Şimdi Ara

fıkra

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
1
Cevap
0
Favori
1.093
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
0 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • yaw beyler epeydir mesaj atamıodum donanimhaber de mi bi sorun var acaba yeni konu tuşuna basınca sayfa açılmıo şansa bi şeyler deneyip açtım burayı neyse bi kaç fıkra anlatiim

    Not:Milliyet gazetesinin sitesinden alıntıdır.


    GÜVENCE
    Temel'in on ikinci oğlunu askere çağırmışlar, ondan önceki on bir tanesi askerde olduğu için Temel itiraz etmiş,
    - Söyleyin padişahınıza penum şeyime güvenip sağa sola savaş açmasun.


    NE GÖRÜYORSUN?
    Karadenizli Temel ile Adanali Birol birlikte tatile çikarlar.
    Fethiye'de, Kelebekler Vadisi'nde kamp kurarlar. Geçen yil kavga ettikleri hippiler de orada olduklari icin biraz keyifleri kaçar ama pek umursamazlar.
    Tatillerinin ikinci gününün aksami güzel bir yemek yiyip bir sise de sarabi devirdikten sonra uykuya dalarlar. Birkac saat sonra Birol uyanir ve Temel'i de dürtükleyip uyandirir. Temel uyku sersemidir;
    - "Ne oldu? Ne istisun?"
    - "Temelcigim. Yukariya bak ve bana ne gördügünü söyle."
    Temel gökyüzüne bakar ve cevap verir:
    - "Ha punun içun mu uyandirdun benu?. Paktum iste. Milyonlarca yilduz görirum...Isil isil parliyan milyonlarca yilduz..."
    Birol tekrar sorar:
    - "Peki, bu sana neyi gösteriyor?"
    Artik iyice uykusu kacan Temel biraz düsünür ve feylezofca cevap verir:
    - "Teolojik olarak Tanrunun kudretinu ve kendu acizligimuzu corirum. Felsefi olarak, evrenun sonsuzlugunu ve onun karsisindaki onemsizligimuzu corirum. Astironomik olarak galaksilerun, yilduzlarun, gezegenlerun varligini corirum. Meteorolojik olarak pucün havanun cok guzel olacaginu corirum. Yilduzlarun konumuna bakarak da gecenun köru ve saatin 3 oldugunu, penu lüzumsuz yere uyandirdugunu coruyorum... niye sordun punu pana? Ha sana neyi costerur?"
    Birol cevaplar:
    - "Ulan hiyar, cadirimizi calmislar..."



    KARA KUTU
    Uc top model, Claudia, Cindy ve Naomi, Uzakdogu'da bir defileye katilmak uzere ucaga binmisler..Yol saatler surecek.. Ucak havalanir havalanmaz,Cindy makyaj kutusunu acmis, basamis suslenmeye..
    Otekiler bakmislar, bakmislar.. "Kiz sasirdin mi?..Ucakta seni kim gorecek?..
    Bu asiri makyaj niye.. Yuzune yazik" diyecek olmuslar.
    "Allah gostermesin"demis Cindy, "Simdi bu ucak duserse, kurtarma ekipleri gelir..Bakarlar burada dunya guzeli bir yuz.. Once beni kurtarirlar!.."
    Bes on dakika ucmuslar..Claudia, buyuk bir dikkatle bluzunu cikarmis...
    Ardindan sutyenini.. Belden yukarisi anadan dogma."Usuttun galiba" demisler, otekiler.. "Ucakta boyle seyahat edilir mi?.."
    "Yoo" demis Claudia.."Tersine aklim cok basimda..Simdi bir kaza olsa, dussek.. Kurtarma ekipleri gelse, en evvel bu harika memelere takilmaz, en evvel beni kurtarmazlar mi?..
    "Biraz daha ucmuslar..Bu defa Naomi, hafif dogrulmus yerinden..
    Pantolonunu zarif bir hareketle cikarmis.. Ardindan kilodunu indirmis..
    Cindy ile Claudia, dehset icinde bakmislar Naomi'ye..."Sen cildirmis olmalisin?.. Bu ne rezalet" diye bagirmislar..
    Naomi gulmus..
    "Siz ikiniz de gerzeksiniz kizlar" demis..
    "Bu ucak duserse gelecek ekiplerin ilk arayacaklari sey ne?..
    Kara kutu!..




    SURATSIZ
    Roger agir sartlar altinda calisan bir iscidir. Bos zamanlarini hep bowling ve voleybol oynayarak gecirmektedir. Karisi bu duruma uzulur ve bir hafta sonu onu striptiz kulubune goturmeye karar verir. O aksam beraberce kulube giderler. Kapidaki bodyguard,
    "Hey Roger! Seni gormek ne guzel!" der.
    Karisi sasirir,
    "Daha once buraya gelmismiydin Roger?"
    Roger,
    "Hayir hayir o adami bowlingten taniyorum..."
    Iceri girerler ve bir masaya otururlar.
    Garson gelir,
    "Iyi aksamlar Roger! Herzamanki gibi Cin tonik degil mi?"
    Karisi,
    "Roger bana bak sen buraya daha once geldin degil mi?"
    Hafif hafif ofkelenmeye baslayan karisini sakinlestirmek zordur.
    Roger,
    "Ne alakasi var! Voleyboldan tanirim onu bir iki tek icmisligimiz var ordan yani..."
    Karisi pek tatmin olmamistir ama susar. Derken stiriptizci hatunlardan biri masaya gelir, stritipzci,
    "Selam Roger! Yine ozel masa sovundan mi istersin?"
    Roger boka batmistir... Karisi hisimla yerinden kalkar ve kulubu terk eder, Roger pesinden kosar, Kadin bir taksiye biner ve taksi kalkmadan Roger da yetisir, Karisi ofkeden patlayacak gibidir...
    O sirada sofor arkaya doner ve soyle der,
    "Bu geceki cok suratsizmis Roger!"



    KARLI İŞ
    Adam arkadasinin latex-kauçuk ürünler yapan fabrikasini geziyordu...
    Bir ara bir otomatik makinanin basina geldi ve makinadan su seslerin geldigini duydu ;
    - Pisssst ....PAT !.....pissst ..PAT !.....pissst....PAT !..........
    Merak edip sordu bu makinanin ne yaptigini ve neden bu seslerin geldigini..
    Arkadasi cevapladi :
    - Bu makina biberon emzigi yapiyor...pisst sesi kaliba gelen latexin sisirilip emzik formu aldigini , pat seside ucuna açilan deligin sesini belirtir...
    Geziye devam edip baska bir makinanin basina geldiler. Bu makinadan da benzeri sesler geliyordu ama siralamalari farkliydi ;
    - Pisssst...Pisssst...Pissssst....Pisssst ...PAT !.....
    Adam gene meraklanip sordu ;
    - Peki bu ne makinasi ?
    - Bu bir preservatif makinasidir..
    - Ama neden 4 Pisst tan sonra 1 PAT sesi geliyor...
    Arkadasi yanitladi ;
    - Her 4 preservatiften sonra 1 tanesinin ucunu deliyoruz da ondan..
    Adam saskinlikla ve biraz da kizarak sordu..
    - Ama neden..? Bu yaptiginiz hiç hos degil..
    Arkadasi cevap verdi..
    - Öyle ama..o zaman da emzik isi fazla para getirmiyor...!!



    AMAN ÜŞÜMESİN
    Adam iş gezisinden evine normalden 1 gun erken dönuyormuş.. havaalanindan taxiye binmiş, şofore demiş ki:
    "Bana bi iyilik yapar misin... ben iş gezisindeydim ve adim gibi eminim ben yokken karim eve sevgilisini aldi.... şimdi eve gidelim ikisi kesin şu an sevişiyorlar.... sen de benle eve girip ben onlari basarken şahitlik eder misin?"
    Taxi şoforu kabul etmiş...... eve gelmişler, yatak odasina cikmişlar...
    işiklari yakip battaniyeyi yataktan bir cekmişler ki,kadin hakikaten başka bir adamla yatakta.....Adam hemen silahina davranmiş o sirada karisi bagirmiş:
    "YAPMA..!!! Bu adam bizim icin neler yapti bilsen... sana dogumgununde aldigim Corvette'in parasini kim odedi saniyosun? ya yeni teknemizin parasini? senin saga sola borclarini nasil kapattik saniyosun ??? Hep onun sayesinde oldu !!"
    Adam taxi şoforune donmuş...
    "sen olsan şimdi ne yaparsin.. ?"
    Taxi şoforu.. "valla beyefendi.." demiş.. "ben olsam bir an once adamin ustunu orterdim malum havalar sogudu bi suru salgin hastalik kol geziyo ortalikta !!!..."




    YANGIN
    Adamin birinin evinde yangin çikmis. Komsulari yardima kosmayip olayi seyretmeye baslayinca is basa düsmüs..
    Ilk önce oglunu yanginin içerisinden çikarip disarda beklemesini söylemis.. Dalmis tekrar duman ve atesin içerisine, kizini çikartmis disariya.. Sonra karisini, sonra köpegi ve kedisini.. Daha sonra disari hiçbir sey getirmeden 3 kere daha içeri girmis çikmis..
    Onu seyreden komsularindan biri sormus
    "Niçin yanan eve girip çikiyorsun disari hiç bir sey getirmiyorsun?" diye..
    "Kayinvalidem içeride!" demis adam
    "Arada bir girip çeviriyorum..!"




    UZAYDA SEKS
    Nihayet Mars'a insanli ilk uzay ucusu gerceklesir ve uzay araci gezegenin y|zeyine yumusak inis yapar.
    Gvrevli astronot disari cikar ve atmosfer yapisini kontrol eder. Aa, Mars'ta da soluk almaya elverisli bir atmosfer vardir.
    Uzay elbisesini ve basligini cikarir.. Ormanlarla cevrili yemyesil bir vadidir burasi... Bir muddet yurudukten sonra, cayirin ortasinda beyaz citlerle cevrilmis cok sirin bir ev gvr|r. On kapiya yonelir ve kapinin acik oldugunu farkedince iceri suzulur. Kulak kabartinca, mutfak tarafindan sesler geldigini farkeder, seslerin geldigi tarafa dogru ilerler. Su ise bak! Astranotun daha once hic gormedigi guzellikte sarisin bir kadin ocagin basinda durmus elindeki kepceyle bir kazani karistirmaktadir.
    Kadin kepceyle karistirdikca kazandan fokurtular ve buharlar yukselmektedir. Durumu bir muddet seyreden astronot nihayet konusmaya baslar:
    "Merhaba Marsli... Ben dunyadan geliyorum.. Sen ne yapiyorsun burada boyle?"
    Kadin ona dogru doner ve gulumser:
    "Merhaba dunyali.. Mars'a hosgeldin.. Gordugun gibi ben burada bebek yapiyorum..
    "Ne? bebek mi yapiyorsun ? Nasil yani?" "Bak gor.." der kadin ve kazani karistirmaya devam eder...
    Nihayet fokurtular iyice yukselince kadin kepceyi kazana son bir kez daldirir ve kazanin icinden bir bebek cikarir..
    Anlasilan Marslilar bu sekilde bebek yapmaktadirlar.
    "Cok sasirtici..ama biz dunyada bebekleri boyle yapmayiz...." der astronot. Kadin "Oyle mi?
    " Peki dunyada bebekler nasil yapiliyor?" diye sorunca astranotun gozleri parlar:
    "Gel yatak odasina gidelim ,sana dunyada nasil yapildigini gostereyim..
    " Yarim saatlik muthis bir deneyimden sonra astranot arkasina yaslanip sigarasini yakinca Marsli kadin saskin bakislarla sorar: "Eee, hani bebek nerde?
    "Ohooo.. bebegin gelmesi dokuz ay alir...." der astronot...
    "Eee, kasigi niye cikardin o zaman? Karistirmaya devam etsene.."



    ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞI
    Hitler ve Stalin bir barda oturmaktadirlar. Bir adam içeri girer ve barmene bunlar Hitler ve Stalin degil mi diye sorar.
    Barmen "Evet, onlar" der. Sonra adam onlara dogru yürür ve sorar: "Selam, ne yapiyorsunuz?" Hitler cevaplar:
    "3. Dünya savasini planliyoruz." Adam sorar. "Gerçekten mi? Neler olacak?"
    Hitler:"Bu sefer 14 milyon yahudiyi ve bir bisiklet tamircisini öldürecegiz" der.
    Adam sorar: "Bir bisiklet tamircisi mi???!" Hitler Stalin'e döner ve der ki:
    "Gördün mü, sana kimsenin 14 milyon yahudiyi takmayacagini söylemistim!"



    DOĞUMEVİ
    Dogumevi bekleme salonuna hemsire kosarak girer , ilk sirada oturan adama yaklasarak :
    " Sizi tebrik ederim, ikiz cocugunuz oldu" der.
    " Ne tesaduf" der adam. " Minnesota Ikizleri - Basketbol Takimindayim"
    Bir saat sonra, ayni hemsire yine kosarak gelir,
    "Mr.Smith" ismini anons eder. Mr.Smith yerinden heyecanla dogrulur,
    Hemsire ;
    " Artik ucuz babasisiniz" der.
    Mr.Smith sasirir ve " Olacak sey degil, ben de 3M sirketinde calisiyorum" der.
    Hemsire bir daha gorundugunde ucuncu adama ;
    " Esiniz dorduz dogurdu, kutlarim" der. Adam da saskinlikla " Ben de Dort Mevsim Otelinde calisiyorum" der.
    O sirada yaninda oturmakta olan adam hafif bayginlik gecirerek oturdugu yerden asagi dogru kayar, yetisip mudahale eden hemsire sorar;
    "Iyimisiniz, ne oldu size?" diye sorar.
    Adam kendine gelmege calisarak dogrulur ;
    " Temiz havaya ihtiyacim var, 101 Dalmacyalilar magazasinin muduruyum de..."



    BİZİM KARI
    Mahkemede hakim, Temel'e sormus;
    - Kiminle evlisin?
    - Bizum kariylan!
    Hakim sinirlenmis,;
    - E, herhalde. Sen hic erkekle evlenen duydun mu?
    - Duydum tabi, nasil duymadum!
    - Kimmis,?
    - Bizum kari.




    ALDATMA
    Uluslararasi ölçekte bir kadin arastirmasi yapan sosyolog, dünyanin çesitli ülkelerinde kadinlara bir soru sormus.
    Kocanizi baska bir kadinla yakalarsaniz ne yaparsiniz???
    Soruya ülkelere göre verilen yanitlar ise söyle olmus:
    Isveçli : Neyimi begenmedigini sorarim.
    Rus : Evi terk ederim.
    Fransiz : Sesimi çikarmam, sevgilime gider beni teselli etmesini isterim.
    Italyan : Kadini vururum.
    Ispanyol: Kocami vururum.
    Yunanli : Her ikisini de vururum.
    Türk : Benim kocam yapmaz!




    ARTIK TAKMIYORUM
    Asiri ishalden sikayetci biri Cerrahpasa'ya gider hemen.. ama burokrasiden dolayi belgeleri karisir ve kahramanimizi yanlislikla psikiyatri servisine havale ederler..
    15 gun suren tedaviden sonra, taburcu olacagi gun, bir arkadasi karsilamaya gelir
    - "Noldu gecti mi ishal ?"
    - "Hayir gecmedi ama artik takmiyorum"




    PAPAĞAN
    İş adamı Temel Amerika'ya gider, işlerini bitirdikten sonra alışveriş merkezlerinde dolaşmaya başlar. Pet shoplardan birinde akıllı ve hazır cevap bir papağan görür, papağanla biraz sohbet ettikten sonra yetkiliye gider ve papağanı satın almak istediğini söyler.
    Satıcı papağanın satılık olmadığını söyler fakat Temel bir türlü vazgeçmez paraysa para illaki bunu bana satacaksınız diye israr eder.
    Satıcı bakmış kurtuluş yok Temel'e, bak bizde papağanın dört tane yumurtası var bu yumurtaları sana verelim hem daha ucuz olur hemde dört tane birden papağanın olur demiş.
    Temel biraz düşünüp kabul etmiş. Trabzona döner dönmez hemen yumurtaları kuluçkaya yatırmış. Bir süre sonra yumurtalar çatlamaya başlamış. Birinciden civciv, ikinciden güvercin, üçüncüden muhabbet kuşu, dördüncüden ise ördek çıkmış.
    Temel bu işe epey bozulmuş. Bir kaç ay sonra Temel yine Amerikaya gitmiş, işlerini bitirince doğru papağanın olduğu dükkana gitmiş.
    Papağan Temeli uzaktan görür görmez başlamış kahkahalar ile gülmeye.
    Temel ne güleysun ula demiş. Papağan niye gülmiyeyim, New York'da herkes senin enayiliğini konuşuyor deyince Temelde, oda birşeymi ulan Trabzonda herkes senin fahişeliğini konuşuyor demiş



    HATLAR KARIŞINCA
    Adamin karisi gece yarisi dogum yapmisti. Sabah ilk is hastaneye telefon edip durumlari sormak oldu.
    - Alo orasi dogum servisi mi?
    - Evet efendim.
    - Servis sefi ile gorusebilirmiyim?
    Tam o sirada hatlarda bir karisiklik olur ve musterisiyle konusan bir otomobil tamircisi hatta girer. Cazir cuzurt Parazit sesleri ve hat duzeliyor.
    - Alo.... alo sesim geliyormu ?
    - Evet devam edin.
    - Sesim simdi daha iyi herhalde, sizinkide oyle.
    - Merak edilecek bir sey yok, burada hersey yolunda, onu iki gun icinde evinize yollariz.
    - Demek her sey normal...?
    - Aslinda ne kadar zorluk cektigimizi bilemezsiniz. Her tarafini elden gecirdik. Ise yaramaz hale gelen yerlerini degistirdik. Iki gun sonra da yeniden kullanmaya baslayabilirsiniz.
    - Nasil yeniden kullanabilirim anlamadim?
    - Hic merak etmeyin, sonuctan memnun kalacaksiniz. Giris deligini daralttik, cok fazla genislemisti. Her halde cok zorluluyordunuz?
    - Fakat !!!!
    - Yooo hayir itiraz etmeyin, zorlandiginiz belli.. Sik sik yaglasaniz iyi olur. Bu arada cikis deligini de actik. Biraz tikanmisti da.
    - Cikis deligi mi ?....
    - Hani gaz cikan deligi. O kadar iyi acildi ki simdi gaz cikarirken sesini dinlemek bir zevk.
    - Ne dediniz ?
    - Dedigim gibi hersey yolunda...Emin olmak icin dun aksam bizzat kendim denedim. Hersey o kadar iyiydi ki zevkten mesut oldum. Bu sabah yedi kisi birden ciktik ustune bana misin demedi. Artik oyle hizli ki hic sormayin cok memnun kalacaksiniz.




    TERCÜMAN
    Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikci buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikci yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu... Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. tercüman işaretle sordu:
    - Para nerde?
    Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:
    - Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neyden bahsettiğinizi anlamıyorum.
    Tercüman tercüme etti:
    - Neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş.
    Baba 38'ligi koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadı:
    - Simdi sor bakalım, para nerede.
    Tercüman işaretle sordu:
    - Para nerede?
    Sağır-dilsiz kan ter içinde işaretle yanıt verdi:
    - Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda yüz bin dolar var.
    - Ne dedi? dedi Baba.
    Tercüman yanıtladı:
    - Dedi ki, hala neyden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz sıkarmış.



    HANGİ KANAL?
    Adamın biri iş gezisi için Danimarka'ya gitmiş. İşlerini hallettikten sonra akşam barda bir kadeh içip odasına çıkmış.
    Tam uyumaya hazırlanırken kapı çalınmış, karşısına dünya güzeli bir hatun çıkmış. Adam tam yanlış odaya geldiğini söylemeye çalışırken kadın parmağını onun dudağına dayayarak susturmus.
    - Buraya senin için geldim.
    Kadınla sabaha kadar sevittikten sonra yorgun ama mutlu bir şekilde aşağı inip resepsiyona uğramış.
    - Benim borcum ne kadar?
    Katip gülümseyerek cevaplamış.
    - Borcunuz ödendi efendim. Buyrun, bu da bizim hediyemiz" diyerek bir zarf uzatmış.
    Adam zarfı açtığında içinde 10 000 dolar ara olduğunu görmüş.
    Yanlışlık olduğunu söylese de hiç bir yanlışlık olmadığını söyleyerek kendisini alana kadar uğurlamışlar. Adam Türkiye'ye geldiğinde bunu bütün arkadaşlarına anlatmış ama kimseyi inandıramamış.
    Adamın anlattıklarından birinin yolu Danimarka'ya düsünce ne olur ne olmaz diye oteli denemeye karar vermiş.
    Aksam gelip odaya çıkmış. Bu sefer inanılmaz güzellikte bir kumral gelmis.
    Onunla sabaha kadar sevismisler. Adam arkadaşının yaptığı gibi aşağı inerek hesabı sormuş. Kendisine bir zarf vermişler. Adam zarfı açtığında içinde 5000 dolar olduğunu görmüş.
    Gülümseyerek sormuş.
    - Neden bana beşbin dolar? Burada kalan başka bir Türk arkadaşıma 10 000 dolar vermissiniz.
    Katip biraz dütündükten sonra hatırlamış...
    - Haaaa, o arkadaşınız. Ama onunki birinci kana



    SAVAŞ
    Temel, Amerikanin durduk yerde Irak'a saldirmasindan rahatsiz olmustur. Bir yolunu bulup baskan Bush'a telefon eder:
    "Alooo! Ben, Temel olarak size savas acayrum haberunuz olsun!"
    Bush, gülerek yanitlar:
    "Hehehe...kac kisilik bir ordun var ki?"
    Temel düsünür:
    "Hmmm...kayinpirader Idrus, halaogli Tursun, kaavedeki arkadaslar..." ve yanit verir: "9 kisidur daa!"
    Bush icinden kis kis güler ve ciddi olmaya calisarak:
    "Temel bey, sizin 9 kisilik ordunuza karsilik Amerikan ordusu tam 2 milyon askerden olusmaktadir!" der.
    "Hmmm..." der Temel:
    "Sizu pir süre sonra arayacagum."
    Aradan birkac gün gecer ve Temel, Bush'u yeniden arar:
    "Baskan, savas ilanimuz gecerlidur. Bir miktar ekipman hazirladuk size karsi!"
    Bush, ilgiyle sorar:
    "Neymis bunlar?" "Hacan, bizim Tursun'un tiraktörü, benim cakaralmaz tüfek bi de kavedeki arkadaslardan birinin bicerdöveri..."
    Bush güler:
    "Iyi ama benim tam 150 bin tankim, 30 bin ucagim ve 10 bin askeri gemim var! Haaa, ayrica bu arada askerlerimizin sayisi da 3 milyon oldu!"
    Temel yeni gelisme karsisinda biraz sikilmistir:
    "Tamam, bir müddet sonra sizu yeniden arayacagum."
    Birkac hafta sonra Temel, Bush'u yeniden arar:
    "Baskan, savas ilanumuzu ceri alayrum."
    Bush merakla sorar:
    "Neden?"
    Temel, moralsiz bicimde yanitlar:
    "Cenevre anlasmasinu incelemisuzdur. 3 milyon savas esirini barinduracak yerimiz yoktur!"



    BUZDOLABINA BAKSAYDIN
    Ahirette sorgu sirasini bekleyeni ki adam birbirleriyle konusmaya baslar.
    "Sen nasil öldün?" diye sorar birinci adam ötekine. "Donarak öldüm.."
    "Kötü bir ölüm olsa gerek..." der birinci adam " donarak ölmek nasil bir sey?" "Sey, baslangicta cok rahatsiz edici.."
    diye anlatmaya baslar ikinci adam.
    "titremeye basliyorsun, bütün el ve ayak parmaklarin agrimaya basliyor. Ama sonrasi, ölmek için çok sakin bir yol. Vücudun uyusuyor, adeta bosluga sürükleniyorsun,tipki uykuya dalmak gibi..
    Peki ya sen? sen nasil öldün bakalim?"
    "Kalp krizi geçirdim" der birinci adam.
    "karimin beni aldattigindan emindim. Bir gün ansizin beklenmedik bir saatte eve döndüm, yatak odasina kostum.. Karimi orada yapayalniz örgü örerken buldum. Sonra bodruma kostum ama kimseyi bulamadim. Ikinci katta da kimse yoktu.
    Sonra hizla çati katina vardigimda kalp krizi beni buldu..Oraciga yigildim ve öldüm.. Aynen böyle.."
    Ikinci adam basini sallar "Berbat birsey bu..." der "..sadece bir an mutfakta durup buzdolabina bakmayi akil edebilseydin simdi ikimiz de hayatta olacaktik.."




    DERİ
    Bir kari-koca cok kotu bir kaza gecirirler.
    Kadinin yuzu tamamen yanar. Plastik cerrahlar kadinin yuzunu eski haline getirebilmek icin deriye gerek oldugunu ama kadindan deri alamayacaklarini soyleyince kocasi deri vermeye Gonullu olur.
    Fakat kocasindan alinacak deri popo bolgesinden alinacaktir..
    Adam bu bilginin karisina soylenmemesini ister cunku moralinin bozulacagindan cekinmektedir.
    Ameliyat tamamlandiktan sonra kadin eskisinden de guzel gorunur.
    Her goren bu muhtesen guzellik karsisinda hayrete dusmektedir.
    Birgun kadin kocasi ile basbasa kaldiginda ;
    - "Hayatim cok tesekkur ederim. Benim bu halim senin Sayende. Sana nasil tesekkur etsem?"
    ...deyince kocasi cevap verir :
    - "Tesekkure gerek yok hayatim. Annen seni her optugunde ben gerekli mutlulugu duymaktayim zaten"...



    ÜÇ MAHKUM
    Uc mahkum cezaevi yolundadir. Herbirine, hapiste gecirecekleri günler icin bir esya getirmelerine izin verilmistir.
    Otobuste,biri digerine döner ve sorar; "Eeee sen ne getirdin?"
    Diger mahkum, bir boya kutusu cikarir ve bununla her seyi boyayabilecegini soyler.
    Ikinci mahkum bir deste iskambil kagidi cikarir ve "Bunlarla poker oynayabilir, fal bakabilir veya herhangi bir kagit oyunu oynayabilirim" der.
    Ucuncu mahkuma merakla sorarlar; "Sen ne getirdin?"
    Adi Temel olan ucuncu mahkum bir kutu cikarir ve gulerek; "Bu orkidleri getirdim" der.
    Diger iki mahkumun kafasi karismistir. Merakla sorarlar; "Bunlarla ne yapabilirsin ki?" Temel siritir ve elindeki kutuyu göstererek;
    "Kutuda yazdigina gore; bunlarla ata binebilir, yüzmeye gidebilir, hatta paten kayabilirmisim"



    KARIŞIK
    Mehmet Bey köpeğinin tasmasından tutmuş yolda giderken, hoşlanmadığı bir komşusuyla karşılaştı. Komşu sordu:
    - Bu eşekle nereye gidiyorsun?
    - Yahu bu köpek be, diye tersledi Mehmet Bey. Köpekle eşeği birbirinden ayıramıyor musun?
    Komşu aldırışsız:
    - Ben köpekle konuşuyorum. Sen ne diye söze karışıyorsun?




    MÜHENDİS AKLI
    Bir rahip, bir doktor ve bir mühendis golf sahasinin bosalmasini beklemektedirler.
    Mühendis:" Bu adamlar ne yapiyor böyle, 15 dakikadir bitirmelerini bekliyoruz."
    Doktor: "Bilmiyorum ama hiç böyle bir saçmalik görmedim."
    Rahip: "Iste görevli geliyor, onunla konusalim."
    Rahip: "Merhaba, Su anda sahada olan grup ne zaman çikacak, neden bu kadar yavaslar?"
    Görevli "Evet onlar kör itfayeciler. Klübümüzde geçen sene çikan yanginda gözlerini kaybettiler. Bu yüzden istedikleri zaman
    burada ücretsiz oynamalarina izin verildi.
    Rahip: "ne kadar üzücü, bu aksam onlar için dua edecegim."
    Doktor: "Çok güzel bir fikir, ben de hastanedeki doktor arkadaslarla konusup onlar için bir seyler yapabilir miyiz diye bakacagim."
    Mühendis: "Bu adamlar neden geceleri oynamiyorlar?"




    AMERİKALI MÜHENDİS
    Kayseri'de yol çalismasi yapiliyomus. Köylüler esegin birini salip geçtigi yerden yolu geçiriyolarmis. O sirada oradan geçmekte olan Amerikali bir mühendis görmüs bunlari.
    Merak etmis; gitmis yanlarina.
    -Merhaba dayi nabiyonuz böyle? demis.
    Köylü
    -Yol yapiyoz diye cevap vermis.
    -"E bu essek ne" diye devam etmis mühendis.
    Köylü genel prosedürü söyle bir anlatmis. Essegin yolun nerden geçecegine karar verdigini söylemis.
    Bizim Amerikali mühendis yerlere yatmis gülmekten, öyle sey mi olur diye.
    Alayci bir tonla:
    - "Eee demis, essek bulamiyinca napiyonuz?"
    Köylü:
    - "O zaman Amerika'dan mühendis getirtiyoz."




    CINDY VE ASIM
    Cindy Crawford ve Asım bir gemi kazasi neticesinde ıssız adaya düşerler.
    Ne yapsınlar can sıkıntısından sabah akşam sevişirler...
    Ancak bir süre sonra Asım durumdan zevk almamaya başlar. Cindy çıldırır.
    Asım'a ne olduğunu sorar, ne isterse yapabileceğini söyler. Her türlü fantaziyle, pozisyonla ve herşeyiyle emrine âmade olduğunu, nerede hata yaptıysa düzeltmeye çalışacağını anlatır.
    Asım inatla Cindy'ye 'istediğim şeyi yapabilmen mümkün değil' der.
    Cindy çaresizlik içinde israr eder ve herseyi goze aldigini soyler.
    Asim en sonunda 'Bir denemeye' karar verir.
    Önce Cindy'nin saçlarini kisacik keser. Sonra üstünü ortecek biçimde ceketini giydirir. Kestigi saçlardan biyik yapar. Cindy, ne oldugunu anlamaya çalisirken Asim onu mumkun oldugu kadar erkege benzettikten sonra aksam olunca sahile gelmesini soyler.
    Aksam olur ve Cindy erkek kiliginda sahile gelir bakar ki Asim mukellef bir raki sofrasi hazirlamis ve masayi mezelerle doldurmustur. Asim ve Cindy masaya otururlar ve Asim elini kanka modunda Cindy' nin omzuna koyar ve soyle der:
    - 'Ulan Kazim bir aydir kimi goturuyorum soylesem inanmazsin'



    ŞEYTANI DA
    Fazlası ile zampara olan bir adam tövbekar olmak istemis. Ne yapayım ne edeyim derken "40 gün 40 gece bir mağaraya kapanıp dua etmesi" söylenmiş.
    Eleman mağaraya kapanmış. 1 gün 2 gün 3 4 5 derken 39 gün olmuş.
    39ncu gün disarida bir yagmur bir yagmur, ortaligi sel goturuyor. bir bakmis ki magranin kapisinda yagmur iliklerine kadar islemis bir bayan. Guzel mi guzel. Bayan hemen iceriye girmis. Eleman, bayanin ustunu kurutmak icin ates yakmis. Fakat bayana hic yaklasmamis. Bayan uzerindekilerini kurutmak icin cıkartınca, "kendisinin korkutugunu ve adamin kendisine sarilmasini" istemis. Adam sarilirken tovbesini bozmak istemiyor fakat bayan cilvelenince tovbe diye sey kalmiyor ve is bitiyo.
    Sevismenin ardindan kadin kahkahalar ile gulmeye baslayinca merakla sormus.
    - Neden guluyosun ?
    Kadin:
    - Ben seytanim. Senin tovbeni bozmak icin geldim ve basardim. demis.
    Bu sefer adam kahkahalarla gulmeye baslamis ve bu sefer
    - Niye guluyosun ? diye kadin sormus.
    Adam:
    - Bu dunyada becermedigim bi seytan kalmisti . Onu da becerdim ya, bosver gerisini. demis.




    ARADA "R" VAR
    Tabur´a yeni bir komutan gelmis ve askerleri toplayarak bir konusma yapacagini belirtmis. Bütün askerler toplanmislar ve komutan baslamis konusmaya:
    - Bugün tanismak için sizleri buraya topladim. Benim adim Ahmet, soyadim Kırç. Tekrar ediyorum, Kırç. Arada R var. Sakın ola diliniz sürçmesin çok fena yaparim. Herkes iyice ezberlesin hata istemem !
    Askerler dagilmislar ve herkes "Arada R var, arada R var" diye içinden ezbere koyulmus.
    Komutan ise bu konuda ne kadar hassas oldugunu göstermek için sagda solda gördügü askere soruyormus:
    - Sen
    - Emredin komutanım!
    - Soyadim ne benim ?!
    - Kirç komutanim.
    - Aferin ! İşinin basina !
    Komutan böyle böyle hergün bir kaç kere soyadini soruyor ancak kimse sasirmiyormus.
    Laz ise bu konuda çok sanciliymis.
    Ya birgün piyango kendisine çikarsa ve sasirirsa diye daralip dururmus.
    Nihayet birgün tören esnasinda komutan aniden arkasina dönmüs ve Laz'i isaret ederek
    - Sen ! Soyadim ne benim ?!
    Laz heyecandan konusamiyor, nutku tutulmus.Yaprak gibi sallanmaya baslamis.
    Komutan gayet sinirli
    - Sana söylüyorum, cevap ver, asabimi bozma !
    Hemen arkasindaki arkadasi bakmis Laz'in basi belaya girecek hemen fisildamis :
    - Arada R var, arada R var...
    Bunun üzerine Laz cevap vermis:
    - Gört !!!




    E-MAİL
    Issizin biri, temizlik isleri icin Microsoft'a basvurur.Insan Kaynaklari, bir on gorusmenin ardindan test (yeri temizlemek) yaparlar ve personel muduru adama " ise alindin, e-mail adresini ver, sana basvuru formunu gondereyim, ayni zamanda, ise baslamak icin gelecegin gunu bildiririm" der.
    Adam caresiz, bilgisayarinin, ve dolayisi ile e-mail adresinin olmadigini soyler. Insan Kaynaklarindan, onun adina uzulduklerini, fakat e-mail'i yoksa, kendisinin de varolmadigini ve kendisi de olmadigi icin ise alinamayacagini soylerler. Adam umutsuzca, ne yapacagini bilmeden, cebinde sadece 10$ ile cikar. Ve bir markete girerek 10 kiloluk bir kasa domates alir. Kapi kapi dolasarak, 2 saat icersinde sermayesini ikiye katlar. Isini birkac kez daha tekrar eder ve aksam eve dondugunde 60$'i vardir.
    Ve bu sekilde yasayabilecegini anlar, her sabah erkenden evinden cikar ve aksam gec saatlere kadar calisir, ve her gun parasini uce,dorde katlar. Az bir zaman sonra, bir el arabasi alir, bunu bir kamyonla degistirir ve bir sure sonra artik, bircok aractan olusan bir nakliye sirketi sahibidir.
    5 sene gecer, adamimiz Birlesik Devletlerin en buyuk gida nakliye sirketleriniden bir tanesinin sahibidir artik. Artik ailesini ve gelecegini dusunmektedir, ve hayat sigortasi yaptirmaya karar verir.
    Bir sigorta sirketini arar, kendine uygun bir plan secer ve konusma biterken, sigortaci, teklifi gonderebilmek icin adamin e-mail adresini ister. Adam e-mail 'inin olmadigini soyler
    "Sasirtici", der sigortaci, " e-mail'iniz yok ve bu hanedanligi kurabildiniz, dusunun, ya bir de e-mail adresiniz olsaydi.."
    Adam dusunur ve su cevabi verir:
    - Microsoft' ta temizlikci olurdum!!



    TİCARET
    Roma'da dunyaca unlu San Pietro Kilisesi'nde buyuk bir pazar ayini... Gorkemli bir dinsel toren.. Papa bile katiliyor. Koskoca meydan mahser yeri gibi..Kilisenin ici de dısı da tiklim tiklim..
    Bu arada kilise kapisinda iki adam ozellikle dikkati cekiyor...Ikisinin de boynunda kocaman birer levha asili..Birinde " Ben koyu bir Hristiyanim ,lutfen bana yardim ediniz " yazili.
    Otekinde ise sadece " Ben koyu bir Yahudiyim " yaziyor. Tabii ki kiliseden cikanlar Hristiyan oldugunu ifade eden adama yanasiyorlar ve ellerini ceplerine atip comertce bir seyler veriyorlar.
    Yahudi oldugunu ifade eden adamda ise siftah yok.
    Bu arada kiliseden cikan iyi niyetli biri "Yahudiyim " yazisi tasiyana sokuluyor. " Bana bak kardes " diyor , "..durustluk iyi bir sey ,ama binlerce Hristiyan kiliseden cikarken , senin Yahudi oldugunu boyle aleni olarak ifade etmen kanimca hic de akillica bir hareket degil.
    Bak kimse sana para da vermiyor zaten.. Bence cikar o yaziyi boynundan , sen de su Hristiyan gibi..." deyince , boynunda "Yahudiyim yazili adam " Hristiyanim " yazili olana donup sesleniyor:
    - Heey !.. Salamon !.. Herife bak be !.. Gelmis bize ticaret ogretiyor..




    MÜHENDİS VE YÖNETİCİ
    Buyuk bir sirketin ust duzey yoneticilerinden biri bir gun
    New York uzerinde balonla dolasmaya cikar. Aksilik bu ya, pusulasini
    asagiya dusurur ve kaybolur. Inmek icin uygun bir yer ararken bir
    gokdelenin tepesinde sigara icen bir adam gorur ve alcalir.
    "Pardon. Ben neredeyim acaba?" diye sorar.
    "Yerden 500 feet yukseklikte bir balonun icindesin" der adam.
    Yonetici sinirlenir:
    "Sen muhendissin degil mi?" diye sorar.
    "Evet." der adam. "Nereden bildin?"
    "Cunku basim belada ve sana bir soru soruyorum. Verdigin cevap 100%
    dogru fakat hic bir isime yaramiyor."
    "Sen de yoneticisin degil mi?"
    "Evet sen nereden bildin?"
    "Cunku yerden 500 feet yukseklikte bir balonun icinde
    kaybolmussun.Pusulan yok, berbat durumdasin. Fakat bu
    simdi benim sucum oldu."




    NE OLACAK BU ALMANYA'NIN HALİ
    Iki Alman, Hans ile Mans Türklerin rakidan ne anladiklarini merak edip bir gece meyhaneye gitmeye karar vermisler. Meyhaneden içeri girip acemi bakislar ile etrafa baktiktan sonra, yan masa ne siparis ettiyse aynisini siparis edip içmeye baslamislar rakiyi.. Birinci kadehin sonunda Hans Mans'a sormus.. Mans bir sey hissediyor musun? Hayir Hans..devam edelim içmeye.. Bir süre sonra yedikleri mezelerin de esliginde ikinci kadehe baslamislar.Bu sefer Mans dayanamamis ve..
    - Hans demis..Hans...Birsey anladin mi?
    - Hayir..devam et...
    Üçüncü kadehi de bitirdikleri sirada Hans tekrar Mans' a sormus..
    - Ne hissediyorsun Mans?
    Mans agir agir gözlerini kaldirmis..
    - Ne hissettigimi **ktir et de Hans...Ne olacak bu Almanya'nin durumu????




    ÖĞRETMENİ SEÇTİM
    Temel in 3 tane sevgilisi vardır. Biri öğretmen, biri doktor, biri de santralcidir. Fakat öğretmenle evlenmeye karar verir. Bunu bilen arkadaşı sorar
    - "Niye öğretmen de diğerleri değil?" diye.
    Temel de ona döner:
    - Ula der, bilmez misin doktorlar "bugün git yarin gel" der, santralci de "Şu an meşgul daha sonra tekrar deneyin" der. Ama öğretmen ne der? Hadi bir daha tekrarlayalım...




    GELOR MU GİDOR MU?
    Uzun ikna turlarindan sonra Ermeni mahallesinin 17 yasindaki guzeller guzeli ve yoksul aile kizi ZIVART, mahallenin zengin ve 75 yasindaki MIGIRDIC beyi ile evlendirilir.
    ilk gece Migirdic bey ölür.Durumu supheli bulan savciligin actigi dava sonucunda;
    Mahkemede hakim sorar:
    - "Kizim anlat bakalim nasil oldu?"
    Zivart, utangac ve ermeni sivesiyle anlatir:
    - "Valla hakim bey, malumunuz zifaf gezesi... Migirdic bey ustume geldi...basladi titremege...ben zanetim geloor, meger gidoormus."





    KAÇ ETSİN
    Bir matematikçi, bir muhasebeci ve bir ekonomist aynı işe baş vururlar.
    Görüşmeci matematikçiye sorar:
    - "iki kere iki kaç eder?".
    Matematikçi cevap verir:
    - "Dört!".
    Görüşmeci sorar:
    - "Kesin dört mü?
    Matematikçi kendinden emin cevaplar:
    - "Evet, kesin dört!"
    Matematikçi çıkar ve ekonomist odaya girer. Bu sefer görüşmeci aynı soruyu ekonomiste yöneltir. Ekonomist yanıtlar:
    - "Ortalama dört eder, yüzde 10 aşağya veya yukari oynayabilir, ama ortalama dört eder!".
    Ekonomistte de çıkar, muhasebeci odaya girer, aynı soru ona da sorulur.
    Muhasebeci ayağa kalkar, kapıyı kilitler, panjurları indirir ve görüşmeciye yaklaşarak sorar:
    - "Kaç etsin istersiniz?




    PAPAGAN
    Adam kendisi icin aldigi Viagra"larin papagani tarafindan yutulmus oldugunu farkeder. Papagani ates basmistir.
    Adam sinirlenerek "Atesi düssün, sogusun" diye buzluga atar papagani...
    4 saat sonra buzlugu acip papagana bakan adam, papaganin hala ter icinde oldugunu görür ve sasirir.
    - Ne oldu sana? Niye terledin? Saatlerdir buzluktasin...
    - Lan, bu donmus tavuklarin, donmus bacaklarini hic ayirmaya calistin mi sen ?




    CENAZE ÇELENKİ
    Bir kalp doktoru ölmüş.
    Cenaze töreninde güllerden dev bir kalp,kalbin ortasına tabutunu yerlettirrmitler...
    Herkes doktorla ilgili anılarını anlatmış,ona son vazifelerini yapmışlar,tabut kapanmış,güllerden kalp şeklinde bir çelengi üzerine koymuşlar ve defnetmitler...
    Bu hüzünlü tablo yaşanırken kenarda kıkır kıkır gülen adama sormuşlar, gülme nedenini...Sormayın demiş...
    Ben jinekoloğum kendi cenaze törenimi düşünüyorum da....!





    EVLİYMİŞİZ GİBİ DAVRANALIM
    Soğuk ve karlı bir gecede tipiden yolunu kaybeden bir işadamı ve sekreteri arabalarını terketmek zorunda kalırlar ve uzun bir yürüyüşten sonra üşümüş ve ıslanmış durumdayken bir kulube bulurlar.
    Kulubede bir yatak, bir uyku tulumu ve birsürü battaniye bulunmaktadır. Geceyi geçirmeye hazırlanırlar ve işadamı bir centilmen olarak, yatağı sekreterine verir.
    - Ben yerde uyku tulumunda uyurum, der.
    Sekreter yatağa yatar, adam uyku tulumunun içine girerek fermuarı çeker. Bir süre sonra tam uyumak üzereyken, sekreterinin sesini duyar:
    - Efendim, ben çok üşüyorum. Adam fermuarı açar, uyku tulumundan çıkar, bir battaniye alıp kadının üzerine örter, tekrar uyku tulumuna girer, tam uyumak üzereyken yine sekreterinin sesini duyar:
    - Efendim, ben hala çok üşüyorum. Adam yine fermuarı indirir, tulumdan çıkar, bir battaniye daha alıp kadının üstüne örter, uyku tulumuna girerek fermuarı çeker. Tam uykuya dalacağı sırada yine duyar:
    - Ben yine çoooook üşüyorum.
    Adam yattığı yerden:
    - Bir fikrim var, der. Burası ıssız bir yer. Neler olduğunu kimse göremez, istersen evliymişiz gibi davranabiliriz.
    Genç kadın kıkırdar:
    - Tamam, bana göre hava hoş. Adam yattığı yerden avazı çıktığı kadar bağırır:
    - Öyleyse kalk ve kahrolası battaniyeyi kendin al!





    SOKAKTA
    - Beyefendi, etrafta bekçi ya da polis var mı?
    - Hayır, evladım.
    - Öyleyse cüzdanınızla saatinizi bana verin.




    DİKKAT LADİN TESLİM OLUYOR
    Usame Bin Ladin Bush'a telefon etmis, kendini tanitip, konusmasina devam etmis..
    "Sayin Bush size iki haberim var,biri iyi bir kotu hangisini once soylememi istersiniz?"
    Bush :
    - "Once iyisini soyleyin "demis.
    Ladin:
    - "Teslim olmaya karar verdim",
    Bush :
    "Pekii kotu haber ne?"
    Ladin:
    - "Ucakla geliyorum ...!!!"




    NE HALDE
    Adamin biri bir gün yolda giderken bir dilenciye rastlar. Dilenciye bir para verir ve al bununla bir sigara alirsin der.
    Dilenci
    - Beyim ben hiç sigara içmem, der.
    Bunun üzerine adam o zaman bir bira icersin der.
    Dilenci
    - Ben agzima icki koymam, der.
    Sen de o zaman bir altili oynarsin.
    Dilenci
    - Beyim ben hiç kumarda oynamam deyince
    Adam o zaman
    - Al bu parayi ve bizim eve gel
    der. Dilenci neden oldugunu sorar.
    Adam
    - Karim seni bir gorsun icki ve sigara içmeyen, kumar oynamayan bir adamin hali ne oluyor!...




    TELGRAf
    Avukat, müvekkillerinden birine telgraf çekti:
    "Kayınvaldeniz dün gece öldü. Gömülmesini mi, mumyalanmasını mı, yoksa yakılmasını mı sağlayalım?"
    Ertesi gün cevap geldi:
    "Emin olmak isterim. Her üçü de yapılsın."






    YARDIMSEVER
    Sehrin hayirsever vakiflarindan birindeki çalisanlar sehrin en basarili avukatindan henüz herhangi bir bagis almamis olduklarini fark ettiler.
    Bagis toplama görevindeki kisi avukati bagista bulunmasi için ikna etmeye çalisiyordu:
    "-Arastirmalarimiza göre yillik geliriniz en az 500.000 dolar, ancak bugüne kadar hiç bir hayir isine bir kurus bagista bulunmamissiniz. O paranin bir kismini bir sekilde topluma iade etmek istemez miydiniz?"
    Avukat bir süre düsündü, sonra:
    "-Önce, arastimalariniz annemin uzun bir hastaliktan sonra ölmek üzere oldugunu ve hastane masraflarinin onun yillik gelirinin bir kaç kat üstünde oldugunu da gösterdi mi?"
    Görevli utandi:
    "-Sey, hayir."
    "-Sonra, kardesimin malul bir gazi, kör ve tekerlekli iskemleye mahkum oldugunu?"
    Görevli utancindan kipkirmizi kesilmis bir halde özür dilemeye çalisirken avukat onun sözünü kesti:
    "-Ya da kizkardesimin kocasinin bir trafik kazasinda öldügünü ve onu üç çocuguyla bes parasiz biraktigini?"
    Görevli yerin dibine geçmisti, sadece,
    "-Hayir, hiç bir bilgim yoktu ..." diye mirildanabildi.
    Avukat bir kez daha onun sözünü keserek devam etti:
    "-Pekala, ben onlara zerre miktar para vermezken size niçin vereyim?"




    DÜRÜST TEMEL
    Iki cift kagit oynuyorlarmis, Temel, Dursun ve karilari... Temel bir ara kagitlarini yere dusurmus, almak icin masanin altina egilince ne gorsun!
    Dursun' un karisi Fadime eteginin altina hicbir sey giymemis. Tabii Temel ufak capli bir sok yasamis. Bir sure sonra Temel mutfaga gittigi sirada Fadime arkasindan gelmis ve masanin altinda hosuna gidecek bir seyler gordun mu? demis.
    Temel, "Evet gordum!" "Eger istersen olur ama sana 50 milyona patlar." demis, Fadime ve eklemis, "Dursun cuma gunu evde yok, saat ikiden sonra gel!"
    Temel cuma gunu olunca dogruca Dursun' un evine gitmis, 50 milyonu verip dogruca yatak odasina Bir kac saat sonra Temel gitmis.
    Dursun eve saat alti gibi gelmis ve sormus, "Bugun ogleden sonra Temel buraya ugradi mi?" Fadime hafiften sesi titreyerek, "Evet bir kac dakikaligina ugradi." "Peki sana 50 milyon verdi mi?" Fadime, Dursun' un anladigini dusunerek basi onde, "Evet verdi" demis.
    Dursun, "Cok iyi, cok iyi! Bu sabah bana ugradi da, acil bir isi icin 50 milyon lazimmis, ogleden sonra sizin oradan gecerken eve birakirim dedi, bak ne durust cocukmus gordun mu!"




    SPERM TESTİ
    Bir gün 75 yasinda bir ihtiyar sperm testi yaptirmak icin doktora gider. Doktor adama bir kavanoz verir ve:
    - Bunu doldurup yarin bana getirin, der. Ertesi gun ihtiyar kavanozu getirip doktora verir. Doktor kavanoza bakar ve bos oldugunu görür ve sebebini sorar. Ihtiyar anlatmaya baslar:
    - Doktor bey, dun gece sag elimle denedim olmadi, sol elimle denedim gene olmadi. Karimi cagirdim, o da sag ve sol elleriyle denedi, agziyla denedi, Ünce disini cikararak, sonra disini takarak denedi gene olmadi. Baktik olacak gibi degil komsunun karisini cagirdik o da iki elini ve agzini denedi gene olmadi, deyince doktor kendini tutamamis:
    - Naaptiniz, komsunun karisini da mi cagirdiniz, diye sormus.
    Ihtiyar da:
    - Napalim, acamadik su lanet kavanozu bir turlu






    PAPA
    Amerika'ya gezmeye giden Papa, otelde sıkılmış ve şoföründen anahtarı alıp, limuziniyle dolaşmaya başlamış. Bir ara kırmızı ışıkta geçince polis durdurmuş. Memur bir bakmış ki arabayı Papa kullanıyor. Hemen telsizden âmirini aramış.
    - Âmirim çok mühim birisini durdurdum, ne yapayım?
    - Bill Gates'i mi?
    - Hayır.
    - Clinton'ı mı?
    - Daha mühim...
    - Daha mühim kim var?
    - Valla âmirim, bilmiyorum ama, şoförlüğünü Papa yapıyor.





    DAVAYI KAYBEDECEĞİZ
    12 yasinda bir cocuk bir kadina tecavuz etmekten yargilaniyormus. Ustelik cocugun avukati da bayanmis.
    Mahkemede bayan avukat, cocugun pipisini disari cikarip eline almis ve sallayarak :
    - Hakim bey, bu cocuk bu ufacik pipisiyle bu kadina nasil tecavuz edebilir?
    Tam bu sirada cocuk avukatin kulagina egilerek fisildamis :
    - Avukat hanim biraz daha sallarsaniz davayi kaybedicez!





    EN DEĞERLİ MADEN
    Ögretmen sinifta madenleri ve ne kadar degerli olduklarini anlatiyormus.
    Dersin bitiminde çocuklara sormus:
    - "Çocuklar! Kim hangi madene sahip olmak ister?"
    Önce David cevap vermis:
    - "Platin, ögretmenim. Onunla kendime bir Porsche alirdim."
    Ardindan Mike cevaplamis:
    - "Altin, ögretmenim. Altinlarimla kendime sonmodel bir Cadillac alirdim."
    En son Küçük Joe yanitlamis:
    -"Silikon, ögretmenim. Ablamda iki tane var, kapinin önündeki arabalari hayal bile edemezsiniz!..."




    SARIŞIN
    Temel ile Cemal bir gece kulübünde içki içmektedirler, Temel, Cemal'e barda oturan güzel sarisini gostererek, "Cemal ben kariyi tavlarim" demis. Ve kalkmis sarisin bayanin yanina gitmis.
    Sarisin bayana "Birlikte bir icki icebilir miyiz" demis.
    Kadin, "BMW araban varmi?" diye sormus,
    Temel, "Yoktur"
    Kadin, "Karadeniz'de iki katli, genis bahcesi olan bir villan varmi?" diye sormus,
    Temel, "Yoktur"
    Kadin, "Senin bankada yüksek meblagli bir hesabinda yoktur" demis.
    Temel, "Yoktur"
    Kadin, "O zaman çek arabani" der, ve Temel Cemal'in yanina gider,
    Temel, "Ula Cemal benim Limuzini sana versem senin BMV'yi bana verir misin"
    Cemal, "Veririm"
    Temel, "Acaba benim bankaya gitsem bana bir hesap acarlar mi?"
    Cemal, "Acarlar"
    Temel, "Bunlari hallettikte, acaba babama Karadenizdeki villanin ücüncü katini nasil yiktiracagiz?"





    SEX
    Temel Amerikaya gelir ucaktan iner passaport olayi filan falan immigration office alirlar bunu Memur sorar
    - What's your name Sir?
    -Temel
    -Surname?
    -Kaya
    -Sex?
    Temel gayet sakin cevaplar
    - 3 times a week
    Memur sasirir ve olayi toparlamaya calisir...
    - Sir you understood me wrong..I mean male? or female?
    Temel yine hic beklemden cevaplar
    - Doesn't matter






    BOYANIR
    Tanri once yer kuresini yaratir.Bakar ve der:
    - Guzel
    Sonra atmosferi yaratir. Kenardan bakar ve yine:
    - Guzel
    Daha sonra topraklari, daglari ve denizleri yaratir. Bakar ve der :
    - Guzel
    Erkegi yaratir, bir bastan sona seyreder :
    - Guzel
    Sonra kadini yaratir ve bir hayli baktiktan sonra der:
    - Onemli degil, boyanir...






    AGOP'LA HAYKANUS
    Agop'la karisi Haykanus kahvalti ediyorlarmis.
    Haykanus sormus:
    - Sular akmoor Agop, bir bakarsin degil mi?
    - Nereden cikarirsin simdi Haykanus, ben muslukcu ?
    - Peki havagazini kontrol etsen.
    - Canim, ben tesisatci?
    - Agop, elektrik dugmesi de bozulmus
    - Yeter artik Haykanus...
    Agop aksam eve geldiginde bir bakmis ki butun aksakliklar onarilmis. Merakla sormus Haykanus 'a:
    - Canim karim, kime yaptirdin bunlari?
    - Kirkor 'a rica ettim beni kirmadi.
    - Ne?... Kirkor mu? O dunyanin en kotu adamidir. Karsiliksiz bir sey yapmaz.
    - Evet bana " ya benimle yatacaksin ya da cikolatali pasta yapacaksin" dedi
    - Guzel...Pastayi yaptin degil mi?
    - Ah Agop, nereden cikarirsin bunu? Ben pastaci...




    ŞEF NE DERSE O OLUR
    Teksasta haydutluk eğitimi gören bir öğrenciyi azılı haydutların yanına staja verirler. İlk ders olarak bir posta arabası soyulacaktır. Araba durdurulur; Şef haydut:
    - "Herkesi indirin arabadan" der.
    Bu sırada stajer arabada yaşlı bir ninenin oturmakta olduğunu farkeder ve
    - "Nine otursun bari" der.
    Haydutlar hep bir ağızdan
    - "Sen karışma, şef ne derse o olur" derler.
    Bu sefer şef;
    - "Bütün paralarını alın" der.
    Stajer yine atlar:
    - "Yaşlı nineninkileri de mi?" diye sorar.
    Haydutlar yine hep bir ağızdan
    - "Sen sus, şef ne derse o olur" derler.
    Bütün paralar alınmıştır. Şef atına biner adamlarına döner ve
    - "Bütün kadınlara tecavüz edin" der.
    Tam stajer konuşacakken nine atılır:
    - "Sen sus, şef ne derse o olur"





    AKILLI İNSAN
    Bir bilgeye sormuşlar :
    ''Bir insanın zekasını nereden analarsınız?''
    ''Konuşmasından ''diye cevap vermiş.
    ''Ya hiç konuşmazsa ? '' demişler;
    ''O kadar akıllı insan yoktur ki....''





    YANLIŞ TARAF
    Vahsi Batida bir gun, bardan iceri izbandot gibi cift tabancali bir kovboy girer. Herkesin saskin bakislari arasinda son derece hizli bir hareketle iki tabancayi da cekip havaya birer el ates eder ve bagirir:
    -Sag tarafimdakiler o.. cocugu, sol tarafimdakiler pe.... Var mi lan itirazi olan? Varsa kalksin ayaga!
    Temel, hemen ayaga kalkar, kovboy derhal tabancalari adama dogrultur:
    - Hey, senin itirazin var galiba!
    - Yok be abicum, ha pen yanlis tarafa oturmisum da...




    DİYAFON
    Delikanli sevgilisini aksam eve birakir.Evin önünde masum bir fisiltidan sonra ateslenir.Bir elini duvara dayiyarak
    - "Beni bir öpermisin"..
    Kiz:
    - "Delimisin evin önünde annemler görür" der..
    Erkek:
    "Ne olacak canim bu saatte kim görecek, ne olur seni cok seviyorum..."
    Kiz:
    "Ben de seni ama olmaz..."
    Erkek cok atesli tabi devamli israr eder.. bir ara aniden merdivenlerin isigi yanar ve kizin kücük kiz kardesi belirir.
    Kücük kiz:
    - " Babam diyor ki öpecekse öpsün, gerekirse ben öpecekmisim, o da olmazsa kendisi gelecekmis ama o hayvan oglu hayvana söyle elini diyafon dügmesinden ceksin dedi"




    FESAT
    Klas bir kiz kolejinde biyoloji ogretmenligi yapan Bay Perkins
    sinifta sorar:
    - Bayan Smythe, lutfen insan vucudunda uygun sartlarda gercek buyuklugunun 6 katina ulasan organin ismini ve bu sartlari soyler misiniz?
    Bayan Smythe soruya bozulur ve sogukca:
    - Bay Perkins, bu sanirim bana sorulacak uygun bir soru degil. Ailemin bundan haberdar olacagindan emin olabilirsiniz.
    der ve kipkirmizi bir suratla yerine oturur.
    Bay Perkins, istifini bozmadan ayni soruyu Bayan Johnson'a yoneltir.
    Bayan Johnson sukunetle cevap verir:
    - Los isikta goz bebegi.
    Bay Perkins:
    - Dogru! Ve Bayan Smythe size soyleyecek 3 seyim var.Birincisi; dersinize calismamissiniz. Ikincisi; akliniz fikriniz kotu seylerde.Ucuncusu; birgun cok buyuk bir hayal kirikligi ile karsi karsiya kalacaksiniz.....





    NE DİYOR
    Yasli Alman cift Türkiye'den tatilden donuyorlarmis, otelden cikarak bir taksiye binmisler ve tutmuslar havaalani yolunu. Bu sirada taksi soförü sormus, "Hangi ülkeye gidiyorsunuz?" diye...
    Ihtiyar adam, "Almanya'ya" demis.Ihtiyar kadinin da kulaklari pek duymuyor tabii kocasina, "Ne diyoor?" diye sormus. Adam da, "nereye gittigimizi soruyo da" demis...
    Biraz yol aldiktan sonra taksi soförü tekrar, "Almanya'nin hangi sehrine?" demis... Ihtiyar adam da "Hamburg" demis...
    Ihtiyar kadin yine, "Ne diyooor?" diye sormus, adam; "Hangi sehirde kaldigimizi soruyor" demis...
    Taksi soförü, "Ben" demis "Hayatimin en kötü seksini Hamburg'ta (Sao Paulo'da) yaptim!"...
    Sagir kadin yine sormus, "Ne diyooorrr?"
    Ihtiyar adam da demis; "Seni tanidigini söylüyooorrr!.."





    AMİN
    Cok iyi giyimli bir is adami Vatikan'a gelir papayla gorusmek istedigini soyler. Kendisini bir Kardinal'e gotururler. Adam israr eder.
    - Sizinle degil, dogrudan Papa ile ve yalniz gorusmek istiyorum.
    Sonunda adami Papa'nin huzuruna cikarirlar. Ama adamin ne istedigini merak eden Kardinaller kapinin disinda kulak kesilmis iceriyi dinlemektedirler.
    Iceride sesler yukselmistir.
    Adam : - 1 milyar dolar.
    Papa : - Olmaz
    - 2 milyar dolar.
    - Hayir.
    - 5 milyar dolar.
    - Hayir.
    Adam kapiyi carpar, hisimla uzaklasirken Kardinaller iceri kosusur.
    - Sayin Papa hazretleri, 5 milyar dolar muazzam bir para. Dusunun bu para ile kac katedral, kac kilise yapilir, dunya uzerine kac misyoner gonderilirdi. Parayi nicin kabul etmediniz ?
    - Ne yani ? Her duadan sonra Amin yerine Coca Cola mi deseydik ?





    MÜHENDİS ZEKASI
    Bir papaz, bir sarhoş ve bir mühendis giyotinle ölüm cezasına çarptırılmışlardır. Sıra öncelikle papazdadır. İnfaz memuru papaza sorar:
    "İnfaz edilirken yukarı mı aşağı mı bakmayı tercih edersin?"
    Papaz cevap verir:
    "Yukarı bakmak isterim. En azından ölürken yüzüm tanrıya dönük olur."
    Papazın isteği yerine getirilir, giyotin bıçağı havaya kaldırılır ve bırakılır. Bıçağın hızı kesilir kesilir ve tam papazın boynuna santimetreler kala duruverir.
    Bu tanrıdan bir işaret olarak görülür ve papaz serbest bırakılır. Sıra sarhoşa gelmiştir. Bir umutla sarhoş da yukarı dönük olmak istediğini söyler. Aynı şekilde giyotin bıçağı tam sarhoşun boynuna yaklaşmışken yavaşlar ve durur. Bu da tanrının bir işareti olarak kabul edilir ve sarhoş da serbest bırakılır. En son sıra mühendistedir. Mühendis de yukarı dönük infaz edilmek istediğini belirtir. Tam bıçak havaya kalkmışken mühendis bağırır:
    "Durun bir dakika, bıçaktaki sorunun nerede olduğunu anladım."




    KONUŞMAMAK
    Kizilderinin teki kecilerini otlatiyormus. Derken bir cow-boy gelmis ve sormus:
    - Senin kopegin mi?
    - O kopek benim olmak!
    - Onunla konusabilir miyim?
    - Kopek konusamamak! Cow-boy kopege yaklasir.
    - Nasilsin?
    - Fena degil! (Kizilderili saskin...)
    - Bu kizilderili senin sahibin mi?
    - Evet.
    - Sana iyi davraniyor mu?
    - Evet, cok iyi. Gunde iki kez tuvalet icin dolastiriyor, bana yemek veriyor ve benimle oynuyor. (Kizilderili bu arada kafayi yemektedir)
    Cow-Boy kizilderiliye sorar.
    - Senin atin mi?
    - O at benim olmak!
    - Onunla konusabilir miyim?
    - At konusamamak! Cow-boy ata yaklasir.
    - Nasilsin?
    - Fena degil! (Kizilderili daha da saskin...)
    - Bu kizilderili senin sahibin mi?
    - Evet.
    - Sana nasil davraniyor?
    - Iyi. Bana hergun gerekli yurususleri yaptiriyor, fazla yuk bindirmiyor, gunde 2 kere ve her terlememden sonra terimi siliyor, ve icinde yiyecek ve yataklik olan ufak bir ahir insa ediyor. (Kizilderili ne gozlerine ne de kulaklarina inanamamaktadir)
    Cow-Boy tekrar kizilderilinin yanina gelir.
    - Bu Disi Essek senin mi?
    - Essek benim olmak, konusmak ama çok yalan soylemek .....





    SAKIN OSURMA
    Dallas'daki NASA uzay ussunde, us komutani William White, George ve Bob adindaki astronotlari yanina cagirip, ertesi gun cikacaklari Mars yolculugu hakkinda son talimatlari verir ve bu zor yolculugun oncesinde uyumak uzere evlerine gitmelerini soyler. Her iki astronot da,talimata uyup evlerine giderler. George tam uyumak üzereyken telefon gelir. Arayan Bob'dur.
    - "Alo, George. Ben Bob. Uyudun mu?"
    - "Henuz degil."
    - "Ben cok heyecanliyim. Uyku tutmadi. Sana da uyarsa, benimle birlikte icmeye ne dersin? Uzun sure icki icemiyecegiz..."
    - "Ok."
    Bir saat sonra George ve Bob bulusurlar, bir bara girip icki Soylerler. Barmen tam ickiyi verirken ikisine de dikkatlice bakar.
    - "Hey men. Sizi tanidim. Yarin Mars'a gidecek astronotlarsiniz. Size icki verdigim ortaya cikarsa bir daha Dallas'ta ekmek yiyemem ben. Kusura bakmayin."
    George ve Bob barmenle tartismalarina ragmen o barda icki icemezler. Baska barlarda sanslarini denerler; ama TV programlarini surekli izleyen barmenler onlari her seferinde tanirlar ve icki vermeyi reddederler. Marketlerde kapalidir. Tam eve donmeye karar verdiklerinde Bob'un aklina bir fikir gelir.
    - "Yahu George, bizim uzay roketine koyduklari yakitin kokusunu hatirliyor musun. Ayni viski gibiydi. Istiyorsan ondan icelim."
    Birlikte uzay ussune girerler. Kontrol etmek bahanesiyle yakit tankinin yanina gelirler. Kimse suphelenmez. George ve Bob yakit tankindan aldiklari yakittan birer kadeh icerler; sonra da evlerine giderler. George tam uyumak uzereyken telefon calar. Arayan yine Bob'dur.
    - "Alo George. Yine ben. Rahatsiz ettim ama kusura bakma. Sana bir sey sormak istiyorum. Karnin agriyor mu?"
    - "Evet Bob. Hem de cok."
    - "Peki. O zaman sakin osurayim deme. Ben seni TOKYO'dan ariyorum."





    ANCAK GELDİK
    Bir gun Cennet'in kapilari siddetle vurulmus:
    - Gum Gum Gum !!
    Içeriden seslenmisler:
    - Kim o?
    Disaridan gok gurultusu gibi bir ses:
    - Biz Istanbul'u fetheden Fatih'in yigitleriyiz!
    Içeriden hos geldiniz diyerek kapilar ardina kadar acilmis ve yigitleri iceriye buyur etmisler. Her sey çok guzel gidiyormus. Ta ki, 40 yil gecinceye kadar. Bir gun kapilar yine siddetle calinmis:
    - Gum Gum Gum !!!
    Içeriden sormuslar:
    - Kim o?
    Disaridan gok gurultusu gibi bir ses:
    - Biz Istanbul'u fetheden Fatih'in yigitleriyiz!
    Iceriden hemen cevaplamislar:
    - Hadi len! Onlar 40 yil once geldi!
    Disaridan yine ses gelmis:
    - Biz mehter takimiyiz ancak geldik!!!





    ADOLF'UN ÇOCUKLUĞU
    20. yüzyilin basinda bir evde kucuk bir cocuk babasina sormus:
    - "Baba!, kedilerin kuyruklarini kesip kemer yapmak günah midir?"
    Baba ilgisizce;
    - "Günahtir evladim" demis
    - "Peki baba zencilerin derilerinden paspas yapmak günah midir?"
    - "O da gunahtir evladim"
    - "Peki baba japonlarin beyinlerinden corba yapmak gunah midir?"
    - "Ooofff! o da günahtir evladim"
    - " Peki baba yahudilerin yaglarindan sabun yapmak gunah midir?"
    Baba en sonunda dayanamaz:
    - "Degildir ulan. oooff bee Adolf , nerden aklina gelir boyle sorular sormak?!..."






    DON
    Sultan en güvendigi adamini Arabistan'a hünkar göndermis. Hünkar, Arabistan'da gezerken bakmis, araplar entari giyorlar ama alta donlari yok. Bir rüzgar estimi, manzara felaket!
    Haber salmis, altina don giymeyenler kadi huzuruna çikartilip, hapsedilecek. Aradan günler geçmis Arabin bir tanesi don giymemis ve ilk rüzgarda olay farkedilmis.
    Kadi huzuruna çikartmislar. Kadi sormus;
    -"Adin?"
    -"Aptülmecit"
    -"Baba adin?"
    -"Aptülleziz"
    -"Evli misin?
    -"5 tane karim var!"
    -"Kaç çocugun var?
    -"Ilkinden 15, ikincisinden 17, üçüncüsünden 16, dördüncüsünden 13, besincisinden 18 tane."
    Kadi kararini vermis ve söylemis:
    -"Aptulleziz oglu, Apdülmecit'in, don giymeye vakti olmadigindan beraatine karar verilmistir!"






    HİTLER
    Hitler üç esir yakalamis, Ingiliz, Fransiz ve bir Yahudi.
    - "Size soru soracagim, bilirseniz sizi birakacagim" demis.
    Ingiliz'e sormus
    - "Titanik kaç yilinda batti?"
    Ingiliz hemen cevap vermis
    - "1912" diye.
    Hitler göndermis Ilgiliz'i. Fransiz'a sormus bu kez:
    - "Titanik'te kaç kisi öldü?"
    Fransiz cevap vermis
    - "1050".
    - "Tamam, sen de gidebilirsin" diye özgür birakmis.
    Ve Yahudi'ye dönmüs;
    - "Say lan isimlerini!"





    BİZİM DE DEDEMİZ VAR
    Şapka satarak gecinen bir adamin yolu birgun bir ormana duşmuş... bi sure yurudukten sicaktan ve yorgunluktan bunalmiş, bir agacin altina oturmuş,
    Şapkalarla dolu sepetini de yere koymuş, ve uykuya dalmiş... Birkac saat sonra adam tuhaf sesler duyarak uyanmiş.. bir de bakmiş ki yanindaki sepet bomboş, şapkalar gitmiş..!!
    Bir de kafasini kaldirip agaca bakmiş ki, agacin dallarinda bi suru maymun, herburak birinin kafasinda adamin şapkalari.... adam duşunmeye başlamiş:
    "Ben şimdi napicam, şapkalari bu maymunlardan nasil alicam...?"..
    Duşunceli bi şekilde kafasini kaşirken bi bakmiş maymunlarda adamin taklidini yapiyolar kafalarini kaşiyolar... adam ellerini havaya kaldirmiş , maymunlar da aynisini yapmişlar.. derken adam napicagini bulmuş.. kendi başindaki şapkasini cikartip yere atmiş, tabi maymunlar da kafalarindaki şapkalari hemen yere atmişlar..adam boylece butun şapkalari toplayip sepetine koymuş...
    Aradan 50 yil gecmiş... artik adamin bir torunu varmiş, o da dedesi gibi şapka saticisi olmuş... gunlerden birgun onun da yolu ayni ormana duşmuş. hava yine cok sicakmiş ve genc adam bir agacin altina oturmuş, şapkalarla dolu sepetini yanina koymuş ve uykuya dalmiş.... bir saat sonra uyanmiş bir de bakmiş sepetin icinde şapkalar yok?!?!.. derken tuhaf sesler duymuş bir de kafasini kaldirmiş ki agacin ustunde bi suru maymun, hepsinin kafasinda birer şapka.... adam duşunmuş:
    "Dedem yillar once bana bir hikaye anlatmişti... napicagimi cok iyi biliyorum....
    "Adam kafasini kaşimaya başlamış, maymunlar da aynisini yapmişlar... adam ellerini havaya kaldirmiş, maymunlar da ellerini kaldirmiş.... ve adam gulumseyerek kendi başindaki şapkayi cikarmiş yere firlatmiş. o anda maymunlardan biri agactan inmiş , adamin yere attigi şapkayi kapmiş, adama da bi tokat atmişve :
    "Sadece senin mi deden var lan !..??"




    AYNA
    Bi ayna varmis karsisina gecip yalan söylediginde yok oluyormussun, esmer hatun gecmis aynanin karsisina ve demiski;
    -"I think I have the most beautiful eyes in the world." (Dünyadaki en güzel gözlere sahip olduğumu düşünüyorum)
    Poff yok olmus..
    kızıl hatun gelmis ve demiski,
    -"I think I have the most beautiful hair in the world" demis, (Dünyadaki en güzel saçlara sahip olduğumu düşünüyorum)
    Pofff ... o da yok olmus..
    Sonra sira sarisin hatuna gelmis, gecmis aynanin karsisina
    -"I think.. " POFFFFF!...........
    (düşünüyorum)




    REKLAM YAPMA
    Genç ve güzel sekreter son günlerde iyice açik saçik giyinmeye baslamis. Özellikle yürüdügü zaman ortaya çikan görüntü genç patronun aklini çelecek duruma gelmis. Bir gün yine bu ortam olusunca kapiyi kilitlemis ve sekretere karsisindaki koltuga oturmasini söylemis.
    Sekreter koltuga bir oturmus ki, genç patronun gözleri yuvasindan oynamis. Sekreterin dizlerinin üzerine elini koyarak sormus;
    - Bu satilik mi?
    Sekreter, bir tokat indirmis ve buz gibi öfke dolu bir sesle;
    - Elbette, hayir. Siz beni ne saniyorsunuz?
    Patron hiç istifini bozmamis;
    - Eger satmayi düsünmüyorsan reklamini da yapma...





    İZİN
    Zorunlu askerligini yapmakta olan genc babaannesine koli icerisinde bir el bombasi yollar, pimine yapistirdigi kagitta;
    -Babaannecigim, benim acilen izine gelmemi istiyorsan lutfen bu halkayi yerinden cekip cikar!...






    DENİZCİLER
    Iki denizci oturmus sohbet ediyorlar;
    - Sana iki haberim var, biri iyi, digeri kotu.
    - Once kotusunu soyle.
    - Biz seninle zamanimizin cogunlugunu seferde gecirirken karilarimizin dostlugu cigrindan cikti, ikiside lezbiyen oldu!.
    - Vay canina!, Peki iyi haberin nedir?.
    - Senden hoslaniyorum!...




    BEŞ PARA ETMEZ
    Adam durdurdugu taksi soforune sorar:
    - Genclik parkina kadar kaca goturursun?.
    - Yuz Ruble.
    - Peki yanima karimida alsam?.
    -??? Yuz Ruble...
    Adam karisina doner:
    - Bak sana bes para etmezsin diye bosuna demiyormusum!.



    AT KENDİNİ
    Öbür dünyaya gelenler sıraya sokuluyor, uygun adım yürüyüşle Sırat köprüsü başına sevkediliyordu. Baş melek Saint Pierre, gelen bir grup erkeğe "Durr!!" buyruğunu verdikten sonra:
    - Karısını aldatanlar kendilerini buradan aşağıya, cehenneme atsınlar!!
    Gelenlerin hepsi kendini attı, bir kişi kaldı. Saint Pierre ona döndü:
    - Hey sen! Sağır numarası yapma! At kendini sen de!





    KULAKLAR
    Bir hanımefendi, yıllık kontrol için doktora gitmiş. "Doktor..." demiş. "Ben son derece sağlıklı bir kadınım. Bir tek kusurum var. Gaz kaçırıyorum. Durmadan gaz kaçırıyorum. Evde, işte, otobüste, asansörde, süper markette. Durmadan kaçırıyorum. Ama fazla da şikayetim yok. Kendime hiç sorun yapmıyorum bunu. Çünkü benim kaçırdığım gazın ne kokusu var, ne de sesi çıkıyor."
    Doktor, bir hap yazmış kadının reçetesine. "Bu haplardan günde üç tane al, haftaya gel, gene beni gör." demiş.
    Kadın, ertesi hafta hışımla girmiş doktorun muayenehanesine. "Doktor..." demiş. "Hey doktor... Geçen hafta verdiğin haplardan sonra, kaçırdığım gazlar leş gibi kokmaya başladı..."
    Doktor, "Güzel..." demiş.
    "Çok güzel... Sinüslerinizi tedavi ettik demek. Şimdi sıra geldi, kulâklarınız üzerinde çalışmaya..."




    MAAŞ AZ
    Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk bir kaç haftasını huzur içinde geçirir ama sonra ders yılı başlar. Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler yollarının üzerindeki her çöp bidonunu tekmelerler, bağırıp, çağırarak. Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir. Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar, onları durdurur ve, "Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Bu neşenizi sürdürmenizi istiyorum sizden. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size her gün 1 dolar vereceğim..."
    der. Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle der;
    "Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı bundan böyle size sadece 50 sent verebilirim."
    Çocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. Aradan bir kaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları.
    "Bakın" der, "Henüz maaşımı alamadım bu yüzden size günde ancak 25 sent verebilirim, tamam mı?"
    "Olanaksız bayım" der içlerinden biri, "Günde 25 sent için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz işi bırakıyoruz."




    PROJE MÜDÜRÜ
    Turistin biri evcil hayvan dükkanına girer ve hayvanlara bakmaya başlar. Bu arada içeri diğer bir müşteri girer ve tezgahtara bir AutoCAD maymunu istediğini söyler. Tezgahtar hay hay der ve kafeslerden birine giderek bir maymun çıkarır. Maymunun tasmasını takarak müşteriye verir ve 5,000 $ der. Müşteri parayı öder ve maymununu alarak oradan çıkar.
    Şaşırmış olan turist tezgahtara giderek "Çok pahalı bir maymunmuş. Bunların çoğu bir kaç yüz dolar iken o neden o kadar pahalı?" diye sorar. Tezgahtar, "Oh, o maymun AutoCAD'i çok hızlı kullanır, hiç bir hata yapmaz, değerli bir maymundur" diye cevap verir.
    Turist diğer bir kafesteki maymuna bakar, " Vay bu daha da pahalıymış. O ne yapıyor?" diye sorar."Ha, o bir dizayn maymunudur. sistem dizayn edebilir, yerleşim projeleri yapar, çizimler yapar, spesifikasyonlar yazar, hatta bazı hesaplamaları dahi yapar. Hepsi de gerçekten faydalı şeylerdir" der tezgahtar.
    Turist etrafa biraz daha göz gezdirir ve tek başına bir kafeste bir maymun görür. Boynundaki etikette 50,000$ yazmaktadır. Soluk soluğa tezgahtara gider. "Ya şu ne yapıyor?" diye sorar. Tezgahtar cevap verir "Ha, onu gerçekte bir şey yaparken görmedim ama proje müdürü olduğunu söylüyor".





    TEMEL VE AYI
    Temel birgün meyhanede dertli dertli içiyormus. Onu gören Dursun :
    - Ne bu hal, demis. Temel :
    - Bosver, demis. Dursun israr etmis, Temel dayanamamis ve baslamis anlatmaya:
    - Hani ben bir zaman Afrikaya gitmistim ayi avlamaya. Hatirladinmi? Bayagi da uzun kalmistim hatirlarsan... Avlanmak için günlerce gezindim ve sonunda buldum avlayacak bi ayi ama tam ates edecekken tüfek bozuldu. Ben de kaçarken uçurumdan asagi düstüm...
    - Eeeee, demis Dursun, Sonra...
    - Hertarafim kan revan içinde komaya girmisim. Sonra ayi beni yuvasina götürdü. Yaralarimi yaladi, balla, sütle besledi beni, iyilestikten sonra da bana tecavuz etti aylarca...
    - Buna mi üzülüyorsun, takma kafani ya bak bu kadar zaman gecti. Çoluk çocuga karistin, mutlu bir hayatin var, demis Durmus.
    Temel :
    - Bu da hayat mi be birader... O Afrikada ben burda...





    SON YILLARIN EN GÜZEL MASALI
    Bir zamanlar uzaklarda bir ülkede çok yakışıklı bir prens yaşarmış....
    Ancak prens daha küçükken ülkedeki kötü kalpli cadının lanetine uğramış, ve üzerindeki bu lanet yüzünden her yıl sadece 1 kelime konuşabiliyormuş....
    Mesela prens 2 kelime söyleyeceği zaman bir yıl boyunca susuyor böylece ertesi yıl da 2 kelime söyleme hakkı oluyormuş...
    Bir gün bu yakışıklı ama talihsiz prens dere kenarında otururken, bir de bakmış karşıda küçük bir kulübe, ve kulübenin bahçesinde muhteşem bir kız..saçları altından daha sarı, gözleri gökyüzünden daha mavi, dudakları kirazdan daha kırmızıymış ..
    Prens bu güzelliği görünce aklı başından gitmiş, o anda vurulmuş.. ve 2 yıl boyunca konuşmamaya karar vermiş, 2 yıl sonunda kıza ;çok güzelsiniz; diyebilmek için....
    Ama 2 yılın dolduğu gün prensin içindeki bu ateş daha da büyümüş ve kıza ;size aşık oldum;demek için yanıp tutuşur olmuş...
    Böylece ÇOK+GÜZELSİNİZ+SİZE+AŞIK+OLDUM == toplam 5 kelimeyi söyleyebilmek için, gecen 2 yılın ardından 3 yıl daha konuşmamayı göze almış....
    Ve 5 yılın sonunda prens konuşmak için hazır olduğu sırada, birden bu muhteşem güzel ve zarif kızla evlenmeyi, onu sarayının prensesi yapmayı ne kadar istediğini fark etmiş...
    Böylece ÇOK+GÜZELSİNİZ+SİZE+AŞIK+OLDUM+BENİMLE+EVLENİR MISINIZ toplam 7 kelime söyleyebilmek , için 5 yılın ardından 2 yıl daha sabretmeye karar vermiş....
    Ve prens bu platonik duygularla 7 koskoca yılı tamamladığı gün, artık dünyanın en heyecanlı ve en mutlu erkeği olarak kızın yaşadığı kulübeye koşmuş....
    Kız yine kulübenin bahçesinde oturuyormuş ve bir kitap okuyormuş....
    Prens elindeki bir tek kırmızı gülü kıza uzatmış ve sormuş:
    - ÇOK GÜZELSİNİZ, SİZE AŞIK OLDUM, BENİMLE EVLENİR MİSİNİZ?
    Kız başını kaldırıp prense bakmış...... Kulaklarını örten altın sarısı saçlarını geriye atmış...
    ... ve prense şöyle demiş:
    - PARDON?..





    İNTİKAM
    Nasil yagmur nasil firtina, adam bir taksiye el kaldirir, taksi durur..
    Adam gidecegi yeri söyleyince, taksici kizarak
    "Ohoo orasi çok yakin alamam seni" der vegazlar gider..
    Adam çok bozulur ama sonra bir sekilde evine gitmeyi basarir.. Ertesi gün şans eseri bir bakar ki, dün geceki taksici, evinin önündeki taksi duragindadir ve üçüncü siradadir..
    Hemen plan yapar ve ilk taksi söförüne yanasir:
    - Ataköye kaça götürürsün ?"
    - 5 milyon
    - Sana 20 milyon veririm ama bir kere verirsin
    - Hadi be sapik misin, defol..
    Adam bu cevabi alinca ikinci siradaki taksiye yanasir
    - Ataköye kaça götürürsün ?
    - 5 milyon
    - Sana 20 milyon veririm ama bana bir kere verirsin
    - Vay sapikkk vayy defol
    Sira üçüncü taksiciye yani bizim taksiciye gelmistir.. Adam yanasir:
    - Ataköye kaça götürürsün ?
    - 5 milyon
    - Peki sana 20 milyon veririm ama bir sartim var
    - Nedir ?
    - Giderken diger taksicilere el salliyacaksin
    - Ayibettin abi tabii...





    FELSEFE
    Renkli ki$iligiyle ün yapmi$ bir felsefe hocasi, yilin son sinavini yapmak uzere sinifa girmi$.. butun ogrenciler cok heyecanli, hepsi merakla sorulari bekliyolar, felsefe hocasi sinifa $oyle bi bakmi$, derken sandalyesini kaptigi gibi kürsünün uzerine koymu$..
    "I$TE 100 PUANLIK TEK SORU" demi$.. "BANA BU SANDALYENIN VAROLMADIGINI ISPAT EDIN"
    Herkes bir giri$mi$ yazmaya efendim hizli hizli yazanlar haril haril du$unenler derken, aralarindan biri kagida tek bi cumle yazmi$ sonra kalkmi$ hocasina vermi$, ve sinavi bitirip cikmi$....
    Sonuclar aciklandigi zaman bir bakmi$lar koca sinifta 100 uzerinden 100 alan tek ki$i var, o da sinavi 2 dakkada bitirip cikan cocuk..!!!
    Peki acaba cocuga 100 puan getiren o tek cumle neymi$????
    "HANGİ SANDALYE"





    REKLAM
    Wilson adinda birinin bir çivi fabrikasi vardir ve reklama ihtiyaci vardir. Pazarlamaci bir arkadasi ile konusurken arkadasi "Wilson Çivileri"diye bir reklam ayarlayabilecegini ifade eder.
    "Bana bir hafta ver" der arkadasi, "sana bir kasetle dönecegim"
    Bir hafta sonra pazarlama uzmani wilsonu görmeye gelir. Kaseti videoya koyar ve çalistirir.
    Romali bir asker Isa'yi Çarmiha çivilemekle mesgul, Yüzünü kamereya çevirir ve "Wilson çivileri kullanin, onlar herseyi tasirlar" der.
    Wilson çilgina döner ve bagirir "Senin problemin ne? Bunu asla TVde göstermezler, sana ikinci bir sans veriyorum, ama kesinlikle Romalilarin Isa'yi çarmiha germesi gibi seyler istemiyorum"
    Ikinci hafta pazarlamaci elinde baska bir kasetle gelir, Yine kaseti videoya koyar ve çalistirir. Bu sefer kamera Romanin disindan merkeze dogru yakinlasir ve çarmiha asili Isa'nin önünde durur. Romali bir asker yukari bakar ve 'Wilson çivileri, herseyi tasir'.
    Wilson kendini tutar bu sefer. "Sen beni anlamiyorsun, Çarmihta bir Isa istemiyorum. Sana son sans veriyorum bir hafta içinde yayinlanabilecek bir reklamla gelmeni istiyorum"
    Bir hafta daha geçer. Wilson sabirsizca beklemektedir.
    Pazarlama uzmani yeni kasetiyle gelir. Saçlari uzamis, çiplak bir adam nefes nefese kosmaktadir. Bir düzine Romali askerde pesinden kovalamaktadir. Tepenin basina gelirler ve askerlerden biri kameralardan birine dönerek: 'Keske Wilson çivileri kullansaydik!'.






    KAYSERİLİ
    Oğlu kayseriliden para istiyor:
    "Baba 500 bin lira verirmisin"
    Kayserili:
    "400bin mi dedin? naapçan lan 300 bini 200 bin neyine yetmiyor al sana 100 bin yeter..."
    Kayserili çıkartıp 50 bin lira verir...
    Oğlu:
    "eheh.. baba bana zaten 50 bin lazımdı..."
    "Bak sen kerataya... demek sahte para vermesem kazıklayacaktın beni..."






    KANCA
    Bir liman barinda bir denizci ve bir korsan sohbet etmekte ve karsilikli maceralarini anlatmaktadirlar.
    Korsanin tahta bacagini, elindeki kancayi ve bir gözünü kapatan bandi farkeden denizci sorar:
    "Eee, bacagini nasil kaybettin?"
    Korsan anlatir:
    "Denizin ortasinda firtinaya yakalanmistik. Dev bir dalga beni güverteden aldi götürdü. Adamlarim beni gemiye çekerken bir grup köpek baligi ortaya çikti ve aralarindan biri bacagimi kopariverdi.."
    "Korkunç..."
    diye sizlandi denizci.
    "Peki o kanca nedir?" "Aaa...,"
    diye devam etti korsan,
    "bir ticaret gemisine borda etmistik, tabancalar patliyordu, kiliçlar sakirdiyordu. O kargasada elim koptu gitti... Kimin yaptigini göremedim bile.."
    "Aman Tanrim.. Dehset verici bir sey bu.... Peki gözünün üstündeki bant nedir?"
    "Bir marti geldi ve gözümün üstüne pisledi..."
    diye cevap verir korsan.
    "Yani gözünü bir kus pisligi mi kör etti?"
    diye merakla sorar denizci..
    "Ama nasil olur?"
    Korsan gayet sakin anlatir:
    "Kancayi taktiklari ilk gündü, tamam mi?"





    BOĞA
    Çok güçlü, damizlik bir boga köyündeki tüm ineklerle çiftlesmis. Inekler yetmeyince diger hayvanlara ve hatta köyün kadinlarina yan gözle bakmaya baslamis. Bu durumdan rahatsiz olan köy ahalisi ne yapsak diye düsünmeye baslamis. Köy ihtiyarheyeti toplanmis ve ünü tüm ülkeye yayilan bogayi devlet üretme çiftligine satmaya karar vermis. Bakicilari devlet üretme çiftligine satilan bogayi ineklerin arasina salmis, aradan birkaç gün geçmis ancak bogada hiç bir haraket olmamis. Agacin altinda gevis getiren boganin bakicisi yanina gitmis ve :
    - Boga kardes, köydeyken seni kimse tutamazdi, ne oldu hastamisin?
    diye sormus. Boga, bakicisina yavasça dönerek :
    - Eeee ne yapalim? Artik devlet memuru olduk, demis...





    Bogaz Köbrüsü
    Temel bogazda tekneyle turist gezdiriyor, bir gün bir Amerikali'yi aliyor basliyorlar gezmeye... Turist falanca sarayi görüyor ..
    - "Bu ne kadar zamanda yapilmis diyor"
    Temel de: "5 yilda diye cevap veriyor"...
    Amerikali :
    - "Yazik bizde olsa 1 yil .." biraz sonra filan camiyi görüyor
    - "Bu ne kadar zamanda yapilmis" diye soruyor ..
    Temel de ....
    - " 2 yil" diye cevap veriyor ...
    Amerikali :
    - " Yazik be bizde olsa 3 ayda biterdi" diyor. Temel uyuz oluyor duruma..
    Biraz sonra bir tarihi yapi daha görüyorlar.. Yine soruyor turist..
    Temel..2 ay diyor, adam gene yazik be bizde olsa 1 haftada biter, diyor.
    Temel iyice deliriyor, tam o sirada bogaz koprusunun altina geliyor..
    Adam yukariyi göstererek bu köprü ne kadar zamanda yapildi diyor..
    Temel saskin saskin bakislarla kafasini kaldirip ..
    - "Hangisi ? Bu mu? Bilmem, bu dün burda yoktu .."





    Sifon
    Temel Dallas'taki kuzeni Dursun'u görmeye gitmiş. Dursun Temel'i havaalanında karşılamış. Beraberce dışarı çıkmışlar. Temel bir bakmış 10 metre boyunda bir limuzin! "Uyyy, amma da büyük bu, daa!" Dursun hafifçe gülmüş: "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yola çıkmışlar, Dursun'un çiftliğinin kapısından içeri girmişler. Git git bir türlü eve varmıyorlar. Temel şaşkınlık içinde: "Uyy, amma da büyük çiftlik daaa!" Dursun gene hafifçe gülmüş. "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Neyse, akşam olmuş, yemek salonuna geçmisler. Salonun ortasinda kocaman bir masa. Bir ucunda Temel bir ucunda Dursun. Temel Dursun'u taa uzaktan zor seçiyor. "Uyy!" diye bağırmış: "amma büyük masa, daa!" Dursun'un sesi gelmiş "Temel'im burası Amerika! Burada her birşey büyük!" Yemekten sonra Temel'in tuvalete gitmesi gerekmiş. Dursun: - "Temelim, alt kata in, soldan üçüncü kapı" diye tarif etmiş. Temel alt kata inmiş ama sol yerine sağdan üçüncü kapıya girmiş. Orası evin havuzunun oldugu yermiş. Heryer karanlık olduğu için Temel elektrik düğmesini ararken havuza düşmüş. Can havliyle bağırmaya başlamış: - "Sifonu çekmeyiiin!! Sifonu çekmeyiiin!"




    Babada kalacaktır
    Boşanma davasında kadın, hakime talebini gerekçesi ile açıklamış:
    - "Sayın hakim, çocuğun bende kalmasını istiyorum. Onu dokuz ay karnımda taşıdım."
    Hakim kocaya sormuş:
    - "Karınızı duydunuz. Bir diyeceğiniz var mı?"
    Adam "Var tabii" demiş ve anlatmış:
    - "Sayın hakim. Farzedelim ki canınız bir kutu soğuk kola istedi. Makineye parayı attınız ve kola geldi. Şimdi bu kola makinenin midir, yoksa parayı deliğe atanın mı?"
    Hakim sekreterine dönmüş:
    - "Yaz kızım. Çocuk babada kalacaktır..."





    Benim kim olduğumu biliyor musun?
    Üniversitenin büyük amfisinde 800 kisinin katildigi bir imtihan...
    Süre iki saat... Profesör son derece sert ve sürenin esnetilmesine
    imkân yok.

    Cevaplari yetistiremeyen kaliyor. Bu yüzden bütün talebeler haril haril kâgit dolduruyorlar. Ama birisi agirdan gidiyor. Biraz düsünüyor biraz yaziyor.
    Hiç aceleci bir hâli yok.

    Derken süre doluyor. "Getirin kâgitlari çocuklar" diyor profesör ve herkes bitirebildigi kadariyla kâgidini getirip masanin üzerine koyuyor. Veren çikiyor, veren çikiyor, masanin üzerindeki kâgitlar birikiyor. Sinifta hiç talebe kalmiyor. Bir kisi hâriç. Bizim agirdan giden talebe hiç istifini bozmadan yazmaya devâm ediyor.

    Böylece biraz daha zaman geçtikten sonra, bizimki kalkip kürsüye gidiyor ve kâgidini bir sonraki ders için hazirliklarini tamamlamakta olan profesöre uzatiyor. Profesör kizarak:
    -Hayir! Çok geç kaldin. Artik senin kâgidini alamam...
    Bizimki ters ters bakiyor:
    -Sen benim kim oldugumu biliyor musun?
    -Yoo, aslinda bilmiyorum. Ne olacak?
    -Iyi öyleyse, diyor bizimki ve yigili duran imtihan kâgitlarinin bir kismini kaldiriyor ve araya kendi kâgidini koyup kâgitlari tekrar düzeltiyor. Sonra da:
    -Iyi günler hocam, deyip profesörün saskin bakislari arasinda yürüyüp gidiyor.





    Bir iki üç iç..
    Hitler'in gözü İngiltere'de ama oraya gitmesine imkan yok. Çünkü bir sürü tankı var ama savaş gemisi yok..
    Bir gün yardımcıları ile Manş denizinin kıyısına geldiğinde "Denizi kurutup tankları karşıya geçirmek" gibi müthiş bir fikir geliyor aklına..
    Ve hemen emir veriyor. Tüm Alman ordusu denize girecek ve denizin suyunu içip bitirecek...
    Hitler emir verdimi akan sular durur.. Eline kaşık, kepçe, maşrapa alan tüm asker denize giriyor ve komutan emri veriyor.
    "Bir iki üç iç..
    Bir iki üç iç..
    Bir iki üç iç.."
    Bu komutla askerler bütün gün deniz suyunu içiyorlar ve gece olunca istirahate çekiliyorlar. Bir hafta sonra müthiş planının ne halde olduğunu görmek üzere Hitler deniz kenarına geliyor. Görüyor ki denizde bir litre bile eksilme yok.. Tam dönüp komutanlarına bağıracağı sırada karşı sahillerden bir ses duyuyor...
    "Bir iki üç çişşşşş..
    Bir iki üç çişşşşşş..
    Bir iki üç çişşşşşş.."




    KAHVALTI!
    Fransız delikanlı, Paris'in bulvar kahvesinde oturmuş, tipik kahvaltısını yapıyormuş. Kahve, kruvasan, ekmek, tereyağ, reçel. Yan masaya ağzında cikleti ile tipik bir Amerikalı turist oturmuş. Sohbet başlamiş...
    Amerikalı: o ekmeğin hepsini yiyecek misin?
    Fransız: Tabii..
    Amerikalı: Biz yemeyiz. İçinden biraz alır yeriz. Kalan bir fiçida toplanır. Fabrikaya gider. Kruvasan yapılır. Fransa'ya satılır, demis. Fransiz cevap vermemiş.
    Amerikalı: Reçel de yer misiniz?
    Fransız (öfkeli): Tabii..
    Amerikalı: Biz meyveyi taze yeriz. Kabuklarını, çekirdeklerini, çürümüşlerini bir fıçıda toplar fabrikaya gönderir, reçel yapar, Fransızlar'a satarız.
    Fransız: Peki siz kullandiginiz prezervatifleri seviştikten sonra ne yaparsiniz?
    Amerikalı: Atarız tabi...
    Fransiz: Biz atmayız. Bir fiçida içindekilerle biriktirir, fabrikaya gönderir, ciklet yapar, Amerikaya satarız, demiş....







  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.