İngilizlerin Malta’ya sürdüğü Said Halim Paşa, Balkan ve Arap aleminde olup bitenlerin arkasındakileri iyi tanımaktadır, gurbet günlerinde ABD Başkanı Wilson, İngiltere Başbakanı Loyd George ve Fransa Başkanı Clemencea’ya gönderdiği mektubunda, 100 yıl sonrasını görerek, Osmanlı’yı dışlayarak dünya barışını sağlamanın mümkün olmadığını yazar, üç devlet başkanını şöyle uyarır: “Araplar hiç bir devrede Osmanlıların idaresindeki kadar huzur görmediler. Garblı devletlerin kendilerini tahrik etmelerinden doğacak acıları, sadece Araplar değil, bütün dünya çekecektir. Osmanlı devletinin ifa ettiği nâzım vazifesini, ne şekli kudreti içinde sizler, ne de tesisini ilan ettiğiniz Milletler Cemiyeti asla yerine getiremeyecektir”.
MİLLİYETÇİLİK KOZU
Osmanlı, Sünni bir devletti. İngiltere; Arap ve Türklerin Sünni olmaları nedeniyle mezhep ayrımcılığı yaparak sorun yaratamazdı, milliyetçilik kozunu kullandı. İngilizlerin Arap Hilafetini yeniden kurma planları da vardı. Aynı dönemde Arap-İslam coğrafyasında Rusya’nın da çalışmaları vardır, ancak bölmek için değil, bölünmemek için! Kırım’ı Rus topraklarına katan II. Katerina’dan sonra Rus devletinin en derin endişesi, ülke içinde ve komşu topraklarda yaşayan Müslümanların dış etki altında kalmasına dayanıyordu. Kremlin’e göre “Hac’dan dönen ve yurt dışında dini eğitim alan Rusya Müslümanları, dönüşte saçma söylentiler yayıyorlar, Rusya’ya düşman güçlerin çıkarlarını yerine getiren şahıslara dönüşüyorlardı.”
HAC YOLU NEDEN AÇILDI?
Bu gerekçeyle, 1822’de General Yermolov’un önerisiyle; Çar I. Aleksandr, Hacca gidişi yasakladı. Baskı 1894 yılında İslami kitapların yasaklanmasına kadar tırmandı. Ta ki Stalin dönemine kadar... 1929-38 yılları arasında Rusya’da yaşayan Müslümanlardan Hacca gelenlerin sayısı aniden artmaya başladı! Yurtdışına çıkmak isteyen vatandaşlarını kurşuna dizen “dinsiz” Rusya, Hac yolunu neden açık tutuyordu ki ? Bu sorunun cevabı, Hacca gitmesine müsade edilenlerin kim olduklarına bakınca ortaya çıkıyordu. Bunlar Mişel Eflak gibi Arap Komünizmi’nin öncülerini yetiştiren KGB casuslarıydı. Böylece İngiltere, kontrolünden çıkmakta olan bu coğrafyanın hakimiyetini; sadece ABD’ye bırakmak yerine, birbirleriyle anlaşmalarına asla imkan olmayan iki düşman güç arasında taksim ediyor, Mısır, Suriye, Cezayir kitapçı vitrinleri de “Hz. Muhammed ilk sosyalisttir” iddiasını savunan kitaplarla doluyordu.