Şimdi Ara

Osmanlıca tam olarak böyle bir şey mi?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
8
Cevap
0
Favori
890
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Osmanlıca zaten Türkçe sadece şuan ki alfabeden farklı bir alfabe ile yazılıyor,bunu biliyoruz.Birde elit kesim diyebileceğimiz kitlenin konuştuğu içinde Farsça kelimelerin ağırlıkta olduğu bir lisan var
     Osmanlıca tam olarak böyle bir şey mi?

    O lisan'ı burdaki skeç gibi mi?Skeçte Türkçe'nin içine yabancı kelimeler katılarak konuşuluyor.
    Örneğin:"Geçen ayın datalarını base ettiğimiz zaman","üretim departmanını push etmezsek","motivationumuzu down eder"




    Tam bilmediğimden bu skeçi örnek göstertim...







  • Yapay Zekanın Yanıtı

    Osmanlıca Tam Olarak Böyle Bir Şey Mi?

    Osmanlıca, 13. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Osmanlı Devleti'nin resmi dili olarak kullanılan bir dildir. Peki, Osmanlıca tam olarak nasıl bir dildi?

    Osmanlıca, Arap alfabesiyle yazılan, Farsça ve Arapça kelime hazinesinin yoğun olarak kullanıldığı bir dildi. Arapça ve Farsça, İslam'ın yayılmasıyla birlikte Anadolu'ya getirilmiş ve Osmanlıca'nın oluşumunda büyük rol oynamıştır.

    Osmanlıca, Arapça ve Farsça kelimelerin yanı sıra Türkçe kelimeler de içeriyordu. Ancak, Osmanlıca'daki Türkçe kelimeler sıklıkla Arapça ve Farsça eklerle kullanılırdı. Bu durum, Osmanlıca'nın kendine özgü bir dil yapısı oluşturmasına neden olmuştur.

    Osmanlıca, uzun yüzyıllar boyunca Osmanlı Devleti'nin farklı bölgelerinde konuşulmuş ve kullanılmıştır. Bu nedenle, Osmanlıca'nın farklı lehçeleri ve şiveleri oluşmuştur. En yaygın Osmanlıca lehçesi, İstanbul lehçesidir.

    Günümüzde Osmanlıca, resmi bir dil olarak kullanılmasa da hala edebiyat, tarih ve kültür alanlarında araştırma ve inceleme konusu olmaktadır. Osmanlıca öğrenmek, Osmanlı dönemi tarihini ve kültürünü daha iyi anlamak için önemli bir araçtır.

    Yapay Zekanın Yanıtını Genişlet
  • Mesela günümüzde İngilizce, Fransızca v.s kelimeri de içeren dil kullanıyoruz. Asırlar önce de Türkçe'ye Arapça ve Farsça kelimeler katılmış ve bu dil büyük çoğunluğu Kuran alfabesinden olan harfler ile yazılmış. Bu yazım biçimine Osmanlı deniyor. O zamanda Arap ve Fars'tan gelen kelimeler bazı dil özellikleri korunarak yazılıyor. Günümüzde "train" den gelen kelimenin tiren olarak değilde tren şeklinde yazılması buna örnek gösterilebilir herhalde.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Osmanlıca böyle bir şey değil. Resmi belgelerde, böyle yazıtlarda, mezar taşlarında, şiirlerde, romanlarda ağır bir dil kullanılır. Bir de bazı belgelerde siyakat kullanılır. Şifreli yazı. Onu da herkes anlayamaz.

    Ama gazetelerde, dergilerde, seyahatnamelerde, halk şiirlerinde herkesin anlayacağı bir dil vardır. Günümüzden bir kaç ufak farkı var sadece. Mesela etti yerine itti gibi. Bir de bazı Arapça, Farsça tamlamalar oluyor. Ordu-yı Hümayun (Farsça), Emirü'l-Ümera (Arapça) gibi.


    Aslınca Osmanlıca diye de bir dil yok. Oğuzca'nın Fars alfabesi ile yazılmasına Osmanlıca deniyor. Osmanlıca'nın günümüzde konuştuğumuz dilden hiçbir farkı yok. Sadece farklı bir alfabe ile yazılıyor o kadar. Yukarıda okunması zor ve ustalık isteyen saydığım şeyler hariç, Fars alfabesi ve vokalleri öğrenen herkes okuduğunu anlamakta zorluk çekmez.

    Mesela Aşıkpaşazade Tarihi'ni orijinal dilinde okursunuz. Okuduğunuzu çok rahat bir şekilde anlarsınız. Biraz sözlük yardımıyla Evliya Çelebi Seyahatnamesini okursunuz. Yine biraz sözlük yardımıyla 19-20. yüzyıl gazete ve dergilerinin tamamını rahat bir şekilde okursunuz. Öyle abartılacak bir durum yok yani ortada.




  • quote:

    Hazret-i izzet cellet kudretuhu ve allet kelimetuhunun (Allah'ın) inâyeti ve mühr-i sipihr-i nübüvvet ahter-i burc-i fütüvvet-pişvâ-yı zümre-i enbiyâ muktedâ-yı fırka-i asfiyâ Muhammed Mustafâ'nın sallallahu aleyhi vesellem mu‘cizât-ı kesîretü'l-berekâtı ve dört yârinin -ki, Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali'dir- rıdvânullahi aleyhim ecma‘în onların ervâh-ı mukaddesesi mürâfakati ile,

    (Mektubun bu satırlarından sonra Sultan Süleyman Han'ın o muhteşem tuğrası vardır ve tuğrada bilindiği üzere Süleyman Şah bin Selim Şan Han el-muzaffer dâimâ yazılıdır)

    Bu dua ve selam satırlarından sonra mektup şöyle devam etmektedir:

    "Ben ki Sultanü's-salâtin ve bürhânü'l-havâkîn tâc-bahş-ı hüsrevân-ı rû-yı zemîn zıllullahi fi'l-arazîn

    Akdeniz'in ve

    Karadeniz'in ve

    Rumeli'nin ve

    Anadolu'nun ve

    Karaman'ın ve

    Rum'un ve

    Vilâyet-i Zülkadriyye'nin ve

    Diyarbekir'in ve

    Kürdistan'ın ve

    Azerbaycan'ın ve

    Acem'in ve

    Şam'ın ve

    Haleb'in ve

    Mısır'ın ve

    Mekkenin ve Medine'nin ve

    Kudüs'ün ve külliyyen

    Diyâr-ı Arab'ın ve

    Yemen'in ve

    dahi nice memleketlerin ki, âbâ-yı kirâm ve ecrâd-ı izâmım enârallahu berâhinehüm kuvvet-i kahireleriyle feth ettikleri ve cenâb-ı celâdet-me’âbım dahi tîğ-ı ateş-bâr ve şimşîr-i zafer-nigârım ile feth eylediğim nice diyârın sultanı ve padişahı Sultan Bayezid Han oğlu Sultan Selim Han oğlu Sultan Süleyman Han'ım,

    Sen ki, Françe vilayetinin Kralı Françesko'sun...

    Dergâh-ı selâtîn-penâhıma yarar adamın Frankiyan ile mektup gönderip ve bazı ağız haberi dahi ısmarlayıp memleketlere düşman müstevli olup el-an hapisde idüğünüz i‘lâm edip halâsınız husûsunda bu cânibden inâyet meded ve inâyet eylemişsiz.

    Her ne ki, demiş iseniz benim pâye-i serîr-i âlem-masîrime arz olunup alâ-sebîli't-tafsîl ilm-i şerîfim muhît olup tamam ma‘lûm oldu.

    İmdi padişahlara sınmak ve haps olunmak acep değildir. Gönlünüzü hoş tutup âzürde-hâtır olmayasız.

    Eyle olsa bizim âbâ-i kirâm ve ecdâd-ı izâmımız nevverallahu merkadehüm dâimâ def‘-i düşmân ve feth-i memâlik için seferden hâli olmayıp biz dahi onların tarikine sâlik olup her zamanda memleketler ve sa‘b ve hasîn kal‘alar feth eyleyip gece ve gündüz atımız eyerlenmiş ve kılıcımız kuşanılmış ve Hak sübhânehu ve te‘âlâ hayırlar müyesser eyleyip meşiyyet ve irâdeti neye müte‘allik olmuş ise vücûda gele.

    Bâkî ahvâl ve ahbâr ise mezkûr adamınızdan istintak olunup ma‘lumunuz ola.

    Şöyle bilesiz...

    Tahrîren fî evâil-i Âhiri'r-Rebî‘ayn li-sene isneyn ve selâsîn ve ti‘a-mi’e.

    1 Rebiülahir 932 (15 Ocak 1526)

    Be-makam-ı Dârü's-Saltanati'l-Aliyyeti'l-Kostantıniyye el-Mahmiyyeti'l-Mahrûse

    FR 2982 (Ancien Fonds Bethune, Paris National Biblioteque, 8507)


    yukarida kanunin fransaya gonderdigi unlu mektubu koydum. ona gore karar verebilirsin.




  • O zamanda bazılarının kullandığı dil, verdiğin örneğe benziyor; söz dizimi Türkçeye uygun, fiiller Türkçe ama yabancı kelime ve tamlamalar almış başını gitmiş. Bu durumu da genellememek lazım, sade dille yazılmış eserler ve dili o döneme göre sade kullanan kişiler de vardı.
  • ürüng ayıg toyon kullanıcısına yanıt
    Farsça ve Arapça bu iki kültür çok kuvettli kültürlerdir ve heryeri etkilemişlerdir zamanında(o dönem etkilenme sebebi dünya gücü ingiltere çin falan küresel ekonomi yoktu) şimdi küresel ekonomi var ve dünya dili ingilzce haliyle dünyadaki bütün dillerde ingilizce kelime vardır ama dünyadaki bütün dillerde lehçe kelime var mıdır sanmıyorum.

    Tutupda alfabesi farklı diye Osmanlıca diye farklı bir dil imajı vermek açık net ahmaklıktır hiç mantık seviyesine uymamaktadır. O zaman bizde Latince mi konuşoruz diye sorarlar çünkü adama
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Tarihçi

    Osmanlıca böyle bir şey değil. Resmi belgelerde, böyle yazıtlarda, mezar taşlarında, şiirlerde, romanlarda ağır bir dil kullanılır. Bir de bazı belgelerde siyakat kullanılır. Şifreli yazı. Onu da herkes anlayamaz.

    Ama gazetelerde, dergilerde, seyahatnamelerde, halk şiirlerinde herkesin anlayacağı bir dil vardır. Günümüzden bir kaç ufak farkı var sadece. Mesela etti yerine itti gibi. Bir de bazı Arapça, Farsça tamlamalar oluyor. Ordu-yı Hümayun (Farsça), Emirü'l-Ümera (Arapça) gibi.


    Aslınca Osmanlıca diye de bir dil yok. Oğuzca'nın Fars alfabesi ile yazılmasına Osmanlıca deniyor. Osmanlıca'nın günümüzde konuştuğumuz dilden hiçbir farkı yok. Sadece farklı bir alfabe ile yazılıyor o kadar. Yukarıda okunması zor ve ustalık isteyen saydığım şeyler hariç, Fars alfabesi ve vokalleri öğrenen herkes okuduğunu anlamakta zorluk çekmez.

    Mesela Aşıkpaşazade Tarihi'ni orijinal dilinde okursunuz. Okuduğunuzu çok rahat bir şekilde anlarsınız. Biraz sözlük yardımıyla Evliya Çelebi Seyahatnamesini okursunuz. Yine biraz sözlük yardımıyla 19-20. yüzyıl gazete ve dergilerinin tamamını rahat bir şekilde okursunuz. Öyle abartılacak bir durum yok yani ortada.

    Tarihçi gayet güzel açıklamış ve doğru sadece ek yapacağım. Divan edebiyatı ve resmi yazışmalar yani fermanlar veya devletler arası yazışmaları günlük kullanılan dil ile bir tutmayın özellikle de klasik dönem için zira dünyada her devletin resmi yazışmaları ağır emperyal bir dil ile yapılır. Örneğin İngiltere Fransa Almanya gibi ülkelere baktığınızda Latince ağırlıklı bir dil kullanılır.
    Divan edebiyatı ise günlük iş değildir halk edebiyatı gibi önemli olan sanattır ve aynı zamanda bir dili ne kadar ağır ağdalı kullanabiliyor isen devletinin kültürünün ne kadar büyük olduğunu da göstermiş olursun. Bize özgü de birşey değildir Arap şiirleri de böyledir İran'da da böyledir hatta shakespeare orjinal diliyle okunduğunda normal bir İngiliz veya Amerikalı da kolay kolay anlayamaz.
    Bu saydıklarım dışında kalan tüm yazışmalar ve konuşmalar günümüz ile birebir aynıdır ufak tefek her dilde olduğu gibi ölü kelimeler dışında. Tabi o dönemlerin ağzı şimdikinden farklıydı, getir değil getüür denirdi yahut bir adam gönderin değil bir adem gönderun denirdi hepsi bu.
    Yani eğer 50-60ların gazetelerini okuyabiliyorsanız hatta onu geçtim istiklal marşını tam olarak anlayabiliyorsanız hiçbir sıkıntı çekmeden geçtiğimiz 700-800 yılı konuşabilirsiniz, oradan geriye giderseniz biraz uyum süreci gerekir zira ses değişimi yani harf değişimleri nedeniyle iş biraz çetrefilleşiyorsa da 1-2 hafta sonra adepte olup en az 1000 15000 sene rahat rahat konuşabilirsiniz.

    Bu arada Aşıkpaşa rahatlıkla okunabilir hatta en güzeli zaten Hüseyin Nihal Atsız'ın Ötüken'den çıkan Aşıkpaşazade tarihini alıp okuyun arkadaşlar arada birkaç kelime çıkar bilmediğiniz sözlüğe bakarsınız olur biter. Yanlız Evliya Çelebi biraz zorlar dili yazıldığı dönem dolayısıyla daha ağırdır.




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Osmanlıca okumakta sıkınıtı yok aslında. Sözlük olduğu sürece arapça-farsça kelimeleri de anlayıp metni tamamen günümüz türkçesine çevirsiniz. Ama benim sıkıntım yazmakta . Çok kelime bilmek gerekli yani bilmezsen ayın yerine elif yazabilir veya yazmaman gerekirken elif yazabilirsin. Ben latin alfabesinden arap alfabesine yazı transkribe ederken en çok orda zorlanıyorum açıkçası.
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.