Şimdi Ara

NECİP FAZIL KISAKÜREK --- ÜSTAD ---

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
62
Cevap
0
Favori
7.687
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Necip Fazıl Kısakürek büyük bir şairdir bu inkar edilemez dünya görüşü ise beni alakadar etmez.Önemli olan şiirlerindeki inceliktir.Kim ne derse desin çok severim Necip Fazılı...

    Burda Necip Fazılla ilgili şiirleri paylaşmak istiyorum...

    Lütfen konuyu saptırmayın Necip Fazıl ın yazdığı şiir ve hikayeler dışında bir konuya girilmesin.Eğer eleştirmek istiyorsanız buyrun konu açın orda eleştirin.

    Neyse paylaşımlarda bulunmaya başlayayayım...

     NECİP FAZIL KISAKÜREK --- ÜSTAD ---


    KALDIRIMLAR
    Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
    Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
    Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
    Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

    Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
    Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
    İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık.
    Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

    İçimde damla damla bir korku birikiyor;
    Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
    Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
    Gözüne mil çekilmiş bir ama gibi evler.

    Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
    Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
    Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
    Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

    Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
    Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
    Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
    Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

    Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
    İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
    Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
    Yolumun zafer takı, gölgeden taş kemerler.

    Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim;
    Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
    Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
    Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

    Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
    Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
    Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir kuyuya,
    Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi..

    NECİP FAZIL KISAKÜREK



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Theo Angelopoulos -- 25 Haziran 2010; 11:05:21 >







  • Necip Fazılı anıpta Sakarya Türküsünü unutmak saygısızlık olur.

    SAKARYA TÜRKÜSÜ

    İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
    Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

    Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
    Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

    Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
    Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

    Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
    Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat?

    Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
    Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

    Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
    Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

    Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
    Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.

    Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
    Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

    Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
    Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

    İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal.
    Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal,

    Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
    Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.

    Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân;
    Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an!

    Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
    Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

    Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
    Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

    Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
    Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

    Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
    Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

    Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya,
    Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

    İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su;
    Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.

    Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
    Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?

    Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl!
    Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!

    Sakarya; sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
    Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!

    Sen ve ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
    Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!

    Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
    Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!

    Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
    Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

    Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
    Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

    NECİP FAZIL KISAKÜREK




  • her kadinin bastigi yerde sanki kalbim var
    kalbim ki vahsi bir zevk alir ezilisinden.
    bir kadinin icinden aglayisi, gülüsü,
    gözlerinden ziyade bacaklarina yakin.
    bir lisandir onlarin, durusu, bükülüsü,
    kadinlar! onlar varken konusmayiniz sakin.
    ince sütunlardaki ilahi güzellige
    bacaklarin ruhudur sekil veren diyorum.
    bacaklari bir kalin örtüde sakli diye
    mermerde kalbi carpan venüs'ü sevmiyorum.
    ömrümüzün gectigi yolda, bana sorsalar
    gidiyorum bir kadin bacaginin pesinden.
    boynuma doladigim güzel putu görseler.
    insanlar ögrenirdi neye tapacagini.
    kör olsam da acilir gözüm, ona sürseler
    isa'nin eli diye bir kadin bacagini.
  • Bir konferansında, dinleyicilerden birisi anlatılanlardan rahatsız olur ve üstadın gençlik yıllarını hatırlatmak için birazda alaysı bir eda ile;

    -“Birazda hayatınızın ilk yıllarından bahsetseniz” anlamında bir şeyler söyler.

    Üstadın cevabı;

    -“Biz hayatımızın o dönemini çoktan lağıma atmıştık, hangi lağım faresi çıkardı bunu şimdi.” şeklinde olur.


  • quote:

    Orijinalden alıntı: Gennosuke

    çok severim..

    />


    http://www.dailymotion.com/video/xa9nq9_04-necip-fazl-ksakurek-brahim-sadri_music

    Üstat sevilmiyecek adam değildiki.
    Allah rahmet eylesin.




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • Dönüşüm başlığı şöyle daha güzel birşey koysan olmaz mı? Sonuçta Üstad diyoruz, en azından ismini düzgünce yazsan güzel olur.

    Ne zamandır kafamdayı bu başlığı açmak ama bir türlü olmadı, umarım amacından sapmaz.

    Bu arada oktayd'den tam beklediğim hamle
  • quote:

    "(...)Amerikan politikasını korumakla mükellefiz... Amerikan siyasetini tutmak biricik doğru yol... Amerikadan nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalı. Yoksa bir Amerikan bahriyelisinin iki yana açık bacakları arasında mütalaa ettiği kadından ileri geçemeyiz. Dış siyasetimiz de Amerikan siyaseti ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını kendimize tecezzi etmez (birbirinden ayrılmaz) bir siyaset vahidine (siyaset birliğine) göre ayarlamakla büyük ve her işe hâkim bir mana gizlidir.(...)"
    (17 Temmuz 1959 tarihli Büyük Doğu Dergisi'nde yayımlanan yazısından.)

    Bilmiyorum, uzun zamandır içimde varolan önyargıdan mı, sahip olduğu dünya görüşünde hemfikir olmayışımdan mı, yoksa yukarıda alıntıladığım söylevinden ötürü mü bir türlü sevemedim Necip Fazıl'ı, bilmiyorum. Lakin "'Sultan-üş Şuara'(Şairlerin Sultanı)" ünvanını almış bir şaire, edebi bir eleştiri getirmeye çalışmak bu halimle bana düşmez diye düşünüyorum. Şimdi bana kızacaksınız biliyorum, konuyu saptırdığımı düşüneceksiniz. Lakin benim içim rahattır. Necip Fazıl'ın da yazdığı üzere:

    Tereddüt edersen bacakların seni taşımaz.
    "Yürüyeceğim" de, bas ve yürü!




  • Sayın SVGA;

    Daha önce başka bir arkadaşımda bu sözleri öne sürerek Necip Fazıl hakkında kafasında olumsuz düşünceler bulundurmuştu. Lakin bu sözlerin aslı astarı yok ve tamamiyle uydurmadır.

    Bu sözlerin geçtiği söylenen Büyük Doğu dergisindeki yazısında böyle sözler yoktur. Biraz araştırırsanız o yazıyı okuma şansınız bile var. Yok araştırmak istemezseniz ben bir ara eklerim sizin için.
  • svga nezaketin için teşekkürler..

    çok kalleşce oyunlar oynanır bazen alıntıladığın bölümde onlardan biridir..

    ilgili yazının tamamını sunayım sen ver kararını

    quote:

    AMERİKA, DÜNYA VE BİZ

    Bugün dünya, milletlerin oluş istikameti ve tekevvün hakkı bakımından iki vâhide ayrılmıştır. Sonunda kaba ve basit iki vâhid... Ya Amerikayı tutacaksınız, ya Sovyet Rusyayı; ya demokrasiyi, ya komünizmayı... Bunlardan birine temayül derhal ve kat'i olarak öbürüne aykırılık mânasına gelir. Onun için, en küçük Amerikan aleyhtarlığı, hangi zaviyeden olursa olsun, Sovyetleri desteklemek diye anlaşılır. Bu yüzden komünizmaya zıt bir dünya görüşü kerhen de olsa, Amerikan politikasını korumakla mükelleftir.
    İkinci Dünya Harbinden sonra Avrupa medeniyetinin büyük mümessilleri, bir nevi iktisadi ve teknik tabiiyet yüzünden dünya görüşlerindeki istiklâllerini kaybetmişler ve mecburî olarak Amerikan hegemonyası altına girmişlerdir.

    İmparatorluğunu ve dünya siyasetindeki başbuğluğunu kaybeden şahsiyetli İngiltere, şimdi bütün aksiyonunu ve söz hakkını kaybetmiş mahzun bir ülke halindedir. Almanya, topyekûn varlığıyla ödemek mevkiinde bulunduğu harp felâketini telâfi için, hârika çapında bir kalkınmadan gayri hiçbir gaye sahibi değildir. Avrupa'nın diğer milletleri de, Garp medeniyetini meçhul bir yarına çeken sinsi şartlara karşı, bütün güçlerini, kendi kabukları içinde, ruhî ve iktisadî günü birlik bir ferahlığa yöneltmiş ve dünya politikası üzerinde müessir olmak politikasını unutmuş bulunuyorlar.

    Yalnız Fransa (Dö Gol) tecrübesinden sonra bir şahsiyet hummasına düşebildi; ve (frenk) isminin eski temsil hakkı üzerinde yepyeni bir istikamet kolladığını belli etti. Dış politikada ilk defa olarak (Dö Gol)ün; Amerikan hava üslerini Fransadan tasfiyeye kalkması, işte bu istiklâl ve şahsiyet davranışının en bariz işaretidir. Bu işaret, Fransanın artık bir âlet mevkiinden çıkıp, Garp medeniyetini yuğuran şahsiyetli milletlerden biri olmak sıfatını her sahada göstermek ve bütün iç ve dış buhranlarını yenmek istemesinden başka bir maksada yorulamaz.

    Hakikat şudur ki, Amerika sadece iktisadi ve teknik üstünlüğü yüzünden, ayrıca hiç bir payı bulunmıyan Garp medeniyetini bütün hakları ve imtiyazlariyle ve açıkgözce nefsine yamamış; ve cihanın komünizma dehşetine karşı kendisini biricik tutamak haline getirmeği bilmiştir. Bu tutamağa el atanlar da, onun iradesine boyun eğmeğe, dünya çapında hiçbir temsil tavrı takınmamaya, şahsiyetsiz yaşamaya ve Amerikalılara mahsus basit ve düpedüz dünyanın bekçiliğini etmeğe mecburdur.
    Bu ne boğucu, sıkıcı dünya! Yukarıya tükürsem bıyığım, aşağıya tükürsem sakalım...
    Nazariyede materyalist Rusyaya karşı Amerika, cihana öyle ablâk bir çehre vermiştir ki, ikisi arasında sıkışıp kalan Avrupa, evvelâ birincisine, sonra ikincisine karşı (spiritüalist) bünyesini koruyabilmek için ne yapacağını bilememektedir. Birinden korunmanın öbürüne sığınmak şeklinde tecelli eden çaresi, gerçek korunmayı ve şahsiyet müdafaasını büsbütün iflâs ettirici bir durum arzetmektedir.

    Bize gelince:

    Halk Partisi devrinden beri, mutlak ve mecburi Amerikan siyasetini tutmak, Türkiye hesabına biricik doğru yol... Buna şüphe yok... Cihanın ölüm ve dirim halinde iki yolundan dirim istikametini seçmek milli irade ibresi yalnız bu istikameti gösterdiğine göre, her halde Halk Partisi hesabına büyük bir keşif değil...

    Evet, dirim yolu seçildi; fakat bu yolda diri bir anlayış ve şahsiyetli bir tavır gösterilmedi. Vaziyet o türlü idare edildi ki, Amerika bizi cebinde keklik bildi; ve mevzuumuzda, idrâksiz kekliklere mahsus fedakârlıklardan ileriye gitmedi.

    Mesele, Amerikan yardımının azlığında çokluğunda değil; Amerika'nın karşısında, yalnız kendi milli tekevvün gayesine bağlı, şahsiyetli bir millet tavrını takınmakta ve ona göre hürmet ve itibar sahibi olmakta... Coğrafya ve tarihimiz, bizi, kapitalizma ve komünizma sistemleri arasındaki nihaî muhasebenin ana rakamını temsil edecek kadar nazik bir makamda bulundurduğuna göre, Amerika'dan bu makamın dolgun hakkını istemek ve nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalıydı. Olmadı; sanki Amerika tarafından boş bir araziye sevkedilmiş ve hudut bekçiliği almış boğaz tokluğuna çalışır bir millet olduk.
    Hele lisaniyle, üslûbiyle, tipiyle, ruh haletiyle ve kendine göre kültürü veya kültür iddiasiyle Amerikalının içimize nüfuzu korkunç bir şeydir. Dolar kuvvetine dayanan ve sade Türkiye'de değil, dünyanın her tarafında kendisini hissettiren bu maddî ve aynı zamanda mânevî nüfuz belki Avrupa'nın ruhî sahada baş derdidir.

    Zira Amerikalı, eski bir kök ve şahsiyet damarına bağlı olmaktan uzaktır.Garbın milletler katışığından öyle bir melezdir ki, o milletlere ait ruh uktelerini dibinden tıraş etmiş; ve meselesiz, dâvasız, dertsiz, ıztırapsız, yalnız madde hesaplarına bağlı ve beş hasse plânında yaşar bir yeni insan tipi getirmiştir. Bu yeni insan, elektriğin ne demek olduğunu düşünmez veya düşünmekte bir fayda görmez; onu bir ampul içinde zaptetmeği kâfi bulur. Bu yeni insanın hürriyet fikrinden, daha doğrusu insiyakından başka hiçbir ruhi sistemi yoktur. Başı boştur, ilcalarına tâbidir, her kayıttan ve ölçüden âzadedir, manevî sulta ve disiplin boyunduruklarından hiç birinin hükmü altına giremez; hasılı tam mânasiyle tabiat ve madde insanıdır.

    Tarih, şahsiyet, ruhî hayat ve mesele sahibi milletler için de böyle bir tip, ancak bozucu ve çürütücü olabilir. Hele yeni bir hayat ve tekevvün arayan ve henüz olamamış bulunan milletler Amerikalıyı örnek aldıkları gün, meydana, bütün lûgatçesi 10-15 kelimeden ibaret, her ân çiklet çiğneyen ve homurtu halinde konuşan ve anlaşan, hiçbir ruhî müeyyideye kıymet vermeyen başı boşlar topluluğundan başka birşey çıkamaz. Amerikalı tipi, kendi vatanında belki her türlü içtimaî emniyet ve murakabeye malik olabilir; fakat taklitçilerinin dünyasında sadece felâkettir. Amerikaya gidip Amerikalı olmak belki iyi; fakat milleti içinde Amerikalılaşmak mümkün olduğu kadar kötü...

    Başınızı kaldırıp büyük şehirlerde şöyle bir halimize bakacak olursanız, Amerikanizm denilen âfetin, kılığımızda, meşrebimizde, üslûbumuzda, edamızda bizi kendimizden ne kadar uzaklara götürdüğünü, yahut götürmek istediğini sezersiniz.

    Mekteplerimize, gençlerimize, züppelerimize, zevk-u safa hayatımıza; ve oradan müesseselerimize, evet bütün müesseselerimize dikkatle bakınız yeter!

    Bir Amerikan gemisinin İstanbul'a geldiği gün, şehrin geçirdiği telâşın, (Noel) babanın çıkını etrafında çocuklar geçirmez.

    Eğer arada bir kendilerinden şu veya bu tarzda, hattâ bayrağımıza kadar uzanan kabalıklar görüyorsak, bunu, Amerikalının mizacında değil, kendi ruhî zebunluğumuzun muhatabımıza verdiği gururda aramalıyız.

    İktisat reçetelerine kadar her şeyi sonsuz cömertliğinden beklediğimiz bir millet fertlerinin bize karşı ulvî hareket etmesini beklemek ve böyle bir istidadı da Amerikalıdan ummak, yerinde sayılamaz.

    Bize düşen, kendi kendimize sahip olarak, Amerika'nın ebedî müttefiki, Amerikalının da "Sen sensin, ben de ben" tarzında dostu olmaktır. Amerikalıyı da böylece kendimiz için bir saadet unsuru kılmak... Yoksa belâ haline getirmek değil...

    Bunu en küçük milletler yaparken biz yapamazsak hazin olur. Amerika da ancak böyle bir şahsiyete maddî ve manevî itibar biçebilir. Yoksa, gelip geçici menfaatleri bakımından alâkadar olduğu; ve bir Amerikan bahriyelisinin iki yana açık bacakları arasındaki perspektif içinde mutalea ettiği kadrodan ileriye geçemeyiz.

    Dış siyasetimizde Amerikan ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını, kendimizde tecezzi kabul etmez bir şahsiyet vâhidine göre ayarlamakta, devlet ve millet çapında kalkınışımızı kuşatacak derecede büyük ve her işe hâkim bir mâna gizlidir.

    Bu mâna ta merkezinden ele geçirildiği gün, Türk ve Amerikan bayrakları, biri şu kadar yıldızlı ve öbürü sadece ay ve yıldızlı, iki ayrı dünyanın iki ayrı ve fakat daima beraber mümessilleri halinde yanyana göndere çekilebilirler.

    Necip Fazıl KISAKÜREK
    Büyük Doğu Dergisi / Sayı 20 /17.7.1959


    sinsiliğin bu kadarına pes denir bütünden bir bölüm alıp nesillere aa bak amerikancıymış diye yutturmak ..pek övünülesi şey olsa gerek..şahsınızı tenzih ederek


    tüüü diye tükürüyorum esfele safilin suretlere..

    ha ihtimalya inanmayan olur buyrun orjinal vesika..

    http://img255.imageshack.us/img255/11/amerikadnyavebizgb9.jpg



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi sinuhe.s -- 25 Haziran 2010; 0:58:58 >




  • Üstad her zamanki gibi odasında günlük makalelerinden birini yazıyormuş. Yanına bir talebesi gelmiş ve bir rüyasını anlatmaya başlamış:
    -Üstadım rüyamda bütün otlar Allah'a(c.c) secde ediyordu, ama tütün etmiyordu.
    Üstad talebesine bakmış ve demiş ki:
    -O zaman getirin o kafiri yakalım!

     NECİP FAZIL KISAKÜREK --- ÜSTAD ---


    Bu kıssasını çok severim




  • Şiir dediğimiz bu olsa gerek...
  • ÇOCUK

    Annesi gül koklasa,ağzı gül kokan çocuk;
    Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk...

    Çocukta,uçurtmayla göğe çıkmaya gayret;
    Karıncaya göz atsa 'niçin,nasıl?' ve hayret...

    Fatihlik nimetinden yüzü bir nurlu mühür;
    Biz akıl tutsağıyız,çocuktur ki asıl hür.

    Allah diyor ki:'Geçti gazabımı rahmetim!'
    Bir merhamet heykeli mahzun bakışlı yetim...

    Bugün ağla çocuğum,yarın ağlayamazsın!
    Şimdi anladığını,sonra anlayamazsın!

    İnsanlık zincirinin ebediyet halkası;
    Çocukların kalbinde işler zaman rakkası...

    NECİP FAZIL KISAKÜREK
  • ZİNDANDAN MEHMEDE MEKTUP
     NECİP FAZIL KISAKÜREK --- ÜSTAD ---


    Zindanda iki hece.Mehmed'im lafta!
    Baba katiliyle baban bir safta!
    Bir de geri adam,boynunda yafta...

    Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
    Kavuşmak mi?..Belki ..Daha ölmedim!

    Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
    Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
    Bu yol da tutuktur hapse düşeli...

    Git ve gel... Yüz adım...Bin yıllık konak
    Ne ayak dayanır buna ,ne tırnak!

    Bir alem ki, gökler boru içinde.
    Akıl almazların zoru içinde
    Üstüste sorular soru içinde.

    Düşün mü,konuş mu, sus mu ,unut mu?
    Buradan insan mı çıkar,tabut mu?

    Bir idamlık Ali vardı,asıldı
    Kaydını düştüler,mühür basıldı.
    Geçti gitti,birkaç günlük fasıldı

    Ondan kalan,boynu bükük ve sefil;
    Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

    Müdür bey dert dinler,bugün"maruzat"!
    Çatık kaş...Hükumet dedikleri zat...
    Beni Allah tutmuş kim eder azat?

    Anlamaz;yazısız,pulsuz,dilekçem...
    Anlamaz!ruhuma geçti bilekçem!

    Saat beş dedi mi,bir yırtıcı zil
    Sayım var, maltada hizaya dizil!
    Tek yekun içinde yazıl ve çizil!

    Insanlar zindanda birer kemmiyet;
    Urbalarla kemik,mintanlarla et.

    Somurtuş gibi bıçak,nara gibi tokat;
    Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
    Yalnız seccademin yönünde şefkat

    Beni kimsecikler okşamaz madem
    Öp beni alnımdan,sen öp seccadem!

    Çaycı getir ilaç kokulu çaydan!
    Dakika düşelim,senelik paydan!
    Zindanda dakika farksız aydan

    Karıştır çayını zaman erisin
    Kopuk kopuk,duman duman erisin!

    Peykeler,duvara mihli peykeler
    Duvarda,başlardan yağlı lekeler
    Gömülmüş duvara,bas bas gölgeler...

    Duvar,katil duvar yolumu biçtin
    Kanla dolu sünger... Beynimi içtin

    Sukut...Kıvrım kıvrım uzaklık uzar
    Tek nokta seçemez dünyada nazar
    Yerinde mi acep,ölü ve mezar?

    Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?
    Güneşe göç varda ,kalan biz miyiz?

    Ses demir,su demir ve ekmek demir...
    İstersen demirde muhali kemir.
    Ne gelir ki elden,kader bu,emir...

    Garip pencerecik,küçük daracık;
    Dünyaya kapalı,Allah'a açık

    Dua,dua eller karıncalanmış;
    Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış
    Gözyaşı bir tarla,hep yoncalanmış

    Bir soluk,bir tütsü,bir uçan buğu
    İplik ki incecik,örer boşluğu

    Ana rahmi zahir ,şu bizim koğuş
    Karanlığında nur,yeniden doğuş....
    Sesler duymaktayım;Davran ve boğuş!

    Sen bir devsin,yükü ağırdır devin!
    Kalk ayağa,dimdik doğrul ve sevin!

    Mehmed'im,sevinin ,başlar yüksekte!
    Ölsek de sevinin,eve dönsek de!
    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!

    Yarın elbet bizim,elbet bizimdir!
    Gün doğmuş ,gün batmış ,ebed bizimdir

    NECİP FAZIL KISAKÜREK




  • DÖNEMEÇ

    Bir gündü, hava ılık
    Ve cadde kalabalık

    Bir kadın sapıverdi önümden dönemece;
    Yalnız bir endam gördüm , arkasından, ipince.
    Ve görmeden sevdiğim, işte bu kadın dedim,
    Çarpıldım sendeledim.

    Bir gündü mevsim bayat
    Ve esmekte hayat.....
    Dönemeçten bir tabut çıktı ve üç beş adam;
    Yalnız bir ahenk sezdim, çerçevede bir endam.
    Ve tabutta , incecik, o kadın var, anladım;
    Bir köşede ağladım.....


    NECİP FAZIL KISAKÜREK

    Muhteşem ...
  • Nazım Hikmet sultanahmet hapishanesinde yatarken Necip Fazıl onu ziyarete gitmiştir:

    Necip Fazıl Kısakürek: Nazım'ım, benim rejimim olsa seni asardım. Fakat bu hiçlik rejiminde –milli şef dönemi- fikirsiz ve imansız insanların seni süründürmesinden müteessirim. Onun için ziyaretine geldim.

    Nazım Hikmet Ran: ßenim de rejimim olsa, ben de seni asardım. Sonra da darağacının başında ağlardım. Seni anlıyorum. ßil ki bu soylu tarafının daima takdircisi kalacağım.

    Necip Fazıl Kısakürek bir ropörtajında, kendisine soru sormak gayesiyle söz alan şahsın ''Nazım Hikmet'' ile ilgili atıp tutması üzerine, sinirlenir ve;

    ''Yahu, sen ne diyorsun, ben sağcıymışım da, Nazım solcuymuş da, biz birbimizin düşmanıymışız da, yok daha neler neler, ulan hıyar, biz Nazım ile bütün gün siyaset tartışır, akşam olunca da Beyoğlu'nda beraber kız tavlardık, ne diyorsun sen be''

    Bu hikaye ne kadar doğrudur bilemiyorum açıkcası...




  • AYNALAR
     NECİP FAZIL KISAKÜREK --- ÜSTAD ---

    Aynalar, bakmayın yüzüme dik dik;
    İste yakalandık, kelepçelendik!
    Çıktınız umulmaz anda karsıma,
    Başımın tokmağı indi başıma.

    Suratımda her suç bir ayrı imza,
    Benmişim kendime en büyük ceza!
    Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
    Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!

    Nur topu günlerin kanına girdim.
    Kutsi emaneti yedim, bitirdim.
    Doğmaz güneşlere bağlandı vade;
    Dişlerinde, köpek nefsin, irade.

    Günah, gunah, hasad yerinde demet;
    Merhamet, sucumdan aşkın merhamet!
    Olur mu, dünyaya indirsem kepenk:
    Gözyaşı döksem, Nuh tufanına denk?

    Çıkamam, aynalar, aynalar zindan.
    Bakamam, aynada, aynada vicdan;
    Beni beklemeyin, o bir hevesti;
    Gelemem, aynalar yolumu kesti.

    NECİP FAZIL KISAKÜREK




  • Türk Edebiyatının en önemli şairlerinindendir kendisi benimde çok beğendiğim bir şair.Şu dörtlüğü çok beğendim;

    Suratımda her suç bir ayrı imza,
    Benmişim kendime en büyük ceza!
    Ey dipsiz berraklık, ulvi mahkeme!
    Acı, hapsettiğin sefil gölgeme!
  • Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten,
    Affet, senden habersiz aldığım her nefesten.

    Tek kelimeyle ''muhteşem''

    İdealleri olsun, düşlediği düzen olsun, fikirleri, görüşleri her şeyiyle üstadımdır. Kendisiyle sohbet etmeyi öyle çok isterdim ki..
  • 
Sayfa: 1234
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.