: elçi
    sehven: yanlışlıkla, yanılarak
    sekte: durma, durgu, aksama
    sektör: kesim, bölüm
    selamlama: esenleme
    selef: öncül, öncel
    self-servis: kendinal
    sema: gökyüzü
    semavi: göksel
    sembol: simge
    sembolik: simgesel
    semere: verim, yarar, kâr, sonuç
    semih: eli açık
    seminer: topluçalışım
    sempatik: sevimli, kanı sıcak
    sempatizan: duygudaş
    sempozyum: bilgi şöleni, bilimtay
    semptom: bulgu
    sendika: emekçi birliği
    sendrom: belirti, belirgi
    sene: yıl
    seneyi devriye: yıldönümü
    senet: belge, belgit
    senkron: eşsüre, eşsürem
    senkronik: eşsürelik
    senkronizasyon: eşleme
    sensör: duyar
    sentetik: bireşimli, yapay
    sentez: bileşim
    ser: baş, başkan
    serap: ılgım, yalgın
    serbest: bağımsız, özgür, engelsiz
    serdar: başkomutan
    seremoni: tören
    sergüzeşt: serüven
    serhat: sınırboyu
    seri: hızlı, ivedi
    serî: sıra, sıralı
    serigraf: ipek baskıcı
    serkeş: dikbaşlı
    sermaye: anaakça
    sersem: sangı
    serseri: başıboş, kopuk
    sertifika: bitirme belgesi
    server: başkan
    servet: varlık
    serzeniş: başa kakma
    set: tümsek, engel, büget
    seviye: düzey
    sevk etme: gönderme, yollama
    seyahat: gezi, yolculuk
    seyir: bakış, izleme; gezinme
    seyran: gezme, gezinme
    seyrüsefer: gidiş geliş
    seyyah: gezgin
    seyyal: akışkan, akıcı
    seyyanen: eşit olarak, eşitçe
    seyyar: gezici
    sezon: sürem, dönemce
    sıfat: önad, nitelik, niteç, nitem
    sıhhat: sağlık, esenlik; doğruluk
    sıklet: ağırlık, yük, sıkıntı
    sıla: kavuşma
    sınai: işleyimsel
    sınıf: bölüm, bölüt, kat, katman; öğretilik
    sır: giz, gizem
    sırdaş: gizdeş
    sırf: salt; yalnız, ancak
    sicil: kayıt kütüğü
    sigorta: korunç, koruncalık, güvenmelik
    sihir: büyü
    silsile: soysop
    siluet: karaltı
    simetri: bakışım
    simetrik: bakışık, bakışımlı
    simsar: aracı
    simülasyon: benzetim
    simülatör: benzetimlik, öykünmelik
    simültane: ânında çeviri
    sinerji: ortakenerji, görevdeşlik
    sipariş: ısmarlama
    siper: korunak
    sirayet: bulaşma, yayılma, geçme
    sirkülasyon: dolanım, dolaşım
    sirküler: genelge, duyurum
    sismik: depremsel
    sismograf: depremölçer
    sismoloji: deprembilim
    sistem: dizge, yöntem, yoldam
    sistematik: dizgeli
    site: özerkkent
    sitem: iğneleme
    sitilize: biçimleme
    sivil: yurttaşlara ilişkin
    siyaset: ülke yönetimi
    skala: gösterge çizelgesi
    skandal: utanca
    skeç: oyunca
    skenır: tarayıcı
    ski: kayak
    skor: sonuç, durum
    skorbord: sayı tahtası
    slayt: yansı
    slogan: savsöz, özlüsöz
    smaç: küt inme
    snekbar: atıştırma yeri
    softver: yazılım
    sohbet: konuşu, söyleşi
    sokak: yerleşim aralığı
    solaryum: güneş odası
    solüsyon: çözelti
    sonbahar: sonyaz, güz
    sonda: burgu
    sondaj: burgu vurma
    sosyal: toplumsal
    sosyalist: toplumcu
    sosyalizasyon: toplumsallaştırma
    sosyete: yüksek tabaka
    sosyoloji: toplumbilim
    sömestr: yarıyıl
    sörvır: bakım birimi
    spekülasyon: vurgunculuk; kurgu
    spekülatif: tartışılır
    spekülatör: vurguncu, çıkarcı
    spesifik: özellikli, özgül
    spesiyal: kendine özgü, özel
    spiker: konuşman
    spiral: sarmal
    sponsor: akçalayan, katkıcı, parasal destekçi
    spontane: kendiliğinden oluşan
    spot: ışıntı; önödemeli
    sprey: püskürtücü
    stabil: yerleşik, oturmuş
    staj: yetişim
    stajyer: yetişmen
    stand: bölme
    standardize: ölçünleme
    standart: tekörnek, tekbiçim; ölçünlü
    stant: sergilik
    star: yıldız
    start: çıkış, başlangıç
    start almak: başlamak
    stat: yarışma alanı
    statik: duruk
    statü: tüzük, kural, konum
    statüko: sürerdurum
    stendbay: destek; yedek
    stenografi: imyazı
    step: adım; bozkır
    stepne: yedek teker
    steril: arınık
    stikı / stikır: yapışkı
    stil: biçim, yoldam
    stilist: biçimci, giyimçizer
    stok: yığım
    stop: dur
    stopaj: önkesinti
    stoper: durdurucu
    strateji: yolgüdüm, yordam
    stres: gerginlik, gerilim
    sual: soru
    suare: gece gösterisi
    sufle: fısıldama
    suiistimal: kötüye kullanım
    suikast: öldürme girişimi
    sukut: düşme
    sukutuhayal: düş kırıklığı
    sulh: barış, uzlaşma
    sulta: yetke
    suni: yapay, yapmacık
    supap: kapakçık, kapaç
    supervayzır: denetleyici
    suret: dış görünüm; eşiz
    sutyen: göğüsbağı
    sübjektif: öznel; kişisel; taraflı
    sübvansiyon: destekakça
    sükûn: dinginlik
    sükût: susma, susku
    sülale: soysop
    sürpriz: şaşırtı
    sürrealist: gerçeküstücü
    süspansiyon: yaylanma
    süvari: binici, atlı
    Ş
    şaheser: üstün yapıt, başyapıt
    şahıs: kişi
    şahika: doruk
    şahit: tanık
    şahsen: kendi
    şahsi: kişisel; özlük
    şahsiyet: kişilik, özyapı
    şaibe: kuşku; kir, leke
    şair: ozan
    şaki: yolkesen
    şakul: çekül
    şalter: çevirgeç
    şamandıra: yüzentop
    şamil: kapsayan
    şan: ün
    şans: uğur
    şantaj: karabaskı, gözkorkutum
    şantiye: işlik
    şarampol: yan çukur
    şarj: doldurma, yükleme
    şarjör: yükleyici
    şark: doğu
    şart: koşul, gerekli
    şartlı tahliye: koşullu salıverilme
    şartname: koşulbelge
    şasi: çatkı
    şaşaa: gösteriş, görkem, parıltı
    şaşırtma: yanıltı
    şavk: ışık
    şayan: değer, yakışır, yaraşır
    şayet: eğer, ola ki, olur ki
    şayia: söylenti, duyuk
    şebnem: çiy
    şecere: soysop, soyağacı
    şeffaf: saydam
    şefkat: sevecenlik
    şehir: kent, il
    şehvet: kösnü
    şekil: biçim
    şeklen: biçimce
    şema: çizem, çizenek
    semere: sonuç alma
    şemsiye: güneşlik
    şer: kötülük
    şerait: koşullar
    şeref: onur, özsevi
    şerh: yorumlama, açımlama
    şevk: istek, sevinç
    şey: nesne
    şık: bölüm, seçenek; yerinde, uygun
    şiar: yol, iz, belgi
    şifa bulma: onma
    şifahi: sözlü
    şifre: gizyazı
    şikâyet: yakınma, sızlanma
    şike: danışıklı döğüş
    şilep: yük gemisi
    şilt: ödülce
    şimal: kuzey
    şimendifer: demiryolu
    şirket: ortaklık
    şive: ağız, söyleyiş
    şizofren: erken bunama
    şofben: ısıtmaç
    şoför: sürücü
    şok: çarpma; sarsıntı
    şoke olmak: sarsılmak, şaşırmak
    şov: gösteri
    şovrum: sergievi
    şöhret: ün
    şua: ışın
    şu halde: öyleyse
    şube: bölüntü, dal
    şura: danışma kurulu
    şuur: bilinç, us
    şuuraltı: bilinçaltı
    şükran: iyilik bilme
    şüphe: sezik, kuşku
    T
    tevkif: alıkoyma
    tevzi: dağıtılma, dağıtım
    teyakkuz: uyanıklık
    taahhüt: üstlenme; antlaşma
    taahhütlü: bağıtlı
    taammüden: tasarlayıp
    taarruz: saldırı
    taassup: bağnazlık
    taba rengi: tütünsü
    tabaka: kat, katman
    tabedilmiş: basılmış
    tabela: tanıtaç
    tabi olmak: boyun eğmek, bağlanmak, uymak
    tabiat: doğa
    tabiatıyla: doğal olarak
    tabii: doğal, olağan
    tabip: sağın
    tabir: deyim, terim
    tabiri caizse: deyim yerindeyse
    tabla: sergi
    tabldot: seçmesiz yemek
    tablo: çizelge
    tabu: yasak
    tacir: alımsatımcı, tecimen
    taç atışı: yan atış
    tadilat: değişiklik
    tafsilat: ayrıntı; açıklama
    tahakkuk: gerçekleşme
    tahakküm: baskıcı etkileyim
    tahammül: katlanma, yüklenme
    tahayyül: düşgörü, imgelem
    tahdit: sınırlama, kısma
    tahkik: araştırma
    tahkikat: soruşturma
    tahkim: pekiştirme, sağlamlaştırma
    tahkir: küçük görme
    tahlil: çözümleme, inceleme
    tahliye: boşaltma; salıverme
    tahmin: öngörü
    tahrif: bozma, değiştirme
    tahrik: kışkırtı; devindirme
    tahrip: yıkıp bozma
    tahrir: yazma; yazı
    tahsil: öğrenim; elde etme, toplama
    tahsis: özgüleme
    tahsisat: ödenek
    takdim: sunu
    takdir: beğenme, değerleme; yazgı; öyle sanma
    takdiri ilahi: yazgı
    takdis: kutsallaştırma, kutsama
    takibat: kovuşturma
    takip: izleme
    takiye: yalansama
    taklit: öykünme, özenti
    taksit: bölüt
    taktik: yönlem
    taktir: damıtma
    takvim: günbilgisi
    takviye: berkitme, pekiştirme
    talep: istem
    tali: ikincil
    talim: alıştırı, öğretilme, öğretme
    talimat: buyruk
    talip: istekli, isteyen
    talk-show: ayaküstü söyleşi
    taltif: ödüllendirme
    tamah: açgözlülük
    tamim: genelge
    tamir: onarım
    tandans: eğilim, yönseme
    tansiyon: kan basıncı; gerilim
    tanzim: düzenleme
    taraftar: yandaş
    tarif: tanım
    tarz: yoldam, biçim
    tasarruf: tutum, artırım; kullanım
    tasarrufu teşvik: tutumu özendirme
    tasavvur: tasarlama, tasarım; düşkurma
    tasdik: onaylama
    tasfiye: temizleme
    tasnif: sınıflama, ayrılama, bölümleme
    tasvip: uygun bulma, onama
    tasvir: betimleme
    tatbik: uygulama
    tatil: ara verme, dinlence
    tatmin: doyum
    tatminkâr: doyurucu
    tatminsiz: doyumsuz
    taviz: ödün
    tavsiye: öğütleme, salık verme
    tayyare: uçak
    taziye: başsağlığı
    tazminat: ödence
    tazyik: basınç
    teamül: olagelen işlem, alışkı, yapılagelmiş
    teatral: tiyatro oyununa benzer
    tebaa: uyruk
    tebdil: başkalaştırma
    teberru: bağış
    tebligat: bildirim
    tecil: erteleme
    tecrit: soyutlama
    tecrübe: deneyim
    teçhiz: donanım
    tedarik: edinme, edinim
    tedavi: sağaltım
    tedavül: geçerlik, sürüm
    tedbir: önlem
    tediye: ödeme, ödenilme
    tedricen: giderek
    teessüf: acıma
    teessür: içlenme
    tefekkür: akıl yorma
    teferruat: ayrıntılar
    tefrik: ayrı tutma, ayırtsama
    tefrika: sürmece
    tefsir: yorum
    tehcir: göç ettirme
    tehdit: gözdağı
    tehir: geciktirme
    tekabül: eşiti, yerini tutma, uygu
    tekâmül: evrim, gelişme, olgunlaşma
    tekerrür: yinelenme
    teklif: önerme, öneri
    teknoloji: uygulayımbilim
    tekrar: gene, yine; yineleme
    teksir: çoğaltma
    tekzip: yalanlama
    telaffuz: sesletim, söyleyiş
    telafi: yerini doldurma, giderme
    telakki: kabullenme
    telef: yok olma, yok etme, yitme
    telefon: sesiletir
    telepati: uzaduyum
    telif: toplayıp yazma; uzlaştırma
    telkin: aşılama
    tema: anaduygu, izlem, izlek
    temas: ilişme, değinim
    temayül: eğilim
    tembel: üşengeç
    tembellik etmek: yüksünmek
    tembih: uyarı
    temenni: dilek
    temettü: kâr etme
    teminat: güvence, inanca
    temsil: gösterim; örnek; benzetme, andırış
    temyiz: iyiyi kötüden ayırt etme
    tenakuz: karşıtlık, çelişme, çelişki
    teneffüs: solunum; soluklanma
    tenezzül etme: aşağılaşma
    tenkit: eleştiri
    tenzih: ayrı tutma, ayrılama
    tenzilat: indirim
    teorem: önerme
    teori: kuram
    tercih: üstün tutma, yeğleme
    tercüman: dilmaç
    tereddüt: ikircik, duraksama
    tereke: bırakıt
    terfi: yükseltilme
    termometre: sıcaklıkölçer
    termostat: ısıdenetir
    terör: yıldırı
    terörist: yılgıcı
    tertip: düzen
    tesadüf: rastlantı
    tescil: kayıt altına alma
    teselli: avundurma, avuntu
    tesettür: gizlenme, kapanma
    tesir: etkime, etki
    tesisat: donanım, döşem
    teskin: yatıştırma
    tespit: saptama
    test: deneme, sınama
    teşbih: benzeti, benzetilme
    teşebbüs: girişim
    teşekkül: oluşum
    teşerrüf: onurlanma
    teşhir: gösterme, sergileme
    teşhis: tanı
    teşkilat: örgüt
    teşrif: gelme, onurlandırma
    teşrifat: konukçuluk
    teşriki mesai: işbirliği
    teşvik: özendirme, isteklendirme
    tevatür: söylenti
    tevazu: alçakgönüllülük
    teveccüh: ilgi gösterme, sevgi
    tevekkül: yazgıya boyun eğme
    tevessül: neden olma; başvurma
    teyit: doğrulama, gerçekleme
    teyp: sesalıcı
    tez: savunca, savunu, sav
    tezahür etme: belirme, görünme
    tezat: karşıtlık, çelişme
    ticaret: tecim, alım satım
    timsal: örnek, simge
    tiraj: baskı sayısı
    tirat: uzun konuşma
    tirbuşon: tıpaçeker
    tiryaki: düşkün
    tolerans: hoşgörü, özür payı
    tolk-şov: çene çalma
    tonmayster: ses yönetmeni
    topografya: yerbetim
    töhmet: suçlama
    tövbe: pişmanlık
    trajedi: ağlatı
    trajik: ağlatısal, çok acıklı
    transfer: taşıma, aktarım
    transplantasyon: aktarım
    travma: vuruk, sarsıntı, örselenme
    treking: doğa yürüyüşü
    trent: eğilim, yönseme
    tribün: izlenek, sekilik
    trotuar: kaldırım
    troyka: üçlü
    tsunami: süpürtü, deprem dalgası
    tuhaf: alışılmamış, gülünç
    tur: dönü, dolaşı
    turist: gezmen, gezgin
    turistik: gezimsel
    turne: dolaşı
    tuş: dokunaç
    tüccar: tecimen
    tüfe: tüketici eder göstergesi
    tümör: ur
    tünel: örtükgeçit
    türbülans: burgaç
    U
    ufuk: çevren, gözerimi
    ufki: yatay
    uhde: sorumluluk
    ukala: bilgiç, bilecen
    ukde: iç kaygısı
    ulema: din bilgini
    ultra: aşırı
    ultrason: yansılanım
    ultrasonografi: yansılanım aygıtı
    ultraviyole: morötesi
    ulvi: yüce
    umum: kamu; genel
    unsur: öğe
    unvan: ad, san
    usare: özsu
    usul: yöntem, yol, düzen
    uzuv: örgen; üye
    Ü
    ültimatom: son uyarı
    ümmet: inandaş topluluğu
    üniforma: birörnek giysi
    ünite: birim, bölüm
    üniter: birleşmiş, bütünbirim
    üniversite: bilimler yurdu
    üslup: biçem, söyleyiş, özanlatı
    ütopik: düşsel
    ütopya: düş, olmazdüş
    V
    vaat: söz verme
    vade: süre
    vadi: koyak
    vahim: korkunç, korkulu
    vahşet: ürküntü, ürkünç
    vahşi: yabanıl
    vaka: olay, olgu
    vakar: onur, ağırbaşlılık
    vâkıf: bilen, anlayan
    vakıf: bağış, bırakma; bağlama
    vaki: olagelen
    vakit: süre, süreç
    vakur: başıdik
    vali: ilbay
    valiz: yol çantası
    valör: geçerlilik
    varis: toplardamar genişlemesi
    vâris: kalıtçı
    variyet: varlık
    varoş: dışyöre
    varyant: değişke; yanbiçim
    varyasyon: değişirlik, çeşitleme
    vasat: orta; ortam
    vasati: ortalama
    vasıf: nitelik, öznitelik, ayırt
    vasıl: erişen, ulaşan; ulama, bağlantı
    vasıta: araç; aracı
    vasıtalı: dolaylı
    vasıtasıyla: eliyle
    vasi: korunman, yerine yetkili
    vasiyetname: kalıtyazı
    vatan: yurt, ülke
    vaveyla: çığlık
    vazife: görev
    vaziyet: duruş, konum
    veb: ağ
    vebal: sorumluluk
    vecibe: koşul, ödev, borç
    veciz: öz, derli toplu
    vecize: özdeyiş, özlü söz
    veda: ayrılık
    vefa: sözünde durma; anılara saygı
    vehim: kuruntu
    vekâlet: yetkili kılma
    vekâletname: yetkilendirme belgesi
    velev: olsa bile, olsa da
    velhasıl: kısaca, sözün özü
    veraset: kalıtçılık, kalıtta hak sahibi olmak
    versiyon: eşiz, eşyazı; uyarlama, sürüm
    vesayet: kısıtlı kişi yöneticiliği, korunmanlık
    vesika: belge
    vesile: nedence
    vesvese: kuşku, işkil, kuruntu
    veto etmek: olmazlamak
    veya: ya da
    vibratör: sarsaç
    video: görüntü alıcı
    vicdan: duyunç, yürekbuyruğu
    vilayet: il
    viraj: dönemeç, sapak, büküm
    virman: aktarım
    vitrin: sergilik
    viyadük: köprü yol, aşıt
    vize: görüldü
    vizüel: görsel
    vizyon: uzak görüşlülük, uzgörü; gösterim
    volüm: ses oylumu
    vukuat: olaylar, olup bitenler
    vuku bulmak: olmak
    Y
    yad: yabancı
    yâd: hatırlama, anma
    yadigâr: anmalık
    yahut: ya da
    yani: şu demek, diyesim, sizin anlayacağınız
    yar: uçurum
    yâr: sevgili
    yediemin: güvenilir kişi
    yegâne: biricik, tek
    yeis: üzüntü
    yeknesak: tekdüze
    yekten: birdenbire
    yekûn: tutar, toplam
    yemin: ant içme
    yevmiye: gündelik
    Z
    zaaf: güçsüzlük
    zabıt: tutanak
    zafer: utku
    zafiyet: güçsüzlük
    zahiri: görünen
    zalim: kıyıcı, acımasız
    zam: artırım
    zaman: sürev, sürey, süre
    zamir: adıl
    zan: sanı, kuşku
    zarafet: incelik
    zarar: dokunca
    zarf: belirteç
    zaruri: kaçınılmaz, zorunlu
    zayi: yitik
    zehir: ağı
    zekâ: kavrama yetisi, anlak
    zelzele: yer sarsıntısı
    zemin: ortam; temel
    zengin: varsıl
    zeval: aşağılama; sona erme
    zevk: beğenç, beğeni
    zıt: karşıt, aykırı
    zihin: bellek
    zihniyet: düşünce yolu, anlayış
    zilyet: iye, elmen
    zimmet: borç
    zira: çünkü
    zirve: doruk, tepe
    ziyafet: şölen
    ziyade: çok, bol
    ziyaret: görmeye gitme
    ziynet: süs, bezek
    zorlu: çekişmeli
    zorunlu: gerekli
    zuhur: ansızın oluverme; görünme
    zulüm: kıygı
    zül: alçalma
    zümre: topluluk; katman
    zürriyet: döl, soy


    Lütfen türkçemizi koruyalım!
    Türkçe koruyucuları konusunu açan arkadaşa teşekkür ediyorum :)
    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >







  • Şimdi benim anlamadığım ,Türkçedeki yad sözcükleri atıp yerin Türkçeleri mi koyuyoruz?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Avatarım Ağır Çekim -- 4 Eylül 2013; 19:28:12 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: hp2010

    Şimdi benim anlamadığım ,Türkçedeki yad sözcükleri atıp yerin Türkçeleri mi koyuyoruz?

    Türkçeye sonradan bir çok yabancı dil karıştı. Örneğin türkçe ilk çıktığında şu anki kelimelerin çoğu yoktu o zaman, ilk çıktığında öz türkçeydi sonradan değişmeye başladı ve böyle bir hal almaya başladı.
  • İyice sözluge benzedi buralar

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Albert Camus

    Siz Türkçe'yi korumuyorsunuz, aksine ona zarar veriyorsunuz. Sizin yaptığınız kelime kafatasçılığından başka bir şey değildir. Ahlak kelimesi asla aktöre şeklinde kullanılmamalıdır.

    sırf öz türkçe konuş demiyoruz. sadece araya karışan sırf ingilizce'den gelen kelimeleri kullanmamaya özen göstermeye çalışalım demek istediğim örneğin forumda çoğu kullanıcı nick diyorlar. bunun gibi kelimelerden kaçınalım mesajı vermek istedik
  • Bırakın dostlar bu işleri. Avrupa dillerinden Latince ve Grekçeyi çıkarırsanız cümle bile kurulmaz. Arapça ve Farsça Türkçeyi zenginleştirir.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Yukarıdaki sözlükte bir terslik gözüme çarptı, yad Türkçe yabancı farsça

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Albert Camusa yaptığım alıntıyı sizde okuyun kötücül bi amaç değil.
  • Bakın burada ne buldum



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ULU HAKANDAN istimdat -- 14 Ocak 2017; 17:18:11 >
  • Tekrar hort olacak şimdik. full- tam, part - yarım, time - sürev, check etmek - denetlemek, denetimlemek, selfie - özçekim

    şimdilik aklıma gelenler bunlar. Türkçeyi koruyalım :)
  • Tamamen Öz Türkçe diye bir dil konuşulamaz. Dilin kurallarına uygun olarak yeni kelimeler eklenebilir. Ayrıca bilgi üretmeyen bir millet kelime de üretemez.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • güzel
  • anten (Fransızca<Latince): sırgavıl
    asansör (Fransızca): götürge
    avukat (Fransızca): aklavcı
    çikolata (İtalyanca): itimil
    diktafon (Fransızca): ünalga
    domates (Yunanca<İspanyolca): kızanak
    drone (İngilizce): çamcarı, uçarmansız
    ekonomi (Fransızca): denlik
    elektrik (Fransızca): çıngı
    elektronik (Fransızca): çıncalık
    fakülte (Fransızca<Latince): bilimyurdu
    film (İngilizce): yanka
    feminist (Fransızca): hatuncu
    feminizm (Fransızca): hatunculuk
    fotoğraf (Fransızca<Yunanca): kılık, yaçın
    frekans (Fransızca<Latince): tezlik
    fren (Fransızca<Latince): eğleç
    gazete (İtalyanca): günce, yenün
    gram (Fransızca): ağram
    grup (Fransızca): türküm
    helikopter (Fransızca): buralak, dikuçar
    hoparlör (Fransızca): sesucaltan
    kamera (Fransızca<İngilizce<Latince): sınalga
    kamp (Fransızca): düşerge
    kanal (Fransızca): arna
    kilo (Fransızca): geli
    kilometre (Fransızca): çağrım
    klasör (Fransızca): kavlık
    kukla (Rumca): kavırçak
    kurs (Fransızca): koyak
    makine (İtalyanca<Latince<Yunanca): kılga
    nostalji (Fransızca<Yunanca): eslem
    organ (Fransızca): kılgan
    otel (Fransızca): konakçı
    penguen (Fransızca): karabat
    piramit (Fransızca): köpyak
    plaj (Fransızca): çimerlik
    plan (Fransızca): jospar
    polis (Fransızca): sakçı
    program (Fransızca): bağdarlama
    proje (Fransızca): joba
    radyo (Fransızca): ünalgı
    selfie (İngilizce): görçek, özçekmiş
    serin (Moğolca): salkın
    sigara (İspanyolca): çilim
    sinyal (Fransızca): çınav
    sistem (Fransızca): dizim, jüye
    şoför (Fransızca): haydavcı, sürücü, yöndemci
    tablo (Fransızca): keste
    taksi (Fransızca): tutgit
    telefon (Fransızca): alısün, çınka
    televizyon (Fransızca): alıssın, sınalgı
    üniversite (Fransızca): birdem
    vantilatör (Fransızca): yelletke
    video (İngilizce): sın
    video player (İngilizce): sınkoygu

    Arapça-Farsça sözlere karşılıklar:
    aile (Arapça): kodak, odbaşı
    ayna (Farsça): güzgü
    an (Arapça): tap
    bahar (Farsça): köklem
    ciddi (Arapça): salmaklı
    ders (Arapça): çimke
    hafta (Farsça): yedil
    hâl, vaziyet (Arapça): durum, yağday
    hatıra (Arapça): estelik
    hava (Arapça): tenek
    hayvan (Arapça): döngül
    inkâr (Arapça): danma
    kör (Farsça): sokur
    köşe (Farsça): bucak, tin
    lehçe (Arapça): ağgan
    makas (Arapça): kaycı
    mercimek (Farsça): yasmık
    merkez (Arapça): ortalık
    mühendis (Arapça): kıvcı
    nane (Arapça): yarpuz
    nokta (Arapça): çekit
    rağmen (Arapça): bakmayarak, karamazdan
    saat (Arapça): sögen
    şarkı (Arapça): aydım
    takvim (Arapça): dallık, gündizme
    taraf (Arapça): taman
    tekrar (Arapça): kaytadan
    ücret (Arapça): vergin
    ve (Arapça): ma
    zor (Farsça): çetin, kıyın




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.