Şimdi Ara

NIETZSCHE HAKKINDA

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
33
Cevap
0
Favori
2.135
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • "Yanılma girdaplarının içinden çıkan flüt seslerine kulak verenler, şıpsevdiler, gizemlerden sarhoş olanlar...sizlere sesleniyorum. Sizlere şimdiye kadar düşünülmemiş bir görüşle, yeni ümitler getiriyorum."

    Frederic Nietzsche (Niçe), eleştirilerindeki hafiflik, şiirsel ve ateşli üslubu nedeniyle uzun yıllar filozof sayılmamıştır. Son zamanlarında akıl hastası olması da yazdıklarını akıllı bir insanın yazamayacağı biçiminde yorumlanmıştı. Eserlerinin ölümünden sonra Nazi propagandalarında kullanılması da hakkındaki kötü yorumlan güçlendirmiştir. Ancak günümüz düşünsel görüşlerine etkisi o kadar fazla olmuştur ki, 20. yüzyılın ikinci yarısı onu "bir felsefe otoritesi" olarak kabul etmiştir.

    Niçe'nin görüşlerini Sokrat öncesi düşünürler, bilhassa Heraklites ve Stoacılar etkilemiştir. Önceleri Şopenhaur'un, daha sonra Wagner'in görüşlerinden de etkilenmiş, ancak bir süre sonra her ikisine de cephe almıştır.

    Niçe görüşlerini ısrarla direten bir düşünürdür. "İyi ve Kötünün Ötesinde" adlı yazısında şöyle der: "Bugüne kadar ki filozofların tamamının yazılarını okudum ve öğrendim, hepsi de iradesiz bir akılcılıkla düşünmüşler. Halbuki birey, hele filozof olmuşsa, kişiliksiz düşünmemelidir. Ahlak görüşleri de net olmalı, kararlılığı işaret etmelidir."

    Niçe'nin bu yazısı, görüşlerini açıklarken takındığı hem teorik, hem de uygulamalarındaki tutumunu iyi açıklıyor. Niçe'ye göre felsefe yoktur, sadece evrensel ve bireysel anlamlar çıkarmaya çalışan, yaşamları düşünmeyle geçen filozoflar vardır. Niçenin görüşleri de, eserlerinde göründüğü gibi Batı tarihi dışına çıkamamıştır. Onu anlamak için zamanının toplum düzeyini sürekli göz önünde bulundurmak gerekir.

    1844 yılında, Almanya da, Leibzig yakınındaki Röchen"de doğdu. Babası soylu bir Polonya ailesindendir. Annesi Alman dı. Niçe soyluluğuyla (soylu kanıyla) övünürdü. Bu yüzen kendini nasyonalist düzen sınırlan üzerinde hissederdi. Fakat aynı zamanda "Zerdüşt Böyle Dedi" adlı eserinde "Kan gerçeğin en kötü işaretidir" de demiştir.

    Bir Protestan papazı olan babası, Niçe 5 yaşındayken vefat etti. Annesi de bir papaz ailesindendi. Tüm çocukluğu, annesi, kız kardeşi Elizabet ve iki teyzesiyle birlikte, kadınlardan oluşan bir ortamda geçmiştir.

    6 yaşında ilkokula başladı ve ertesi yıl liseye hazırlayan özel bir enstitüye girdi. Burada 3 yıl okudu. Ailesi onu papaz olması için yetiştiriyordu. 1859 da burslu olarak Pforta Okulunu kazandı. Okul hümanist ve Lüterci gelenekleriyle iyi papazlar yetiştirmekle ün yapmıştı. Okulun önde gelen öğretisi, kişinin kendisini disipline sokması yöntemleriydi. Orada Sofoklesi, Eşil'i, Platon'u okudu. Eski Yunan ve Latin kültürü onu derinden etkilemiş ve eserlerinde sürekli bu kültürleri örnek göstermiştir, İbranice ve İngilizce de öğrendi. En çok sevdiği ders Alman edebiyatı ve tarihiydi. Matematik ve fizikle arası pek iyi değildi. Bu nedenle Niçe yaşamı boyunca hep bilimsel formasyonunun eksikliğinden yakınmıştır.

    1864 de Bonn Üniversitesi Latin ve Grek Filolojisi ve Teoloji bölümlerine girdi. 1865 de ise, sevdiği filoloji alanında daha iyi olan Leibzig Üniversitesine geçti. Burada hocası olan Şopenhaur'un coşkulu derslerinden, onun felsefi konuşma ve yazma üslubunu kapmıştır. Yazılarında, Şopenhaur'un "İrade ve Temsil Olarak Dünya" adlı eserinde "İnsanı gerçekten var edenin irade olduğu, akıl, zeka, düşünce ve muhakeme olmadığı" görüşünü beğendiğini yazmıştır. Gene Şopenhaur'un; "İnsanlığın bu günkü kötü durumunun, okuduklarının anlamını anlamadan yönlendirilmiş körlerin eseri olduğunu ve insanlık bir defa böyle bir yanlış yola girdikten sonra da, toplumun yerlerini sürekli diğer körlere bırakmasıyla sürdüğü" görüşünü benimsemiştir. Halbuki gerçek insanlık içgüdülerimizin doğurduğu arzularımızla gelişir. İnsan da arzularına bilinçsiz uyar. Yaşamak, istemek, arzu etmek demektir. Fakat bu istek amaçsız, anlamsız olursa, insanı bir köpek sürüsünün bilinçsiz oyuncağı yapar. Öyleyse arzularımızı seçmeye çalışmalıyız ve gerçekleştirmek için irademizi kullanmalıyız. Niçe daha sonraları, Şopenhaur'un arzu ve irade görüşlerini çok abartarak, arzu ve iradeyi yaşamın ve insanlığın gelişiminin tek şartı olduğu görüşüyle Şopenhaur'dan ayrılmıştır.

    Niçe Lange ve Kant'ı da iyi incelemiş ve metafiziğin bilimin ilerlemesini engellediği görüşünü tutmuştur. Bundan böyle teolojiyi, kaba ve basit bir göz boyama biçiminde görmeye başlamıştır. Ona göre teoloji, hem felsefeden ayrılmalı, hem de felsefeye bir çıkış temeli oluşturmamalıdır.

    1868 de dil kaynakları üzerine yaptığı bir çalışmayla, Üniversite yarışma ödülünü kazandı. Bu çalışmasında, filolojinin felsefeye, yani evrensel açıklamalara girmenin tek yolu olduğu üzerinde ısrarla durmuştur.

    Leibzig'de kişiliklerini beğendiği insanlarla arkadaşlıklar kurmuştur. Bunlar arasında bilhassa Richard Wagner'i, modern zamanların Eşil'i, trajedinin yeniden doğuşunun kahramanı biçiminde görmüştür.

    25 yaşında parlak bir öğrenci olarak göze çarpan Niçe, tezini tamamlamadan, Bale Üniversitesi Klasik Felsefe Hocasının tavsiyesi üzerine, aynı Üniversitenin "Dil ve Eski Yunan Edebiyatı Kürsüsü"ne atanmıştır. 10 yıl boyunca bu kürsüdeki öğretim üyeliğini sürdürmüştür. Bu arada Wagner ve karısı Cosima ile sıkı ilişki kurmuş ve Trajedinin Doğuşu" adlı el yazısıyla hazırladığı yapıtını onlara okuyarak görüşlerini almıştır. 1872 yılında bu eserini yayımlaması, üniversite ortamının sert tepkilerine neden oldu. Fakat Wagner bu eseri coşkulu bir biçimde yaşamı boyunca övmüştür.

    Fransa- Almanya savaşında kendi arzusuyla ambulans hasta bakıcısı oldu ve hastalardan difteri ve dizanteri kaptı. Çok ağır geçirdiği bu hastalıklar nedeniyle, 1873 de şiddetli baş ağrısı nöbetleri başladı ve görme bozukluğu oluştu. Hastalıkların görüşlerini güçlendirdiğini söyleyerek, bu durumundan pek fazla şikayetçi olmamıştır.

    1873-1876 yılları arasında "Uygunsuz Görüşler" adlı bir kitap yayımlamıştır. Yapıt kültür ve tarihe önem verilmesinin gerekliliği konusundaydı. Bu eserle Wagner'e olan bağları daha da güçlenmiştir. Fakat hastalığı ve herkesin eleştirdiği görüşleri, onu giderek daha çok yalnızlığa itmiştir.

    1875'de, giderek daha fazla bağlandığı müzisyen Peter Gost'u tanıdı. Görüşlerini sürekli onunla tartışmıştır. Gost, Niçenin çekinmeden fikirlerini açıklayabildiği tek dostu olmuştur. Bu dostluktan sonra yayınladığı “Daha İnsan, İnsan” adlı yapıtı ona bu dostluğun mutluluğunu yaşatmıştır. Eserinde Şopenhaur'u eleştirmiş ve görüşünü ondan kesin bir biçimde ayırmıştır. Eseri metafiziği sarsmış ve Wagner'le olan bağlarını da zayıflatmıştır.

    1876'da, Wagner'in Beyrutta yapacağı bir konuşma nedeniyle, ona refakat etti. Wagner'in bu konuşmasındaki Hıristiyan temaların görünür baskıları ve nasyonalizmi övmesi, onu hayal kırıklığına uğrattı. 1877'den itibaren Wagner'in bu görüşünün benimsenmesi ve "Wagnerizm" adı altında topluma sürekli işlenmeye başlaması, Wagner'le olan bağlarını tamamen koparmıştır.

    1878 yılında hastalığının artması nedeniyle Bale Üniversitesindeki görevini bırakmak zorunda kaldı. Yaşamının bundan sonraki 10 yılı bir pansiyonda, yalnız danışmanlık görevi yaparak, yoksulluk içinde geçmiştir. Daha sonraki 9 yılı ise, görüşlerini daha iyi açıklayabilmek ve sağlığı yönünden iklimi daha iyi bir yer bulabilmek için sürekli seyahatlerle geçmiştir. 1880-81 yıllarında yayımladığı "Aurore" (Şafak), "Daha İnsan, İnsan" ın açıklamalarının uzantısıdır.

    1881 yazında "İnsanlığın Üstünde 6000 Adım" ve "Sonsuza yeniden doğuş" eserleriyle görüşünü çok açık bir biçimde anlatmıştır. "Zerdüşt" ve "Bilmenin Neşesi" adlı eserleri bu eserinin içinden doğmuş ve felsefesindeki genel temaların açıklamalarını güçlendirmiştir.

    1882 yılında Lou Salome adlı zeki bir kızla tanıştı. Bu kişi Niçe ye ilk övgüyü yazmıştır ve daha sonraları Freud ve Rilke"nin dostu olmuştur. Niçe, görüşlerinin sadık savunucusu olan bu kızı çalışma arkadaşı yapmak istemiştir. Fakat onunla evlenme arzusu, kendisinden ayrı yaşayacağı nedeniyle, kız kardeşinin kıskançlığı yüzünden gerçekleşememiştir.

    Niçe 1882'de "Zerdüşt Böyle Dedi"nin ilk kitabını, 1883"de ikincisini, 1884 de üçüncüsünü ve 1884-85"de sonuncusunu yayımladı. Yüzyılın büyük kitaplarından biri yayımlanmıştı ama çağdaşları bunu anlayamamış ve başarısız kabul ettikleri çabasına üzülmüşlerdi.

    1886"dan itibaren daha sık yazmaya başladı: 1886 da "Bilme Sevinci" ve "İyi ve Kötünün Üzerinde", 1887 de "Ahlakın genealojisi" 1888 de "Wagner Olayı" "İdollerin Grup Vakti", "Wagner'e Karşı Nietzsche", "İsa'ya Karşı" ve "Ecce Homo". Ateşli bir biçimde yazılmış bu 5 yapıttan sonra Niçe'nin son yılları talihsizlikler içinde geçmiştir.

    3 Ocak 1889'da bir at arabası kazası geçirdi ve bilincini kaybetti. Annesi onu Bale'deki bir psikiyatri kliniğine yatırdı. Günlerini 1897 yılına kadar annesinin bakımı altında, daha sonra da Weimar"da kız kardeşinin bakımı altında geçirdi. 25 Ağustos 1900'de vefat etti.

    Eserleri arasında çok sayıda tamamlanmamış yazılar vardı. Bunların toplamı tüm yapıtlarının yarısından daha fazladır. Yazılar ölümünden sonra, kız kardeşinin izniyle "Gücün İradesi" adı altında yayınlanmıştır. Zamanın politik eğilimi bu eseri Nazizimle bağdaştırmıştır. Fakat daha sonra kız kardeşi eserin ustaca yapılmış montaj olduğunu ve Niçe'nin gerçek görüşlerini yansıtmadığını açıklamıştır.

    Niçe'nin amacı "Üstün İnsan" olmadır. Fakat anlaşılması çok güç olan bu görüşün iyi bir biçimde açıklanmaya gereksinimi vardır. Bunun yanında, Niçe felsefesini simgelerle anlattığından, kolay anlaşılmayan bir filozoftur. Yapıtları uzun incelemeler ve bundan çıkarılan tefsirlerle anlaşılmaya çalışılır.







  • FRIEDRICH NIETZSCHE: VAHŞETİ ÖVEN HASTALIKLI BEYİN-FANATİK DİN DÜŞMANI NIETZSCHE
    Nietzsche, Darwinizm'in getirdiği neo-pagan anlayışı benimsemiş ve faşizmin fikri temellerini atmıştır. Koyu bir din düşmanı olan Nietzsche'nin, Anti-Christ (Deccal) ve Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitaplarında, İlahi dinlere düşmanlık ve paganizme özlem son derece belirgindir.
    .
    Nietzsche 1844'de Leipzig yakınlarındaki bir Alman köyünde doğmuş ve genç yaşta Yunanca öğrenerek Yunan kültürüne merak sarmıştı.
    1868 yılında İsviçre'nin Basel kentinde felsefe öğretmenliğine başladı. Nietzsche, Hıristiyanlıktan ve İslam, Yahudilik gibi diğer İlahi dinlerden nefret ediyor ve Eski Yunan'ın pagan kültürüne hayranlık duyuyordu. Basel'de dönemin ünlü bestecisi Wagner ile yakın dost haline geldi. "Tanrıların Alacakaranlığı" (Die Gotterdammerung) adlı bestesiyle ünlenmiş olan Wagner de yine pagan kültürüne hayran, İlahi dinlere düşman olan bir Alman ırkçısıydı. (Hitler dönemi boyunca Wagner, Almanya'nın en büyük kültürel dehası kabul edilecekti.)

    Nietzsche'nin kitaplarının yayıncısı Peter Gast, onu "dünyadaki en fanatik ateistlerden ve Hıristiyanlık düşmanlarından biri" olarak tanımlamıştı.12 Nietzsche'nin en ünlü kitaplarından birisinin isminin Deccal (Anti-Christ) olması, onun dine olan nefretinin bir diğer ifadesiydi.

    Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabıyla da, İlahi dinlerin dışında kalan bir ahlak anlayışı kurmaya çalışmıştı. Nietzsche'nin hayat hikayesini kaleme alan tarihçi H. F. Peters'ın ifadesiyle, Nietzsche'nin felsefesi Roma ve Yunan paganizmine dayanmaktaydı ve "dünyayı değiştirecek yeni bir Sezar bulma" arayışının sonucuydu.

    Nietzsche özellikle Hıristiyanlık, İslam ve Yahudilik'te ortak olan ahlak anlayışına büyük bir nefret duyuyordu. Nietzsche'ye göre bu ahlakın temeli olan şefkat, merhamet, tevazu, sevgi gibi kavramlar terk edilmeli ve bunun yerine savaşçılığı, acımasızlığı kabul eden sözde "üstün insan ahlakı" gelişmeliydi. "Sert olun ve acıma hissini unutun" diye yazıyordu Nietzsche, "çünkü kötülük insanın en büyük gücüdür."

    Nietzsche aynı zamanda ırkçıydı. İnsanların bir kısmının "üstün insan" (Übermensch) olduğunu, diğerlerinin bunlara hizmet ve itaatle sorumlu olduğunu savunuyordu. Dahası bu sözde "üstün insanların" kuracağı aristokratik bir dünya düzenini savunuyordu. Nietzsche'nin bu teorisi, Hitler'in orduları tarafından 1939 yılında -II. Dünya Savaşı'nın başlamasıyla- uygulamaya konacaktı.


    Tarihçi W. Cleon Skousen'e göre, "Hitler'in Kavgam (Mein Kampf) adlı kitabını yazması, sanki Nietzsche'nin mezarından konuşması gibi olmuştur."

    Nietzsche'nin bu iki özelliği, yani ırkçılığı ve şiddete olan eğilimi, dikkat edilirse Darwinizm'le büyük bir uyum göstermektedir. Nitekim Nietzsche felsefesini geliştirirken Darwin'den büyük ölçüde etkilenmiştir. Öncelikle Darwin'in insan ırkları arasında yaptığı ayrım, Nietzsche'nin "üstün insan-aşağı insan" tanımına uymuştur. Dahası Nietzsche, dine karşı duyduğu nefreti de, Darwinizm'in ateizmiyle birleştirmiştir.



    Darwinist yazar Daniel C. Dennet, Darwin's Dangerous Idea adlı kitabında Darwin'in Nietzsche üzerindeki etkisini şöyle ifade eder: "Friedrich Nietzsche Darwin'de çok kozmik bir mesaj bulmuştur... Eğer Nietzsche egzistansiyalizmin babası ise, o zaman belki Darwin de bu felsefenin büyük babası sıfatını hak etmektedir."13 Dennet, kitabında Darwin'in ve Nietzsche'nin fikirlerinin çok paralel olduğunu detaylı olarak anlatmakta, Nietzsche'nin bazı yazılarında Darwin'i eleştirir gibi görünmesine rağmen, gerçekte Darwinist düşünceyi aynen benimsediğine dair pek çok örnek vermektedir.

    Nietzsche'nin ölümünden sonra felsefesini savunan ve onu temsil eden en önemli kişi kızkardeşi Elisabeth Nietzsche olmuştur. Elisabeth Nietzsche, Hitler Almanyası'nda Nazi ideolojisinin önemli bir savunucusu olarak sivrilmiş ve kardeşinin ileri sürdüğü "üstün insan" modelinin Hitler tarafından gerçekleştirildiğini ilan etmiştir.14


    Hitler'in SS birlikleri Doğu Avrupa'da korkunç bir katliam yapmıştı. Tarihçi George Lichtheim, Doğu Avrupa katliamlarında Hitler'in ilham kaynağının Nietzsche olduğunu söyler.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi armagedon2001 -- 13 Ağustos 2005, 23:22:59 >




  • yani junayeturk bi de buraya bu konuyu neden açtığını anlasam. hani bi şi değil hiç kendi yorumun yok. ben de ona göre karşılık vereyim. ben muhatabbımı bilmeden nasıl konuşabilirim (bu yazının sahibine ithafen).
  • Friedrich Wilhelm Nietzsche. Geçen yüzyılın tartışılan en büyük filozoflarındandır. Hala da tartışılır hatta filozof mu deli mi o bile tartışılır.
    Nihilizmin babasıdır, her ne kadar bazıları nihilist olmadığını iddia etsede. Tüm din ve ahlak sistemlerini reddeder. "Tanrı Öldü" lafı adeta bir sembol haline gelmiştir. tanrı öldü lafı ile aslında bana göre dinlerle beraber bütün doğaüstücülüğün, gizemciliğin ve mistisizmin öldüğünü yerini bilimin alması gerektiğin söylüyor.

    ZERDÜŞT BÖYLE BUYURDU İsimli eseri onun başyapıtıdır.

    Onu okuyanlar ya karşılaştıkları derin bilgeliğe hayran olacaklar ya da ona sinir olacaklardır.

    Ama yine de her okuduğumda beni gülümseten bir duvar yazısını yazmadan edemeyeceğim.

    TANRI ÖLDÜ - Nietzsche
    NIETZSCHE ÖLDÜ - Tanrı




  • Armageddon yuh yani bunu da mı darwinizme bağladın

    Borazan nerde borazan (Pardon Megafon diyecektim)
    Armageddon alıştım artık kızmıyorum




  • quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika
    TANRI ÖLDÜ - Nietzsche
    NIETZSCHE ÖLDÜ - Tanrı



    kaotika bu laf Jean Paul Sartre nin.
  • quote:

    Orijinalinden alıntı: İS ** RA


    quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika
    TANRI ÖLDÜ - Nietzsche
    NIETZSCHE ÖLDÜ - Tanrı



    kaotika bu laf Jean Paul Sartre nin.


    Bir kere o ban nereden icab etti, Ben ne yazmışım iyice okumuyorsun anlaşılan. Ben ne demişim "bir duvar yazısı" demişim değil mi. Şu şöylemiştir, bu söylemiştir diye bir şey belirtmiş miyim? yok.

    Ben bu yazıyı "duvar yazıları" adı altında dergi köşelerinde gördüm, ya da küçük post kartlar halinde odalara, kapı arkalarına asmak üzere tezgahlarda satılırken gördüm.

    Sen Sartre'ın söylediğini iddia ediyorsun, Öyle ban man yapacağına, saygılı bir uslupla kaynağını belirterek izah edersin biz de öğreniriz, öyle değil mi?




  • Arkadaşlar bu İS**RA isimli arkadaşın sinema-müzik-kitap bölümünde yine nietzsche ile ilgili açılan bir topikte, aynı söz hakkında bana söylediği söz.

    quote:

    ya kaotika yapma etme abi bu Jean Paul Sartre için öğrencilerinin öldüğü gün tahtaya yazdıkları sözdü


    O zaman öğrencilerin sözü diyor, şimdi de kendi Sartre'ın kendi sözü olduğunu iddia ediyor, görüyor musunuz çelişkiyi. Arkadaşım artık öyle uluorta BAN hareketi yaparken iyi düşünürsün öyle değil mi kusura bakma ama bana biraz desteksiz atıyorsun gibi geldi. Kaynak gösterirsen hepimiz öğreniriz.




  • junayerturk çok guzel bi yazı paylatığın için sağol. Nietzsche zaten büyük bi kişilik. şu forumda geldiğimden beri okuduğum en iyi yazıydı nerdeyse..

    armegeddon, ahahaha.. senin yazın da ayrı güzel.
  • ya kao dan ne istiyorsunuz anlamıyorum!! son zamanlarda herkes ona yükleniyor !! canımsın kao!! her ne kadarda aynı dünyalara sahip değilsekte senin yanındayım!!
  • bi ban mi seni bu kadar kızdırdı yani. ben sadece bunu bi daha söylediğimi hatırladığım için koydum yoksa herhangi bir art niyetim yok. jean paul sartre nin derken de onunla alakalı olduğunu söylemek istedim. yoksa tamam jean paul sartre belki - Tanrı öldü diyebilir; ama asla Tanrı adına konuşup -Jean paul öldü diyemez; demez de zaten. kaynak dersen şu an okuduğum yeri hatırlamıyorum ama sanırım bir din kültürü ahlak bilgisi kitabıydı ayrıca google diye bi nimet var

    hem ben bu kültür-sanat forumunda açılan konulara gerçekten hayretler içinde bakıyorum. ayrıca öyle alalade şeylerden söz eder gibi Nietzche den söz ediyorsunuz. bu forumda nietzche nin böyle buyurdu zerdüşt ünden başka kitabını okuyan var mı ???

    öyle birilerine şudur budur demek için o kişi hakkında çok donanımlı olmak gerekir. yoksa herkes Einstein ın e=mc^2 sini biliyo, herkes kuantum teorisi diye bi şeyin varlığından haberdar, herkes evrimi konuşuyo. bunu buraya alalade bişey gibi yazmakla irdelemek arasında çok fark var.

    bilmem anlatabildim mi???




  • quote:

    hem ben bu kültür-sanat forumunda açılan konulara gerçekten hayretler içinde bakıyorum. ayrıca öyle alalade şeylerden söz eder gibi Nietzche den söz ediyorsunuz. bu forumda nietzche nin böyle buyurdu zerdüşt ünden başka kitabını okuyan var mı ???


    Nietzche'nin biografisi yazılmış neden bu kadar rahatsız oldunuz.. Hem bir biografi okumak için yazarın tüm kitaplarını okuyup fikirlerini özümsemek mi gerekiyor..
  • quote:

    bi ban mi seni bu kadar kızdırdı yani.
    . Sen kendine yapılmasını istermisin ki saygısızca işi bir de pişkinliğe vuruyorsun. Yok ben şunu demek istedim yok ben bunu demek istedim diye kıvırmaya gerek yok. Herşey apacık ortada o BAN hareketi hoş bir figür değil sonuçta.

    Google'ı biz de biliyoruz akıl mı öğretiyorsun. biz de aradık ama SARTRE ile alakalı bir şey bulamadık, akıl vereceğine elin armut mu topluyor kendin arar bulursun ve link verirsin.

    Kitaplar insanlar okusunlar diye yazılır. "Böyle buyurdu zerdüşt isimli" eser Nietzsche'nin yazması uzun yıllar boyu süren bir başyapıtıdır. Nietsche'nin sadece bu kitabını okumak bile insana çok şey kazandırır ve birçok fikir ve ipuçları verir.

    quote:

    öyle birilerine şudur budur demek için o kişi hakkında çok donanımlı olmak gerekir.

    Her insan fikirlerinde özgürdür. Bir yazar hakkında bir kitap ile de bir fikir sahibi olunur yeri gelir bir cümlesi ile de. Kimse karışamaz. Ayrıca sen benim Böyle Buyurdu Zerdüşt'ten başka kitabını okumadığımı nereden biliyorsun.

    Söylediklerimi iyi düşün.




  • quote:

    Orijinalinden alıntı: gélévéra

    ya kao dan ne istiyorsunuz anlamıyorum!! son zamanlarda herkes ona yükleniyor !! canımsın kao!! her ne kadarda aynı dünyalara sahip değilsekte senin yanındayım!!


    Görüyorsun işte düşüncesizce yapılan bir BAN nelere sebep oluyor. Haksız mıyım ama, hoş bir hareket değil.

    Beni sevmiyorlar
    Boşver seven seviyor
  • Her ne kadar görüşlerde farklılıklar olsa da insanların birbirlerini kırmaları hoş değil.Ben Kaotika'ya Kao diyecek kadar samimiyet dercesine ulaşmamış olsamda, Kaotika'yı sevecek ya da nefret ecedecek kadar tanımıyor olsam da onun bu forumdaki görüşlerine saygı duyuyorum.Ayrıca aradaki bilgi alışverişi oldukça zevkli.Herkes birbirinden birşeyler öğreniyor.
  • Niçe "Üstün İnsan" deyimini, Göte"den almıştır. Bu deyimin çizgi romanlardaki "Süpermen"le "hiç bir ilgisi yoktur. SS subaylarının soy kurutmaları ile de hiç bir ilgisi yoktur. Nazizim, yanlış ve maksatlı tefsirler, terbiyesiz, namussuzca davranışlarla, Niçe'nin yapıtlarında her zaman eleştirdiği ve kesinlikle reddettiği bir görüşü ona mal etmeye çalışmıştır.

    Niçe, Nazizim devrinde yaşamış olsaydı, her halde en etkin karşıtlarından biri olurdu.

    Üstün İnsan kavramı, insanlığın Allah tasarımından kurtulduktan sonra nasıl gelişebileceğini açıklamak için kullanılmıştır. "Zerdüşt Böyle Dedi" adlı eserinin ön sözünde şunları yazıyor:

    "Sizlere üstün insanı tanıtıyorum. İnsan bazı durumları aşması gereken bir varlıktır. Aşmak için üstün insan olmak gerekir. İradeniz: "Üstün insan dünyanın anlamıdır" demelidir. Dünyanın anlamı, tabii Tanrının anlamına ters düşüyor."

    Duygusal insan ve Nihilizm (Yokçuluk) eleştirisi:

    Niçe Hıristiyanlık değerlerini tümden eleştirmiştir. Ona göre Hıristiyanlık insanlığı yanlış olan ahlak değerleri içine hapseder. Bir taraftan göz boyayıcı sözlerle bilinç gücünü kısıtlarken, öte yandan insanları bilinçsizliğe zorlar. Hıristiyanlık değerleri ahlakı öldürmüştür, diyordu. Buna dinsel değerler neden olduğuna göre, din yerine daha pozitif yeni değerlerin bulunması ve konulması gerekmektedir. Bunu da ancak "Üstün insan" yapabilir. Üstün insan, şimdiye kadar insanlığın oluşturduğu geleneksel kavramların üzerine çıkabilen insandır. Çünkü şimdiye kadar oluşturulmuş tüm değerlerin insanlığı yanlış yola götürdüğü açıkça görülmektedir.

    Ecce Homo (Üstün İnsan) kavramı:

    Üstün insan sözcüğünü, daha yetkinleşmiş, daha tamamlanmış bir insan tipi için kullanıyorum. Modernlere, Hıristiyanlığın işaret ettiği iyilere ve tüm öteki nihilistlere karşıt olan, Zerdüştün diliyle düşünmeye kendini verebilmiş insan için kullanıyorum. Bu sözcük şimdiye kadar insanların kabul ettikleri değerleri yüceltenler için, yanlış olarak kullanılmıştır. Zerdüştün üstün insanı ise bu anlamın tam tersi bir anlam taşır. Sağlıklı ve akıllı olan bir üst insan toplumun ideal tipi olmalıdır.

    Peki Niçe Hıristiyanlığa neden karşı? Çünkü Hıristiyanlık insanları duygusal bir ahlaka sahip olmaya çağırıyor. Halbuki duygusal insan iki yönden topluma, insanlığın gelişimine zararlıdır: Bir defa duygusal insan olaylar karşısında etkinlik gösterme yerine, duygulanır. Duygusal insan öte yandan yalnız kendisi için değil, çevresindekiler için de duygulanır. Kanımca böyle kişiler insanlık adına günah işliyor. Duygulanmakla önce kendini cezalandırıyor. Kendinden intikam alıyor. Sonra da diğer insanlara yöneliyor. Onları da cezalandırmak için. Tıpkı papazların insanları cezalandırdığı gibi. Bu nedenle içinde bulunduğumuz zaman insanlık değerlerinin krizi biçiminde değerlendirilmelidir. Geleneklerin getirdiği yaşam biçiminin krizi içindeyiz. Günümüzdeki temel değerlerin yanlış olduğu ortadadır. Göreceli olan bu geleneksel değerlerin artık tarih içinde kalması gerekir. Çünkü bu tarihsel değerlerin getirdiği sıkıntıyı modern insan maskeliyor. Halbuki modern insan bir taraftan da, yüksek kabul ettiği bu değerlerin kurgusal bir temelden, kökenden geldiğini de anlıyor.

    Latince "Nihil" hiç anlamınadır ve nihilizm sözcüğü hiçlik kavramını açıklar. Yani bizler bir hiçlik içinde kararsız bir durumda kendi kendimizi sıkıntılar içine sokuyoruz. Bizler sıkıntılı, kötümser bir durumdaysak, bu olay bize sadece temel yüksek değerlerimizin yanlış olduğunu gösterir. Bu hiç" i, etkin bir güce dönüştürmek gerekir. Hiçliğin hayran olunacak bir yanı bulunamayacağına göre, bu hiçliğin içine dalmakla hiç bir kaybımız olmaz. Toplumu bu durumdan ancak zorla, totaliter bir rejimle kurtarabiliriz.

    Niçe'nin bu görüşü yanlış anlaşılarak, Hitler rejimini güçlendiren bir görüş biçiminde yorumlanmış ve çok güçlü tepkilere neden olmuştu. Halbuki dikkatli bir değerlendirmeyle, Niçe'nin nihilizmi savunmadığı, tersine daha güçlü bir biçimde eleştirmek için savunuyor göründüğü, anlaşılacaktır. Niçe devam ediyor: Hıristiyan yüksek değerleri boş inançlar üzerine kurulmuştur. Bu değerler hiç"i insanlardan saklamak için icat edilmiş ilaçlardır.

    Sağlam temellere oturmadığı halde, bu geleneksel değerlerin hala yaşamını sürdürmesinin nedeni, bunları korumak için papazlar gibi insan topluluklarının kullanılmasıdır. Papazı, kilisenin basit bir üyesi gibi kabul etmeyin. O yeteneksiz bir bilincin tipik örneğidir ve ona öğretilen etkinliklerle insanları etkiler.

    Günümüzde bile, bazı düşünürler Niçe'yi, insanlığı zayıflıkla, esirlikle ve koyun sürüsü gibi yanıt veremeyecek, etkinlik gösteremeyecek bir durum içinde göstermesiyle eleştirirler. Fakat Niçe insanlara hakaret etmiyor. Söylediği, geleneklerin getirdiği etkinliklerin dışında başka tür bir etkinlik göstermektir. Gelenekleri eleştirmenin yalnız düşünce düzeyinde kaldığıdır. İnsanın zorunlu bir biçimde gelenekleri uygulamasıyla, insanlık onların getirdiği acı, ıstırap içinde kalmaktadır.

    Öyleyse önemli olan, bizleri bu ıstıraplı var oluşumuzdan kurtarabilecek asıl gerçek değerleri araştırmaktır. Bu nedenle hayallerin, rüyaların, hatta tanrı tanımazlığın bile gerçek değerler olup olmadığını anlamak için, denemek gerekir.

    Niçe'ye göre Hıristiyanlık insanda kendi içine dönen duygusallıktan başka bir şey değildir. Duygusal insan zayıf insandır. Zayıf insan, insanlığın gelişimi yönünde etki gösteremediğinden, bu etkiyi kendisine gösterir. Bu etki kendi kendini yıkmadır. Bu etki bilinçsiz ölüm arzusundan başka bir şey değildir. Bu bir hiçliktir. Nihilizm"dir. İnsanın mutsuz olması nedeniyle kendi kendinden intikam almasıdır. İnsan içinde bulunduğu hiçliği maskelemek için, kendinden intikam alır. Daha sonra da güçlü olanlara, duygusallıktan kaçabilen insanlara döner. Onlardan da intikam almak için. Onları da kendi kendilerini yıkmaya zorlar. İç güdüleri, var olmanın değerinin savaşmak, mücadele etmek olduğunu gösteren insanları, başkalarıyla tartışmanın, mücadele etmenin kötülüğüne inandırmaya zorlar. Çünkü geleneksel ahlak değerlerimiz bu tip bir davranışı istemektedir. Papazlar, dindar kişiler insanı daha iyi yapmak varsayımıyla etkinlik gösterecek güçte olanlardan intikam arzusuyla yanıp tutuşur.

    İnsanlığı geliştireceği ileri sürülen Hıristiyan değerlerin, insanları gerçek bir esarete, sindirmeye götürdüğü ortadadır. Güçlülerin kötü olduğu ve onları iyi olmaya zorlamak yönünde etkinlik göstermek gerektiği, bu değerlere dayanarak işleniyor. Yanıltılan, baştan çıkartılan güçlü insan da, ister istemez kendi arzusuyla iç güdülerini baskılama yoluna dönüyor. Toplum güçlü insanları aşağılama yoluyla zayıflatmaya çalışıyor. Hatta baskı altına alamadıklarını suçlandırıyor, cezalandırıyor. İç güdülerini baskılamazlarsa bu davranışların kendilerini hoş olmayacak durumlara sürükleyeceğini işliyor.Halbuki iç güdüler kırılacağına, yüceleştirilmelidir. İç güdüyü yüceleştirmek demek, ona başka bir amaç vermek demektir. Niçe'ye göre insanda iki türlü sıkıntı vardır:

    - Biri iç güdüleri baskılamaktan gelen iç sıkıntısı. Bu yıkıcıdır.

    - Öteki yaratıcı bir amaç için, iç güdüleri kırmadan, onları disiplin altına sokmanın getirdiği iç sıkıntısı. Bu pozitiftir. İnsanın ve insanlığın gelişmesine katkı yapar.

    İşte Niçe'nin zamanındaki görüşü budur. Ona göre duygusal insanlar zayıftır. Esirdirler. Fakat Niçe bu sözcükleri fiziksel veya politik anlamda kullanmamıştır. Esirler, kendi kendilerinin esiridir. Bu kişiler bir şeye bağlanmadan, dayanmadan yaşayamazlar. Dayandıkları ise geleneksel ahlaktır. Onlar geleneksel ahlakın uygulayıcılarıdırlar. Koyunlardır. Fakat ne yazık ki toplumda bu tip insanlar hüküm sürüyor. Yanlış ahlak değerlerinin toplumdaki yaşamını bu insanlar sürdürüyorlar. Çünkü bu tip davranış kolaylarına geliyor. Esirler iktidarda. Hatalı var oluşlarının intikamını almak için güçlülere de saldırıyorlar. Onları; gururun kötü olduğunu, asıl özverili davranışın gururu yenmek olduğunu işleyerek, kişiliklerinden şüphelendiriyorlar, intikam alıyorlar. Toplumun suçlandırdığı güçlüler, gerçekte diğer insanlardan üstün oldukları halde, artık kendilerini üstün kabul etmek istemiyorlar. İşte Niçe'nin zayıf ve güçlü (üstün) insan tarifi budur. Fakat bu görüşünü açık bir biçimde açıklayamamıştır.




  • Nietzsche'nin Nazi ideolojisi üzerindeki büyük etkisi, pek çok tarihçi tarafından vurgulanan somut bir gerçektir.

    Tarihçi W. Cleon Skousen, "Hitler'in Kavgam adlı kitabını yazması, sanki Nietzsche'nin mezarından konuşması gibi olmuştur" der.15 Bir diğer tarihçi George Lichtheim ise şöyle yazmaktadır: "Nietzsche olmadan, Hitler'in SS birliklerinin Doğu Avrupa'da yürüttükleri katliamları yürütecek ilhama sahip olamayacaklarını söylemek hiç de abartı değildir."

    Tarihçi H. F. Peters'ın tanımıyla, "Nietzsche faşizmin babasıdır".17 Nazi ideoloğu Alfred Rosenberg 20. Yüzyılın Efsanesi adlı kitabında Nietzsche'ye olan övgülerini dile getirmiştir. Naziler'in gençlik kolu niteliğindeki "Hitler Gençliği" (Hitlerjugend) örgütü, Nietzsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabını adeta "kutsal kitap" olarak benimsemiştir. Adolf Hitler Nietzsche'nin anısına özel bir anıt diktirmiş, dahası bunun yanında "Alman gençliğinin Nietzsche'nin üstün ırk doktrinini öğrenebilecekleri bir eğitim merkezi ve kütüphane"nin temelini atmıştır.18 "Friedrich Nietzsche zum Gedächniserbau" (Friedrich Nietzsche Anıtsal Binası) Hitler tarafından Ağustos 1938'de açılmıştır.

    Nietzsche'nin etkisi sadece Alman faşizmi ile sınırlı kalmamış, faşizmin anavatanı İtalya'da da büyük olmuştur. İtalya'nın faşist diktatörü Mussolini'nin fikir babası sayılan Gabriele D'Annunzio, Nietzsche felsefesinden büyük ölçüde etkilenmiştir, Mussolini'nin de konuşmalarında Nietzsche'ye atıflar yaptığı ve onun kitaplarından etkilendiği, tarihçiler tarafından not edilmektedir.

    Doktor P. J. Mobius, Nietzsche'nin (üstte) "hastalıklı bir beyne" sahip olduğunu belirtmiş ve insanları bu beynin fikirlerine karşı uyarmıştı.

    Nietzsche'nin fikir babalığını yaptığı faşizmin 20. yüzyılda insanlığa getirdiği felaketler, bu Alman filozofun Darwinist düşüncelerinin ne denli yanlış olduğunu gösteren tarihi bir kanıt olmuştur. Allah'ın insanlara vahiy yoluyla öğrettiği üstün ahlaka karşı çıkan, bunun yerine putperest toplumların kan dökücü, zalim kültürüne özenerek bunu modern çağa taşımayı hedefleyen, Darwin'in insanları hayvan olarak gören, onları üstün ırk-aşağı ırk diye sınıflandıran fikirlerini insanlara telkin eden Nietzsche, dinsizliğin insanları ve toplumları sürükleyeceği karanlık dünyayı en iyi şekilde temsil etmektedir. ,

    Nietzsche'nin yaşamı da bu yönden ibret vericidir. 44 yaşında iken bir akıl hastalığına yakalanmış ve giderek artan hastalık sonucunda tamamen delirerek ölmüştür. 1902 yılında P. J. Mobius adlı bir doktor, insanlara "Nietzsche konusunda dikkatli olmaları gerektiğini, çünkü fikirlerinin hastalıklı bir beynin ürünü olduğunu" duyurmuştur.Ama Almanlar bu hastalıklı beynin hastalıklı felsefesine itibar etmişler ve bu da Nazi Almanyası'nı doğurmuştur.


    Nazilerin gençlik kolu olan "Hitler Gençliği" (Hitlerjugend) örgütü, Nietzsche'nin Böyle Buyurdu Zerdüşt adlı kitabını adeta "kutsal kitap" olarak benimsemişti.

    Nietzsche'nin akıl hastalığının frengiden kaynaklandığı ve buna da Cenova'daki bir eşcinsel genelevinde yakalandığı tahmin edilmektedir. Nietzsche'nin özel hayatı, en az felsefesi kadar karanlık ve hastalıklıdır.




  • quote:

    Orijinalinden alıntı: kaotika

    Sen kendine yapılmasını istermisin ki saygısızca işi bir de pişkinliğe vuruyorsun. Yok ben şunu demek istedim yok ben bunu demek istedim diye kıvırmaya gerek yok. Herşey apacık ortada o BAN hareketi hoş bir figür değil sonuçta.



    1- Ben önceden de söylediğim gibi bunu bi kere daha söylediğimden senin israrla bu lafı Nietzche ye atfettiğinden koydum.
    2- Art niyetimin olmaması "kıvırmak" anlamına hiçbir zaman gelmez. Hem böyle düşünüyosan bu bir koymaktan daha büyük saygısızlıktır; neden yaptığımı söylediğim halde.

    quote:



    Nietsche'nin sadece bu kitabını okumak bile insana çok şey kazandırır ve birçok fikir ve ipuçları verir.



    1- O senin kendi şahsi görüşün.
    2- Nietzche nin daha bilimsel kitapları var.
    3- Bi kitap okumakla Nietzche ancak sizin konuştuğunuz kadar öğrenilir.

    quote:



    Her insan fikirlerinde özgürdür. Bir yazar hakkında bir kitap ile de bir fikir sahibi olunur yeri gelir bir cümlesi ile de. Kimse karışamaz. Ayrıca sen benim Böyle Buyurdu Zerdüşt'ten başka kitabını okumadığımı nereden biliyorsun.



    1- Her insanın özgür olması konusunda kimsenin söyleyeceği bi şey olamaz.
    2- Nietzche gibi bi filozofun bi cümlesiyle "ben Nietzche" yi anladım diye çıkan adam halt etmiş.
    3- Senin Böyle Buyurdu Zerdüşt ü okumadığını söylemedim. Bana diyorsun ama kendin yanlış okuyosnun. Sadece bu forumda Nietzche nin o kitabından başka kitabını okuyan var mı ?? dedim.

    SON : Tüm bunlar sadece kaotikaya yapılmış bir açıklama ve bir başkaldırı değil. Sadece insanların önemli ve stratejik şahsiyetler hakkında nasıl konuşması ve nasıl yorum yapması gerektiği konusunda birer ihtardır. Ayrıca bu da demek değildir ki, kimse bildiğini söylemesin; HERKES BİLDİĞİNİ SÖYLESİN. zaten öyle olmazsa bu bir insanlık suçudur. ancak birileri imaj yapmak için çıkıp da gösteri yaparsa ben o adamın karşısında dururum. İdeolojilere körü körüne bağlanan herkes, üç-beş bilgiyle "ben biliyorum" havasına giren herkes yobazdır. bu da istemeden yaptığım bi ayrım olamsına rağmen her kesimde mevcuttur.

    şimdi kao sen bunları bana mı diyosun diye çıkıp bi mesaj atabilir. ama yine söylüyorum:" Tüm bunlar sadece kaotikaya yapılmış bir açıklama ve bir başkaldırı değil. "

    quote:


    Söylediklerimi iyi düşün.


    Söylediklerini iyi düşündüğümde emin olabilirsin.




  • İS**RA arkadaşım, bak bir kere daha izah edeyim.

    SEN NE DEMİŞSİN:
    quote:

    1- Ben önceden de söylediğim gibi bunu bi kere daha söylediğimden senin israrla bu lafı Nietzche ye atfettiğinden koydum.

    BEN NE DEMİŞİM:
    quote:

    Ama yine de her okuduğumda beni gülümseten bir duvar yazısını yazmadan edemeyeceğim.
    TANRI ÖLDÜ - Nietzsche
    NIETZSCHE ÖLDÜ - Tanrı


    Bir kere "Tanrı Öldü" Lafının Nietzsche'ye ait olduğunu cümle alem bilir. Zerdüşt böyle buyurdu'nun önzözü de dahil olmak üzere içinde birçok yerde geçer.

    TANRI ÖLDÜ - Nietzsche
    NIETZSCHE ÖLDÜ - Tanrı

    İkilemesi ise bir duvar yazısıdır. Ben ne demişim duvar yazısı demişim öyle değil mi? Kim söylediğini söylemiş miyim? Duvar yazısı nedir? Dergilerde duvar yazıları köşesi vardır ya da post kartların üzerinde yazar. Yazarı belli değildir, anonimdir.

    Bütün bunları anlatıyorum da sen ısrarla yaptığın o BAN hareketinin arkasında duruyorsun ya ona şaşıyorum doğrusu.




  • Niçe'ye göre, günümüzün insanı kendini nihilizmden, hiçlikten kurtulabilmek için yeni bir yol bulmalıdır. Nihilizmin kaynağı geleneksel değerler olduğuna göre, yeni ahlak değerleri bularak içinde bulunduğumuz nihilizmden kendini kurtarmalıdır.

    Tanrı ölmüştür. Tanrı yoktur. Tanrı tanımaz (ateist) bir çağ gelmelidir. Fakat gerçek bir ateizmin gelmesi gereklidir. Yoksa tanrının yerini, zayıflığa yardım edecek başka değerlerle doldurma gerçek bir ateizm değildir.

    Burada dikkat edilmesi gereken, Niçe'nin tanrı derken Hıristiyan, yani judeo-kretien (Yahudi-Hıristiyan) ahlakı suçlandırmasıdır. Yalnız Judaizmi (Yahudiliği) itham etmemektedir. Ancak Hitler rejimi ahlaksız ve fütursuz bir biçimde Niçenin bu görüşünü kendi çıkarına göre yorumlamış ve İncilin yalnız "Eski Ahid" bölümünü, Musaya ait olan bölümünü reddederek, bu görüşü Yahudileri yok etmekte bir dayanak gibi kullanmıştır. Halbuki Niçe hem eski, hem de yeni Ahidi (Hristiyanlık) birlikte itham etmektedir. Niçe'ye göre, insanların içine intikam aşkını asıl sokan İsa'dır. Duygusal insanı kendinden intikam almayı arzulamaya yönlendiren psödo-altrüizmi (yalancı-özvericilik) İsa sokmuştur. Bunu müritleri olan papazlarda kolayca görebilirsiniz.

    Soyağacı yöntemi (genealogik Yöntem):

    Niçe'nin ahlakı eleştirisi genealojik, geriye doğru kökene gitme biçimindedir. Araştırmalarında daima "Niçin?" sorusunu sorar. Örneğin "İyi nedir?" sorusu sorulduğunda, baştan iyinin var olduğu kabul edilmiştir. Fakat Nice, "Niçin iyi ve erdemli olmak gerekir? biçiminde sorar. Niçin iyi olmak istiyoruz? Neye dayanarak, erdemli olmak gerekir diyoruz. Bu genealojik bir soruşturma yöntemidir ve yanıtı için semptomatoloji (araz) gerekir. Gerçek filozofun derde deva bulabilmesi, sorunlara çözüm bulabilmesi için, genealojik soruşturması ve sanatkar olması, yani sorulacak soruları sanatkarane seçebilmesi gerektiğini söyler. Geleneksel ahlakın arazı (semptomu) duygusallıktır. Marks ve Freud"ün felsefelerinde olduğu gibi, Niçe'nin felsefesini de bu anlamda eleştirmelidir. Bunlara şüpheci filozoflar denir. Araştırmalarında, değerlerin, düşüncelerin arkasında bazı şeylerin saklanabileceğinden şüphe ederler.

    Niçe, iyi ve kötünün soy ağacını bir çok dilde incelemiştir. "İyi insan" sözcüğü tüm dillerde diğer insanlar arasından ayırt edilebilen insandır, seçkin insandır. Örneğin Roma İmparatorluğunda "Bonus Vir" (iyi insan), savaşta etkinlik göstererek, güçlü insan unvanını alan soylulara denir.

    Güçlü İnsan, Üstün İnsan

    Niçe'ye göre "güçlü insan", güçlü iradesi olan insandır. Bu deyimi "iradenin gücü" deyimiyle karıştırmamalıdır. Nitekim, irade fiziksel güç gösterdiği andan itibaren, güç iradeyi yok eder. Yani irade gücü, "güçlü olmanın iradesi" demek değildir. Yalnız esir sürüler güçlü olma iradesi isterler. Sürüdeki öteki esirlerin arasında varlıklarını sürdürebilmek için. Tek başlarına kaldıkları zaman bunların bir iradeye sahip olması gerekmez. Niçe'ye göre, yalnız irade gücü, güçlü olmanın göstergesidir. Yalnız irade gücüne sahip olan insan yaratmak, vermek ister. İyi insan, politik anlamda güçlü olan insan değil, metafizik ve ahlak anlamında güçlü olan insandır. Böyle bir insan, hiç bir zaman kendini küçük ve zayıf hissetmez- Yani ahlakın işareti, iradenin gücüdür. Ahlaklı olmak, kendinin efendisi olmaktır. Bu görüş gerçek bir tanrı tanımazlıktır ve nihilist tanrı tanımazlığa (ölünce cezalandırılma) karşıt bir görüştür .Başkalarını kendinin esiri yapma ama kendinin efendisi olmaya çalış. Bu görüşünü "Zerdüşt Böyle Dedi" deki "3 değişim (metamorfoz)" adlı yazısında iyi açıklıyor.

    İnsanın 3 basamağı aşması gerekir:

    - Önce deve olacaktır. Deve hayvanların en hamalı, en fazla yük taşıyanıdır. "Sen müstahak olduğun için bu yükü taşımalısın". Başkalarının ortaya çıkarmış olduğu geleneksel değerleri yük gibi taşır. Bu devrede, gururunu kırabilmek için aşağılanmayı arzu eder. Deve de güdülmeye isteklidir. "Evet" der. Bu "Evet"in anlamı, düşünmeden yapılan göreve itaat etmedir. Bu esir görünümüdür. Yaşamak için başkasının yardımına gereksinimi olanların görünümüdür.

    - İkinci basamakta deve, aslana dönüşür. Aslan; geleneksel değerlere karşı isyanın görünümüdür. Aslan "Hayır" der. Değerlerin değişmesini ister. Tanrıların düşmanı olur.

    - Üçünü basamağa geçince aslan, çocuk olur. Çocuk ta "Evet" der. Fakat bu "Evet" itaat etme isteğinden gelmez. Kendinin efendisi (özgür) olma arzusunun "Evet" idir. Oyun oynayabilme iradesinin gücüyle ve çocuk saflığıyla evet der.

    Üstün insan bu "Evet" den başka bir şey değildir. Fakat tüm negatif kötülerden, geleneksel değerlerden kurtulmuş bir biçimdedir. Onun çocuktan farkı, çocuğun açılması, gelişmesi biçimindedir. Saf yaratıcılığa ve yüksek derecede vericiliğe doğru açılması biçimindedir. İradenin gücü yaratıcıdır. İrade gücü olan gerçek kahraman ve sanatkardır. Bir sanatkar olarak ta efendidir. Hem kendi kendinin efendisidir, hem de toplum içinde efendidir. İrade gücü sürekli bir yaratıcılıktır. Deneyimlerle güçlenen ve zaman içinde yaratan bir güçtür.

    "Sonsuza Yeniden Doğuş" kavramı işte burada ortaya çıkar. Sonsuza yeniden doğuşla üstün insan olmuştur. Üstün insan sonsuza yeniden doğuşa "Evet" diyendir. Bu doğuş, Stoacıların yeniden doğuşu değildir. Stoacılıkta yeniden doğma, her şeyin döngüsel bir biçimde tekrarlandığı bir ortama doğmaktır. Bu doğuş, Kantın emperatifleri gibi, ahlaksal bir biçimlenmedir. Artık "Ne istersen, İsteyebilirsin". Hıristiyan ahlakına göre, acıların, üzüntülerin bir ödülle sonlanacağını ümit ettikçe, acıya katlanabilirsin. Fakat ümidin her defasında boş çıkması, her defasında yeniden başlama gereği bu ümidi kırar. Sonsuza yeniden doğuş (sürekli etkinlik) kavramı, acı, ıstırap ve kendini inkar etme arzusunu ortadan kaldırır. Kişi zayıflık hissetmeden etkinlik göstermekten sevinç duyar.

    Güçlü insan kendini var eden insanları da birer birer var etmeye çalışandır. Kendinin var olduğu duygusu, aynı zamanda kendini iyi hissettirir. O artık zayıf insanda hiç bir şey bulamayacağını anlamıştır. "Ben iyiyim, çünkü sen kötüsün". Geleneksel ahlakın iyi olduğu görüşü reddedildiği zaman, güçlü insanın güzelliği kendiliğinden pozitif olur.

    Nicenin amacı insanı yeniden düzenlemek, rehabilite etmektir. İnsanlar kendi benimsediği hakim güçlerle, başkalarının yönettiği zayıf güçler arasında belirli bir yerdedir. Hakim güçler insanın kendi etkinliklerini oluşturan güçlerdir. Zayıf güçlerin etkinlikleri ise başkalarının yönetimiyle oluşur. Yöneticilerde hakim güçler çoğunluktadır. Bu kişiler kendi arzu ettikleri etkinliklerle ilerlerler. Yaratırlar ve yarattıklarından mutluluk duyarlar. Yönetilen güçlerin etkinliği ise hatıralara, geçmiş olaylara bağlıdır. Yöneticilerde her iki tip güç bir denge durumundadır. Hatıralar, gelenekler onu da etkileyebilir. Fakat bunlara büyük önem vermez. Onları unutmaya çalışır. "Unutma bir biçimdir ve sağlıklı gücün belirtecidir". Niçe'ye göre bellek, suçluluk hissi, duygusallık getiren bir araçtır. Ona göre günah işleme diye ahlaksal bir sorun yoktur. Günah hataların getirdiği suçluluğu unutturma duyuşudur. Bellek hıncı saklar, kötüdür. Bellek, kendini itham etmek, kendi kendini yıkmak, kendinden intikam almak demektir. Belleğe bağlı olmak, bulunduğu durumdan çıkamayacağını kabul etmek demektir. Dinlerin, geleneklerin getirdiği acıları satın almak demektir. Özgürlüğünü kazanmış kişi de zaman zaman bulunduğu durumdan şikayetçi olabilir, fakat onu fazla önemsemez. Esir ise, önce kendini, daha sonra da başkalarını suçlandırmaktan zevk alır.

    Niçe, "üstün insan"ın, aynı zamanda yüksek kültürü olması gerektiğini de düşünüyordu. Zerdüşt Böyle Dedi"de bir ip cambazı hikayesi vardır: Cambaz ip üzerinde yürürken, diğerleri yukarı ona bakar. İp cambazı kayar ve düşer. Ölmek üzere son nefesini verirken Zerdüşt yanına gelir ve ona doğru yolda olduğunu söyler. Çünkü ip, üstün insan olmaya doğru yürümeyi simgelemektedir. Özgürlüğe tam bir güvenlik içinde yürünemez. Güçlü insan riskleri seven, göze alan insandır. Zayıf insan ise güvenliği için sürekli dayanak noktaları arar. Güvenlik garantisi arar. İp cambazı simgesi aynı zamanda kendinin efendisi olma isteğidir. Bunun için de ip üzerinde yürüme gibi deneyler gereklidir. O yürürken zayıflar sadece onu seyredebilirler. Meleyen kuzular sürüsü gibi. Örnekte cambaz düşüyor. Sonuca ulaşamadı. Fakat önemi yok. O doğru yoldaydı. İlerlemek için ipte yürümesi gerekiyordu. Zaten "Her zaman ölünmez" ve "Ölmeyenler daha güçlü duruma gelirler".

    İşte bu yüzden felsefenin neden ve niçinlere yönelmesi, eleştirme gücü olması gerekir. Felsefe geleneksel göz boyayıcı değerlerin neden ve niçinlerini masaya yatırmalıdır. Çünkü üstün insan olmak, negatif, geçersiz değerleri dışlayabilmekle olanaklıdır. Onların yerine yaratıcı, şafağı müjdeleyen yeni pozitif değerler koyabilmekle olanaklıdır.

    Üstün insan toplumda belki bugün tek başınadır, ama yarın bir toplum oluşturabilir. "Bugün, geleneksel etkilerle davrananlar arasında yalnız başınıza, bir kenarda yaşayan siz, bir gün toplum olacaksınız. "Siz seçkin insanlar bir gün seçkin insanlar toplumunu oluşturduğunuz zaman, yeni üstün insanlar bu toplum içinden çıkacaktır. İnsanlık böyle gelişecektir."

    Bilgeliğin ve kendini korumanın bir başka yolu da, etkiyle etkinlik göstermenin olabildiğince seyrek olmasına çalışmaktır.

    Etkiyle etkinlik gösterme sadece içine düşülen şartlar ve durumlardan kurtulmak için yapılmalıdır. Aksi durumda, kendi özgürlüğünü her defasında bir kenara bırakmakla ilgili olan bu durum sıklaşırsa, insan farkında olmadan etkiyle etki göstermenin bir organı durumuna gelebilir. Örneğin cilt cilt kitapları devirmekten memnunluk duyan bir bilge, sonunda kendi düşünme yetisini kaybeder. Ciltleri yerinden oynatmadan düşünememe durumuna düşer. Çünkü bu bilge kitabın getirdiği fikirlerin etkisine yanıt vermiş oluyor ve farkına varmadan etkinin etkisini gösteriyor. Bilge tüm gücünü okuduğu fikri tasdik etmek veya ona karşı gelmek için harcıyor. Kendi dışında düşünenlerin görüşlerinden çıkanları eleştiriyor.

    "Bu tip bilgelerde kendini savunma iç güdüsü zayıflar. Bu bilge çökmekte, gerilemekte olan bir kişidir. Ben, özgür ve çok verimli kişiler gördüm, 30 una geldikten sonra okuyarak kendi kendilerini çökertmişlerdi. Farkında olmadan, başkalarının görüşlerinin etkinliğini göstermeye başlamışlardı. Bunlar kibrit çöplerine benziyorlar. Alev vermeleri için onları sürtmek gerek. Sabahın ilk saatlerinden itibaren, güneş yükselirken, akıl tüm tazeliğinde iken, saf irade gücü var iken dönüp bir kitabı okumayı ben kusur ve kötü alışkanlık kabul ediyorum."

    Saygı: Benim bir kitabımı eline almak yerine, kendi kendine dönebilme gücü olan kişiye, çok daha büyük saygı duyarım.

    Şartlara Rağmen: Kararlı olan her şey, şartlara rağmen doğar.

    Şeylerin Değeri: Var olan hiç bir şey yok edilmemelidir. Hiç bir şey fazla değildir. Hıristiyanların ve hatta nihilistlerin reddettiği var olmalar bile, değerlerin hiyerarşisi arasında belirli bir sıradadır.




  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.