Şimdi Ara

Neden İngilizce Konuşamıyoruz? Neler Yapmalıyız?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
27
Cevap
3
Favori
5.035
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Neden İngilize Konuşamıyoruz? Sorusunu google da ararsanız eminim pek çok makale bulabilirsiniz. Ben burada kendi makalemi yazmak istiyorum :)

    Amacım neden konuşamadığımızı irdelemekten ziyade neler yapmalıyıza eğilmek olacaktır...

    Türkiye de trafik canavarı, sigara tiryakiliği gibi kronikleşmiş bir sorundur bu. Pek çok ülke bu meseleyi halletmişken bizim halledememiz ayrıca sinir bozucudur. Kurslara tomarla para verip yine de çoğumuz konuşamıyoruz. Kursta üç beş saat ingilizce dinliyor, konulara çalışıyor, ingilizce konuşmaya çabalıyoruz ama ne yazık ki kurstan çıktığımızda bir paket sigarayı I want a pocket of cigarette please. şeklinde istemiyoruz ya da isteyemiyoruz. :) Yani günlük hayatımızda pek yer bulamıyor ingilizce. Halbuki farkında olmadan pek çok ingilizce kelimeyi günlük hayatta kullanıyoruz. Türkçeyi de bozuyoruz ama sadece Türkçenin içine etmekle kalıyoruz. Woov bugün çok cool görünüyorsun diyenler var. Halbuki cool yerine hoş kelimesi kullanılsa Türkçemize uygun olurdu. Tarkan fanıyım diyen var. Fan ne yaa? Türkçe de hayran kelimesinin suyu mu çıktı? I am the biggest fan of Tarkan in the world gibi bir cümleyi kuramayan Türklerin pek çoğu Tarkan fanıyım diyebiliyor ulu orta. Dikkat çekmeye çalıştığım husus tonlarca ingilizce kelime gündelik Türkçenin içine bu kadar pervasızca girmişken buna rağmen İngilizcemiz de bir gelişme olmadığı gibi Türkçemizde bozuldukça bozuluyor. Ne Türkçeyi korumak, yaşatmak gibi bir derdimiz ne de İngilizcemizi geliştirmek gibi bir derdimiz var. Her neyse. Ana konudan uzaklaştım biraz.

    Hollanda da hemen herkes İngilizce konuşuyor. Ana dilleri İngilizce değil halbuki. Bir makalede okumuştum nedenini Hollandalılar şöyle açıklamış: Eğer İngilizce konuşamazsak dünyanın hiçbir yerinde kendi dilimizle yemek siparişi bile veremeyiz :)) Ne kadar güzel düşünüyorlar değil mi? Aynı şey bizim içinde geçerli. Türkçe bilen coğrafya belli. Bunun haricinde dünyanın hiçbir yerinde Ölüyorum bir bardak su verin deseniz anlamazlar. Bu cümleyi Fransızca, Almanca veya İspanyolca kurarsanız şansınız biraz daha artabilir. Belki anlayan bir kişi bulunur. Ama I am dying please give me a glass of water. dediğiniz anda yani İngilizce konuştuğunuz anda Türkiye de bile anlayan birileri çıkabilir :) Hollanda da yıllardır tüm sinema filmleri İngilizce orijinal diliyle veriliyormuş. Alt yazıdan Flemenkçe yazıyormuş. Yani kulak dolgunluğu gelişiyor haliyle. Beğenmediğimiz Çin de bile 13 -15 yaşında çocukların hemen hepsi daha ilköğretim çağında İngilizce konuşma işini hallediyor. (Kaldı ki Çin'de İngiltereden daha fazla insan İngilizce konuşuyor)

    Hepimiz Türkiyeyi ve Türkçeyi çok seviyoruz. Ne güzel. Hiçbir şüphem yok zaten. Peki diyelim ki uluslararası arenada Türkiyenin hakkını nasıl savunacaksınız? Herhangi bir konuda. Spor, siyaset, sanat, tarih... Diyelim ki dünyanın bir ülkesinden X isimli şahıs Atatürk hakkında yanlış şeyler söyledi. Bilgisizliğinden ötürü söyledi diyelim. Siz Atatürk hakkındaki doğrulara sahipsiniz. O kişiye gerçeği nasıl anlatırsınız? Bir Japon'a, Norveçliye veya bir Meksikalıya? Eee dünyada ki tüm dilleri öğrenemeyeceğimize göre aşağı yukarı tüm kapıları açabilen tek bir dili yani İngilizce yi öğrenmek ve derdimizi anlatmak daha doğru değil mi? Türkçe deneyin isterseniz tek bir kelime bile anlaşabilecekmisiniz :) Maksadım İngilizce yi yüceltemk vs... değil tabi ki. Ortada bazı gerçekler var bunları kabul etmek ve oyunu ona göre oynamak gerekiyor. Türklerin İngilizce ye hakim olması demek Mevlanayı, Yunusu, Atatürkü, Osmanlıyı, Türk müziğini, sanatını kısacası herşeyimizi anlatabilmek demek. İngilizce yi çok iyi bilseydiniz bir Fransıza İstanbulu anlatmaktan keyif almazmıydınız? Ben alırdım :) Ya da Jack London'ın bir kitabını Türkçe çevirisinden değil de orijinalinden okumak daha heyecanlı olmazmıydı?

    Türkçe ve İngilizce farklı kültürlerin ve dil ailelerinin içinden doğup gelişmiş iki dil. Belki kültür ve dil yapısı olarak bir İspanyol veya bir Alman çok daha kolay İngilizce öğrenebilir. Yani bence biraz dezavantajlı başlıyoruz. Türkçe sondan eklemeli bir dil ve İngilizce bunun tam tersi bir cümle yapısına sahip. Çoğu zaman Türkçe bir cümleyi İngilizceye çevirdiğimiz zaman sondan başa doğru bir çevirme sırası izliyoruz. Fakat yine de büyük bir mazaret olmamalı bu.

    Türk gibi başla İngiliz gibi bitir. Sözümüzü hatırladım :)) Türkler bir işe iyi başlar ama kötü bitirir gibi gizli bir mesaj taşıyor sanki bu söz. Ya da İngilizler kötü başlar ama iyi bitirir gibi. Anlatmak istediğim evet biz Türkler İngilizce öğrenme işine Türk gibi başlıyoruz yani bomba gibi başlıyoruz ve İngiliz gibi bitiremiyoruz. Maalesef elemantary seviyesinden sonra gelişimimiz yavaşlıyor, konular detaylanmaya ve sıkıcı gelmeye başlıyor. Üç-dört aylık elemantary eğitiminde inanılmaz büyük bir mesafe kat ettikten sonra ilerleyen seviyelerde heyecanımızı yavaş yavaş kaybediyor ve genelde bırakıyoruz. Aslında elemantary seviyeden sonra öğrenimimizin yavaş ilerlemesi dil öğreniminin tabiatında olan bir şey. Bizim de bir kabahatimiz yok bunda. Kabahatli olduğumuz tek nokta heyecanımızı kaybedip bırakışımız. Diyelim ki 100 mt'lik bir yarış pistindeyiz. İlk 50 metreyi 5 saniye de koşuyoruz kalan 50 metreyi ise 5 günde koşmamız icap ediyor. İlk 50 metre elamantary seviyesi oluyor örnekte. Sonraki 50 metre ise bize sıkıcı geliyor ve koşuyu bırakıyoruz demek istiyorum.

    İnterneti özellikle dil öğrenimi için kullanabiliriz ama maalesef eğlence ve boş işlerde kullanıyoruz çoğumuz. Msn, facebook gibi sosyal siteler de yabancılarla hem yazışabiliriz hemde mümkünse kamerada ingilizce pratik yapabiliriz. Bunlar olmayacak şeyler değil aslında. Eskidenmiş dil öğrenmenin zorluğu şimdi çok çok kolay aslında. Bir iki tane mektup arkadaşı bulacaksın mektup yazıp postaya vereceksin, 2 hafta sonra eline geçecek o sana yazacak gönderecek bir ay da onun mektubunun gelmesi sürecek :) Ölme eşeğim ölme. Eskiden böyleymiş. İnternet yokken. Pen Friends ler olurdu. Yazışırdın. Şimdi bırakın bilgisayarı küçücük akıllı telefonlarda dünyanın öbür ucunda ki bir insanla tanışıp yazışabiliyorsun. Eskiden İngilizce eğitim kitabı ve seviyelere göre hikaye kitapları bulmak çok zor ve pahalıydı. Şimdi bulmak kolay ama almak hala pahalı :)) İnternet bu noktada da yardımımıza koşuyor. Sebil gibi rapid formatında ingilizce hikaye kitabı deryası var internette. Sadece google da biraz araştırsanız. Bedavaya İngilizce hikaye kitaplarını bilgisayarınıza, telefonunuza indirebilirsiniz. Her seviye ye göre. Oxford yayınlarından, Cambridge yayınlarına varıncaya kadar.

    Hemen her evde bilgisayar yoksa bile DVD player vardır. Buradanda yabancı filmleri İngilizce dil seçenekleriyle ve altyazı seçenekleriyle izleyebiliriz.

    Google a ESL veya Learning English yazdığınızda sayısız internet sitesi size İngilizce öğretmek için can atıyor halde bekliyor olacaktır. Yine Youtube'un ingilizce eğitimi veren kanalları var. Search kısmından Recep İvedik yazıp arayacağımıza İngilizce eğitim videoları yayınlayan bu kanalları arayarak faydalı bir iş yapabiliriz. Örneğin MisterDuncan, Hugosite, Teacherphillenglish ilk aklıma gelen kanallar. Hepside 90 -100 civarı 5'er 10'ar dakikalık videolarda İngilizce bilginizi ve listening (dinleme) kabiliyetinizi geliştiriyor. Gngdoa's channel da en iyi kanallardan biridir bu arada. Onu da şiddetle tavsiye ederim.

    Özellikle Lost dizisini izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Benim Prison Break le birlikte en çok sevdiğim dizidir. :) Tavsiye etmemin 1. nedeni Lost'ta konuşulan İngilizcenin anlaşılmasının çok zor olmamasından dolayıdır. 2. Nedeni de çok çok güzel bir dizidir :) İngilizce dinleme yapmak için Lost tan daha iyi bir seçenek düşünemiyorum. Hem 6 sezon gibi uzun bir dizidir. İzle izle bitmez. :)

    MP3 Çalarlarınıza, Ipod yada telefonlarınıza ingilizce mp3 leri yükleyerek yolda yürürken, işe giderken, deniz kenarında oturup martıları izlerken... her yerde ingilizce dinleme yaparak kendinizi geliştirebilirsiniz. Oxford, Cambrdige, Mac Millan, Penguin Readers gibi büyük kuruluşların seviye seviye hikaye kitaplarının audio formatında, mp3 formatında dosyaları internette sizi bekliyor. Bunları indirip atın cihazınıza ve dinlemeye başlayın. Mümkünse önce hikaye kitabını temin edip okuyun. Sonra dinleme yapın. Emin olun listening kabiliyetinize büyük etki edecektir.

    Dil eğitmeni üstadlar hep şunu söyler. Türkçe düşünme İngilizce düşün derler. Eee bu çok kolay birşey değildir haliyle. Bunu derler ama nasıl yapacağımız konusunda pek bir işaret vermezler. Öyle yaa yolda yürüyorsun yağmur tependen yağıyor arabanın biri hızla yanından geçerken su birikintisini üstüne boca ediyor. Hadi buyur İngilizce düşün pardon pardon İngilizce küfür et :)) Kimin aklına gelir o esnada İngilizce düşünmek? Kimin aklına gelir o sinirle arabanın arkasından Son of a bitch! diye bağırmak? O yüzden ben uygulamaya geçirelemeyen veya geçirilmesi çok çok güç olan İngilizce düşün gibi klişe lafları ve önerileri şahsen dikkate değer bulmuyorum. İngilizce düşün. Söylemesi ne kolay. Buyur sen düşün. 30 sene 35 sene Türkçe ruhuna işlemiş, canın gibi kanın gibi olmuş birden İngilizce öğrenmeye karar veriyorsun ve hocan diyor ki İngilizce düşün diyor. Türkçe düşünme diyor. Yahu hocam ben hayatımda hiç İngilizce üşüdüğümü hissetmemişimki i feel very cold diye düşüneyim. Ya da ben hiç İngilizce dilinde kız arkadaşımı özlememişim ki şimdi birden bire içimden I missed you a lot falan diyebileyim. Onun için bence çok fazla zorlamayın İngilizce düşünecem diye balatayı yakarsınız. Çabalayın ama hocaların dediği gibi de abartmayın.

    Türkiye de İngilizce öğretmenlerinin %70 inin İngilizce konuşamıyor olması ne kadar acı değil mi? Maalesef böyle. Her 10 İngilizce öğretmeninin sadece 3 tanesi bir İngilizle veya Amerikalıyla politikadan, tarihten, Amerikanın orta doğu politikalarından bahsedebilir. Diğer 7 si sana bana gramer öğretir.

    Bir İK firması Türkiye genelinde araştırma yapmış. İş başvurularında bulunan adayların %80'i İngilizce seviyelerine Az - Orta ve İyi den İyi kutucuğunu işaretlemiş. Ne güzel memleket değil mi :)) Daha sonra İK firması iyi ingilizce bildiğini iddia eden %80'i seviye tespit sınavına sokmuş. Bu iyi derecede İngilizce bildiğini iddia edenlerin aslında %60'ı beginner ve elemantary seviyesinde İngilizce bilgisine sahipmiş. Sınav sonuçları ortada. %80'in geri kalan %20 sinin ise sadece %5 gibi küçücük bir kısmı upper ve advanced seviyede (ileri düzey) ingilizce bilgisine sahipmiş. Yaa. Elini sallasan İngilizce biliyorum diyene çarpıyor. Halbuki çoğu fasa fiso. Taksimde simit satan çocuklar o kariyer düşkünü ingilizce bildiğini iddia edenlerden daha çok şey biliyordur belkide. Bir gün Taksim de turistlerle bayağı bayağı İngilizce muhabbet eden, adres tarif eden hatta hatta espri yapan küçük bir çocuk dikkatimi çekti. Çocuğun doğallağına ve İngilizce konuşma konusunda ki becerisine hayran kaldım. Dayanamadım gidip sordum yahu kardeşim sen nasıl böyle İngilizce konuşmayı öğrendin dedim. Cevabı İngilizce geldi. Because this is my job :)) Bu benim işim diyor çocuğa bakarmısınız :)) Olayı bitirmiş yani.

    Herkese sağlıklı, neşe dolu ve hayallerinizin peşinden koşmakla kalmayıp yakaladığınız güzel günler dilerim..







  • Çok güzel bir makale yazmışsın dostum eline koluna sağlık. Hepsini okudum ve yazdıklarına katılıyorum. Ben uluslararası ilişkiler 2. sınıftayım ve seneye yaz tatilinde Work and Travel ile Alaska'ya gideceğim. Liseden dolayı sağlam bir temelim olduğunu düşünüyorum sınıftaki arkadaşlarıma bakınca bu anlaşılıyor zaten.

    Aslında bu makaleyi okumamın en büyük sebebi ingilizcemi nasıl geliştiririm düşüncesi oldu. Senin verdiğin kanalları ve tavsiyeleri göz önünde bulunduracağım. Üniversite bittiğinde ileri düzeyde ingilizce konuşmak şu anki amacım ve bu makaleni okuduktan sonra daha fazla gaza geldiğimi söylemeliyim:)

    Bu başlıkta zamanın oldukça ingilizce pratik yapabileceğimiz siteleri. ingilizce yorum yapabileceğimiz forum.donanımhaber.com gibi forum sitelerini paylaşırsan çok sevinirim.

    Sana da sağlıklı, mutlu günler diliyorum.
  • Çok eğlenceli bir makale olmuş teşekkür ederiz
  • quote:

    Orijinalden alıntı: 1Ceko

    Çok eğlenceli bir makale olmuş teşekkür ederiz



    +1
  • alkış alkış alkış.............
  • mrduncan eğlenceli gerçekten.
  • makalenin tamamını okumadım. kısaca bişeyler yazmak istiyorum...

    çok ezberliyorsunuz az yorumluyorsunuz.



    bi yabancıyla rahatça anlaşacak kadar ingilizcem var ama bunu ne çalışarak ne de ezberleyerek öğrendim, liseyi bitiren herhangi bi öğrenciden de fazla eğitim almadım. ezberlemeye şöyle örnek vereyim, biraz önce biri "as" in anlamlarını sormuş birisi de cevap olarak 5 tane anlamı var demiş ben adamın saydığı 5 anlamı da çok duydum çok kullandım ama hiç 5 anlamı var diye ezberlemek, kategorileştirmek gibi bi ihtiyacım olmadı benim kafamda tek bir anlamı var o anlam da "as" türkçe olarak bişey barındırmıyorum. size böyle okullarda mı öğretiyolar kurslarda mı öğretiyolar bilmiyorum ama doğru olduğunu düşünmüyorum her şey yorum bence. bilmediğim yeni bi kalıp, sözcük vs. bişey duyduğumda önce yorumlarım, acaba bu ne demek istemiş diye düşünürüm, bulamazsam (bazen bulsam da) kullanımını ve ne anlama geldiğini ingilizce tartışan sitelere girerim. sözlüğü açar gibi ezberlemem. bildiklerimle ilişkilendirmeye çalışırım, tabi bariz sözcükleri sözlükten bakarım ama garip kullanımı olan sözcükleri veya kalıpları her zaman ingilizce sitelerde araştırırım tartışan adamları dinlerim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi radressss -- 28 Haziran 2011; 22:33:02 >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Kaç dil biliyorsunuz?
    5 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Çok güzel yazmışsın...
  • böyle güzel yazıların bir konuda toplanum üst konu olması lazım gerçekten .
    çok güzel yazmışsın teşekkürler
  • Baştan sona okudum mükemmel bir yazı,içerisinde çok güzel,uygulanması gereken öneriler,öğrenme yolları var.Çok teşekkürler.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: s.mta


    quote:

    Orijinalden alıntı: 1Ceko

    Çok eğlenceli bir makale olmuş teşekkür ederiz



    +1

    +2 eline koluna saglik.bu yaziyi okurken ders bile cikarabilirsiniz.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Miller57

    Neden İngilize Konuşamıyoruz? Sorusunu google da ararsanız eminim pek çok makale bulabilirsiniz. Ben burada kendi makalemi yazmak istiyorum :)

    Amacım neden konuşamadığımızı irdelemekten ziyade neler yapmalıyıza eğilmek olacaktır...

    Türkiye de trafik canavarı, sigara tiryakiliği gibi kronikleşmiş bir sorundur bu. Pek çok ülke bu meseleyi halletmişken bizim halledememiz ayrıca sinir bozucudur. Kurslara tomarla para verip yine de çoğumuz konuşamıyoruz. Kursta üç beş saat ingilizce dinliyor, konulara çalışıyor, ingilizce konuşmaya çabalıyoruz ama ne yazık ki kurstan çıktığımızda bir paket sigarayı I want a pocket of cigarette please. şeklinde istemiyoruz ya da isteyemiyoruz. :) Yani günlük hayatımızda pek yer bulamıyor ingilizce. Halbuki farkında olmadan pek çok ingilizce kelimeyi günlük hayatta kullanıyoruz. Türkçeyi de bozuyoruz ama sadece Türkçenin içine etmekle kalıyoruz. Woov bugün çok cool görünüyorsun diyenler var. Halbuki cool yerine hoş kelimesi kullanılsa Türkçemize uygun olurdu. Tarkan fanıyım diyen var. Fan ne yaa? Türkçe de hayran kelimesinin suyu mu çıktı? I am the biggest fan of Tarkan in the world gibi bir cümleyi kuramayan Türklerin pek çoğu Tarkan fanıyım diyebiliyor ulu orta. Dikkat çekmeye çalıştığım husus tonlarca ingilizce kelime gündelik Türkçenin içine bu kadar pervasızca girmişken buna rağmen İngilizcemiz de bir gelişme olmadığı gibi Türkçemizde bozuldukça bozuluyor. Ne Türkçeyi korumak, yaşatmak gibi bir derdimiz ne de İngilizcemizi geliştirmek gibi bir derdimiz var. Her neyse. Ana konudan uzaklaştım biraz.

    Hollanda da hemen herkes İngilizce konuşuyor. Ana dilleri İngilizce değil halbuki. Bir makalede okumuştum nedenini Hollandalılar şöyle açıklamış: Eğer İngilizce konuşamazsak dünyanın hiçbir yerinde kendi dilimizle yemek siparişi bile veremeyiz :)) Ne kadar güzel düşünüyorlar değil mi? Aynı şey bizim içinde geçerli. Türkçe bilen coğrafya belli. Bunun haricinde dünyanın hiçbir yerinde Ölüyorum bir bardak su verin deseniz anlamazlar. Bu cümleyi Fransızca, Almanca veya İspanyolca kurarsanız şansınız biraz daha artabilir. Belki anlayan bir kişi bulunur. Ama I am dying please give me a glass of water. dediğiniz anda yani İngilizce konuştuğunuz anda Türkiye de bile anlayan birileri çıkabilir :) Hollanda da yıllardır tüm sinema filmleri İngilizce orijinal diliyle veriliyormuş. Alt yazıdan Flemenkçe yazıyormuş. Yani kulak dolgunluğu gelişiyor haliyle. Beğenmediğimiz Çin de bile 13 -15 yaşında çocukların hemen hepsi daha ilköğretim çağında İngilizce konuşma işini hallediyor. (Kaldı ki Çin'de İngiltereden daha fazla insan İngilizce konuşuyor)

    Hepimiz Türkiyeyi ve Türkçeyi çok seviyoruz. Ne güzel. Hiçbir şüphem yok zaten. Peki diyelim ki uluslararası arenada Türkiyenin hakkını nasıl savunacaksınız? Herhangi bir konuda. Spor, siyaset, sanat, tarih... Diyelim ki dünyanın bir ülkesinden X isimli şahıs Atatürk hakkında yanlış şeyler söyledi. Bilgisizliğinden ötürü söyledi diyelim. Siz Atatürk hakkındaki doğrulara sahipsiniz. O kişiye gerçeği nasıl anlatırsınız? Bir Japon'a, Norveçliye veya bir Meksikalıya? Eee dünyada ki tüm dilleri öğrenemeyeceğimize göre aşağı yukarı tüm kapıları açabilen tek bir dili yani İngilizce yi öğrenmek ve derdimizi anlatmak daha doğru değil mi? Türkçe deneyin isterseniz tek bir kelime bile anlaşabilecekmisiniz :) Maksadım İngilizce yi yüceltemk vs... değil tabi ki. Ortada bazı gerçekler var bunları kabul etmek ve oyunu ona göre oynamak gerekiyor. Türklerin İngilizce ye hakim olması demek Mevlanayı, Yunusu, Atatürkü, Osmanlıyı, Türk müziğini, sanatını kısacası herşeyimizi anlatabilmek demek. İngilizce yi çok iyi bilseydiniz bir Fransıza İstanbulu anlatmaktan keyif almazmıydınız? Ben alırdım :) Ya da Jack London'ın bir kitabını Türkçe çevirisinden değil de orijinalinden okumak daha heyecanlı olmazmıydı?

    Türkçe ve İngilizce farklı kültürlerin ve dil ailelerinin içinden doğup gelişmiş iki dil. Belki kültür ve dil yapısı olarak bir İspanyol veya bir Alman çok daha kolay İngilizce öğrenebilir. Yani bence biraz dezavantajlı başlıyoruz. Türkçe sondan eklemeli bir dil ve İngilizce bunun tam tersi bir cümle yapısına sahip. Çoğu zaman Türkçe bir cümleyi İngilizceye çevirdiğimiz zaman sondan başa doğru bir çevirme sırası izliyoruz. Fakat yine de büyük bir mazaret olmamalı bu.

    Türk gibi başla İngiliz gibi bitir. Sözümüzü hatırladım :)) Türkler bir işe iyi başlar ama kötü bitirir gibi gizli bir mesaj taşıyor sanki bu söz. Ya da İngilizler kötü başlar ama iyi bitirir gibi. Anlatmak istediğim evet biz Türkler İngilizce öğrenme işine Türk gibi başlıyoruz yani bomba gibi başlıyoruz ve İngiliz gibi bitiremiyoruz. Maalesef elemantary seviyesinden sonra gelişimimiz yavaşlıyor, konular detaylanmaya ve sıkıcı gelmeye başlıyor. Üç-dört aylık elemantary eğitiminde inanılmaz büyük bir mesafe kat ettikten sonra ilerleyen seviyelerde heyecanımızı yavaş yavaş kaybediyor ve genelde bırakıyoruz. Aslında elemantary seviyeden sonra öğrenimimizin yavaş ilerlemesi dil öğreniminin tabiatında olan bir şey. Bizim de bir kabahatimiz yok bunda. Kabahatli olduğumuz tek nokta heyecanımızı kaybedip bırakışımız. Diyelim ki 100 mt'lik bir yarış pistindeyiz. İlk 50 metreyi 5 saniye de koşuyoruz kalan 50 metreyi ise 5 günde koşmamız icap ediyor. İlk 50 metre elamantary seviyesi oluyor örnekte. Sonraki 50 metre ise bize sıkıcı geliyor ve koşuyu bırakıyoruz demek istiyorum.

    İnterneti özellikle dil öğrenimi için kullanabiliriz ama maalesef eğlence ve boş işlerde kullanıyoruz çoğumuz. Msn, facebook gibi sosyal siteler de yabancılarla hem yazışabiliriz hemde mümkünse kamerada ingilizce pratik yapabiliriz. Bunlar olmayacak şeyler değil aslında. Eskidenmiş dil öğrenmenin zorluğu şimdi çok çok kolay aslında. Bir iki tane mektup arkadaşı bulacaksın mektup yazıp postaya vereceksin, 2 hafta sonra eline geçecek o sana yazacak gönderecek bir ay da onun mektubunun gelmesi sürecek :) Ölme eşeğim ölme. Eskiden böyleymiş. İnternet yokken. Pen Friends ler olurdu. Yazışırdın. Şimdi bırakın bilgisayarı küçücük akıllı telefonlarda dünyanın öbür ucunda ki bir insanla tanışıp yazışabiliyorsun. Eskiden İngilizce eğitim kitabı ve seviyelere göre hikaye kitapları bulmak çok zor ve pahalıydı. Şimdi bulmak kolay ama almak hala pahalı :)) İnternet bu noktada da yardımımıza koşuyor. Sebil gibi rapid formatında ingilizce hikaye kitabı deryası var internette. Sadece google da biraz araştırsanız. Bedavaya İngilizce hikaye kitaplarını bilgisayarınıza, telefonunuza indirebilirsiniz. Her seviye ye göre. Oxford yayınlarından, Cambridge yayınlarına varıncaya kadar.

    Hemen her evde bilgisayar yoksa bile DVD player vardır. Buradanda yabancı filmleri İngilizce dil seçenekleriyle ve altyazı seçenekleriyle izleyebiliriz.

    Google a ESL veya Learning English yazdığınızda sayısız internet sitesi size İngilizce öğretmek için can atıyor halde bekliyor olacaktır. Yine Youtube'un ingilizce eğitimi veren kanalları var. Search kısmından Recep İvedik yazıp arayacağımıza İngilizce eğitim videoları yayınlayan bu kanalları arayarak faydalı bir iş yapabiliriz. Örneğin MisterDuncan, Hugosite, Teacherphillenglish ilk aklıma gelen kanallar. Hepside 90 -100 civarı 5'er 10'ar dakikalık videolarda İngilizce bilginizi ve listening (dinleme) kabiliyetinizi geliştiriyor. Gngdoa's channel da en iyi kanallardan biridir bu arada. Onu da şiddetle tavsiye ederim.

    Özellikle Lost dizisini izlemenizi şiddetle tavsiye ederim. Benim Prison Break le birlikte en çok sevdiğim dizidir. :) Tavsiye etmemin 1. nedeni Lost'ta konuşulan İngilizcenin anlaşılmasının çok zor olmamasından dolayıdır. 2. Nedeni de çok çok güzel bir dizidir :) İngilizce dinleme yapmak için Lost tan daha iyi bir seçenek düşünemiyorum. Hem 6 sezon gibi uzun bir dizidir. İzle izle bitmez. :)

    MP3 Çalarlarınıza, Ipod yada telefonlarınıza ingilizce mp3 leri yükleyerek yolda yürürken, işe giderken, deniz kenarında oturup martıları izlerken... her yerde ingilizce dinleme yaparak kendinizi geliştirebilirsiniz. Oxford, Cambrdige, Mac Millan, Penguin Readers gibi büyük kuruluşların seviye seviye hikaye kitaplarının audio formatında, mp3 formatında dosyaları internette sizi bekliyor. Bunları indirip atın cihazınıza ve dinlemeye başlayın. Mümkünse önce hikaye kitabını temin edip okuyun. Sonra dinleme yapın. Emin olun listening kabiliyetinize büyük etki edecektir.

    Dil eğitmeni üstadlar hep şunu söyler. Türkçe düşünme İngilizce düşün derler. Eee bu çok kolay birşey değildir haliyle. Bunu derler ama nasıl yapacağımız konusunda pek bir işaret vermezler. Öyle yaa yolda yürüyorsun yağmur tependen yağıyor arabanın biri hızla yanından geçerken su birikintisini üstüne boca ediyor. Hadi buyur İngilizce düşün pardon pardon İngilizce küfür et :)) Kimin aklına gelir o esnada İngilizce düşünmek? Kimin aklına gelir o sinirle arabanın arkasından Son of a bitch! diye bağırmak? O yüzden ben uygulamaya geçirelemeyen veya geçirilmesi çok çok güç olan İngilizce düşün gibi klişe lafları ve önerileri şahsen dikkate değer bulmuyorum. İngilizce düşün. Söylemesi ne kolay. Buyur sen düşün. 30 sene 35 sene Türkçe ruhuna işlemiş, canın gibi kanın gibi olmuş birden İngilizce öğrenmeye karar veriyorsun ve hocan diyor ki İngilizce düşün diyor. Türkçe düşünme diyor. Yahu hocam ben hayatımda hiç İngilizce üşüdüğümü hissetmemişimki i feel very cold diye düşüneyim. Ya da ben hiç İngilizce dilinde kız arkadaşımı özlememişim ki şimdi birden bire içimden I missed you a lot falan diyebileyim. Onun için bence çok fazla zorlamayın İngilizce düşünecem diye balatayı yakarsınız. Çabalayın ama hocaların dediği gibi de abartmayın.

    Türkiye de İngilizce öğretmenlerinin %70 inin İngilizce konuşamıyor olması ne kadar acı değil mi? Maalesef böyle. Her 10 İngilizce öğretmeninin sadece 3 tanesi bir İngilizle veya Amerikalıyla politikadan, tarihten, Amerikanın orta doğu politikalarından bahsedebilir. Diğer 7 si sana bana gramer öğretir.

    Bir İK firması Türkiye genelinde araştırma yapmış. İş başvurularında bulunan adayların %80'i İngilizce seviyelerine Az - Orta ve İyi den İyi kutucuğunu işaretlemiş. Ne güzel memleket değil mi :)) Daha sonra İK firması iyi ingilizce bildiğini iddia eden %80'i seviye tespit sınavına sokmuş. Bu iyi derecede İngilizce bildiğini iddia edenlerin aslında %60'ı beginner ve elemantary seviyesinde İngilizce bilgisine sahipmiş. Sınav sonuçları ortada. %80'in geri kalan %20 sinin ise sadece %5 gibi küçücük bir kısmı upper ve advanced seviyede (ileri düzey) ingilizce bilgisine sahipmiş. Yaa. Elini sallasan İngilizce biliyorum diyene çarpıyor. Halbuki çoğu fasa fiso. Taksimde simit satan çocuklar o kariyer düşkünü ingilizce bildiğini iddia edenlerden daha çok şey biliyordur belkide. Bir gün Taksim de turistlerle bayağı bayağı İngilizce muhabbet eden, adres tarif eden hatta hatta espri yapan küçük bir çocuk dikkatimi çekti. Çocuğun doğallağına ve İngilizce konuşma konusunda ki becerisine hayran kaldım. Dayanamadım gidip sordum yahu kardeşim sen nasıl böyle İngilizce konuşmayı öğrendin dedim. Cevabı İngilizce geldi. Because this is my job :)) Bu benim işim diyor çocuğa bakarmısınız :)) Olayı bitirmiş yani.

    Herkese sağlıklı, neşe dolu ve hayallerinizin peşinden koşmakla kalmayıp yakaladığınız güzel günler dilerim..



    alkışlanacak bir yazı olmuş.teşekkürler.




  • çok guzel düşünüyorsunuz.her konuda haklısınız.emeğe saygı.
  • Çok güzel yazı yazmışsınız elinize sağlık.Benimde 4-5 sene önce telaffuz problemim vardı şimdi yok hatta birkaç aksan bile yapabiliyorum ingiliz,rus falan Dediğiniz gibi özellikle Lost dizisi çok iyi geldi.Başta 1. sezonda Charlie'nin dediklerini anlamıyordum 6 sezon sonra + diğer ingiliz karakterlerin olduğu dizileride izleyerek şimdi ingiliz aksanlı konuşanlarında ne dediğini anlayabiliyorum.Dizilerin,şarkıların,internette okuyacağınız ingilizce haberlerin,forumların,sözlüklerin herşeyin faydası oluyor.Ben şimdiye kadar dilimi öyle geliştirdim diyebilirim.
  • çok güzel bir yazı olmuş sıkılmadan okudum. bu şekilde yazı dizileri hazırlayabilirsin takipçin çok olacaktır. klavyene sağlık
  • Gerçekten çok güzel makale. Ben bu sene üniversite kazandım. Sırf ingilizce geliştirebilmek için yakın arkadaşımla küçük bir cep sözlüğü alacağız. Gramerleri biliyoruz fakat bayağı kelime ve diyalog kurabilme eksiğimiz var. Haftanın 2 yada üç günü kendi aramızda sadece ingilizce konuşacağız..
  • Fikirlerini bizimle paylaştığın için teşekkürler dostum.Ben de seneye üniversitedeyim inşallah.Dediklerini uygulayıp ingilizcemi ileri düzeyde geliştirmeyi düşünüyorum.Bu arada tespitler muhteşem
  • Teşhisler ve öneriler çok yerinde, tebrikler.

    Ben de kendimce bir iki noktaya dikkat çekmek isterim. Lise mezunu olana kadar yıllarca İngilizce dersi alıyoruz ama konuşan kimse yok diyebiliriz. Bence en büyük 2 nedeni şu; 1- Bir konuyu öğrenirken nerelerde, nasıl kullanabilirim diye kendimize indirip yorumlamıyor, ders diye sınav için öğrenmeye çalışıyoruz.
    2- Hata yapmaktan korktuğumuz için konuşmaktan kaçınıyoruz. (Hataların en iyi öğretmenimiz olacağını gözden kaçırarak...)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi .Elif. -- 3 Ekim 2011; 21:19:42 >
  • Diğer ülkeleri bilemeyeceğim ama ülkemizde en başta hatalı dostum.Lise kitaplarında koskoca pre - intermediate yazar.Ama birçok öğrenci am is are karıştırır.Daha bi çok konu sadece bu bi örnek.Çok üstüne düşülmüyor okulda..6/7 yıl dershaneye gidenler var bazıları 4te başlıyor kafaları yıkanan sbs-lys saçmalıklarıyla doldurulmuş insanlarda rahat düşünemiyor.Aileleride yol göstermeyince yuvarlanıp gidiyorlar..Dersin sbs lys olmazsa nasıl girecekler üniversiteye burada haklısın , suç mebde.Sınavla üniversite sistemi sadece Çinde var Tr harici.Orada malum 10/15 milyon kişi giriyordur sınava.Dersin gene , İngilizce öğrenirken dilimizi unutacağız..Lafı Araplaşmak veya Avrupalılaşmak kavramlarına getirmek istemiyorum.Sadece dünyaya ayak uyduralım.Avrupada en küçük ülkeden en gelişmiş ülkeye kadar çocuklar ilköğretimde Fransızca - Almanca - İngilizce görüyorlar.Bölüm dersleri ağırlıklı olarak lisede başlıyor.Bizim sistem sayesinde kafa sadece ders çalışmaya yönelik.Ailelerde yönlendirmiyor hadi çocuk birşey istese aktivite işte derler sınavın var vvs.Çocuklarda sınavlardan sonra öğrenirim diye kendini kandırıyor..Önümde bu sıkıntıları yaşayan bi çok kişi var..Sokakta desen çuvalla yani..

    İngilizce konusuna gelirsek.Bu iş konuşmadan dinlemeden olmaz bizim sistemde malesef 4. sınıftan itibaren am is are this thattan başlayı have been had been a kadar grammar.Dinleme bölümleri hiç yok lsa dahi yapmıyorlar bizzat yaşıyorum..Özel kursada gittim bi faydası yok anasını satayım 2 tane film izletiyolar bide tabu oynuyosun ingilizce öğreniyosun 2500 tl bayılıyorsun Hani bizde derler ya GAVUR.Herkes onlara özenildiğini söyler.Bi çok hoca y.dil öğrenceğine git kendi edebi eserlerini oku der..Şu şartlarda yurtdışına gidilmeden dil öğrenilmez.Ha gitmezsin ora kimsenin umrunda değil maddiyata bakar ama acısı çıkıyor arkadaşın dediği gibi.....Toplum , sırf yabancılar GAVUR olduğu için bireylerin önüne geçiyor bahsettiğim gibi ilk kendi dilini tam öğren diyerek...Neyse Türkiye bu durumdan çok acı çekecek.Kastettiğim insanlarımızın cahilliği ve vurdumduymazlığı..Böyle oluncada kimse uğraşmıyor..Doğruya doğru bunlar benim görüşlerim azcık kötü konuştum ama malesef gerçekler bunlar..Ama şu da varki isteyen öğrenir..



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Victoryforus -- 3 Ekim 2011; 23:12:01 >




  • Arkadaşlar nazik yorumlarınız için en içten teşekkürlerimi sunarım. Sağolun varolun. Ufakta olsa faydalı olabilmişsem ne mutlu bana.
    Ayrıca kendi görüşlerinizle konuyu zenginleştirdiğiniz için de teşekür ederim.

    Dünyanın en güzel dili tatlı dildir. Sizlerde bu dili gayet güzel konuşuyorsunuz...



  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.