Şimdi Ara

Evrenin gerçekten ortak bi dilimi var ( bilinçdışı ) (3. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
56
Cevap
2
Favori
1.219
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
9 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
Giriş
Mesaj
  • yakın zamanda örümcek tarafından ısırılmış olabilirsin

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Cerade kullanıcısına yanıt

    Evet hocam anladım zaten ben sizi. İnanç kişiye özgü bir şey olduğu için ben de hiç tartışılması taraftarı değilim. Kışkırtıcı olmak hele çok yanlış zaten.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-BB39D0135

    Adamsın üstad, Çok memnun oldum senin yazdığına valla. Ben şu noktada bütün inanç , ideoloji , savunduğum kuramlaları , bi başkasını okurken devre dışı bırakıyorum. Hiç öyle şeyleri katmam ortaya astroloji dahi önersen okurum yani. bilgi bilgidir, ufkunu açıyo bi şekilde insanın. Yazdığınız kitapları not aldım, En kısa zamanda edinip okuyacağım.


    Jung konusunda ilk başta freudyen biriydim çok sonraları tanıştım ama, benim için psikoloji biliminin teslası oldu adam. Hayranlık duyuyorum. Attığın blog harika bu arada hocam diğer makaleleride okuyacağım. Teşekkür ederim tekrar.



    Alıntıları Göster

    Gereksiz bir övgü olsun diye söylemiyorum. Ufku açık olan insanların bakış açılarını zaten yakalamışsın. Bazı insanlar toplu bir bilgi içinde bir hata görünce, bilginin tamamını tukaka ilan eder. Çünkü bir nevi kusursuz bir put aramaktadır bilinçsizce. Halbuki toplu bilginin içindeki doğruları ayrıştırabilmek ve seçebilmek önemlidir. İşte ufku açık olan insanların bilinci ortak zihne de açılmaya başlamıştır. (Tesla gibi, Jung gibi.) Bu sayede ortak zihin denilen olgudan da doğru esinlenme hisleri çekerler. Yani ortak zihnin bilgisi kişiye yardımcı olur.


    İşte zaten Tesla'nın, Jung'un, Atatürk'ün ve adını saymadığımız dolu kişinin belki kendilerinin de bilemediği sır budur. Ufukları açıktır ve ortak zihinden bilgi çekerler. Ortak zihin adından da anlaşılacağı üzere, en geniş bilgi havuzudur. Nasıl çalıştığı ise meçhuldür. Ancak hepsi de araştırıcı ve doğru bilgiyi süzüp almasını bilen insanlardır. Bu sayede başarılıdırlar.


    Söz gelişi Freud'un yüzünde acı vardır. Çünkü bilinçsel gelişimi düşüktür. Kurban psikolojisinden çıkamamış ve başarısını kendinden bilmeye borçlu şekilde ün yapmıştır. Halbuki Jung'un kendinden bildiği şey, ortak zihine açılmaktır. Bilginin özünü nerede bulsa çekmeyi bilmektir. İşte tıpkı yukarıda "astroloji bile olsa okurum" diyen birinin, bakış açısındaki gibi, bilgiyi edinmeyi öğrenmiş olmayı içerir, ortak zihne açılmaya başlamak.


    100 maymun deneyi vardı bununla ilgili ve nette aransa bulunur video ya da yazı olarak. Şimdi burada anlatmayım. Aslında her insan doğuştan ortak zihne açıktır ancak kısıtlayıcı kalıplara ve inançlara sahip olmak, insanın açılımını gitgide kapatır. Mesela yaratıcıyı reddetmekte de çok kısıtlayıcı bir katı inançtır. Kanıtsızca bir reddediş içerir çünkü. Hayatta farkında olmadığımız bir dolu kısıtlayıcı inançlarımız vardır. Kaderimizi dahi bu inanç kalıpları belirler.


    Mesela Atatürk'e "para yok" diyorlar, "bulunur" diyor. "Ordu yok" diyorlar, "kurulur" diyor. Böyle açık zihinli bir insan ufacık olasılığı görünce değerlendirir ve yapar. Ama önünde bir dolu olasılık olan biri umutsuzca davranırsa, o olasılıkların hepsini es geçer ve heba eder. Ufku açık olmak aynı zamanda olasılıklara açık olmayı içerir. Bu sebeple, en kötü kitabı okusa dahi, içindeki bir tane doğru bilgiyi bile fark eder. Çünkü zihni o şekilde çalışmaya ayarlıdır. Nerede doğru varsa görür. Doğruyu anında fark eder.


    Sonuçta da yukarıda isimlerini saydığım gibi harika insanlar çıkar. Üstelik böyle adı bilinmedik bir dolusu da vardır. Hepsi gerçek hayatta isim yapmış olmayabilir. Ya da şöyle diyelim. Benim seçiciliğim Jung ile Freud'u karşılaştırmaz. Çünkü nasıl değerlendirebileceğini bilen biri zaten ikisini aynı kefede tartmaz. Neye göre karşılaştırma yapılabileceğinin bir dolu kopyasını da zaten yukarıda verdim.





  • quote:

    Orijinalden alıntı: trkgncr

    Aynen hocam maksat muhabbet. Ben de tam yatacaktım, bir forumu kolaçan edeyim dedim. Bilinç dışı diye görünce takıldım kaldım muhabbete.


    Ben Freud'a şu noktada hak verebiliyorum. Adam yıllarca hipnoz uygulayarak tedavi uygulamış ama her seferinde tedavi edilen semptom başka bir şekilde patlak vermiş. Bilinç düzeyinde uygulanan tedavilerde de histerik hastaların betimlemeleri üzerine (ve bunu çok yoğun bir şekilde Yunan mitolojisi ile de ilişkilendirerek) konuyu haliyle Oedipus kompleksi ile açıklıyor. Hastalığın kendisi zaten cinsellik üzerine olduğu için çözüm yolunun da cinsellikten geçmesi bana saçma gelmedi açıkçası. Ama tabi psikanalizin günümüze dair gelişimini okumam lazım ki daha mantıklı bir açıklama var mı yok mu bir fikrim olsun. Bahsettiğim J.D. Nasio da zaten Freudien ve Lacanian Oedipus üzerinden tedavi uyguladığı için dağarcığımı pek genişletemedim.

    oedipus ile elektra kompleksi öyle bi kuram'ki hocam açıklamakda yalanlamak'da bi dert. Ama cocuğun gelişimini baz aldığında babaya karşı olan tutumu anneye karşı olan tutumu, Sanki gerçekten destekliyor gibi. Annemin anlattığına göre ben zaten bunun birebir örneğiyim babamı hiç sevmezmişim küçükken , adam dışarıdan birşeyler alıp getirdiği zaman kızıp üstüne filan atarmışım . Annemi hep kıskanırmışım. , Tam olarak kronolojisini bende bilmiyorum ama freud ile başlangıcı yaptım, tabi freud'u okurken breuer, chatcot, meynert gibi adamlarıda tanıdım sayesinde. İşin bi noktasından sonra nevrozlar gibi şeyin tedavisinden ziyade biraz daha insan doğası tarafına yöneldim. Nevrotik bi birey değilim aslında, Hiç ataklar filanda yaşamadım. Ama 1 2 kalıp oluşturup onun üzerinden gitmeleri biraz soğuttu. Belki'de freud haklıdır kim bilir. Bi mektubunda şey diyodu insan oğlunun katilliği , savaşı , zarar vermeleri hiç bir zaman bitmeyecek , çünkü bu olgular ile dünyaya geliyor bunu bastırmak zorunda kalıp bi yerde patlıyor. Son zamanlarda hem dünyanın hemde ülkenin haline bakınca ulan adam harbiden haklı diyorsun ister istemez. Herkesin içinde yatan birşeyler var coğrafya ve çevre bunu sadece bastırıyor.





  • Normalde bu tip konular konuşan insanlar anlaşılmaz oluyor ama konudaki çoğu mesajı anladım.Acaba bu da mı ortak bilinç Şu an belki beyinlerimiz bilinmeyen bir yolla haberleşiyor da olabilir.Sinyali gönderiyom hazır olun.Şaka bir yana cidden güzel konu.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cerade -- 19 Temmuz 2020; 3:17:39 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Açtığınız konu üzerinden bende baya bir şeyler öğrendim. Doç. Dr. Canan bey'in videosunu kaydettim, boş bir zamanımda izleyeceğim.

    Mobidik adlı üyenin vermiş olduğu sitede güzel, onuda kaydettim.


    Tesla'nın dediği gibi; evrenin gizemini anlamak istiyorsanız, enerji, frekans ve titreşim cinsinden düşünün.

    Mesela eski dervişler, alimler riyazet yaparlarmış. (bir tür perhiz) bunuda nefsi dizginlemek, bir takım olaylara vakıf olabilmek, ruhaniler ile görüşebilmek gibi sebeplerden ötürü yaparlarmış.

    Okuduğum kadarıyla tüketilen her bir yiyeceğinde belli bir titreşimi var.

    Yani dervişler, alimler riyazet yaparak vücut frekanslarını yükseltiyor veya düşünüyorlarmış aslında.

    Bu konuda çok enteresan. Eskilerin bildiği, günümüzde unutulan veya alaya alınan çok konu var.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi BigCLawRex -- 19 Temmuz 2020; 3:30:58 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Öncelikle böyle güzel bir konu açtığı için teşekkür ediyorum konu sahibine, forumda materyalist kafa yapısıyla herşeyi göze ve maddeye indirgeyen insanların konularını görmekten artık gına gelmişti kendi adıma, konuya katkıda bulunan arkadaşlarında ağzına sağlık bilgilendirici ve sığ olmayan bir konu olmuş sayelerinde

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Mobidik

    Gereksiz bir övgü olsun diye söylemiyorum. Ufku açık olan insanların bakış açılarını zaten yakalamışsın. Bazı insanlar toplu bir bilgi içinde bir hata görünce, bilginin tamamını tukaka ilan eder. Çünkü bir nevi kusursuz bir put aramaktadır bilinçsizce. Halbuki toplu bilginin içindeki doğruları ayrıştırabilmek ve seçebilmek önemlidir. İşte ufku açık olan insanların bilinci ortak zihne de açılmaya başlamıştır. (Tesla gibi, Jung gibi.) Bu sayede ortak zihin denilen olgudan da doğru esinlenme hisleri çekerler. Yani ortak zihnin bilgisi kişiye yardımcı olur.


    İşte zaten Tesla'nın, Jung'un, Atatürk'ün ve adını saymadığımız dolu kişinin belki kendilerinin de bilemediği sır budur. Ufukları açıktır ve ortak zihinden bilgi çekerler. Ortak zihin adından da anlaşılacağı üzere, en geniş bilgi havuzudur. Nasıl çalıştığı ise meçhuldür. Ancak hepsi de araştırıcı ve doğru bilgiyi süzüp almasını bilen insanlardır. Bu sayede başarılıdırlar.


    Söz gelişi Freud'un yüzünde acı vardır. Çünkü bilinçsel gelişimi düşüktür. Kurban psikolojisinden çıkamamış ve başarısını kendinden bilmeye borçlu şekilde ün yapmıştır. Halbuki Jung'un kendinden bildiği şey, ortak zihine açılmaktır. Bilginin özünü nerede bulsa çekmeyi bilmektir. İşte tıpkı yukarıda "astroloji bile olsa okurum" diyen birinin, bakış açısındaki gibi, bilgiyi edinmeyi öğrenmiş olmayı içerir, ortak zihne açılmaya başlamak.


    100 maymun deneyi vardı bununla ilgili ve nette aransa bulunur video ya da yazı olarak. Şimdi burada anlatmayım. Aslında her insan doğuştan ortak zihne açıktır ancak kısıtlayıcı kalıplara ve inançlara sahip olmak, insanın açılımını gitgide kapatır. Mesela yaratıcıyı reddetmekte de çok kısıtlayıcı bir katı inançtır. Kanıtsızca bir reddediş içerir çünkü. Hayatta farkında olmadığımız bir dolu kısıtlayıcı inançlarımız vardır. Kaderimizi dahi bu inanç kalıpları belirler.


    Mesela Atatürk'e "para yok" diyorlar, "bulunur" diyor. "Ordu yok" diyorlar, "kurulur" diyor. Böyle açık zihinli bir insan ufacık olasılığı görünce değerlendirir ve yapar. Ama önünde bir dolu olasılık olan biri umutsuzca davranırsa, o olasılıkların hepsini es geçer ve heba eder. Ufku açık olmak aynı zamanda olasılıklara açık olmayı içerir. Bu sebeple, en kötü kitabı okusa dahi, içindeki bir tane doğru bilgiyi bile fark eder. Çünkü zihni o şekilde çalışmaya ayarlıdır. Nerede doğru varsa görür. Doğruyu anında fark eder.


    Sonuçta da yukarıda isimlerini saydığım gibi harika insanlar çıkar. Üstelik böyle adı bilinmedik bir dolusu da vardır. Hepsi gerçek hayatta isim yapmış olmayabilir. Ya da şöyle diyelim. Benim seçiciliğim Jung ile Freud'u karşılaştırmaz. Çünkü nasıl değerlendirebileceğini bilen biri zaten ikisini aynı kefede tartmaz. Neye göre karşılaştırma yapılabileceğinin bir dolu kopyasını da zaten yukarıda verdim.



    Alıntıları Göster

    Mükemmelsin üstadım   Jung'un arketiplerinede biraz gönderme yapmışsın. Aldım ben mesajı senden. Kişi kendi içerisinde ki şeyin farkında olamıyor.



    "işte zaten Tesla'nın, Jung'un, Atatürk'ün ve adını saymadığımız dolu kişinin belki kendilerinin de bilemediği sır budur. Ufukları açıktır ve ortak zihinden bilgi çekerler. Ortak zihin adından da anlaşılacağı üzere, en geniş bilgi havuzudur. Nasıl çalıştığı ise meçhuldür. Ancak hepsi de araştırıcı ve doğru bilgiyi süzüp almasını bilen insanlardır. Bu sayede başarılıdırlar. "


    Kaynaklar ve Kitaplar için tekrar çok teşekkür ettim. (100 maymun deneyi) Not aldım bunu gün içinde bi bakınıcam. İnanç yaratıcıyı reddetme konusunda kas katı inançsız biriydim tamamen senin betimlemende belirtiğin gibi , bi şekilde kendi kalıplarım içerisinde doğruyu ve kesini bildiğimi düşünüp reddediyordum. Özellikle Kitap okumaya başlayıp bilinç,zihin, Jung gibi adamları okumaya başladıktan sonra. Tam olarak olmasada artık kestirip atmıyorum, bilmeyip farkına varamadığım bi çok şey karşıma çıkabiliyor.  Ruh denilen olguya dahi karşıydım, Çünkü belli başlı bi kaç kalıbın içerisinde kendimi bilgili sanıp tamamen onun altında dönüp duruyordum. Farklı düşünce tarzları , insanlar , kitaplar devreye girince aslında insan ne kadar bilgisiz ve katı inanışlara sahip olduğunu görüyor.  Farkında olmadığımız inanç kalıpları gerçekten kaderimizi belirliyor en azından bunun bilincinde olabilmek ise bi nebze birşeyleri değiştirebiliyor. Bi yaratıcıya hep inanmak istedim ama sırf kendi kalıplarımda ki mantığa uymadığından dolayı tipik bi reddetme içerisindeydim. Ruhani şeylerin farkına varabildiğim noktada içimde birşeyler inanç oturtmamı sağladı. Yanlış veya Doğru ama sanki içimde ki birşey inanmak istiyor , bu oluncada rahatlıyor.


    Neyse üstad'ım eline koluna sağlık, Belirtiğin kaynaklar kitaplar not aldım okuyup geliştireceğim kendimi. Kusura bakma sürekli alıntılayıp verdiğim rahatsızlıktan ötürü. Teşekkür ettim.





  • quote:

    Orijinalden alıntı: rustem1905

    Öncelikle böyle güzel bir konu açtığı için teşekkür ediyorum konu sahibine, forumda materyalist kafa yapısıyla herşeyi göze ve maddeye indirgeyen insanların konularını görmekten artık gına gelmişti kendi adıma, konuya katkıda bulunan arkadaşlarında ağzına sağlık bilgilendirici ve sığ olmayan bir konu olmuş sayelerinde

    Rica ederim hocam, Olumlu görüşünüzden dolayı çok teşekkür ederim.

  • Cerade kullanıcısına yanıt
    Hocam matrix bahsinizden alıntıyla şunu söyleyebilirim senaryoyu ilk anlayarak izlediğimden itibaren bende oluşturduğu çağrışım dünya-ahiret arasındaki ilişkiye benzerdi, ordada bir simülasyonun içinde gerçek dünyada bulunmayan insanlar varken, bizde acaba dünya hayatını bir simülasyona benzer olarak mı yaşıyoruz, gerçek hayatımızı ahirette mi yaşayacağız sorusunu sormuştum kendime. Filmde beni dünya-ahiret çağrışımına çeken bir diğer mevzuda matrixde yedikleri şeylerin gerçek olmaması ve aslında tam manasıyla yenilen şeylerin tadının bilinmemesi, ahiretle alakalıda oradaki yiyecek ve içeceklerin burdaki yiyeceklerden kat be kat lezzetli ve asıl tadın orada anlaşılacağının söylenmesi simülasyon mantığına yakın bir hayat yaşadığımızı gösteriyor gibi geldi, hatırlıyorum matrix 2-3 filmleri çıkarken tgrt de tartışma programı vardı, bu filmin insanların akıllarını bulandıracağını, iman konusunda sıkıntıya düşürebileceği izlenmemesi gerektiği tartışılıyordu, bense o dönem içimden bu filmin imanıma katkıda bulunduğunu hissediyordum, dediklerinin aksine

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >




  • Freud ve Jung efsanelerdir. Zaten Jung, Freud'un bir üst versiyonudur. Fakat kendisini hiç araştırma fırsatı bulmadım. Fakat bu dediği olayın ondan çıktığını biliyordum. Peki bu bilinçdışına nasıl etki edeceğiz? Çok basit konuşalım.


    Şuan bu cümleyi kurmak sözde bilinçliliktir. Yani bunu ben yazıyorum. Fakat derine indiğimizde hiçte öyle olmadığını görüyoruz. Benim kendimi ifade ediş ya da aktaracaklarımı aktarmam tamamen daha derinlerden geliyor. Dünyanın bilinci, yaşadığımız ülkenin bilinci, yaşadığım şehrin bilinci, mahallemin bilinci ve kendi bilinç-altımda olanlar bu böyle gidiyor. Yani iç içe geçmiş bir durum var. Kafayı yedirtir.

  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-BB39D0135

    Mükemmelsin üstadım   Jung'un arketiplerinede biraz gönderme yapmışsın. Aldım ben mesajı senden. Kişi kendi içerisinde ki şeyin farkında olamıyor.



    "işte zaten Tesla'nın, Jung'un, Atatürk'ün ve adını saymadığımız dolu kişinin belki kendilerinin de bilemediği sır budur. Ufukları açıktır ve ortak zihinden bilgi çekerler. Ortak zihin adından da anlaşılacağı üzere, en geniş bilgi havuzudur. Nasıl çalıştığı ise meçhuldür. Ancak hepsi de araştırıcı ve doğru bilgiyi süzüp almasını bilen insanlardır. Bu sayede başarılıdırlar. "


    Kaynaklar ve Kitaplar için tekrar çok teşekkür ettim. (100 maymun deneyi) Not aldım bunu gün içinde bi bakınıcam. İnanç yaratıcıyı reddetme konusunda kas katı inançsız biriydim tamamen senin betimlemende belirtiğin gibi , bi şekilde kendi kalıplarım içerisinde doğruyu ve kesini bildiğimi düşünüp reddediyordum. Özellikle Kitap okumaya başlayıp bilinç,zihin, Jung gibi adamları okumaya başladıktan sonra. Tam olarak olmasada artık kestirip atmıyorum, bilmeyip farkına varamadığım bi çok şey karşıma çıkabiliyor.  Ruh denilen olguya dahi karşıydım, Çünkü belli başlı bi kaç kalıbın içerisinde kendimi bilgili sanıp tamamen onun altında dönüp duruyordum. Farklı düşünce tarzları , insanlar , kitaplar devreye girince aslında insan ne kadar bilgisiz ve katı inanışlara sahip olduğunu görüyor.  Farkında olmadığımız inanç kalıpları gerçekten kaderimizi belirliyor en azından bunun bilincinde olabilmek ise bi nebze birşeyleri değiştirebiliyor. Bi yaratıcıya hep inanmak istedim ama sırf kendi kalıplarımda ki mantığa uymadığından dolayı tipik bi reddetme içerisindeydim. Ruhani şeylerin farkına varabildiğim noktada içimde birşeyler inanç oturtmamı sağladı. Yanlış veya Doğru ama sanki içimde ki birşey inanmak istiyor , bu oluncada rahatlıyor.


    Neyse üstad'ım eline koluna sağlık, Belirtiğin kaynaklar kitaplar not aldım okuyup geliştireceğim kendimi. Kusura bakma sürekli alıntılayıp verdiğim rahatsızlıktan ötürü. Teşekkür ettim.



    Alıntıları Göster

    Rica ederim. 100 maymun deneyi yine aynı sitede linki olan bir videoda var. Aşağıya linkini koyayım. Ayrıca bilgi almaya açık insanların olduğu bir başlıkta yazışmak bana da zevk veriyor. Herkese iyi geceler şimdilik.


    https://www.budur.com/2018/10/arnma-iradesi-ve-dogru-sentez.html





  • quote:

    Orijinalden alıntı: rustem1905

    Hocam matrix bahsinizden alıntıyla şunu söyleyebilirim senaryoyu ilk anlayarak izlediğimden itibaren bende oluşturduğu çağrışım dünya-ahiret arasındaki ilişkiye benzerdi, ordada bir simülasyonun içinde gerçek dünyada bulunmayan insanlar varken, bizde acaba dünya hayatını bir simülasyona benzer olarak mı yaşıyoruz, gerçek hayatımızı ahirette mi yaşayacağız sorusunu sormuştum kendime. Filmde beni dünya-ahiret çağrışımına çeken bir diğer mevzuda matrixde yedikleri şeylerin gerçek olmaması ve aslında tam manasıyla yenilen şeylerin tadının bilinmemesi, ahiretle alakalıda oradaki yiyecek ve içeceklerin burdaki yiyeceklerden kat be kat lezzetli ve asıl tadın orada anlaşılacağının söylenmesi simülasyon mantığına yakın bir hayat yaşadığımızı gösteriyor gibi geldi, hatırlıyorum matrix 2-3 filmleri çıkarken tgrt de tartışma programı vardı, bu filmin insanların akıllarını bulandıracağını, iman konusunda sıkıntıya düşürebileceği izlenmemesi gerektiği tartışılıyordu, bense o dönem içimden bu filmin imanıma katkıda bulunduğunu hissediyordum, dediklerinin aksine

    Matrix filmi insanı derin düşüncelere itiyor gerçekten.Müslümanlar için dünyada bulunmamızın sebebi belli.Allahın sistemini özellikle insanları sınama işini nasıl yaptığıyla ilgili kafa yordum.Acabalar acabaları açtı.Yalnız bu işin tehlikesi şu ki bilmeden günaha girebilirsin.Ben daha fazla ileri gitmemeye karar verdim.Zaten bilmemen gereken bilgileri öğrenmenin bir ödül değil ceza olduğunu tecrübelerime dayanarak fark ettim.İnsan ona ayrılan sınırlarda kalmalı.Ölümü çok merak ediyorum.Korkutucu ama aynı zamanda çok heyecanlı.Bu boyutun kağıt gibi yırtılışı ve eve dönmek müthiş bir olay.İnş güzel karşılananlardan oluruz.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Cerade -- 19 Temmuz 2020; 4:15:5 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Cerade kullanıcısına yanıt
    İnsanların bence en büyük hatalarından birisi sınırlı akıllarıyla herşeyi kavrayabileceğini düşünmeleri, o yüzden bazı şeylerin yetersiz bilgi ve imanla irdelenmesi sıkıntı oluşturabilir dediğiniz gibi, daha bugün burda bir konu gördüm içerisine girmedim ama başlığı özet olarak "acaba gerçek tanrı insanlar mı?" idi. Şurda 3 dakika nefes alamasa geberip gidecek adam, kendine tanrı demeye getirecek kadar akıl tutulması yaşıyor, bunlar dediğiniz gibi insanların sınırlarını bilmemesinden kaynaklı, şuan trend sadece varlığı fizik kurallarıyla açıklama çabası buda insanları olmadık sonuçlara götürüyor, benim inancım bilim geliştikçe fiziğin ötesine(metafiziğe) rağbetin artacağı şimdilerde herşeyi maddeye indirgeyenler tarafından bile bazı şeylerin maddeyle açıklanamayacağı anlaşılacaktır. Herkesin hakkında hayırlısı.

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • İnsan nasıl milyarlarca hücreden oluşuyorsa dünyayı da bunun gibi düşünüyorum. Tek bir hücreye sorma imkanı olsa büyük ihtimalle diğer hücrelerden ayrı kendi başına var olan bağımsız bir hücre olduğunu söyleyecektir.


    Dünya da böyle içindeki herşeyle beraber tek bir organizma gibi ama içindekilerin haberi yok. O yüzden bir başkasıyla konuşmadan görmeden his geçirebilmek, karşıdakini anlayabilmek veya bir şekilde etki edebilmek bazen mümkün oluyor diye düşünüyorum. Dinlere bakarsan çoğu dinde de vardır bu anlayış.


    Tasavvuftaki tekamül etmek kamil insan olmak vesaire hepsinin özü ve amacı dünyayı bu şekilde algılamaya ulaşmak aslında.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi tolgabbb -- 19 Temmuz 2020; 11:15:50 >
  • 
Sayfa: önceki 123
Sayfaya Git
Git
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.