Şimdi Ara

Gençlik kafayo yiyor (2. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
115
Cevap
4
Favori
8.798
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
142 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Egosu yüksek,kendini tavaf eden narsist bireylerin çoğaldığı bir çağ bu çağ.Doğal olarak tanrılar dinler demeleri çok normal.Okuduğu kitap sayısı boyumuzun 100 katını aşıp da daha da mütevazı olan alimlerin çağından herkesin herşeyden adı gibi emin olduğu narsisizm çağı.Dünyaca ünlü pek çok psikiyatr böyle tanımlıyor günümüzün ''modern insanını''.
  • Dostum duygularıma tercüman olmuşsun ve çok objektif bakmışsın ve çok güzel noktalara değinmişsin.Şu sözlerinde özellikle sonuna kadar haklısın;

    quote:

    Sen üstüne düşeni yapıyor musun?

    Valla kusura bakmayın da sizin vasfınız nedir de her şeyi biliyor şekilde etrafa laf atıyorsunuz?


    Ben şahsen üstüme düşeni tam anlamıyla yapamadığımı düşünüyorum,bu yüzdende şikayet etme hakkı bulmuyorum kendimde..

    EDIT:Gelde bir sarılayım



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Morte34 -- 27 Aralık 2017; 0:6:32 >
  • "Türkiye teorik olarak bu ülkelerden çok daha üstün." den sonrasını okumadım. Çünkü okumaya değer değil.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Yaşlılar benim keyfimi bozamaz

    Dinler yalandır

    Türkiye berbattır ilk fırsatta gitmek istiyorum

    Muhattap alınacak değilsin




    1) Bu ilk cümleyi pek anlamadım. Çok ucu açık çok genel.

    2) Yanlış. Daha doğrusu dinler masaldır. Masallar inandığın kadar gerçektir. İnanıp inanmayı bitirdiğinde mitoloji olurlar. Başka bir deyişle dinler yaşayan mitolojilerdir. Siyasette, otoritede, askerî güçlerde ve toplumun idaresinde yıllarca çok önemli bir silah olarak kendine yer edinmiştir. Toplum yıllarca bu masallarla uyutulmuş, uysallaştırılmış, uyuşturulmuştur. Bazıları bunların farkına varmaz, bazıları yaşlanınca ya da orta yaşı devirince farkına varır. Günümüz gençleri onca sistematik din dayatmasına rağmen bu farkındalığa sahiplerse onları tebrik etmek gerekir. Ben şahsen bu bağlamda gençleri takdir ediyorum. Bizi bir süre bu din zırvalarıyla uyutmayı başarmışlardı. Ayrıca inançsızların da genç kuşaklardan ibaret olmadığını belirtmekte fayda var. Saygıdan filan bahsetmişsin. Sanki inandığın dinin kitabında inançlı olmayanlara çok saygı gösteriliyor, kitabı boşver sanki inançlı olduğunu iddia edenler inanmayanlara çok saygı gösteriyormuş gibi yazıp çizmişsin. Untmayın, oruç tutmadı diye adam dövülen bir ülke burası.

    3) Objektif olarak bakarsak Türkiye berbat bir ülke olmasa da vasat bir ülke diyebiliriz. Yani ortalamanın altında. Çünkü güzel yönlerimiz olsa da birçok yönden leş bir ülkeyiz. ABD, Kanada ile yaptığın kıyaslamalar komik olmuş.

    4)????

    Bir de gençler için öfkeli demişsin. Bence bu öfke gayet doğal bir şey. Etrafta stres yaratan çok faktör mevcut. Eğitimsizlik, cahillik, leş ekonomi, berbat iç ve dış politika, içinden pislik akan TV propagandaları, sorunlar sorunlar sorunlar... Bence bu öfkenin kaynağı daha derinlerde; biraz kendini var eden önceki nesle, var oluşa karşı bir öfke. Hani "Beni bu boktan dünyaya getirip sorunların içine sürdünüz." öfkesi.

    Edit: Bir yığın imlâ düzeltmesi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Kartal Göz -- 27 Aralık 2017; 19:27:31 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Öncelikle 25 yaşına yaklaşanların 16-19 arası yaşları kıskandığı açık bi gerçek.

    Yazdıklarından 1-2 satır okudum. Tahamül bile edemedim zavallılığına cünkü

    Bakın dalganıza bırakın gençler istediği gibi takılsın.



    Yaptıklarının bedelini kendileri ödeyecekler sonuçta.



    Nasiyat dinlemek çok zordur o yaşlarda.



    Anlayışlı olanı pek azdır.



    Sonuç itibariyle ;



    Ağla.





    Dip not : ulan bu "ağla" yı biz yıllar önce nasıl bulamadık ? Bi çok şeye o kadar cuk oturuyor ki.






    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Nahrime94 -- 27 Aralık 2017; 5:41:45 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • İnsan doğduğu yerde yaşamak zorunda mı? Elbette hayır. Ayrıca din şey benim için nefret dolu insanlar yaratan bir hikayeden fazlası değil. Kimse kimseye yer vermek zorunda da değil. Kimse doğduğu ülke için ölmek zorunda da değil. İsteyen ölebilir tabi.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Clayf -- 27 Aralık 2017; 6:23:10 >
    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: SebnemFerahHayranı

    Kafayı yemeyelim de ne yapalım? Nasıl içimiz nefretle dolmasın? Başlıyorum anlatmaya :



    - İlkokuldan başlayan cinsiyetçi ayrımlar.

    - Üniversiteye kadar ailen durumu iyi değilse burs vs. şansın olmadığı için sürünüyorsun.O yaşlar da ergenliğin başları ve insanda travma yaratıyor.

    - Karşı cinsin egosu ve tabuları yüzünden adam akıllı bu işlere giremiyorsun.

    - Lisede ve üniversitede hocaların egosunu tribini çekiyorsun.

    - Herşey siyaset olmuş heryerde siyaset konuşuluyor ve sürekli birbirine öfkeli toplum.

    - Mezun olduktan sonra iş bulma sıkıntısı.Ayriyeten askerlik araya giriyor.Evlenmeyi düşünüyorsan zaten borç batağını göze aldın demektir.

    - Sokakta yürürken bomba patlayıp patlamayacağını bilemiyorsun sürekli terör korkusu var.

    - İnsanlarla herhangi bir konuda tartışamıyorsun,ters bir eleştiride direk polise şikayet ediyorlar düşünce özgürlüğü yok.

    - İktidarı eleştiremiyorsun.

    - Heryerde Türk dışında ırktan insanlar var.Irkçı değilim ama sokakta Türköe konuşan göremiyorum artık ve kendi ülkemizde Arapça tabelalar gırla ve başka ırktan insanlara yapılan yardımlar bizim hayat standardımızdan yüksek.

    - Teknoloji çok pahalı.Amerika'da adamların maaşlarının çeyreğiyle alabileceği bilgisayarı 3 yıl taksitle alıyoruz.Araba desen 10 yıl borç ev zaten hayal.

    - Din takıntısı var.Herşeye dini karıştırıyorlar.

    - Ülkenin kendi atasına saygısı yok.

    - Trafikte öfke gırla ve her an bir barzoyla tartışabilirsin.

    - İnsanlar sürekli vaatlerle kandırılıyorlar.

    - Benzin aşırı pahalı.





    Daha sayfalarca yazarım ama bu ülkenin gencinin moralinin yüksek olması için hiçbir sebep yok.Tek şansımız okulda vs. çevre yapmak onlarla eğlenmek.Durumu orta ve altı olan bir insan için çoğu şey hayal bu ülkede.Ayrıca can güvenliğimiz düşük.Adam nasıl sevgi dolu olabilir ki? Neden daha iyi bir ülkeye gitmek istemesin ki? Tamam bunu düzeltmek bizim elimizde ama bu kolay birşey mi? Bunu düzeltmek sence ne kadar zaman alır? 50 yıl mı? 100 yıl mı? Biz kaç yıl yaşıyoruz? Bir kere geldiğimiz şu hayatta neden mutlu mesut yaşamayalım?

    İçimi döktünüz resmen

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Etrafını iyi analiz etmişsin babacım.

    Ama sende 97'li 20 yaşında bir genç olarak kendinden küçüklere yol göstermeye bak. Şikayetin sadece internet üzerinden olmasın.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Serkan Murat Yıldırım -- 27 Aralık 2017; 10:35:27 >
  • kimse kimsenin düşüncesine saygısızlık etmediği sürece sorun yok. Ama gelip yok büyükler karşısında bacak bacak üstüne atılmak yok inancaksın bu böyle yav sanane kardeşim istediğimi içerim giyerim yaparım çevreme zarar vermediğim sürece kime ne benim yaşantımdan sesi bastırılmış bir gençlik olmayacak bunu artık anlaması gerekenler anlasın evet ilk fırsatta bu ülkeden gitmek isteyen insanlar var ailem yıllarca didinip beni okutacak sonra elin sanayide okumamış adamı benden çok kazanacak küçümsemiyorum ama okuyan okumayan farkı olmalı okuyup atanamayan canına son veren bir sürü insan var bu ülkede biz artık anca alay edip susar olduk kimse gençlere karışmasın gidip orta yaş gruplarınızla muhattap olun

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • zQrba kullanıcısına yanıt
    Adam millet yer vermiyor diye konu açmıyor. Forumda sürekli konuşulan bu konuyu eleştiriyor.
  • Arkadaşlar Kanada 2018 yılından itibaren dünyanın kıskandığı güzeller güzeli ülkemizi listesine ekledi ve mahkemesiz olarak iltica yolu açtı.
    Kredi neyin bi şekil az da olsa para yapıp Kanada ya gidin dil okulu vs ayağına ve başvuru yapın (İltica başvuru şartı Kanada sınırlarında olmak)
    soğuk moğuk ama her türlü katlanılır artılarını görünce (buraya nazaran)
    Konusuda vardı DH'mızda silmedilerse bi bakın derim..

    Yaşım 29 Mühendisim işim bu ülkedeki çoğu genç arkadaşlarıma göre daha iyi, maddi olarak (bu ülkeye oranla) iyi ama düşünmüyor değilim hani..
  • up
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Greenmil

    Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor.

    Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar. Başkalarının çocukları için ağlamaya anlam veremiyorlar.

    Yanıbaşımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen onbinlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor.

    Tüm acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor.

    Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek. Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar.

    Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller. Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar.

    Herkesi kendine hizmet etmek için yaratılmış görüyorlar.

    İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı.

    Hayatlarında eğlenmeden başka bir amaç olmadığı için artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar.

    Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar.

    Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar.

    Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz.

    Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum. 20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak?

    Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek?

    Evlerini nasıl idare edebilecek?

    Ülkeyi nasıl yönetecek?

    Vatanı nasıl savunup can verecek?

    Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim.

    Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık.Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi.

    Çocuklar hayattan bihaber.

    Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında,

    acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz. Öyle ki yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar.

    Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar. Hiç susuz kalmamışlar.

    Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz. Çocuk daha “susadım” demeden ağzına suyu dayıyoruz.

    Çocuklar hiç üşümüyorlar.

    Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz. Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar.

    Çocuklar hiç ıslanmıyorlar,

    evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz.

    Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz. Bu yüzden çocuklar ıslanmak nedir bilmiyorlar.

    Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar.

    İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları yorulmasınlar diye.

    Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz. Onlar takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar.

    Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz.

    Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar.

    Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar.

    Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz.

    Çocuklar hissetmiyor yaşamı,

    açlığı bilmediği için açlara acımıyor,

    üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor.

    Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar.

    Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen insanları umursamıyorlar.

    Acımıyorlar……

    Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın….

    Müdahale edilmezse gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize.

    Bu sorunu Devlet derinden hissetmeli. Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli. Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli. Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı. Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli. Bu sorun çözülmezse ülke çözülecek…

    En mantıklı bulduğum bu sanırım .Temel şeyleri unutur hale gelmişiz .Al bu çakmak

    bu odun buda kömür desen ateş yakabilirler mi bilmiyorum .




  • Konu çöp veya csb bunları yazarken beynini maymunlarmı yiyordu.
  • Gençliği eleştiren genç, ona cevap verenler ergen, muhalif olanlar bebek. Görmüş geçirmiş gibi uzun uzun laf yapıp öğüt veren arkadaş daha 20 yaşında sivilceleri yeni düzelmiş çömez üniversiteli. Lisede etek altı muhabbet yapan daha oy kullanamayan ergenler de ona cevap yetiştiriyor. Garip bir dünya.
  • O otobuste yer vermedigimiz yaslilarin secimlerde neye bastiklarini biliyoruz. Ne alaka diye hic sorma. Eger ki toplu tasimalar bu kadar doluysa cok alakalidir. Insanlarin araba alacak araba alsa bile benzine verecek paralari kalmadi artik. Otobuslerin her saat dolu olmasina karsin sefer sayisini arttirmayan otobusu genisletemeyen toplu tasimayi pahali tutan beceriksiz belediyeler de cabasi. Adamlar market alisverisini yapiyor iyi hos neden manavdan sebze meyve alamiyoruz da hale gidiyoruz diye sormuyorlar. Ekmegi neden bakkaldan alamiyoruz da halk ekmekten aliyoruz demiyorlar. Bunlar icin otobus kullaniyorlar. Ya da bu yasli halimizle otobuste surunmek yerine taksiye binemiyoruz demiyorlar. Ya da hastamiz var neden otobuste eziyet cekiyor demiyorlar. Insanin once kendine saygisi olacak. Kendine saygi duyan insanin da bunlari neden yasadigini sorgulamasi gerekiyor. Kendine saygisi olmayan adama ben hic saygi duyamam kusura bakmayin.



    Ya hu ankaranin en ucra yerlerine giden otobusler dahi tiklim tiklim olabilir mi? Oluyor ne yazik ki. Hem de mesai saatinde. Gercekten ihtiyaci oldugunu dusunmedigim kimseye yer vermek durumunda degilim.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • bako39 B kullanıcısına yanıt
    Hocam aslinda siz birisi hakkinda yanacak dediginiz icin allahlik yapmis bu yuzden de kufre dusmus olmuyor musunuz? Kalpleri bilen Allahtir da diyor kitap. Yargilama hakkini kim veriyor size?

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Altı ay önce Kanada’nın Montréal kentine geldim dil eğitimi için ve hala burada yaşamaktayım. Buraya gelmeden önce neredeyse senin gibi düşünüyordum. Buraya gelince fark ettim senin dert yandığın şeylerin yarısından fazlası burada da var ekstra olarak insanların daha değişik sıkıntıları da var ve kıyasladığımız ülkede Dünyanın en yaşanabilir ülkelerinden birisi. Demek istediğim şu neden bilmiyorum ama biz gerçeken gözümüzde diğer ülkeleri çok büyütüyoruz sanki Dünyadaki en kötü ülkede en kötü koşullar altında yaşıyormuşuz gibi bi psikolojiye giriyoruz buda bizi gerçekten kötü etkiliyor. Yanlış anlama biz süperiz uçuyoruz kaçıyoruz demiyorum ama zannettiğimiz kadar da dipte değiliz. Umarım derdimi anlatabilmişimdir.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bırakın millet ne isterse yapsın , bari ona karışmayın.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >


  • Farklı kişilerden ne kadar benzer yorumlar çıkıyor, zihinler o kadar yönlendirilmiş ki düşündüğünün sanrısına varan beyinler aynı şeyleri "düşündürülmeye" zorlandığının farkında bile değil. Hepsi beğeni telaşi içerisinde...

    Son 16 Yılı aslına bakarsanız 2 parçaya bölebiliriz, ilk 4 yıl ve son 12 yıl olmak üzere. Zira sosyal medyanın belli bir etkinliğe ulaşması son 12 yıl içerisinde gerçekleşmiştir. Gençler bu sosyal medya "belasının" yönlendirmesinden ilk 4 yıl içerisinde herhangi bir şekilde etkilenmemiştir, sonraki 12 yıl ise tüm kaotik sürecin başlangıcının ilk adımlarıdır. Şu an itibariyle artık geriye dönüş mümkün değildir, çözümlenmesi gereken o kadar çok şey vardır ki.

    1. Değerlerin Esnetilmesi: Sosyal medyada kullanılan argümanların birçoğu din, siyaset ve temel değerler üzerine kuruludur. Bunlar Türk toplumunun bir arada kalmasını sağlayan öğelerin baş elemanları. Siz eğer bu argümanları esnetip içini boşaltıp, anlamsız olduklarına sizi okuyanları -ki bunlar aklı selim düşünemeyen 14-19 yaş arası bir topluluk- ikna ederseniz toplumun çözülmesi kendiliğinden olacaktır.

    2. Ahlaki çöküntü: Toplum düzeni ahlak ve görgü kurallarının yani bir arada yaşamanın getirmiş olduğu sorumluluk bilincinin birlikte eyleme geçirilmesi durumudur. Eğer toplumdaki bireylere "bencillik", "benlik" duyguları empoze edilirse toplumsal çıkarlar yerine bireysel çıkarlar ön plana çıkarılıp diğerleri algısı oluşuturulursa o zaman 2. aşamadaki çözülmeyi başlatırsınız.

    3. Sonuç olarak ise bu sürecin ileri aşaması: Yönlendirilerek dini değerleri eritilen bir birey aynı zamanda ahlaki çöküntü içerisine girmiştir, siyasi olarak herşeyin kötü olduğuna inandırılmıştır.

    Son aşamadaki bireye herşeyi o kadar rahat yaptırabilirler ki.

    Çünkü onların okuttuğu kitapları okumuşlar, onların öğretilerini benimsemişler, onların doğrularını kabul etmişler, okudukça daha da gelişeceğini zannederek aslında onlar gibi olmuşlar. Onları okursanız onlar gibi olursunuz ve onlar gibi olursanız artık siz, "siz" olamazsınız.




  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.