Şimdi Ara

++klonlama nedir ?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir (1 Mobil) - 1 Masaüstü1 Mobil
5 sn
32
Cevap
0
Favori
1.206
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • KLONLAMA

    "Hücre hücre söyle bana, aynı senden var mı bende daha?" Vücudumuzdaki hücrelere bu soruyu sorsak, hepsi birlikte "Var benden sende milyarlarca." diye cevap verirlerdi. Hücrelerimiz her ne kadar görünüşte birbirinden farklı olsa da içlerinde taşıdıkları bilgi yani DNA hepsinde aynıdır. Çünkü hücrelerimizdeki DNA'lar parmak izimiz gibi yalnızca bize aittir.

    Hücrelerimiz içindeki DNA'lar bizi biz yapan özelliklerimizin bilgisini taşır. Bu durum tüm canlı varlıklar için geçerlidir.Son on yolda canlılar, hücreleri ve DNA üzerine bir çok araştırma yapılıyor. Bu araştırmalardan şaşırtıcı sonuçlar elde ediliyor. Klonlama da işte şaşırtıcı gelişmelerden biri.

    Peki Klonlama Nedir?


    Eğer bilgiyi taşıyan bir DNA'yı vücut hücresinin içinden çıkarıp içi boşaltılmış bir yumurta hücresinin içine koyarsak ve yumurta hücresinin büyüyüp gelişmesini sağlarsak kopya bir canlı elde etmiş oluruz. Bu kopya canlıya klon denir. Kısaca klonlar, canlı hücresinden alınan genetik malzemenin, içinden genetik malzeme çıkarılan bir yumurta hücresine yerleştirilmesiyle oluşturulur.

    Doğan bebek yıllar sonra doğan tek yumurta ikizi gibidir. Klonlama 1996'dan bu yana, bir çok memeli hayvan üzerinde yapıldı. İlk klonlanan hayvan Dolly adında bir koyundu. Koyun ve domuzların yanında bilim adamları zaman içinde inek ve fare de klonladılar. Biz acaba insanlar da klonlanabilir mi diye düşünürken bilim adamlarına göre bu yalnızca bir zaman meselesi.

    Ancak insan klonlamanın, insanlar üzerinde ne tür psikolojik sonuçlar meydana getireceğini kimse bilmiyor. Kimileri klonlamanın yararlı bir şey olduğunu düşünürken, kimileri de bunu zararlı buluyor.

    Artık İnsanlar da mı Klonlanacak?

    Teknolojik ve bilimsel gelişimler sonucu insanlar şimdiye kadar bir çok yarar sağladı. İnsanlık için dev adımlar atıldı. Ama her tür gelişmenin insanlık için yararlı olacağını söyleyemeyiz.

    Teknolojinin ve bilimin hangi insanlar tarafından ve ne amaçlarla kullanıldığı, teknolojik ve bilimsel gelişmelerin yararlı olup olmadığını belirler. İnsanların klonlanması heyecan verici bilimsel bir gelişme. Ancak insan klonlamanın ne tür sonuçlar meydana getireceğini şimdiden kestirmek güç.

    Klonlama Tarihi

    1938-1970

    1938 Hans Speamann fantastik bir deney yapılabileceğini açıkladı. Klonlama diyebileceğimiz bu deneyde orata ya da geç evredeki bir embriyonun çekirdeği çıkarılarak bir yumurtaya aktarılıyordu.

    1952
    Robert Briggs ve T. J. King ilk klonlama deneyini gerçekleştirdiler. İleri aşamadaki bir kurbağa yumurtasının çekirdeği pipetle çekilerek çıkarıldı ve başka bir kurbağa yumurtası içine aktarıldı. Ancak deney sonunda yumurta gelişmedi.

    1970 Aynı deney yine kurbağalar üzerinde John Gordon tarafından denendi. Daha iyi bir sonuç alındı. Kurbağa yumurtaları, iribaş olana kadar gelişti ama daha sonra öldüler.

    1980'ler

    1984 Steen Willadsen, olgunlaşmamış koyun embriyo hücrelerinden yaşayan bir kuzu klonladığını açıkladı. Daha sonra Willadsen, inek, domuz, keçi, tavşan ve rhesus maymunu da kullandı. Bu deneylerde çok hücreli koyun embriyosundan çekirdek alınıp yumurta hücresine aktarılıyordu. Daha sonra hücre bölünmesi başlıyor, fetus oluşuyor ve gelişme devam ediyordu.

    1990'lar

    1994 Daha gelişkin embriyo hücrelerinin ilk klonlamasını Neal First gerçekleştirdi. En az 120 hücrelik buzağı embriyosu klonlandı. Bu çok hücreli inek embriyosunun çekirdeği çıkarıldı ve çekirdek yumurta hücresine aktarıldı.

    1996 Ian Wilmut, Neal First'in deneyini koyunlar üzerinde yaptı. Ancak embriyo hücrelerinin çekirdeğini almak için hücrelerin duraklama dönemine gelmesini bekledi. Sonra çekirdekleri çıkarıp yumurta hücresine aktardı.

    1997 Dr. Wilmut, 6 yaşındaki bir koyunun meme hücresinden klon üretti. Bu defa çekirdek erişkin bir hücreden yani meme hücresinden alınıp yumurta hücresine aktarılmıştı. Dolly 277 yumurta içinde tek hayatta kalan kuzuydu. Dolly'nin oluştuğu hücre Ocak 1996'da birleştirilmişti.

    1997 Şubat Oregon Primat Merkezi'nden tek bir embriyo hücresinden iki rhesus maymunun klonlandığı haberi geldi.

    1998,
    7 Ocak
    Tıp doktoru G. Richard Seed, o günlerde anne rahminden aldığı insan embriyosunu başka bir annenin karnına aktarıyordu. İnsan klonlamaya karşı duyduğu ilgiyi ilan etti. Bu konudaki hassas denge, ahlakî tartışmalara yol açtı. Tartışmalar sonucu Amerika Birleşik Devletlerinde insan klonlamaya karşı yasalar konuldu.


    1999
    19 Avrupa ülkesi insanın genetik olarak kopyalanmasını yasaklayan sözleşmeyi Paris'te imzaladı.







  • Genetik kopyalama

    Sual: Genetik kopyalamadan bahsediliyor. İnsanı kopyalayacaklarmış, bu nasıl olur?

    CEVAP
    Bir yumurtayı bir sperm ile döllemek, döllenmiş yumurtayı uygun bir ortamda geliştirmek, yoktan yaratmak değildir. Bir mahlukun resmini çekmek veya kopyasını almak gibi kolay bir iştir. İnsan mevcut olan şeyde değişiklik yapar. Bunun için insan değil, bir sineği bile yaratmak mümkün değildir.

    İnsanın ruhu, bitki ve hayvanı ayakta tutan ruhtan farklıdır. İnsan, ruhu sayesinde vardır. İnsanın, vücudu bir marangozun aletleri gibidir. Birine, başkalarının bütün organları takılsa, o insanın aklında, düşüncesinde, ilminde değişiklik olmaz. Marangozun eski aletleri yerine, yeni aletleri gelmiş demektir. Alet değişmekle, marangozdaki bilgi, kabiliyet değişmez. Görmeyen gözün yerine sağlam göz takılırsa görür. Kanı, kalbi, beyni de değişse, yine düşünceye tesir etmez. Sağlam organ, daha kolay iş görür. Çünkü insan, ruh demektir.

    Teorik olarak insan kopyalanabilir. Fakat ruhu kopyalanamaz. Ruhun genetik yükle alakası yoktur. Her canlıda, hatta bir yumurta ikizlerinde de ruhlar farklıdır. Bir evliyanın veya meşhur bir sanatkârın kopyası yapılsa, kopyalamadan meydana gelecek bebek büyüdüğü zaman ilmi, aklı, zekası ve kabiliyetleri farklı olur.

    Kopyalamada, gazetelerdeki ifadeye göre, ya ana veya baba yoktur. Genetik karakter anadan gelirse, ananın kromozomları kendi ana ve babasının kromozomlarının karışımıdır. Dolayısıyla doğacak bebek, annesinin değil, anneannesinin ve dedesinin kromozomlarını taşır. Soy bakımından karışık bir hilkat garibesi olur. Bu bakımdan da insanlarda kopyalama zararlı olur.

    Klonlama için bazı gazeteler, "İnsan bir koyun yarattı, insan insanı yaratıyor" diye başlıklar attılar. Klonlamaya yaratmak denmez. Çünkü yaratmak, yoktan var etmektir. Klonlamada, Allahü teâlâ tarafından yaratılmış bir hücrenin içindeki genetik materyal kullanılmaktadır. Bu materyaller annenin yumurtasına aktarılmaktadır. Ruh yine Allahü teâlâ tarafından verilmektedir. Buna yaratmak denmez. Un, şeker ve yağdan helva yapmak gibidir. Unu, şeker ve yağı yoktan kimse yaratamaz. Ancak mevcut olan malzemeler kullanılarak yeni bir ürün meydana getirilir.

    Klonlama ile meydana gelecek insan, Allahü teâlânın verdiği farklı bir ruha sahip olur. Fiziksel beden hemen herkeste aşağı yukarı aynıdır. İnsan ruhu sayesinde farklılıklar arz eder. Klonlama da kopyalanan sadece fiziksel özelliklerdir. Tek yumurta ikizlerinin DNA bilgileri yani fiziksel özellikler birbirinin benzeridir, ancak ruhlar farklıdır.

    Klonlama konusunda çalışan İtalyan Prof. Dr. Severino Antinori diyor ki: "Bu klonlama fotokopi gibi değildir. Ayni kişiler imal etmiyoruz. Vücudun fotokopisi yapılabilir ama psikolojik durumu yapılamaz.� Bunun için bir insan ruhu ile birlikte aynen kopyalanamaz.




  • Kuran-ı Kerim’de doğrudan yer almayan “Genetik klonlama” Klonlama birtakım genetik hastalıkların tedavisinde kullanılabilir. “Kalp, şeker, kas hastalıkları gibi bazı hastalıkların tedavisinde klonlama yapılabilir. Kök hücreler, klonlanarak bozuk olan organların iyileştirilmesinde kullanılabilir. Hücrelerin klonlanarak tedavi amaçlı kullanılması, tedavi olmayı dini bir görev sayan İslam’ın genel ilkelerine de aykırı değildir.”

    Genetik kopyalama yoluyla bir hayvanın, aynı özelliklerini taşıyan bir eşini, bir kopyasını elde etmekte sakınca olmayabilir ancak bu insana uygulanırsa bunun insan ruhunu, beynini ve zekasını nasıl etkileyeceğini şimdiden kestirebilmek mümkün değildir. Bunun sonuçlarını görmenin bir tek yolu insan üzerinde deneyler yapmaktır; böyle bir deneye ise ne ahlak, ne din, ne de hukuk izin verir.

    Allah, insanı en güzel bir biçimde yaratmış, en büyük saygınlığı vermiş "insanı en şerefli kılmış, onların karada ve denizde gezmelerini sağlamış, temiz şeylerle onları rızıklandırmış ve onları yarattıklarının bir çoğundan üstün kılmıştır." Onu akılla süslemiş, yükümlülüğüne muhatap kabul etmekle onurlandırmış, yeryüzünde O'na kendi adına yönetme ve imar yetkisi (hilafet) vermiştir.

    İslâm; din, can, akıl, nesil ve mal şeklindeki beş külli maksadı koruma altına alarak, insan fıtratını muhafaza konusunda ister sebep ister netice açısından olsun, onu bozabilecek her türlü değişiklikten uzak tutma hususunda son derece hassas davranmıştır.

    Allah, insana bilmediğini öğretmiş, bir çok ayette:
    "Görmüyorlar mı?","Düşünmüyorlar mı?","Akletmiyorlar mı?", "Yaratan Rabb'inin adıyla oku!","Bunda düşünen, akleden kimseler için işaretler vardır" gibi vurgularla ona hitap ederek araştırma ve inceleme yapıp düşüncesini ve kavrayışını harekete geçirmesini emretmiştir.

    ----

    Tam teşekküllü bir yaratığın kopyalanması için bir ikinci yol daha var. Bu yol, beden hücrelerinden birisinin çekirdeğindeki gen bütününün alınıp DNA'dan temizlenmiş yumurta hücresine nakledilmesiyle olur ki, böylece tüm genetik özelliklere sahip ve bölünebilen bir zigot oluşur. Daha sonra anne rahmine yerleştirilen bu zigot da gelişir, büyür ve neticede yine Allah'ın izniyle mükemmel bir varlık olarak doğar. Dolly isimli koyunda uygulanan kopyalama türü, çekirdek nakli de denen işte bu kopyalamadır. Fakat burada kopyalanan yaratık, hücresi alınan asıl yaratıkla tıpatıp benzerlik göstermez. Çünkü DNA'dan temizlenmiş anne yumurtası, yine de bazı çekirdek özelliklerine sahiptir ki, bu özellikler vücuttan alınan hücre üzerinde etkili olurlar . Kopyalamanın bu türü de henüz insan üzerinde gerçekleşmemiştir.

    Bu bilgilerden anlaşılıyor ki, kopyalama ya DNA'dan arınmış yumurta hücresine herhangi bir vücut hücresinin çekirdeğinin nakli ile ya da zigot hücrelerinin özelleşmesinden önce yumurtanın bölünmesiyle bir veya daha çok canlı varlık elde edilmesi işlemidir. Açıktır ki, bu ve benzeri uygulamalar, kısmî veya küllî bir yaratma değildir.


    ---------

    Hâlâ hayvanlar üzerinde bilimsel çalışmaları devam eden bir tekniğin insana uygulanması durumunda ortaya çıkabilecek sonuçları düşünmek bile ürpertici. Hayvanlar üzerinde devam eden çalışmalarda aşırı büyüme, kalpte birtakım bozukluklar gibi problemler ile karşılaşılmıştır. Yarın anomalili insanlar meydana gelince onların sorumluluğunu kim üstlenecektir? Genetik bozuklukların meydana gelmeyeceğini kim garanti edebilir?

    ---------

    Bu tür bir üremenin kontrol altına alınması da mümkün olamayacaktır. Çünkü kopyalama işi insanların bilgisi olmadan da gerçekleştirilebilir. Böylece insanların bilgisi olmadan alınan hücre çok farklı amaçlarla kullanılabilir. Hatta hücrelerin dondurularak gelecekte kopyalama eyleminde bile kullanılabilir. Bu da hukuki ve ahlaki bir çok problemi yanında getirecektir.Konu bütün bu hususlar göz önünde bulundurularak yeniden gözden geçirilmeli ve sosyal hayatın korunması için daha titiz davranılmalıdır.




  • KLONLAMA / KOPYALAMA

    Klonlama, bitki,hayvan veya insan gibi yaşayan bir organizmanın orijinal (aslının aynı) bir kopyasını yapmaktır.

    İnsan klonlama, insanın kendisinin bir kopyasını yapmasıdır. Tek bir insan, bu kimseden yaşayan bir hücresinin alınması, bu hücreden nükleusun(hücre çekirdeği) çıkarılması ve nukleusu alınmış bir kadın yumurtasına enjekte edilmesiyle kopyalanabiliyor. Bu yöntem, bir insanın vücudundan alınan nukleusu çıkarılmış hücre ile; bir kadından alınan yumurtanın özel kimyasal maddeler ve özel elektirik akımlarıyla biraraya getirilmesi ile tamamlanan bir işlemler zinciridir ve döllenme veya suni döllenme denilen yöntemlere benzer bir yöntemdir. Bu laboratuvar işleminden sonra (hücre çekirdeğine sahip) yumurta bir kadının rahmine yerleştiriliyor ki, yeniden oluşsun, gelişsin ve bölünme gerçekleşsin. Böylece tamamlanmış fetüs (cenin) formu doğal bir şekilde doğsun.Bu şekilde bir kadının yumurtasına, nukleusu çıkarılmış hücresi yerleştirilen kimsenin bir kopyası elde edilmiş oluyor.

    İnsan kopyalama işleminde hamilelik, üreme hücreleri ile değil, vücut hücreleri ile gerçekleşmektedir. Her insan milyonlarca hatta milyarlarca hücreye sahiptir. Her hücre, -erkeklerde testislerden (haya), kadınlarda overlerden (yumurtalık) gelen üreme hücrelerinin yanında- insanın tüm kalıtsal yapısını taşıyan genetik öze sahip 46 kromozoma sahiptir. Hem kadın hem de erkeklerdeki üreme hücrelerinden her biri, -vücut hücrelerindeki toplam kromozom sayısının yarısı kadar yani- sadece 23 kromozoma sahiptir.

    Doğal döllenmede, 23 kromozoma sahip erkek spermi, 23 kromozoma sahip kadın yumurtasıyla birleşir. Bu nedenle, yarısı erkekten yarısı kadından gelen toplam 46 kromozom biraraya gelmiş olur. Böylece bebek karakteristiğini, hem annesinden hem de babasından alır.

    Klonlama işleminde ise, -bebeğin karakteristiğini belirleyen- bu 46 kromozomun tamamı kendisinden hücre alınan kimseden gelir. Böylece bebek tüm kalıtsal ve karakteristik özelliklerini bu kimseden almış olur. Klonlama sonucu doğan bebek, sadece hücresinin nukleusu kullanılan kimsenin karakteristiğini miras alır. Bu şekilde bebek, bu kimsenin jenerik bir kopyası olur. Bu aynen sizin bir fotoğrafınızı renkli fotokopi ile çoğaltmanıza benzer bir şeydir.

    Doğal döllenme ise, yalnızca bir erkek ile bir kadının üreme hücrelerinin biraraya gelmesiyle vukuu bulur. Bir başka deyişle, kopyalama, üreme hücresi olmaksızın, bir erkek olsun veya olmasın sadece vücut hücrelerinin kullanımıyla yapılmaktadır. Bu; bir erkek olmaksızın, bir kadından bir vücut hücresi alınmak suretiyle de yapılabilmektedir! Yani tüm kalıtsal özellikler 46 kromozoma sahip nukleus ile alınmaktadır. Daha sonra yumurtanın kendi nukleusu kaldırıldıktan sonra, bu nukleus bir kadının yumurtasına yerleştiriliyor. Daha sonra da bu yumurta bir kadının rahmine yerleştiriliyor. Ve bu yumurta kadının rahmine yerleştirildikten sonra, gelişmeye, bölünmeye, büyümeye ve bir fetüs (cenin) haline gelmeye başlıyor. Sonunda gelişimini tamamlıyor. Doğduğunda, kendisinden hücre alınan kadının bir kopyası elde edilmiş oluyor. Böylelikle klonlama süreci, bir erkeğe gerek duyulmadan, tüm boyutlarıyla tamamlanıyor.

    Doğal gebelikte ise, karakteristikler kalıtsal olarak, hem anneden hem de babadan alınır. Bunun bir sonucu olarak, doğan çocuklar birbirlerinin aynısı olmazlar. Çocuklar, anne-babalar ve diğer kardeşler arasındaki benzerlikler; boy, saçrengi, göz rengi, zihinsel yetenekler ve doğuştan gelen psikolojik davranış biçimleri gibi yapısal özelliklerle farklılaşır.

    Klonlama işlemi sonucu gerçekleşen kalıtımda ise, hücresi kullanılan kadın veya erkeğin tüm kalıtsal ve yapısal özellikleri transfer edilir. Bu yeni doğuşta orijinal kimsenin boyu, görünümü, renkleri, zihinsel kapasitesi ve diğer doğuştan gelen psikolojik özellikleri tamamen kopyalanır. Bunun anlamı şudur: Tüm karakteristik aynen kalıtılır (yeni canlıya aktarılır) Bunun yanında, yararlı karakteristikler (sonradan kazanılan özellikler) kalıtıma bağlı değildir. Eğer hücre; saygı duyulan bir alimden, çok iyi bir müctehidden veya gözde bir fizikçiden alınırsa, klonlama ile kişilerin sahip olduğu bu nitelikler kopyalanamaz. Çünkü bu özellikler sonradan kazanılmıştır ve kalıtsal değildir.

    Klonlama işleminin keşfi, Allah’ın insanların ve hayvanların hücrelerine yüklediği kanunlardan birinin üzerine örttü. Klonlama süreci, insanların veya hayvanların vücut hücrelerinden herhangi biriyle çocuk üreyebileceğini gösterdi. Eğer bu hücrenin nukleusu çıkarılır ve -yumurta hücresinin nükleusu kaldırıldıktan sonra- bir kadının yumurtasına yerleştirilirse, bir kadının yumurtasına erkek spermi yerleştirmekle aynı şey yapılmış olur.

    İşte insan klonlama meselesinin aslı budur! İnsan klonlamanın bir diğer türü de “cenin klonlama” dır. Bu tür klonlamada ise, anne rahminde şekillenen cenin kopyalanmaktadır. Bu işlemde, bir kimse kendi çocuğunu, cenin evresinde iken klonlatabiliyor. Cenin anne rahminde şekillenmeye başladığında, doktorlar yeni biçimli tek hücreyi (zigotu) iki, hatta daha fazla hücreye bölebiliyorlar. Bu şekilde, orijinal hücreden kopyalanan birden fazla hücre gelişmeye başlıyor. Sonuçta cenin klonlama ile biri diğerinin kopyası olan iki çocuk doğuyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Deep Impact -- 9 Aralık 2005, 15:57:04 >




  • deep impact,
    Yazılar için saol

    quote:

    Teorik olarak insan kopyalanabilir. Fakat ruhu kopyalanamaz. Ruhun genetik yükle alakası yoktur. Her canlıda, hatta bir yumurta ikizlerinde de ruhlar farklıdır. Bir evliyanın veya meşhur bir sanatkârın kopyası yapılsa, kopyalamadan meydana gelecek bebek büyüdüğü zaman ilmi, aklı, zekası ve kabiliyetleri farklı olur.
    Her ne kadar ruh hakkındaki yorumum biraz farklı olsa da özellikle burası çok doğru.

    Ruh hakkındaki yorumumdan bahsetmiştim kısaca burada da bahsedeyim: bana göre ruh dediğimiz şey, psikoloji ya da ruhbilim denilen bilim dalına konu olan, kişilik yapısı, anıları, zekası gibi olguların bütünüdür. Ve klonlanan bir insan tıpkı yeni doğan bir bebek gibi sıfırdan yeni bir şeyler öğrenecek ve bundan sonra yaşantısı çerçevesinde bir kişilik geliştirecek ve farklı anılara sahip olacak. Bu durumda elbette aynı kişi olmaları söz konusu olamaz.

    Konu açılmışken bir şeyler de ben ilave edeyim, Klonlanan canlıların ömürlerinin her nedense beklenenden daha kısa oldukları gözlenmiş, bunun nedeni araştırılmış ve görülmüş ki canlı DNA larında hücrenin kaç sefer bölüneceğini belirleyen dolayısıyla canlı ömrünü belirleyen DNA lardaki telomer denilen bilgiler. Bu bir çeşit sayaç gibi. Canlı kopyalanmadan önce geçen ömrü boyunca bu kotanın bir kısmını harcamış oluyor. Kopyalama sonucunda ise canlı her ne kadar bebek olarak doğsa bile bir bakıma ömrünün bir kısmını harcamış olarak doğuyor ve normal ömrünü doldurmadan ölüyor. Bu durumda insanın ister istemez "Doğanın işine karışılmaz" diyesi geliyor.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 9 Aralık 2005, 11:12:46 >




  • rica ederim kao

    quote:

    Klonlanan canlıların ömürlerinin her nedense beklenenden daha kısa oldukları gözlenmiş, bunun nedeni araştırılmış ve görülmüş ki canlı DNA larında hücrenin kaç sefer bölüneceğini belirleyen dolayısıyla canlı ömrünü belirleyen DNA lardaki telomer denilen bilgiler. Bu bir çeşit sayaç gibi. Canlı kopyalanmadan önce geçen ömrü boyunca bu kotanın bir kısmını harcamış oluyor. Kopyalama sonucunda ise canlı her ne kadar bebek olarak doğsa bile bir bakıma ömrünün bir kısmını harcamış olarak doğuyor ve normal ömrünü doldurmadan ölüyor.


    bu da güzel bilgi

    fakat yazının bir yerinde şu ifadeler geçiyor ...

    quote:

    Kuran-ı Kerim’de doğrudan yer almayan “Genetik klonlama” Klonlama birtakım genetik hastalıkların tedavisinde kullanılabilir. “Kalp, şeker, kas hastalıkları gibi bazı hastalıkların tedavisinde klonlama yapılabilir. Kök hücreler, klonlanarak bozuk olan organların iyileştirilmesinde kullanılabilir. Hücrelerin klonlanarak tedavi amaçlı kullanılması, tedavi olmayı dini bir görev sayan İslam’ın genel ilkelerine de aykırı değildir.”


    acaba bu yöntem kullanıma elverişli midir ?




  • deep,
    bence de sağlık adına ve zor durumdaki hastalara umut ışığı olmak adına bu tip araştırmalara devam edilebilir. Ancak kalkıp ta insan klonlamaya kalkışmak bence macera aramaktan başka birşey değildir.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Acaba aldığım Arduino klon mu ?
    11 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Kaotikanın ruh hakkındaki yorumlarına bir yönden katılıyorum. Ruhun kişilik özelliklerinin toplamı olduğunu değil de madde ötesi bir varlık olduğunu düşünsek bile doğuştan tamamıyla (son haliyle) var olmayan, yaş ilerledikçe beyin ile olgunlaşan ve gelişen bir varlık olduğunu söyleyebiliriz.
    Yani yeni bir beyin oluşumu ile yeni bir ruhun gelişimi sağlanabilir gibi duruyor.

    Ama klonlanan canlının normalden az yaşaması son derece kötü bir durum...Bu sorun çözülmeden klonlama yapılacağını düşünmüyorum. Canlıları tamaen klonlamayı bir kenara bırakırsak kök hücre çalışmalarının tıp alanında çok faydalı olacağı açık. Birkaç ay önce her türlü kalp dokusuna dönüşebilen hücreler geliştirmişti. Bir çok hastalığa çare olacağı söyleniyordu...Bunun etik açıdan da zaten tatışılaccak bir tarafıı yok bence...
  • haklısın ...

    kök hücreleri üretmek için kullanılabilir ...

    teorik olarak bu tip çalışmalar gayet mantıklı, basit ve anlaşılabilir ...

    ne imiş efendim ...

    çekirdekteki DNA yı al

    başka bir DNA yı koy ...

    ama ne hikmetse

    uygulama bu kadar kolay olamıyor ve üzerinde çok ama çok derin araştırmalar, çalışmalar gerektiriyor ...
  • quote:

    Kaotikanın ruh hakkındaki yorumlarına bir yönden katılıyorum. Ruhun kişilik özelliklerinin toplamı olduğunu değil de madde ötesi bir varlık olduğunu düşünsek bile doğuştan tamamıyla (son haliyle) var olmayan, yaş ilerledikçe beyin ile olgunlaşan ve gelişen bir varlık olduğunu söyleyebiliriz.
    Yani yeni bir beyin oluşumu ile yeni bir ruhun gelişimi sağlanabilir gibi duruyor.


    o zaman aklımıza şu soru gelebilir ...

    iki tane klon yaparız ve aynı ortamlarda da büyütebiliriz ...

    acaba bu durumda farklı karakter sergileyebilirler mi?

    farklı karakter sergilerlerse reorik olarak kaotika nın fikrini çürütmüş olur muyuz?



    quote:

    Ama klonlanan canlının normalden az yaşaması son derece kötü bir durum...Bu sorun çözülmeden klonlama yapılacağını düşünmüyorum. Canlıları tamaen klonlamayı bir kenara bırakırsak kök hücre çalışmalarının tıp alanında çok faydalı olacağı açık. Birkaç ay önce her türlü kalp dokusuna dönüşebilen hücreler geliştirmişti. Bir çok hastalığa çare olacağı söyleniyordu...Bunun etik açıdan da zaten tatışılaccak bir tarafıı yok bence...


    bu handikap şu şekilde aşılabilir ...

    bir bankadan klon hesabı açarsınız ve bütün bebelerin birer hücrelerini orada dondurursunuz ...

    KLONLANMA HAKKIMIZ ENGELLENEMEZ





  • yahu ben ne söylemişim de çürüteceksiniz?

    Ruhun tanımını beyin ve sinir sistemi çerçevesinde yaptım ya onu mu çürüteceksiniz? Şöyle mi olacak, iki klon bebek aynı ortamlarda büyütülecek ve farklı kişilikler gelişip gelişmediği gözlenecek, eğer farklı kişilikler gelişirse benim teorim çürütülmüş olacak çünkü benim teorime göre iki insanın aynı kişiliğe sahip olması gerekecek bu da aynı ruha sahip olması demek olacak. Oysa böyle bir şey olamayacağı için benim teorim çürütülmüş olacak, doğru anlamış mıyım?
    yanılıyorsunuz,
    İki klon bebek aynı ortamlarda büyütülse bile en ufak bir algılama farklılığı bile gelecekteki kişilik gelişimini etkileyecektir. mesela oyun oynarken birisi yere düştü ya da güreşirlerken birisinin ayağının kayması sonucu diğeri onu yendi? hayır onu bırakın bunlar senkronize şekilde hep aynı yerlere mi bakacaklar ya da hep aynı şeyleri mi söyleyecekler. hiç sohbet etmeyecekler mi?
    Ayrıca bir de benim teorim çürütüp te ne olacak




  • Kaotika senin teorini çürütmeye çalışmak isterdim fakat pratikte imkansız olduunu biliyorum. Genetik biyolojiden anlamam ama ilk hücreden son hücreye kadar herbir hücrenin bölünmesi ,gelimesi esnasında bile farkllılıklar meydana gelebilir. Ben ruha (senin bildiğin anlamdaki ruha) açıklayamadığımız ya da bilmediğimiz etkenlerin de etkisi olduğunu düşünüyorum. Bunlar nelerdir, hepsini bilemem fakat en basitinden yıldızların ve gezegenlerin konumunun etkisi olduğunu düşünüyorum . Burçlara falan da inanan ve etkilerini araştırıp gözleyen biri olarak diyebilirim ki, doğuşta ve belki de hayatımızın her aşamasında bizi etkiliyorlar. Fakat bu etkileri ölçmek ve yorumlamak çok büyük bilgi ister bunu da şu anda kimsenin yapabileceğini düşünmüyorum....O yüzden de sana kanıtlayamayacağım. Keşke imkan olsa da denesek...




  • deep kaotika nın üstüne gitmeye devam eder

    quote:

    İki klon bebek aynı ortamlarda büyütülse bile en ufak bir algılama farklılığı bile gelecekteki kişilik gelişimini etkileyecektir. mesela oyun oynarken birisi yere düştü ya da güreşirlerken birisinin ayağının kayması sonucu diğeri onu yendi? hayır onu bırakın bunlar senkronize şekilde hep aynı yerlere mi bakacaklar ya da hep aynı şeyleri mi söyleyecekler. hiç sohbet etmeyecekler mi?


    madem öyle o zaman şu soruyu sorayım sana ...

    iki tane klon alalım ve fiziksel olarak aynı iki farklı odaya koyalım ...

    ve ikisine de kapalı devre iki yayın verelim ve bu iki klon aynı miktar besinle hareketsiz bir şekilde 10 yıl büyütelim ...

    hehehehe

    o zaman ne olacak ?

    not: maksat fikir jimnastiği fikir çürütme işin şakası




  • quote:


    iki tane klon alalım ve fiziksel olarak aynı iki farklı odaya koyalım ...

    ve ikisine de kapalı devre iki yayın verelim ve bu iki klon aynı miktar besinle hareketsiz bir şekilde 10 yıl büyütelim ...

    hehehehe

    o zaman ne olacak ?


    Ne olacak, ikisi de psikopat olacak tabii ki
  • @ evrimci

    neyse bu konuyu uzatmayalım
  • insan klonlanmadığınımı sanıyorsunuz
    klonlandığına ve bu konuda gizlice faaliyetler yürütüldüğüne adım gibi eminim
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    insan klonlanmadığınımı sanıyorsunuz
    klonlandığına ve bu konuda gizlice faaliyetler yürütüldüğüne adım gibi eminim


    burada öyle bir ifade geçmedi ki C4

    insan klonlamanın yanlış olduğu ve bilinen klon bulunmadığı yönünde bilgi var

    ama klonlandı mı dersen

    klonlanmış da olabilir

    k lon lan ma mış da o la bi lir

    not : tekerleme gibi
  • klonlandı merak etme.biryerlerde gözetim altında büyümekteler
    yakında frankestein'lar ortaklıkta cirit atacaklar
    nerde bizim aslımız diye bas bas bağıracaklar
    sonra gelip kendilerini klonlayanları yiyecekler

    buda korku filmi senaryosu gibi oldu
  • hakkaten ...

    neyse başka bir soru daha soralım ...

    şimdi bu klonlanan şahısın anne babası kim olur acaba ?

    anne baba sorunu yaşar mı ?

    YOKSA

    DNA sı alınan kişi ile kardeş mi olur ...

    genetik materyalleri DNA sı alınan kişinin anne babasından geldiğine göre anne baba yönünden sorun çekmez mi ACABA ?
  • şöyle düşünelim
    klonlandıktan sonra bir anneden doğacaktır. bu kaçınılmaz
    bu doğduğu kişiyi anne yerine koyabilirmi. koyabilir çünkü şöyle yada böyle bir kişiden doğmuştur
    peki bu kişi baba meselesini nasıl çözecek
    burada takılacak ve kendisinin belkide bir hilkat garibesi olduğunu düşünecektir
    belki onu bazı psikoterapilere sokarlar ama bunlar kendisini klonlayaları bağlamayacaktır
    onlar klonlamada daha ilerlemek için yeni denekler aramaya yeni metodlar bulmaya devam edecekler
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.