Şimdi Ara

Kızlarla İlişki Kurma & Tavlama vs. [Güzel Konu]

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
3 Misafir (2 Mobil) - 1 Masaüstü2 Mobil
5 sn
8
Cevap
5
Favori
3.888
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Buraya kopyalamak zor geldi alın burdan okuyunhttp://playboyokulu.blogcu.com/

    Kadınlarla Konuşma Sanatı 1- Genel Kültür
    İçsel psikoloji, beden dili, ses tonu, giyim kuşam ve yaşam tarzını oturttuktan sonra kadınlarla başarının esas yolu olan kadınlarla konuşmak; uzun mesafeli bir yoldur. Tek seferde anlatılacak bir şey olmadığından ötürü parçalara böldüm ben de. İlk olarak kadınlarla konuşmanın altyapısı olan genel kültüre değineceğim.

    Bir ortamda muhabbete dahil olmak için öncelikle konuşulan konu hakkında bilgi sahibi olmak lazım. Eğer bilginiz ve yeterli altyapınız yoksa “boş konuşuyor” damgası yemeniz kaçınılmazdır. Bir kere boş konuştunuz mu zaten yeni tanıştığınız için karşınızdakinin kafasında “boş konuşan gerzek” imajı size etiketlenecektir. Boş konuşmaktan kurtulmak için de konuşulan kelime yığınının dolu olması gerekir.

    Nice insanlar vardır; çok konuşurlar ve bu çokluğun miktarı abartının ötesinde olduğu için ondan başka kimse konuşamaz o ortamda. Ancak o kişinin çok konuşup tüm sohbeti ele geçirmesi iletişimsel tecavüzden başka bir şey değildir. İnsanlar o muhabbetten zevk almazlar ve “ne zaman susacak bu mal” diye düşünürler. Çok konuşan kişi muhabbeti yönlendirir; evet, ancak istenmeyen olumsuz duyguları da üzerine çeker. Çok konuşmak hem sempatiyi hem de nefreti aynı anda üzerine toplayabilir. Arasında çok ince bir çizgi olan iki tepkidir bunlar; sizin verdiğiniz etkiye göre içlerinden birisi tetiklenir.

    Aranızdan bir çoğu ortam içerisinde konuşamama, muhabbet dışı kalma ve diyecek söz bulamama derdinden yakınıyor. Bunun en temel sebebi bilgisizliktir. Kendimden örnek vereyim; ben futboldan nefret ederim, hiç haz etmem. Bir ortamda futbol konuşulduğunda da o muhabbete tamamen yabancı kalırım. Hiçbir şekilde hiçbir yerde muhabbete dahil olamam. Dinliyor gibi gözükmekle yetinirim ve eğer içinizden birisi beni futbol muhabbetinin arasında görse benim için “dünyanın en sessiz insanı” der; çünkü öyleyim. Futbol konuşulan yerde yokum ben. Kendimi gösteremiyorum (göstermek istemiyorum), şu muhabbet bitsin de kurtulayım diye düşünüyorum.

    Kızlarla anlaşmak, kendinizi sevdirmek ve sempati uyandırmak için de kızlarla konuşabileceğiniz bir şeyler olmalı. İki veya daha fazla kız bir araya geldiğinde saç renginden, ojeden, satın alamadıkları ama gözlerinin kaldığı çizmeden vb. konularda kaynatmaya başlarlar ve siz ne olduğunu anlamadan muhabbetin yönü değişir. Sizden alınır muhabbeti kontrol etme yetisi; başkasına devredilir. Bunu yaşamamak için de kadınların ilgi duyduğu şeyler hakkında bilgi sahibi olmanız gerekir.

    Modayı takip edin demiyorum ama arada bir de olsa modayla alakalı dergi veya sitelere göz atın. Bir fikriniz oluşacak kadar bilgi sahibi olsanız yeterli. Ne tarz saç moda, hangi çantalar tutuluyor, ayakkabı tercihleri bla bla… Edebiyatı takip edin; son çıkan kitapları takip edin. En çok satanları ya okuyun ya da araştırın. Gündemi düzenli olarak takip edin; dünyadan kopuk yaşamayın. Popüler müziği bilin ancak kendinizi kaptırmayın. Ne varsa yine eskilerde var…

    Çok okuyun ve fırsat buldukça gezin. Tanıştığınız insanlardan bir şeyler öğrenin. Tanıştığınız her kişi size mutlaka bir şeyler öğretebilir. Bir fahişeden bile tahmin edemeyeceğiniz kadar çok şey öğrenebilirsiniz. Önceki yazılarımdan birisinde size dengeli yaşamak için dışarıda kalma sürenizle evde kalma sürenizin hemen hemen eşit olması gerektiğini söylemiştim. İşte; evde kaldığınız süreyi boşa harcamayın. Kendinizi geliştirin ve beyninize katkıda bulunun. İnanın bu katkılar bir gün işinize yarayacaktır. Kitap okuyun; çok okuyun. Ben ayda en az 4-5 kitap okurum. Meşgul bir dönemde değilsem bu sayı 10’u geçer. Unutmayın; kitap okumak size zaman kaybettirmez, boş gezmek kaybettirir.

    Klasikleri okuyun, beğendiğiniz yazarları okuyun, kişisel gelişimi az okuyun ve her ay mutlaka yeni şeyler öğrenin. Araştırmacı olun. Misal bu ay mimarlık hakkında bilgi edinin; mimarlıkla alakalı kitaplar okuyun, araştırma yapın. Böylece mimar bir kızla karşılaştığınızda konuşacak bir şeyleriniz olacak. Diğer ay müzikle alakalı okur ve araştırırsınız, sonraki ay uzayla, sonra mühendislik… Asla durmak bilmeyin ve bilgiye olan açlığınızın doymasına izin vermeyin.

    Enteresan konular hakkında konuşmak ve renkli bir üsluba sahip olmak da en az genel kültürü geniş bir insan olmak kadar önemlidir ancak bu konuya sonraki yazımda değineceğim. Beni takip etmeye devam edin…


    Kadınlarla Konuşma Sanatı 2: Renkli Üslup



    Önceki yazımda kadınlarla konuşma sanatının temelinin genel kültür olduğunu söylemiştim. Bu yazımda ise genel kültürün ötesinde olan renkli üsluba sahip olmanın önemini anlatacağım.

    İnsanların kelime seçimleri ve seçtikleri kelimelerle kurdukları cümleler onların karakterlerini belirten en büyük işaret ve ipuçlarıdır. Adam sıkıcıysa düşünceleri de sıkıcı olur. Düşünceler sıkıcıysa kelimeler ve haliyle cümleleri hatta konuştuğu konu da sıkıcı olur. Çekici birisiyse çekici tabii ki… Çekici erkek olmanın inceliklerini ve ayrıntılarını önceki yazılarımda vermiştim. Hatta baya çok verdim ki esas konuları konuşmaya vakit kalmadı. Tekniklerden bahsedemeden yoruldum ben. Yoksa yorulmadım mı?

    Dün bir arkadaşla konuşurken söylemiştim. Paylaşılmayan bilgi ölü bilgidir demiştim. Sizin çekici erkek olmakla alakalı okuduğunuz şeyler ya da yaptığınız çalışmalar karşı tarafa aktarılmıyorsa ölü çekiciliktir o. İç dünyanızda, dünyanın en çekici insanı olabilirsiniz; ya da en zekisi. Ancak karşı tarafa aktarabildiğiniz kadarıyla değer kazanırsınız. Görünmeyen bir hazine kimsenin ilgisini çekmez.

    Sabahın 8’inde de yazı yazmanın keyfi bir başka oluyormuş…

    Her neyse, bu kadar ölü bilgi yeter. Biraz da iş konuşalım… Ben bir kızla ya da toplum içinde konuşurken o muhabbetin akıllara yer etmesini isterim. Bunu yapmanın tek yolu da o anın başka bütün anlardan farklı olmasını sağlamaktır. Benim bir arkadaşım “iki yıldır arkadaşız, halen beni şaşırtmayı başarıyorsun. Her gün başka bir şeyle geliyorsun bana” demişti. “Bir gün geliyorsun ve dünyadaki yaşayan son filozof olduğunu anladığını söylüyorsun; bir gün sabah kitap yazdığını, akşam kitabını yayıncıya yolladığını, sabah basıldığını ve gördüğün ilk insan topluluğuna ‘bugün sanırım imza günüm vardı, beni bekliyorlar’ diyorsun, sürekli yeni şeyler yaratıyorsun” demişti. Haklı… Bu artık bende otomatiğe bağladı, ben istemeden gerçekleşiyor. İnsanları şaşırtmayı seviyorum. Renkli bir üsluba ve sıra dışı konulara bayılıyorum.

    Geçen gün iki kız dört erkek arkadaşın evinde oturuyoruz. Konu Osmanlı padişahlarının taht için kardeş kurban etmesine geldi. Kardeş katlinin doğruluğunu tartışıyoruz ve ben ne olursa olsun kardeşimi katledemeyeceğimi; gerekirse toprağımdan ve padişahlığımdan vazgeçeceğimi söyledim, eğer padişah olsaydım. Hatta biraz sert konuştum ve kızlardan birisi ters bir üslupla atıldı: “Bir tek bizim Türkler atalarıyla böyle dalga geçiyorlar, başka milletler sonuna kadar savunurlar atalarını ama biz alay ederiz. O senin atan, doğrusunu yapıyordu” dedi. Ben de baktım mantıklı bir şekilde onu ikna edemiyorum; mantıksız yoldan gitmeye karar verdim. Ayağa kalktım ve yüzyılın konuşmasını yaptım: “Benim atamın o padişah olduğunu nereden biliyorsun? Ben onun kanından gelmiyorum ki… Ben Osmanlı devrinde kenar mahallede yaşayan bir dilencinin kanından geliyorum. Hatta Osmanlı Dönemindeki ilk kerhaneyi benim atalarım açtı. Hatta o genel ev açıldığında; oraya ilk iş başvurusu yapan kadın benim atamdı. O günden bu güne kimseyi takmadan, girişimci, yenilikçi ve atılgan yaşarız” dedim. Yalan tabii ki bunlar; kimse gelip bana “halen genel ev işletiyor musun?” demesin.

    Herkesin ağzı açık kaldı (kızlarla bir gün önce tanışmıştım) ve konu kapandı. Sonrasında iltifatlar gelmeye başladı. Arkadaşlar “XXX yine son sözünü söyledi.”, “adam durup durup coştu yine” gibi. Kızlar ise “çok renkli bir kişiliksin, senin gibi renkli kişiliklerle konuşmak zevkli oluyor” dediler.

    Konuştuğunuzda, tek amacınız karşı tarafa bir şeyler iletmek olmasın. İletinize hayal gücünüzü katın. İki tür muhabbet vardır; tembel konuşma ve yaratıcı konuşma. Tembel konuşmada insan düşüncelerini iletir ve biter. Yaratıcı konuşma ise ki bu zevkli olandır; hayal gücü devreye girer. Daha eğlencelidir. Karşı tarafı şaşırtır.

    Misal dün bir kızla benim penisin kenarındaki morluk hakkında konuşuyorduk. Dün çıktı o morlukta sebebini bilmiyorum. Sabah kızla beraberdim herhalde zorlandı… Her neyse kıza “kanser olabilir mi bu?” falan dedim o da değildir ya salla takma kafaya dedi. Ben de renkli üslubumu devreye soktum ve kıza “senin çükün morarmadı tabi, senin tuzun kuru” dedim. O da “benim çüküm yok ki” dedi. Ben de “hadi ya hiç mi yok? Özel günlerde ve bayramlarda da mı yok? Yazık…” dedim kız da gülerek “senden adam olmaz ya” dedi.

    Şimdi fark ettim de renkli üsluba verdiğim bütün örnekler belden aşağı olmuş. Aslında öyle değil ama şu anda aklıma bir tek onlar geliyor. Siz olayı anladınız. Düz cevap vermek yerine işin içine mübalağa, erotizm, şaka, kinaye bla bla katın. Hayal gücünüzü konuşturun. Muhabbetiniz renkli olsun; can sıkmayın. Bir dahaki yazımda kızlarla tanışmaktan bahsedeceğim. Şimdilik hoşçakalın.

    Çekici Giyim Tarzı ve Moda

    Uzun zamandır gözlemlediğim bir şeyi sizlere aktarmak istiyorum. Pahalı ürünler satan mağazaları geziyorum, marka bağımlısı ve pahalı kıyafetlerden vazgeçmeyen insanlara bakıyorum, dünyayı seyrediyorum ve canımı sıkan bir şeyle karşılaşıyorum. İnsanlar yok oluyorlar! Şunu söyleyebilirim ki size; eğer çekici bir şekilde giyinmek istiyorsanız marka ve modadan vazgeçin!

    Her sene biraz daha sıradanlaşıyor moda. Her sene daha da sadeleşiyor. Tabii ki podyumları kastetmiyorum. Onların içinde sokaklarda giyilmeyecek bir yığın aşırı gösterişli kıyafetler de var. Ben mağazalardaki modadan bahsediyorum. Geniş kareli gömlekler, enlemesine geniş çizgili kazaklar ve golf dışında hiçbir yerde giyilmemesi gereken polo t-shirtler… Nasıl oldu da bu hale geldik diye düşündüm. Erkekler neden git gide görünmez hale geliyorlar? Neden yok edilmeye çalışıyoruz?

    Ne kadar az dikkat çekersek o kadar kaliteli giyinmiş oluyoruz bu devirde. Daha doğrusu çok kaliteli giysiler hiç dikkat çekmiyorlar. Bir tek kesimleri güzel oluyor, bedene oturuyor eğer doğru bir şekilde aldıysanız. Onun dışında gösteriş yoksunu. Sadece vücudu soğuktan koruması için gelişi güzel yapılmış paçavradan başka bir şey değil!

    İnsanlar git gide içlerine kapanıyorlar. Teknoloji insanların hayatlarını çok kolaylaştırdı. O kadar kolaylaştırdı ki, birçoğumuzun evden dışarı çıkmasına gerek kalmıyor artık. Gelecek nesiller daha da kapanacaklar içlerine. Telefonla konuşmak ve mesajlaşmak o kadar rahat bir şey ki yüz yüze konuşmakla kim uğraşacak? Alışveriş, yeni kızlarla tanışmak, çalışmak ve sosyalleşmek internetle o kadar basit ki sokağa kim çıkacak? Yukarıdaki insanlar da salak değiller; bunu biliyorlar. Git gide daha da kötü olacağının farkındalar. İnsanlar yok oluyorlar. Vahşi doğadan uzaklaşıyoruz ve daha korkak bir hal alıyoruz. Artık kendimizi gösterecek cesaretimiz yok. Sadece saklanmalıyız.

    Gösterişli giyinen kişi dikkat çeker ve olumlu olumsuz bütün ilgiyi üzerine toplar. Tehlikelere maruz kalır. Toprağın üzerindeki beyaz tavşan hemen dikkat çekerken boz tavşanı fark etmek zordur. Dünya da artık toprak haline geliyor ve insanlar tavşanlaşıyor. Bu yüzden boz rengi seçmek birçoğu için daha mantıklı geliyor.

    Moda buna neden ayak uyduruyor peki? Cevap basit: Satmak istiyor. Büyük firmalar dünyayı daha güzel bir hale getirmeye çalışmaz ki… Satmak ister, kar elde etmek ister. Neyin satacağını da iyi bilir. Soyutlanan insanlara kamufle olmalarına yardımcı olacak kıyafetler satmak çok daha kolaydır. Çünkü insanların gösterişli kıyafetleri giyecek cesaretleri yoktur. En azından çoğunda böyle… Başarısız ve kaybetmeye mahkûm insanlardan bahsediyorum…

    Ne yapmamız gerekiyor? İnsanların bizden istedikleri şeyleri siktir etmemiz gerekiyor. Buna en iyi örnek Johnny Depp’tir benim için. Tuhaf şapkalar, gözlükler, eskimiş pantolon ve botlar, onlarca kolye, yüzük, bileklik… Tuhaf gömlek, yelek ve ceketler… Adam kimsenin giymeye cesaret edemeyeceği şeyleri giyiyor çünkü kimseyi umursamıyor. Kendini biliyor, nasıl bir insan olduğunu biliyor, karakterini bulmuş ve hiçbir şey umurunda değil. Kimseye kendini beğendirmeye çalışmıyor. Yıldız olmamak için elinden geleni yapıyor. Genelde kötü senaryoları seçiyor, başarılı senaryoları reddediyor ve Oscar alamadığı için seviniyor. İşte bu yüzden çok sevilen bir aktördür kendisi; sevmeyen sayısı da çok azdır.

    Eskilere bakalım. Saray halkı ne kadar süslü giyinirlermiş. Bir sebebi var ki o kadar süslü giyiniyorlar… Eski Avrupa’da ki kıyafetlere diyecek söz yok. İşlemeli elbiseler, dantelli yaka ve manşetler. Hatta pelerin ve tüylü şapka… Bir insan ne kadar asilse o kadar gösterişliydi ancak şimdi bakarsanız bir insan ne kadar asilse o kadar sıradan görünüyor genelde. Ünlüleri konunun dışında tutuyorum. Onlar insanların dikkatlerini çekmek zorundalar; işleri bu.

    İlişkilerde başarılı, karizmatik bir insan olmak istiyorsanız bunu dış dünyaya göstermelisiniz. Bunu yapmanın en basit yolu da kıyafetlerinizdir. Önce göze hitap etmelisiniz. Sıradan, sade şeyleri bırakın. Kendi modanızı yaratın. Kendi tarzınızı yaratın ve kimseye benzemeyin. Daltonlara katılmayın. Hoşunuza ne gidiyorsa onu giyin, onu takın ve mümkün mertebe dikkat çekmeye çalışın. İltifat ya da hakaret olarak geribildirim almanız hiç fark etmez. İç dünyanız ve dışınız birbiriyle eşdeğer olduğunda her şey daha güzel olacaktır…Meğersem zebaniymiş beni zindanlara attılar.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Çaylanan Adam -- 8 Temmuz 2013; 0:21:26 >







  • zebani varmi
    degerlenirmi
    okunurmu

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • son cümleyi risk aldım okudum. temiz beyler okuyabilirsiniz.
  • zebani yok
  • Kim okur ki bunu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: alpbor

    Kim okur ki bunu.

    mehmet okur
  • sonda ki zebaniye aldırış etmeyin, geyiğine yazmış.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Geçen gün iki kız dört erkek arkadaşın evinde oturuyoruz. Konu Osmanlı padişahlarının taht için kardeş kurban etmesine geldi. Kardeş katlinin doğruluğunu tartışıyoruz ve ben ne olursa olsun kardeşimi katledemeyeceğimi; gerekirse toprağımdan ve padişahlığımdan vazgeçeceğimi söyledim, eğer padişah olsaydım. Hatta biraz sert konuştum ve kızlardan birisi ters bir üslupla atıldı: “Bir tek bizim Türkler atalarıyla böyle dalga geçiyorlar, başka milletler sonuna kadar savunurlar atalarını ama biz alay ederiz. O senin atan, doğrusunu yapıyordu” dedi. Ben de baktım mantıklı bir şekilde onu ikna edemiyorum; mantıksız yoldan gitmeye karar verdim. Ayağa kalktım ve yüzyılın konuşmasını yaptım: “Benim atamın o padişah olduğunu nereden biliyorsun? Ben onun kanından gelmiyorum ki… Ben Osmanlı devrinde kenar mahallede yaşayan bir dilencinin kanından geliyorum. Hatta Osmanlı Dönemindeki ilk kerhaneyi benim atalarım açtı. Hatta o genel ev açıldığında; oraya ilk iş başvurusu yapan kadın benim atamdı. O günden bu güne kimseyi takmadan, girişimci, yenilikçi ve atılgan yaşarız” dedim. Yalan tabii ki bunlar; kimse gelip bana “halen genel ev işletiyor musun?” demesin.


    Böyle konuşan birisini kimse ne ciddiye alır ne de bir halt olur. Gerzek gerzek konuşmuş oturmuş olursun... Bu konuşma sonrasında da iltifat eden kızın ben beynini...

    Bu yazıyı yazan kişinin elinde olan tek şey HAYAL GÜCÜ. Bilgisayar başında pinekleyen, asosyal, kızlarla konuşurken bile eli ayağına karışan bir tip olduğuna adım kadar eminim.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi samsungr522tr -- 8 Temmuz 2013; 1:02:54 >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.