Şimdi Ara

İnsanlığın en uzak imzası Voyager 1, ebedi karanlığa gömülmekle karşı karşıya

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
11
Cevap
0
Favori
377
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
6 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • İnsanlığın en uzak imzası Voyager 1, ebedi karanlığa gömülmekle karşı karşıya
    Öncelikle belirtelim; İnsanlığın en uzak imzası Voyager 1 şimdilik hayatta ve 24,3 milyar kilometre uzaklıkta yoluna devam ediyor. Ancak bir süredir yaşanan bilgisayar arızası nedeniyle Voyager 1 ile sağlıklı bir iletişim kurulamıyor. Donanımın da çok eski olması Voyager 1 ekibini oldukça zorluyor.



    Bu arıza ilk olarak 14 Kasım’da fark edildi ve NASA, 12 Aralık tarihinde bunu kamuoyuna duyurdu. Yaşanan sorun, Voyager 1'in uzay aracının bilim araçlarından gelen ölçümler veya sondanın nasıl çalıştığına dair temel mühendislik bilgileri gibi telemetri verilerini Dünya’ya gönderme yeteneğini etkiledi. Dolayısıyla, aracın itiş gücü, güç veya kontrol sistemleriyle ilgili temel parametreler hakkında hiçbir bilgi yok. Bu bilinmezlik ışığında Voyager 1, Güneş’ten saniyede 17 kilometre veya 61,155 km/s hızla uzaklaşmaya devam ediyor.



    NASA'nın Jet İtki Laboratuvarı'nda Voyager proje yöneticisi olan Suzanne Dodd ise yaptığı açıklamada "Eğer onu geri getirebilirsek bu büyük bir mucize olur. Kesinlikle vazgeçmiş değiliz." diyor. JPL ekibinin deneyeceği birkaç şey daha var ancak Dodd’a göre bu olay, yönetici olduğundan beri karşılaştığı en ciddi sorun.



    İnsanlığın en uzak imzası Voyager 1, ebedi karanlığa gömülmekle karşı karşıya
    Voyager 1 ve ikiz uzay aracı Voyager 2, 1977 yılında fırlatıldı ve tarihteki diğer tüm uzay araçlarından daha uzun süredir faaliyette bulunuyorlar. NASA son birkaç on yıldır Voyager'ın araçlarını kozmik ışınları, manyetik alanı ve yıldızlararası uzaydaki plazma ortamını incelemeye adamış durumda. Dolayısıyla araçlar artık fotoğraf çekmiyorlar.



    Her iki sonda da Güneş'ten yayılan parçacık akışının yıldızlararası ortama geçtiği heliopozun ötesine geçmiş durumda. Bu noktayı aşan ve yıldızlararası uzayı keşfeden başka operasyonel uzay aracı yok. NASA'nın 2015 yılında Plüton'un yanından geçen New Horizons sondası 2040'larda yıldızlararası uzaya ulaşmak için yoluna devam ediyor.



    50 yıl öncenin son teknolojisi



    İnsanlığın en uzak imzası Voyager 1, ebedi karanlığa gömülmekle karşı karşıya
    Voyager 1'deki son sorun, uzay aracında bir komuta ve kontrol merkezi bilgisayarıyla birlikte çalışan üç bilgisayardan biri olan uçuş veri sistemi (FDS) ile yörünge kontrolü ve işaretlemeyi denetleyen başka bir cihazdan kaynaklanıyor.



    Ayrıca Bkz.NASA’nın Mars gezgini, arızalı Ingenuity helikopterini fotoğrafladı



    FDS, uzay aracının sensör ağından bilim ve mühendislik verilerinin toplanmasından ve daha sonra bu bilgilerin ikili kod biçiminde (birler ve sıfırlar dizisi) tek bir veri paketinde birleştirilmesinden sorumlu. Telemetri Modülasyon Birimi adı verilen ayrı bir bileşen, bu veri paketini Voyager'ın 3,7 metrelik çanak anteni aracılığıyla Dünya'ya geri gönderiyor.



    İnsanlığın en uzak imzası Voyager 1, ebedi karanlığa gömülmekle karşı karşıya
    NASA'nın Voyager uzay aracındaki FDS bilgisayarının 1970'lerden kalma taranmış bir fotoğrafı.



    NASA'ya göre, Kasım ayında Voyager 1 tarafından iletilen veri paketleri sanki takılı kalmış gibi tekrar eden birler ve sıfırlardan oluşan bir desen şeklinde iletiliyor. JPL’deki ekip, sorunun FDS'den kaynaklandığından "yüzde 99,9 emin" durumda.



    Yer ekibi şu ana kadar sorunun en olası açıklamasının FDS'deki bir miktar bozuk bellek olduğuna inanıyor (50 yıl geçse de modern dünyada bozuk bellek sorununun çözülmemiş olması da ilginç bir gerçek). Ancak, bilgisayarın kilitlenmesi nedeniyle, mühendisler Voyager 1'den gelen ve onları sorunun kökenine götürebilecek ayrıntılı verilerden yoksunlar.



    Voyager'ın FDS sistemi elli yıl önce geliştirildiğinde bilgi işlem alanında bir devrimdi. Bir uzay aracında geçici bellek kullanan ilk bilgisayardı. JPL’de Voyager proje yöneticisi Dodd'a göre her Voyager uzay aracı iki FDS bilgisayarıyla fırlatıldı, ancak Voyager 1'in yedek FDS'si 1981'de arızalandı.



    Voyager 1'in Dünya'daki mühendislerinin Kasım ayından bu yana aldıkları tek sinyal, ekibe uzay aracının hala hayatta olduğunu söyleyen bir sinyal. Başka önemli bir sorun olduğuna dair bir işaret yok. Taşıyıcı sinyalin modülasyonundaki değişiklikler Voyager 1'in Dünya'dan gelen komutları aldığını gösteriyor.



    Birkaç hafta daha gerekiyor / Eski kitaplar karıştırılacak






    Önümüzdeki birkaç hafta içinde Voyager'ın ekibi Voyager 1'e komutlar göndererek FDS bilgisayarında bozulduğundan şüphelenilen belleğin nerede olduğunu tespit etmeye çalışacak. Fikirlerden biri, Voyager 1'in 1979 ve 1980 yıllarında Jüpiter ve Satürn'ün yanından geçerken FDS'nin kullandığı çalışma parametreleri gibi farklı modlarda çalışması için bilgisayarda değişiklikler yapmak. Mühendislere göre farklı veri modlarına geçmek belleğin hangi bölümünde sorun olduğunu ortaya çıkarabilir.



    İşin ilginç yanı bu değişiklik hiç de kolay değil. Birincisi, mühendislerin Voyager 1'e komut verebileceği veri modları 40 yıldır ya da daha uzun süredir kullanılmıyor. On yıllardır kimse Voyager'ın uçuş veri bilgisayarıyla bunu yapmayı düşünmedi bile.



    İkincisi, Voyager'da çalışan pek çok kişi artık hayatta değil. JPL’in elinde iyi bir dokümantasyon seti var, ancak bunların çoğu kağıt üzerinde, bu yüzden dokümanlara ulaşmak için yoğun bir “kazı” yapmak gerekiyor.



    İnsanlığın en uzak imzası Voyager 1, ebedi karanlığa gömülmekle karşı karşıya
    Üçüncüsü, geri dönüşün olmaması. Mühendisler, bir şeyler yapacakları zaman yedekleme yapmayı severler. Ancak Voyager'larda artık yedekleme gibi bir lükse sahip değiller. Eğer bir parça arızalanırsa görev tamamen noktalanabilir. Öte yandan her iki uzay aracı da plütonyum güç kaynakları çürüdükçe her yıl biraz daha az elektrik üreten nükleer bataryalarla çalışıyor. 2020'lerin sonuna doğru, azalan güç NASA'yı her bir uzay aracındaki aletleri kapatmaya zorlamaya başlayacak.



    Dördüncüsü ve belki de en önemlisi, test yapma lüksü de yok. Günümüzde NASA, uzay araçlarının bir kopyasını ve simülatörünü tesislerinde barındırıyor. Bir şeyler yapılmadan önce ilk olarak bu sistemlerde testler yapılıyor. Voyager ise bu konuda şansız çünkü onlar için böyle bir şey söz konusu değil: herhangi bir simülatör yok, herhangi bir donanım simülatörü yok, herhangi bir yazılım simülatörü yok, FDS ile ilgili bir simülatör yok, yedek Voyager aracı yok



    Şimdilik JPL’deki yer ekibi en doğru kararı vermek için çalışıyor. İş, Voyager 1’e komut göndermeye geldiğinde ise çözümlerinin çalışıp çalışmadığını öğrenmeleri 45 saatten fazla sürecek.



    Dediğimiz gibi, Voyager 1 halihazırda Dünya’dan 24,3 milyar kilometre yani ışık hızı ölçeğinde 22 saat 34 dakika uzakta. Dolayısıyla gönderilen komut, ışık hızında ilerliyor olsa da gitmesi ve yanıtın gelmesi 45 saatten fazla sürecek.




    Kaynak:https://blogs.nasa.gov/sunspot/
    Kaynak:https://arstechnica.com/space/2024/02/humanitys-most-distant-space-probe-jeopardized-by-computer-glitch/?comments=1&comments-page=1







  • Okuyunca başım döndü, bir de Voyager 1 aracının nazarımda farklı bir önemi var; Carl Sagan tarafından şu ifadelere(yaklaşık 6 milyar kilometre (3,7 milyar mil; 40,5 AU) gibi rekor bir uzaklıktan, 14 Şubat 1990 tarihinde Voyager I aracından kaydedilmiş fotoğraf) bir ışık/ilham olması nedeniyle; okumanızı tavsiye ederim... Soluk mavi nokta!


    Sagan, 1994 tarihli kitabı Soluk Mavi Nokta'da fotoğrafın önemi hakkındaki düşüncelerini şu satırlarla kaleme dökmüştür:


    Uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. Eğer bu resme dikkatlice bakarsanız orada bir nokta göreceksiniz. O noktaya tekrar bakın. Bu nokta bizim evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun içinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji, ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, her umut dolu çocuk, her mucit, her kâşif, her ahlak hocası, yozlaşmış her politikacı, her şöhret yıldızı, her "yüce önder", her aziz ve günahkâr işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinin içinde.

    Dünya, dev bir evrensel arenada yer alan çok küçük bir sahnedir. Bütün o komutan ve imparatorların akıttıkları kan göllerini düşünün ... şan ve şöhret içerisinde, bu noktanın küçük bir parçasında kısa bir süre için efendi olabildiler. Bu noktanın bir köşesinde yaşayanların, başka bir köşesinde yaşayan ve kendilerinden zar zor ayırt edilebilen diğerleri üzerinde uyguladıkları zulmü düşünün ... anlaşmazlıkları ne kadar sık, birbirlerini öldürmeye ne kadar istekliler, nefretleri ne kadar da yoğun!

    Bu soluk ışık noktası, bütün o kasılmalarımıza, kendi kendimize atfettiğimiz öneme ve evrende öncelikli bir konuma sahip olduğumuz yolundaki yanlış inancımıza meydan okuyor. Gezegenimiz, çevremizi saran o büyük evrensel karanlığın içerisinde yalnız başına duran bir toz zerreciğidir. İçinde yaşadığımız bilinmezlik ve bütün bu enginliğin içerisinde, başka bir yerden bir yardımın gelip bizi bizden kurtaracağına dair hiçbir ipucu yoktur.

    Dünya, şu ana kadar yaşam barındırdığı bilinen tek gezegen. En azından yakın gelecekte, türümüzün göçebileceği başka hiçbir yer yok. Evet, ziyaret ediyoruz. Ama henüz yerleşemiyoruz. Beğensek de beğenmesek de, Dünya şu an için yaşadığımız yegâne yer. Gökbiliminin alçakgönüllü ve kişiliği geliştiren bir uğraşı olduğu söyleniyor. Bana kalırsa, insan kibrinin akıl dışılığını, küçük Dünyamızın uzaktan çekilmiş bu görüntüsünden daha iyi gösterebilecek bir şey yoktur. Bu görüntü, bildiğimiz tek evimiz olan bu soluk mavi noktayı daha içten paylaşmamız ve koruyup şefkat göstermemiz gerektiği konusundaki sorumluluğumuzun altını çiziyor.

  • Okuyunca başım döndü, bir de Voyager 1 aracının nazarımda farklı bir önemi var; Carl Sagan tarafından şu ifadelere(yaklaşık 6 milyar kilometre (3,7 milyar mil; 40,5 AU) gibi rekor bir uzaklıktan, 14 Şubat 1990 tarihinde Voyager I aracından kaydedilmiş fotoğraf) bir ışık/ilham olması nedeniyle; okumanızı tavsiye ederim... Soluk mavi nokta!


    İnsanlığın en uzak imzası Voyager 1, ebedi karanlığa gömülmekle karşı karşıya

    Sagan, 1994 tarihli kitabı Soluk Mavi Nokta'da fotoğrafın önemi hakkındaki düşüncelerini şu satırlarla kaleme dökmüştür:


    Uzayın derinliğinden bu resmi çekmeyi başardık. Eğer bu resme dikkatlice bakarsanız orada bir nokta göreceksiniz. O noktaya tekrar bakın. Bu nokta bizim evimiz. O biziz. Sevdiğiniz ve tanıdığınız, adını duyduğunuz, yaşayan ve ölmüş olan herkes onun içinde bulunuyor. Tüm neşemizin ve kederimizin toplamı, binlerce birbirini yalanlayan din, ideoloji, ve iktisat öğretisi; insanlık tarihi boyunca yaşayan her avcı ve toplayıcı, her kahraman ve korkak, her medeniyet kurucusu ve yıkıcısı, her kral ve çiftçi, her aşık çift, her anne ve baba, her umut dolu çocuk, her mucit, her kâşif, her ahlak hocası, yozlaşmış her politikacı, her şöhret yıldızı, her "yüce önder", her aziz ve günahkâr işte orada yaşadı; bir güneş ışınında asılı duran o toz zerreciğinin içinde.

    Dünya, dev bir evrensel arenada yer alan çok küçük bir sahnedir. Bütün o komutan ve imparatorların akıttıkları kan göllerini düşünün ... şan ve şöhret içerisinde, bu noktanın küçük bir parçasında kısa bir süre için efendi olabildiler. Bu noktanın bir köşesinde yaşayanların, başka bir köşesinde yaşayan ve kendilerinden zar zor ayırt edilebilen diğerleri üzerinde uyguladıkları zulmü düşünün ... anlaşmazlıkları ne kadar sık, birbirlerini öldürmeye ne kadar istekliler, nefretleri ne kadar da yoğun!

    Bu soluk ışık noktası, bütün o kasılmalarımıza, kendi kendimize atfettiğimiz öneme ve evrende öncelikli bir konuma sahip olduğumuz yolundaki yanlış inancımıza meydan okuyor. Gezegenimiz, çevremizi saran o büyük evrensel karanlığın içerisinde yalnız başına duran bir toz zerreciğidir. İçinde yaşadığımız bilinmezlik ve bütün bu enginliğin içerisinde, başka bir yerden bir yardımın gelip bizi bizden kurtaracağına dair hiçbir ipucu yoktur.

    Dünya, şu ana kadar yaşam barındırdığı bilinen tek gezegen. En azından yakın gelecekte, türümüzün göçebileceği başka hiçbir yer yok. Evet, ziyaret ediyoruz. Ama henüz yerleşemiyoruz. Beğensek de beğenmesek de, Dünya şu an için yaşadığımız yegâne yer. Gökbiliminin alçakgönüllü ve kişiliği geliştiren bir uğraşı olduğu söyleniyor. Bana kalırsa, insan kibrinin akıl dışılığını, küçük Dünyamızın uzaktan çekilmiş bu görüntüsünden daha iyi gösterebilecek bir şey yoktur. Bu görüntü, bildiğimiz tek evimiz olan bu soluk mavi noktayı daha içten paylaşmamız ve koruyup şefkat göstermemiz gerektiği konusundaki sorumluluğumuzun altını çiziyor.





  • Alıntı

    metni:
     Voyager'ın araçlarını kozmik ışınları, manyetik alanı ve yıldızlararası uzaydaki plazma ortamını incelemeye adamış durumda.


    Tam da bu nedenle yani Voyager şu anda araştırdığı olgular nedeniyle yedek bilgisayarını zamanında kaybetmiş olabilir:


    Alıntı

    metni:
     JPL’de Voyager proje yöneticisi Dodd'a göre her Voyager uzay aracı iki FDS bilgisayarıyla fırlatıldı, ancak Voyager 1'in yedek FDS'si 1981'de arızalandı.


    Bu kadar çok talihsizlik silsilesiyle mesele şu an tam bir kumara benziyor.

  • Muazzam bir durum bu. Onlarca yıldır o hızda ilerliyorsun, ancak ışık hızıyla gitmeye kalksan 22 saat sürüyor. Onlarca, binlerce ışık yılı ötedeki gezegen ve yapıları görmek belki de mümkün değil.

  • Diyelimki Dünyanın sonu gelse kaçmak için Amerika,Çin,Japonya,Hindistan,Avrupa Starship gibi bir çok roket yapacak teknolojiye sahipler yeterki yumurta GTE dayansın

    < Bu ileti iOS uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Dediğimiz gibi, Voyager 1 halihazırda Dünya’dan 24,3 milyar kilometre yani ışık hızı ölçeğinde 22 saat 34 dakika uzakta. Dolayısıyla gönderilen komut, ışık hızında ilerliyor olsa da gitmesi ve yanıtın gelmesi 45 saatten fazla sürecek.



    Vay be. Gerçekten muazzam mesafeler. Bir komut gönderip ulaşması için neredeyse 24, komutun sonucunu görmek için neredeyse bi 24 saat daha beklemek gerekiyor. Gerçekten inanılmaz uzaklıklar. Milyarlarca ışık yılı mesafedeki galaksiler, karadelikler vs tamam onlar zaten muazzam ama bu Voyager 1 denen meret insan eliyle yapılıp Dünya'dan 50 sene önce yollanmış ve yoluna devam ediyor. O yüzden bu cihazın katettiği yol, bu cihazın hikayesinin anlamı çok daha büyük çok daha başka oluyor. İnsan ömrüne sığdırılmış yıldızlarası bir uzay serüveni. Bir engele, serseri bir astroide, başka bir yıldıza dalmadığı sürece yoluna büyük bir yalnızlık içinde devam edecektir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kartal Göz -- 9 Şubat 2024; 23:47:15 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Kartal Göz kullanıcısına yanıt

    Voyager 1'in herhangi bir şeye çarpması bu kadar büyük ölçeklerde düşünmeye alışık olmayan insan zihninde anlamlı biçimde tahayyül dahi edilemeyecek boyuttaki uzay boşluğunda inanılmaz derecede düşük bir ihtimal. Saçılan kozmik ışınlar, vakumda serbest salınan parçacıklar vb hariç çarpabileceği hiçbir şey yok. Sonunda güç kaynağı tükenip karanlığa gömülecek. Ama uzay boşluğunda yıpranma ve entropi çok minimal olduğu için araç fiziksel bütünlük itibarıyla çok uzun müddetler boyunca bozulmayacaktır. Eylemsizlik uyarınca uzaklaşarak sürüklenmeye devam edecektir. Voyager'ın kendisi açısından neredeyse bomboş ve düz addedilecek bir uzay zaman bağlamında...

    < Bu mesaj bir yönetici tarafından değiştirilmiştir >
  • Nat Alianovna kullanıcısına yanıt

    Evet olasılık çok düşük olsa da mevcut. Ama bir astroide çarpmasındansa bir yıldızın ya da bir gezegenin kütle çekim alanına girmesi belkide yörüngesine oturması daha olası ki bu bu da o boşlukta çok düşük bir ihtimal. Ama bazen çok düşük ihtimaller de gerçekleşir. Ay'ın yüzeyinin astroidlerle milyonlarca belki de milyarlarca yılda dövülmüş olması gibi. Tabii Ay'ın, Dünya'nın Güneş'in boyutları ve kütle çekimleri bu çarpışma olasılıklarını bu minik Voyager'a göre çok daha yükseğe taşıyor.


    Uzaydaki boşluk muazzam ama bu olasılıkların gerçekleşmesi için de Voyager'ın oldukça zamanı var, hiç acelesi yok. Belki milyon yıl sonra bir şeyler olabilir, yoksa milyar yıl sonra. Kim bilir.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bence, bu kış günü zor hava koşullarında fırtınaya yakalandı ve bir komşuya sığındı.

  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.