Şimdi Ara

Fuzûlî

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
14
Cevap
0
Favori
11.202
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • Fuzûlî

    Hayatı


    Türk edebiyatında lirik şiirin en büyük temsilcisi olan, acı ve ıstırap şairi Fuzûlî hakkında bilinenler pek azdır. Asıl adı Mehmet'tir. Nerede doğduğu bilinmemekle beraber Bağdat, Hille, Kerbelâ ve Necef civarında yaşadığı, bu bölgeden dışarı çıkmadığı düşünülmektedir. Yaşadığı coğrafi bölgenin savaş alanı olması, ömrünün yoksulluk içinde geçmesine sebep olmuştur. Kanunî Sultan Süleyman Bağdat'ı fethettiğinde, Fuzulî, ona kasideler sunmuştur. Bazı eserlerinden ve ele geçen mektuplarından, sıkıntı içinde yaşadığı, Saray'dan fazla rağbet görmediği anlaşılmaktadır. Şikâyetnâme adıyla bilinen, Nişancı Celâlzâde Mustafa Çelebi'ye yazdığı mektup, bunlardan biridir.Azeri Türkçesiyle yazan Fuzûlî, Azerî Türkleri tarafından millî şair ilân edilmiştir. Fuzûlî 1556 yılında Kerbelâ'da taun (veba) salgınında vefat etmiştir.Türkçe dışında Arapça ve Farsça eserler de veren Fuzûli'nın en önemli eserleri şunlardır: Türkçe Divan, Farsça Divan, Arapça Divan, Leylâ vû Mecnûn, Hadikatü's-Süedâ, Beng ü Bade, Sâki-nâme, Enisü't- Kalb, Rind ü Zâhid...







  • Gazel -Ya Râb

    1-Benim tek hîç kim zâr ü perişân olmasın yâ Rab
    Esîr-i derd-i aşk u dâğ-ı hicrân olmasın yâ Rab

    2-Demâdem cevrlerdir çektiğim bî-rahm bütlerden
    Bu kâfirler esiri bir müselmân olmasın yâ Rab

    3-Görüp endîşe-i katlimde ol mâhı budur derdim
    Ki ol endîşeden ol meh peşîmân olmasın yâ Rab

    4-Çıkarmak etseler tenden çekip peygânın ol servin
    Çıkan olsun dil-i mecrû peygân olmasın yâ Rab

    5-Cefâ vü cevr ile mu’tâdım anlarsız nolur hâlim
    Cefâsına had ü cevrine pâyân olmasın yâ Rab

    6-Demen kim adli yok yâ cevri çok her hâl ile olsa
    Gönül tahtına andan özge sultân olmasın yâ Rab

    7-Fuzûlî buldu genc-i âfiyet meyhâne küncünde
    Mübârek mülktür ol mülk vîrân olmasın yâ Rab

    Günümüz Türkçesiyle

    1-Ey Tanrı'm!hiç kimse benim gibi inlemesin ve perişan olmasın;aşk derdinin ve ayrılık yarasının esiri olmasın,ey Tanrı'm!

    2-Merhametsiz putlardan (yani:güzellerden) daima cefa çekiyorum;ey Tanrım!bir Müslüman bu kâfirlerin esiri olmasın.

    3-O ayın (yani:ay yüzlü güzelin) beni öldürmeyi düşündüğünü gördüm:derdim budur:o ay, o düşünceden pişman olmasın ey Tanrım!

    4-O selvinin (yani:selvi boylunun) okunun temrenini vücuttan çekip çıkarmak isteseler,yaralı gönül çıksın,fakat ok temreni çıkmasın,ey Tanrım!

    5-Cevir ve cefaya alışığım,onlarsız halim ne olur!Cefasına sınır,cevrine son olmasın ey Tanrım!

    6-Adaleti yok,zulmü çok demeyin;nasıl olursa olsun,gönül tahtına ondan başka sultan olmasın,ey Tanrım!

    7-Fuzulî meyhane köşesinde âfiyet hazinesi buldu (yani:esenlik,eminlik buldu),o mülk mübarek mülktür,viran olmasın,ey Tanrım!




  • Su Kasidesi
    Kaside Der Na't-ı Hazret-i Nebevî


    1.Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
    Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su

    2.Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
    Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su

    3.Zevk-i tigından aceb yok olsa gönlüm çâk çâk
    Kim mürûr ilen bırakır rahneler dîvâre su

    4.Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânın sözün
    İhtiyât ilen içer her kimde olsa yâre su

    5.Suya versin bağ-ban gülzar-ı zahmet çekmesin
    Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin-gülzâre su

    6.Okşadabilmez gubârını muharrir hattına
    Hâme tek bakmaktan inse sözlerine kare su

    7.Ârızın yâdiyle nem-nâk olsa müjgânım n'ola
    Zayi olmaz gül temennâsiyle vermek hâre su

    8.Gam günü etme dîl-i bîmardan tigin dirig
    Hayrdır vermek karanı gicede bîmâre su

    9.İste peykânın gönül hecrinde şevkim sâkin et
    Susuzum bu sahrada benim'çün âre su

    10.Ben lebim müştâkıyım zühhâd kevser tâlibi
    Nitekim meste mey içmek hoş gelir huş-yâre su

    11.Ravza-ı kûyuna her dem durmayıp eyler güzâr
    Âşık olmuş gâlibâ ol serv-i hoş reftâre su

    12.Su yolun ol kûydan toprağ olup tutsam gerek
    Çün rakîbimdir dahi ol kûya koyman vare su

    13.Dest-bûsu arzûsiyle ger ölsem dostlar
    Kûze eylen toprağım sunun anunla yâre su

    14.Serv ser-keşlik kılar kumru niyâzından meğer
    Dâmenin duta ayağına düşe yalvare su

    15.İçmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
    Gül budağının mîzacına gire kurtâre su

    16.Tıynet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
    İktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâr'e su

    17.Seyyid-i nev'i beşer deryâ-yı dürr-i ıstıfâ
    Kim sepübdür mu'cizâtı âteş-i eşrâre su

    18.Kılmağ için taze gül-zâr-i nübüvvet revnakın
    Mu'cizinden eylemiş izhar seng-i hâre su

    19.Mu'ciz-i bir bahr-i bî-pâyan imiş âlemde kim
    Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâre su

    20.Hayret ilen parmağın dişler kim etse istima
    Parmağında verdiği şiddet günü Ensâr'e su

    21.Eylemiş her katreden bin bahr-i rahmet mevc-hîz
    El sunup urgaç vuzû için gül-i ruhsâre su

    22.Eylemiş her katrede bin bahr-i rahmet mevc-hîz
    El sunup urgaç vuzû için gül-i ruhsâre su

    23.Hâk-i pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl
    Başını taştan taşa vurup gezer âvâre su

    24.Zerre zerre hâk-i der-gâhına ister salar nûr
    Dönmez ol der-gâhdan ger olsa pâre pâre su

    25.Zikr-i na'tın virdini derman bilir ehl-i hatâ
    Eyle kim def-i humar için içer mey-hâre su

    26.Yâ Habîbâ'llah yâ Hayr'el-beşer müştâkınam
    Eyle kim leb-teşneler yanıb diler hemvâre su

    27.Sensin ol bahr-i kerâmet kim Şeb-i Mi'rac'da
    Şeb-nem-i feyzin yetirmiş sâbit ü seyyâre su

    28.Çeşm-i hûr-şidden her dem zülâl-i feyz iner
    Hâcet olsa merkâdin tecdîd eden mi'mâre su

    29.Bîm-i dûzah nâr-i gam salmış dîl-i sûzânıma
    Var ümîdim ebr-i ihsanın sepe ol nâre su

    30.Yümn-i na'tinden güher olmuş Fuzûlî sözleri
    Ebr-i nîsandan dönen tek lü'lü-i şeh-vâre su

    31.Hâb-ı gafletten olan bîdâr olanda Rûz-ı Haşr
    Eşk-i hasretten dökende dîde-i bîdâre su

    32.Umduğum oldur ki Rûz-i Haşr mahrûm olmayam
    Çeşm-i vaslın vere ben teşne-i dîdâre su




  • Günümüz Türkçesiyle

    1. Ey göz, gönlümdeki ateşlere, gözyaşından su saçma, böylesine tutuşan ateşlere su çare kılmaz.

    Bu beyitte Fuzulî gönlünde aşk ve ıztırabı ateşlere, gözyaşını ise, suya benzetmiştir. Su ile ateş birbirine zıttır. Su ateşi söndürür. Fakat gönül atşi maddî değil, manevîdir. Bundan dolayı gözyaşları insanın içindeki ateşi söndürmez. Bu beyit bize Fuzulî'nin muztarip, duygulu bir insan olduğunu gösteriyor. Bu beyitte tekrarlanan (s, g, d, k) konsonantları (ünsüzleri) ile (o, ö, u) vokalleri (ünlüleri) bir ahenk vücuda getirmektedir.

    2. Dönen günbedin rengi mi mavidir, yoksa gözümden akan su mu onu çepçevre çevirmiştir, bilmiyorum.

    Bu beyitte geçen "âb-gûn" kelimesi hem suya benzer, hem mavi renk mânâsına gelir. Fuzulî gözyaşlarının gök kubbeyi çepçevre kuşattığını söylemekle mübalağa sanatı yapıyor, gökyüzünün renginin mavi mi, yoksa gözyaşlarından dolayı mı böyle göründüğünü bilmediğini söylemekle "tecahül-i arifane" de bulunuyor. Gökyüzü, için "günbed-i devvar" (döner kubbe) tamlamasını kullanmakla da şair, gökyüzü ile göz arasında bir münasebet kuruyor. Bu beyitte tekrarlanan (n ve g) konsonlarıyla ince ve kalın yuvarlak vokaller hususî, bir âhenk vücuda getiriyor.

    3. Kılıcının zevkinden gönlüm parça parça olsa, şaşılmaz, zira su zamanla duvarda yarıklar bırakır.

    Fuzulî'nin bu beyitte "zevk-i tîg-kılıcının zevki" tamlamasını kullanması psikolojik bakımdan dikkati çekicidir. Fuzulî sevgilisinin verdiği acıdan şikâyet etmez, tam tersine zevk duyar. Burada söz konusu olan kılıç sevgilinin keskin bakışıdır. Şair, senin kılıca benzeyen bakışlarının yerdiği acı' bana zevk" verir fikrini "zevk-i tîg" tamlaması ile özetlemiştir. Divan şairleri bu nevi kısa, özet veya yoğun sözlerden hoşlanırlar. Onları okuyucunun çözümlemesi lâzımdır. Şair, kılıcın gönlünü çak çak (parça parça) etmesi ile suların duvarda yarıklar hâsıl etmesi arasında bir bağlantı kuruyor. Divan şairleri çok defa kılıç deyince suyu hatırlarlar. Bunun sebebi kılıcın imal edilirken su ile çelikleştirilmesidir. Bir klişe olarak kullanılan "âb-ı tîg" (kılıç suyu, kılıcın parlaklık ve keskinliği) tamlaması da onlarda su hayalini uyandırır.

    4.Yaralı gönül senin (peykân)ından korka korka bahseder. Yaralı olan suyu ihtiyatla içer.

    Bu beyitte geçen "peykân" sözü okun ucundaki demir mânâsına gelir. Bu da sevgilinin kirpiklerine tekabül eder. Sevgilinin oka benzeyen kirpikleri âşığı yaralar, yaralılar da suyu ihtiyatla içerler.

    5.Bahçıvan boşuna zahmet çekmesin, gül bahçesini suya versin, bin gül bahçesine su verse, senin yüzün gibi bir gül açılmasına imkân yoktur.

    Bu beyitte sevilen varlığın yüzü ile gül arasındaki benzeyiş dolayısıyla ikisi arasında bir mukayese yapılmıştır. Fuzulî su redifi vasıtasiyle hayali genişletiyor. Araya bahçıvanı da katıyor. Sevgili, güzellik ve başka vasıfları bakımından gülden üstündür. Şair, su vermek ile de oynuyor. Birinci mısrada "suya vermek" sözü mecazî olarak yok etmek mânâsına kullanılmıştır.

    6.Yazı yazan (hattat) kalem gibi gözlerine kara su inse de, senin yüzünün hattına benzer bir hat yazamaz.

    Bu beyitte "gubar,' muharrir, hat, hâme ve kara" kelimeleri arasında tenasüb sanatı vardır. Bu kelimeler birbirleriyle ilgilidir. Hat, yazı sanatıdır. Gubar, hat sanatında bir yazı çeşididir. Şair, kalem, kara ve muharrir kelimelerini hat sanatı ile münasebeti bakımından zikrediyor. Divan şairleri sevgilinin yüzündeki ince tüyleri hatta (yazıya) benzetirler. Sevgilinin yüzünün hatları, hattatın yazdığı yazılardan çok daha güzeldir. Hattat, gözlerine kalem gibi kara su ininceye dek, yani kör oluncaya kadar yazı yazsa, senin yüzünün hattına benzer bir yazı yazamaz. Şair "okşamak" kelimesini hem benzetmek, hem yüz dolayısıyle sevmek mânâsında kullanmıştır. Kalem (hame) gibi gözüne kara su inmek sözü, mecazî olarak kör olmak mânâsına gelir.

    7.Yanağını hatırlarken kirpiklerim ıslansa bunda şaşılacak ne var? Gül yetiştirmek isterken, dikene verilen su boşa gitmez.

    Fuzulî bu beytinde gözyaşını tatlı bir alayla yumuşatıyor. Beyit, birbiriyle ilgili şu benzetmelere dayanıyor: Yanak-gül, kirpikler-diken, gözyaşı-su. Bu beyitte eskilerin "leff ü' neşir" (sarma ve açma) dedikleri bir sanat vardır. Bu sanat, aralarında münasebet bulunan iki veya üç şey zikrederek karşılıklarını (benzerlerini) söylemek suretiyle yapılır.

    8.Gam günü hasta gönülden kılıcını (kirpiklerini, bakışını) esirgemek gecede hastaya su vermek hayırlı bir iştir.

    Fuzulî, burada da ok (kılıç) -su-yaralanma mazmununa dayanıyor. Karanlık gece ile sevgilinin kara gözleri arasında da münasebet vardır.

    9.Gönül, ondan ayrı olduğun zaman, onun peykinin (oka benzeyen kirpiklerini) isteyerek, hasretini teskin etmeğe çalış. Susuzum, git bu çöl de benim için su ara.

    Kılıca olduğu gibi peykâna (ok ucuna) da su verilir. Şairin "git bu çölde benim için su ara" demesi demirin kuruluk bakımından çöle benzemesinden, demirde ve çölde gizli olarak su bulunmasından dolayıdır. Şairin asıl özlediği sevgilisinin bakışlarıdır.

    10.Ben dudağına karşı büyük bir arzu duyuyorum. Kuru sofular ise, kevser istiyorlar; böylece sarhoşa şarap,' ayık insana da su hoş gelir.

    Bu beyitte dudak kırmızılığı dolayısıyle içkiye benzetilmiştir, ve sarhoşa (aşığa) uygun görülmüştür. Kevser Cennet'te bir havuzun adıdır. Dîvan şairleri aşk ile kendinden geçenlerle kuru sofuları karşılaştırmaktan ve aralarındaki tezadı belirtmekten hoşlanırlar. Aynı beyitte birbirine paralel olan dudak-şarap, âşık-sarhoş, kevser-su, zahid-ayık insan benzetmeleriyle Fuzulî bir leff ü neşir sanatı yapmıştır.

    11.Su, durmadan senin mahallendeki bahçeye doğru akıyor. Galiba o, hoş yürüyüşlü sevgiliye âşık.

    Fuzulî'nin küçük bir tablo teşkil, eden bu beyti de birtakım gizli benzetmelere dayanır. "Serv-i hoş-reftar"dan maksat uzun boylu, güzel yürüyüşlü, sevgilisidir. Sevgilinin bahçesine doğru akan su âşıktır. Dîvan şairleri sevgilinin boyu için "revan" (akıcı) sıfatını da kullanırlar. Servi kelimesi, şairde su çağrışımı uyandırmıştır.

    12.Toprak (set) olarak sevgilinin köyüne giden suyun yolunu kessem gerek. Zîra o benim rakibimdir. O köye gitmesine engel olmalıyım.

    Şair burada yine servi dolayısıyle rakibini suya benzetiyor. Toprak olmak kelimesi mecazî olarak, ölmek mânâsına gelir. Fuzulî, bu kelimeyi hem, hakikî, hem mecazî mânâda kullanıyor.

    13.Ey dostlar, eğer onun elini öpme arzusu ile ölürsem, toprağımdan bir testi yapın ve sevgiliye onunla su verin.
    Fuzulî ince bir hayale dayanan bu beytinde (s) aliterasyonu ile (u) asonansının doğurduğu âhenkten de istifade ediyor.

    14.Servi, kumrunun yalvarmalarına karşı dikbaşlılık ediyor. Su gitsin de onun eteğine sarılıp ayağına düşsün yalvarsın.

    Servi ile kumru çok defa bir arada bulundukları için birbirlerine âşık sayılırlar. Servi, güzel boylu sevgiliye, kumru yalvaran âşığa benzer. Şair, servinin uzun oluşu ile dikbaşlılık arasında bir münasebet bulunuyor. Servi ağaçlarının dibinden akan su da bir arabulucuya benzetiliyor. Şair bu beyitte servi, kumru ve suya insana has vasıflar vermek suretiyle "teşhis" ediyor ve âdeta tabiatı masallaştırıyor.

    "Servi", vahdeti (Tanrı) "su", peygamberi, "kumru" kulu temsil eder. Beyitte arka planda böyle bir mânâ da vardır.

    15.Gül dalı bir hile ile bülbülün kanını içmek istiyor. Su, gül dalının damarına girerek bülbülü kurtarmalıdır.

    Renk kelimesi, renkten başka şekil, suret ve hile mânâlarına da gelir. Şairin burada onu kullanması gül ve bülbülün kanı dolayısıyledir. Gül, kendisine kırmızı renk sağlamak maksadıyle bülbülün kanına girmek istiyor. Divan şiirinde gül ile bülbül arasında bir aşk münasebeti olduğundan bahsedilir. Şair bu beytinde de gül, bülbül ve suya insanî vasıflar izafe ediyor.

    16.Su temiz tabiatını âleme aydınlık (berrak) kılmış ve Hazret-i Muhammed'in, yoluna girmiştir.

    Şair bu beytinde su ile Hazret-i Muhammed'e uyan, onun yolunda giden mümin arasında bir münasebet buluyor. Temizlik dolayısıyle İslâmiyet suya büyük önem verir. Su maddî ve manevî temizliğin sembolüdür. Suyun vasıflarından biri berrak oluşudur. İyi mümin de öyledir. Onun gönlü de su gibi aydınlık, herkese açıktır.

    17.Seyyid-i nev'-i beşer (insan ney'inin efendisi, Hazret-i Muhammet) seçkinlik incisinin denizidir. Onun mucizeleri kötülerin ateşi üzerine su serper.

    Burada su redifi dolayısıyle Peygamber bir seçkin inciler denizine benzetilmiştir. Onun din denizi seçkin inciler yetiştirir. O, kötülük ateşlerini söndüren bir sudur. Su ile ateş arasında tezat vardır. Burada ateş kötülüğün, su iyiliğin sembolü olarak kullanılmıştır,. Bu beyitte seyyid, ıstıfa, sepmek), (beşer, ateş-i eşrar) kelimelerinde aliterasyon vardır.Hz. Muhammed doğduğu zaman ateşperestlerin ateşleri sönmüştür. Beyitte bu mucizeye de telmih vardır.

    18.Peygamberlik gül bahçesinin canlılığını tazelemek için mermer taşı mucizinden (yaratıcılığından) su akıtmış.

    Peygamberlik gül bahçesine su verince gül tazeleniyor. Gül Peygamberimize izafe edilen bir çiçektir. Peygamberlik müessesesi onunla taze kalmış, Son peygamber olan Peygamberimizin mucizelerinden biri kara taştan su akıtmak. Bu mucize peygamberliğinin kabulü ve yeni bir gül açılması, peygamberlik bahçesinin parlaklığının tazelenmesidir.

    19.Onun mucizi âlemde öyle nihayetsiz bir hidayet denizidir ki, binlerce kâfir tapınağına (Mecusî tapınağına) o denizden hidayet ermiştir.

    Peygamber doğduğu zaman vukua gelen harikulade hadiselerden biri de sönmeyen ateşlerin sönmesi (Mecusî ateşlerinin sönmüş olması)dir. Bu hadiseye telmih eden Fuzulî'ye göre peygamberimizin mucizesi öyle sonsuz bir deniz imiş ki, binlerce kâfir ateşgedesindeki ateşi söndürmeğe yetmiştir.

    "Yetmiş" kelimesi hem "erişmiş" hem de "kifayet etmiş" mânâlarına gelir. Burada kifayet etmiş mânâsında tevriye!i kullanılmıştır.Ayrıca su-ateş arasında tezat vardır.

    20.Şiddet günü Ensar'a parmağından akıttığı suyu kim işitse, hayretle parmağını ısırır.

    Tebuk seferinde (şiddet günü) susuz kaldıkları zaman Peygamberimizin parmakları arasından oluk oluk su akmış. Bunu duyan hayretinden parmağını ısırır. Bu hadise de kullara hayret veren bir mucizedir.

    21.Dostu, yılan zehri içse, ebedî hayat suyuna döner, düşmanı su içse mutlaka yılan zehri olur.

    Peygamberin dostlarından maksat, hayatında iken, ona uyan sahabelerle, onun yolundan giden Müslümanlardır. Aynı imana sahip oluş, onlara da manevî bir güç verir ve onlar bu manevî güç ile, kötülükleri iyiliğe döndürebilirler. Buna karşılık, düşmanları için iyi şeyler böyle kötü bir mahiyet alır. Şair bu fikri, yılan zehrinin ebedî hayat suyuna veya tersine ebedî hayat suyunun zehre dönüşmesi sembolü olarak ifade ediyor. Burada tezat sanatı vardır.

    22.Abdest almak için yanağının gülüne su serpince, her damla sudan bin rahmet denizi dalgalanmıştır.

    Şair borada "gül-i ruhsar" tamlaması ile Peygamber'in yanağını güle benzetmiştir. Abdest alınırken yüz yıkanır. Peygamber'in yüzüne değen su, onun manevî gücü ile çoğalıyor, bir damladan bin rahmet denizi doğuyor. Damla ile deniz arasında tezat vardır. Bu tezat ve benzetme tasavvufta birlik (vahdet) ile çokluk (kesret) u belirtmek için kullanılır. Çok, birden doğar. Başlangıçta ilk Müslüman olan Hazret-i Muhammed tek idi. Daha sonra, Müslümanların sayısı yüzlerce milyonu aştı. Tanrı'nın insanlara acıması mânâsına gelen rahmet, Türkçe'de mecazî olarak yağmur mânâsına da gelir. Yağmur milyonlarca damladan oluşur.

    23.Su senin ayağının toprağına erişeyim diye durmadan, ömürler boyu başını taştan taşa vurarak âvâre gezer durur.

    Her yıl, yüz binlerce Müslüman, dünyanın dört bir yanından Hacc'a giderler. Peygamber'in mezarını ziyaret ederler. Şair, sulara da böyle kutsal bir duygu yüklüyor. Suların başını taştan taşa vurması, hem hakiki, hem mecazî mânâda kullanılmıştır. Hayat ile su arasında münasebet olduğu için şair ömür kelimesini kullanmıştır. Muttasıl kelimesi Arapça "vasl" (ulaşan, kavuşan) kökünden gelir. Bu beyitte teşhis sanatı vardır.

    24.Su ister ki, senin dergâhının toprağına zerre zerre nur salsın. Parça parça olsa bile su o dergâhtan dönmez.

    Toprak, su ve ışık zerre zerre, parça parça olurlar. Su ışığı yansıtır. Şair, su ve ışığın bu özelliklerine manevî bir mânâ da veriyor. Burada su ve ışığın zerre zerre veya pare pare olması sevginin gücünü ifade eder.

    25.Senin na'tını zaman zaman tekrarlamayı hata ehli derman bilir. Tıpkı sarhoşun ayılması için yüzüne su serpmesi gibi.

    Hata kelimesi yanlış ve günah mânâsına gelir. "Ehl-i hata"dan maksat, yanlış yola sapanlar, günahkârlardır. Onlar günahlarından kurtulmak için, sarhoşun ayılmak maksadıyle yüzüne su serpmesi gibi senin na'tını tekrarlarlar. Na't, bir şeyi medhederek anlama mânâsına gelir. Hazret-i Mu-hammed'i övmek için yazılan şiirlere de na't denilir. Belli zamanlarda okunan Kur'an cüzlerine ve dualara "vird" denilir.

    26.Ey Tanrı'nın sevgilisi, ey insanların en iyisi, sana dudakları yananların su dilemeleri gibi müştakım.

    27.Şen o keramet denizisin ki, Miraç gecesi feyzinin şebnemi duran ve gezen yıldızlara su götürmüştür.

    Burada Hazret-i Muhammed'in Mirac'ına telmih vardır. Şebnem kelimesinin şeb'i (gece) ile Şeb-i Mîrac'ın "şeb"i aynı mânâya gelir. Şairin iki kelime atasında münasebet kurmasının sebebi budur. Feyiz: suyun taşması, bereket demektir. Şebnem ile bahar arasında tezat vardır. Peygamber'in manevî gücü o kadar kuvvetlidir ki, yeryüzünden götürdüğü şebnemi bütün yıldızlara yetecek su sağlar. Burada sudan maksat, Hazret-i Muhammed'in Miraç gecesi bütün kâinata varlığı ile vermiş olduğu feyizdir.

    28.Mezarını yenileyen mimara su gerekirse, güneşin çeşmesinden her dem feyzin saf suyu iner.

    Burada güneş, dünyaya feyz ve bereket verdiği için çeşmeye, güneşten akan ışık zülâle (saf su) benzetilmiştir.

    29.Cehennem korkusu yanık gönlüme gam ateşi salmış, senin ihsan bulutunun o ateşe su serpeceğini umuyorum.

    Mânâ bakımından bütün kelimeleri birbiriyle ilgili olan bu beyitte tenasüb veya müraat-i nazîr sanatı vardır.

    30.Na'tının uğuru ile Fuzulî'nin sözleri nisan yağmurundan vücuda gelen büyük inci tanelerine benzemiştir.

    Bir efsaneye, göre istiridyeler nisan ayında denizin yüzüne çıkar, yağmur yağarken kabuğunu açar, bir iki damla alır, yeniden denizin dibine inerlermiş. Bunlar zamanla inci haline gelirmiş. Fuzulî yukarıki beytinde bu efsaneye telmihte bulunuyor, kendi sözlerini inciye benzetiyor.

    31. 32.Mahşer günü gaflet uykusundan uyandığımda ve hasret gözyaşlarından uykusuz gözlerim su döktüğünde (ağladığımda) umduğum odur ki, mahrum olmayayım, vaslının çeşmesi senin yüzüne teşne olan bana su versin.

    Divan şairleri umumiyetle fikirlerini bir beyitte sona erdirirler. Fuzuli burada 31. beyitle 32. beyiti birbirine bağlıyor. İki beyitte de mahşer günü bahis konusudur. O gün insanlar Tanrı'ya -hayatlarında yaptıkları iyi ve kötü işlerin hesabını verecekleri için büyük bir telaş ve heyecan içinde olacaklardır. O gün Hazret-i Muhammed kendisini sevenlere şefaat edecektir.




  • Gazel - Beni

    Yâ Rab belâ-yı aşk ile kıl âşinâ beni
    Bir dem belâ-yı aşktan etme cüdâ beni

    Az eyleme inayetini ehl-i derden
    Ya’ni ki çok belâlara kıl mübtelâ beni

    Oldukça ben götürme belâdan irâdetim
    Ben isterim belâyı çü ister belâ beni

    Gittikçe hüsnün eyle ziyâde nigârımın
    Geldikçe derdine beter et mübtelâ beni

    Öyle zaîf kıl tenimi firkatinde kim
    Vaslına mümkin ola yetürmek sabâ beni

    Nahvet kılıp nasîb Fuzûlî gibi bana
    Yâ Rab mukayyed eyleme mutlak bana beni

    Günümüz Türkçesiyle:

    1-Ey Tanrı!beni aşk belasıyla bildik et,beni aşk belasından bir an ayrı bırakma.

    2-Yardımını dertlilerden eksiltme,yani beni çok belalara düşür.

    3-Ben var oldukça dileğimi belâdan ayırma,çünkü ben belâyı isterim,belâ beni ister.

    4-Sevgilimin güzelliğini gittikçe çoğalt,geldikçe de derdine beni daha beter düşkün et.

    5-Onun ayrılığı ile vücudumu o kadar zayıflat ki,yelin beni ona kavuşturması mümkün olsun.

    6-Ey Tanrı!bana Fuzuli gibi kibirlilik verip de beni bana bağlama.




  • Gazel - Usanmaz mı?

    Beni candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
    Felekler yandı âhımdan muradım şem’i yanmaz mı

    Kamu bâmarına cânan devâ-yı derd eder ihsan
    Niçin kılmaz bana derman beni bîmar sanmaz mı

    Şeb-i hicran yanar cânım döker kan çeşm-ı giryânım
    Uyarır halkı efgaanım kara bahtım uyanmaz mı

    Gül-i ruhşârına karşu gözümden kanlı akar su
    Habîbim fasl-ı güldür bu akar sular bulanmaz mı

    Gamım pinhan dutardım ben dediler yâre kıl rûşen
    Desem ol bî-vefâ bilmem inanır mı inanmaz mı

    Değildim ben sana mâil sen ettin aklımı zâil
    Bana ta’n eyleyen gafil seni görgeç utanmaz mı

    Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
    Sorun kim bu ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı

    Günümüz Türkçesiyle:

    1-Sevgili beni candan usandırdı,cefadan usanmaz mı?Âhımdan gökler yandı,dileğimin mumu yanmaz mı?

    2-Sevgili,bütün hastalarının derdine ilaç veriyor,bana niçin ilaç vermiyor?Beni hasta sanmıyor mu?

    3-Ayrılık gecesinde canım yanar,ağlayan gözüm kanlı yaş döker,feryadım halkı uyandırır,kara bahtım uyanmaz mı?

    4-Yanağının gülüne karşı gözümden kanlın su akar (yani:kan ağlarım); sevgilim!Bu gül mevsimidir,akar sular bulanmaz mı?

    5-Ben gamımı gizli tutardım,”sevgiliye aç” dediler,desem o vefasız acaba inanır mı?İnanmaz mı?

    6-Ben sana meyletmiş değildim,aklımı sen yok ettin;beni kınayan gafil seni görünce utanmaz mı?

    7-Fuzuli çılgın bir rinttir,daima halkın diline düşmüştür;sorun ki bu nasıl sevdadır?Bu sevda dan usanmaz mı?




  • Seçme Beyitler ve Mısralar

    1
    Ger derse Fuzûlî ki güzellerde vefâ var
    Aldanma ki şâir sözü elbette yalandır

    2
    Dest-bûsî ârzusuyla ölürsem dûstlar
    Kûze eylen toprağım sunun anınla yâre su

    3
    Gâh Mecnun gâh ben devr içre nevbet bekleriz

    4
    Çekme dâmen nâz edip üftâdelerden vehm kıl
    Göklere açılmasın eller ki dâmânındadır

    5
    Ey Fuzûlî kalmışım hayrette bilmem neyleyim
    Dehr zâlim baht nâ-fermân gam çok ömür az

    Günümüz Türkçesiyle:

    1)Fuzuli eğer “güzellerde vefa var” derse, aldanma ki şair sözü elbette yalandır.

    2)Dostlar!onun elini öpmek arzusuyla ölürsem, toprağımdan testi yapın,onunla sevgiliye su sunun.

    3)Devir içinde kâh Mecnun, kâh ben nöbet bekleriz.

    4)Sana düşkünlerden, nazlanarak eteğini çökme.Kork eteğinde olan eller göklere açılmasın (âşıkların ilenmesin sana!)

    5)Ey Fuzuli!şaşırmış kalmışım, bilmem neyliyeyim. Zaman zalim, baht buyruğuma uymuyor, gam çok,ömür az.




  • Yapay Zeka’dan İlgili Konular
    Jandarma Menkıbesi
    2 yıl önce açıldı
    Friedrich Nietzsche
    16 yıl önce açıldı
    Nihal Atsız
    20 yıl önce açıldı
    Daha Fazla Göster
  • Gazel - Küfr-i Zülfün

    Küfr-i zülfün salalı rahneler îmânımıza
    Kâfir ağlar bizim ahvâl-i perîşânımıza

    Seni görmek müteazzir görünür böyle ki eşk
    Sana baktıkça dolar dîde-i giryânımıza

    Cevr-i çok eyleme kim olmaya nâgeh tükene
    Az edip cevr ü cefâlar kılasın cânımıza

    Eksik olmaz gamımız bunca ki bizden gam alıp
    Her gelen gamlı gider şâd gelip yanımıza

    Gam-ı eyyâm Fuzûlî bize bîdâd etti
    Gelmişiz acz ile dâd etmeğe sultânımıza

    Günümüz Türkçesiyle:

    1-Saçının kâfirliği (veya:karalığı) imanımıza yarıklar açalı,bizim perişan halimize kâfir ağlar.

    2-Seni görmek imkânsız görünür,çünkü sana baktıkça ağlayan gözümüze gözyaşı dolar.

    3-Cevri çoğaltma,belki birdenbire tükenir;cevri azaltıp canımıza her zaman cevir ve cefalar et.

    4-Gamımızı eksik olmaz,o kadar ki,yanımıza neşeli gelen herkes bizden gam alıp gamlı gider.

    5-Fuzuli!günlerin (zamanın) gamı bize zulüm etti;bunalmışız da sultanımıza adalet istemeğe (veya:feryat etmeğe) gelmişiz.




  • Gazel - İçindir

    Âh eylediğim serv-i hırâmânın içindir
    Kan ağladığım gonce-i handânın içindir

    Ser-geşteliğim kâkül –i müşkınin ucundan
    Âşüfteliğim zülf-i perîşânın içindir

    Bîmâr tenim nerkis-i mestin eleminden
    Hûnin ciğerim lâ’l-i dür-efşânın içindir

    Yaktım tenimi vasl günü şem’ tek ammâ
    Bil kim bu tedârük şeb-i hicrânın içindir

    Kurtarmağa yağmâ-yı gamından dil ü cânı
    Sa’yim nazar-ı nerkis-i fettânın içindir

    Can ver gönül ol gamzeye kim bunca zamandır
    Cân içre seni sakladığım ânın içindir

    Vâiz bize dün dûzahı vasf etti Fuzûlî
    Ol vasf senin külbe-i ahzânın içindir

    Günümüz Türkçesiyle:

    1-Âh edişim,salınarak yürüyen selvin (yani:selvi boyun) içindir,kan ağlayışım gülen koncan (yani:konca gibi ağzın) içindir.

    2-Başımın dönmesi mis kokulu kâkülündendir;perişanlığım perişan saçın içindir.

    3-Sarhoş nerkisinin (yani:süzgün gözünün) derdinden vücudum hastadır,inci saçan lâ’lin (yani:arasından inci gibi dişlerin görünen lâ’l gibi kırmızı dudakların) için ciğerim kanlıdır.

    4-Kavuşma günü vücudumu mum gibi yaktım;bil ki,bu hazırlık senin ayrılık gecen içindir.

    5-Gönül ve canı gamını yağmasından kurtarmağa çalışmam,fettan nerkisine (yani:nerkis gibi gözüne) feda etmek içindir.

    6-Gönül! O süzgün bakışa can ver ki,bunca zamandır seni onun için canımın içinde saklıyorum.

    7-Fuzuli!vaiz bize dün cehennemin nasıl olduğunu anlattı,o anlattıkları kulübesi içindir (yani:senin gam yuvası olan kulübene uygun düşmektedir.)




  • Gazel- Bak

    Reng-i rûyundan dem urmuş sâgarı sahbâya bak
    Âftab ile kılur da’vî tutulmuş ayâ bak

    Şem’ bâşından çıkarmış dûd-ı şevk-ı kâkülün
    Böyle kûteh ömr ile başındaki sevdâya bak

    Sînemi çâk eyle gör dil iztırâbın aşktan
    Revzen aç her dem hevâdan mevc uran deryâya bak

    Ey Fuzûlî her nice nâsıh seni men’ eylese
    Bakma anın kavline bir çehre-i zîbaya bak

    Günümüz Türkçesiyle:

    1-Şarap kadehine bak;sevgilinin yüzünün renginden bahse kalkmış;tutulmuş aya (yani:şarap kadehine) bak;güneşle davaya girişmiş.

    2-Mum,sevgilinin saçlarını özlemiş, o özleyişin dumanını başından çıkarmış (yani:o özleyişle tütmeye koyulmuş).Böyle kısa bir ömürle başındaki sevdaya bak.

    3-Göğsümü yar da gönlümün aşkla nasıl çırpındığını gör;pencere aç da her solukta havadan dalgalanan denize bak.

    4-Ey Fuzuli,öğütçü ne kadar seni yasaklasa da,onun sözüne bakma,güzel bir yüze bak.




  • Gazel - Gayrı

    Hâsılım yok ser-i kûyunda belâdan gayrı
    Garazım yok reh-i aşkında fenâdan gayrı

    Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver
    Oda yanmış kuru cismimde hevadan gayrı

    Perde çek çehreme hicran günü ey kanlı sirişk
    Ki gözüm görmeye ol mâh-likaadan gayrı

    Yetti bî-kesliğim ol gaayete kim çevremde
    Kimse yok çizgine girdâb-ı belâdan gayrı

    Ne yanar kimse bana âteş-i dilden özge
    Ne açar kimse kapım bâd-ı sabâdan gayrı

    Bezm-i aşk içre Fuzûlî nice âh eylemeyem
    Ne temettu’ bulunur bende sadâdan gayrı

    Günümüz Türkçesiyle:

    1- Senin bulunduğun yerde belâdan başka elde ettiğim şey yok;aşkının yolunda yok olmaktan başka bir maksadım yok.

    2-Ey âh!gam meclisinin ney’iyim,ateşe yanmış kuru vücudumda arzudan (veya:havadan) başka ne bulursan yele ver (yani:savur,dağıt).

    3-Ey kanlı gözyaşı!ayrılık günü yüzüme perde çek ki gözüm o ay yüzlüden başka bir şey görmesin.

    4-Kimsesizliğim o dereceye vardı ki,çevremde belâ girdabından başka dönen kimse yok.

    5-Bana ne gönül ateşinden başka kimse yanar,ne de tan yelinden başka kimse kapımı açar.

    6-Fuzuli!aşk meclisinde nasıl âh etmeyeyim?Bende sesten başka ne kâr bulunur?




  • Gazel - Görünür

    Serv-i âzâd kadinle bana yeksan görünür
    Neye ser-geşte olan baksa hırâman görünür

    Can görünmez deseler tende inanmam nitekim
    Lûtftan her nice baksam tenine can görünür

    Derdim ahvâlimi cânâna kılam arz velî
    Görebilmem özümü anda ki cânân görünür

    Ne keman-dârsın ey meh ki atıp gamze okun
    Yıktığın saydda ne zahm ne peygân görünür

    Bir sanem zülfüne gûyâ ki veriptir gönlün
    Ki Fuzuli’nin eyen hâli perişan görünür

    Günümüz Türkçesiyle:

    1-Hür selvi (yani:alabildiğine uzanmış selvi), ban,seninle aynı boyda görünür.Başı dönen neye baksa dönüyor,yürüyor görünür.

    2-Bedende can görünmez deseler inanmam;çünkü lûtuftan(yani:lûtfedip bana göründüğün zaman,yahut vücudumdaki letâfet yüzünden)bedenine ne kadar baksam bana can görünür.

    3-Hallerimi sevgiliye bildireyim derdim:ama sevgili görününce kendimi göremem ki.

    4-Ey ay (yani:ay yüzlü), ne okçusun ki,bakış okunu atıp yıktığın avda ne yara görünür,ne ok temreni.

    5-Güya bir putun (yani:güzelin) saçlarına gönlünü vermiş;çünkü Fuzuli’nin hâli,perişan görünür




  • cok güzel olmus elinize saglık.
  • quote:

    Orjinalden alıntı: Fuzuli

    Ney-i bezm-i gamem ey âh ne bulsan yele ver
    Oda yanmış kuru cismimde hevadan gayrı



  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.