Şimdi Ara

Geçmiş görülebilir mi? (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
100
Cevap
1
Favori
2.405
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
Öne Çıkar
0 oy
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Orjinalden alıntı: yamukedi

    mevcut zaman kavramının önünde gidiyorsak
    geleceği görmemiz gerekmezmi?


    Sizin gibi en yoğun bilgi birikimi ile en derin bilimsel ve felsefi çıkarımlarda bulunan birisi, forum için büyük kazanç doğrusu. Çok ilginç bir fikirden bahsettiniz. Lütfen bu konuyu biraz daha detaylı açabilir misiniz?



    Aynı fikirde olmamıza sevinmemin yanında yeni arkadaşlarla dalga gecer gibi konuşmanızı kınıyorum bilmeyenle dalga geçmek yerine açıklayıcı bir şekilde anlatmak gerektigini düşünüyorum.
    _____________________________
    a href="http://imageshack.us"img src="http://img396.imageshack.us/img396/8179/trwinceez2.jpg" border="0" alt="Image Hosted by ImageShack.us" //a




  • Zaman kavramının göreceli olması hakkında detaylı bilgisi olan birisi varsa bu bilgisini biz sivil insanların da anlayabileceği şekilde, çeşitli örnekleri kullanarak anlatabilirse mutlu oluruz yani hiç problem olmaz. Böölee basit olmalı anlatım şekli. Patronuyla saat 3:15 te görüşecek olan bir adamın görüşmeye yirmi dakika geç kalmasının ardından: "Aman patttrooon yapma!!! Gozünü seveyim patron, kovma beni!!! Bak zaman göreceli. Benim saat 3:15 seninki 3:25 Yapma gulun kölen olayım govma beni!!!" midir yani zamanın göreceliliği?

    Yoksa sınavlara giren insanların zamanın su gibi akıp geçtiğini hissetmesi ya da boş boş oturan bir adamın zamanın geçmediği konusunda yakınması mıdır zamanın göreceliliği? Nedir bu Allah aşkına? Harbiden bu konuda cahilim. Pek çok bilimsel metin okumaya kalktığımda kafam şişiyor. Anlayamıyorum. Hoş anlaması da kolay değil ya neyse...
    _____________________________




  • Zamanın göreceli olması kütle çekimiyle alakalı. Bunu merak eden varsa Stephan Hawking'in "Zamanın daha kısa tarihi" kitabını okumasını öneririm gayet basit bir dille anlatılmış.

    Ana mevzuya dönersek bu dediğiniz şey teoride mümkün fakat pratikte mümkün değil çünkü böyle birşeyin olması için ışıktan hızlı hareket etmek gerekir yani burada söylenen olağanüstü hız ışık hızı değil ışık hızından da öte bir hız.
    _____________________________
  • quote:

    Orjinalden alıntı: yucoo


    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Orjinalden alıntı: yamukedi

    mevcut zaman kavramının önünde gidiyorsak
    geleceği görmemiz gerekmezmi?


    Sizin gibi en yoğun bilgi birikimi ile en derin bilimsel ve felsefi çıkarımlarda bulunan birisi, forum için büyük kazanç doğrusu. Çok ilginç bir fikirden bahsettiniz. Lütfen bu konuyu biraz daha detaylı açabilir misiniz?



    Aynı fikirde olmamıza sevinmemin yanında yeni arkadaşlarla dalga gecer gibi konuşmanızı kınıyorum bilmeyenle dalga geçmek yerine açıklayıcı bir şekilde anlatmak gerektigini düşünüyorum.


    İlk bakışta dalga geçer gibi gözükebilir fakat tek bir söz üzerine yazılmış bir şey değildir. Benim fikrime göre bu arkadaş bütün konuları hiç te "özgün" olmayan fikirlerini ile bombardmana tutarken forum ile dalga geçiyor. Zaten şu söz bu arkadaşa ait.

    quote:

    bu foruma eğlenmek için geldim
    konuyu dolaşırken tartışmayı gördüm ve fikrimi bildirdim
    _____________________________




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Işık hızına yaklaşıldığı zaman zamanın daha yavaş geçtiğine dair deneysel bir kanıt yokur. Büyük kütleli cisimlerin yakınında atom saatlerinin yavaşladığı doğrudur. Kütle çekimi cisimleri üzerinde ivmelenme ile aynı etkiyi yapar. Yanı zamanın yavaşlaması hızdan dolayı değil ivmelenmeden dolayıdır. Yıldızlararası uzak bir mesafeye gidip gelen bir astronot dünyadan daha yavaş yaşlanabilir ama bunun nedeni maruz kalınan ivmedir.

    Yer belirleme sistemi olan GPS uyduları yeryüzünden belli bir mesafede dönerler. BU sistemin doğru çalışması için uyduların saatlerinin belirli periyotlar ile senkronize edilmesi gerekir çünkü zaman içerisinde çok küçük kaymalar meydana gelir ve de bu sistemin doğru çalışmasını etkiler. Eğer hızdan dolayı zamanın yavaşlaması söz konusu olsa idi, bu uydular yer yüzeyinden daha hızlı döndükleri için saatlerinin geri kalması gerekirdi oysa daha az yerçekimine maruz kaldıkları için saatleri ileri gider.


    Einstein’in ÖZEL GÖRELİLİK kuramının modern testleri
    2. teste dikkat,
    Test1:
    Işığın Güneş tarafından saptırılmasıydı.Kuramın bu doğal olayla denenmesi daha zordu. Einstein’in denklemleri, uzak bir yıldızdan gelen ışığın, tıpkı uzay gemisi asansöründeki ışık demeti gibi,Güneş çevresindeki kütlesel çekim alanının etkisiyle bir miktar eğileceğini gösteriyordu. Denklemlere göre sapmanın tam olarak 1.75 saniyelik bir yay olması gerekiyordu. Bu düşüncenin sınanması için uygun tek zaman Güneş’in tam tutulması anıydı.Tam Güneş tutulması, genel göreliliğin yayımlanmasından yaklaşık üç yıl sonra, 29 Mayıs 1919'da Güney yarımküresinde gözlenecekti. İngiliz Kraliyet Derneği, Afrika’nın batı kıyıları açığındaki bir adaya bir araştırma ekibi gönderdi. Tutulma gerçekleştiğinde, İngiliz fizikçi Arthur Eddington yıldız ışığında Einstein’in hesaplarında öngörülene yakın sapmalar buldu. Bu doğrulama Berlin’e bildirildiğinde,Einstein sonucun böyle olacağından kuşkusu olmadığını söyledi. Eğer ölçümler genel göreceliği doğrulamamış olsaydı ne düşüneceği sorulduğunda ise “ O zaman tanrıya acıyacaktım” diye yanıtladı.

    Test 2:

    Einstein, 1905 te sunduğu ÖZEL GÖRELİLİK kuramıyla zamanın da göreli olduğunu gösterdi.

    Bunun çarpıcı kanıtlarında biri olan muonlara bakalım.
    Muon adı verilen temel parçacıklar, 1947 yılında yeryüzüne gelen kozmik ışınlarda gözlendi. Laboratuvardaki bir muonun yarı ömrü, saniyenin milyonda 2.2 si kadardır. Buna göre ışık hızıyla yeryüzüne doğru gelen muonların daha yeryüzüne ulaşmadan bozunup gitmeleri beklenirdi. Oysa onlar yeryüzüne uluşıyor. Bu olay, laboratuvar ölçeğinde "durgun" yaşayan muonların, ışık hızındakilere göre daha kısa ömürlü olduğunu gösteriyor.


    Bilim ve Teknik'ten

    ZAMANDA YOLCULUK

    Büyük parçacık hızlandırıcı makinelerle, elektrik yüklü atomaltı parçacıklar, dev süperiletken mıknatısların yardımıyla ışık hızına yakın hızlara kadar çıkabilir. Bazı parçacıkların, örneğin, elektronun daha ağır bir türü olan muon’un bir iç saati olduğu söylenebilir.Çünkü bunlar çok kesin bir yarılanma ömrü çerçevesinde bozunurlar.Ama hızlandırıcılar içinde ışık hızına yakın giden muonların bozunmasının, filmlerdeki yavaş çekilmiş sahneler gibi ağırlaştığı gözleniyor. İşte Einstein in kuramına yeni bir kanıt.

    Bazı kozmik ışınlar da olağanüstü zaman kaymaları yaşıyor. Yüksek enerjili bu parçacıkların hızı, ışığın hızına öylesine yaklaşıyor ki, bunların açısından gökadamızı boydan boya geçmeleri birkaç dakika alıyor. Oysa Dünya’nın referans çerçevesinde, bu sürenin, onbinlerce yıl gibi görünüyor.Eğer zaman genişlemesi olmasaydı bu parçacıklar Dünyamıza ulaşamazlardı.

    Tübitak Bilim ve Teknik,
    Eylül 2002, sayfa 37



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi phizikci -- 3 Aralık 2006; 2:04:44 >
    _____________________________
    "Bazen herkesi kandırabilirsiniz, bazılarını her zaman kandırabilirsiniz, ama her zaman herkesi kandıramazsınız."




  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Orjinalden alıntı: yucoo


    quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    quote:

    Orjinalden alıntı: yamukedi

    mevcut zaman kavramının önünde gidiyorsak
    geleceği görmemiz gerekmezmi?


    Sizin gibi en yoğun bilgi birikimi ile en derin bilimsel ve felsefi çıkarımlarda bulunan birisi, forum için büyük kazanç doğrusu. Çok ilginç bir fikirden bahsettiniz. Lütfen bu konuyu biraz daha detaylı açabilir misiniz?



    Aynı fikirde olmamıza sevinmemin yanında yeni arkadaşlarla dalga gecer gibi konuşmanızı kınıyorum bilmeyenle dalga geçmek yerine açıklayıcı bir şekilde anlatmak gerektigini düşünüyorum.


    İlk bakışta dalga geçer gibi gözükebilir fakat tek bir söz üzerine yazılmış bir şey değildir. Benim fikrime göre bu arkadaş bütün konuları hiç te "özgün" olmayan fikirlerini ile bombardmana tutarken forum ile dalga geçiyor. Zaten şu söz bu arkadaşa ait.

    quote:

    bu foruma eğlenmek için geldim
    konuyu dolaşırken tartışmayı gördüm ve fikrimi bildirdim





    bu foruma eğlenmek için gelmek demek forumla dalga geçmeye geldim demek değildir
    sizin gibi büyükbaşlar bunu anlamaz demek istediğim
    sizin saçma yorumlarınızla uğraşamam olucaktı
    _____________________________
    KeDiLeRiN kRaLiÇeSi
    MAWWW DEDİK GÜLÜM




  • quote:

    Orjinalden alıntı: phizikci

    Einstein�in ÖZEL GÖRELİLİK kuramının modern testleri
    2. teste dikkat,
    Test1:
    Işığın Güneş tarafından saptırılmasıydı.Kuramın bu doğal olayla denenmesi daha zordu. Einstein�in denklemleri, uzak bir yıldızdan gelen ışığın, tıpkı uzay gemisi asansöründeki ışık demeti gibi,Güneş çevresindeki kütlesel çekim alanının etkisiyle bir miktar eğileceğini gösteriyordu. Denklemlere göre sapmanın tam olarak 1.75 saniyelik bir yay olması gerekiyordu. Bu düşüncenin sınanması için uygun tek zaman Güneş�in tam tutulması anıydı.Tam Güneş tutulması, genel göreliliğin yayımlanmasından yaklaşık üç yıl sonra, 29 Mayıs 1919'da Güney yarımküresinde gözlenecekti. İngiliz Kraliyet Derneği, Afrika�nın batı kıyıları açığındaki bir adaya bir araştırma ekibi gönderdi. Tutulma gerçekleştiğinde, İngiliz fizikçi Arthur Eddington yıldız ışığında Einstein�in hesaplarında öngörülene yakın sapmalar buldu. Bu doğrulama Berlin�e bildirildiğinde,Einstein sonucun böyle olacağından kuşkusu olmadığını söyledi. Eğer ölçümler genel göreceliği doğrulamamış olsaydı ne düşüneceği sorulduğunda ise � O zaman tanrıya acıyacaktım� diye yanıtladı.

    Test 2:

    Einstein, 1905 te sunduğu ÖZEL GÖRELİLİK kuramıyla zamanın da göreli olduğunu gösterdi.

    Bunun çarpıcı kanıtlarında biri olan muonlara bakalım.
    Muon adı verilen temel parçacıklar, 1947 yılında yeryüzüne gelen kozmik ışınlarda gözlendi. Laboratuvardaki bir muonun yarı ömrü, saniyenin milyonda 2.2 si kadardır. Buna göre ışık hızıyla yeryüzüne doğru gelen muonların daha yeryüzüne ulaşmadan bozunup gitmeleri beklenirdi. Oysa onlar yeryüzüne uluşıyor. Bu olay, laboratuvar ölçeğinde "durgun" yaşayan muonların, ışık hızındakilere göre daha kısa ömürlü olduğunu gösteriyor.



    @phizikci bunları @kaotika arkadaşımıza cevaben yazmışsın da sana bir sorum var. Nedir bu görecelik teorisi? Yani sen bundan ne anlıyorsun? Bu bilgi insanların hayatlarına ne kazandırır? Zaman göreceli ise kanser hastası Ahmet bey iyileşir mi? Zaman göreceli ise Ayşe hanım daha fazla mı maaş alır? Pragmatik (faydacı) açıdan baktığımda bu teorinin insan hayatında ne gibi bir öneminin olduğunu merak ediyorum yahu? Yani nedir nu teori, necidir? Amacı nedir? Bir fizikçi böyle bir bilgiye sahip olsa ne olmasa ne? Yanlış anlaşılmayayım. Karalamak değil derdim haaaa. Amacım senin bu teoriden ne anladığını ve bunun senin hayatında nasıl bir önem arz ettiğini öğrenmek. Yani zamanın göreceli olduğunu bilmeyen Cleopatra ile Einstein arasında nasıl bir fark var idi? Bak yineliyorum bilimsel düşünceyi karalamak değil benim derdim! Benim derdim bilimin hayatımızda ne kadar uygulanabilir olduğu ve ayrıca bilimin hayata bakış açımıza ne yönde iz bıraktığını ööğrenmekk. Yani....yani... ezberci miyiz yoksa uygulayıcı ve kavrayıcı mı?

    _____________________________________

    @fuzbing tavsiye için teşekkürler.
    _____________________________




  • Einstein, "evrenin en anlaşılmaz özelliği, anlaşılabilir olmasıdır"

    Einstein denklemlerinin çözümünü ilk bulan,Sovyet fizikçi Alexander Friedmann'dı. 1922 yılında, Einstein’in genel görelilik kuramının evrenin statik olmayacağını gösterdiğini -değişmekte olmalıydı- belirten şaşırtıcı sonuca ulaştı. Böylece, genel görelilik kuramının genişleyen ve hareketli bir evren gerektirdiğini keşfeden kişi Friedmann oldu. Onun dramatik kestirimi, Amerikalı astromon Edvin Huble’un büyük kozmolojik keşfinden yedi yıl önce olmuştu. Uzak galaksilerin detaylı çalışmasından Huble, evrenin muazzam bir patlama gibi genişlemekte olduğu sonucuna varmıştı, Evren genişliyordu.

    “Göğü kudretimizle biz kurduk, onu genişletende biziz” Zariyat suresi Ayet 47

    Benim anladığım bu, seninki sana kalmış...



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi phizikci -- 3 Aralık 2006; 1:37:42 >
    _____________________________
    "Bazen herkesi kandırabilirsiniz, bazılarını her zaman kandırabilirsiniz, ama her zaman herkesi kandıramazsınız."
  • quote:

    Orjinalden alıntı: trackfind500

    quote:

    Orjinalden alıntı: phizikci

    Einstein�in ÖZEL GÖRELİLİK kuramının modern testleri
    2. teste dikkat,
    Test1:
    Işığın Güneş tarafından saptırılmasıydı.Kuramın bu doğal olayla denenmesi daha zordu. Einstein�in denklemleri, uzak bir yıldızdan gelen ışığın, tıpkı uzay gemisi asansöründeki ışık demeti gibi,Güneş çevresindeki kütlesel çekim alanının etkisiyle bir miktar eğileceğini gösteriyordu. Denklemlere göre sapmanın tam olarak 1.75 saniyelik bir yay olması gerekiyordu. Bu düşüncenin sınanması için uygun tek zaman Güneş�in tam tutulması anıydı.Tam Güneş tutulması, genel göreliliğin yayımlanmasından yaklaşık üç yıl sonra, 29 Mayıs 1919'da Güney yarımküresinde gözlenecekti. İngiliz Kraliyet Derneği, Afrika�nın batı kıyıları açığındaki bir adaya bir araştırma ekibi gönderdi. Tutulma gerçekleştiğinde, İngiliz fizikçi Arthur Eddington yıldız ışığında Einstein�in hesaplarında öngörülene yakın sapmalar buldu. Bu doğrulama Berlin�e bildirildiğinde,Einstein sonucun böyle olacağından kuşkusu olmadığını söyledi. Eğer ölçümler genel göreceliği doğrulamamış olsaydı ne düşüneceği sorulduğunda ise � O zaman tanrıya acıyacaktım� diye yanıtladı.

    Test 2:

    Einstein, 1905 te sunduğu ÖZEL GÖRELİLİK kuramıyla zamanın da göreli olduğunu gösterdi.

    Bunun çarpıcı kanıtlarında biri olan muonlara bakalım.
    Muon adı verilen temel parçacıklar, 1947 yılında yeryüzüne gelen kozmik ışınlarda gözlendi. Laboratuvardaki bir muonun yarı ömrü, saniyenin milyonda 2.2 si kadardır. Buna göre ışık hızıyla yeryüzüne doğru gelen muonların daha yeryüzüne ulaşmadan bozunup gitmeleri beklenirdi. Oysa onlar yeryüzüne uluşıyor. Bu olay, laboratuvar ölçeğinde "durgun" yaşayan muonların, ışık hızındakilere göre daha kısa ömürlü olduğunu gösteriyor.



    @phizikci bunları @kaotika arkadaşımıza cevaben yazmışsın da sana bir sorum var. Nedir bu görecelik teorisi? Yani sen bundan ne anlıyorsun? Bu bilgi insanların hayatlarına ne kazandırır? Zaman göreceli ise kanser hastası Ahmet bey iyileşir mi? Zaman göreceli ise Ayşe hanım daha fazla mı maaş alır? Pragmatik (faydacı) açıdan baktığımda bu teorinin insan hayatında ne gibi bir öneminin olduğunu merak ediyorum yahu? Yani nedir nu teori, necidir? Amacı nedir? Bir fizikçi böyle bir bilgiye sahip olsa ne olmasa ne? Yanlış anlaşılmayayım. Karalamak değil derdim haaaa. Amacım senin bu teoriden ne anladığını ve bunun senin hayatında nasıl bir önem arz ettiğini öğrenmek. Yani zamanın göreceli olduğunu bilmeyen Cleopatra ile Einstein arasında nasıl bir fark var idi? Bak yineliyorum bilimsel düşünceyi karalamak değil benim derdim! Benim derdim bilimin hayatımızda ne kadar uygulanabilir olduğu ve ayrıca bilimin hayata bakış açımıza ne yönde iz bıraktığını ööğrenmekk. Yani....yani... ezberci miyiz yoksa uygulayıcı ve kavrayıcı mı?

    _____________________________________

    @fuzbing tavsiye için teşekkürler.



    Arkadaşım seni çok iyi anlıyorum kavramı enyalın hali ile şudur

    Olayı yaşayan olayı seyreden ve olayı yaşayanla seyredeni seyreden heralde tarif edebilmişimdir.

    phizikçi arkadaşımız muonardan bahsetmiş
    biz insanın yaşlanmasından bahsediyoruz bu muon olayı biraz şeye benziyor demire asit dökerseniz çabuk yaşlanır yani çürür insana dökerseniz derisi deforme olur ama yaşlanmaz bu ışık hızındaki insanın genç kalcagını kanıtlamaz

    phizikçi arkadaşımız örnegi
    Test1:
    Işığın Güneş tarafından saptırılmasıydı.Kuramın bu doğal olayla denenmesi daha zordu. Einstein’in denklemleri, uzak bir yıldızdan gelen ışığın, tıpkı uzay gemisi asansöründeki ışık demeti gibi,Güneş çevresindeki kütlesel çekim alanının etkisiyle bir miktar eğileceğini gösteriyordu. Denklemlere göre sapmanın tam olarak 1.75 saniyelik bir yay olması gerekiyordu. Bu düşüncenin sınanması için uygun tek zaman Güneş’in tam tutulması anıydı.Tam Güneş tutulması, genel göreliliğin yayımlanmasından yaklaşık üç yıl sonra, 29 Mayıs 1919'da Güney yarımküresinde gözlenecekti. İngiliz Kraliyet Derneği, Afrika’nın batı kıyıları açığındaki bir adaya bir araştırma ekibi gönderdi. Tutulma gerçekleştiğinde, İngiliz fizikçi Arthur Eddington yıldız ışığında Einstein’in hesaplarında öngörülene yakın sapmalar buldu. Bu doğrulama Berlin’e bildirildiğinde,Einstein sonucun böyle olacağından kuşkusu olmadığını söyledi. Eğer ölçümler genel göreceliği doğrulamamış olsaydı ne düşüneceği sorulduğunda ise “ O zaman tanrıya acıyacaktım” diye yanıtladı.


    bu testi dikkatle okursanız (bence) çelişkili bir durum var burda ışıgının güneş çevresindeki kütlesel çekim nedeni ile egilecegi söyleniyor şimdi size şunu sormak istiyorum güneş tutuldugu zaman sadece dünyada tutulmuyormu ? burada tespit edilen sonuç sadece atmosfere giren ışıgın egimini tespit ediyor bence

    Bu yukardaki yorumumun yalnış anlanmaması için şunu belirtiyim ışık çekim kuvvetinden etkilenip egilmez demiyorum testin gercekleri tam manası ile yansıtmadıgı kanısındayım onun için

    önceki yazılarımda da belirttigim gibi aslında bilime gönül veren insanların teorileri nasıl gerçekleştirebilecekleri konusunda çalışmalar yapmasından yanayım biz buralarda veya başka plartformlarda yıllar önce yazılmış teorileri tartışken elin oglu teknolojide real anlamda koşmayı bıraktı uçarak gidiyor benim bu teorileri ezbere bilen arkadaşlardan tek ricam var insan yaşlanmaz diyorsunuz ışık hızını aşmak için neler gerekli onları bulun ve bildiklerinizi kanıtlayın size bu söyledigim saçma geliyorsa o zaman bekleyin fazla uzak olmayan bir zamanda yabancılar ışık hızına ulaştıgında biz bu formlarda bu adamlar nasıl çıktı o hıza diye tartısır dururuz




    Aptalca sorular sorun eger sormazsanız aptal kalırsınız sözü tanıdık gelmiştir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi yucoo -- 3 Aralık 2006; 2:58:07 >
    _____________________________
    a href="http://imageshack.us"img src="http://img396.imageshack.us/img396/8179/trwinceez2.jpg" border="0" alt="Image Hosted by ImageShack.us" //a




  • ya arkadaşlar ne kadar beyin fırtınası yapmışsınız..
    beyninizi rahat bırakın..(çok ciddiyim sonuçları kötü oluyor)
    _____________________________


  • Arkadaşlar özel görelilik de genel görelilik de sadece birkaç testten geçmediler. Çok sayıda testten geçtiler.

    Mesela genel görelilik sadece Güneş tutulması sırasında diğer yıldızlardan gelen ışığın bükülmesi sayesinde ispatlanmadı. Merkür'ün yörüngesinde klasik mekanikle anlaşılması zor "anormalliği" en iyi genel görelilik açıklar. Ayrıca karadelik adaylarının çevresindeki maddenin periyodik özelliklerine bakılarak hem genel görelilik test ediliyor hem de karadeliğin varlığı üstelik de karadeliğin dönüyor olduğu (bir açısal momentumu olduğu) ispatlanabiliyor. Daha da ilerisi iki nötron yıldızının oluşturduğu çift yıldız sistemindeki yörünge periyodunun artışı kullanılarak bu artışın genel görelilikte öngörülen kütleçekim ışımasıyla anlaşılabileceği hesaplanıyor (bu astronom/astrofizikçi Taylor'un Nobel Fizik ödülü almasına da sebep oluyor).

    Özel görelilik de sadece muonların bozulmalarıyla değil CERN gibi parçacık hızlandırıcılarında bir sürü parçacık için de sürekli test ediliyor. Ayrıca uzaya giden veya hızlı uçaklarda taşınan atom saatlerinin Dünya'da duran atom saatlerine göre bir miktar saptığı ve bu sapmanın özel görelilikle tamamen uyumlu olduğu defalarca ispatlanıyor.
    _____________________________




  • o kadar hız yapmayın iyi değil enerjiye dönüşürsünüz mazallah
    _____________________________
  • quote:

    Arkadaşlar özel görelilik de genel görelilik de sadece birkaç testten geçmediler. Çok sayıda testten geçtiler.

    Mesela genel görelilik sadece Güneş tutulması sırasında diğer yıldızlardan gelen ışığın bükülmesi sayesinde ispatlanmadı. Merkür'ün yörüngesinde klasik mekanikle anlaşılması zor "anormalliği" en iyi genel görelilik açıklar. Ayrıca karadelik adaylarının çevresindeki maddenin periyodik özelliklerine bakılarak hem genel görelilik test ediliyor hem de karadeliğin varlığı üstelik de karadeliğin dönüyor olduğu (bir açısal momentumu olduğu) ispatlanabiliyor. Daha da ilerisi iki nötron yıldızının oluşturduğu çift yıldız sistemindeki yörünge periyodunun artışı kullanılarak bu artışın genel görelilikte öngörülen kütleçekim ışımasıyla anlaşılabileceği hesaplanıyor (bu astronom/astrofizikçi Taylor'un Nobel Fizik ödülü almasına da sebep oluyor).

    Özel görelilik de sadece muonların bozulmalarıyla değil CERN gibi parçacık hızlandırıcılarında bir sürü parçacık için de sürekli test ediliyor. Ayrıca uzaya giden veya hızlı uçaklarda taşınan atom saatlerinin Dünya'da duran atom saatlerine göre bir miktar saptığı ve bu sapmanın özel görelilikle tamamen uyumlu olduğu defalarca ispatlanıyor.


    Söylediğiniz gibi bir çok test var, en anlaşılabilir olanlardan 2 tanesini seçmiştim.Diğerlerinin anlaşılması çok fazla teorik bilgi gerektiriyor. Siz bayaa güzel özetlemişsiniz, teşekkürler.
    _____________________________
    "Bazen herkesi kandırabilirsiniz, bazılarını her zaman kandırabilirsiniz, ama her zaman herkesi kandıramazsınız."




  • quote:

    Orjinalden alıntı: phizikci


    quote:

    Arkadaşlar özel görelilik de genel görelilik de sadece birkaç testten geçmediler. Çok sayıda testten geçtiler.

    Mesela genel görelilik sadece Güneş tutulması sırasında diğer yıldızlardan gelen ışığın bükülmesi sayesinde ispatlanmadı. Merkür'ün yörüngesinde klasik mekanikle anlaşılması zor "anormalliği" en iyi genel görelilik açıklar. Ayrıca karadelik adaylarının çevresindeki maddenin periyodik özelliklerine bakılarak hem genel görelilik test ediliyor hem de karadeliğin varlığı üstelik de karadeliğin dönüyor olduğu (bir açısal momentumu olduğu) ispatlanabiliyor. Daha da ilerisi iki nötron yıldızının oluşturduğu çift yıldız sistemindeki yörünge periyodunun artışı kullanılarak bu artışın genel görelilikte öngörülen kütleçekim ışımasıyla anlaşılabileceği hesaplanıyor (bu astronom/astrofizikçi Taylor'un Nobel Fizik ödülü almasına da sebep oluyor).

    Özel görelilik de sadece muonların bozulmalarıyla değil CERN gibi parçacık hızlandırıcılarında bir sürü parçacık için de sürekli test ediliyor. Ayrıca uzaya giden veya hızlı uçaklarda taşınan atom saatlerinin Dünya'da duran atom saatlerine göre bir miktar saptığı ve bu sapmanın özel görelilikle tamamen uyumlu olduğu defalarca ispatlanıyor.


    Söylediğiniz gibi bir çok test var, en anlaşılabilir olanlardan 2 tanesini seçmiştim.Diğerlerinin anlaşılması çok fazla teorik bilgi gerektiriyor. Siz bayaa güzel özetlemişsiniz, teşekkürler.


    Sizin de katkılarınız gayet güzeldi, sadece sanki görelilikle ilgili çok az kanıt varmış da herşey çok muğlakmış gibi düşünülmesin diye biraz daha örnekleri genişlettim
    _____________________________




  • arkadaslar...
    geceleyin kafanızı kaldırın ve gokyuzune bakın...
    ne goruyorsunuz...?
    gorduklerınız GEÇMİŞ tir...

    dolayısıyla soylenen olay terıde mumkundur...ancak uygulamaya gelınce yukarıdakı bir arkadasta belırtmıs bir anda nasıl o kadar ılerleyecegız ve gıttıgımız yerden burayı gosterecek mercek nasıl olacak?



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi DeScOnT -- 3 Aralık 2006; 13:48:52 >
    _____________________________
    NoName
  • quote:

    Orjinalden alıntı: DeScOnT

    arkadaslar...
    geceleyin kafanızı kaldırın ve gokyuzune bakın...
    ne goruyorsunuz...?
    gorduklerınız GEÇMİŞ tir...


    Ama "kendi" geçmişiniz değil, kendi "bugününüzde" erişemeyeceğiniz "başka" geçmişlerdir.
    _____________________________
  • Merkür gözlemlerindeki tuhaflıkların açıklaması da yine ışığın, güneşin kütleçekim gücü karşısında yörüngesinin eğrilmesinden kaynaklanmaktadır. Benim görüşlerim şu şekildedir: Muğlaklık deneylerde ve ölçümlerde değildir. Göreliliğin felsefi yorumundadır. Görelilik algı ve ölçme ilgilidir ve bir mühendislik meselesidir. Görelilik kullanılarak uydular yörüngelerine oturtulur, GPS sistemleri çalıştırılır. Buradaki bence yanlış yorumlama uzay-zamanın eğrilmesi tabiri ile mekanın dördüncü boyut üzerine eğrilmesi anlamı çıkarılmasıdır. Uzaydaki geometri, uzaydaki madde ile ilgilidir ve biz bu eğrilmeyi yine üç boyut algısı ile ölçeriz ve kavrarız. İki boyutlu bir gerçeklik olmadığı gibi dört boyutlu bir gerçeklik de yoktur (zaman bir mekan boyutu değildir). Kuantum kuramına göre kütleçekimi olgusuna "uzayın eğriliği" değil, kuramın öngördüğü "graviton" denen parçaçık sebep olmaktadır. Ayrıca görelilik, ışık hızına yakın hızlarda zamanın yavaş geçmesi olgusuna muhtaç değildir.

    Bunlar benim fikirlerim olup, iddia ve tartışma amaçlı değildir.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi kaotika -- 3 Aralık 2006; 13:51:16 >
    _____________________________




  • mfiz Tarih 3 Aralık 2006; 13:47:26
    quote:

    Orjinalden alıntı: DeScOnT

    arkadaslar...
    geceleyin kafanızı kaldırın ve gokyuzune bakın...
    ne goruyorsunuz...?
    gorduklerınız GEÇMİŞ tir...


    Ama "kendi" geçmişiniz değil, kendi "bugününüzde" erişemeyeceğiniz "başka" geçmişlerdir.


    evet oyledır...ama aynı sey yukarıdan dunyaya bakan ıcınde gecerlidir...
    _____________________________
    NoName
  • quote:

    Orjinalden alıntı: kaotika

    Merkür gözlemlerindeki tuhaflıkların açıklaması da yine ışığın, güneşin kütleçekim gücü karşısında yörüngesinin eğrilmesinden kaynaklanmaktadır. Benim görüşlerim şu şekildedir: Muğlaklık deneylerde ve ölçümlerde değildir. Göreliliğin felsefi yorumundadır. Görelilik algı ve ölçme ilgilidir ve bir mühendislik meselesidir. Görelilik kullanılarak uydular yörüngelerine oturtulur, GPS sistemleri çalıştırılır. Buradaki bence yanlış yorumlama uzay-zamanın eğrilmesi tabiri ile mekanın dördüncü boyut üzerine eğrilmesi anlamı çıkarılmasıdır. Uzaydaki geometri, uzaydaki madde ile ilgilidir ve biz bu eğrilmeyi yine üç boyut algısı ile ölçeriz ve kavrarız. İki boyutlu bir gerçeklik olmadığı gibi dört boyutlu bir gerçeklik de yoktur (zaman bir mekan boyutu değildir). Kuantum kuramına göre kütleçekimi olgusuna "uzayın eğriliği" değil, kuramın öngördüğü "graviton" denen parçaçık sebep olmaktadır. Ayrıca görelilik, ışık hızına yakın hızlarda zamanın yavaş geçmesi olgusuna muhtaç değildir.

    Bunlar benim fikirlerim olup, iddia ve tartışma amaçlı değildir.


    Kuantum mekaniğiyle Genel Görelilik henüz birleştirilebilmiş kuramlar değildir. Dolayısıyla belirttiğiniz problemler doğal olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel görelilik kuramında da kuantum mekaniği kuramında da herşey matematiksel olarak çok açıktır (mesela genel görelilik teorisinin "geometrik" yorumu yorumdan daha öte "tam bir matematiksel görünüm" olarak karşımıza çıkmaktadır), hatta güzellik bu sadeliktedir belki de. Ancak ortada kimi durumlarda birbiriyle çelişen "ayrı dünyaların insanı" gibi duran iki çok önemli teori var. Hiçbir zaman "herşeyi" biliyor olmayacağız, öğrendikçe daha fazla şeyi bilmediğimiz ortaya çıkacaktır düşündesindeyim. Tabii ki bu son yorumum "bilimsel yönteme" ve "bilimsel düşünceye" kuşku duyulmasını gerektirmez. Ne zaman "teori" dense, sanki teori "kesin olmayan bilgi yumağı" demekmiş gibi yorumlar yapılır, umarım bu yazdıklarımdan sonra da bu yanlış yorumlar tekrar yazılıp durulmaz.
    _____________________________




  • Düşünmek insana mahsus bir özelliktir ama temiz bir niyetle düşüneceğiz. Düşünürken amaç hakikate ulaşmak olacak. Egoları tatmin etmek için de kafa yorulur, ama bu düşünmek değildir, basitliktir.
    Düşünmekten kaçmaktansa, doğru bilgilerin ışğında, istemeden yanlış yorum yapmayı tercih ederim. Akıl kullanılarak yazıldıktan sonra bütün yorumlara saygım var. Arkadaşta iyi bir niyetle yazmış belli.
    _____________________________
    "Bazen herkesi kandırabilirsiniz, bazılarını her zaman kandırabilirsiniz, ama her zaman herkesi kandıramazsınız."
  • 
Sayfa: önceki 12345
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.