![]() Need for Speed: The Run – Serinin Zirvesi Need for Speed serisi yıllardır hız, aksiyon ve adrenalin denince akla gelen ilk isimlerden biri oldu. Fakat birçok farklı oyunun arasında The Run bambaşka bir yerde duruyor. 1. Eşsiz Hikâye Deneyimi The Run, yalnızca yarışlardan ibaret değil. Ana karakter Jack Rourke’un hayatı üzerine kurulan sinematik bir hikâyeye sahip. Borç batağına saplanan Jack, ülkenin bir ucundan diğerine uzanan tehlikeli yarışta hayatta kalmaya çalışıyor. Bu, diğer NFS oyunlarında görmediğimiz kadar dramatik ve sürükleyici bir anlatım sunuyor. 2. Amerika’yı Baştan Sona Geçmek Chicago’dan San Francisco’ya uzanan rota, oyuncuya Amerika kıtasını adeta tur ettiriyor. Karlarla kaplı dağ yollarından, çöllere ve büyük şehirlere kadar uzanan çeşitlilik, tekdüzelikten uzak ve sürekli yeni bir heyecan katıyor. 3. Sinematik Sunum ve Gerilim Yarış esnasında devrilmiş trenlerden kaçmak, çığdan kurtulmak veya polis pusularını aşmak gibi sahneler, oyuna bir film atmosferi katıyor. Bu yönüyle The Run, sadece bir yarış değil, aynı zamanda oynanabilir bir aksiyon filmi gibi. 4. Frostbite Motoru ile Güçlü Grafikler The Run, DICE’ın geliştirdiği Frostbite 2 motorunu kullanan ilk Need for Speed oyunu oldu. Bu sayede grafikler, çevresel yıkımlar ve atmosfer, dönemine göre çığır açıcı seviyedeydi. 5. Cesur Bir Deneme Serideki çoğu oyun klasik yarış mantığını izlerken, The Run farklı bir şey denedi. Hem hikâye anlatımı hem de yenilikçi sunumuyla risk aldı. Bugün hâlâ hatırlanıyor olması bile, bu riskin oyuncular üzerinde iz bıraktığını kanıtlıyor. Need for Speed serisinde birçok başarılı yapım var ama The Run, hem hikâyesi, hem sinematik anlatımı, hem de Amerika’nın uçsuz bucaksız yollarında sunduğu eşsiz atmosferiyle en iyi oyun olmayı hak ediyor. Bu yönleriyle yalnızca bir yarış değil, unutulmaz bir yolculuk. < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > |
_____________________________
|