Şimdi Ara

OLDIES! '80 ÖNCESİ UNUTULMAZ YABANCI-TÜRK HAFİF-ANADOLU ROCK ŞARKILAR (47. sayfa)

Bu Konudaki Kullanıcılar:
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
2.416
Cevap
28
Favori
229.911
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
3 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 4546474849
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • 1977, Raffaella Carra, Tanti Auguri;



    1977, Raffaella Carra, Fiesta; Ve tipik bir RAIUNO şovu.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 10 Mayıs 2012; 19:25:10 >
  • Küçükken, 20-25 yıl önce 51 ekran televizyonumuzda bir müzikal, belki "an american in paris" ya da "denizciler geliyor" gibi müzikal çıktığında içimi bir mutluluk kaplar ve hevesle izlemeye başlardım, ama babam müzikalin bir saçmalık, gereksiz bir film olduğunu söyler bize de zaten bir iki kanalı olan yayını değiştirmek düşerdi!

    Leonard Bernstein
    "West Side Story- Maria" 1961




    Leonard Bernstein
    "West Side Story- Tonight" 1961

  • 196.., Salvatore Adamo , Mon Cinema ;






    196.., Salvatore Adamo , Viens Ma Brune ;


  • 197 , Three Dog Night , Eli's Coming ;






    196 , Flowerpot Men , Let's Go to San Fransisco ;


  • Bu parça ise baya meşhurmuş, ben lisedeki hazırlık sınıfının listening dersinde dinlemiştim ilk olarak ara ara mırıldanırım hala 7 sene geçmiş üstünden.

    Şarkıyı söylemeyen kalmamış maşallah, Elvis'te dahil olmak üzere. Fakat şarkıyı ilk söyleyen Gene Vincent.

    Gene Vincent - Be-Bop-A-Lula (1st Appearance, Town Hall Party 1958)





    Birde "blue suede shoes" var, bu iki parça da insanın içini kıpraştırır. Ben Elvis'ten dinlemenizi istedim. Ama İlk Carl Perkins seslendiriyor.

    Blue Suede Shoes - Elvis Presley - 1956



    Şarkının altında bir yorum dikkatimi çekti, genç bir arkadaşımız, müzik için "music is timeless" gibi bir yorum yapmış. Beğendim
  • benim de yakın zamanda bu olay ile ilgili çok anlamlı bir yorum gözüme ilişmişti: "music is never too old and people are never too young". son derece haklı bir argüman.
  • 196.., Cliff Richard , Summer Holiday ;



  • 1980 , Johnny Logan , Whats Another Year ;



  • 1953, Teresa Brewer, Till I Waltz Again With You;



    1954, Bill Haley And The Comets, Rock Around The Clock;

  • 1954, The Four Aces, Love Is A Very Splendored Thing;



    1957, The Ames Brothers, Melodie D'Amour (Melody of Love);

  • 1957, Jane Morgan, Fascination;



    1969, Barbra Sterissand, Hello Dolly; 1964 Broadway oyununun şarkısını söylüyor. Meraklıları Louis Armstrong ile çok hoş düetini de YT'da bulabilirler.

  • 1958, Perez Prado, Patricia;



    1962, Percy Faith Ork., Moon River; Tiffany'de Kahvaltı'nın müziği, asıl koymak istediğim Henry Mancini Ork ve Korusunun ses kaliteleri pek iyi değildi.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 16 Ağustos 2010; 11:06:45 >
  • 196.., Chicago Transit Authority(Bildiğimiz Chicago-grubun ilk adı) , I'm a Man ;


  • 196, , The Troggs , Wild Thing ;


  • Bu bilgiler Vikipedi'den:
    Gilbert Bécaud (d. 24 Ekim 1927 – ö. 18 Aralık 2001) Fransız şarkıcı, besteci ve aktör.
    «Monsieur 100.000 volts»takma adı ile anılır ki sebebi sahne performanslarının müthiş olması, Bécaud'nun yerinde duramaması, piyanosunun -ki süper çalar- üzerinde zıplamasıdır. Bunun yanında bir diğer takma adı "l'homme aux cravates à pois" yani "puanlı kravatlı adam"dır- ki her sahnesinde aynı puanlı mavi kravatı takar.

    196 . , Gilbert Becaud , Je Reviens Te Chercher ;




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi narissa -- 16 Ağustos 2010; 13:44:32 >
  • 1971 - Paul Mauriat - El Condor Pasa

  • 1965 , Francoise Hardy , La Mer ;






    Ekşi Sözlük'ten:"Sesinin yanı sıra muhteşem güzelliğe sahip olan kadın... tanrıca'nın fransızcası"

    "Hem bu kadar kadınsı, hem de cinsiyetsiz bir güzelliğe ve zerafete nasıl sahip olunabilir? sorularını cevaplayan kadın. tek bir resmini görmek bile zamanı ve mekanı değiştirir."

    "60li yillarda Bob Dylan 'dan Mick Jagger 'a hemen hemen tum anglo-sakson muzisyenlerin hayran ve asik oldugu muzisyen. İsin garibi kendisine neredeyse bir donemin tum yildizlari hayran, guzelligine methiyeler dizilmis de olsa bu guzel kadin aslinda kendisine hic guveni olmayan, yillarca aynaya bakip "ne kadar cirkin oldugunu" dusunen, kalabalikta kendisine cevrilen hayran bakislardan muthis rahatsizlik duyan bir insandir. Elbette Freud'un yolunu psikanalitik sekilde takip edersek bu kendine guven eksikligi bir anda olusmus degildir. Françoise Hardy ve kizkardesi evlilik disi bir iliskinin cocuklaridir. Kaba bir tabirle pic olmak, toplum icerisinde boyle adlandirilmak ozellikle de 2. dunya savasi sonrasi bir donemde bu cok daha agir cok daha travmatik bir olgu (hos muhtelemen tarihin her doneminde sosyal olarak kabul gormeyen bir durum ne yazik ki) . Kendisini yetistiren anneannesi tarafindan ne kadar cirkin, ne kadar zavalli oldugunu duyarak buyuyen, tum cocuklugu ve gencliginde babasini sadece birkac kez goren, baba figurunun eksikligini derinden hisseden Françoise Hardy unlu olup Jacques Dutronc 'a deliler gibi asik oldugunda da ne elektra kompleksini ne de ozguven eksikligini yenememistir. Yillarca beraber olup ayni cati altinda yasayip Thomas isimli bir oglan cocugu dunyaya getirseler de Françoise Hardy ve Jacques Dutronc cok gec evlenmislerdir (hatta hukuki bir sebeple evlenmislerdir) ve hala da evlidirler. Her ne kadar Jacques Dutronc 50li yaslarinda baska birisine asik olup Korsika'da yasasa da hicbir zaman Françoise Hardy'den ayrilmak istemedigini dil getirmistir. Neticede ikili birbirlerinin belki de en yakin arkadaslari olarak kalmislardir."

    Birisi Y.T. yorumlarında"Lucky Jacques Dutronc. Lucky bastard "demis..

    196.., Francoise Hardy , Le Temps de l'Amour ;





    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi narissa -- 17 Ağustos 2010; 13:07:43 >
  • @narissa; ferdinnand;

    Bende meraklandım, ve Ferdinnand'da ilk sayfada Nathalie'nin bir dönem Türkiyede yasaklandığını yazmıştı. Biraz araştırdım tabii, SSCB öyle yaparsa bizimkiler de onlardan altta kalmaz mutlaka birşey yapmış olmalılar diye düşündüm. İşin tuhafı yasaklandığına dair ben birşey hatırlamıyorum, Nathalie'yi hep dinledim diye hatırlıyorum! İnternette de bu yasak hakkında birşey bulamadım?
    Altta alıntı küçük bir öykü var, acaba "kızıl" kelimesi mi neden oldu yasağa? Bilen anlatırsa sevinirim.

    "
    Gilbert Bécaud’nun çok sevilen şarkılarından Nathalie’nin de bir öyküsü var. Bir konser için Moskova’ya giden Becaud, Moskova’da kendisine verilen rehberi Nathalie’den çok etkilenir. Ona bir hediye vermek isterse de, uygun bir şey bulamaz. Ülkesine döndüğünde belki de hediyelerin en güzelinin ona yazılacak bir şarkı olduğunu düşünür ve şarkıyı yazar:
    Kızıl meydan bomboştu ve önümde Nathalie yürüyordu.
    Rehberimin güzel de bir adı vardı;
    Nathalie...
    Kızıl Meydan karlardan bir halı ile kaplanmıştı, bembeyazdı..
    O soğuk Pazar günü Nathalie’yi izliyordum...
    Kısa cümlelerle ekim devriminden sözediyordu...
    O anlatırken Kafe Puşkin’de kahve içmeye gideriz diye düşünüyordum...
    Kızıl meydan bomboştu...
    Kolunu tuttum, gülümsedi...
    Sarı uzun saçları vardı rehberim Nathalie’nin"...
  • quote:

    Orijinalden alıntı: neommy

    @narissa; ferdinnand;

    Bende meraklandım, ve Ferdinnand'da ilk sayfada Nathalie'nin bir dönem Türkiyede yasaklandığını yazmıştı. Biraz araştırdım tabii, SSCB öyle yaparsa bizimkiler de onlardan altta kalmaz mutlaka birşey yapmış olmalılar diye düşündüm. İşin tuhafı yasaklandığına dair ben birşey hatırlamıyorum, Nathalie'yi hep dinledim diye hatırlıyorum! İnternette de bu yasak hakkında birşey bulamadım?
    Altta alıntı küçük bir öykü var, acaba "kızıl" kelimesi mi neden oldu yasağa? Bilen anlatırsa sevinirim.

    "
    Gilbert Bécaud’nun çok sevilen şarkılarından Nathalie’nin de bir öyküsü var. Bir konser için Moskova’ya giden Becaud, Moskova’da kendisine verilen rehberi Nathalie’den çok etkilenir. Ona bir hediye vermek isterse de, uygun bir şey bulamaz. Ülkesine döndüğünde belki de hediyelerin en güzelinin ona yazılacak bir şarkı olduğunu düşünür ve şarkıyı yazar:
    Kızıl meydan bomboştu ve önümde Nathalie yürüyordu.
    Rehberimin güzel de bir adı vardı;
    Nathalie...
    Kızıl Meydan karlardan bir halı ile kaplanmıştı, bembeyazdı..
    O soğuk Pazar günü Nathalie’yi izliyordum...
    Kısa cümlelerle ekim devriminden sözediyordu...
    O anlatırken Kafe Puşkin’de kahve içmeye gideriz diye düşünüyordum...
    Kızıl meydan bomboştu...
    Kolunu tuttum, gülümsedi...
    Sarı uzun saçları vardı rehberim Nathalie’nin"...


    Sağlam olduğunu düşündüğüm bir kaynaktan duymuştum bu şarkının malum dönemdeki yasaklar kervanına katıldığını. Sözlerde Lenin ve Puşkin isimlerinin geçmesi neden olmuş diye hatırlıyorum, tabi duyunca bunu kesin olarak ihtimal vermiştim yasaklanmış olabileceğine. Fakat ben de internette herhangi bir bilgi bulamamıştım. Bir fırsatını bulup tekrar etraflıca soracağım işin aslını.
  • 196., Julie London, Fly Me To The Moon; Eski ve güzel şarkının Diana Krall'dan Frank Sinatra'ya kadar bir sürü yorumcusu olmuş, hepsi birbirinden güzel.



    1963, The Singing Nuns, Dominique; Şarkı söyleyen rahibelerin şarkısı çok tutulunca Hollywood birde Debbie Reynolds'lu filmini yapmış.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi neommy -- 16 Ağustos 2010; 11:37:44 >
  • 
Sayfa: önceki 4546474849
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.