Şimdi Ara

kuran okumak icin super zeka olmakmi gerekiyor? (9. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
187
Cevap
2
Favori
5.976
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Taşıyıcı annelik konusunda kıyas yapacağımız nasıl yok.Yani bu bilip bilmeden çok kolay fetva verme huyunuzu bırakın.Bakın bu sizin başınıza büyük dert açar ama farkında değilsiniz.Umarım bir gün farkına varırsınız.Taşıyıcı annelik konusunda "zina" dediğimiz olayı sadece fiili birleşmeden ibaret mi sayıyıoruz? Kur'an'da kişinin annesinin kişiyi doğuran olduğu söylendiği halde doğuran farklı tohum farklıysa bu çocuk kimindir? Organ nakli konusunda ise mesele bambaşkadır.Organ nakli keyfekeder caiz değildir.Belirli şartlar gerekir.Allah günümüzü biliyor muydu? Evet biliyordu.Peki Kur'an'da mesela bir Porsche yerine neden deve geçer? veya bir Boing tipi uçak neden geçmez? Kur'an'da ki cennet tasvirleri Arap yarımadasında o günün koşulları ile betimlenmemiş midir? Peki biz bunların tamamını bir potada erittiğimizde Porsche,Boing'i yok mu sayalım? Şarap içmek haram Uzi içmek helal mi diyelim? Asıl amaç genel mana üstünden hayatımıza uyarlamak mıdır yoksa ZAHİRE takılıp özel isimler mi aramaktır?

    "Kertenkele hadisinin bir çok açıklaması mevcuttur." Cümleyi iyi anlamak gerekiyor.Ben bir çok FARKLI açıklaması mevcuttur demedim.Bir çok açıklaması mevcuttur cümlesi olayın bir çok kişi tarafından nakledildiğini ve bir olay üstüne bu sözün söylendiği anlamına gelir.Bir meseleyi bir kişi anlatırsa pek güvenilmez fakat 10 kişi anlatırsa iş değiş.Burda anlatılmak istenen budur.Yani takla işini eğip bükenler iyi bilir biz değil.

    Yukarıda aynı şeyi yazdım.Malum hadis bir olay üzerine söylenmiştir.Ve bu zarar vereceği için bir bakıma da teşvik edilme amacı var.Mesela Camii'de ön safta namaz kılmanın sevabı vardır,faziletlidir.Bu hadisin söyleniş amacı sizce ne olabilir? Eğer burda biz bir şeyler anlıyorsak gerekli bağdaştırmaları yapabiliriz.7.yy ile bugün arasında fark olaydan kaynaklanır.Durduk yere bir canlıya zarar vermek günahtır.Fakat sana zararı dokunuyorsa olay değişir.Evinizde hamamböcekleri veya fare gördüğünüzde herhalde bir tasta yemek ben koyayım diyip beslemiyorsunuz değil mi? Hemen zehirli ilaçlar,yapışkanlar veya terlikle işi çözüyorsunuz.Ha burdan size sevap gelir mi? Onu Allah bilir.Hadisin o gün neden söylendiğini bilmezsek görüldüğü üzere çok farklı yorumlanabiliyor.Dünya balık ile öküzün üzerinde,Allah'ın bacağı gibi hadislerin BİLMEDEN yanlış yorumlandığı gibi.

    Hak mezhep 4'tür meselesini açıklayalım efendim.Öncelikle ben ŞİA=Rafizi diye bir olay olamaz.Rafizilik Şia için de bir mezheptir.Şia temelde Hz.Ali'ye sıkı sıkıya bağlı olan gruptur.Şia'da Hz.Ali'ye Peygamber diyen mezhepte var,Kur'an bozulmuştur diyen mezhepte var,Ramazanı ve Namazı inkar eden mezhepte var Hz.Aişe'ye hakaret eden,hayin diyen mezhepte var,12 İmam günahsızdır-unutkanlık onlarda yoktur diyen mezhepte var.Yemen de bulunan Zeydiyye Şia arasında en makul olanı.Çünkü diğerlerinin gittikleri yola baktığında Amel de değil İTİKADDA sorunlar olduğu çok açık.Zeydiyye ise Halifelik Hz.Ali'nin hakkıdır der fakat diğer mezhepler gibi Hz.Ebubekir-Hz.Ömer-Hz.Aişe'ye küfür hakaret etmezler.Bunu Şia mezheplerini birebir inceleyerek sizde görebilirsiniz.Mesela Ebü Lü'lüe kimdir bilir misiniz? Bugün Ebu Lü'lüe nün getirildiği konum ne kadar doğrudur? Bunların yanında İtikadda sorun olmadıkça "Cebrail yolunu şaşırmış Ali'ye gideceğine Muhammed'e gitmiş" veya "Ebubekir,Ömer,Aişe hayindir,yalancıdır" denilmedikçe kısaca İSLAMİYETİN DİREKLERİ sarsılmadıkça yorum farklılıkları RAHMETTİR.Bunları yapmayan Şiileri ayırırsak pardon da diğerlerine yaranmak için İslamiyetten ödün mü verelim?
    Reddül Muhtar'da Mürted konusu çok geniş bir biçimde ele alınıyor.İmkanın varsa bu kitap yeterince doyurucudur.Ha kadının hapishanede kalması ile öldürülmesi arasında uygulamalara baktığında pek fark yok.Hapishane de APO'yu besler gibi beslemiyorlar veya öldürülen kişide hemen getirin vuralım olayı olmuyor.Süreç aynı işleyiş farklı.Zıt olayı son asrın yorumudur.Dediğim kitap cilt cilttir fakat Mürted kısmını bulup okuyun.

    Bu yorum yapan insanlar oturduğu yerden yorum yapıyor.Kusura bakma ama sizin gibi "e sanırım yokmuş o zaman helal olsun ya veya Kur'an da direk ismi yok o zaman serbestlik vardır bişi olmaz" yorumlarda bulunmuyorlar.Her kişide Alim,Şeyh olmaz.Alim ilmiyle amel edene denir.Açıkcası kurduğun cümleye bakılırsa en basitinden İmam'ı Azam'ın dahi hayatını okuduğunuzu pek sanmıyorum.İmam Rabbani,Ahmed Bin Hanbel,Şafii veya aklıma şu an gelmeyen diğer isimleri pek saymıyorum bile.Acitasyon felan yapmadım.Konu ölümü ile alakalıydı bende olayı anlattım.Konuya bodoslama daldığın için farkedemedin galiba..

    Kullandığın kelimelere çok dikkat etmelisin.Goygoy felan çizgimizi bilelim.Ben 4 hak mezhep dedim.Evet birbirini yemiş bilmem ne yapmış diyorsan bana örnek göster.Hanifi,Şafii,Hanbeli ve Maturidi bunlar arasında KAN AKITILAN olay göster.Siz bizde ki mezhepleri Ortodoks-Protestan-Katolik farkı gibi mi görüyorsunuz yoksa böyle mi anlatıyorlar anlamıyorum ki.Tasavvuf farklı bir konu,benim pek ilgi alanım olmadığı için konuşmuyorum.Gerçi seninde kulaktan dolmanın ötesinde bilgi sahibi olduğunu düşünmüyorum.

    Her hadis mutlak doğrudur,şudur budur diyen yok ki burda.Analiz ediliyor inceleniyor ve hadisin sıhhati ortaya çıkıyor.Ha kalkıpta her hadis sıhhatli değil bu yüzden hepsini kötüleyelim olayı da çokça kullanılan bir tez.Özellikle son dönemlerde uç hadislerden yola çıkarak bir ilim dalına gölge düşürmek tekrar diyorum SAHTEKARLIK.Kusura bakmasın kimse..




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Hümiyettin

    Mustafa Öztürk'ü birkaç kere kısa süre dinledim. O yüzden onun hakkında yorum yapamam. O kitaplardan sadece belirli bölümleri alarak hakkında konuşmam da doğru olmaz. O kişiye iftira atmak istemem.

    Lütfen satırlarca sadece şahsi düşüncelerinizi yazmak, cehaletle yaftalamak ve gülmek yerine şu iddialarınızı teker teker ayetler ile ispatlayın.

    Yazdıklarıma cevap vermek yerine hep böyle kaçmayı mı tercih edersin? Sana sorduğum soruların hiçbirine net cevap veremedin.Hepsine kendince yuvarlak cevaplar veriyorsun çünkü çıkmazdasın.Dede(Nine)-Torun evliliği,Taşıyıcı Anne,Sperm bankası dedim kendince bir şeyler anlattın sonrada utanmadan Kur'an da yoksa HELALDİR fetvası veriyorsun.Nisa 24 diyorsun açıkla diyorum e oku diyorsun.Ayet yazarak karşımdakini pasifize etmeyi bilmiyor muyum sanıyorsun? Akıl,mantık cart curt diyorsun copy/paste yapmadan verdiğin cevap yok.Cehaletle yaftalamıyorum çünkü yazdıkların ortada.Sen kendini belli ediyorsun.Cehalet akıyor zaten.Tozlu kitapları karıştırsan yazdığın her bir ayetin her bir sorunun cevabını binlerce sefer verildiğini görürsün ama okumuyorsun ki be kardeşim.Peygambere itaat konusunda bunlar yeterli mi?

    *De ki: "Eğer Allah Teâlâ'yı seviyor iseniz bana ittiba ediniz ki, Allah Teâlâ da sizi sevsin ve sizin için günahlarınızı yarlığasın. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir."(Âli İmrân 31)

    *De ki: "Allah Teâlâ'ya ve Peygambere itaat ediniz, eğer iraz ederlerse şüphe yok ki Allah Teâlâ kâfirleri sevmez."(Âli İmrân 32)

    *Biz, hiçbir peygamberi Allah'ın izniyle itaat edilmekten başka bir gaye ile göndermedik. Onlar kendilerine yazık ettikleri zaman, sana gelip Allah'tan mağfiret dileseler ve peygamberleri de onlara mağfiret dileseydi elbette Allah'ı Tevvab ve Rahim olarak bulacaklardı.(Nisâ 64)

    *Hayır, Rabbına andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem ta'yin edip sonra haklarında verdiği hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar.(Nisâ 65)

    *O günde yüzleri ateş içinde çevrilir durur. Derler ki: "Keşke biz Allah'a itaat etse idik ve Peygambere itaat etse idik".(Ahzap 66)

    *Onlar ki; yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı bulacakları; okuma, yazma bilmeyen ve nebi olan Rasule tabi olurlar. O, kendilerine ma'rufu emreder, münkerden nehyeder. Temiz şeyleri helal kılar, murdar şeyleri de haram eder. Onların ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir. İşte ona iman edenler, onu ta'zim edenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nura tabi olanlar, işte onlar; felaha erenlerin kendileridir.(A'râf 157)

    *Kendilerine kitap verilmiş olanlardan olup da ne Allah Teâlâ'ya ve ne de ahiret gününe imân etmeyen ve Allah Teâlâ ile Resûlünün haram kıldığı şeyleri haram tanımayan ve ne de hak dinini din edinmeyen kimseler ile zeliller olarak kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar muharebede bulunun.(Tevbe 29)

    ve bu da tam sizin için söylenmiş bir HADİS.Bak kendini görürsün belki;

    *"Bana Kur’ân ve onunla beraber onun gibisi (sünnet) verildi. Yakında karnı tok, koltuğuna yaslanmış birisi , ‘Size bu Kur’ân yeter ; onda neyi helâl bulursanız , onu helâl kabul ediniz; onda neyi haram bulursanız, onu’da haram biliniz’ diyecek. Şunu iyi biliniz ki, Resulullah’ın haram kıldığı da ALLAH’ın haram kıldığı gibidir…"(Ebû Davûd Sünnet, 5; İbni Mace, Mukaddime, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,131)



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Mr.Lucky -- 15 Nisan 2015; 14:03:45 >




  • Amphitritel kullanıcısına yanıt
    Hocam öncelikle kusuruma bakmayın, çok zaman geçmiş arada yeni gördüm. Bu incilin, tevratin degismedigi ile ilgili bir sorum olacak.

    Şimdi eğer o zaman değişmedi diye bu şekilde indiyse ayetler Allah bunu görüp, bilip ,Kur'an da bildirebilirdi. Fakat bildirmeyisi kendisinin bilmediği sonucuna ulaştırmaz bizleri.

    Velhasil kelam değişmedi diyorsunuz peki şu an hristiyanlarin en dini bütünü dahil baba oğul kutsal ruh inancına sahip. Bu nasıl olabilir. Alenen Kur'an ayetleriyle celismez mi bu durum? Allah dogmamistir, dogurulmamistir. Diyor bizim kitabımız. Nasıl olur da Hz.İsa ya tanrının oğlu deniyor. Ki mecazen dendiğini de sanmıyorum.

    Teşekkürler

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mr.Lucky

    @Escherich Aynı şeyleri yazmaktan yoruldum rica ediyorum eski yorumları oku.Maide Ayeti konusunda da,Mezhep konusunda da cevaplar var.Konuşurken ayetleri neden kullanayım.Herkes her işine geldiği gibi ayet kullanıyor zaten.Bak Metiner kendini savunurken TORPİL haktır dedi NAHL 90'ını söyledi susturdu sunucuyu.Bu mudur doğru olan? Kullandığınız bir çok ayetin hangi ortamda indiğini bile muhtemelen bilmiyorsunuz? Kafanıza göre önünüze ne gelse daha doğrusu nerde ne görmüşseniz Copy/Paste.
    Yazdığın her şeyin delilleri vardır.Bir çoğunuzun ilimden haberi yok.Celaleyn sorsam,yirmilik otuzluk nedir desem durup yüzüme bön bön bakacaksın gelmiş delilsiz konuşuyorsun diyorsun.Bu arada;
    "-Verdiğin örnek çok saçma,Kuran'ı okumak için görmeye ihtiyacın var sen buna benzer bir örnekle gelip neden görüyoruz? Kuran'ı direk anlayalım o zaman eksiktir diyorsun. " bu cümlende ne demek istiyorsun yahu? Özellikle ilk cümle nedir?

    Öncelikle cevaplardan çok kişileri öne sürüyorsun."Şu şöyle dedi bu böyle dedi" o diyenlerin sorunu,Metiner torpilin hak olduğunu söyleyerek yalan söylemiş.Kuran ayetleri bütün halinde düşünememiş.Tıpkı sizin gibi ayet cımbızlamış.Onun bunun yaptığını boş ver de cevap ver!

    Eğer dediğiniz gibi her ayetin bir hikayesine ihtiyaç olsaydı bu Kuran'da yazmaz mıydı ? O zaman Allah yalan mı söylüyor ? Kuran apaçık derken aslında açık olmadığını sözlere(hadislere) ihtiyacı olduğunu mu söylüyor ? Bunları cevaplarsak sorun kalmayacak.

    Söylemek istediğim:

    Yukarıda sen Babalarınız kelimesini nasıl atalarınız olarak anladığım idi. Öncelikle Kuran'da edebi sanatlar bulunmakta bunları anlamak için Arapçayı bilmek lazımdır ama sen "Kuran'ı okumak için kağıda,akla ve kağıdı görmek ışığa gereksinim vardır.Neden Kuran'ı direk anlamıyoruz demek ki Kuran direk anlaşılmıyor,kağıda akla ve ışığa ihtiyaç var" deyip işin içinden çekiliyorsun.


    Gelelim sebebi nüzul safsatasına :

    Araf 174:
    Belki inkârdan dönerler diye, AYETLERİ BÖYLE AYRINTILI BİR ŞEKİLDE AÇIKLIYORUZ.


    Aşağıda bir ayetin nasıl katlediğini göstereceğim :

    Tahrim 1:
    Ey Peygamber, eşlerinin hoşnutluğunu isteyerek, Allah’ın sana helal kıldıklarını niçin haram kılıyorsun? Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

    Yukarıdaki ayeti sebebi nüzulsuz okursanız ayetten şunlar anlaşılmakta :

    Allah elçisine, sanırım eşleri ile ilgili bir konu hakkında, Allah ın helal olarak hükmettiği, haramlar arasında saymadığı bir konuda, kendi aile içinde, eşlerinin belki de geçici hoşnutluğunu sağlamak adına, Allah ın helal ettiği bir şeye, gerek kendine, gerekse genel anlamda anlaşılacak bir konuda, haram demesi, Allah tarafından uyarılıyor.


    Peki sebebi nüzul da ne yazıyor bakalım :

    (838 – Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın zaman zaman birleştiği bir cariyesi vardı. Hz. Aişe ve Hz. Hafsa (radıyallahu anhümâ) (cariyeye temasını önlemek için) peşini bırakmadılar. Sonunda Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu cariyeyi nefsine haram etti. Bunun üzerine: “Ey Peygamber, sen zevcelerinin hoşnutluğunu arayarak, Allah’ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyorsun?…” diye başlayan Tahrim süresi nazil oldu.”)
    Nesâî, İşretu’n-Nisâ, 4, (7, 71).

    (Ayetin işaret ettiği hadise şudur: Hz. Peygamber, zevcelerinden Zeyneb binti Cahş’ın evinde bal şerbeti içmiş ve bu yüzden onun yanında biraz fazla kalmıştı. Bu durumu kıskanan iki zevcesi, Âişe ve Hafsa, aralarında kararlaştırıp, Peygamber yanlarına vardığında kendisinden megâfir kokusu geldiğini söylediler. Hz. Peygamber meğâfir yemediğini söyledi. «Demek ki balı yapan arı megâfir yalamış» dedi ve bir daha bal şerbeti içmemeye yemin etti. Surenin bu münasebetle indiği rivayet edilmiştir.)

    Bahsedilen rivayetleri okudunuz. Ayeti ilk okuduğunuzda bizleri ilgilendirmeyen hiçbir düşünceye kapılmadan, gereken dersleri çıkarmıştık. Ayette bahsedilen konunun detayı da, zaten bizleri hiç ilgilendirmez. İlgilendirseydi, Allah ondanda bahsederdi.
    Peki, bu bilgiler ışığında neler düşündünüz? Sanırım kafanız karıştı değil mi? Acaba hangisi doğru? Onu Allah bilir. Bu konuda emin olan, bizlere garanti verebilecek birisi var mı?



    Diğer bir ayetin katledişi :

    Hicr 24:
    Yemin olsun, sizin önden gidenlerinizi bilmişizdir; yemin olsun, geriye kalanları da bilmişizdir.

    Bu ayetin önce ki ayetine de baktığımızda, hayatı veren bizleriz diyor Rabbimiz. Hicr 24. ayetinde de, yarattığımız kullarımızın, kimin doğru yolda giderek, ön saflarda yerlerini aldığını, kimlerin işi gevşek tutup, Allah ın önerdiği yoldan sapanların, kimler olduğunu çok iyi biliyoruz diyor. Devamında ki ayette de Allah, Hiç kuşkusuz, Rabbindir, evet O’dur onları haşredecek olan diyerek, herkesin hesap vereceğini söylüyor.


    Peki nüzul sebebine bakarsak ne yazıyor :

    (669 – İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ın arkasında çok güzel bir kadın namaz kılıyordu. Cemaatten bazıları onu görmemek için ön safa kaçıyor, (münafık ve cahil takımından) bazıları da en arka safa geliyor, rükuya vardığı zaman koltuğunun altından ona bakıyordu. Bu durum üzerine Cenab-ı Hakk şu ayeti indirdi: “Andolsun, sizden öne geçenleri de biz biliriz, geri kalanları da biz biliriz”) (Hicr, 24).
    Nesai, İmamet (2, 118); Tirmizi Tefsir, Hicr, (3122).

    Ne dersiniz, ayetle rivayet edilenin bir ilgisi sizce var mı? Rabbin ayetlerine işte böyle, hiç bahsedilmeyen anlamlar yükleniyor ve ayetlerin böylece üstü örtülüyor, terk ediliyor. Bu ve buna benzer yanlışları yaparak, Kur’an ı rivayetlere göre anlamaya kalkarsak, büyük yanılgılardan kurtulamayız. Ayette bahsedilen konu nerede, verilen rivayet örneğinde ne anlatılıyor? İşte bu konu, bu kadar riskli ve tehlikeli.

    Yukarıda görüldüğü gibi ayetler nüzul sebebi adına katledilip evrenselliği yitiriliyor.Kuran mesajları dar kalıplara sokuluyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Escherich -- 15 Nisan 2015; 15:26:52 >




  • arapçasından (arap dili bilerek) ya da meal okuyarak %100 anlamak mümkün değil gibi. tefsir okumak da fayda var. misal 2-3 satırlık bir ayetin tefsiri 10 sayfa olabiliyor.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: bdfBAr

    Hocam öncelikle kusuruma bakmayın, çok zaman geçmiş arada yeni gördüm. Bu incilin, tevratin degismedigi ile ilgili bir sorum olacak.

    Şimdi eğer o zaman değişmedi diye bu şekilde indiyse ayetler Allah bunu görüp, bilip ,Kur'an da bildirebilirdi. Fakat bildirmeyisi kendisinin bilmediği sonucuna ulaştırmaz bizleri.

    Velhasil kelam değişmedi diyorsunuz peki şu an hristiyanlarin en dini bütünü dahil baba oğul kutsal ruh inancına sahip. Bu nasıl olabilir. Alenen Kur'an ayetleriyle celismez mi bu durum? Allah dogmamistir, dogurulmamistir. Diyor bizim kitabımız. Nasıl olur da Hz.İsa ya tanrının oğlu deniyor. Ki mecazen dendiğini de sanmıyorum.

    Teşekkürler

    İncil'i okudunuz mu ?
  • Çizilmişsin ama ben yine de cevabını vereyim.Gerçi çizilip çizilmemen de pek fark etmiyor sonuçta kopyala/yapıştır yaptığın metnin sahibi benim muhattabım olacak sen değil.Neyse meseleye dönelim.
    Samimi değilsiniz diyorum ve haklı çıkardığınız için teşekkür ederim.Konu 3 sayfa olmuş ve ben son mesaja kadar ayet paylaşmadım.Sürekli konuşurken ayet yaz bana ayet getir diyen vatandaş sensin fakat ben düşüncelerimle cevap vermeye devam ettim.Bu son MESAJINDA DA AYET CIMBIZLAYAN kişi ben oldum öyle mi? Ayık kafaya gelin şu foruma ya..
    Her ayetin bir hikayesi var mıdır? Olabilir.Fakat her ayet için bu şart olduğunu kim söyledi? Bazı ayetler vardır bundan maksat anlaşılmadığı için nuzüle başvurulur.Bu konuyu da Hadis meselesinde yapıldığı gibi ali cengiz oyunu oynamak ayıptır ayıp.Kur'an da yazmazdı meselesi ile ilgili 3 sayfadır yorum yazıyorum halen daha saçma sapan Allah yalancı mı gibi absürt sorular peşindesin.Geçen seferde dedim önceki mesajlarınızda sorular var.Yahu benim mesajlarımı geçtim açın kitap okuyun yahu.Anlattığınız bir çok şeyin cevabını zaten bulacaksınız.Bunun yanında o verdiğin örnekte ki mantık BANA DEĞİL SANA AİT.Sen diyorsun ki "yav ben burdan Hacca uçakla gidecem ama dur bakayım Kur'an da ne yazıyor.Hmm Kur'an da hiçbir şey yazmıyor o zaman ben gitmeyeyim sonuçta Hacc çok önemli bir şey olsa Kur'an da nasıl gitmemiz gerektiği noktasına dair her bir ayrıntı olması gerekir.Sonuçta bu kitap apaçık ve eksiksiz bir kitap." Sizde ki kafa bu işte.Bunun tahlilini sen yap artık.

    Kopyala/yapıştır yaptığın metin sana olmadığı için aslında cevap vermeyi düşünmüyordum ama yanlışı da düzeltmek hak oldu.
    Öncelikle yazarın örnek verdiği ayetin manası açıktır ve nuzülüne gerek yoktur.Ha bu ayetin nuzülünü araştırmak,tahliller yapmak alimlerin işidir.Böyle bir ayetin anlamı açık ve belliyken nuzülünü vererek işleri yolundan çıkarmak,nuzül usulüne gölge düşürmeye çalışmak acizliktir.
    Bundan sonra kalkıpta "KAFANIZ KARIŞTIR DEĞİL Mİ?" sorusuda acizliğini trajikomik bir biçimde bize sergilemesidir.Öyle iki satır okumakla insanların kafası niye karışsın? Nuzül usülüne çamur atmak için böyle bir tez 5 yaşındaki çocuk güler

    İkinci örnek ise tam bir facia.Nuzülden önce ayeti niye yorumluyorsun? Ayetten sapıtanlar vs yorumunu nerden çıkardın? Hicr 23 onları biz dirilttik öldürecek olanlarda biziz diyor ve sonrasında Sizden öncekileri de sizden geri kalanları da biliriz diyor.Sonra ki ayette de herkesin hesaba çekileceği anlatıyor.Önceki ayetlere baktığında da Allah'ın gücü ve kudreti konusunda bilgiler veriyor bize.Rızkımızın ondan olduğu,yağmur sularının onun emriyle yağdığı,onun emri haricinde hiçbir şeyin olmayacağını anlatıyor.Bunun yanında sizden öncekiler ve geride kalanlar diyerek herkesin birbir sorguya çekileceği,Allah'ın adaleti anlatılıyor.Nuzül sebebi konusunda kesin bir şey yoktur.Nuzül sebebi olarak verdiğin Hadis Müslim veya Sünen'i yazanlar bu hadisin münker olduğu belirtmiştir.Ayrıca bu hadis İbn-i Abbas'ın sözleri değil Ebu'l-Cevzâ'nın sözleridir.İbn-i Abbas kısmı sonradan eklenmiştir.İbn-i Abbas'ın bu ayet konusunda görüşleri ise aşağıda ki gibidir;

    İbn Abbâs (r.a.) der ki: Önce geçenler; Âdem (a.s.) den be­ri helak olan, yok olan herkestir. Geri kalanlar ise, hâlen diri olanlar ile kıyamet gününe kadar gelecek olanlardır. Bu açıklamanın bir ben­zeri İkrime, Mücâhid, Dahhâk, Katâde, Muhammed îbn Kâ'b, Şa'bî ve başkalarından da rivayet edilmiş olup îbn Cerîr —Allah rahmet ey­lesin— bu görüşü tercih etmiştir.

    Yazarın son yazdığı cümleler ise enkazı haykırma çabaları.Beyhude...




  • quote:

    Orijinalden alıntı: moscow34

    Arkadaslar selam! oncelikle sunu belirteyim herzaman kuran okumak isterdim fakat bunun olmasi icin bir olgunlasma yasimin gelmesinide beklerdim ve cok sukur 2 gun sonra 30 yasima girecem ayni samanda 1.5 aylik birde oglum var. kuran"i kerimin turkce mealini okumaya basladim cok sukur ve yarisini bitirdim,fakat netten bazi arastirmalarda yaparken sunu gordum, bir din alimi kuran"i kerimin herhangi bir dilde okunmasinin haram oldugunu soyluyor! benimde siz okumus tahsilli ve ozgur dusunen arkadaslara sorum su olacak,eger bir din bilgini gercek bir bilginse kuran"kerimin icinde gecen su sozu nasil insanlara bu haramdir diyebilir? Allahin sozu su sekilde geciyor!(supesizki allah inananlarin icinde gizlediklerini ve soylediklerini bilir! bana inanana ve benim icin her ne yapiyorsa ben onu bilirim! bizim sozumuzu kim degistirirse ona azap vardir!) simdi arkadaslar icinizde kurani turkce okuyup cok iyi anlayan vardir mutlaka,bazi insanlar ise hic birsey anlamadigini ifadede edebiliyor,ayni zamanda ben ruscayi cok iyi biliyorum fakat 5 yildan beri burada yasayip dilini iyi konusmama ragmen cogu rusca sozlerin anlamlarini turkceye ceviremesemde tam manasi ile anlayabiliyorum,ben eminimki buradada dil bilen arkadaslarimiz vardir ve ayni konu onlar icinde gecerlidir fakat turkce manasini tam olarak ceviremesenizde anlayabiliyorsunuzdur.enteresan olan kuran"i kerimide ogrenin diyorlar fakat okumayi ogrensekte tam olarak anlayamacagimiz icin gene o buyuk islam alimi dedikler zad haram diyecek.gerci enteresan olan o islam alimi zad nasil olabiliyorda bir peygamber edasi ile haram edebiliyor insanlara anladi dilden okumayi? yorumlarinizi bekliyorum arkadaslar,lutfen konuya yakisacak sekilde tartisalim. (klavyem rusca oldugu icin yazilar bu sekilde kusura bakmayin)

    Değerli kardeşimiz;
    Bilmeyen ve öğrenme aşamasında olan kimselerin, namazda ve diğer zamanlarda Latin harfleriyle yazılmış sureleri okumalarına ruhsat vardır. Ama böyle bir zaruret yoksa sebebsiz olarak Latin harfleriyle yazılmış Kur'anı okumak doğru olmaz. Bu alfabe Kur'an dili olan Arapçanın bütün seslerini çıkarmaz ve anlam bozukluğuna neden olur. Bu şekilde yazılmış Kur'anı okumanın da sevabı vardır ve okuna nKur'an geçerli olur. Kur'anı öğrenenlerin Arap harflerinden öğrenmeleri tavsiye edilir, ideal olan budur.

    Kur'an-ı Kerim'de altı yerde Kur'anen arabiyyen ifadesi geçer. Yani Cenab-ı Hak, Kur'an-ı Kerim'i Arapça olarak indirdiğini bildirir. İbrahim suresinin 4. Ayetinin meali de şöyledir:

    Hak dini onlara açıklasın diye, her peygamberi biz kendi kavminin lisanıyla gönderdik. Sonra Allah, dilediğini sapıklığında bırakır, dilediğini de doğru yola iletir. Onun kuvveti her şeye galiptir ve o her şeyi hikmetle yapar.

    Bu durumda Kur'an'ın manası nasıl Allah'tan gelmişse, lafzı, ifadesi ve yazılışı bakımından da ilahidir. Kur'an dendiği zaman hem onun Arapça olarak okunan lafzı ve kelimeleri, hem de anlaşılan manası akla gelir ve hakikatte de öyledir. Bu iki hususiyeti birbirinden ayırmak, farklı mütalaa etmek mümkün değildir. Kur'an ancak kendi lisanı üzerine okunabileceği için, sadece o lisanın kendi harfleriyle yazılır, o harflerle okunur.

    Araplardan başka Farsça, Hintçe, Çince, Uzak Doğu dilleriyle konuşan Müslümanlar da, biz Türkler de Müslüman oluşumuzdan bu yana Kur'an'ı Arapça olarak yazmış, o dille okumuşuz. İslam alimlerinin de ortak görüşü, Kur'an'ın başka dille yazılamayacağı yolundadır. Bunda ittifak vardır.

    Zaten Kur'an'ı başka bir dille yazmak mümkün olmadığı gibi, başka bir dille doğru olarak okumak da mümkün değildir. Çünkü Kur'an harflerinin kendisine has özellikleri vardır. Bu harflerin bazılarının karşılığı ve okunuş şekli başka dilin alfabelerinde mevcut değildir. Söyleniş bakımından birbirine benzer harfler olsa da, mahreçleri (ağızdan çıkış yerleri) itibariyle de farklıdır. Mesela, Arapça için lügat-ı dad denir; yani Fatiha suresinin sonundaki veleddallin deki dad harfi hiçbir lisanda bulunmamaktadır. Bu harfin bulunduğu bir kelimeyi başka bir lisanın ifade etmesi mümkün değildir.

    Mesela Türkçede sadece h harfi yerine Arapça'da üç çeşit h harfi vardır. Noktasız ha noktalı hırıltılı ha ve he. Aralarındaki farkı küçük bir misalle açıklayalım. Noktasız ha ile yazılan mahluk, noktalı hırıltılı ha ile yazılan mahluk ve he ile yazılan mahluk. Her üçünün de Türkçe de yazılışı ve okunuşu aynıdır. Halbuki Arapçada birincisi tıraş edilmiş, ikincisi yaratılmış, üçüncüsü ise helak edilmiş anlamındadır. İşte Kuranı Latince yazıdan okuyan birisi bu farkları anlayamayacağından, söz gelimi Allahın yaratmasından bahseden bir ayeti, farkına varmadan tıraş etmek veya helak etmek manasına okuyabilecektir.

    Yine Kur'an harflerinin içinde üç adet ze vardır. Biri ince ze, biri peltek zel, diğeri de zı dır.

    Türkçe'deki s yerine üç harf bulunur. sin, sad ve peltek se. Arapça'ya has bir harf vardır ki, o da ayın olarak okunan harftir. Bu harf başka bir dilde pek bulunmamaktadır.

    Şimdi Kur'an harflerini bilmeyen bir kişi, yukarıdaki harfler Türkçe ile yazıldığı zaman nasıl okuyacaktır? Bu harfleri çıkaramadığı gibi, okuduğu kelime ve ayetler de birer Kur'an kelimesi ve ayeti olmaktan uzak olmaz mı?

    İşte Latin harfleriyle yazılmış olan Kur'an'ı, daha bunlar gibi pek çok mahzurlardan dolayı doğru olarak okumak mümkün değildir. Kur' an okumasını öğrenmek isteyen kimse ancak onu aslından okumak suretiyle öğrenebilir. Böylece sıhhatli bir neticeye varmış olur.

    Selam ve dua ile...
    Sorularla İslamiyet

    Yazar
    Sorularla İslamiyet

    http://www.sorularlaislamiyet.com/qna/8961/kur-an-nicin-aslindan-okunmali-latin-alfabesiyle-yazilmis-kur-an-i-okuma-gecerli-olur-mu.html




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Maggese

    quote:

    Orijinalden alıntı: bdfBAr

    Hocam öncelikle kusuruma bakmayın, çok zaman geçmiş arada yeni gördüm. Bu incilin, tevratin degismedigi ile ilgili bir sorum olacak.

    Şimdi eğer o zaman değişmedi diye bu şekilde indiyse ayetler Allah bunu görüp, bilip ,Kur'an da bildirebilirdi. Fakat bildirmeyisi kendisinin bilmediği sonucuna ulaştırmaz bizleri.

    Velhasil kelam değişmedi diyorsunuz peki şu an hristiyanlarin en dini bütünü dahil baba oğul kutsal ruh inancına sahip. Bu nasıl olabilir. Alenen Kur'an ayetleriyle celismez mi bu durum? Allah dogmamistir, dogurulmamistir. Diyor bizim kitabımız. Nasıl olur da Hz.İsa ya tanrının oğlu deniyor. Ki mecazen dendiğini de sanmıyorum.

    Teşekkürler

    İncil'i okudunuz mu ?

    Okumadım.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: bdfBAr

    Hocam öncelikle kusuruma bakmayın, çok zaman geçmiş arada yeni gördüm. Bu incilin, tevratin degismedigi ile ilgili bir sorum olacak.

    Şimdi eğer o zaman değişmedi diye bu şekilde indiyse ayetler Allah bunu görüp, bilip ,Kur'an da bildirebilirdi. Fakat bildirmeyisi kendisinin bilmediği sonucuna ulaştırmaz bizleri.

    Velhasil kelam değişmedi diyorsunuz peki şu an hristiyanlarin en dini bütünü dahil baba oğul kutsal ruh inancına sahip. Bu nasıl olabilir. Alenen Kur'an ayetleriyle celismez mi bu durum? Allah dogmamistir, dogurulmamistir. Diyor bizim kitabımız. Nasıl olur da Hz.İsa ya tanrının oğlu deniyor. Ki mecazen dendiğini de sanmıyorum.

    Teşekkürler

    Incilin tevratin degismedigini Kuran kabul etmiyor ki. Onlar Kurana gore geldiginde hak olan sonradan tahrif edilen kitaplardir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kimolaki -- 15 Nisan 2015; 19:42:58 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Kimolaki

    Muslumanlarin cogu yanlis yoldadir demiyor insanlarin cogu yanlis yoldadir diyor.

    Kuran ayetlerine yorum yapmayin diyorsunun ama hukum koyma ifadesi gecen bir ayetten hukum koyma anlami cikmaz diyorsun. Peygamber Allahin bildirmesiyle hukum koyar.

    Surekli Peygamber sadece elciydi diyorsun. Bu kelimenin turkceye cevrilmis hali. Lutfen bir de arapcasindan bal bakalim ne anlama geliyor. Bu auetlerde kastedilen peygamberin hidayet verici olmadigidir. Yani ondanlara anlatir ama yuz cevirirlerse onun gorevi sadece elciliktir bir sorumlulugu kalmaz.

    Bu 4 ayeti nasil anlayacagiz. Acikca peygambere itaat edin ne getirse alin ve onda mulemmel bir numune vardir diyor. Bunlarin yerine Ayet kelimesi kullanilabilirdi. Neden peygamber denilmis ?
    @Hümiyettin

    İnsanlar ifadesi Müslümanları hariç tutmuyor. Müşrik ne demektir ? Allah'a inandığı halde ona ortak edinen anlamına gelir. Demek ki Müslüman olduğunu söylediği halde yoldan çıkanlar da oluyor. Müşrik olmak sadece puta tapmak değildir.

    O ayetler hüküm koyma yetkisine dair tek bir ibare yer almıyor. Arapça konusunda bilgili iseniz lütfen dil bilginizi ortaya koyarak açıklayın.

    Hiçbir şarta bağlı olmaksızın sadece elçi olduğu söyleniyor. Maide suresinin 99. ayetinden önce iman edenlere hitap ediliyor ve sadece bir elçi olduğu söyleniyor. Buradan okuyabilirsiniz :http://www.kuranmeali.org/5/maide_suresi/kurani_kerim_mealleri.aspx

    Haşr suresi 7. ayette ganimet paylaşımı konusunda öyle denildiği ortada olmasına rağmen ayeti kırparak anlamını çarpıttığınız için hüküm koyma yetkisi ile ilgili olduğunu sanıyorsunuz. Bunu birçok kişi yapıyor. Hatta dini konularda bilgin olduğunu sanan kişiler peygamberin Kuran dışında hüküm koyabileceğini söylerken bu ayetin sadece işlerine yarayan kısmını alarak ispat etmeye çalışıyorlar. Bu ayeti hüküm konusunda delil olarak koyan kişinin dini bilgisi muhakkak çok eksiktir.

    ''Allah'ın indirdiği kitabın bir kısmını gizleyenler ve onu az bir değere değişenler, karınlarına ateşten başka bir şey tıkmış olmazlar; kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onları temize çıkartmayacaktır; onlara acıklı bir azap vardır.'' (Bakara 174)

    ''Onlardan bir grup var ki, kitapta olmayan bir şeyi siz kitaptan sanasınız diye, dilleriyle kitabı çarpıtırlar ve Allah'tan olmadığı halde, “Bu, Allah katındandır!” derler, böylece bile bile Allah hakkında yalanlar uydururlar.'' (Ali İmran 78)




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mr.Lucky

    quote:

    Orijinalden alıntı: Hümiyettin

    Mustafa Öztürk'ü birkaç kere kısa süre dinledim. O yüzden onun hakkında yorum yapamam. O kitaplardan sadece belirli bölümleri alarak hakkında konuşmam da doğru olmaz. O kişiye iftira atmak istemem.

    Lütfen satırlarca sadece şahsi düşüncelerinizi yazmak, cehaletle yaftalamak ve gülmek yerine şu iddialarınızı teker teker ayetler ile ispatlayın.

    Yazdıklarıma cevap vermek yerine hep böyle kaçmayı mı tercih edersin? Sana sorduğum soruların hiçbirine net cevap veremedin.Hepsine kendince yuvarlak cevaplar veriyorsun çünkü çıkmazdasın.Dede(Nine)-Torun evliliği,Taşıyıcı Anne,Sperm bankası dedim kendince bir şeyler anlattın sonrada utanmadan Kur'an da yoksa HELALDİR fetvası veriyorsun.Nisa 24 diyorsun açıkla diyorum e oku diyorsun.Ayet yazarak karşımdakini pasifize etmeyi bilmiyor muyum sanıyorsun? Akıl,mantık cart curt diyorsun copy/paste yapmadan verdiğin cevap yok.Cehaletle yaftalamıyorum çünkü yazdıkların ortada.Sen kendini belli ediyorsun.Cehalet akıyor zaten.Tozlu kitapları karıştırsan yazdığın her bir ayetin her bir sorunun cevabını binlerce sefer verildiğini görürsün ama okumuyorsun ki be kardeşim.Peygambere itaat konusunda bunlar yeterli mi?

    *De ki: "Eğer Allah Teâlâ'yı seviyor iseniz bana ittiba ediniz ki, Allah Teâlâ da sizi sevsin ve sizin için günahlarınızı yarlığasın. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir."(Âli İmrân 31)

    *De ki: "Allah Teâlâ'ya ve Peygambere itaat ediniz, eğer iraz ederlerse şüphe yok ki Allah Teâlâ kâfirleri sevmez."(Âli İmrân 32)

    *Biz, hiçbir peygamberi Allah'ın izniyle itaat edilmekten başka bir gaye ile göndermedik. Onlar kendilerine yazık ettikleri zaman, sana gelip Allah'tan mağfiret dileseler ve peygamberleri de onlara mağfiret dileseydi elbette Allah'ı Tevvab ve Rahim olarak bulacaklardı.(Nisâ 64)

    *Hayır, Rabbına andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem ta'yin edip sonra haklarında verdiği hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar.(Nisâ 65)

    *O günde yüzleri ateş içinde çevrilir durur. Derler ki: "Keşke biz Allah'a itaat etse idik ve Peygambere itaat etse idik".(Ahzap 66)

    *Onlar ki; yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı bulacakları; okuma, yazma bilmeyen ve nebi olan Rasule tabi olurlar. O, kendilerine ma'rufu emreder, münkerden nehyeder. Temiz şeyleri helal kılar, murdar şeyleri de haram eder. Onların ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir. İşte ona iman edenler, onu ta'zim edenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nura tabi olanlar, işte onlar; felaha erenlerin kendileridir.(A'râf 157)

    *Kendilerine kitap verilmiş olanlardan olup da ne Allah Teâlâ'ya ve ne de ahiret gününe imân etmeyen ve Allah Teâlâ ile Resûlünün haram kıldığı şeyleri haram tanımayan ve ne de hak dinini din edinmeyen kimseler ile zeliller olarak kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar muharebede bulunun.(Tevbe 29)

    ve bu da tam sizin için söylenmiş bir HADİS.Bak kendini görürsün belki;

    *"Bana Kur’ân ve onunla beraber onun gibisi (sünnet) verildi. Yakında karnı tok, koltuğuna yaslanmış birisi , ‘Size bu Kur’ân yeter ; onda neyi helâl bulursanız , onu helâl kabul ediniz; onda neyi haram bulursanız, onu’da haram biliniz’ diyecek. Şunu iyi biliniz ki, Resulullah’ın haram kıldığı da ALLAH’ın haram kıldığı gibidir…"(Ebû Davûd Sünnet, 5; İbni Mace, Mukaddime, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,131)


    Eğer Kuran'da yok ise helal olup olmadığını size sordum. Bildiğim kadarıyla size cevap veriyorum ve tartışıyoruz. Nine evliliği konusunda Nisa suresinin 24. ayeti yeterince açıktır. Ondan önceki ayet ile ilgili bir soru sormuştum ama muhtemelen soruyu anlatamadım yada anlamadınız. Konunun başından beri Kuran ayetleri dışında alıntı yapmadım. Tamamen kendi fikirlerimi ortaya koyarak fikir alışverişi yapmaya çalışıyorum. Tozlu raflarda bulunan kitaplarda cevap verilmiş olması o cevabın doğru cevap olduğu anlamına gelmiyor. Her cevabın niteliği bir değildir. Peygambere itaat konusunda bu ayetler elbette yeterlidir. Bu ayetlere inanıyorum ve kabul ediyorum fakat ayetlerin anlamını değiştirmeye çalışmak doğru değil. O ayetleri daha önce de okudum ve hiçbiri peygamberin Kuran dışında hüküm koyabileceğine delil değildir. Mesela ilk koyduğunuz ayetin öncesinde ne diyor ? Şöyle diyor :

    '' Seninle tartışmaya girerlerse de ki: “Ben ve bana tâbi olanlar, bütün benliğimizi Allah'a teslim ettik.” Daha önce kitap verilmiş olanlara ve kitap ile ilgisi olmayanlara sor: “Siz kendinizi O'na teslim ettiniz mi?” Eğer O'na teslim olurlarsa muhakkak doğru yol üzerindedirler; ama yüz çevirirlerse unutma ki, senin görevin sadece mesajı iletmektir; zira Allah, kullarını çok iyi görmektedir.'' (Ali İmran 20)

    Burada hitap edilen kişiler inanmayanlar olduğunu ve Müslümanları ilgilendiren bir emir olmadığını iddia edebilirsiniz. Öyleyse şu ayete bakalım :

    ''De ki: “Allah'a itaat ediniz, Peygambere itaat ediniz! Eğer yüz çevirirseniz biliniz ki, onun görevi tebliğ vazifesini yapmak, sizin vazifeniz de sorumluluklarınızı yapmanızdır. Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz. Peygambere düşen, sadece apaçık bildirimde bulunmaktır.” '' (Nur 54)

    Görüldüğü gibi bu ayette de Allah'a ve peygambere itaat edilmesi gerektiği söyleniyor ve aynı ayet içerisinde diğer birçok ayette olduğu gibi peygamberin görevinin sadece duyurmak olduğu vurgulanıyor.

    '' Kendilerine okuduğun kitabı sana indirmiş olmamız onlara mucize olarak yetmedi mi? Çünkü bunda, inanacak bir toplum için kesinlikle rahmet ve öğüt vardır.'' (Ankebut 51)

    Onlarca ayete karşılık yalan olduğu belli olan bir rivayeti koyuyorsunuz. Peygamberin elçilik dışında görevi olduğuna dair Kuran'da yer alan bir ifade olmadığı için buna benzer asılsız rivayetler ile ispatlanmaya çalışıyor. Bunun gibi rivayetlerin tümü ayetlere tamamen zıt ifadelere yer veriyor. Rivayetleri Allah'ın korunmuş ayetlerine karşı delil olarak sunmamanızı öneririm.




  • Peygamberin hukum koymasi demek ;

    Allahin elcisi olarak o ana kadar gelen ayetler ve Allahin ona her seyi ogretmesinden yola cikarak hukum koymasidir ben bu ayetlerden bunu anliyorum.

    Yoksa insanlar her soru sordugunda peygamberimizin ayet beklemesi gerekirdi. Bazen hukum koyamacagi durumlarda ayet bekledigi olmus, bazen de ayetlerde olmayan ama kendisine bildirilen sekilde hukum koymustur.


    Nisa suresi, 105 – 109. ayetler:

    Biz sana Kitab (Kur'ân)ı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin.

    Benim bu ayetten anladigim ;

    Peygamber Allahin izniyle hukum koyabilir. Yoksa kendi istedigi gibi hukum koyabilir anlaminda degildir.

    Allah peygamberimize her zaman dogru yolu gostermis. Her hukmu de ayet olarak indirmemistir.

    Peygambermize bildirilen ama ayet olmayan bilgilere Kurandan delil isteyeceksindir

    Tahrim suresinin 3. Ayetinde ;

    Peygamber, eşlerinden birine gizlice bir şey söylemişti. Fakat eşi bu sözü başkalarına haber verip, Allah da bunu Peygamber’e açıklayınca, Peygamber bir kısmını bildirip, bir kısmından da vazgeçmiştir. Peygamber bunu ona haber verince eşi, “Bunu sana kim bildirdi?” dedi. Peygamber, “Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi” dedi.”

    Bu ayetten anladigim Allahin peygamberimizle her zaman gorusebilecegi, her bildirdiginin ise ayet olmayabilecegidir. Kuranda peygambermizin eslerinden birinin baskasina bir sirri soyledigine dair ayet yoktur.

    Yani demek istedigim Peygamber hukum verebilirden kasit kendi karariyla degil, ya ayetlerden cikardigi ya da Allahin kendisine bildirdigi hukumlerdir.

    Konu son derece aciktir. Inanip inanmamak kisinin vicdanina kalmistir.

    Hadislerin cesitleri hakkinda su sayfadan daha genis bilgi bulabilirsin ;


    http://www.sorularlaislamiyet.com/article/10640/sunnetin-baglayiciligi-ornek-alinmasi-ve-kaynaginin-vahiy-olup-olmadigi-konusunda-bilgi-verir-misiniz.html

    Yine bu sitede bir cok soruna cevap bulabilirsin. Her konuda hem ayet hem hadislerin isiginda cevap vardir. Kisilerin yorumu degildir.

    @Hümiyettin

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Kimolaki kullanıcısına yanıt
    Peygamberin hüküm koyması demek, sadece elçi olduğunu belirten onlarca ayetin doğru olmadığını gösterir. Kafasına göre koyduğunu iddia etmiyorum. Allah günlük hayatında da ona yardım etmiştir ama o vahiyler Kuran ayeti ile eş değer değildir ve bizim için bağlayıcılığı yoktur. Peygamberin bir elçi olduğunu ve helal veya haram diyerek hüküm koyamayacağını söylüyorum. Helal ve haramlar Kuran'da yazılıdır.

    Peygamber Kuran ile uyarmıştır ve ona göre yaşamıştır. Kendisi Kuran'da yazanlar dışında helal veya haram diyemez.

    ''Onlara bir âyet getirmediğin zaman, “Sen bir tane derleseydin ya!” derler. De ki: “Ben ancak Rabbim tarafından bana vahyolunana uyarım. Bu kitap, Rabbinizden gelen göz açıcı belgeler olup, inanmış bir topluma rehber ve rahmettir.” '' (Araf 203)

    O çevredeki insanların soruları için ayet inmiş olabilir. Kendisine hüküm bildirildiyse o ayet olmuştur. Tüm insanları ilgilendirir.

    Elçinin her söylediği zaten ayet değildir. Hatalı davranışları da olmuştur ve Allah tarafından uyarılarak hatası düzeltilmiştir. Hz. Muhammed hadislerde anlatıldığı gibi hayatı boyunca kusursuz ve neredeyse Tanrı mertebesinde birisi değildi. Hatta peygamber olmadan önce sandığınız gibi Allah'ın dinine uygun yaşamıyordu.

    Tahrim suresi 3. ayetinde peygambere ihanet eden kadınlar Allah'tan bunu saklayamayacakları için Allah peygambere bu durumu bildirmiştir. Ona zarar gelmemesi için Allah tarafından korunuyor.

    Peygamber helal veya haram diye hüküm veremez.




  • quote:

    Orijinalden alıntı: Hümiyettin

    quote:

    Orijinalden alıntı: Mr.Lucky

    quote:

    Orijinalden alıntı: Hümiyettin

    Mustafa Öztürk'ü birkaç kere kısa süre dinledim. O yüzden onun hakkında yorum yapamam. O kitaplardan sadece belirli bölümleri alarak hakkında konuşmam da doğru olmaz. O kişiye iftira atmak istemem.

    Lütfen satırlarca sadece şahsi düşüncelerinizi yazmak, cehaletle yaftalamak ve gülmek yerine şu iddialarınızı teker teker ayetler ile ispatlayın.

    Yazdıklarıma cevap vermek yerine hep böyle kaçmayı mı tercih edersin? Sana sorduğum soruların hiçbirine net cevap veremedin.Hepsine kendince yuvarlak cevaplar veriyorsun çünkü çıkmazdasın.Dede(Nine)-Torun evliliği,Taşıyıcı Anne,Sperm bankası dedim kendince bir şeyler anlattın sonrada utanmadan Kur'an da yoksa HELALDİR fetvası veriyorsun.Nisa 24 diyorsun açıkla diyorum e oku diyorsun.Ayet yazarak karşımdakini pasifize etmeyi bilmiyor muyum sanıyorsun? Akıl,mantık cart curt diyorsun copy/paste yapmadan verdiğin cevap yok.Cehaletle yaftalamıyorum çünkü yazdıkların ortada.Sen kendini belli ediyorsun.Cehalet akıyor zaten.Tozlu kitapları karıştırsan yazdığın her bir ayetin her bir sorunun cevabını binlerce sefer verildiğini görürsün ama okumuyorsun ki be kardeşim.Peygambere itaat konusunda bunlar yeterli mi?

    *De ki: "Eğer Allah Teâlâ'yı seviyor iseniz bana ittiba ediniz ki, Allah Teâlâ da sizi sevsin ve sizin için günahlarınızı yarlığasın. Ve Allah Teâlâ gafûrdur, rahîmdir."(Âli İmrân 31)

    *De ki: "Allah Teâlâ'ya ve Peygambere itaat ediniz, eğer iraz ederlerse şüphe yok ki Allah Teâlâ kâfirleri sevmez."(Âli İmrân 32)

    *Biz, hiçbir peygamberi Allah'ın izniyle itaat edilmekten başka bir gaye ile göndermedik. Onlar kendilerine yazık ettikleri zaman, sana gelip Allah'tan mağfiret dileseler ve peygamberleri de onlara mağfiret dileseydi elbette Allah'ı Tevvab ve Rahim olarak bulacaklardı.(Nisâ 64)

    *Hayır, Rabbına andolsun ki; aralarında çekiştikleri şeylerde seni hakem ta'yin edip sonra haklarında verdiği hükümden dolayı içlerinde bir sıkıntı duymadan kendilerini tamamen teslim etmedikçe iman etmiş olmazlar.(Nisâ 65)

    *O günde yüzleri ateş içinde çevrilir durur. Derler ki: "Keşke biz Allah'a itaat etse idik ve Peygambere itaat etse idik".(Ahzap 66)

    *Onlar ki; yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı bulacakları; okuma, yazma bilmeyen ve nebi olan Rasule tabi olurlar. O, kendilerine ma'rufu emreder, münkerden nehyeder. Temiz şeyleri helal kılar, murdar şeyleri de haram eder. Onların ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir. İşte ona iman edenler, onu ta'zim edenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nura tabi olanlar, işte onlar; felaha erenlerin kendileridir.(A'râf 157)

    *Kendilerine kitap verilmiş olanlardan olup da ne Allah Teâlâ'ya ve ne de ahiret gününe imân etmeyen ve Allah Teâlâ ile Resûlünün haram kıldığı şeyleri haram tanımayan ve ne de hak dinini din edinmeyen kimseler ile zeliller olarak kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar muharebede bulunun.(Tevbe 29)

    ve bu da tam sizin için söylenmiş bir HADİS.Bak kendini görürsün belki;

    *"Bana Kur’ân ve onunla beraber onun gibisi (sünnet) verildi. Yakında karnı tok, koltuğuna yaslanmış birisi , ‘Size bu Kur’ân yeter ; onda neyi helâl bulursanız , onu helâl kabul ediniz; onda neyi haram bulursanız, onu’da haram biliniz’ diyecek. Şunu iyi biliniz ki, Resulullah’ın haram kıldığı da ALLAH’ın haram kıldığı gibidir…"(Ebû Davûd Sünnet, 5; İbni Mace, Mukaddime, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,131)


    Eğer Kuran'da yok ise helal olup olmadığını size sordum. Bildiğim kadarıyla size cevap veriyorum ve tartışıyoruz. Nine evliliği konusunda Nisa suresinin 24. ayeti yeterince açıktır. Ondan önceki ayet ile ilgili bir soru sormuştum ama muhtemelen soruyu anlatamadım yada anlamadınız. Konunun başından beri Kuran ayetleri dışında alıntı yapmadım. Tamamen kendi fikirlerimi ortaya koyarak fikir alışverişi yapmaya çalışıyorum. Tozlu raflarda bulunan kitaplarda cevap verilmiş olması o cevabın doğru cevap olduğu anlamına gelmiyor. Her cevabın niteliği bir değildir. Peygambere itaat konusunda bu ayetler elbette yeterlidir. Bu ayetlere inanıyorum ve kabul ediyorum fakat ayetlerin anlamını değiştirmeye çalışmak doğru değil. O ayetleri daha önce de okudum ve hiçbiri peygamberin Kuran dışında hüküm koyabileceğine delil değildir. Mesela ilk koyduğunuz ayetin öncesinde ne diyor ? Şöyle diyor :

    '' Seninle tartışmaya girerlerse de ki: “Ben ve bana tâbi olanlar, bütün benliğimizi Allah'a teslim ettik.” Daha önce kitap verilmiş olanlara ve kitap ile ilgisi olmayanlara sor: “Siz kendinizi O'na teslim ettiniz mi?” Eğer O'na teslim olurlarsa muhakkak doğru yol üzerindedirler; ama yüz çevirirlerse unutma ki, senin görevin sadece mesajı iletmektir; zira Allah, kullarını çok iyi görmektedir.'' (Ali İmran 20)

    Burada hitap edilen kişiler inanmayanlar olduğunu ve Müslümanları ilgilendiren bir emir olmadığını iddia edebilirsiniz. Öyleyse şu ayete bakalım :

    ''De ki: “Allah'a itaat ediniz, Peygambere itaat ediniz! Eğer yüz çevirirseniz biliniz ki, onun görevi tebliğ vazifesini yapmak, sizin vazifeniz de sorumluluklarınızı yapmanızdır. Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulursunuz. Peygambere düşen, sadece apaçık bildirimde bulunmaktır.” '' (Nur 54)

    Görüldüğü gibi bu ayette de Allah'a ve peygambere itaat edilmesi gerektiği söyleniyor ve aynı ayet içerisinde diğer birçok ayette olduğu gibi peygamberin görevinin sadece duyurmak olduğu vurgulanıyor.

    '' Kendilerine okuduğun kitabı sana indirmiş olmamız onlara mucize olarak yetmedi mi? Çünkü bunda, inanacak bir toplum için kesinlikle rahmet ve öğüt vardır.'' (Ankebut 51)

    Onlarca ayete karşılık yalan olduğu belli olan bir rivayeti koyuyorsunuz. Peygamberin elçilik dışında görevi olduğuna dair Kuran'da yer alan bir ifade olmadığı için buna benzer asılsız rivayetler ile ispatlanmaya çalışıyor. Bunun gibi rivayetlerin tümü ayetlere tamamen zıt ifadelere yer veriyor. Rivayetleri Allah'ın korunmuş ayetlerine karşı delil olarak sunmamanızı öneririm.

    Hümiyettin bak beni başkalarıyla karıştırma.3 sayfa boyunca bana Nisâ 24 yeterince açıktır diyorsun ama bir türlü bu açıklığı anlatamıyorsun ne iş? Açık olan nedir bana bir anlat yahu? Ayetin başında diyor ki eşi olan kadınlar ile evlenmek haramdır.İyi güzel de Nine boşanmışsa ne olacak? Nine'nin eşi ölmüşse ne olacak? Gerektiğinde her ayet hakkında asıp kesiyorsun açıkla diyorum sürekli kaçamak cevaplar.O kitaplarda cevaplar vardır ve açar okursan cevapların niteliği konusunda fikir sahibi olursun.Tabi Youtube'den açıp sohbet dinlemek daha kolay olduğu için sayfalarca kitabı karıştırmak veya burdan tartışma yapmak kolayına geliyor değil mi? Ah şu tembellik..
    Ayetlerin anlamını değiştirmeye çalışmak mı Yazdığım her bir ayetin tek tek incelemesini istiyorum.Bana yazdığımın ayetlerin tek tek ne anlama geldiğini yaz bakalım neyin değiştirmişim.Böyle yuvarlak cümleler kurarak bir yerlere varmayı mı hedefliyorsun? Hiçbirinin delil olmadığını neye göre söyleyeceğini de bekliyorum.Sağlam delillerin neymiş görelim..

    Ali İmran suresini açıklarken tebliği SMS'e indirmek tam sana göre bir iş.Peygamberini bile tanımıyorsun.Tebliğ nedir? Peygamberimiz tebliğ nasıl yapmıştır? Tarihi açıdan ele almayacağım.Ayetlerle ilerleyelim o zaman.Tebliğ usulü aşağıda ki ayet ile ortadadır;
    **Rabbının yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et. Onlarla en güzel şekilde tartış. Muhakkak ki Rabbın; yolundan sapanları en iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilendir.(Nahl 125)
    Bak ne diyor HİKMETLE ve GÜZEL ÖĞÜTLE.Sizin kafanızda ki gibi Peygamberimiz her soru sorana bu ayet böyledir gerisi sen anla diyip geri göndermiyor.Ayet indiği zaman halk gelip soruyor bu ne anlama gelir şu nedir diye Peygamberimizde açıklıyor.Aha Kur'an orda hepiniz Arabsınız sizin dilinizde gelmiş ben sadece Mektubu iletirim diyip kenara çekilmiyor.Kafanızda ki bu tasfirin yanlış olduğunu Tarih kafanıza kafanıza vuruyor ama size göre YALAN TARİH
    Bunun yanında ayetin sonunda verilen APAÇIK TEBLİĞ göreviyle maksat sana yüz çevirseler dahi sen tebliğ etmeye devam et.Onların hesabı bizde diyor.Bunu iki ayette çok net görebiliyoruz;

    **Onlara vaad ettiğimiz azabın bir kısmını sana göstersek, yahut seni, onu görmeden vefat ettirsek, yine de sana düşen sadece tebliğ etmek, bize düşen de hesaba çekmektir.(Ra'd 40)
    **O halde, öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin. Onların üzerinde bir zorba değilsin. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince, işte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.(Gâşiye 21-26)

    Onlarca ayete karşılık onlarca ayet koydum fakat sen sadece hadisi gördün.Hadisin yalan olduğunu da yine aynen hadiste anlatıldığı gibi koltuğunda oturmuş,ne Arapça bilir ne usül bilir şekilde araştırmadan aklına göre belirledin.Bak konuyla ilgili A'râf 157 ne diyor bize? Altını çize çize oku.

    ***Onlar ki; yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı bulacakları; okuma, yazma bilmeyen ve nebi olan Rasule tabi olurlar. O, kendilerine ma'rufu emreder, münkerden nehyeder. Temiz şeyleri helal kılar, murdar şeyleri de haram eder. Onların ağır yüklerini ve üzerlerindeki bağları, zincirleri indirir. İşte ona iman edenler, onu ta'zim edenler, ona yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nura tabi olanlar, işte onlar; felaha erenlerin kendileridir.




  • Mr.Lucky kullanıcısına yanıt
    Bahsettiğim ayet Nisa suresinin 24. değil, 22. ayeti olacaktı. Ayet numaralarını karıştırmışım, kusura bakmayın.

    Tebliğ kelimesi ''duyurmak, bildirmek'' gibi anlamlara gelir. Hikmet nedir ?

    Eğer sadece tebliğ etme görevi inanmayanlara karşı söylenmiş ise Maide suresinin 99. ayetinde neden Müslümanlara hitap ederken kullanılıyor ?

    Allah haram ve helal olanı Kuran'da bildirmiştir. Elçi de Kuran'ı duyurduğu ve ona uyduğu için elçiye uymak Kuran'a uymak demektir. O sadece kitapta kendisine bildirilenlere haram veya helal der. O ayette de bundan bahsediyor. Kuran dışı hüküm verdiğine dair tek bir ayet söz konusu değil. Delil olarak koyduğunuz tüm bu ayetler onun sadece Kuran'a uyduğunu ve hüküm koyucu olmadığına işarettir.

    ''De ki: “Bana vahyedilende, leş veya akan kan veya iğrenç bir şey olan domuz eti ya da üzerinde Allah'tan başka bir ismin anıldığı günahkârca bir kurban dışında, yenmesi yasak olan hiçbir şey bulamıyorum. Ama kişi zaruret içindeyse, başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere yiyebilir. Rabbin affedicidir; merhamet sahibidir.'' Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında veya bağırsaklarında taşıdıkları ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere sığır ve koyunun iç yağlarını da onlara haram kıldık. Bu, zulümleri yüzünden onlara verdiğimiz cezadır. Biz elbette doğruyu söyleriz.Eğer seni yalanlarlarsa, de ki: “Rabbiniz geniş bir rahmet sahibidir. Bununla beraber, O'nun azabı, suçlular topluluğundan uzaklaştırılamaz.” Müşrikler diyecekler ki: “Allah isteseydi, ne biz ne de babalarımız ortak koşardık; hiçbir şeyi de haram yapmazdık.” Onlardan önce yalanlayanlar da öyle demişlerdi de sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.” '' (Enam 148)

    ''Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyiniz. Eğer sadece Allah'a kulluk ediyorsanız, O'na şükrediniz. Allah size yalnız leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası için kesilmiş olanı yasaklamıştır. Fakat kim bunlardan yemek zorunda kalırsa, aşırıya kaçmamak ve sınırı aşmamak şartıyla ona günah yoktur. Şüphesiz ki Allah, çok bağışlayandır; çok merhamet edendir. Allah'ın indirdiği kitabın bir kısmını gizleyenler ve onu az bir değere değişenler, karınlarına ateşten başka bir şey tıkmış olmazlar; kıyamet günü Allah onlarla konuşmayacak, onları temize çıkartmayacaktır; onlara acıklı bir azap vardır. Onlar doğru yol karşılığında sapıklığı, bağışlanmaya bedel olarak da azabı satın almışlardır. Onlar ateşe ne kadar dayanıklıdırlar! Bu azabın sebebi, Allah'ın kitabı hak olarak indirmiş olmasıdır. Kitap hakkında anlaşmazlığa düşenler elbette derin bir ayrılığa düşmüşlerdir.'' (Bakara 172-176)

    ''Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri haram kılmayınız ve sınırı aşmayınız. Allah sınırı aşanları sevmez. Allah'ın size verdiği rızıklardan helâl ve temiz olarak yiyiniz ve inandığınız Allah'tan sakınınız.'' (Maide 87-88)

    ''Bilgisizlikleri yüzünden öz evlatlarını akılsızca katledenler; Allah'a iftirâ ederek, Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları haram kılanlar, manen iflas etmişlerdir. Onlar gerçekten sapıtmışlardır ve doğru yolu bulacak da değillerdir.'' (Enam 140)

    ''Artık, Allah'ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yiyiniz! Eğer yalnız Allah'a kulluk/ibadet ediyorsanız, O'nun nimetine şükrediniz! Allah size, sadece ölü hayvanı, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesilen hayvanı haram kıldı. Ancak kim mecbur kalırsa aşırı gidip ihtiyacının ötesine geçmemek şartıyla, bu yasaklamanın dışındadır. Çünkü Allah affedicidir; merhamet sahibidir. Dillerinizin uydurduğu yalana dayanarak, “Bu helâldir, şu da haramdır” demeyin! Çünkü Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Şüphesiz Allah'a karşı yalan uyduranlar kurtuluşa eremezler.'' (Nahl 114-116)

    ''Allah'a ortak koşanlar, “Allah dileseydi ne biz ne de atalarımız, O'ndan başka bir şeye tapmazdık ve O'nsuz hiçbir şeyi haram kılmazdık” dediler. Onlardan öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere düşen, yalnız açıkça tebliğ etmek değil midir?'' (Nahl 35)

    ''De ki: “Ne oldu size de, Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram bir de helâl yaptınız?” De ki: “Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?” '' (Yunus 59)




  • Bizim en büyük sorunumuz ne biliyor musunuz, orijinal bir fikrimizin olmaması. Aslında sorun sadece biz forumdaşlar değil, tüm ahali böyleyiz. Bizim halimiz neye benziyor biliyor musunuz? Hani bir köşe yazısı okursunuz uzunca, ama hep bilinen şeyler yazıyordur, yeni bir şey yoktur. Bir kitap okursun kalınca, hep bilinin klişe şeyler yazıyordur, sadece anlamların yöntemi değişmiştir. Hele konu din konusunda gelince iş daha bir sıradanlaşıyor. Hep aynı şeyleri farklı yollardan anlatıp duruyoruz birbirimize. Kopyala yapıştır mantığı. Kopyala yapıştır dediysem, mecaz anlamda diyorum. Hepimiz öğrendiğimiz kavramları kelimesi kelimesine beynimize kaydettiğimiz şeyleri tekrar beynimizden çıkarıp karşımızdakine yapıştırıyoruz. Konuya yazılan koskaca yazılara bakıyorum, bir cümle orijinal bir şey bulabilsem, bana etki edecek ve beni ikna edecek. Örneğin tebliğ kelimesini açıklayacaz ya, "tebliğ" kelimesi duyurmak, açıklama, anlatmak olduğunu sanki bilmeyen varmış gibi tekrar tekrar yazıyoruz ve güya bir açıklama yapıyoruz. (mesela ben diyorum ki tebliğ kelimesinin etimolojik temelinden "pozitif psikolojik dayatma" anlamı da çıkar!) Bu tarzla kimi nasıl ikna edecez ki? Hele akademik camialardan olup buraya yorum yazanlar varsa, onların durumu daha facia. Benim gibi kitabi! dini bilgisi az olanları bile aşmaktan çok uzaklar. Tercümeyle Kur'an yorumu olur mu ya?

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Çok seviyeli bir tartışma var inşallah konu kapanmaz

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: asau

    Bizim en büyük sorunumuz ne biliyor musunuz, orijinal bir fikrimizin olmaması. Aslında sorun sadece biz forumdaşlar değil, tüm ahali böyleyiz. Bizim halimiz neye benziyor biliyor musunuz? Hani bir köşe yazısı okursunuz uzunca, ama hep bilinen şeyler yazıyordur, yeni bir şey yoktur. Bir kitap okursun kalınca, hep bilinin klişe şeyler yazıyordur, sadece anlamların yöntemi değişmiştir. Hele konu din konusunda gelince iş daha bir sıradanlaşıyor. Hep aynı şeyleri farklı yollardan anlatıp duruyoruz birbirimize. Kopyala yapıştır mantığı. Kopyala yapıştır dediysem, mecaz anlamda diyorum. Hepimiz öğrendiğimiz kavramları kelimesi kelimesine beynimize kaydettiğimiz şeyleri tekrar beynimizden çıkarıp karşımızdakine yapıştırıyoruz. Konuya yazılan koskaca yazılara bakıyorum, bir cümle orijinal bir şey bulabilsem, bana etki edecek ve beni ikna edecek. Örneğin tebliğ kelimesini açıklayacaz ya, "tebliğ" kelimesi duyurmak, açıklama, anlatmak olduğunu sanki bilmeyen varmış gibi tekrar tekrar yazıyoruz ve güya bir açıklama yapıyoruz. (mesela ben diyorum ki tebliğ kelimesinin etimolojik temelinden "pozitif psikolojik dayatma" anlamı da çıkar!) Bu tarzla kimi nasıl ikna edecez ki? Hele akademik camialardan olup buraya yorum yazanlar varsa, onların durumu daha facia. Benim gibi kitabi! dini bilgisi az olanları bile aşmaktan çok uzaklar. Tercümeyle Kur'an yorumu olur mu ya?


    Sahsen asla tercumeyle Kuran yorumu olmayacagini dusunuyorum.

    Ama karsinizda sadece Ayetlerin mealini kabul eden, Kuran mealinden baska hicbir delil kabul etmeyen bir kesim varsa mecburen bunu kullanmak durumunda kaliyorsunuz.

    Getireceginiz diger tum delilleri ( Hadisler ve tum Islam alimlerinin konu hakkindaki dusucelerini ) hurafedir ,yorumdur bize ayet gosterin deyip bir de Arapcadan Turkceye basit bir ceviriden isteyince durum vahim bir hal aliyor.

    Yine de Kuranin cevirisinden bile bu anlasiliyor. Onlarca Arapca bilen , Peygamberimizin her halini ve ahvalini, sahabelerin hayatlarini ve gayesini bilen ve kendini Islamin dogru anlasilmasina adamis insanlari bir kenara atiyorlar. Ama ayetlerden kendi cikardiklari dusunceleri savunmaktan cekinmiyorlar.

    Hadis ornek verseniz hurafe deyip gececekler her defasinda, tefsirler Kuran ayetlerinin gramer kurallarina ve bu kurallara gore cikan anlamlara gore cevrilmesidir fakat onlari da kabul etmeyip, tek mana iceren bir ceviri cumlesine takilip kaliyorlar.

    Yine de meallerde dahi gosterdigim ayetlerden konunun yeterince acik oldugunu dusunuyorum.

    Artik isteyen istedigi yoldan gider. Bu konu altina daha fazla mesaj yazmanin yazdiklarimi tekrar etmekten ve karsidakine de soylediklerini tekrar ettirmekten baska bir sey olmayacagini dusunuyorum.

    Son olarak sunu ekleyeyim ;

    Sadece Kuranin Turkce mealini delil olarak kabul eden hicbir arkadas Kuranda Kurani istediginiz dilde okuyabilirsiniz gibi bi ayet gosteremezler. Yani direk yazmaz ama yorumla cikarilabilir. Ayetleri kendileri yorumlarlar ama kendilerinden cok daha iyi Arapca bilen , konuda daha ehil insanlarin yorumlarini kabul etmezler. Bu acikca kendini tum Islam alimlerinden ustun gormektir. Ya da isine geleni kabul edip isine gelmeyeni kabul etmemektir.

    Halbuki Ehli Sunnete gore Kuranin her dile tefsir seklinde her manayi aciklayacak sekilde ehil insanlar tarafindan cevrilmesi lazimdir. Bir ayetin sadece bir cumleyle Turkceye cevrilmesi imkansizdir.

    Bu her dilde boyledir ama Kuran Allahin kelami olarak hepsinden ustundur. Bir ayete sadece gramer kurallariyla bakilarak bile mealde verilenin disinda 3 - 4 hukum cikarilir. Buna bir de soz sanatlari yani Arapcada belagat kelimesiyle ifade edilen anlamlar eklendiginde mealin ne kadar basit ve uzerinden yorum yapmanin ne kadar zor oldugunu gosterir.

    Forumda serbest mi bilmiyorum ama hic yorum yapmadan sadece gramer kurallari ve belagat ilmiyle aciklanan ( tefsir edilen ) bir kac ayet ile ornek konu acmak isterim. Umarim yakinda hazirlayabilirim.

    Selametle...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kimolaki -- 16 Nisan 2015; 18:30:44 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • moscow34 kullanıcısına yanıt
    mahallendeki hoca efendiden rica et illaki yardımcı olacaktır düzenli çalışsan 3 aya su gibi okursun

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • 
Sayfa: önceki 678910
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.