Şimdi Ara

her yağmurda su baskını olmak zorunda mıdır ?

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
12
Cevap
0
Favori
933
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Geçen gün yağmur yağdı İstanbula. Haberlerden izlediğimiz kadarıyla trilyonlarca liralık zararlar meydana geldi. Yer yer su seviyesi 3 metreyi aştı. Binaların alt katındaki atelye, market vs işyerleri ile konutları su bastı. Hatta bir kişi de boğularak can verdi.

    Benim merak ettiğim bu baskınların önlenip önlenemeyeceği.

    Nereden bakarsak bakalım İstanbulda her sene buna benzer su baskınları olur ve trilyonlarca liralık maddi kayıp söz konusu olur.

    Bu tip su baskınlarının önlenmesi de oldukça kolay ve basittir. Zira trilyonlarca liralık kayıbı telafi etmek için belki daha az miktarda yatırım ile sorun çözülebilir.

    benim şahsi önerilerim:

    1- su baskınlarının çoğu mazgalların tıkanmasından kaynaklanmaktadır. belediyeler keni bölgelerinde yoğun yağış sırasında tıkanabilecek mazgalları tespit edip meteorolojiden aldıkları bilgilere göre ekipler kurarak tıkanabilecek mazgallarının açık tutulması için görevlendirme yapmalıdır.

    2- inşaat mühendisliğinde genelde yapılar 50 yıllık risklere göre projelendirilirler. bir bölgede her yıl su baskını oluyorsa demek ki bu bölgenin alt yapısının acilen ıslaha ihtiyacı vardır. trilyonlarca lira çöpe atılacağı yerde trilyonlarca liralık yatırım yapılıp alt yapı sorunu çözülmelidir.

    3- çöpleri yerlere atma alışkanlıklarımızdan vazgeçmemiz gerekir. Bu çöpler yağmur suları ile biraraya gelerek mazgalları tıkamaktadır.

    4- her yağışlı mevsim öncesi 1. maddede belirtilen önlemlerin alınabilmesi için belediyeler tatbikat yapmalıdır.

    5- yağmurda kullanılamaz hale gelen alt geçitler tespit edilmeli yağmurlu havalarda düzenli olarak denetlenmelidir.

    6- dere yataklarına yapılaşmaya müsaade edilmemeli ve mevcut yapılan evler yıkılmalıdır.

    7- o bölgede evi olanlar veya kiracı olanlar o evleri hemen boşaltmalıdırlar.

    8- o bölgede özellikle zemin katta evlerde insan oturtulmamalıdır. o evleri kiralayacaklar da her yıl su içinde kalacağını bilip en azından birinci kat daireleri kiralamalıdır. zemin katta oturmak o ailelere daha pahalıya mal olmaktadır.


    bu ve buna benzer önlemlerin ufak gayretler ile alınabileceği herkesin malumudur. Acaba belediyeyi yöneten idareciler bu görevlerinin farkında değiller midir ? acaba her yağmurda sele maruz kalan halka hiç mi acımazlar ? bu halk da her sene sele maruz kalmalarından dolayı hiç mi akıllanıp bari birinci kattan ev kiralamazlar ?

    sorular ve sorunlar uzar gider. dünyanın sayılı büyük kentlerinden İstanbulda ise hala yağmurlarda evler su altında kalır. hesap sorulmayan yönetimlerde öğrenilmiş çaresizliğin filleri olarak karşımızda dururlar.

    televizyonda selden zarar görenleri görünce içim sızladı. dediler ki yağmur duasına çıktık böyle olacağını bilse idik çıkmazdık. bu insanlar bilmezler ki deprem değil insanları insan öldürür. bilmezler ki yağmur insanları boğmaz insan boğar insanları.

    dilerim gereken tedbirler alınır ve bir daha böyle yağışlarda bu manzaralar ile karşılaşmayız.







  • Bu maalesef hemen hemen tüm Türkiye'nin, bizim ilerisini düşünmeden plansız yapılaşmamızın sonucu. 9 yıl önce ilk Romanya ziyaretimde şaşkınlık içerisinde kalmıştım. Mart sonuydu ve bizim otopeni''ye inişimizden itibaren 3 gün boyunca çılgınlar gibi yağmur yağdı. Ama o meşhur geniş caddelerden tutun tramwayların eksik olmadığı en dar sokaklara kadar hiç bir yerde su birikintisi olmadığını hayranlıkla izlemiştim. Çavuşesku gibi bir diktatörün yönettiği ülkeden ne olacak diye bilmeden burun kıvırılabilecekken, her evde olan sıcak suyun, 24 saat merkezi olarak dağıtıldığını hayranlıkla dinledim.

    Bizde ise en lüks semtlere bakın, şu anda bile yapılan binalarda otopark zorunlu olmasına rağmen yapılmaz. Adam derenin yatağına ev yapar, yamaca ev kondurur, kaçak elektirik çeker, şehrin nimetlerinden her türlü yararlanır ama sonra evini su basınca kameralara nerede bu devlet diye saydırır ! Alt yapı ile ilgili kurumlarda koordinasyon yoktur, biri kazar, gelişigüzel kapatır, sanki sözleşmiş gibi diğer bir kurum gelir ardından bir de o kazar ! Yapılan ihaleler, kullanılan malzeme, işçilik kalitesi, kontrolü vs. hepsi hikayedir. belediyeler yaptıkları altyapı ile ilgili çalışmaları günü kurtarmak için yaparlar. hani yerin altında ya ! göz görmüyor, insanarın gözünü boyayacak şeylere daha çok para harcamak lazım tabi !




  • quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.

    Bizde ise en lüks semtlere bakın, şu anda bile yapılan binalarda otopark zorunlu olmasına rağmen yapılmaz. Adam derenin yatağına ev yapar, yamaca ev kondurur, kaçak elektirik çeker, şehrin nimetlerinden her türlü yararlanır ama sonra evini su basınca kameralara nerede bu devlet diye saydırır

    Belediyeler adamın bu davranışına göz yumuyorsa sorumluluk sadece adamda olmuyor.
    Belediye yol yaparken eğimi hesaplamaz. O yüzden su yolun kenarından değil ortasından gider.
    Karayolları da benzer taktiği uygular. Devasa genişlikte ki otobanları bu yüzden su basar.

    Velhasıl millet olarak suyu sevdiğimiz için onun bir işe yaramadan akıp gitmesine gönlümüz razı olmaz.




  • quote:

    Orjinalden alıntı: .TaneR.



    Bizde ise en lüks semtlere bakın, şu anda bile yapılan binalarda otopark zorunlu olmasına rağmen yapılmaz. Adam derenin yatağına ev yapar, yamaca ev kondurur, kaçak elektirik çeker, şehrin nimetlerinden her türlü yararlanır ama sonra evini su basınca kameralara nerede bu devlet diye saydırır ! Alt yapı ile ilgili kurumlarda koordinasyon yoktur, biri kazar, gelişigüzel kapatır, sanki sözleşmiş gibi diğer bir kurum gelir ardından bir de o kazar ! Yapılan ihaleler, kullanılan malzeme, işçilik kalitesi, kontrolü vs. hepsi hikayedir. belediyeler yaptıkları altyapı ile ilgili çalışmaları günü kurtarmak için yaparlar. hani yerin altında ya ! göz görmüyor, insanarın gözünü boyayacak şeylere daha çok para harcamak lazım tabi !

    şimdi güzel kardeşim, yaşın kaç bilmiyorum ama, şu söylediklerini yapanlar biz yaşta olanlar. yani kökleri 60'lı senelere, yetişmeleri de 70'li senelere uzananlar.
    o zamanlar işte şu saydığın zihniyetler hakimdi. yani günü kotar, yap da nasıl yaparsan yap, ne uğraşacaksın, memleketi sen mi kurtaracaksın kafasında olanlar ve bunların babalarıın yaptıkları icraatler. icraatler dediğim her kesimden herkesin icraati sonucu bu günlere gelindi. o zamanlar kim nerede bir boşluk bulsa evi kondurur, gelen zabitaya 3-5 koklatan işini götürürdü. herkeste bir sorumsuzluk bir dejenere almış yürümüştü.
    bunlar bu şekilde yetişti bunları ne yaparsan yap eğitemezsin. bunların kalıpları o şekilde dökülmüş.

    senelerce güzelim halici lağım çukuru olarak kullandılar ve ne kullananların ne de belediyenin zerre kadar içi sızlamadı.

    bu kuşak 'GEBERİP GİTMEDEN' ve yerlerine sizler gibi bundan rahatsızlık duyanlar gelmeden işler düzelemez. neyse az daha bekleyin. ya emekli oluyor yada nalları dikip gidiyorlar az kaldı




  • Sayın Deep Impact,bir önemli sorunumuzu daha yağmurlarla birlikte gündeme taşıdınız.
    Bizi bu sorunlarla ezik yaşamaya,ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmaya ve bu şekilde düşündürmeye kimsenin hakkı olmaması gerekir.Maalesef gelen bütün idarecilerin çözemediği ,adeta kaderimiz diye kabullendiğimiz sorunlardan biridir maalesef.Biz bu şekilde ortaçağ Avrupasındaki gibi yaşamayı haketmiyoruz.
    Avrupa’da kanalizasyon düşüncesi henüz çok yenidir. Daha önceleri mesela, ortaçağda Paris’te oturan bir Fransız, sabahleyin kalktığı zaman, evinde bir hela olmadığı için oturağa yaptığı pislik ile içme suyu şişesini beraber Seine Nehrine götürür, nehirden önce içme suyunu alır, sonra da pisliğini nehre dökerdi.
    Ama bu Avrupalı bu sorunları yıllar öncesinde insana layık bir şekilde çözdü.
    Dediğim gibi biz bu şekilde yaşamayı haketmiyoruz.Adapazarı depremden sonra yeniden kurulurken,deprem dolayısıyla bozulan tüm alt yapısıda yenilenmişti.Ama maalesef parası dışardan geldiği halde yaptığımız şebeke içler acısıdır.yeniden,yeniden onarım yapılmaktadır.Ya bunlar bilgisizGelmiş geçmiş),işinin ehli değil.Ya da başka dümenler var bu işlerde.Yazık bu ülkeye.Yazık.
    Aşağıdaki iki makaleyi paylaşmak istedim.Herkese saygılar.


    Kanalizasyon Köy, kasaba ve şehirlerde, yer altına döşenen ve binalardan, sanayi tesislerinden gelen kullanılmış sularla yağmur sularının toplanıp meskun sahadan uzaklaştırılmasını sağlayan sistem.

    Bina tesisatı, bina bağlantıları, kanallar, pompa istasyonları, tasfiye tesisi, tahliye ağzı kanalizasyon sistemlerinin elemanlarıdır.

    Kanalizasyon tesisatında malzeme olarak, pişmiş kil, asbestli çimento, beton, sert plastik kullanılmaktadır. Bunların kesitleri daire, yumurta ve elips şekillerinde olmaktadır. Kanalların akım için 0,01-0,0003 eğimi olması lazımdır.

    Memleketimizin eski, birçok şehirlerinde Osmanlılardan kalma tuğla, taş ile örülmüş veya içi sırlı toprak künklerden yapılmış kanallar vardır. Bunların bir kısmı halen kullanılmaktadır.

    İki çeşit kanalizasyon sistemi vardır: a) ayrık sistem: Bu sistemde pis sular ve yağmur suları ayrı kanallarda toplanır. b) Birleşik sistem: Bu sistemde bütün sular bir kanalda toplanır.

    Zamanımızda birçok yerde kanallarla toplanan atık sular tasfiye edilerek zararsız hale getirilmektedir. Bunun için pis sular tabiata terk edilmeden önce ızgara, çökeltme, oksitleme, çürütme ve dezenfekte gibi işlemlere tabi tutulurlar.

    Bu işlemlerde, kirli suların içinde askıda veya çözünmüş halde bulunan organik maddeleri, bakteriler yardımıyla oksitlemek ve hastalık yapan mikropları klor vererek yok etme gayesi güdülür. Daha sonra ortaya çıkan çamur çürütüldükten sonra kurutularak gübre olarak da kullanılabilir.

    Kanalizasyon borularının çapları ihtiyaca göre 15 cm’den 3 m’ye kadar değişebilir. Ana borular üzerine her yüz metrede bir delikli kapaklarla donatılmış muayene (havalandırma), yıkama ve düşümlü (şut) bacaları (rögar) yerleştirilir. Doğrudan denize verilen pis sular 20-30 m derinliği bulana kadar sahilden uzaklaştırılır.

    Kanalizasyon kanalları su borularının altında ve aralarında en az 30 cm mesafe bulunacak şekilde geçmelidir. Su borusunun alttan geçmesi durumunda izolasyon yapılması icab eder. Yoksa sulara kanalizasyon sızıntıları karışabilir. Umumi Hıfzıssıhha Kanunu’nun 244 ve 249. maddeleri ve Belediye Kanunu’nun 15. maddesi gereğince, belediyeler şehir ve kasabalarda kanalizasyon işlerini yürütmekle görevlidirler. Herkes pis suyunu rastgele yere akıtamaz. Kanalizasyona veya standartlara uygun yapılacak fosseptik çukurlara vermek mecburiyetindedir.

    Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

    AB’ye kapıyı araladığımız günün ertesinde İstanbul’un yağmura yenik düşmesiyle ilgili çağdışı görüntüler hiç iyi olmadı. İstanbul’un, yerel yönetimlerin yapmacık yatırımları yüzünden acınacak halde olduğu bir kez daha kanıtlandı.

    Geçen ağustos ayında Káğıthane’de meydana gelen ve ölümle neticelenen sel baskını üzerinden daha iki ay geçmedi. ‘İstimlak’ girişiminden dışında ortaya bir şey konmadı.

    Peki bu baskınlar neden oluyor?

    İstanbul Belediyesi’nin Mecralar eski Müdürü Y. Müh. Ertan Sungur, ‘Bu konuda o kadar öneriler ortaya koydum, yazılar yazdım, bir tek kişi bile beni aramadı’ diyor. Bu olayın nedenini şöyle anlatıyor Sungur:

    ‘Büyük şehirlerimizde yağışlı havalarda yaşanan problemler tamamen altyapı eksikliğinden kaynaklanmakta olup, kesin bir neticeye ulaşmak için sorunu mutlak surette makro düzeyde ele almak gerekir. Esasen maddi imkánları zaten yetersiz olan belediyelerin bu pahalı tesisleri tekniğine uygun olarak ikmal etmeleri mümkün değildir.

    Büyükşehirlerin ‘Su ve Kanalizasyon İdareleri’nin kurulması için 20.11.1981 tarihinde yürürlüğe giren 2560 sayılı kanunun teknik ve hukuki yönden yetersiz ve çelişkili oluşu sorunun odak noktasını oluşturmaktadır. Yağmur suyu kanalizasyon tesislerinin yapımı ve işletme sorumluluğu atıksuda olduğu gibi Kanalizasyon İdareleri’ne bırakılmalı ve buna paralel olarak atıksu bedeline ilaveten yağmur suyu tesisleri için de katkı payının tahsil edilmesi sağlanmalıdır. Bu maksatla 2560 sayılı yasanın 25. maddesi iptal edilmek suretiyle şehir sağlığı tehlikeye sokulmadan halkın can ve mal güvenliği garanti altına alınmalıdır.’

    Ertan Sungur, İstanbul Belediyesi’nde 12 yıl görev yapmış, İstanbul’da 1966-71 yılları arasında yağmur ve atık suların ayrı kanallardan verilmesini öngören DAMOK projesinde, Dünya Bankası ile 5 yıl çalışmış, kanalizasyon projeleri hazırlamış bir mühendis... ‘Hayatım bunlarla geçti, yurtdışında gidip görmediğim tesis hemen hemen yoktur’ diyor:

    YASA DEĞİŞİKLİĞİ GEREKİYOR

    İSKİ sadece atık su yatırımları yapabilir. Belediye kaynak vermediği sürece atık su projesi yapamaz; çünkü atık su kanalından daha pahalıdır bu yatırım... Ancak Káğıthane gibi derelerde baskınlar olduğunda ihtiyari olarak bir şeyler yapabilir. Kaynaksızlıktan ötürü de yağmur suları, yanlış olarak atık su kanallarına bağlanır. Yağmur suyunun debisi atık sudan 50-100 kat fazladır. Bu suları verdiğinizde atık su kanallarını taşıyamaz ve lağım sularıyla çevreyi basar. İstanbul’un yaşadığı budur.

    Çözüm.

    - Bu çok derin bir konudur. Sözünü ettiğim yasada değişiklik yapılırsa; İSKİ yağmur suyu yatırımları yapmakla da görevlendirilir. İstanbul’un su baskınlarından kurtulması için atık sudan başka yağmur suyu kanalı yapmaktan başka çare yoktur. Nitekim Dünya Bankası, sağlık açısından iki kanalın ayrı ayrı yapılmasını, şehir ve halk sağlığı bakımından öneriyor. Demek ki, ‘Kanalizasyon İdareleri’ kurulmadan sel ve su baskınları tehlikesi her zaman kapımızda. hürriyet




  • quote:

    Orjinalden alıntı: C4


    senelerce güzelim halici lağım çukuru olarak kullandılar ve ne kullananların ne de belediyenin zerre kadar içi sızlamadı.

    bu kuşak 'GEBERİP GİTMEDEN' ve yerlerine sizler gibi bundan rahatsızlık duyanlar gelmeden işler düzelemez. neyse az daha bekleyin. ya emekli oluyor yada nalları dikip gidiyorlar az kaldı

    sayın C4 bu kuşak derken benim ormanımı yağmalayan ,fındıklık açan hacı amcamında 'geberip gitmesini' beklemeliyiz.Ama arkadan gelecek oğullarıda ne gördüyse onu yapacaktır maalesef.
  • elbette dostum. kendi çıkarını düşünerek ülke zararına faaliyet gösteren her kim olursa, adının önünde her ne olursa olsun 'geberip gitmesi', yaşamasından ülke menfaatleri için iyidir. zira hiç kimsenin şahsi menfaatini ülke menfaatlerinin önüne geçirmeye hakkı yoktur.

    ve maalesef bunların evlatları da bunlardan ne gördüyse onu yapıyorlar. yaşken bu şekilde eğilen, bu şekilde alışan insanları daha sonra bazı meselelerde eğitmeniz imkansız gibi. özellikle de bir vatandaşın yapması ve yapmaması gerekenler nelerdir konusunda zeminsiz insanı asla eğitemezsiniz. belki ceza ile yıldırabilirsiniz.
  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Daha Fazla Göster
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kimnenasıl


    sayın C4 bu kuşak derken benim ormanımı yağmalayan ,fındıklık açan hacı amcamında 'geberip gitmesini' beklemeliyiz.Ama arkadan gelecek oğullarıda ne gördüyse onu yapacaktır maalesef.


    şimdi tersine döndü. fındık bahçeleri ormana dönmeye başladı. zaten yağışlı olan karedenizde fındık bahşelerini 3-5 yıl bakmazsan hemen orman olur.
  • insanların doğaya verdikleri ziyan nasıl önlenecek acaba?
    doğayı kendisine verilmiş mal gibi gören zihniyetin başına bu tür şeylerin gelmesi normaldir.

    biz ne doğanın efendisiyiz ne de doğa bizim için var edildi.
    doğa varsa varız,yoksa yokuz.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: nowanda

    insanların doğaya verdikleri ziyan nasıl önlenecek acaba?
    doğayı kendisine verilmiş mal gibi gören zihniyetin başına bu tür şeylerin gelmesi normaldir.

    biz ne doğanın efendisiyiz ne de doğa bizim için var edildi.
    doğa varsa varız,yoksa yokuz.


    keşke öyle görebilsek. insan kendi evi, kendi arabasına nasıl bakıyorsa çevresine de öyle baksa. sokağa çöp atan bizler evimizde çöpü yere mi atıyoruz ?
  • bi kere en başından şehir planlaması diye bir şey yok. yani istanbul çarpık kentleşmenin dünyadaki en büyük örneklerinden biri.

    neyseki batıda herkes istanbulu sadece belgesellerde görüyor da paris, londra, milanoyla aynı kefeye koyuyorlar.
    istanbulun gerçekte benzediği şehirler, kahire, karaçi, mumbai falan. bu şehirler de 10 milyon istanbulda yaklaşık o kadar. e mesela londra da 10 milyon, paris de öyle ama altyapı var ,metro var, şehir planlamasından nasibini almış.

    şimdi konudan sapmak gibi olmasın da 10küsür milyonluk bi şehrein, metropol diye isimlendirdiğin şehir de 5-10km lik metro hattı olursa, hangi karayolun nerden girip çıktığı belli değilse, alt yapı can çekişiyorsa, şehir planlamasının yanından bile geçmiyorsa, hadi şehir planlamasını geçtim apartmanlar da bile belli bi standart yoksa herkes kafasına göre ev yapıyorsa, gecekondu diye bi terimi dünyaya kazandırdıysa... yağmur yağınca su basmış pek şaşırmamak lazım.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Lacrima -- 18 Ekim 2007; 19:30:02 >




  • her yağmurda su baskını olmak zorunda.

    aniden ortaya çıkan onlarca ton su bi şekilde bi yere gidecek...


    bizlerde dere manzaralı evlerimizle bu amaca hizmet edicez..

    yani alan memnun satan memnun sanane...

    adam ısrarla dere kenarına ev yapıyosa bi bildiği vardır elbet..yoksa aptalmı her yağmurda olanları gördüğü halde aynı yerde ev yapmaya devam ediyo...

    aaaaa....
  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.