Şimdi Ara

K.Mısıroğlu ve türevlerinin üfürmeleri

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
17
Cevap
0
Favori
345
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
4 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Türevleri dedim çünkü,liste kabarık.
    Kadir Mısıroğlı,Yalçın Küçük,Mehmet Altan,Abdurrahman Dilipak,eskilerden H.Hüsyen Ceylan,Mustafa Müftüoğlu,Gayrı resmi tarih ansiklobedisi sanırım adı buydu,bu kitap.Yenilerden Mustafa Armağan ve adı aklıma gelmeyen diğer üfürücü takımı:

    Bunlar Atatürk'ü tamami ile silik bir insan gibi göstermek için ellerinden geleni yapıyorlar.Tabi bazlıları Atatürk'ün ailesine saldıracak kadar seviyeyi de düşürmüş olanlar.

    Bu kişiler sadece üfürmekle yetinmiyorlar,yazdıkları inandırıcı olsun diye kaynakları da kullanıyorlar ama kötü niyetle kullanıyorlar.Üstelik hepsi de kötü araştırmacılar.

    Mesela Çanakkale Savaşın'da hiç Atatürk yokmuş gibi yeniden Çanakkale Savaşı tarihini yazmaya çalışıyorlar.Üfürmeleri inandırıcı olsun diye de yukarıda bahsettiğim gibi kaynakta ekliyorlar ama kaynakları yanlış okuyorlar.Atatürk'ten başarılı bir komutandı vs. diye bahsedilen paragrafları atlıyorlar.Kaynaktaki isim zaman ve tarihleri bile değiştiriyorlar.
    Kötü araştırmacılar demiştim,Çanakkale Savaşında Atatürk'ü silik biri gibi göstermek için savaşı anlatmaya çalışırken sürekli hatalar yapıyorlar.Cephe isimlerini karıştırıyorlar,komutan isimlerini karıştırıyorlar,bir yerde yazdıkları şeyler başka bir yerde tutmuyor birbirini,

    Mesela en çok saldıran bilindiği üzere K.Mısıroğlu:
    Herif seri şekilde üfürüyor bununla yetinmiyor kaynakları yanlış eksik hatalı alıp kullanıyor.Yada çarpıtıp oynama yaparak kullanıyor.
    Örneğin;Çanakkale Savaşında 400bin kişinin şehit olduğunu sanıyor Mısıroğlu,bununla kalsa iyi 400bin kişi şehit olmuş ya o yüzden tüm komutanlar başarısızmış.Üfürmenin bazen sınırlarını zorluyor.Anafarlatalar zaferini kazanmayı da İngiliz birliğinin 100-200 askerini yanlışlıkla vurmasına bağlıyor.Göya askerlerini vurunca yanlışlıkla İngilizler bizimkilerde boşalan yerlere geçmiş ve kazanmışız,sanırısın koskoca binlerce askerin olduğu ve aylar süren savaşta 200-300 asker var ve bir anda oluyor herşey...İngiliz topçularının yanlışlıkla kendi askerlerini vurması olayı başka bir gün gerçekleşiyor üstelik adamlar gece de kaybedilen askerlerin yerine yenilerini takviye ediyor.
    K.Mısıroğlu'nun üfürmeleri bu şekilde yanlışlar,hatalar,kötü araştırmacılık,bilinçli olarak kaynakların değiştirilmesi ile devam ediyor.

    Mehmet Altan mesela,oda enteresan;Çanakkale Savaşının bir zafer olmadığını zafer ise neden İstanbul'un işgal edildiğini sorguluyor.Sanırım kendisi 1. dünya harbini sadece Çanakkale savaşından ibaret sanıyor.1. Dünya savaşında yenilen ülkelerden olduğumuzdan habersiz,Çanakkale'nin sadece Osmanlının cephelerinden birinin olduğundan bi haber...

    Daha çok üfürme var,zaman zaman eklerim buraya...

    Başa bir üfürme konusu istiklal mahkemeleri:
    Burda da sayıyı bir türlü tuturamıyorlar.Hepsi farklı farklı,birisi 10 bin öbürü 500 bin,başka biri 150 bin.Yine en çok üfüren Fesli...Atış serbest ya sallayan sallayana



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ürüng ayıg toyon -- 16 Ekim 2016; 12:40:25 >







  • Alayı cumhuriyet düşmanı

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Mesele bu üfürükçüler değil, mesele bunları tarihçi kabul edip iddialarını gerçeğe alanlarda. Bu zevatın iddialarına inananları ben hep iki gruba ayırıyorum. Birincisi kültür ve eğitim düzeyi düşük olduğu için yazılan her şeye inananlar. İkincisi, iddiaların saçma olduğunu bildiği ya da bu iddialarda tarihsel açıdan bir tutarsızlık olduğunu anladığı halde sırf kendi ideolojisine ve dünya görüşüne yakın olduğu için doğru kabul edenler.

    İlk grubun sorunu eğitimle aşılabilir ama çok emek ister. Eğitim düzeyi yükseldikçe bunlara inananların sayısı azalır. İkinci gruba ise ne yaparsanız yapın düşüncelerinden vazgeçmez. Çünkü bunlar zaten şartlanmış ve yanlış olduğunu bildikleri halde inanıyorlar ya da inanmak istiyorlar.
  • Başa bir üfürme konusu istiklal mahkemeleri:
    Burda da sayıyı bir türlü tuturamıyorlar.Hepsi farklı farklı,birisi 10 bin öbürü 500 bin,başka biri 150 bin.Yine en çok üfüren Fesli...Atış serbest ya sallayan sallayana.
  • Yalçın Küçük de herkese Yahudi der. Rastgele işadamlarına, siyasetçilere, sanatçılara, tarihi kişiliklere...

    Ona göre dünyada Yahudi kökenli olmayan biri yok. Bahsettiği konuyla alakalı olmasa bile falanca kişi Yahudidir demeden duramaz. Kendisinin neden böyle bir takıntısı var anlamak güç.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    Yalçın Küçük de herkese Yahudi der. Rastgele işadamlarına, siyasetçilere, sanatçılara, tarihi kişiliklere...

    Ona göre dünyada Yahudi kökenli olmayan biri yok. Bahsettiği konuyla alakalı olmasa bile falanca kişi Yahudidir demeden duramaz. Kendisinin neden böyle bir takıntısı var anlamak güç.

    Süper bir paranoyaya sahibiz de ondan. Herşey Yahudilerin başının altından çıkma, Osmanlı'yı Sabetaycılar yıktı, Masonlar yıktı, Yahudiler heryerde...

    Ben alıştım artık. Malum tarihi hadiseler ile ilgili yazıp çiziyorum ve ne olmuş ise onu yazıyorum ya, eğer ideolojisine uymuyorsa sürekli karşıt görüşe yamamaya çalışıyorlar. Ateist ise dinci, dinci ise ateist, solcu ise sağcı, sağcı ise solcu, Osmanlı sevdalısı gerici, Kemalist militan vs. gibi onlarca gruba dahil edildim. Birisi de geçenlerde beni Sabetaycı ilan etmişti. Kafa aynı kafa işte. Hoşuna gitmeyen birşey olduysa direk Sabetaycıdır, Yahudidir, Masondur. Hayır Yahudi olsam ne olacak olmasam ne olacak da, şu paranoya felaket birşey yahu.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kraven

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    Yalçın Küçük de herkese Yahudi der. Rastgele işadamlarına, siyasetçilere, sanatçılara, tarihi kişiliklere...

    Ona göre dünyada Yahudi kökenli olmayan biri yok. Bahsettiği konuyla alakalı olmasa bile falanca kişi Yahudidir demeden duramaz. Kendisinin neden böyle bir takıntısı var anlamak güç.

    Süper bir paranoyaya sahibiz de ondan. Herşey Yahudilerin başının altından çıkma, Osmanlı'yı Sabetaycılar yıktı, Masonlar yıktı, Yahudiler heryerde...

    Ben alıştım artık. Malum tarihi hadiseler ile ilgili yazıp çiziyorum ve ne olmuş ise onu yazıyorum ya, eğer ideolojisine uymuyorsa sürekli karşıt görüşe yamamaya çalışıyorlar. Ateist ise dinci, dinci ise ateist, solcu ise sağcı, sağcı ise solcu, Osmanlı sevdalısı gerici, Kemalist militan vs. gibi onlarca gruba dahil edildim. Birisi de geçenlerde beni Sabetaycı ilan etmişti. Kafa aynı kafa işte. Hoşuna gitmeyen birşey olduysa direk Sabetaycıdır, Yahudidir, Masondur. Hayır Yahudi olsam ne olacak olmasam ne olacak da, şu paranoya felaket birşey yahu.

    Hep derim, komplo teorisyenliği bu ülkede milli spor olmuş. Saçma sapan komplo teorilerine inanmayana deli gözüyle bakılıyor. İşin üzücü tarafı da bu komplo teorilerinin Amerikalı belli başlı blog yazarlarından harfi harfine ithal olması.

    HAARP teorileri, 11 eylül teorileri, Amerika Ay'a gitmedi teorileri (gördüğüm kadarıyla bu teoriye inananlar Ay'a bir kere gidildiğini sanıyor), masonluk teorileri ve daha niceleri. En komik bulduklarım da 17 ağustos depremi teorileridir. Fay hattının üstüne şehir yap, deprem olunca dış güçlerden, İsrail denizaltılarından, MOSSAD'dan, Amerikanın "çok gizli" süper silahlarından bil. Acınası.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • ürüng ayıg toyon kullanıcısına yanıt

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Kadir Mısıroğlu'nun 46'lık raporu var.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Ki bu iş sadece tarihle bitmiyor.
    Mısıroğlu nun uzantısı Nakşibendi tarikatıdır.Cubbeli vs mısıroğluyla birliktedir.Zaten cübbeli ve cemaatininde siyasi kişiler ile sıkı bir bağı vardır.
    Ahmet Şimşirgilde pek fazla dile getirmemeye çalışıyor ancak aynı goruş içindeler.
    Şimşirgil sonuçta bir öğretim görevlisi ve endişelenmesi gereken bir ünvanı var.

    Zerre umurumda değiller.Herkesin kitabını alıp okusun millet.(gerçi kitapta okumuyorlarda)

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Yalçın Küçük İstiklal marşını Mehmet Akif'in yazmadığını, Tevrattan çevrildiğini iddia ediyordu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bu arada içinde Atatürk'ünde bulunduğu doğru düzgün bir Çanakkale filmi veya dizisi hala yok.TRT dizileri var ama çok yavan.

    Savaşın vahşetini ve korkunçluğunu gösteren taktik başarıları gözler önüne seren bir filmimiz olmalıydı ama yok...
    Mesela Anafartalardaki taarruzun tanığı Alan Moorehead şöyle anlatıyor:
    "Bu korkunç bir hücumdu ve İngiliz birliklerini yok etti.Birkaç dakika içinde bütün subaylar öldürüldü.Tabur ve tugay karargahları,silindirle ezilmiş gibi oldular.Askerler darmadağınık bir halde her tarafa kaçışıyorlardı.Makineli tüfeklerin yoğun ateşinden fundalıklar tutuşmuştu.Buralara gizlenmiş askerler,kıçlarından alevler,dumanlar saçarak tavşanlar gibi ortaya çıkıyorlardı."Diye gidiyor...

    Konuya dönecek olursak bizim Fesli böyle dehşet verici bir olayları yok sayıp Anafartalar ile Conkbayırı muharebesini sanki bir savaşmış gibi anlatıp konunun başında da bahsettiğim gibi İngilizlerin yanlışlıkla kendi askerlerine topçu atışı yapması ve 100-200 askerinin ölmesine onlar ölüncede bizimkiler boşalan yerlere geçip öyle kazanmışız gibi aktarıyor.Atatürk'e saldıracağım derken oradaki savaşan askerleri,şehit ve gazi olanları da doğal olarak yok sayıp küçük düşürüyor...
    Yine yazdığım gibi İngilizlerin askerlerini yanlışlıkla vurması olayı Conkbayırında ve taarruzdan bir gün önce,gece de yerlerine yeni asker takviyesi yapmışlar.
    Binlerce askerin canlarını vereceği bu çarpışmada hiç 100-200 asker yanlışlıkla vuruldu diyegeri çekilir ve kaçar mı savaş biter mi
    ?Bir diğeri göğüs göğüse olan bu muharebede zaman zaman iki tarafta yanlışlıkla askerlerini topçu atışına tutuyor....Bu tarz savaşlarda genelde yaşanabilecek bir hadise...




  • Yalçın Küçükten devam edeyim ben de. Vatansever falan sanıp kalpağına aldanıp itibar eden olursa diye yazıyorum. Milletin soyunu sopunu araştırır bir yerlerden yahudi çıkarırdı. Biri de onun soyunu incelemiş, dedesi Hatay'ın Türkiyeye bağlanmaması için çalışan bir Fransız işbirlikçisi çıkmış. İlahi adalet mi desem? Neyse konuya geçelim.

    Emperyalist Türkiye isimli kitabında bahsediyor, güya Atatürk ingiliz uşağıymış ve Sivas Kongresinde mandacılığı savunmuş. Tam ifadeyi bulamadım, bulursam editlerim.

    Aynı kitaptan başka inciler

    sayfa 90'dan sonra, başlık "Kemalizm: Emperyalizmin dar ceketi"

    quote:

    "İnsan"Atatürk filmi olmaz. Olursa ya bu bir başkasının filmidir ya da kahraman sevecen değildir. Eğer bir kimse Mustafa Kemal’i sevecen gösterirse, bir başkasının filmini yapmış olur.
    Mustafa Kemal, çok vesveseli, hep kıstırılmışlık kompleksi içinde yaşayan, sevgisiz bir insandır. Annesini sevmez. Mütareke’de İstanbul’da annesi ile değil Pera Palas’ta kalmayı tercih ediyor. Annesinin cenazesine gitmiyor. Latife’yi de sevdiğini gösteren hiçbir işaret yok. Üstelik kendisinin Latife’yi seçtiğini sanmıyorum. İzmir’in komprador burjuvazisi olan Uşakizadeler, İşviçre’de okuyup yaşayan kızlarını Mustafa Kemal’e vererek, Kemal’i burjuvaziye damat alıyorlar. Kemal’de hep, “sosyete” kadınlarına yatkınlık sergiliyor. Sofya’da, Şam’da, İstanbul’da hep zengin ve güzel hanımların salonlarına girmeye çalışıyor. Çeşitli kaynaklar bu alanda çok başarısız kaldığını saptıyor. Yabancı kaynaklar, Kemal’in asker yürüyüşüyle dansettiğini kaydediyorlar. Sevimli olmaz.
    Sevgisiz ve acımasızdır. Maliye Nazır’ı Mehmet Cavit’i astırdığı akşam, bir balo düzenlemeye dikkat ediyor.
    Mustafa Kemal, geç kalmış ve bu nedenle fazla gelişememiş bir Müthiş İvan veya Sekizinci Henry’dir.”
    “Eylülist günlerde, hapishanelerde coplarla Atatürk sevgisi aşılanmak istendi. Olmadı. Şimdi “herkes gibi” bir Atatürk düşünülüyor. Ancak sevgiyi bilmeyen, acımayı bilmeyen, kimseye güvenmeyen, herkesi kendine karşı komplo hazırlayıcısı olarak gören, bir aydınlanmacı despot olan Mustafa Kemal’i hiçbir romancı ya da yönetmenin sevimli yapabileceğine ihtimal vermiyorum. En gerçekci film, Müthiş İvan’ın başarısız bir kopyası olabilir.





    sayfa 150'den sonra, Ne Mutlu Kürdüm Diyene başlığı altında

    quote:

    Şimdi dünyanın umutsuzluğun kara bulutlarıyla bastırıldığı bu tarih döneminde insanlık Kürdistan’da patlıyor. İnsanın doğuşu Kürdistan dağlarındadır”
    “Bekaa Vadisi’ndeydim; hepsi gençti ve gençlerden birisi yaklaştı. Hukuk fakültesini bitirmiş ve öğrenciliğinde konferanslarıma, panellerime dinleyici olarak katılmış olduğunu söyledi. General üniformasıylaydı, ama yine de ne yaptığını sordum. “Ceza Mahkemesi Başkanıyım” dedi. Çok büyük heyecan duydum. Bir şansla, belki de 20-25 yıl sonra ve mutlaka Kürt kimliğini reddetmek koşuluyla baş ceza yargıcı olabilecekti. 23 Yaşındaki Ceza Mahkemesi Başkanına gıpta ettim.”
    “Bu topraklarda şimdi, Kürt mücadele ediyor; İnsan doğuyor.
    Ne mutlu mücadele edene!
    Ne mutlu Kürdüm diyene!
    Ne mutlu yükselişin bayrağını tutana; Doğan insana!



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lews Therin Telamon -- 19 Ekim 2016; 22:05:20 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    Yalçın Küçükten devam edeyim ben de. Vatansever falan sanıp kalpağına aldanıp itibar eden olursa diye yazıyorum. Milletin soyunu sopunu araştırır bir yerlerden yahudi çıkarırdı. Biri de onun soyunu incelemiş, dedesi Hatay'ın Türkiyeye bağlanmaması için çalışan bir Fransız işbirlikçisi çıkmış. İlahi adalet mi desem? Neyse konuya geçelim.

    Emperyalist Türkiye isimli kitabında bahsediyor, güya Atatürk ingiliz uşağıymış ve Sivas Kongresinde mandacılığı savunmuş. Tam ifadeyi bulamadım, bulursam editlerim.

    Aynı kitaptan başka inciler

    sayfa 90'dan sonra, başlık "Kemalizm: Emperyalizmin dar ceketi"

    quote:

    "İnsan"Atatürk filmi olmaz. Olursa ya bu bir başkasının filmidir ya da kahraman sevecen değildir. Eğer bir kimse Mustafa Kemal’i sevecen gösterirse, bir başkasının filmini yapmış olur.
    Mustafa Kemal, çok vesveseli, hep kıstırılmışlık kompleksi içinde yaşayan, sevgisiz bir insandır. Annesini sevmez. Mütareke’de İstanbul’da annesi ile değil Pera Palas’ta kalmayı tercih ediyor. Annesinin cenazesine gitmiyor. Latife’yi de sevdiğini gösteren hiçbir işaret yok. Üstelik kendisinin Latife’yi seçtiğini sanmıyorum. İzmir’in komprador burjuvazisi olan Uşakizadeler, İşviçre’de okuyup yaşayan kızlarını Mustafa Kemal’e vererek, Kemal’i burjuvaziye damat alıyorlar. Kemal’de hep, “sosyete” kadınlarına yatkınlık sergiliyor. Sofya’da, Şam’da, İstanbul’da hep zengin ve güzel hanımların salonlarına girmeye çalışıyor. Çeşitli kaynaklar bu alanda çok başarısız kaldığını saptıyor. Yabancı kaynaklar, Kemal’in asker yürüyüşüyle dansettiğini kaydediyorlar. Sevimli olmaz.
    Sevgisiz ve acımasızdır. Maliye Nazır’ı Mehmet Cavit’i astırdığı akşam, bir balo düzenlemeye dikkat ediyor.
    Mustafa Kemal, geç kalmış ve bu nedenle fazla gelişememiş bir Müthiş İvan veya Sekizinci Henry’dir.”
    “Eylülist günlerde, hapishanelerde coplarla Atatürk sevgisi aşılanmak istendi. Olmadı. Şimdi “herkes gibi” bir Atatürk düşünülüyor. Ancak sevgiyi bilmeyen, acımayı bilmeyen, kimseye güvenmeyen, herkesi kendine karşı komplo hazırlayıcısı olarak gören, bir aydınlanmacı despot olan Mustafa Kemal’i hiçbir romancı ya da yönetmenin sevimli yapabileceğine ihtimal vermiyorum. En gerçekci film, Müthiş İvan’ın başarısız bir kopyası olabilir.





    sayfa 150'den sonra, Ne Mutlu Kürdüm Diyene başlığı altında

    quote:

    Şimdi dünyanın umutsuzluğun kara bulutlarıyla bastırıldığı bu tarih döneminde insanlık Kürdistan’da patlıyor. İnsanın doğuşu Kürdistan dağlarındadır”
    “Bekaa Vadisi’ndeydim; hepsi gençti ve gençlerden birisi yaklaştı. Hukuk fakültesini bitirmiş ve öğrenciliğinde konferanslarıma, panellerime dinleyici olarak katılmış olduğunu söyledi. General üniformasıylaydı, ama yine de ne yaptığını sordum. “Ceza Mahkemesi Başkanıyım” dedi. Çok büyük heyecan duydum. Bir şansla, belki de 20-25 yıl sonra ve mutlaka Kürt kimliğini reddetmek koşuluyla baş ceza yargıcı olabilecekti. 23 Yaşındaki Ceza Mahkemesi Başkanına gıpta ettim.”
    “Bu topraklarda şimdi, Kürt mücadele ediyor; İnsan doğuyor.
    Ne mutlu mücadele edene!
    Ne mutlu Kürdüm diyene!
    Ne mutlu yükselişin bayrağını tutana; Doğan insana!









    Daha fazla açıklamaya gerek yok aslında...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Şeyh-i Ekber İBN-İ ARABİ

    Ki bu iş sadece tarihle bitmiyor.
    Mısıroğlu nun uzantısı Nakşibendi tarikatıdır.Cubbeli vs mısıroğluyla birliktedir.Zaten cübbeli ve cemaatininde siyasi kişiler ile sıkı bir bağı vardır.
    Ahmet Şimşirgilde pek fazla dile getirmemeye çalışıyor ancak aynı goruş içindeler.
    Şimşirgil sonuçta bir öğretim görevlisi ve endişelenmesi gereken bir ünvanı var.

    Zerre umurumda değiller.Herkesin kitabını alıp okusun millet.(gerçi kitapta okumuyorlarda)


    Bazı akpli vekillerin Nakşibendi tarikatı İskenderpaşa dergahı olduğunu gösteren Jandarma istihbarat raporları internette dolaşıyordu bir ara...Şimdi bulamadım.Orada yazıyordu hangi vekil hanki tarikattan diye...En önemli vekilleri Nakşibendi tarikandandı Akp'nin.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: ürüng ayıg toyon

    quote:

    Orijinalden alıntı: Lews Therin Telamon

    Yalçın Küçükten devam edeyim ben de. Vatansever falan sanıp kalpağına aldanıp itibar eden olursa diye yazıyorum. Milletin soyunu sopunu araştırır bir yerlerden yahudi çıkarırdı. Biri de onun soyunu incelemiş, dedesi Hatay'ın Türkiyeye bağlanmaması için çalışan bir Fransız işbirlikçisi çıkmış. İlahi adalet mi desem? Neyse konuya geçelim.

    Emperyalist Türkiye isimli kitabında bahsediyor, güya Atatürk ingiliz uşağıymış ve Sivas Kongresinde mandacılığı savunmuş. Tam ifadeyi bulamadım, bulursam editlerim.

    Aynı kitaptan başka inciler

    sayfa 90'dan sonra, başlık "Kemalizm: Emperyalizmin dar ceketi"

    quote:

    "İnsan"Atatürk filmi olmaz. Olursa ya bu bir başkasının filmidir ya da kahraman sevecen değildir. Eğer bir kimse Mustafa Kemal’i sevecen gösterirse, bir başkasının filmini yapmış olur.
    Mustafa Kemal, çok vesveseli, hep kıstırılmışlık kompleksi içinde yaşayan, sevgisiz bir insandır. Annesini sevmez. Mütareke’de İstanbul’da annesi ile değil Pera Palas’ta kalmayı tercih ediyor. Annesinin cenazesine gitmiyor. Latife’yi de sevdiğini gösteren hiçbir işaret yok. Üstelik kendisinin Latife’yi seçtiğini sanmıyorum. İzmir’in komprador burjuvazisi olan Uşakizadeler, İşviçre’de okuyup yaşayan kızlarını Mustafa Kemal’e vererek, Kemal’i burjuvaziye damat alıyorlar. Kemal’de hep, “sosyete” kadınlarına yatkınlık sergiliyor. Sofya’da, Şam’da, İstanbul’da hep zengin ve güzel hanımların salonlarına girmeye çalışıyor. Çeşitli kaynaklar bu alanda çok başarısız kaldığını saptıyor. Yabancı kaynaklar, Kemal’in asker yürüyüşüyle dansettiğini kaydediyorlar. Sevimli olmaz.
    Sevgisiz ve acımasızdır. Maliye Nazır’ı Mehmet Cavit’i astırdığı akşam, bir balo düzenlemeye dikkat ediyor.
    Mustafa Kemal, geç kalmış ve bu nedenle fazla gelişememiş bir Müthiş İvan veya Sekizinci Henry’dir.”
    “Eylülist günlerde, hapishanelerde coplarla Atatürk sevgisi aşılanmak istendi. Olmadı. Şimdi “herkes gibi” bir Atatürk düşünülüyor. Ancak sevgiyi bilmeyen, acımayı bilmeyen, kimseye güvenmeyen, herkesi kendine karşı komplo hazırlayıcısı olarak gören, bir aydınlanmacı despot olan Mustafa Kemal’i hiçbir romancı ya da yönetmenin sevimli yapabileceğine ihtimal vermiyorum. En gerçekci film, Müthiş İvan’ın başarısız bir kopyası olabilir.





    sayfa 150'den sonra, Ne Mutlu Kürdüm Diyene başlığı altında

    quote:

    Şimdi dünyanın umutsuzluğun kara bulutlarıyla bastırıldığı bu tarih döneminde insanlık Kürdistan’da patlıyor. İnsanın doğuşu Kürdistan dağlarındadır”
    “Bekaa Vadisi’ndeydim; hepsi gençti ve gençlerden birisi yaklaştı. Hukuk fakültesini bitirmiş ve öğrenciliğinde konferanslarıma, panellerime dinleyici olarak katılmış olduğunu söyledi. General üniformasıylaydı, ama yine de ne yaptığını sordum. “Ceza Mahkemesi Başkanıyım” dedi. Çok büyük heyecan duydum. Bir şansla, belki de 20-25 yıl sonra ve mutlaka Kürt kimliğini reddetmek koşuluyla baş ceza yargıcı olabilecekti. 23 Yaşındaki Ceza Mahkemesi Başkanına gıpta ettim.”
    “Bu topraklarda şimdi, Kürt mücadele ediyor; İnsan doğuyor.
    Ne mutlu mücadele edene!
    Ne mutlu Kürdüm diyene!
    Ne mutlu yükselişin bayrağını tutana; Doğan insana!









    Daha fazla açıklamaya gerek yok aslında...

    Kankası doğu da aynı yolun yolcusudur.

     K.Mısıroğlu ve türevlerinin üfürmeleri


    Lanet olsun Atatürkçülük bunlar gibilere kaldı.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • ürüng ayıg toyon kullanıcısına yanıt
    Bu uzun sureden beri gelen bir durum.
    Yazıcığluna bakın Mahmut Ustaosmanoğlu ile cübbeli ile ilişki içerisinde.
    Erbakanın manevi babası Mehmed Zahid Kotku.

    Ancak şu durumdaki cemaatlar siyasetin içerisine çok fazla karışırsalar durum hiç iç açıcı olmaz.
    Şuanki Diyanet çok şukur bu cemaatler kadar dar görüşlü ve yobaz değil.

    Ayrıca şunuda ekleyelim kenarda dursun
    Bu mesaja eklenen görseller:

     K.Mısıroğlu ve türevlerinin üfürmeleri K.Mısıroğlu ve türevlerinin üfürmeleri

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.