Şimdi Ara

MATRIX filmi ile ilgili.. (6. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir - 3 Masaüstü
5 sn
734
Cevap
25
Favori
59.399
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • UnReaL.4 cevap için teşekkür ederim.

    {PeGaSuS} aslında neo nun zionun bulunduğu dünyada özel güçlere sahip olması gibi
    bir durum tam olarak söz konusu değil
    söyleki makinalar haricinde kimsenin üstünde bir gücü yok
    yani normal bir insan
    önceleri dediğin beni çok rahatsız ederdi ama şimdi böyle düşünüyorum
    peki makinalar üstündeki bu güç nereden geliyor?
    işte bu nokta açıklığa kavuşturulamadı
    ayrıca bu konuda kahinin açıklamaları yetersiz ve komik.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: özgür5353

    UnReaL.4 cevap için teşekkür ederim.

    {PeGaSuS} aslında neo nun zionun bulunduğu dünyada özel güçlere sahip olması gibi
    bir durum tam olarak söz konusu değil
    söyleki makinalar haricinde kimsenin üstünde bir gücü yok
    yani normal bir insan
    önceleri dediğin beni çok rahatsız ederdi ama şimdi böyle düşünüyorum
    peki makinalar üstündeki bu güç nereden geliyor?
    işte bu nokta açıklığa kavuşturulamadı
    ayrıca bu konuda kahinin açıklamaları yetersiz ve komik.


    olaya fiziksel bi açıklama ararsak öyle görünür. fakat filmin yahudilik çerçevesinde çekildiğini varsayarsak peygamberimsi özellikler taşıması normal.. zira matrix'teki bazı terimlerin ibranicedeki tanımlamaları şöyle:

    1)Neo:Mesih.Yahudileri son helak olmadan kurtaracak ve dünya krallığını sağlayacak olan kurtarıcıları.
    2)Morfeus:Kutsal Ruh
    3)Trinity:Tevrat ve incildede kullanıldığı mana "teslis" yani üçlemek.Baba,oğul ve kutsal ruh
    4)Zion:Filmdeki yeri son insan şehri olması.Ama ibranicede "Kudüs" olarak geciyor.




  • Matrix Neymiş BöyLe.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Turkey.Legend

    Matrix Neymiş BöyLe.

    +1903. Filmi nereye çekersen oraya gidiyor.
  • [uyarı: http://denbeste.nu/Chizumatic/tmw/TheMatrix.shtml adresindeki steven den beste tarafından yapılmış matrix yorumunun çevirisidir. spoyler doludur]

    22 yüzyıl dolaylarında insanlarla makineler arasında savaş çıkar. savaşı makineler kazanır. makineler insanlara hizmet etmeleri için dizayn edilmişti. ama aşırı gelişmiş zekalarıyla insanlara isyan ettiler. makinelerin zaferi tamamıyla başarıya ulaşmamıştı çünkü hizmet etmek için dizayn edilmiş makineler için insanlar olmaksızın varolmanın bir anlamı kalmıyordu.

    ilk filmde insanların makinelere gerekli enerji kaynağı olarak kullanılması sebebi tamamıyla bir düzmece. insanlar enerji üretmez, tüketir. gerçek, matrix içinde tutsak bulunan insanlar sayesinde makinelerin kendilerine yapacak şeyler buluyor olması. bir yandan varoluş sebepleri olan "insana hizmet etmek"i yerine getirirken diğer yandan insanların boyunduruğu altında olmama paradoksuna makineler tarafından getirilmiş bir çözümdü matrix. insanlar makineler tarafından köleleştirildi ve böylece makineler insanlara "kendi istedikleri gibi hizmet etme tasarrufu"na sahip oldu.

    bu amaçla insanlar kontrolün tamamıyla makinelerin elinde olduğu sanal dünya matrix'e yerleştirildi.

    matrix'in 4 versiyonu vardı. ilk matrix (v1) architect tarafından dizayn edilmişti ve o kadar mükemmeldi ki hemen çöktü. çünkü sıkıcıydı. içerdeki insanlar kendi durumlarına isyan ettiler ve matrix'in yapı mantığı çerçevesinde ortamı yok etmeye başladılar. sistem mantığı isyanın bastırılması için bütün insanların öldürülmesi gerektiğine karar verdiğinde architect simülasyonu kapattı, insanları geçici bir koma içerisine soktu ve yeniden denedi.

    matrix v1'in sorunu insanları uğraştırabilecek düzeyde karmaşık olmamasıydı. ama baştan aşağı tutarlı ve yeterince karmaşık sanal gerçeklik yapabilmek architect'in yetenek sınırlarını aşıyordu ve elinde bulunan tek kaynaktan bir bölümünü ödünç aldı: insanlık tarihi. matrix v2 sanal gerçekliğe aktarılmış amerikan devrimi'yle başlayacak şekilde yeniden yüklendi ve bir süre devam ettikten sonra insan nüfusunda yine sıfıra inme baş gösterince başarısız oldu. tüm insanlar ölmeden architect yine sistemi kapattı.

    bir insan matrix'te öldüğünde gerçek hayattaki vücudu da yok ediliyordu çünkü artık o insanla yapılacak başka bir şey kalmıyordu. bu yüzden "vücut akıl olmaksızın yaşayamaz", bu felsefi bir cümle değil, architect'in matrix'i kodlarken yaptığı tercihti. her iki matrix versiyonundaki sorun insanların soyunun bir zaman sonra tükeniyor olmasıydı. matrix hep böyle çalışmaya başlarsa bütün insanlar yok olacak ve makinelerin de var olmasının bir anlamı kalmayacaktı.

    ne yapılması gerekiyordu? architect problemi kendisini çözemediğine karar verdi ve kendisinden farklı yetenekleri olan bir yardımcı olan oracle'ı yaptı. architect her zaman mantığı ile hareket eden bir hesaplayan adamdı. oracle ise tam tersine sezgileriyle hareket eden bir yapıya sahipti. architect ona istediği çözümün ana hatlarını gösterdi ve o da bir çözüm buldu.

    matrix v2'yi çöküşe götüren neydi?

    simülasyon içindeki insanların yeteri kadar özgür iradesi yoktu. olayların meydana geliş sırası büyük ölçüde önceden belirlenmişti. bazı çeşitliliklere bir derece izin verilse de v2 ve v3'teki olayların gelişim yönü insanlık tarihinin 19. ve 20. yüzyılını baz alacak şekilde belirlenmişti. kelebek etkisine maruz kalmamanın ve kontrolü elden kaybetmenin tek yolu buydu.

    matrix'e bağlı insanlar bu sanal gerçeklik içince yaşıyor, sanki ordaymış gibi duyularıyla uyarılar alıyor, gördükleri şeyler üzerinde kararlar veriyor ve her şey yolunda gittiğinde olayların önceden belirlendiği şekilde meydana gelmesi için simülasyonun onlardan istediği şekilde kararları veriyorlar.

    fakat insanlar olması gerekenden aykırı davrandıkça farklı kararlar vermeye başlıyorlar. bu arada olaylar önceden belirlendiği şekilde meydana gelmeye devam ettiği için insanlar sebep-sonuç ilişkisinin koptuğunu, yapmak istedikleri ile meydana gelenler arasında uyuşmazlık olduğunu farkediyor. "sağa dönmek isterken neden sola döndüm? gerçekte özgür değil miyim yoksa? kendi kaderimi gerçekten ben mi kontrol ediyorum?" matrix'deki sorun kaderin önceden çizilmiş olması --- ve neo gibi insanlar bu duruma içsel olarak tepki veriyorlar.

    insanlar olayları bir dereceye kadar etkileyebiliyorlar. bu gerekli çünkü her şey olması gerektiği gibi giderse birçok insan hemen bunun farkına varırdı.

    aykırı insanlar yeterince kandırılamayıp başka yollar denemeye başlar ve sayıca belli bir çokluğa ulaşırsa simülasyonu rayından çıkarıp yıkıma doğru sürükleyebiliyorlar. işte matrix v2'yi çöküşe götüren de buydu. insanlar gerçekte bir simülasyon içinde olduklarını bilmiyorlar; bildikleri şey, sonuçları ne olursa olsun kendi geleceklerini kontrol etmek istedikleri. "sorun seçim yapabilmekte". sonuçları ne denli kötü olursa olsun kendi seçimlerini yapabilmek.

    sonuçlar gerçekten de çok kötüydü. ulaşılan nihai sonuç insanların simülasyon ortamında kitlerlerce ölümüne ve böylece matrix'e bağlı çoğu insanın gerçekten de ölmesine yol açtı.

    oracle sistemin çökmesini önlemek için isyan eden insanların matrix'ten çıkarılması gerektiği sonucuna ulaştı ama architect gerçekten çok gerekli olanlar dışında kimsenin dışarı çıkmasını istemiyordu. sistemin çökmesini önlemek için yeteri kadar kimseye izin vermeyince de sistem yine çöküyordu. ama matrix v3 buna çözüm bulacak bir şekilde tasarlandı: seçilmiş kişi.

    matrix v3 programcıların "reset loop" dedikleri "başa dönüm" ile yüklendi. bu, sistem bir süre devam ettikten sonra kendini tekrar en başa alması demek. bazen bir mühendislik hatası olarak ortaya çıksa da kimi zaman bilerek yapılırdı çünkü gittikçe artan gereksiz bilgiyi temizlemenin tek yolu buydu. "başa dönüm"ler her zaman kötüdür çünkü altında yatan sorunu uygun şekilde nasıl çözeceğini bilemeyen programcının kendi programını hacklemesine neden olur.

    matrix'de gittikçe artan gereksiz çöplük, isyancıların gittikçe çoğalan sistemle uyumsuzluklarıydı. başıboş bırakıldıklarında v2'deki aynı çöküşe neden olacaklar, insan nüfusu yine toplu kıyıma uğrayacak, makineler de duruma müdahale etmek için matrix'e bağlı insanları gerçekten öldürecekti. architect gereken çözümü bilmiyor ve pek de çözüm arıyor gibi görünmüyordu. bunun yerine çözümü her birkaç yüzyılda bir sistemi tekrar başa almakta buldu.

    v3'ün yüklenmesi sadece programlamada değil fiziksel anlamda da çok büyük mühendislik gerektirdi. sistemden çıkarılan asilerin gerçek dünyada gönderileceği bir şehrin (zion) kurulması gerekti. şehir 24 insan, onların hayatta kalmalarını sağlayacak makineler, her işi yürüten makine-yapımı merkezi bir bilgisayar ve insanların korsan yollardan sisteme girmelerini sağlayan gemilerden müteşekkil kuruldu. zion'dan insanların matrix'in içine girecekleri açık bir arka kapı bilerek sisteme yerleştirildi ve matrix'ten çıkarılan asi insan bedenlerinin gönderileceği ikinci bir çıkış yapıldı. ölenler geri dönüşüm tarlalarına yollanırken asilerin bedenleri zion'dan insanların onları almalarına izin verilen okyanusa gönderildi. zion'dakiler bu yolla bir yere ulaştıklarını sanıyorlardı ama aslında bu onları göreviydi.

    değişim çok büyük olmasına rağmen bu aslında yeniden bütünüyle baştan bir tasarım değil, v2' üzerinde yapılan bir hackti. v2'de simülasyon mantığına karşı gelen ve gerçekte bir simülasyon içinde olduğunu bilmese de onu yıkmaya çalışan insanları bulup yok etmek için ajanlar ve diğer güvenlik önlemleri vardı. bunları v3'te yeniden programlamaya gerek görülmedi ve böylece v2'den kalma görevleriyle matrix'e zion'dan giren insan ajanları avlamaya başladılar. architect bunu bir hata (bug) olarak görmedi; tam tersine matrix'deki insanları dışardan gelip uyararak bir sürü insanın dışarı çıkarılmasına ve böylece sistemin tekrar çöküşüne neden olacak zionlu ajanları önlemeyi sağlayan bir kontrol mekanizması olarak gördü.

    bu yolla sistemde toplanan "gereksiz artık oranı" oldukça düşünce sistem önceki gibi birkaç yılda çökmeyip birkaç yüzyıl çalışır hale geldi. ama yine belli aralıklarla tekrar en başa getirilmesi (reset) gerekiyordu. oracle matrix'in içine yerleşip gereksiz artık oranını izlemeye başladı ve sistem yıkıma doğru yaklaşınca bir insanı "seçilmiş kişi" olarak belirleyip ona -seri boyunca neo'nun da kullandığını gördüğümüz- özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan özel sistem koduna giriş yetkisini verdi.

    bu v3 için bile kabasaba bir çözüm yolu idi. başa dönmek için reset atıldığında zion nüfusu da sadece 24 kişi ile başlayacak şekilde yok ediliyor, matrix 1790 yılına geri dönerken o zamanın nüfusuna denk olması için 2000 yılında ulaşılan nüfusun büyük bir bölümü de yok ediliyordu.

    zion nüfusunun yok edilmesi ilk başta pek de gerekli gibi görünmüyordu. bir nedeni zion'un giderek büyüyerek matrix üzerinde daha da etkili olmasını engellemekti. ama asıl sebep architect'in pek yaratıcı olmamasıydı. her başa dönüldüğünde her şeyin eskisi gibi aynı olmasını istiyordu. zion v3'ün bir parçası olarak inşa edildiğinde 24 kişi ile başlanmıştı ve architect'e göre her başa dönüşte yine sadece 24 kişi kalmalıydı. oracle bu çözümü pek kaba ve kabul edilemez buluyordu.

    v3'e beş kere reset atıldı. beş kere oracle'ın seçtiği kişiler aracılığıyla kontrollü şekilde başa dönüldü. her defasında da insanların büyük çoğunluğu makineler tarafından öldürüldü. oracle sistemin büyük bir kıyımla tekrar başa dönmeden devam edebileceği daha temiz bir çözüm bulmak istiyordu.

    üçüncü filmin adı "matrix devrimler"di ve devrimci burada oracle'ın kendisiydi. v3'teki çzöümü bizzat oracle'ın kendisi bulmuş olsa da architect'i başa dönüş konseptinin kabul edilemez olduğuna bir türlü ikna edememişti. architect'e göre her şey yeterli ve iyi çalışıyor görünüyordu. bir kaç yüzyılda bir insan nüfusunun büyük çoğunluğunun kırılmasına pek de aldırış etmiyordu. oracle sonunda matrix v3'ü gizlice hacklemekten başka çaresi olmadığına karar verdi.

    oracle sistemi hackledi ve architect'in bilgisi ve izni olmadan matrix v4'ü yarattı. yaptığı değişiklikler v1 ile v2 arasında ya da v2 ile v3 arasında yapılan değişikliklerden çok daha küçüktü. ortaya çıkan şey daha çok v3.1 gibiydi. ama değişiklikler oldukça hayatiydi çünkü sisteme reset atılmasını önlüyordu.

    yaptığı hack iki bölümden oluşuyordu. ilk olarak seçilmiş kişiye verilen özel kodu değiştirdi. ikinci olarak da ajan smith'i yarattı ve onun da özel yeteneklere sahip olmasını sağlayan kodu simülasyona yerleştirdi.

    seçilmiş kişi bir insandır; neo bir makine değildir. fakat o özel bir insandır, çünkü matrix sistemi ona özel yetenek ve güçler vermiştir. bu v2'den v3' geçişe neden olan ayarın bir parçasıydı. oracle neo'ya bu ayrıcalığı veren kodu kırdı ve ona bundan daha fazlasını verdi. ve seçilmiş kişiyi seçme zamanı geldiğinde oracle sistemi başa almaya itiraz edecek birini seçti ve bunun kim olduğunu da morpheus'a söyledi.

    önceki beş seçilmiş kişi hep oracle tarafından seçilmiş ve bunlar insanların dörtte üçünün ölümüne sebep olsa bile başa dönmekten başka seçenekleri olmayacak şekilde architect tarafından manipüle edilebilecek halde olanlardı. ama neo başa dönmeyi reddetti. v3 ayarı da başarısız olmuştu. kontrollü reset olmayacaktı. yıkım yakındı. architect'in neo'ya söylediği "insanoğlunun geri dönülemez gerçek sonu" palavrası doğru olmasa da yıkım oldukça büyük olacaktı.

    oracle'ın diğer hacki ajan smith'i yaratmasıydı. standart bir ajan kodu ile başlayıp onu daha da geliştirdi. smith işine diğer ajanlardan daha odaklı ve takıntılıydı. smith ayrıca seçilmiş kişiyi devamlı takip edecek şekilde programlanmıştı.

    smith seçilmiş kişiyi takip edip hep onun önüne çıkacak, seçilmiş kişi sonunda smith'i yok edecek böylece oracle'ın smith ile ilişkilendirdiği temel değişiklikleri harekete geçirecekti.

    oracle smith'i diğer programların yaptığı gibi her şeyi rapor edecek şekilde programlamamıştı. smith sistem içinde kendi başına hareket eden ilk program da değildi. matrix içinde merovingian gibi kendi başına buyruk birçok program vardı. oracle bu fikri de buradan almıştı. ama smith "ölünce" (sistemden çıkarılınca), oracle'ın sistemde yaptığı temel değişiklik çalışmaya başladı. oracle seçilmiş kişide yaptığı gibi smith'e de en dikkate değeri kendini klonlamak olan özel yetenekler vermişti. smith matrix'i ele geçirecek, sonra oradan çıkıp makine şehrini ele geçirmeye çalışacak şekilde programlanmıştı.

    smith bunun farkına varmış, ama değiştirmeye gücü yetmemişti. oracle'ı kendine klonlarken de ona "anne" diyerek oracle'ın kendisini yarattığının farkında olduğunu göstermişti.

    oracle bir devrimciydi. makineleri matrix'i her defasında sert bir başa dönüş ile yönetmeye devam edemeyeceklerine ikna etmeye çalışıyordu. neo'yu seçilmiş kişi yaptı, neo da çöküş olmadan önce matrix'e güvenli reset atmayı reddederek makineleri simülasyonun başarısızlığıyla yüzyüze getirdi.

    ama bu yeterli değildi. bu sadece seçilmiş kişinin başa dönüş kodlarını "çekirdek"e yerleştirerek daha temiz bir kontrollü başa dönüş gerçekleştirmesi yerine makinelerin insanların toplu ölümlerinden sonra matrix'e reset atmak zorunda kalması demekti. architect'in neo'ya "bir dereceye kadar kabul edebileceğimiz ölüm oranı var" derken demek istediği de buydu. makineler kontrollü reset ile insanların %75'ini kaybetmek yerine sistemin çökerek insanların %98'inin ölmesini hiç de istemiyorlardı. ama v1 ve v2'de bu olmuş ve makineler ayakta kalmayı başarmışlardı.

    oracle'ın makineleri anlaşmaya zorlayacak başka bir şeye ihtiyacı vardı. işte bu yüzden ajan smith'i yarattı. onu makinelerin varlığına doğrudan tehdit oluşturacak ve ancak seçilmiş kişinin yardımıyla yok edilebilecek şekilde tasarlanmıştı. ajan smith'in belirsiz de olsa hissettiği smith-neo ilişkisi işte buydu.

    neo'nun elindeki pazarlık kozu şuydu: benimle anlaşın yoksa smith sizi yok edecek. neo ne istiyordu? oracle'ın ondan yapmasını istediği şeyi: periyodik resetlerle insanoğlunun büyük bir kısmının kıyımının durdurulması. eğer makineler kabul etmezse neo onlarla birlik olmayacak ve smith makineleri yok edecek. makinelerin neo'nun teklifini kabul etmekten başka çareleri yoktu. ve onlar makine oldukları için oracle'ın vekili olan neo ile yapılan anlaşmaya sadık kalacaktı.

    peki neo nasıl yardım edecekti? bu oracle'ın seçilmiş kişinin kodunu modifiye ederken yaptığı bir şeydi: neo, oracle smith'i yaratırken yaptığı bir arka kapı aracılığıyla smith'in koduna girmesini sağlayan şifrelere sahipti. bu, seçilmiş kişinin "çekirdek"e girip simülasyonu resetlemesine izin veren şifreler ile aynı mekanizmaydı.

    neo ancak smith ile yaptığı son savaşta bunun farkına vardı: smith'in kendisini yutmasına izin vermeliydi. böylece şifreleri aktive edip makinelerin smith'i ve tüm kopyalarını matrix'ten silmesini sağlayacak arka kapıyı açtı. (bir olasılık: neo'nun şifreleri smith'in kodu içinde bulunan ve smith ve diğer tüm kopyaları yok edecek şifreleri içinde bulunduran bir kasayı açtı)

    yapılan anlaşma gereği başa dönüş mekanizmasının kaldırılmasıyla oracle matrix v4'ün büyük insan kıyımlarıyla çökmeden devam edeceğinin sağlanacağını nasıl düşünüyordu? v3'teki sorunun makineler tarafından yeteri kadar insanın dışarı çıkmasına izin verilmemesi olduğunu düşünüyordu. çözümü ise şuydu: eğer dışarı çıkmak isteyen tüm insanlara izin verilirse simulasyon içinde nihilist insan kitleleri oluşmaz, simülasyonu yıkıma uğratacak başkaldırı olmaz ve böylece matrix'e bağlı insanların kitelesel kıyımına gerek kalmaz.

    çözüm yürüyebilecek mi? bunu oracle bile bilmiyor ama öyle düşünüyor ve çözümün en azından v3'teki başa dönüş periyodundan çok daha uzun süreceğinden emin. üçüncü filmin sonunda oracle'ın architect'e anlatmaya çalıştığı şey de işte buydu.

    alıntı:
    (netizen, 22.03.2006 23:24 ~ 23:37) #9308062



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi X@ndeR -- 19 Haziran 2009; 12:15:00 >




  • bu nasıl bir film ki çıktıktan 10 yıl sonra bile net bir şekilde anlaşılamıyor
    tamam anlasılamayan dolayısıylada beğenilmeyen yüzlerce film var
    ama bu tam olarak anlaşılamayan ve buna rağmen beğenilen tek film...
  • Bu filmin felsefesini anlıyabilmek için. Bir üst seviyede olan Ghost in the shell izlenmeli. ve diğer filmler Blade runner,....
  • Beynim döndü konuda valla.Bende kendimi izlemiş sanırdım baştan almam gerekecek sanırım



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kulspruta -- 20 Haziran 2009; 0:35:53 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: SΣRKΛN

    Bu filmin felsefesini anlıyabilmek için. Bir üst seviyede olan Ghost in the shell izlenmeli. ve diğer filmler Blade runner,....

    Bir alt seviyesi anlaşılamıyorken üst seviye nasıl anlaşılabilir bu da merak konusu

    @X@ndeR yazıyı zevkle okudum, güzel bir açıklama taşlar şimdi yerine oturdu gibi, yazıyı bulup paylaştığın için teşekkürler.

    Demek ki neymiş; makineler, zion, o iğrenç hale gelmiş dünya gerçek mimar kahin ve diğerleri yazılım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kartal Göz -- 20 Haziran 2009; 12:14:13 >


  • Evet. Eğer zion’u da bir similasyon kabul edersek makinalarda tarlalarda similasyon yani 2 matrix var ama bunlar paralel değil iç içe ditaki matrix yok olmus denilen tarlarların makinalarve zion şehri bulunan dünya .onun içinde ise yaşanılan sanlan matrix. Neden mi ? çünkü 3. Film de trinity ve neo zion dan gemilerine atlarlar ve makinalar şehrine giderler eğer denildiği gibi zionda bir similasyonsa (makine şehride dahil) makinaların yanına giden neo niye bi daha kafaya giren kabloyla matrix2e giriyor..

    Tekrar geriden alırsak bayıltarak az enerji elde edilmesi yaşıyormuş gibi hissedilmesi gerekliliğini düşünürsek insanların ot gibi de olmaması onlardan daha çok enerji için isyan gibi özgürlük gibi şeylerden yararalanılması gerekir bunun içinde iç içe program
    (diş dünya yalanı matrix i ile matrix) yaratıldı.

    ((hani yaşayanlarınız olmuştur . rüyadan uyandığınızı sanırsınız halbuki yine ruyadasınızdır.iç içe ruya gormuşsunuzdur. ))
    uyandığı matrixden kurtulduğunu sanan neo ve ekibi aslında başka bir matrixteydiler.

    Eee şimdi diyeceksinizki gerçek dünya ne iş. Gerçek dünya gerçekten de makinalar tarafınan feth edildi.

    Aslında film deki bu karmaşıklık bilerek yapılıyor ihali bir yan konmakta isteniyor filme ama altını çizmeden koymak için bu taktik uygulanıyor. Böylelikle hem süper bi film çıkıyor ortaya. Hemde %100 kimsenin diyemiyecegi bir ilahilik konuyor(bunun için zionu gerçekten gerçek dünya kabul etme tezini savunmamız gerekir ki neonun gerçek dünyada yaptıkları ilahi bir boyut kazansın).

    Aslında konuyu okuyuncaya kadar 3 kere izlemiş olmama rağmen aklıma gelmemişti.kanıtlarla sunulan yorumları okuyunca olma ihtimali çok yüksek ve bu yazıyı 3.syf yi okumadan yazdım.keşke okusaymışım çok açık sekılde 4-5 defa söylenmiş.özellikle x@nder yazısı çok iyi ama onda zion gerçek olarak bahsetmiş.ve neo ya fazladan özel kod verılmiş ama bu kodlar gerçek dünyada nasıl işe yarıyordu.bu kadar yazınca silmekte olmazdı yorumumu. Umarım aynı şeyi birkez daha sıkılmadan okumuşsunuzdur.




  • way arkadaş ne senaryo be hayata çok değişik bir bakış açısıyla yapılmış
    herneyse konuyu anladım ben hatırlarsanız bu ilk filmde neo daha toyken kahine gidiyor orda yetimin biri kaşığı eğiyor son filmdede savaş öncesi bi çocuk neonun arkasından koşup kaşığı veriyor orda bi olay var ama anlamadım.

    benim anlamadığım olay filmin sonunda nie resetleniyor kahin ve matrixin yaratıcısı programmı.
    neo iki dünya arasında sıkışınca adam karma diyo karma orda ne anlama geliyor?
  • quote:

    Orjinalden alıntı: ExECaLiBuR

    />









  • Yapımcılara sorsan onlarda tam olarak anlatamaz.
  • Yazı herşeyi anlatıyorda Smith Zion gerçek dünya ise kendini nasıl gerçek dünyada aşıyan bir insana kopyalıyor zihnini ele geçiriyor.?

    Bunun tek açıklaması Matrixde ölen bir kiçi gerçektede ölüyorsa ,smith haline gelmiş bir beyin gerçek hayattada matrixden çıktığında smith olması buda bana pek açıklayıcı gelmiyor bunu bilen varsa açıklasın derimm...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Sipahi

    Yapımcılara sorsan onlarda tam olarak anlatamaz.

  • quote:

    Orjinalden alıntı: sendenbenden

    Yazı herşeyi anlatıyorda Smith Zion gerçek dünya ise kendini nasıl gerçek dünyada aşıyan bir insana kopyalıyor zihnini ele geçiriyor.?

    Bunun tek açıklaması Matrixde ölen bir kiçi gerçektede ölüyorsa ,smith haline gelmiş bir beyin gerçek hayattada matrixden çıktığında smith olması buda bana pek açıklayıcı gelmiyor bunu bilen varsa açıklasın derimm...

    İnsan beyni gerçekten de çok karmaşık bir organ. Biz, Neo'nun fişi takılı olarak bağlı bulunduğu bilgisayardan dijital olarak kayıtlı dövüş tekniklerini organik bir varlık olan beyne nasıl aktardığını açıklayamıyorken, kendisi bir kod parçası-bir dijital varlık olan Smith'in kişiliğini bir canlı olan insan beynine nasıl enjekte ettiğini açıklamak pek de mümkün değil. Sonuçta Matrix 5 duyu organını etkisi altına alıyor, bunu da beyni etkileyerek yapıyor.Smith olayı da bu şekilde açıklanabilir, zaten Smith kendini Matrix içinde kopyalıyor, kopyaladığı kişi Zion'a telefondan ışınlanıyor fakat ışınlandığında Zion içinde Matrix'teki gibi Ajan Smith halinde olmuyor, bildiğin etten kemikten Zion insanı, öyle elini sokup da kendini kopyalama, havada karada kapışma gibi insanüstü özellikleri de yok. Ama adamın kafası karışık hatta daha sonra ajan smith gibi konuşuyor 3. filmde Neo'nun gözlerini de o yakıyor Neo'nun etrafı yazılar şeklinde görmesinin sebebi de belki bu şekilde açıklanabilir. Dikkat ettnizi mi Matrix'e girerken enselerinden taktıkları fişin uzunluğuna.Biraz daha uzun olsa fişin ucu kafatasının önünden çıkacak, insan bunların beyni delik mi diye de düşünmüyor değil.

    Matrix simülasyonu için kullanılan sistem aynı zamanda kabloyla bağlı bulunduğu insanın beynine bilgi yükleyebilme (öğretme) özelliğine sahip, ajan Smith'in kendini kopyalaması da aslında zoraki öğretmedir. Belki de ajanın yaptığı bu işlem adamın kişiliğini değiştirmek ona kendi kişiliğini kazandırmak içindi. Kişilik dediğimiz şey zaten beyinde bitiyor. Tamam bilim-kurgu ama işi iyice bilimselliğe vuracak olursak bu konu bizleri aşar. Filmin burasının gerçeğe ne kadar yakın veya uzak olduğunu tartışmak için önce matrix gibi bir simülasyonun dünya üzerinde olması, sonra bizlerin de bir genetik mühendisliği, biyoteknoloji, insan beyni, bilgisayar mühendisliği, yazılımcılık gibi konular ve dallarda mükemmel bir birikime sahip olmamız gerekir, daha önce de dediğim gibi bizi aşar.




  • bende anlamadım
  • arkadaşlar matrix sevenleri açtığım matrix fana beklerim haydi

    baya paylaşım yapıcam söz

    http://forum.donanimhaber.com/m_32611717/mpage_1/key_//tm.htm#32611717
  • matrix'in içine girdiğiniz zaman sadece zihninizle orada olabiliyorsunuz , bedeniniz gerçek dünyada kalıyor.bane (Smith'in ele geçirdiği adam) tam matrixten çıkacakken Smith onu yakalayıp kendini telefondan zion daki bane'in zihnine kopyalıyor.böylece beden bane'in ama zihin Smith'in oluyor.
  • 
Sayfa: önceki 45678
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.