Şimdi Ara

I.Dünya Savaşı'na Girme Sebebimiz; Yavuz ve Midilli Olayı...

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
33
Cevap
0
Favori
31.591
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • I.Dünya Savaşı'na Girme Sebebimiz; Yavuz ve Midilli Olayı...

    Yavuz ve Midilli Olayı, asıl adı SMS Goeben (Yavuz) olan Alman yapımı Moltke Sınıfı ağır kruvazörün ve asıl adı SMS Breslau (Midilli) olan Alman yapımı Magdeburg Sınıfı hafif kruvazörün İngiliz Akdeniz Donanması'ndan kaçarak Çanakkale Boğazı'nı geçerek İstanbul'a sığınması olayıdır. Bu gemilerin İstanbul'a sığınması Osmanlı İmparatorluğu'nun 1. Dünya Savaşına girmesinde önemli bir katalizör görevi oynadı.

    Giriş

    1912 yılında Alman Kayzer Deniz Kuvvetleri'nin Akdeniz görevi için yalnız koramiral Wilhelm Souchon kumandası altındaki Goeben ve Breslau adlı gemileri Akdeniz'de bulunuyordu. Herhangi bir savaş halinde filonun görevi Cezayir'den Fransız kolonyal askerlerini taşıyan gemilerini engellemekti

    Takip

    3 Ağustos günü Almanya'nın Fransa'ya savaş açtığını öğrenen ve daha önce Afrika sahillerine yakın bir konumda olan Souchon, üstlerinden bir an önce Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti İstanbul'a gitme emri aldı. Afrika sahillerini bombalama hedefine çok yakın olan Souchon, ilk önce bu hedefini gerekleştirmek için şafak vakti Bône ve Philippeville limanlarını bombardımana tuttu. Daha sonra kömür almak için Messina limanına doğru yola çıktı.

    Yolda Indomitable ve Indefatigable isimli İngiliz savaş kruvazörleri ile karşılaşan Souchon, İngiltere'nin daha Almanya'ya savaş açmamamış olmasından (O günün akşamı Almanya'nın Belçika'yı işgal etmesinden sonra savaş ilanı yapıldı) yararlanarak hızlıca kaçmaya başladı.

    Bu kaçış sonucunda arkasında İngiliz savaş kruvazörleri olmasına rağmen Goeben ve Breslau, Messina limanına 4 Ağustos gece yarısı ulaşabildiler. Burada istediğini bulamayan Souchon, Osmanlı'nın halen savaşa girmemiş olması ve Avusturya'nın yardım sozünü tutmamış olmasına rağmen Çanakkale Boğazı'na doğru yola çıktı.

    Kaçış

    Souchon arkasında İngiliz hafif ve ağır kruvazörleri olmasına rağmen zor şartlar altında da olsa 10 Ağustos öğleden sonrası Çanakkale Boğazı'na ulaşabildi. Burada geçiş iznini bekleyen Souchon, Almanya'nın İttihat ve Terakki Partisi üzerindeki ağırlığını iyice koyması ve Osmanlı Savaş bakanı Enver Paşa'nın izni vermesi üzerine İstanbul'a doğru yola çıktı. Bu izin Çanakkale Boğazı'na her türlü bakımdan ihtiyacı olan Rusya'yı çok sinirlendirdi.


    16 Ağustos'ta İstanbul'a ulaşan Goeben ve Breslau gemileri Osmanlı Donanmasına katılarak Yavuz Sultan Selim ve Midilli isimlerini aldılar. Buna karşın Souchon halen gemilerin kumandanı, Alman mürettebat ise yerinde idi.

    Gemilerin satın alındığı Çanakkale'ye şu bildiriyle duyurulmuştu:

    “ Dahiliye Nezâreti
    Kale-i Sultaniye Mutasarrıflığı'na

    Almanya Hükûmeti bu iki zırhlının [Goeben ve Breslau] Devlet-i Aliyye'ye satılmasına karar verdiğini tebliğ etdiğinden dolayı Kale'ye duhûllerine muvâfakat edildiğini ve mürettebâtının İstanbul'dan sevki ve bayrağının tebdîli derdest olduğunu ve bu muameleden haberdâr olmayan kaptanların harekâtından dolayı hükûmetin müteessir ve müteessif olduğunu ve binâenaleyh Devlet-i Aliyye'nin bitaraflık hukukuna şiddetle riâyetde sâbit idüğünü cevaben tebliğ ediniz.

    29 Temmuz [1]330 / [11 Ağustos 1914]

    BOA, DH. KMS, 27/2



    Buna misilleme yapan Churchill Sultan Osman I ve Reşadiye isimlerinde İngiliz tersanelerinde bitmek üzere olan Osmanlı gemilerini Osmanlı'ya göndermeme kararı aldı. Bunu Ingilizler böyle anlatmaktadırlar, fakat bu gemilerin Türklere ilk olarak verilmemesi Almanlara bu gemilerin teklif edilme imkanını sağlamıştı.

    Sonuçları

    Ağustos'ta çabuk bir zafer bekleyen Almanya, Osmanlı İmparatorluğunun tarafsız kalmasından hoşnuttu. Ayrıca Marmara Denizi'ndeki Goeben gibi güçlü bir savaş gemisi İngiliz Donanması'nın Çanakkale Boğazı'na yaklaşmasını engelliyordu. Fakat Eylül'de alınan Birinci Marne Savaşı yenilgisi ve Rusya'nın Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'na karşı üstünlüğü Almanya'nın Osmanlı gibi bir müttefiği savaşta yannda görme isteğini artırdı. Bunun üzerine Osmanlı'nın 27 Eylül günü Çanakkale Boğazı'ndan bütün gemi geçişlerini yasaklamasi -ki Rusya'nın mevcut olan ihracat-ithalat trafiğinin %90'ı o sıralarda bu rotadan sağlanıyordu- bütün gerilimi artırdı.

    Süregelen Rus ve Fransiz diplomasisi Osmanlı İmparatorluğunu savaşın dışında kalmaya ikna etse de, 29 Ekim günü Amiral Souchon'un Goeben, Breslau ve birkaç Osmanlı savaş gemisinden oluşan bir donanmayla Odessa, Sevastopol ve Tedosya limanlarını bombalaması bir dönüm noktası oldu ve 2 Kasım'da Rusya 5 Kasım'da İngiltere sırasıyla Osmanlı İmparatorluğuna karşı savaş ilan ettiler.

    Osmanlı İmparatorluğunun savaşa girmesi ile savaşta çok sayıda yeni cephe açıldı.

    ---------------------------------------------------------------------------------



    Alman (sonradan Osmanlı İmparatorluğu) savaş kruvazörü Breslau (Midilli).


     I.Dünya Savaşı'na Girme Sebebimiz; Yavuz ve Midilli Olayı...



    ---------------------------------------------------------------------------------

    Osmanlı-Alman İttifakı

    Osmanlı-Alman İttifakı Osmanlı Devleti'nin I. Dünya Savaşı öncesinde Alman İmparatorluğu ile kurduğu ilişkiler ve bu ilişkilerin neticesinde kurulan resmi savaş ittifakıdır.

    İlk İlişkiler

    Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde gerçekleştirilen iki büyük demiryolu projesi, Hicaz ve Bağdat demiryollarında Alman şirketlerine ihaleler verilmiş ve Alman mühendisler çalıştırılmıştır.

    Bu II. Abdülhamit döneminde yaşanmış Almanlarla ilk yakınlaşmadır.

    Alman Askeri Misyonu

    Balkan Savaşları'ndan felaketle ayrılan Osmanlı Ordusu'na 1913 yılında Almanya'dan 42 kişilik bir subay grubu getirilmiş, bu subaylar I. Dünya Savaşı öncesinde orduda düzenlemelerde bulunmuşlardır. Alman subaylardan en çok öne çıkanları Liman von Sanders, Erich von Falkenhayn ve Von der Goltz'tur.

    Birinci Dünya Savaşı

    Osmanlı Devletinin ittifak arayışları

    Osmanlı Devleti, ittifak için ilk teşebbüsü geleneksel dostu saydığı Büyük Britanya’ya yapmıştır. Maliye Nazırı Cavit Bey tarafından Ekim 1911 ‘de İngiltere Bahriye bakanı Winston Churchill’e yapılan ittifak teklifini Churchill, Dışişleri Bakanı Grey’e danıştıktan sonra "şimdilik yeni siyasi bağlar altına giremeyiz" diyerek reddetmiştir. İttifak için 1913 yılında Bulgaristan ile görüşülmüş netice alınamamıştır. Bunda Bulgarların Almanya’yı ittifaka dâhil etmek istemeleri ve Makedonya’da geniş topraklar istemeleri etkili olmuştur. Temmuz 1914’de Osmanlı Bahriye Nazırı Cemal Paşa tarafından Fransa ile temasa geçilmiş ancak Fransa Hükümeti: “Rusya razı olmadıkça bu ittifak gerçekleşmez” sözleriyle Fransa’nın bu konudaki tutumunun olumsuz olduğunu belli etmiştir. Neticede Avusturya’dan gelen teklifi olumlu karşılayan Osmanlı Devleti ittifaka katılmak üzere 22 Temmuz 1914 tarihinde Almanya’ya başvurmuştur.27 Temmuz tarihinde İstanbul’da başlayan ittifak görüşmeleri 2 Ağustos’ta Türk-Alman anlaşması ile sonuçlanmıştır.

    Osmanlı'nın Tarafsızlığına verilen önem

    Bu anlamda en çok Rusya’nın çaba gösterdiği görülmektedir. Zira Rusya boğazların kapatılması ve doğuda bir cephe açılmasıyla artı bir savaş külfeti ve yüküyle karşılaşacaktı ve Rusya bunu istemiyordu. Nitekim bu Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesini önlemek için Rusya bir takım diplomatik temaslarda bulunmaya başladı. Rusya özellikle Almanlar’ın Türkiye üzerindeki hareketlerinden, ordu ıslah çalışmalarından rahatsızdı. Öyle ki Rus hükümeti İngiltere’ye yaptığı baskı sonucu Londra, Berlin’deki İngiliz büyük elçisini durumu anlamakla vazifelendirildi Rusya, İngiltere ve Fransa nezdinde de harekette bulunmuştur. Ancak İngiltere ve Fransa, Osmanlı Devleti’nin tarafsızlığının korunması karşılığında kapitülasyonların kaldırılarak adli ve iktisadi bağımsızlığa kavuşması konusundaki isteklerini pazarlık konusu yapmadan reddetmişlerdir. Osmanlı Devleti’nin Ege adalarının tekrar kendisine verilmesini, mısır meselesinin çözülmesi gibi toprak isteklerine hiç yanaşmamışlardır. İngiltere ve Fransa’nın bu tutumu, Osmanlı Devleti’ni ister istemez Almanya tarafına itmişti. Osmanlı Devleti artık yavaş yavaş safını belli etmeye başlamıştı. 9 Eylül 1914 tarihinde 1 Ekim’den itibaren kapitülasyonları ilga ettiğini ilan etti. İşin garibi bunu, İngiliz, Fransız, Rus Elçileriyle beraber Almanya ve Avusturya Ekçileri de bir nota ile protesto ettiler.


    Osmanlı-Alman Gizli Antlaşması

    2 Ağustos 1914'te Osmanlı Devleti ve Almanya gizli bir antlaşma imzaladılar ve ittifakı resmiyete döktüler, böylece iki ülke I. Dünya Savaşı'nda müttefik oldular.

    Gizli anlaşmanın metni şöyledir:

    1. Anlaşma tarafları Avusturya-Macaristan ile Sırbistan arasındaki mevcut ihtilafta tarafsız kalmayı taahhüt eder.

    2. Rusya faal askeri adımlarla müdahele eder ve Avusturya-Macaristan dolayıyla casus foederis ile Almanya’yı karşısına alırsa, Türkiye de casus foederis’e tabidir.

    3. Almanya savaş durumunda askeri misyonunu Türkiye’de bırakacaktır. Anında yürürlüğe girmiş olan, [Türk] Savaş Bakanı Ekselansları ve [Alman] Askeri Misyon Şefi arasında gerçekleşen önceki anlaşmalara göre, Türkiye adı geçen askeri misyonun Türk ordusunun genel komutasında etkin nüfuz sahibi olacağını garanti eder.

    4. Tehdit durumunda ve gerekli olduğunda Almanya Osmanlı İmparatorluğu topraklarını silahlı kuvvetlerle savunmayı taahhüt eder.

    5. İşbu anlaşma iki ülkeyi mevcut ihtilaftan doğabilecek uluslararası karışıklıklardan korumak için yapılmıştır; belirtilmiş tam yetkili kişiler tarafından imzalandığı andan itibaren yürürlüğe girer ve 31 Aralık 1918 tarihine kadar, mevcut tüm kararlarla bağlayıcıdır.

    6. İmza taraflarından herhangi biri anlaşma bitim tarihinden altı ay öncesine kadar anlaşmanın iptal olacağını bildirmezse anlaşma beş yıl daha uzamış olur.


    Savaşa dahil oluş

    Osmanlı Devleti artık hummalı bir şekilde savaş hazırlığı yapıyordu. Kazım Karabekir savaşa girişimiz konusunda şunları söylemekte; “Almanlar bizi Cihan Harbine sokmak için esaslı olarak üç defa teşebbüste bulundular. Bunların ikisinde Enver Paşa, Türk Erkan-ı Harbiyesi’nin menfi fikirlerini beğenmedi ve Cemal Paşa, Talat Paşa gibi hükümetin ve İttihat ve Terakki’nin en nüfuslu kişilerini de bu sefer kendi fikrine çekmiş olduğundan Almanlar’ın arzusu gerçekleşti.”

    Nitekim 10 Ağustos 1914’te Akdeniz’de İngiliz donanmasının takibinde kaçan Goeben ve Breslau adlı Alman Kruvazörleri Çanakkale Boğazı'na girerek Osmanlı Devleti’ne sığındılar. Boğazdan girişlerine izin verilen gemilere, ikmalleri ve satın alma işlemleri bitirilerek "Yavuz" ve "Midilli" adları verildi. Bu savaş gemileri, Alman subayların kumandasında olarak ve Türk Hükümeti’nin izin vermiş olmasına rağmen bir kısım donanmayla birlikte Karadeniz’e açılmışlardı. 29 Ekim de ise Osmanlı Devleti’ni savaşa sürükleyen çatışma oldu. Osmanlı hükümeti bu çatışmaya Ruslar’ın sebep olduğu iddiasındaydı. Ancak bu mesele bugün aydınlatılmıştır. Yani bombardıman, Almanlar’ın Türk Ordusu’nu bir an önce savaşa sokmak için yaptıkları baskı ve istekler üzerine, Enver Paşa’nın izniyle yapılmıştır. Bu bombardımanla fiilen savaşa girilmiştir. Diğer taraftan Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesini istemeyen kabine üyelerinden yalnızca üçü istifa ederek karşılık vermişlerdir. 14 Kasım 1914’te Fatih Camiisinde okunan Cihad-ı Ekber ilanıyla Osmanlı Devleti resmen savaşa katılmış oldu.
    -------------------------------------------------------------------------------

    "Üç İmparatorun Birliği", İttifak Devletleri liderlerini gösteren Alman kartpostalı.

     I.Dünya Savaşı'na Girme Sebebimiz; Yavuz ve Midilli Olayı...


    -----------------------------------------------------------------------------------
    I. Dünya Savaşı

    I. Dünya Savaşı veya Birinci Cihan Harbi, 28 Temmuz 1914 tarihinde Avrupa'da başlamış, ancak dünyanın dört bir yanındaki ülkelerin katılması ve diğer kıtalardaki sömürgelere de yayılması nedeniyle "Dünya Savaşı" olarak adlandırılmıştır. 1914'te başlayan savaş 1918 yılında sona ermiştir. 30 Ekim 1918'de Osmanlı Devleti Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak savaştan çekilmiştir.

    Olgu

    Birinci Dünya Savaşı, 19. yüzyıl ile 20. yüzyılın başlarında meydana gelen olay ve gelişmelerin bir sonucudur. Bu bakımdan sebeplerini bu dönemde aramak gerekir. Birinci Dünya Savaşı, Avrupa'da dört merkezi devlete karşı, Avrupa ve diğer kıtalarda bulunan yirmi beş devletin giriştiği, o tarihe kadar görülmemiş ilk dünya savaşıdır. I. Dünya Savaşı Avrupa'da ittifak veya merkezi devletler diye adlandırılan Almanya, Avusturya-Macaristan, Osmanlı Devleti ile itilaf devletleri diye adlandırılan İngiltere, Fransa, Rusya ve ABD önderliğindeki diğer başka devletler arasında gerçekleşmiştir.

    I. Dünya savaşının genel ve özel olmak üzere iki nedeni vardır.


    Genel nedenler

    Fransız İhtilali'nin getirdiği yeni anlayış ve görüşler siyasi ve sosyal hayatta büyük değişiklikler yapmıştır. Milliyetçilik düşüncesi özellikle 20. yüzyılın başlarında etkisini göstermeye başlamıştır. 1815 yılında Viyana Kongresi ile Avrupa'ya yeni bir statü getirilmiş ve buna göre de güçler dengesi kurulmuştur. Özellikle 1870 Sedan Savaşı ile Alman ve İtalyan birliklerinin kurulması ve bu devletlerin girişimlerde bulunmaları Viyana Kongresi statüsünü ve güçler dengesini büyük ölçüde değiştirmiştir.

    19. yüzyıl içinde önem kazanmış diğer bir gelişme de sanayileşmedir. Sanayileşme sonucu sömürgecilik ortaya çıkmış ve büyük devletlerin çıkar çatışmaları Afrika, ve Uzak Doğu'ya kadar yayılmıştır. Ham madde ve pazar arayışı hızlanmış, bütün devletler sömürge yarışına girmiştir. Bazı devletlerin siyasi birliklerini geç kurmaları blokların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bloklar hızla silahlanarak yeni bir savaşın ortamını hazırlamıştır.

    Avusturya-Macaristan imparatorluğunun velahdı Ferdinand'ın bir Sırplı tarafından öldürülmesi
    Milliyetçilik düşüncesi
    Sömürgecilik (ham madde ve pazar arayıcılığı)
    Avrupa devletleri arasındaki ekonomik ve siyasi rekabet(özellikle de Almanya ve İngiltere arasında)
    Aşırı silahlanma hareketi
    Doğu Sorunu
    I. Dünya Savaşı'nın başlamasındaki genel nedenler olarak sıralanabilir.

    Özel nedenler

    Devletlerin izledikleri politikalar ve çeşitli çıkarlar özellikle bu devletleri karşı karşıya getirmiştir. Rekabet ittifak ve itilaf devletleri arasında meydana gelmiştir. Savaş öncesi devletlerin durumdaki sebepler şöyle sıralanılır




    Almanya: Siyasal birliklerini kurduktan sonra (1871) ekonomisinde büyük bir canlanma meydana gelmiştir. Birliğini geç kurduğundan dolayı sömürgeciliğe geç başlamıştır. Yeni sömürgeler elde etme ve denizlere hakim olma konularında İngiltere ile rekabete girişmiştir.
    İngiltere: Almanya'nın siyasal ve ekonomik açıdan güçlenmesinden rahatsız olmuştur. Kendisine rakip olabilecek güçlerden kurtulmak ve Alman birliği ile bozulan Avrupa'daki güç dengesini tekrar kurmak istemektedir. Almanya'nın denizlerde güçlenmesinden de fazlaca rahatsız olmuştur.
    Fransa: 1870 Sedan Savaşı ile Almanya'ya kaptırdığı kömür yataklarıyla ünlü Alsace-Loren bölgesini geri almak istemektedir. Bundan dolayı Almanya'ya karşı bir düşmanlık içindedir.
    Rusya: Panslavizm ilkesi ile Balkanlara yayılmak istemektedir. Ayrıca Rusya, boğazları ele geçirerek Akdeniz'e inmek amacındaydı.
    İtalya: Sömürgecilikte geri kalmıştır. Amacı yeni sömürgeler ele geçirmenin yanında, eski Roma İmparatorluğu gibi Akdeniz'e hakim olmaktır.
    Avusturya-Macaristan: En büyük tehlikesi Rusya ve onun destekçisi olduğu Sırbistan'dır. Panslavizme ve Balkanlar'daki Rus etkisine karşı mücadele etmiştir.
    Osmanlı Devleti: Enver Paşa ve arkadaşları oldukça Alman hayranıydılar. Onların düşüncesine göre, savaşı Almanya kazanacaktı. Almanya'nın yanında savaşa girilirse daha önce kaybedilmiş olan yerler geri alınabilir, Ege'de üstünlük kurularak Yunanistan'ın genişleme politikası önlenebilirdi. Savaş, bozulan Osmanlı ekonomisinin düzelmesi için tek çare olarak görülüyordu. Savaşın başında Avusturya'nın aracılığıyla, Osmanlı Devleti ile Almanya arasında gizli bir ittifak anlaşması imzalandı.
    Daha çok bilgi için: Osmanlı-Alman İttifakı
    Bulgaristan: Çanakkale Savaşı'nın İttifak Devletleri lehine sonuçlanmasının ardından Doğu Avrupa'da daha etkin olmak amacıyla Almanya'nın yanında savaşa girmiştir.Bulgaristan'ın savaşa girmesiyle bütün İttifak devletlerinin birbirleriyle kara sınırı oluşmuş,ortak cephelere iletilecek silah ve mühimmatın nakliyesi daha ekonomik bir hale dönüşmüştür.
    Japonya: Asıl amacı Asya ve Büyük Okyanusta daha fazla toprak ele geçirerek hızla genişleyen sanayisi için hammadde sağlamaktır. Kendi anakarasına en yakın ve en verimli topraklar Alman sömürgesi durumunda olduğu için savaşın İtilaf devletlerine döndüğü anda Almanya'ya savaş ilan etmiştir.
    ABD: Savaş öncesinde, Avrupa'daki savaşa katılma eğilimi içinde olmamıştır. Ancak 1917 yılında yaşanan bazı gelişmeler ABD'nin de savaşa katılma kararında etkili olmuştur. 1917 yılından itibaren İngiliz ve Fransız deniz ablukasına karşı Almanya'nın giriştiği denizaltı savaşı, Kuzey Atlantik'de Amerikan ticari ve yolcu gemilerini de hedef almaya başlamış, Amerika'nın Avrupa ticaretine katlanılmayacak ölçüde zarar vermeye başlamıştır. Öte yandan Almanya'nın Meksika hükümetini ABD'ye savaş açmaya teşvik etmesi de ABD'nin Avrupa'daki savaşa katılmasında etken olmuştur.Dünya siyasetinde etkin güç olmak isteyen ABD,Almanya'nın kışkırtıcı politikalarının ardından İtilaf devletleri bloğunda savaşa girmiştir.
    Sırbistan: Rusya'nın panislavist politikaları sonucunda Rus güdümü altında kalan Sırbistan,Büyük Sırbistan ülküsüyle haraket etmiştir. Sırbistan, Avusturya-Macaristan ve Almanya'nın savaş ilanından sonra Rusya'dan yardım istemiş.Sırbistan'ın yardım istediği geri çevirmeyen Çarlık Rusya'sı Almanya ve Avusturya-Macaristan'a savaş ilan ederek Birinci Dünya Savaşı'nın başlatmıştır.
    Avusturya Büyük Sırbistan'ı kurmak isteyenlere gücünü göstermek üzere 1914 yılı Haziran ayında Bosna da bir manevra yapmaya karar vermiştir. Buna katılmak üzere veliaht Ferdinand da Sarayova'ya gelmiştir. Ancak veliaht 28 Haziran 1914 günü bir Sırplı tarafından öldürülür. Bu da I. Dünya Savaşı'na yol açan olayın başlangıcı olur. Avusturya bu olaya Sırbistan'a savaş açarak karşılık verir. Bunun üzerine Almanya, Avusturya-Macaristan'ın, Rusya da Sırbistan'ın yanında yer alır. Böylece savaş kısa bir zaman içinde bütün Avrupa'yı etkilemiştir.

    Osmanlı İmparatorluğu

    Osmanlı İmparatorluğu'nu yöneten İttihat ve Terakki hükümeti 2 Ağustos 1914 günü Almanya ile gizli bir ittifak antlaşması imzalayarak savaşa İttifak Bloku yanında girmeyi taahhüt etmiş ve silahlı kuvvetlerinin genel sevk ve idaresi için bir Alman askeri heyetini yetkili kılmıştır.

    Anlaşmadan haberdar olan İngiltere'nin, Osmanlı tarafından yaptırılmış olan iki zırhlıyı teslim etmekten vazgeçmesi üzerine 11 Ağustos'ta Goben ve Breslau adlı iki Alman zırhlısı Çanakkale Boğazı'ndan geçerek İstanbul'a gelmiştir. İngiltere'nin bu durumu yansızlığın ihlali olarak değerlendiren bir nota vermesi üzerine Alman zırhlıları Osmanlı donanmasınca "satın alınmış" ve gemi mürettebatı fes giydirilerek Osmanlı hizmetine devredilmiştir.

    27 Ekim günü Alman zırhlıları Karadeniz'e açılmış ve 29 Ekim'de Rus limanlarını topa tutarak Osmanlı Devletini fiilen savaşa sokmuşlardır. Savaş ilanı İttihat ve Terakki yöneticileri Enver, Talat ve Cemal'in bilgisi dahilinde gerçekleşmiş, buna karşılık Sultan Reşat ve başbakan Sait Halim Paşa olaydan ancak ertesi gün haberdar olmuşlardır.

    30 Ekim günü Rusya Osmanlı Devleti'ne savaş açmış, bundan birkaç saat sonra Enver Paşa, Osmanlı Devleti'nin Rusya'ya savaş ilan ederek savaşa İttifak Bloku yanında girdiğini duyurmuştur. Bu duyurudan sonra İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmiştir.

    Cephe Stratejileri

    Baltık Denizi

    itifak ve cemiyeti kuruldu ..... ve hem Ruslara silahla cephane yetiştirmek, hem de Almanya'nın mesafelerce düz kumluk halinde bulunan Pomeranya kıyılarına, Berlin'den 150-200 km uzaklıkta olan yerlere, büyük bir Rus ordusu çıkarmak. Lora Fiser'e göre ayrıca üç yere üç ordu çıkarılacak biri asıl çıkış ordusu, diğer ikisi gösteriş ve şaşırtma orduları olacaktır.

    Planın esaslarına göre İngiliz donanması, Almanya Frizon (Frize) adalarından Batı'da bulunan Bordum adasını ele geçirip onu Çanakkale önündeki Limni, İmroz ve Bozcaada sisam gibi bir üs olarak kullanacak, o bölgede denize dökülen Alman ırmaklarının ağızlarını tıkayacak, Kiel kanalını tahrip edecek ve genel olarak Almanya'nın kuzey deniz kıyılarını torpille kuşatacaktır.


    Güney harekat planı

    Lloyd George Planı: Lloyd George planının esası ilkbaharda kuvveti 700 bin kişiye varacak olan yeni birliklerin Fransa'da Batı cephesine gönderilmeyip Balkanlar'da kullanılmasıdır. Lloyd George ayrıca Türklerin Süveyş kanalına saldırdıkları sırada, Suriye'ye 100 bin kişilik bir kuvvet çıkararak 80 bin kişilik Türk ordusunu mağlup etmeyi de düşünmüştür. Böylelikle Suriye ele geçirilmiş ve Kafkasya ile sıkışık durumda bulunan Ruslara yardım edilmiş olunur.

    Amiral Fischer Batı cephesini Baltık yolu ile Kuzeyden çevirmeyi, Lloyd George ise aynı işi Balkanlar'dan veya Adriyatik kıyılarından yapmayı istemektedir.


    Almanya Harekatı

    JOFR Planı: Bu düşüncede olanlar her şeyi bir kenara bırakarak ilk olarak Almanya'yı ezmeyi istemektedirler. Buna klasik düşünce ve plan denilebilir. Bunu isteyenler, elde edilecek bütün kuvvetlerini, yani en çok İngiltere'de önce gönüllü sonra mecburi olarak silah altına alınan ve alınacak olan birkaç milyon askerin hepsini veya hemen hepsini Batı cephesine yığmak ve Alman ordusunu kemire kemire ezmek düşüncesindedirler. Bu düşünceler ileri sürenlerin başında Fransız orduları başkomutanı Jofr ile İngiltere İmparatorluk genel kurmay başkanı General (sonra mareşal) Robertson bulunmaktadır.


    Boğazlar harekatı

    Churchill-Hankey'in Boğazları Zorlama Planı: Baltık denizine girmek planı da kısmen deniz bakanının düşünceleri arasında olmakla birlikte Churchill, hemen bütün gücünü Çanakkale'nin zorlanması üzerinde toplayacaktır. O sırada İngiltere'de Osmanlı Devleti, düşmanların en zayıfı sayılıyordu. Osmanli Devleti, Almanya'dan damla damla ve adeta kaçak gibi Romanya ve Bulgaristan yolu ile silah ve cephane alabiliyordu, dolayısıyla Türk'ün kahramanlığını göz önünde tutmayanlar Boğazları zorlamayı nispeten kolay sayabilirlerdi.
    Itilaf Devletleri Çanakkale'ye denizden saldırıya girişecekleri sırada Osmanlı Devleti'nin durumu onlar açısından böyle bir saldırı için elverişli görüntüdeydi. Osmanlıların Sarıkamış üzerine yaptıkları büyük saldırı bozgunla sonuçlanmıştı. Mısır'ı İngilizlerden kurtarmak amacıyla giriştikleri kanal harekatları umulanları getirmemişti. Bu arada balkan devletlerinden Bulgaristan, Romanya ve Yunanistan'la Dünya Savaşı'nın başlamasından beri bir antlaşmaya varılması için sürüp gelen siyasal görüşmelerden de olumlu bir sonuç alamamıştı.

    Bulgarların çekingen davranışı Almanya ile Osmanlı arasında doğrudan bir bağlantının kurulmasını engellediğinden Osmanlı ordusunun yoksun bulunduğu Modern savaş gereçleri ile donatılması da gecikmekteydi.

    Bu durum uzlaşma Devletleri'nin Osmanlılara karşı bir saldırıya geçmelerine elverişli gibi görünmekteydi. Ne var ki aralarında bu maksatla hazırlanmış bir harekat alanları yoktu. Savaş sonucunun batı cephesinde ve kısa bir zamanda alınacağına inanılmaktaydılar. Üstelik İngiltere'nin büyük bir kara ordusu kurmak için giriştiği hazırlıklar da tamamlanmış değildi. Çanakkale üzerine bir saldırı için ilgililer arasında kesin bir antlaşmaya henüz varılmamıştı.


    Genel Cepheler

    Batı Cephesi

    I. Dünya Savaşı için Almanya'nın öngördüğü savaş planı düzeltilmiş Schlieffen Planı'ydı. Bu plana göre Belçika üzerinden Fransa'nın kuzeydoğusuna ilerleyerek ordan da istikametini güneye çevirerek Alsace - Lorraine bölgesinde Fransız kuvvetlerini kuşatacaktı.

    Ancak Belçika kuvvetlerinin beklenmedik direnişi Alman ordularını geciktirmiş, bu gecikme de Fransız ve İngiliz ordularına gerekli manevraları yapma zamanı kazandırmıştır.

    Fransa topraklarında cereyan eden daha sonraki savaşlarda her ne kadar Alman birlikleri Paris'e 70 km. kadar yaklaşabilmişlerse de sonunda giderek sertleşen direnç ve ağır kayıplarla Schlieffen Planı'ndan beklenen sonuca ulaşamamıştır.

    ABD'nin savaşa katılmasıyla Batı Cephesi'nde güçler dengesi Almanya'nın aleyhine dönmüş ve ağır baskılar sonucu Alman topraklarına kadar geri çekilmesine yol açmıştır.


    Doğu Cephesi

    Doğu Cephesi Birinci Dünya Savaşı'nda Orta ve Doğu Avrupa'da yer alan sahnelerden biridir.Rusya'nın Almanya'nın Prusya bölgesine yaptığı saldırıyla başlar. Ruslar bu saldırıda ağır bir yenilgi alır fakat Almanların bu cepheyi desteklemek için batı cephesindan 2 kolordu ve 1 süvari tümeni çekmesi sonucu batıda Alman ilerlemesi yavaşlar. Rusların bu yenilgisinden sonra Almanya saldırıya geçmiştir. Bu sırada bir Rus ordusu da Avusturya-Macaristan'a saldırmış ve Lvov'u almıştır. Bu cephe 1914'ten 1917'ye kadar Almanların ilerlemesi ve Prusya'nın geri kalanıyla Polonya'nın Rusların elinde buluna kesimini alması ve Litvanya,Livonya bölgelerini alması ve Petersburg'a yaklaşmasıyla devam eder. Bu zamanda Avusturya'da süren savaş ise Rusya'nın biraz üstünlüğüyle devam etmiştir. Rusya'da iç savaş çıktığından dolayı bu cephe kapanmıştır.


    Romanya Cephesi

    Romanya, 17 Ağustos 1916'da bir anlaşma imzalayarak İtilaf Devletleri'nin yanında savaşa girdi. 28 Ağustos'da Avusturya'ya saldırdı. Bunun üzerine İttifak Devletleri de Romanya'ya savaş açtı. Almanya Başkomutanlık Karargahı'nda yapılan toplantıdan sonra, 23 Tümenlik bir kuvvetle İttifak Devletleri Romanya'ya taarruz etti. Bu kuvvet içinde, Türklerin 6. Kolurdu'ya mensup 15. , 25. ve 26. Tümenleri bulunuyordu. İttifak kuvvetleri, 1917 Ocak ayının ilk haftasına kadar bütün Romanya'yı ele geçirdi. Türk tümenleri bu harekatta büyük başarı gösterdi. 6. Kolordu'nun 26.Tümen'i 1917 yılı ortalarında Filistin'e kaydırıldı. Rus İhtilali'ne kadar Romanya'da kalan 6. Kolordu, 42.000 kişilik mevcudundan 19.100 şehit verdi. Meşhur galiçya cephesi buradadır. Bükreş Türk şehitliğinde 500 kadar şehit yatmaktadır.

    Yemen- Hicaz (Arabistan) Cephesi == Halk arasında Yemen cephesi adıyla da anılır. I. Dünya Savaşı boyunca Osmanlı Devleti 4 Tümenlik bir kuvvetle Arabistan'daki kutsal İslam şehirlerini korumaya çalıştı. 7. Kolordu'nun birer tümeni Hicaz, Asir, San'a ve Hudeybe'de konuşlandırılmıştı. Uzaklık sebebiyle bu tümenlere yeni asker, malzeme ve silah desteği sağlanamıyordu. 1916 yılında İngilizlerin kışkırtmasıyla, Araplar kendilerini koruyan Osmanlı Kuvvetlerine karşı ayaklandı. Mekke Emiri Şerif Hüseyin, bağımsızlığını ilan etti. Yemen'de İmam Yahya Osmanlılara bağlı kalırken Asir'de Seyyid İdris de ayaklanmaya katıldı. 1917 Şubatında Hicaz Seferi Kuvvetler Komutanlığı'na atanmak üzere, Şam'a gelen Mustafa Kemal Paşa, Hicaz'ın boşuna savunulmayıp boşaltılmasını istedi. Manevi sebeplerden dolayı bu istek uygulanmadı. Komutanlık ataması da yapılmadı. Bin bir güçlükle Medine'yi, Yemen'i, Asir'in kuzeyini I. Dünya Savaşı sonuna kadar savunan 7. Kolordu Mondros Mütarekesi]]'nden bir müddet sonra, 23 Ocak 1919'da teslim oldu.


    Sina (Suriye) - Filistin Cephesi

    İngilizler 1914 yılı Aralık ayında Türk dostu saydıkları Hidiv Abbas Hilmi Paşa'yı yönetimden uzaklaştırarak, Mısır ve Süveyş Kanalı'na tamamen egemen oldular. Bahriye Nazırı ve 4. Ordu Komutanı Cemal Paşa'nın, 14 Ocak 1915'te 14.000 deveyle iki koldan Süveyş Kanalı'na yaptığı harekat (1.Kanal Savaşı) başarılı olamadı. 4 Şubat 1915'te Birüsseba-Gazze'ye geri dönüldü.

    1916 yılında Süveyş Kanalı'nı almak için 2. Kanal Harekatı yapılırken, Mekke Emiri Şerif Hüseyin İngilizlerin kışkırtmasıyla Osmanlı Devletine karşı ayaklandı. Ayaklanmanın bastırılması için 4. Ordu'dan bir kısım birlikler Hicaz'a gönderildi. Ordunun geri kalan kısmıysa, Gazze-Şeria-Birüsseba hattında savunmaya çekildi. 1917 baharında İngilizler, Gazze'ye saldırdı. 1. ve 2. Gazze Savaşları yapıldı. İngilizler Türklerin kahramanca savunması karşısında çekilmek zorunda kaldılar. Takviyelerini artırmaya başlayan İngilizlerin Filistin Cephesinde toplanmaları üzerine, Cemal Paşa'nın uyarısıyla Yıldırım Ordularının Irak cephesinde kullanılmasından vazgeçilerek Filistin ve Suriye'de kullanılması kararlaştırıldı. Aynı yıl 7. Ordu Komutanlığına atanan Mustafa Kemal Paşa, Yıldırım Ordular Komutanı General Liman von Sanders ile anlaşamadı. Harbin yönetimini tenkit eden iki rapor yazarak 6 Ekim 1917'de komutanlıktan istifa etti. Mustafa Kemal elde kalan birliklerle ancak savunma savaşı yapılabileceğini, Falkenhayn'ın saldırıya geçme fikrinin tamamen yanlış olduğunu düşünüyordu. Savaş hazırlıklarını tamamlayan İngilizler, 24 Ekim 1917'de 138.000 askerle taarruza başladılar. Birüsseba-Gazze Savaşı'nı kazandılar. 9 Kasım 1917'de[kaynak belirtilmeli] Kudüs düştü.

    General Allenby komutasındaki İngiliz kuvvetlerinin Mart 1918 başı ile 18 Mayıs arasındaki Telazur, 1. ve 2. Salt-Amman taarruzları başarıyla durduruldu. Yığınaklarını artıran ve mevcudu 550.000'e yükselen İngiliz ordusunun 19 Eylül 1918'de Filistin'de başlattığı taarruz hızla gelişti ve Filistin tamamen İngilizlerin eline geçti. (Nablus Hezimeti)


    Irak Cephesi

    Bu cephe, İngilizlerin petrol sahalarını ele geçirmek amacıyla, 15 Ekim 1914'te Bahreyn'i ve 23 Kasım 1914'te Basra'yı işgali üzerine açıldı. Yerli askerlerle karışık Osmanlı kuvvetleri işgale karşı koyamadı. İngilizler, İran'da Ahvaz'ı da ele geçerdiler. 20 Aralık 1914'te, Basra'yı geri almak amacıyla cephe komutanlığına atanan, Yzb. Süleyman Askeri Bey aşiretlerden ve gönüllülerden yararlanarak topladığı kuvvetle, 12 Nisan 1915'te taarruz etti. Şuaybiye Savaşında başarılı olamadı ve intihar etti. İngilizler Kut ül Amare'yi de ele geçirip Bağdat'ı almak için, General Townshend komutasında saldırdılar. Türk Kuvvetleri, İngilizleri Selman-ı Pak'ta durdurdu. Kanlı çarpışmalardan sonra İngilizler, 26 Kasım 1915'te çekildiler. Kut ül Amare'de 8 aralık 1915'te kuşatılan İngiliz birlikleri, beş ay süren bir direnişten sonra 28 Nisan 1916'da teslim oldu. General Townshend dahil 13.399 esir alındı.

    1916 yılı başında bir kısım İngiliz birlikleri General Townshend'in yardımına geldiyse de İran'da Hamedan'a kadar sürüldüler. İngiliz birlikleri 1917 yılı başında bekledikleri güce ulaştılar. Taarruza geçtiler. 11 Mart 1917'de General Maude yönetimindeki İngiliz birlikleri Bağdat girerken Halil Paşa'nın komutasındaki Osmanlı askerleri Bağdat'ı boşalttı.

    Türk kuvvetlerinin Bağdat'ı geri alma teşebbüsü başarılı olamadı. Samerra'yı da ele geçiren İngiliz Ordusu, Musul'a doğru ilerlemeye başladı. Bağdat'ı geri almak için 6. Ordu'yla Halep'te kurulan 7. Ordu birleştirilerek General Falkenhayn komutasında Yıldırım Ordular Grubu kuruldu. Halep'te hazırlıklar sürerken, İngilizler Tikrit'e kadar ilerlediler.

    1918 yılında aldıkları takviyelerle iyice güçlenen İngiliz birlikleri, petrol yataklarının bulunduğu Musul'a giremediler. Ancak, ne yazık ki, Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından üç gün sonra 3 Kasım 1918'de, mütarekeye aykırı şekilde burayı işgal ettiler.


    Makedonya Cephesi

    Sırbistan'ın İttifak Devletlerince işgal tehlikesi belirince, bir Fransız tümeni Çanakkale'den getirilerek, 5 Ekim 1915'te Selanik'te karaya çıkarıldı. Bir İngiliz tümeniyle bir Fransız tugayı da daha sonra bu birliğe katıldı. Böylece Makedonya cephesi açılmış oldu. 20. Türk Kolordusu ile birtakım Alman ve Bulgar birlikleri İngiliz ve Fransızların karşısında yer aldı. 1916 yılında İngiliz, Fransız ve Sırp askerlerinin sayıları 250.000'e ulaşınca 10. Türk Kolordusu da 17 Kasım 1916'da cepheye geldi. 10 Aralık 1916'da Yb.Şükrü Naili Gökberk komutasındaki 50.Tümen Drama civarında düşmanla savaştı. Cephedeki küçük taarruzların yanında en önemli olay, 11 Aralık 1916'da, Manastır'ın İtilaf Devletleri'nin eline geçmesidir.

    1917 yılı küçük muharebelerle geçti Türk Kuvvetleri Kavala-Serez hattında savaştı. 27 Haziran 1917'de Yunanistan İtilaf Devletleri safında savaşa girdi. 29 Mayıs 1918'de İngiliz, Fransız, Yunan ve Sırp kuvvetleri büyük bir taarruz başlattı. Bulgar ordusu yenildi. 29 Eylül'de Bulgaristan, Selanik Ateşkes Antlaşmasını imzalayıp, savaştan çekildi. Topraklarından İtilaf Devletleri'ne ait askeri birliklerin geçmesine de izin verdi. İtilaf Devletleri üç koldan Balkanlar'da ilerlemeye başladı. Bu kollardan biri İstanbul'u hedef almıştı.


    Sonuçlanması

    İtilaf Devletleri'yle tek tek İttifak Devletleri arasında yapılan mütarekelerle çatışmalar resmi olarak sonlandırılmıştır. Bu mütarekeler, Bulgaristan ile 29 Eylül 1918 tarihinde Selanik Antlaşması, Osmanlı Devleti ile 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 3 Kasım 1918 tarihinde Villa Giusti Antlaşması ve Almanya ile 11 Kasım 1918 günü Rethondes Antlaşması'dır.

    Savaş sonrasında Avrupa'da sınırların belirlenmesi için 18 Ocak 1919 tarihinde Paris Barış Konferansı toplanmış ve Almanya ile 28 Haziran 1919 tarihinde Versay Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 10 Eylül 1919 tarihinde St. Germain Antlaşması, Bulgaristan ile 27 Kasım 1919 tarihinde Neuilly Antlaşması ve Osmanlı Devleti'yle 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması ve Macaristan ile 4 Haziran 1919 tarihinde Trianon Antlaşması imzalanmıştır.


    Kullanılan teknoloji

    İlk olarak İngilizler tarafından Batı cephesinde tanklar ve zırhlı araçlar kullanılmıştır. Havada ise, ilk kez uçaktan yararlanılmıştır savaş uçakları ve bombardıman uçakları kullanıldı. I. Dünya Savaşı'nda hava gücü, daha çok istihbarat elde etme ve düşmanın istihbarat almasını engelleme görevlerinde kullanılmıştır. Tank ve uçaklara karşı olarak da tanksavar ve uçaksavar silahlar geliştirilmiştir

    Almanya Ypres Çatışmalarında klor gazı kullanarak tarihteki ilk kimyasal saldırıyı gerçekleştirmiştir. Başlangıçta itilaf devletlerini korkutsa da, gaz maskesi kullanımı ile zehirli gaz saldırıları etkilerini yitirmiştir.

    Denizde ise menzili 15 km ye varan savaş gemileri ve denizaltılar kullanılmıştır. İlk denizaltı olarak bilinen Alman U-Botları, ABD'nin İngiltere'ye insani ve askeri yardım ulaştırmasını engelleyerek itilaf devletlerine ciddi kayıplar verdirmişlerdir


    Etkileri

    53 milyon insan kayıp verilmiştir.

    Askeri kayıplar

    Osmanlı İmparatorluğu

    Toplam kayıp asker sayısı: 1.550.000

    Çanakkale: 253.896

    Kafkasya: 270.000

    Körfez: 220.000

    Arabistan Yemen: 280.000

    Kanal: 280.000

    Acem: 20.000

    Galiçya-Bulgaristan: 60.000

    Alman İmparatorluğu

    Toplam kayıp asker sayısı: 3.750.000

    Doğu Cephesi : 1.400.000

    Batı Cephesi: 2.350.000

    -------------------------------------------------------------------------

     I.Dünya Savaşı'na Girme Sebebimiz; Yavuz ve Midilli Olayı...


    Saat yönünde: Batı cephesinde siperler; Siperleri geçen İngiliz Mark IV tankı; Çanakkale Deniz Savaşlarında İngiliz Kraliyet Donanma gemisi HMS Iresistible mayına çarpmış batarken; gaz maskeleriyle bir Vickers makineli tüfek ekibi ve bir Sopwith Camel model uçak



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Red Kit -- 7 Mart 2008; 13:08:31 >







  • En büyük hatanız Aptal Almanlarla savaşa girmenizdi...
    İngiltere varken bazı Alman Özentileri yüzünden ne hale geldi koca Osmanlı...


    Ne olacağım demek...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C.C.C.P.

    En büyük hatanız Aptal Almanlarla savaşa girmenizdi...
    İngiltere varken bazı Alman Özentileri yüzünden ne hale geldi koca Osmanlı...


    Ne olacağım demek...



    ingiltere varken ha??
  • Her iki savaştan da USA karlı ve galip çıktı.
    Eminim o zamanlar bile CIA veya onun babası hangi örgütse çok iyi çalışıyorlardı. Dünyada iki büyük dünya savaşını 20 yıl arayla çıkarmak iyi bir çalışmayı gerektirir.
  • paylaşım için sağol bilgilerimizi tazeledik... bu arada ingilizler veya almanlar yanında savaşa girmemiz o kadar tek yönlü ve basit değil . en başta savaşın amacı zaten bizim paylaşılmamız
  • quote:

    Orjinalden alıntı: HMSNeptun

    paylaşım için sağol bilgilerimizi tazeledik... bu arada ingilizler veya almanlar yanında savaşa girmemiz o kadar tek yönlü ve basit değil . en başta savaşın amacı zaten bizim paylaşılmamız




    Ayrıca Almanya tercihi İttihat Terakki'den çok II. Abdülhamit'in tercihiydi. Osmanlı Devleti 1878 Berlin Antlaşmasından sonra göbeğinden Almanya'ya bağlandı. Savaşın ayak sesleri 1907 Reval antlaşması ile duyulmaya başladı. 1913 te İngiltere'ye ittifak teklifinde bulunduk ama reddedildi.




  • Bu gemilerin Enver paşa'nın bilgisi dahilinde olmadan boğazlardan kaçak olarak Karadeniz'e geçip orada Rus limanını bombalayıp bizi bir komplo sonucu 1. Dünya Savaşı'na soktukları tam bir YALANdır.

    Malesef ders kitaplarımızda gençlere anlattığımız tarih daha bunun gibi pekçok yalan dolanla doludur. Tamamen Enver Paşa klasiklerindendir bu gemilere verilen emir...

    Bakınız diğer klasikleri: Sarıkamış.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Yazat

    Bu gemilerin Enver paşa'nın bilgisi dahilinde olmadan boğazlardan kaçak olarak Karadeniz'e geçip orada Rus limanını bombalayıp bizi bir komplo sonucu 1. Dünya Savaşı'na soktukları tam bir YALANdır.

    Malesef ders kitaplarımızda gençlere anlattığımız tarih daha bunun gibi pekçok yalan dolanla doludur. Tamamen Enver Paşa klasiklerindendir bu gemilere verilen emir...

    Bakınız diğer klasikleri: Sarıkamış.


    Evet böyle gösteriyolar ben böyle eğitim sisteminin sırf Osmanlıyı koruyacağız diye bize yanlış bilgi veriyorlar. Enver paşanın yüzünden girdik var mı ötesi be kardeşim.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: C.C.C.P.

    En büyük hatanız Aptal Almanlarla savaşa girmenizdi...
    İngiltere varken bazı Alman Özentileri yüzünden ne hale geldi koca Osmanlı...


    Ne olacağım demek...


    Kardeşim İngiltere müttefikleriyle Osmanlı'yı paylaşmış. Bunun için gizli anlaşmalar yapmış. Elbette Almanya'nın da emelleri var Osmanlı üzerinde. Ama denize düşen yılana sarılır misali Almanya tercih edilmiştir.

    Osmanlı istese de istemese de bu savaşa girecekti. Bu gemiler sadece bahane oldu.
  • Klasik OsmanLI açgözlülügü. Bir süpergüce meydan okuyarak haddini asti. Hak ettiler diyorum.
  • enver paşa ve yandaşları incelendiğinde hayalperestliklerinin nasıl akıllarını izale ettiği açıkça görülür. almanların rus tehlikesine karşı osmanlıyı kullanma planları bunların hayalperestlikleri sayesinde çok kolay bir şekilde yürürlüğe kondu. adamlar zaten alman hayranıydılar. bir de üzerine almanları da arkalarına alıp turan fatihi olma hayallerini eklerseniz, sarıkamış da dahil olmak üzere bunca fiyaskoya nasıl olup da imza attıklarını kolayca anlarsınız.

    bazı arkadaşlar olaya türkçülük açısından bakarak enveri aklamaya çalışırlar. halbuki enver ve avanesi, boş yere bir çok vatan evladının kırılmasına sebep vermişler ve "nasıl olsa bir gün ölecek değiller miydi?" diyebilmişlerdir. bunların osmanlı ruhu ile de alakaları olduğu söylenemez. osmanlı ruhunda yok böyle bir şey.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi C4 -- 7 Mart 2008; 23:32:21 >
  • Abdülhamit'in yıllarca uğraşıp da bu aç gözlü devletlere karşı savaşmadan ülkeyi muhafazasını küçümsememek lazım.

    -----

    Osmanlı aldığı topraklara barış ve huzur vaadetmiş ve sözünde de durmuştur.... Eğer sonucu huzur ve barış olacaksa böyle açgözlülüğe can kurban...
  • Abdülhamit akıllı kurnaz bir adamdı belkide zamanının Putiniydi diyebilirim. 2.dünya savaşında bunun benzeri aslında tekrar yaşandı karadenizde sıkışan alman nazi denizaltıları yine bize almamız için önerildi ama İsmet İnönü akıllı davrandı demekki tarihten ders alan liderlerimiz de var.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Réplika -- 8 Mart 2008; 0:10:16 >
  • quote:

    Orjinalden alıntı: mustafa_ogr

    Abdülhamit'in yıllarca uğraşıp da bu aç gözlü devletlere karşı savaşmadan ülkeyi muhafazasını küçümsememek lazım.

    -----

    Osmanlı aldığı topraklara barış ve huzur vaadetmiş ve sözünde de durmuştur.... Eğer sonucu huzur ve barış olacaksa böyle açgözlülüğe can kurban...


    Hangi millet baska bir ülkenin himayesine girmek ister ?

    Huzur ve baristan kastinizkatlamla susturmaysa ayri tabi. O zaman derim ki osmanLI en "huzurlu" devletti !

    Not: PC olmadigindan daha fazla yazamayacagim. Pm atarsaniz en kisa zamanda cevaplamaya calisirim.
  • kan ve katliam nerde acabaki sen osmanlıdanmı yoksa haçlı ordularındanmı bahsettin kardesim
  • bu gibi konular açıldığında bu arkadaşlar daima osmanlı'nın ne işgalciliğini bırakır ne de açgözlülüğünü. avrupa'nın osmanlı üzerinde oynadığı oyunlar, bitmek tükenmek bilmeyen planlar ve haçlı seferleri hiç gündeme getirilmez. onlara sorsan cezayir'de taş taş üstünde bırakmayan fransızlar sütten çıkmış ak kaşık olup cezayir'i bunlardan alıp himaye eden osmanlı işgalcidir, açgözlüdür.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: ottoman1453

    kan ve katliam nerde acabaki sen osmanlıdanmı yoksa haçlı ordularındanmı bahsettin kardesim


    Şu anda Balat'a gittiğimizde o fener rum patrikhanesi,şişlideki rumlar ve ermeniler...Bunlar şu anda istanbulda yaşayabiliyorlarsa bunları Osmanlının hoşgörüşüne borçlu olduklarını arkadaş bilmiyor...
  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4

    bu gibi konular açıldığında bu arkadaşlar daima osmanlı'nın ne işgalciliğini bırakır ne de açgözlülüğünü. avrupa'nın osmanlı üzerinde oynadığı oyunlar, bitmek tükenmek bilmeyen planlar ve haçlı seferleri hiç gündeme getirilmez. onlara sorsan cezayir'de taş taş üstünde bırakmayan fransızlar sütten çıkmış ak kaşık olup cezayir'i bunlardan alıp himaye eden osmanlı işgalcidir, açgözlüdür.


    Hepsi aynıdır lütfen Osmanlıyı yada Avrupayı savunmayalım.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: DeViLThieF


    quote:

    Orjinalden alıntı: C.C.C.P.

    En büyük hatanız Aptal Almanlarla savaşa girmenizdi...
    İngiltere varken bazı Alman Özentileri yüzünden ne hale geldi koca Osmanlı...


    Ne olacağım demek...



    ingiltere varken ha??


    Evet, İngilizler varken...


    quote:

    Orjinalden alıntı: ahmet144


    quote:

    Orjinalden alıntı: C.C.C.P.

    En büyük hatanız Aptal Almanlarla savaşa girmenizdi...
    İngiltere varken bazı Alman Özentileri yüzünden ne hale geldi koca Osmanlı...


    Ne olacağım demek...


    Kardeşim İngiltere müttefikleriyle Osmanlı'yı paylaşmış. Bunun için gizli anlaşmalar yapmış. Elbette Almanya'nın da emelleri var Osmanlı üzerinde. Ama denize düşen yılana sarılır misali Almanya tercih edilmiştir.

    Osmanlı istese de istemese de bu savaşa girecekti. Bu gemiler sadece bahane oldu.




    Abdulhamit kendini esaret altına alıp devletinizi Almanlardan taraf yapanlara ''Siz manyak mıydınız, asrın en güçlü 3 devletinden en kuvvetlisinin tarafına değil de Almanların tarafına geçtiniz?Biz ''denge politikasını'' boşuna mı kullandık?Sizler kendinizi yönetmeyi bilmezken Ali Osmanlıyı nasıl yönetiyorsunuz?'' diye çıkışmış ve aslında bizim yanında olmamızı istemediği halde sırf Çarlık Rusyasının ''Panslavizm ve Akdenize inme'' politikası işine gelmediği için Osmanlıyı kendi yanında isteyebileceğini söylemiştir.

    Abdulhamit bir deha idi.Kimi kendini bilmezler de bu dehaya hain diyorlar.

    Bir generalin de dediği gibi; ''Dünyadaki liderler bir beyin olsa bunun %80'i Abdulhamit Han'da %15'i bende ve geriye kalan %5'i diğerlerindedir''...

    İsviçre yada İsveç şu an tam hatırlayamıyorum ama I. ve II. Dünya Savaşına girmeyerek en büyük karı sağlayan devlet oldu.Diğerlerine silah sattı ve para kazandı.

    İşi bileceksin...

    Neyse artık.Umarız bir başka Dünya Savaşı olmaz...




  • quote:

    Orjinalden alıntı: HMSNeptun

    paylaşım için sağol bilgilerimizi tazeledik... bu arada ingilizler veya almanlar yanında savaşa girmemiz o kadar tek yönlü ve basit değil . en başta savaşın amacı zaten bizim paylaşılmamız


    Teşekkürler sağolun.Araştırmak güzel...
  • 
Sayfa: 12
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.