Şimdi Ara

İnanmak, inandırmak (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
95
Cevap
0
Favori
3.073
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
Öne Çıkar
0 oy
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • ben bakmayalı konu hayli değişmiş

    kaotika,
    bir şey sormak istiyorum,
    neden Bbeyi ve benzerlerine gayretle cevap yetiştirmeye çalışıyorsun ?

    @redstorm

    güzel alıntı , islam düşüncesinde Allah'ın varlığına delil aramanın yanlış olduğu fikrinin birçok taraftarı var.

    Derlerki "Allah'ın varlığı bedihidir."
    Yani besbelli, apaçık. Dolayısıyla delil aramaya gerek yok.

    Necip Fazıl devamında şöyle de bir hadis naklediyordu hafızam beni yanıltmıyorsa:
    "Size kocakarıların imanı lazım".
    Nasıl köylü bir kocakarı için Allah'ın varlığı şüphesizdir...
    halbuki bu kocakarı Tanrı'nın varlığına dair bir delil bile düşünmemiştir muhtemelen.

    Belki de bize bu lazım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi vese -- 8 Ocak 2007; 20:50:43 >
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: vese

    ben bakmayalı konu hayli değişmiş

    kaotika,
    bir şey sormak istiyorum,
    neden Bbeyi ve benzerlerine gayretle cevap yetiştirmeye çalışıyorsun ?



    Peki sen bunu neden soruyorsun?
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    Peki sen bunu neden soruyorsun?


    merak ettim.
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Sayın Bbeyi:
    Sitenin ismi, creationism yani yaratılışçılık. Türkçe kaynak Harun Yahyadan. Karl Popper'ın bilimse doğrulanabilir olmanın önemini vurguladığı bir gerçek. Bence Carl Popper'in sözleri ve görüşleri evrime uyarlanmış. Ayrıca evrimin test edilebilir ve doğrulanabilir olduğu ise bir gerçek işte bu yüzden evrim üniversitelerin biyoloji bölümünde okutulmaktadır. Bilimsel olmasa idi okutulmazdı. Şayet test edilebilirlikten bahsederseniz kendi kazdığınız kuyuya düşersiniz çünkü yaratılış teorisi test edilemez olduğu için bilimsel değildir ve işte bu yüzden Amerikada okutulması yasaklanmış ve müfredattan çıkarılmıştır.

    Kaotika ben kaynak olarak Creationism sitesini veya yerli siteyi söylemiyorum. Ben sana bu kitaplarının bu sayfasında var. İstersen git al ve oku diyorum. hani sen bana wikipedia yı kaynak veriyorsun ve orayaı açıncada onlarca her sayfada bu tarz kaynak varya. Aynısını bende sana veriyorum ama sen bunu kabul etmiyorum diyorsan bundan sonra ben de senin kaynaklarına inanmam. Ama ben bu kitapların kaynaklarını sana bulup paste copy ile yollayabilirim. Am bu kaynakların doğru olduğuna eminim. Zira bir arkadaşım araştırıp okumuş ve banada söylemişti.

    Yani bundan dolayı eminim. Bu gerçek.
    Ama evrim bilimsel olduğu için değil İDEOLOJİK olduğu için üniversitelerde okutuluyor bence. Çünkü evrimi sorgulayan, geçmiş sahtekarlıkları dahi eleştiren birçok eğitimcinin okuldan atıldığını da biliyoruz bumu bilimsellik!!!

    Sanırım burada farklı şeyler var ve bu ideolojik BİLİMSELCİLİK altında kullanılıyor gibi.

    Eğer bilimsel olmuş olsa Harun Yahya nın karşısına birileri bilimsel olarak çıkar ona cevap verirdi zira gazetelere bile sayfalarla ilan verdi ve gelin en büyük stadta beraber toplanalım çnce siz konuşun sonra biz dedi kimse çıkmadı nerede bilim admalarımız?

    Amerikada yasaklanması da söz konusu değil oradaki sekülerciler bunu yasaklatmış ama şu anda Kansas mahkemesi ve birçok sivil kurum bunun üstüne gidiyor ama unutmayın oradaki yaratışcılık çok tutarsız zira 5600 senelik insan geçmişinden bahsediyor, yani Mukaddes Kitap buna dayanak teşkil etmmiyor. Ama Kuran böyle asla değil. Size bu konuda onlarca ayet verebilirim ki sizde buna katılırsınız.

    Saygılarımla



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Bbeyi -- 8 Ocak 2007; 22:27:42 >
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: vese

    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika
    Peki sen bunu neden soruyorsun?


    merak ettim.


    meydanı boş bırakmamak için. hem kaotika olmasa tartışmanın zevki mi kalır ki ne ?
    _____________________________
  • Öncelikle Karl Popper bir biyolog mudur yoksa bilim felsefecisi midir, ardından bu iddi edilenleri kaç yılında yazmış ve hangi hipotezler üzerine yazmış onu sorarım. Bu yazıyı 1976 yılında darwin'in "En iyi uyum sağlayan organizmalar hayatta kalır" hipotezi üzerine yazmıştır. "en iyi uyum sağlayan" ifadesinin açık bir ifade olmadığı ve test edilemeyeceği görüşünü savunmuştur.

    Daha sonra biyologların "hangi morfolojik, davranışsal ve fizyolojik karakterler kombinasyonlarının" hangi çevrelerde avantaj sağlayacağı konusunda yaptıkları analizler sonucunda istatistiksel sonuçlar ve tahminler elde edilebleceği ve bunların sınanabileceği ortaya konmuştur.

    Nitekim Karl Popper 1980 yılında New Scientist dergisinde yayınladığı bir yazı ile evrim hakkında önceki düşüncesinin yanlış olduğunu belirtmiştir.

    http://www.geocities.com/lagopaiva/popper80.htm

    Kaldı ki evrim teorisi kalıtım yasalarının bilinmediği ilk ortaya atıldığı zamandan bu yana çok yol kat etmiştir. Moleküler biyoloji sayesinde populasyonların gen haritaları analiz ediliyor ve evrim teorisinin konjektürleri testlerden geçiriliyor. İşte bu yüzden evrim teorisi geçerli bir teoridir.
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500

    "Yahu şu zavallılara da bakın adamın birisi dağın başında bir şeyler uydurmuş onlar da koyun ya hemen güdülmeye müsait hale gelmişler" diyen bir inançsızın sözleri de inançlıları zedeler? Neden? Çünkü bu cümle ile inanmak koyun olmaya denk düşüyor.

    İnanca yatkınlığı olmayan insanları suçlayıcı bir havaya girmek yanlış olur zira. Her insan sosyal hayatında kendisine bir yön belirlemiş gidiyor. Tüm insanlar yağmurun besin getirdiğinin farkında. Tüm insanlar kelebeğin kanatlarını biliyor. Ancak tüm insanlar hayatı aynı şekilde yorumlamıyor. Tek yapılması gereken şey: Saygı duymak!


    şimdi burada ilginç bir nokta var. şu zedeleme meselesi. sence insanlar zedelenmeli mi? yoksa "hadi lan sende" deyip pis pis gülerek kendisini zedelemeye çalışanı mı zedelemeli
    inançlılar ve inançsızların zedelenme katsayıları bir mi?
    inançlı nasıl zedelenir? inandığı değerler tahkir edildiği için.
    peki inançsız? onun inandığı bir değer yok. o nasıl zedeleniyor? inandığı değeri olan inançsızlık, yani inanmama özgürlüğü tahkir edildiği için. yani kişilik hakkı çiğnendiği için.
    peki kişilik hakkı çiğnenmiş olmakla inandığı değerlerin tahkir edilmiş olmasından kaynaklanan zedelenme bir mi? bana göre bir değil. birinde işin içinde bir sürü değer var diğerinde sadece siz varsınız.

    bir diğer üzerinde durmaya değer nokta da saygı duyma meselesi.

    inançsızlar inananların dünyasına gerçekten saygı ile bakıyorlar mı?
    inançlılar inançsızların dünyalarına gerçekten saygı ile bakıyorlar mı?
    bakıyorlarsa neden bakıyorlar sence? sırf maraz çıkmasın yada saygı ile bakmış olmak için mi?
    sen inançsızların dünyasına saygı ile bakıyormusun mesela?
    saygı ile bakmaktan ne anlamalıyız bence burası çok önemli.
    bir grup düşün ki senin inandığın Allah'ı inkar ediyor, nasıl bu grubun dünyasına saygı ile bakabilirsin?
    bu grubun dünyasına saygı ile bakmamız gerekiyorsa dünyalarının hangi yönüne saygıyla bakmalıyız? her yönüne mi?
    bu grubun dünyaları 7/24 Allah'a yalan yanlış şeyleri yakıştırmak üzere kurulu olsa bile mi?
    yoksa bunun haricinde öylesine takılan kendi halinde inançsızların inkarları haricindeki kendi olağan yaşantılarına mı saygı ile bakmalıyız? öyle ya herkesin yaşantısı kendisine özeldir ve saygı ile bakmak icabeder.
    birbirlerinin dünyalarına saygı ile bakmalarının ölçüleri neler? bu bakış nerede başlar nerede biter? inançsızların dünyalarının inancı daha doğrusu inkarı ilgilendiren kısımlarına da mı saygı ile bakmalıyız? yoksa iş buraya gelince saygı kavramı bir tarafa mı atılmalı? nereye kadar atılmalı? bunun bir ölçüsü var mı? mücadeleci iseler mi? yoksa her halukarda mı? mücadeleci iseler mücadelelerinin ölçüsü ne?
    eğer atılmalı ise inançsızlar da inançlıların dünyalarının inancı ilgilendiren kısımlarına bakarken saygıyı göz ardı mı etmeliler?

    inançlılar "biz inanıyoruz. işin içinde bir inanç var. bu da bir şeydir. bu sebepten inançsızlar her halukarda bizim bu inancımıza saygı duymak durumundalar. onlar ise inanmıyorlar. ortada bir değer yok. hiç bir şey yok. boş bir yaşam sürmekteler. dolayısıyla bizden bu inkarlarına saygı duymamızı beklemesinler" deme hakkına sahipler mi?

    inkara saygı duyulur mu? ben duymam. ama maraz da çıkarmam. inkara saygı duymadığım için de diğerlerinin benim inancıma saygı duymaları gerektiğini asla ve asla iddia ediyor değilim. ama kimsenin birbirinin değerleriyle makara yapmasına da taraftar değilim.

    saygı karşılıklı. saygı duyarsın saygı beklersin. ben, inandığım Allah'ı inkar edenin inkarına saygı duyacak değilim. bu, elde olan bir şey değil.
    yanlış anlaşılmasın "inkar edenin inkarına saygı duyacak değilim" diyorum işin içine şahısları ve diğer yaşantılarını katıyor değilim. inkara saygı duymam ama "inkar etme hakkına" saygı duyarım. arzu eden buyursun inkar etsin derim.

    peki hal böyleyken benim için "potansiyel bir arabozucu" denilebilir mi? yani inkar edenin inkarına saygı duymadığım için. sanmıyorum. zira ben sadece inkara saygı duymuyorum. tutup ta kimseye "niye inkar ediyosun bakiim" diye bulaşıyor değilim. kendi halinde yaşayan her türden insana ve bu insanların "inkar etme haklarına" saygı duyarım.

    bana göre kavgalar saygı duyma-duymama meselesinden değil, tahammülsüzlük ve tahakküm kurma isteğinden kaynaklanıyor.
    tahammülsüzlüğün ise saygı duyulmadığı için oluştuğunu sanmıyorum. bazı durumlarda olabilir ama bir adamın karakterinde tahammülsüzlük varsa o her halukarda tahammülsüzdür.

    öyle adam çıkar ki sabır taşı olsanız sizi çatlatır. bu adamlar her iki taraftan da çıkar. alaycı ve tahakküm kurma heveslisi bu insanlar sorunlar bence, gerisi işin teferruat tarafı.

    eğer saygı duyulsaydı alaycı veya tahakküm kurma heveslisi olmazdı denebilir ama bu bir kural değil. öyleleri var ki saygı da duysan adama vız gelir. bildiğini okur. tavrını takınır. sapı samanı her halukarda birbirine karıştırırlar, eser savurur kimi kırdık kimi incittik diye düşünmezler.

    böyle gelmiş böyle gider bu işler



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 9 Ocak 2007; 3:28:36 >
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    kendi halinde yaşayan her türden insana ve bu insanların "inkar etme haklarına" saygı duyarım.



    Gece kuşuyum bugün. Hemen cevaplamaya çalışayım.

    Yukarıdaki alıntı benim saygı anlayışımı ifade ediyor işte. Saygı kelimesinin özünde başka insanları inançlarından, değerlerinden vb. dolayı rahatsız etmemek yatıyor.

    Soruların oldukça derinlere uzanıyor. Şöyle söyleyebilirim: İnançlıya duyulan saygı ile inançsıza duyulan saygı arasında teknik olarak hiçbir fark olamaz. Olmamalı da. Hepimiz insanız sonuçta. İnananlarla inanmayanlar farklı gezegenlerden gelmiş farklı türler değiller.

    İnançsız insanlar hiçbir değere sahip değildir demek pek doğru olmaz. Çünkü onların kendi dünyalarında sahip oldukları değerlere karşı bir tür saygısızlık olur bu. İnançlı insanlar için inanmak kutsal bir değerdir ancak inanmayan insanlar için kültürel faaliyetlerin herbiri birer değer sayılabilir. Çünkü onların değer saydıkları şeyler de kendi öz iradeleriyle karar verdikleri şeylerdir. Onlar da inançlıların inandığı değerlere farklı bir gözle bakabilirler. Aslında tek yapılması gereken şey empati kurmak. Kendimizi karşıdaki insanın yerine koyabilirsek belli şeyleri daha iyi kavrayabileceğimizi düşünüyorum.

    quote:

    bana göre kavgalar saygı duyma-duymama meselesinden değil, tahammülsüzlük ve tahakküm kurma isteğinden kaynaklanıyor.tahammülsüzlüğün ise saygı duyulmadığı için oluştuğunu sanmıyorum. bazı durumlarda olabilir ama bir adamın karakterinde tahammülsüzlük varsa o her halukarda tahammülsüzdür.


    Böyle insanlara saygı duysan da duymasan da farketmez haklısın. Bu tür insanlar hem inançlılar hem de inançsızlar dünyasında bir antipati topluyor hiç kuşkusuz. İnançsız bir insan "ben inananların hepsini toplayıp bir fırında yakacağım" dese hiçbir inançlı "saygı duyarız yaksınlar" demez öyle sanıyorum ki. Bunun tam tersini düşünelim şimdi. İnançlı bir insan "ben inanmayanlardan nefret ediyorum bir gün onların hepsini gaz odasına göndereceğim" dese inançsızların tepkisi ne olurdu buna karşı? Bir an için inanan bir insan olmaktan sıyrıl ve kendini tüm benliğinle inançsız bir insanın yerine koy. Neler hisseserdin?

    Özetle, inançlısı inançsızı, fakiri zengini, güçlüsü güçsüzü her insan tüm farklılkları ile bütünleşmek zorundadır. Bu, ülke menfaatleri adına toplumsal bir zorunluluktur. Her yönden haddini aşanları da evrensel kurallarla örülü hukuk dünyasına havale etmek gerekiyor. Toplum olarak nasıl kaynaşabiliriz ki başka türlü?
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500

    Aslında tek yapılması gereken şey empati kurmak. Kendimizi karşıdaki insanın yerine koyabilirsek belli şeyleri daha iyi kavrayabileceğimizi düşünüyorum.


    +1

    Kesinlikle katılıyorum. Zor olsa bile yapılması gereken tek şey belki de bu. Ama bunu herkesten bekleyebilir miyiz? Hayır!
    Zaten bunu başarabilseydik, inanan-inanmayan zıtlaşmasından önce mezhep kavgalarını ve din savaşlarını ortadan kaldırmış olurduk diye düşünüyorum.
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    peki kişilik hakkı çiğnenmiş olmakla inandığı değerlerin tahkir edilmiş olmasından kaynaklanan zedelenme bir mi? bana göre bir değil. birinde işin içinde bir sürü değer var diğerinde sadece siz varsınız.


    Dostum işte değer yargıları burda başlıyor,sen ben inançsızım,bende nasıl değer yargıları olabilir ki ben sana değer vereyim diye düşünürsün,bende sendeki değer yargıları bana göre anlamlı gelmediği için ben sana ne kadar değer verebilirim ki diye ortaya çıkar.
    Ama hiç de öyle değil,bir şeylere değer vermek için,illa birbirimizin değer yargılarını,inançlılığını,inançsızlığını anlmamız veya bilmemiz gerekmiyor bana göre.Eğer öyle değer yargılarımıza göre hareket edecek olsaydık,benim seninle devamlı çatışıyor,sana hakaret ediyor,saldırıyor olurdum,aynı şekilde sende aynı davranışları bana gösterebilirdin,ama ben sana şahsiyetinde,burda bir çok inançlı arkadaşa nazaran daha fazla değer veriyorum,bunun senin inaçlı olman veya birinin inançsız olması gibi vasıflarla uzaktan yakından ilişkisi yok.
    Bir insan nasıl oluyorda böyle hissediyor bunuda tam anlıyabilmiş değilim açıkçası,ama genel tartışma düzeyinde zaten insanların birbirine çeken yanlarıyla,birbirine iten yanları bana göre imandan,inaçlı veya inançsız olmakdan öte bir anlam taşıyor.

    quote:

    inançsızlar inananların dünyasına gerçekten saygı ile bakıyorlar mı?


    Dürüst olmak gerekirse,herkese aynı eşit oranda bir duygu beslediğimi söyleyemem,dedim ya,bazı insanlar ne olursa olsun birbirini çekerler,zıt kutuplar birbirini çeker misali,ama her zıt kutup da çekmiyor,bazı kutuplar itici geliyor

    quote:

    inançlılar inançsızların dünyalarına gerçekten saygı ile bakıyorlar mı?


    Bunuda aynı dürüstlükle sizlerin cevaplayabileceğine inanıyorum.aslında cevaplamak gerekmiyor,bazı hal ve davranışlardan da zaten kendini gösteriyor.

    quote:

    bakıyorlarsa neden bakıyorlar sence? sırf maraz çıkmasın yada saygı ile bakmış olmak için mi?


    neden acaba

    quote:

    saygı ile bakmaktan ne anlamalıyız bence burası çok önemli.


    Bir insan her şekilde değer verebilir,bunun göstergesi de saygı duymaktır,veya saygı duyduğunu ifade edebilmekdir,bana göre şu anlama geliyor,ben her nekadar senin görüşlerine karşı olsam da,farklı kutupların ve dünyaların insanı olsak da,benim gibi sende birşeye değer veriyor ve buna inanıyorsan bende buna saygı duymak zorundayım.Bunu çok insancıl,hümanist bir duygu,bunun izmlerle,felsefelerle,dünya görüşleriyle,bilimle falan filan alakası olduğunu düşünmüyorum.bu Hissiyatla ilgili bir şey bana göre,ve ben en çok hislerime güvenirim nerdeyse,hislerimle hareket etmek kendimi alıkoymam,ona güvenirim

    quote:

    bir grup düşün ki senin inandığın Allah'ı inkar ediyor, nasıl bu grubun dünyasına saygı ile bakabilirsin?


    Senin de burda hislerine güvenmeni söyleyebilirim

    quote:

    bu grubun dünyasına saygı ile bakmamız gerekiyorsa dünyalarının hangi yönüne saygıyla bakmalıyız? her yönüne mi?


    Her yönüne bence,burda bir ayrım yapabileceğimizi düşünmüyorum,düşünsene sen benim burda hangi özelliklerimin iyi veya kötü olduğunu,neye takık olduğumu,neye daha fazla tepki gösterdiğimi nerden bileceksin,veya ben senin,tamam karşımda inançlı bir arkadaş var,iyi de ben seni kendim gibi tahlil edemem ki,sana,saygı duyuyorum ama ben senin hangi hallerine saygı duyabilecem,veya bunların analizini yapıp,bak kardeşim senin şöyle şöyle davranışların,haerketlerin var,tamam sen inançlı birisi olarak ben sana saygı duyuyorum ama bu özelliklerine saygı duymama imkan yoktur gibi bir davranış göstermem mümkün değil.He olurya bazı insanların hataları vardır,karşılıklı bunları birbirimize söyleyebiliriz,ben senin böyle bir tavır takınmandan rahatsız oldum,bunu lütfen tekrarlama diye,insanda kendi özeleştirisini bunun doğrultusunda yapar gibime geliyor.


    quote:

    bu grubun dünyaları 7/24 Allah'a yalan yanlış şeyleri yakıştırmak üzere kurulu olsa bile mi?


    Bir yakıştırma yok,sadece ortada bir inançsızlık var hepsi o.inanmadığımız bir Tanrıya,nasıl bir yakıştırmada bulunabiliriz ki.sadece yok deriz bu kadar basit.



    quote:

    böyle gelmiş böyle gider bu işler


    evet değişeceğine bende inanmıyorum,zaten evrenin kendisi çatışmadır
    _____________________________
    Tanrı karşıma dikilse,bir elimde gerçekler var,diğer elimde gerçeklere götüren yol var dese,gerçekler sende kalsın,bana gerçeklere götüren yolu ver derdim.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm


    quote:

    Orjinalden alıntı: Drazy

    Binbang ve kambriyen patlaması benim düşünsel anlamda da yaratılışçı olmamdaki en büyük faktörlerdir.


    Her ikisi de teori, öyle değil mi?

    Siz ve sizin gibi düşünenler, zaten koşulsuz kabullendikleri şeylerin doğruluğuna kanıt olarak bunları ararken, günün birinde bu teorilerin aksi ispat edilirse, sahip olduğunuz inancın ne anlamı kalır? Kalben inandığınız, özünde teslimiyet yatan ve bir anlamda size huzur sağlayan bu maneviyatın varlığını neden riske atıyorsunuz?

    Evrendeki düzen, canlılık, hayat, v.s. gibi kavramlarla inancın pekiştirilmesine bir lafım yok ancak hergün bir yenisinin çıkması muhtemel olan bilimsel verilerle kendi inancınızı sınava tabi tutmanıza bir anlam veremiyorum.



    mesele sadece huzur - lu olma meselesi değil.

    mesele mevcut bilimlerle paralel olma meselesi de değil.

    aynı düşünce sistematiğine farklı referanslardan nasıl girdik bilmiyorum,
    ya siz empati de bir zirve tutmuşsunuz,ya da biz derdimizi anlayan birini bulmuşuz.

    fakat koşulsuz kabul aynı manaları vermediğimiz bir tamlama gibi...

    ben koşulsuz kabul u bir süreç de elde etme derken siz sanki buradaki düşünce evrimini hiçe saymışsınz.

    koşulsuz kabul bana göre bir makamdır,bir süreç ile o makama gelinebilir.




    _____________________________

    "Bilme sığlaşmaya sebep olmamalı; derinleşmenin yolunu açmalıdır".
    "Lanet lanet, kin kin, gayz da gayz doğurur; bunların hiçbirinin sevgiyi netice vermeyeceği ise açıktır".
    "İnsanlara karşı edep çerçevesinde hareket etmeyenlerin,Allah'a karşı edepli olmaları da beklenemez". ***


    --------------------------------------------------------------------------------


    quote:

    Orjinalden alıntı: driver

    quote:

    Orjinalden alıntı: redstorm

    quote:

    Orjinalden alıntı: Drazy

    Binbang ve kambriyen patlaması benim düşünsel anlamda da yaratılışçı olmamdaki en büyük faktörlerdir.


    Her ikisi de teori, öyle değil mi?

    Siz ve sizin gibi düşünenler, zaten koşulsuz kabullendikleri şeylerin doğruluğuna kanıt olarak bunları ararken, günün birinde bu teorilerin aksi ispat edilirse, sahip olduğunuz inancın ne anlamı kalır? Kalben inandığınız, özünde teslimiyet yatan ve bir anlamda size huzur sağlayan bu maneviyatın varlığını neden riske atıyorsunuz?

    Evrendeki düzen, canlılık, hayat, v.s. gibi kavramlarla inancın pekiştirilmesine bir lafım yok ancak hergün bir yenisinin çıkması muhtemel olan bilimsel verilerle kendi inancınızı sınava tabi tutmanıza bir anlam veremiyorum.



    mesele sadece huzur - lu olma meselesi değil.

    mesele mevcut bilimlerle paralel olma meselesi de değil.

    aynı düşünce sistematiğine farklı referanslardan nasıl girdik bilmiyorum,
    ya siz empati de bir zirve tutmuşsunuz,ya da biz derdimizi anlayan birini bulmuşuz.

    fakat koşulsuz kabul aynı manaları vermediğimiz bir tamlama gibi...

    ben koşulsuz kabul u bir süreç de elde etme derken siz sanki buradaki düşünce evrimini hiçe saymışsınz.

    koşulsuz kabul bana göre bir makamdır,bir süreç ile o makama gelinebilir.


    Aslında konuyu saptıracak olan bu tartışmanın başka bir başlık altında yapılması daha uygun olurdu. Ben sadece @Drazy'nin sözü üzerine bu konuya girmiştim. Herneyse...
    Günün birinde Plazma Evren ya da Çoklu Evrenler modelleri kabul görürse bu ve benzeri arkadaşların hali nice olur?
    Düşünce evrimini hiçe saymak, insanı ve insanlık kavramını hiçe saymakla eşdeğerdir benim için. Bu evrimi çıkarırsanız geriye dürtülerden müteşekkil bir hayvandan başka birşey kalmaz sanırım. Ben inancın, baştan kabullenilen bir kavram olduğunu düşünüyorum. En başından bunun nasıl yerleştiği beni çok ilgilendirmiyor. Bu bir "mucize" ile olabilir, yaşadığınız çevrenin öğretisi olabilir, v.s. Hayatınız boyunca düşünceleriniz ve fikirlerinizle birlikte inancınızın mertebesi değişebilir, buna da bir lafım yok. Ancak, bilimsel bir teorinin sizin inancınızdaki en büyük etken olmasının, dinsel inancın doğasına aykırı olduğunu düşünüyorum. Sizin düşünce evrimi yoluyla ulaşmaya çalıştığınızı söylediğiniz "koşulsuz kabul" makamı ile benim bahsettiğim kabul arasında fark olduğunu söyleyebilirim. Şahsi fikrim, inanç keşke sizin bahsettiğiniz şekilde yürüyor olsaydı. Oysa ki dinin temelinde yatan ve ergenlikten itibaren size sunulan çeşitli kuralları ve kabullenmeniz istenen kavramları görmezden gelemezsiniz. Eğer bir süreç varsa, bu ön kabul ile birlikte yürümelidir. Sonrasında bir makama ulaşabilirsiniz. Buna ister "koşulsuz kabul" deyin ister "hidayet" deyin, orası size kalmış.

    _____________________________

    Aptalca sorular sorun. Eğer sormazsanız, aptal kalmaya devam edersiniz.
    Alvan R. Feinstein
    ----------------


    Türk Dil Kurumu-->http://www.tdk.gov.tr/



    haklısın,
    bu başlık sanırım daha uygun @redstorm



    fikirlere dayanak noktası teşkil edecek bir basamak ,bir köşe taşı gerekliliği inkar edilemez.fakat iş islam ve şaşmaz kaidesi ALLAH a iman olunca bilimsel teorilerden medet ummak müntesipleri için manevi bilmeye sebepler olabilirken,içeride olgunlaşmadan dışarıya aksettirdiğinizde kalbiniz çatlarcasına emin olduğunuz,yüce ve ulvi hakikatlere istemeden perde çekiyor olabilirsiniz.
    merhametin iktizası ,ALLAH IN SÖZÜ KUR'AN dahi ,hidayet bende iddiası ile en güzel kelam olarak evrenselliğini de tescil ettirircesine bu mevzu ile alakalı müthiş bir beyan mucizesidir.
    aramıza teşrif ettiği ilk dakikalardan şimdilerdeye kadar her zamanın insanına eşit mesafededir.aklıselim değerlendirmelere sunulur.

    koşulsuz kabul ile ilgili ise,
    mesele insanı ilgilendirdiği için insancıl bakıyorum ben,
    yani doğmuş ve yaşamış her insan bir hayattır diyor ve her hayatın giriş ,gelişme ve sonuç bölümleri olduğunu,her durum,bilgi,düşünce,düşünmeme
    hatta yeme içme gibi adiyattan işlerin bile hayata renk verdiğini bilerek kişinin kabul ,şüphe vs . kemaline giden yolda çok değişkenli sebep sonuç zincirleri takip ettiğini düşünüyorum.
    salt iman ,inkar eksenin de düşünce evrimi yada salt iman yolunda düşünce evrimi,yada mefhumu muhalifi değil.

    hayat zaten bu evrimi sunar kaçınılmaz olarak diye düşünüyor,adaptasyon,seleksiyon hatta mutasyonun dış cesedimizde ki biraz beklesin,içimize doğru değişim,gelişim,ara tür,tür ve hatta her nefes alan insan için bambaşka bir konuma soktuğunu hayal ediyorum.iyiye yada kötüye doğru şüphesiz.
    tabi bir iyi ve kötü sabiteniz var ise

    örneğin her insan için bir acı günleri,hasret derinleştirmeleri,vuslat neşesi,önemsediği her ne ise onun, uçurum kenarlarında yada emniyetli kırlarda olduğu anları başka başka olduğu gibi içerisinde bulunduğumuz dünyanın kurallarının sebep ve sonuç dayatmasına tabi olduğumuzdan o sebep ve sonuçların en kötü günümüzü yaşatmaya doğru müttefik olduğu bir an da yani bütün sebeplerin en kötüyü doğurmama ihtimalinin elmanın havada durması gibi genel tüm kurallara aykırı şeklinde bulunduğu an da,
    içimize doğru adaptasyonumuzun,seleksiyonumuzun,mutasyonumuzun sebepler karşısındaki acizlik anında bizi nasıl bir terakkiye götüreceğini tahmin edemesemde kemal,olgunluk denilen kavramın içini boşluksuz dolduracak gibi görüyorum.
    öyle ise bilim amaçtan ziyade araç gibi duruyor,hayat denilen kısa zaman diliminde...


    quote:

    Oysa ki dinin temelinde yatan ve ergenlikten itibaren size sunulan çeşitli kuralları ve kabullenmeniz istenen kavramları görmezden gelemezsiniz. Eğer bir süreç varsa, bu ön kabul ile birlikte yürümelidir. Sonrasında bir makama ulaşabilirsiniz. Buna ister "koşulsuz kabul" deyin ister "hidayet" deyin, orası size kalmış.


    islam dinindeki ergenlikten itibaren sunulan kuralları da işte içeriye doğru ,dışarıdan müdahale olarak görmeli,çok değişkenli hayat macerasının sırt çantası gibi...
    azık yolun başında verilebilir,verilmelide bu azıksız olanlar için bir eşitsizlikte değildir.
    azık olarak verilenin de tükenebileceği,azıksız yola çıkanında ne sofralara davet edilebileceği bu çok olasılıklı hayat muammasında her zaman mümkün.

    ön kabul ile süreç farklı tonda bir evrime gebe olabileceği gibi,bir sonraki durum ve hayatın ne makamda beste olabileceğini kimse bilemez.

    hidayet diyebileceğimiz kemal noktası ise hareketsiz ,sabit olamaz.kişiye özel bir gerçekliği ne kadar genelleyebiliriz ki?

    daha hiç aşk demedim bile,onun yapacağı tahribat,sebep teşkil edeceği düşünsel evrim ve ALLAH la sürekli irtibat arzusuna doğru meylettirecek seleksiyon ve mutasyonlar ,kaçınılmaz sonucu ölümden sonraki hayat a iman ile acaba nasıl bir hayat felsefesi sunabilir? değerlendiremeyeceğim.

    ama ALLAH a imansa en zirvesi Hz.Muhammed s.a.v. in bir seferden dönüşünde ağaç gölgesinde dinlenirken bir can düşmanının ani baskını ile bütün sebepler kendisine karşı ittifak kurduğu bir an da ,
    kendisine hitap eden sebeplerin ortaklık yaptığı galip durumdaki zat ın,
    - hadi bakalım şimdi ,seni benim elimden kim kurtaracak? sözüne
    bir an bile tereddütsüz,hiç sendelemeden,teklemeden,başka bir formul aramadan direk ve dosdoğru,
    ALLAH demesi
    koşulsuz kabul tamlamasınan ziyade,tanıma-bilme-birtek O'nu görme değilde nedir?
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika


    Neyse sana göre bunlar evrimin basiretsizliğidir, bana göre değildir çünkü ana temel gözüküyorsa detayları açıklamak ZAMANA kalmış bir iştir.


    Yaratılmış bişeyden faydanılarak tesadüfü nasıl desteklersiniz
    _____________________________
    it's hammer time.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Santuary


    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika


    Neyse sana göre bunlar evrimin basiretsizliğidir, bana göre değildir çünkü ana temel gözüküyorsa detayları açıklamak ZAMANA kalmış bir iştir.


    Yaratılmış bişeyden faydanılarak tesadüfü nasıl desteklersiniz



    Konunun bir önceki sayfasında ve bir çok başka konuda "tesadüf" kelimesinin bilimsel anlamıyla ve bu anlamın ne gibi felsefî yorumlara açılabileceğiyle ilgili epey yazıldı. Bence sürekli aynı şeyleri tekrarlamaktansa şu "tesadüf" kavramıyla ilgil yazılanlara bir göz atmanız yerinde olacaktır.

    Özet: Bilimin "tesadüf" olarak ifade ettiği oluşumlar, Tanrı'nın yokluğuna delil olamaz! Bilim Tanrı'nın varlığını ya da yokluğunu ispatlayamaz.
    _____________________________




  • Türklerin Tarihi

    Jean-Paul Roux

    Sayfa: 261, 1. paragraf

    ...Nizamülmülk, MÜSLÜMAN ORTODOKSLUĞU (Doğru yol - SÜNNÜLİK) güclendirmek ve YAYMAK amacıyla bir KURAN OKULU ya da MEDRESEYİ yarattı. Ama bu ... KURAN OKULUNDAN ya da DİN ÜNİVERSİTESİNDEN ibaret sayılmıştır. Aslında daha çok İNGİLİZ "KOLEJ"ine veya EĞİTİM ve ARAŞTIRMA KURUMUNA benziyordu!

    Sayfa: 377, 2. paragraf, satır: 10

    ...Müslüman ORTODOKSLUK ile Müslüman PROTESTANLIK Kızılbaşlık: Elveda Rumeli dizisinde KIRMIZI başlık giyen Türkler" Al bayrak ve Al hücre! Alevilik: Günümüzdeki Türkmenlerin dinsel ve tarikatsal İNANÇLARI!) hareketi arasında (önce Sünnü ve Kızlıbaşlıklar taşayanlar arasında, günümüz de de Sünnüler ile Aleviler arasında) BÖYLECE bir DİN SAVAŞI PATLAK verdi.

    Sayfa: 248, 1. paragraf, 9. satır
    ... AHİLER çoğu zaman cömert ve samimi ancak GELENEKSEL İLKELERE bağlılığı (ORTODOKSLUĞU) kuşkulu bir İNANÇ ortaya koydular!

    2. paragraf
    O dönemin tüm gezgin dervişleri arasında HACI BEKTAŞ VELİ özel bir yazgıya sahipti. HACI BEKTAŞ VELİ ... DİNİN DOĞMALARINA ve AYİNLERİNE harfi harfine uymayı PEK ÖNEMSEMİYEN bir İSLAMİYET biçimi vaaz ediyordu. Hacı Bektaş Veli ŞARAP içmeyi, rahs etmeyi, topluluk halinde, hatta büyük bir olasılıkla kadınlı erkekli yemek yemeyi ÖĞÜTLÜYORDU!

    -Günümzde de SÜNNİLER harem ve selamlık düzenini sürdürürken LAİKLER de kadın erkek birlikte yemeyi, içmeyi ve eğlenmeyi sürdürmektedirler.

    -Eski Türklerde de bu kurallar geçerli idi. Ecenin imzalamadığı, mühür basmadığı hiçbir yasa ve anlaşma geçerli değil idi!

    DİKKAT!

    Katolikler, KUTSAL (Kut-sal) İsa derler! Ata erkilliği savunurlar!

    Ortodokslar ve Protestanlar, KUTSAL (Kut-sal) Meryem (ana) derler. Ana Erkilliği savunurlar!

    Sünnüler, Cennet ananın ayakları altında derler, KUTSAL (Kut-sal) anadır. Babaya yer yoktur. Ana Erkilliği savunurlar!

    Laikler, Ne ana erkilliği, ne de ata erkilliği savunmazlar. Her ikisi de eşittir. Yani DENGE ve UYUM içindedir. Bunun içine benim gibi Kızılbaş ve Aleviler de girerler.

    Kuran'ı Kerim ve din, ne dir, ne değildir diye biraz araştırın ve kafa yorun.

    -Bu kitap'a Fransız Dışişleri Bakanlığı, Fransız Ankara büyük elçisi ve İstanbul Fransız Kültür Derneği de destek vermişlerdir!

    Türk Arşivleri ve Fransız arşivi hakkındaki bilgileri de <<Dönüp Gelinen aynı NOKTA>> da da okuyabilirsiniz.

    Hayat Ansikl. de Celalettin-i Rum'i (Mevlana)'yı okuyabilirsiniz! Mevlana 37 yaşına kadar Konya'da Müslümanlara VAAZ ederken, çocuklarına da ders verirken, Tebrizli ŞEMS (Güneş) ile tanışır ve birdaha müslümanlara vaaz etmez ve çocuklarına da ders vermez!

    -Şemsin öğretisi neydi? Şems'ten önce İran'da kimin yaşadığına bakın: İBNİ SİNA!

    İbrahim Hakkı Erzurumlu'nun 1984 baskısı, Kit-San, Kitap sanaii baskısını okuyun. ANATOMİ İLMİNİ, kitap'ı günümüz Türkçesine çevirirken ne etmişler! Anatomi ilmi, Din ilmi mi olur, bedenler ilmi mi olur?

    Anatomi İlim adamları: ŞAFİ ve Şİİ din-tarikat adamı mı olur, Tıp adamı mı olur?

    Okumak ve düşünmek size kalandır. Ya da İnanç!
    _____________________________
    birturk




  • quote:

    Orjinalden alıntı: mfiz

    quote:

    Orjinalden alıntı: phizikci

    1) Benim ateistsel inançlarım var ve ben öyle sıradan insanlar gibi tanrıya falan inanmam, bunu herkes bilsin istiyorum,

    2) Yapılan açıklamaların hepsi "tamam" da, ama en sonunda "Tanrıyı götermeniz" lazım yoksa olmaz ha. Evrimin açıklayamayacağı hiçbirşey yoktur. Bilim=Evrim teorisidir'dir, bunu da unutmayın ha!

    3) Benim fikirlerim hepinizin felsefesinden ve hayat tarzından daha önde ve güçlüdür. Bakın bunun bir ispatını daha yapıyorum. Tanrı nerede? Nerede göremiyorum ben?Ben inanmamakla çok iyi ve zekice birşey yapıyorum, hepiniz bunu anlayın bir kez daha!

    Bu tür insanlar da var sanırım...


    Kabul ediyorum. Bu tür insanlar da var. Aslında bu tür davranış bir inancın ya da düşüncenin tekelinde değil. İsterseniz adına "fanatizm" diyelim.



    tanrıya inanırsam bu hayatta az mutluluk ama ölünce sonsuz mutluluk
    tanrıya inanmassam bu hayatta daha çok mutluluk ama sonsuza kadar işkence

    bu matkıkta bakarsak her mantıklı insan tanrıya inanmalıdır


    sanırım pascal ın düşünceleri
    _____________________________
    DH 2005

    if you want to make it for a living, your number 1 aim should not be how to maximize your profit, but how to minimize your risk.




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.