Şimdi Ara

Eski Nesil Çok Şanslıymış. Y ve Z Kuşakları Fakir (5. sayfa)

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
2 Misafir - 2 Masaüstü
5 sn
138
Cevap
6
Favori
9.900
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
217 oy
Öne Çıkar
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
Giriş
Mesaj
  • Babam ilkokul mezunu memur olmuş 40 küsür yaşlarında da emekli oldu daha çalişim dese çifte emekli de olurdu

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Guest-400988AF7

    gençler size 2 tavsiyem var.


    1. DİL öğrenin.
    2. 1 tane işte Vasıf edinin ve dünya çapında geçerli sertifikalar alın.


    Bu 2 sini en iyi seviyede yapmanız 5 yılınızı alır maksimum.


    ondan sonra yapacağınız şeyi biliyorsunuz. 

    Hangi işte meselaa


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Bana biri sadece şunu açıklasa yeter susup oturacağım. Lise stajımı yaparken ilk sigorta girişim gerçekleşti. Yani 2000 yılı nisan ayı idi. Benden 1 üst sınıfta okuyupta 1999 yılı nisan ayında ilk stajını yapan adam buguün emeklilik süresini doldurup sadece yaş bekliyor dolayısıyla çalıştığı işyerinden sgkdan bir yazı alıp kıdem tazminatını talep edebiliyor. Ben ise aynı şartlara sahip olabilmek için ya 2025 yılını bekleyeceğim ya da 7000 iş günü sigorta primi yatıracağım. Bu benden 1 sınıf önce liseye başlayan şahıs benden daha mı fazla emek sarfetti?

  • Biz küçüklüğümüzde araba gördük mü arkasından koşardık çünki belli başlı insanlarda vardı. Haftada bir banyo kazanı kurulur öylece aklanır paklanırdık. Kız arkadaşınla gizli saklı mektupla haberleşirdin. Öyle zırt pırt yeni fiyakalı elbiseler alınamazdı. Genellikle bayramdan bayrama alınır ve seneye de giyilebilsin diye ayakkabılar 1 numara büyük alınırdı. Okul kitapları standart değildi her öğretmen anlaşmalı olduğu yayın evinin kitabını almaya zorlardı. Eğer bir üst sınıfa geçip kitabı sağlam kalabilen ve yazarı tutan varsa kolu komşun sana verirdi değilse hapı yuttun. Arasan kitap yok. Kitabı bulsan sanki el yazmalı tarihi eser. Okullarda yerli malı haftası kutlanır ve genelde genelde çiğ köfte elma- armut gibi şeyler getirilip neşeyle yenirdi. Yerli İHA/SİHA vardı da biz mi okula götürüp sergilemedik:) Sokakta top oynayabilirdin ama özellikle yırtık veya eski ayakkabı ile oynardın ki yenisi eskimesin. Muzun kivinin ne olduğunu bilenler olsa da tadını bilen çok azdı. Babanız eş dost komşu ile beraber evde aralıksız sigara içer ve evde oluşan nikotin atmosferini solurdunuz. Has tereyağı kötülenerek reklamlar aracılığı ile sürekli margarin tüketmeye zorlanırdınız. Reklamların yarısı margarindi. Yılbaşında tv de bi dansöz çıkıp izleyeceğiz diye 1 hafta önceden heyecan yaşanırdı. İbrahim tatlısesin sadece sesi verilir ekranda kendisi görünmezdi. Müzik dinlemek için kaset alırdınız veya kopyalardınız ama müzik çalar herkeste yoktu. Tv almak ev almak gibi zordu. Ve arabalarda ev fiyatınaydı. Şehirlerarası yolculuk tam bi çileydi. Yol gidiş ve geliş toplam 2 şeritti. Sollama yapmak büyük risk taşır ve acemiyseniz ve bir kamyonun arkasındaysanız kamyoncunun insafına kalırdınız. Kışa az bi zaman kala evin önüne kamyonla bırakılan kaya gibi büyük kömürler önce kırılır sonra kömürlüğe taşınırdı. Dem baba gibi olurdunuz. Geceleri soba söndürüldüğünden ve sarılıp yatacak bi kardeşiniz yoksa genelde üşür ve kabus görürdünüz. büyük şehirlerde hava kirliliği o kadar fazlaydı ki boğazınızda o karbonmonoksit tadı ile yaşardınız ve gazeteler maske dağıtırdı. En büyük semtlerde bile lise sayısı çok az olduğu için bütün semtin talebeleri 2-3 liseye bölüştürülür sınıflar 80-90 kişi olurdu. Servisle okula gitmek diye bi lüks yoktu. Herkes tabanvay kullanırdı. Bakkallardan alışveriş genelde veresiye yapılır ve ele para geçince borç ödenirdi. Gizliden Abur cubur alarak evin hesabına yazdırmak çok güzeldi. Sık sık mahalle maçı yapılır ve genelde kavga çıkardı. En husumetli olduğunuz insanla bile kavga ettiğinizde yere düşmüşse vurulmazdı. Ev telefonu bile sayılı kişide vardı ve telefonu olanların her nedense havalarından geçilmezdi. Bizim concon dediğimiz zengin bebelerinin bisikleti oluyordu. Biz ise bir tur atalım mı derdik vermezlerse döverdik ve bisikletlerini ortak kullanırdık. Futbol topu ile futbol oynamak büyük bi lükstü. Bütün sınıf 2 ay para biriktirerek anca alabilmiştik mikasa markayı. Levis 501 kot pantolonlar altın kumaştan gibiydi. Pantolonun arkasındaki plaka gibi büyük levis 501 etiketi kızlarda porsche etkisi bırakırdı. 20 yaşına gelmiş ve şanslı olan en şanslı olan insanlar bile 20 senede 1-2 defa anca doğum günü partisi görebiliyorlardı. Benim durumumda olan çoğunluk ise doğum günü olan birisi çağırsa da pasta yesek modundaydı hep :). Bizim ATM lerimiz o zaman büyüklerimizin elini öpmekti. El öptükten sonraki kedi bakışı sayesinde harçlıklarımızı toplardık. Hastalandığınızda alnınıza meşhur ıslak bez konulup iyileşmeniz beklenirdi. Hastalığınız Perfect Master seviyesine ulaşmadan hastane yüzü göremezdiniz. Bir de her ailenin Hastaneden yakın kaçırma timleri vardı. Doğum yapan, ameliyat olan yakınlarını taburcusu geldikten sonra hastaneden kaçırırlardı. Zira çıkarılan faturayı görenlerin gözleri pörtlüyordu. Köyden kente göç çok az olduğu için şehirlerde nüfüs az, arsa çok ve ucuzdu. Zamanım olmadığı için dahasını yazamadım ama o günlere dönmek istermisin deseler kendim için kesinlikle evet derim ama evlatlarım aynısı yaşasın mı derseniz kesinlikle hayır derim. Yukarıda anlattıklarım bir neslin %90 nının çocukluğu ve gençliğidir. Şanslımısınız şanssız mı siz karar verin. Kısacası bana bi şey bırakmamış moduna girip anne, baba ve dedelerinizin hakkına girmeyin. Onların kıymetini bilin ve şunu da unutmayın onlar size bir şey bırakmak zorunda değiller. Bırakmışlarsa da onların güzelliğindendir.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi donanim06 -- 18 Temmuz 2020; 19:50:20 >
    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Kardeşim sen resmen diyorsun ki ah dedem babam neden beyninizi kullanıp arsa almadınız. Yaşlanınca müteahhite verirdiniz kiraları da ben yerdim. Al sana yeni nesil cillop gibi beton kafa. Madem çok para pul peşindesin kendine güven. Millet ne girişimlerde bulunuyor günümüzde hala. Facebooku 80den önce kurmadılar ve sermaye de gerekmiyordu beyinden başka. Belki çok uç örnek ama daha küçük bir sürü girişim var ülkemizde ve dünyada. O zaman da farklı zorluklar vardı kendinizi kandırmayın. Dünya zor bir yer çalışmadan hiçbir şey elde edemez kimse. Çalışmayan parası olsa da mutlu olamaz.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Nyiragongo

    Kardeşim sen resmen diyorsun ki ah dedem babam neden beyninizi kullanıp arsa almadınız. Yaşlanınca müteahhite verirdiniz kiraları da ben yerdim. Al sana yeni nesil cillop gibi beton kafa. Madem çok para pul peşindesin kendine güven. Millet ne girişimlerde bulunuyor günümüzde hala. Facebooku 80den önce kurmadılar ve sermaye de gerekmiyordu beyinden başka. Belki çok uç örnek ama daha küçük bir sürü girişim var ülkemizde ve dünyada. O zaman da farklı zorluklar vardı kendinizi kandırmayın. Dünya zor bir yer çalışmadan hiçbir şey elde edemez kimse. Çalışmayan parası olsa da mutlu olamaz.

    Facebook'u kuran adam ABD'de kurdu. Neredeyse her başarılı girişim Abd'den çıkıyor. Türkiye'den bu kadar büyük bir proje çıkmadı, çıkamazda. Sen "Facebook diye bir fikir buldum" desen onun server'ını kuracak para yok ülkede. Olsa da senin facebook'una yatıracağına gider inşaata gömerler parayı. Sen Elon Musk gibi girişimci olayım desen ülkede çalıştırabileceğin eğitim düzeyinde adam da yok.

    Google gibi bir internet imparatorluğu kurulurken bizimkiler "sağ-sol" diye birbirine giriyordu. Dünya rekabetinden uzakta kendi içlerinde kavga ediyorlardı. Şimdi bile aynı terane, ekonomi batmış biz ayasofya derdindeyiz.


    PArayla mutluluk olup olmayacağı tartışılabilir ama parasız mutluluk olmayacağı kesin.




    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi 120205044 -- 17 Temmuz 2020; 21:19:38 >




  • Vaktinde dandik arsaları alanlar milyoner oldu. Adamlardaki bal kimsede yoktur herhalde. Vasıfsız zenginlik bu olsa gerek.

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: SPHAR3X

    Valla bunu daha öncede yazmıştım , en şanslı nesil bana sorarsanız Y kuşağı ama onunda 1993 ve öncesi doğanları . Tam gençliğinin zirvesinde üniversiteden yeni çıktıklarında Türk ekonomisinin zirveye çıktığı zamanlar 2005-2014 arası dolar kuru da 1.5 bandında seyrederken bir çok tanıdığım yurt dışında eğitimlerini gördü , gezdi eğlendi ve hayatında bir daha geri gelmeyecek zamanları en iyi şekilde değerlendirdi . Ama dönüp kendime baktığımda Y kuşağının sonlarına doğru doğmuş biri olarak ben okulu bitirdiğim vakitte dolar 3.8 i zorluyordu ve yurtdışıda eğitim muhabbeti yavaş yavaş hayale doğru gidiyordu . Bırakın eğitimi tatil bile çok masraflı hâle gelmişti . Ah gençliğim  

    Evet, geriye dönüp baktığım zaman ne yıllarmış diyorum. Alım gücü bugünkü kadar düşük olmasa dahi yine de düşüktü ama düşük değerli döviz vardı, her ne kadar kaynaklar hep aynı yere akıtılsa da dediğiniz gibi güzel fırsatlara gün doğmuş ama aynı iyi yerden arsa, ev alıp paramıza para katamadık diyenler gibi bu fırsatı büyük çoğunluk tepti...

    Yurtdışına temelli çıkmak çok zor bir karardır, geri dönüş çok ama çok dramatik olur diye düşünüyorum ve gidecekseniz ya eğitim için gitmelisiniz ya da gerçekten parazitliğe düşmeyecek bir standardı yakaladıktan sonra temelli gitmelisiniz. Kimseye yük olma lüksünüz olmadığı gibi buradaki olanakların önünü tıkayanlar yüzünden de uzaklara gitmemelisiniz. Hep bu şanssızlıklar ülke içi ve dışı ortak çalışan gizli gudubet oluşumlardan kaynaklı, hepsi ucuz dövizi yalayıp yutup iç etti

    Eğitim için çok gidesim vardı

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: besttrr

    Degisen bisi yok, yine toplumun kucuk bi kesimi kaymak yiyor ve keyfi yerinde. Biat ediyorsan, karaktersizsen ve güçlünün yaninda olup boyun eğmek sana dokunmuyorsa zaten bi yerlere geliyosun.


    Yok lise biturip hoca olmus bilmem ne, bugun universite okuyan cocuklarin %85i kendini ifade etmekten, yorum yapmaktan, mantik kurmaktan ve yabanci dili gectim anadilini kullanmaktan acizken sen neden bahsediyosun? Bunlar mi zengin olacakti?


    Arsa almamis zengin olamamis hikayesi de her devrin hikayesidir. O isler oyle degil bi yerden arazi alirsin 30 yil sonra milyonlar eder baska bi yerden arazi alirsin 5 para etmez 50 yil sonra bile. Git yozgattan arazi al sittin sene 5 para etmez.

    Önceki yorumumda yazdığımın benzerini yazmışsınız, ne güzel açıklamışsınız. İnsanları fakirliğe, kurumuş beyin sahibi olmaya, itaat eden robot gibi davranmaya itiyorlar ve buna alışmanızı istiyorlar. Memur olmak için, iş bulmak için partizanlık yapanın sonu iyi olmaz, ilk başta partizan dostları onu yer ama nerede o algı düzeyi

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >




  • Eski nesil zengin ama bi halt bilmeden atanan öğretmeni memuru vasat , Y kuşağı fakirimsi ama eski nesile göre iş tutumu çok çok iyi şimdisi nesil fakir ama geleceğe göre umudum yok gibi bişey

    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Hocam o değilde eskiden ne sanatçılar vardı da biz yetişemedik. Eskiden şarkı çıkarmak yetenek isterdi, şimdi önüne gelen şarkı çıkarıyor. Sesleri kötü hemen hemen hepsi autotune, sözlerin yarısı küfür ve cinsellik, müzik desen enstrüman kullanmasını bilmiyorlar full bilgisayar, klipleri güzel kız koyunca oluyor zannediyorlar. İşin en kötü yanı çeşitli platformlarda (Spotify, YouTube, Deezer) hep en çok dinlenenlerde yer alıyor. Ve bu durum gittikçe kötüleşiyor. Bence bu yüzden X ve Y kuşakları çok şanslı.



    < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi meyveli kaktöş -- 1 Ekim 2020; 13:35:2 >
    < Bu ileti DH mobil uygulamasından atıldı >
  • Eskiden Almanya'ya veya avrupaya işçi olarak gidilip çalışılabiliyormuş, oraya gidip çalışmışlar bu yüzden ilkokul mezunu adam bile lüks yaşıyor şimdi. Buınlara şanslı denmezde ne denir? oğulları kızları bile orda dünyadaki cenneti yaşıyorlar şimdi. Ülke olarak en boktan yaşayacak nesil 2000 sonrası oldu.

    iyi bir üniversite okumak ve kendini çok geliştirmen ve üste çıkabilmen lazım ki avrupaya gidebilip bu cehennemden kurtulabilesin.

  • gençler hem haklısınız hem haksızsınız, gelecek kaygısı sizleri eksik kıyaslamalar yaptırıyor,


    eskiden konfeksiyon/fabrika vs işçisi biri bile rahat ev alıyordu ama sizi o dönemlere ışınlasalar 2 günde isyan edersiniz, sizler telefonunuzu 1 yıl kullandıktan sonra eskidi diye değiştiriyorsunuz, el bebek büyüdünüz ama biz 1 kışlık 1 yazlık ayakkabımız olurdu onları en az 2 yıl kullanırdık, şimdi sizler kombiyi açıp ısınıyorsunuz biz kömür taşıdık soba temizledik, o zamanlar parayı bol sanıyorsunuz hayır para bol değildi ama paranın bereketi vardı değeri vardı, tutumlu olmak ile birleşince insanlar geleceklerini kurdu, eskiden arsa alma işinin ise bugünden farkı yok talancılar geldi kaçak evi dikti sonra oy karşılığında tapu dağıtıldı değerli arazilere ise devlet el koydu.



    eskileri örnek alacaksanız hak aramalarını örnek alın öyle dislike atıp gündem olunca oy ile tehdit edince hakkınızı almıyorsunuz hatta sizin nesli kontrol etmek çok çok kolay.





  • quote:

    Orijinalden alıntı: meyveli kaktöş

    Hocam o değilde eskiden ne sanatçılar vardı da biz yetişemedik. Eskiden şarkı çıkarmak yetenek isterdi, şimdi önüne gelen şarkı çıkarıyor. Sesleri kötü hemen hemen hepsi autotune, sözlerin yarısı küfür ve cinsellik, müzik desen enstrüman kullanmasını bilmiyorlar full bilgisayar, klipleri güzel kız koyunca oluyor zannediyorlar. İşin en kötü yanı çeşitli platformlarda (Spotify, YouTube, Deezer) hep en çok dinlenenlerde yer alıyor. Ve bu durum gittikçe kötüleşiyor. Bence bu yüzden X ve Y kuşakları çok şanslı.

    Sanat olarak eski-yeni sanatçıları kıyaslayamam, sanatta uzman değilim. Ama şunu biliyorum eski sanatçılar-şarkıcılar-televizyoncular dünyanın parasını götürdü. Sadece sesi güzel diye şarkıcıyı aldılar film çektiler program yaptırdılar vs vs oluk oluk para akıttılar. Hülya Avşar, İbrahim tatlıses vb nin kazandığı parayı bu ülkede çok az insan kazandı. İbrahim tatlıses diğerlerinden biraz akıllı olduğundan parayla bir sürü iş kurdu.  

    Meslek gruplarını bile teker teker incelesek eski nesil daha şanslı çıkıyor.  


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 56k ile 20'inci çevirmede güç bela internete bağlanıp, 800*600 bir resmin açılmasını 20 saniye bekleseydiniz tüm bu dırdırınız kesilirdi.

    Para kazanma bir vizyon meselesidir. O dönem kolay kazanmış dediğiniz kişiler, o dönemin vizyonunda kolay akla gelmeyen veya yapılması zor şeyleri yapmış kişiler.

    Arsa alıp üstüne yatmak bile böyle. 1960'da Ankara Yıldız mahallesinin arazisi (evet, komple Yıldız. Turan Güneş caddesinin sol tarafı, boylu boyunca) meclis karşındaki bir apartman dairesi ile aynı fiyata satılıyordu. Ancak söz konusu bölge şehirle alakası olmayan, yolun bile olmadığı bir tarla. Kente göç dalgasının olacağını ve 20 yıl içinde oradan imar geçip oranın yapilanacagini tahmin eden adam kazandı. Risk aldı biri. Çünkü böyle bir büyüme ongorulmuyordu. Bu bile bir vizyondur. Bugün ayan beyan meydanda olan bir konu o zamanlar hiç de belli değildi. Belli olsa zaten satan o fiyata satmaz.

    O zamanla bu zaman arasındaki en büyük fark eğitim enflasyonu. O zaman mühendis çıktığında çok rahat bir hayat garantin vardı. Çünkü senden az vardı. Bugün yok. Çünkü senden çok var. Az olan adamdan olursan, değerli olursun. Bugün öyle kilit donanım ve tecrübeye sahip yazılımcılar var ki mesela, adamdan Türkiye'de 10 tane var. O adam 20 kağıt maaşını cukkalıyor genç yaşında. Profesyonel olacaksan yol bu.

    Yok, ben kendi işimi yapacağım diyorsan, vizyoner olacaksın. O değişmedi. 50 yıl önce kot pantolon kaçakçılığı vizyondu (bkz. Nurettin Kot). 30 yıl önce kotu üretmek vizyondu. 15 yıl önce yemek sepeti vizyondu. Şimdi başka bir şey...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 120205044 kullanıcısına yanıt

    Burada da aynı kısır döngü var bu çatışmaya girmeye gerek yok. Herkes kendini yetiştirsin önemli yerlere gelmeye çalışsın. Kurtuluş çalışmayla olur gerisi boş muhabbet.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Huseyin-ZST

    56k ile 20'inci çevirmede güç bela internete bağlanıp, 800*600 bir resmin açılmasını 20 saniye bekleseydiniz tüm bu dırdırınız kesilirdi.

    Para kazanma bir vizyon meselesidir. O dönem kolay kazanmış dediğiniz kişiler, o dönemin vizyonunda kolay akla gelmeyen veya yapılması zor şeyleri yapmış kişiler.

    Arsa alıp üstüne yatmak bile böyle. 1960'da Ankara Yıldız mahallesinin arazisi (evet, komple Yıldız. Turan Güneş caddesinin sol tarafı, boylu boyunca) meclis karşındaki bir apartman dairesi ile aynı fiyata satılıyordu. Ancak söz konusu bölge şehirle alakası olmayan, yolun bile olmadığı bir tarla. Kente göç dalgasının olacağını ve 20 yıl içinde oradan imar geçip oranın yapilanacagini tahmin eden adam kazandı. Risk aldı biri. Çünkü böyle bir büyüme ongorulmuyordu. Bu bile bir vizyondur. Bugün ayan beyan meydanda olan bir konu o zamanlar hiç de belli değildi. Belli olsa zaten satan o fiyata satmaz.

    O zamanla bu zaman arasındaki en büyük fark eğitim enflasyonu. O zaman mühendis çıktığında çok rahat bir hayat garantin vardı. Çünkü senden az vardı. Bugün yok. Çünkü senden çok var. Az olan adamdan olursan, değerli olursun. Bugün öyle kilit donanım ve tecrübeye sahip yazılımcılar var ki mesela, adamdan Türkiye'de 10 tane var. O adam 20 kağıt maaşını cukkalıyor genç yaşında. Profesyonel olacaksan yol bu.

    Yok, ben kendi işimi yapacağım diyorsan, vizyoner olacaksın. O değişmedi. 50 yıl önce kot pantolon kaçakçılığı vizyondu (bkz. Nurettin Kot). 30 yıl önce kotu üretmek vizyondu. 15 yıl önce yemek sepeti vizyondu. Şimdi başka bir şey...

    İyi diyorsun hoş diyorsunda vizyonlu olmak giderek zorlaşıyor ve artık vizyon sahibi kitle zenginlerden çıkıyor. Böylece zengin dahada zenginleşirken fakir iyice fakirleşiyor.


    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • quote:

    Orijinalden alıntı: donanim06

    Biz küçüklüğümüzde araba gördük mü arkasından koşardık çünki belli başlı insanlarda vardı. Haftada bir banyo kazanı kurulur öylece aklanır paklanırdık. Kız arkadaşınla gizli saklı mektupla haberleşirdin. Öyle zırt pırt yeni fiyakalı elbiseler alınamazdı. Genellikle bayramdan bayrama alınır ve seneye de giyilebilsin diye ayakkabılar 1 numara büyük alınırdı. Okul kitapları standart değildi her öğretmen anlaşmalı olduğu yayın evinin kitabını almaya zorlardı. Eğer bir üst sınıfa geçip kitabı sağlam kalabilen ve yazarı tutan varsa kolu komşun sana verirdi değilse hapı yuttun. Arasan kitap yok. Kitabı bulsan sanki el yazmalı tarihi eser. Okullarda yerli malı haftası kutlanır ve genelde genelde çiğ köfte elma- armut gibi şeyler getirilip neşeyle yenirdi. Yerli İHA/SİHA vardı da biz mi okula götürüp sergilemedik:) Sokakta top oynayabilirdin ama özellikle yırtık veya eski ayakkabı ile oynardın ki yenisi eskimesin. Muzun kivinin ne olduğunu bilenler olsa da tadını bilen çok azdı. Babanız eş dost komşu ile beraber evde aralıksız sigara içer ve evde oluşan nikotin atmosferini solurdunuz. Has tereyağı kötülenerek reklamlar aracılığı ile sürekli margarin tüketmeye zorlanırdınız. Reklamların yarısı margarindi. Yılbaşında tv de bi dansöz çıkıp izleyeceğiz diye 1 hafta önceden heyecan yaşanırdı. İbrahim tatlısesin sadece sesi verilir ekranda kendisi görünmezdi. Müzik dinlemek için kaset alırdınız veya kopyalardınız ama müzik çalar herkeste yoktu. Tv almak ev almak gibi zordu. Ve arabalarda ev fiyatınaydı. Şehirlerarası yolculuk tam bi çileydi. Yol gidiş ve geliş toplam 2 şeritti. Sollama yapmak büyük risk taşır ve acemiyseniz ve bir kamyonun arkasındaysanız kamyoncunun insafına kalırdınız. Kışa az bi zaman kala evin önüne kamyonla bırakılan kaya gibi büyük kömürler önce kırılır sonra kömürlüğe taşınırdı. Dem baba gibi olurdunuz. Geceleri soba söndürüldüğünden ve sarılıp yatacak bi kardeşiniz yoksa genelde üşür ve kabus görürdünüz. büyük şehirlerde hava kirliliği o kadar fazlaydı ki boğazınızda o karbonmonoksit tadı ile yaşardınız ve gazeteler maske dağıtırdı. En büyük semtlerde bile lise sayısı çok az olduğu için bütün semtin talebeleri 2-3 liseye bölüştürülür sınıflar 80-90 kişi olurdu. Servisle okula gitmek diye bi lüks yoktu. Herkes tabanvay kullanırdı. Bakkallardan alışveriş genelde veresiye yapılır ve ele para geçince borç ödenirdi. Gizliden Abur cubur alarak evin hesabına yazdırmak çok güzeldi. Sık sık mahalle maçı yapılır ve genelde kavga çıkardı. En husumetli olduğunuz insanla bile kavga ettiğinizde yere düşmüşse vurulmazdı. Ev telefonu bile sayılı kişide vardı ve telefonu olanların her nedense havalarından geçilmezdi. Bizim concon dediğimiz zengin bebelerinin bisikleti oluyordu. Biz ise bir tur atalım mı derdik vermezlerse döverdik ve bisikletlerini ortak kullanırdık. Futbol topu ile futbol oynamak büyük bi lükstü. Bütün sınıf 2 ay para biriktirerek anca alabilmiştik mikasa markayı. Levis 501 kot pantolonlar altın kumaştan gibiydi. Pantolonun arkasındaki plaka gibi büyük levis 501 etiketi kızlarda porsche etkisi bırakırdı. 20 yaşına gelmiş ve şanslı olan en şanslı olan insanlar bile 20 senede 1-2 defa anca doğum günü partisi görebiliyorlardı. Benim durumumda olan çoğunluk ise doğum günü olan birisi çağırsa da pasta yesek modundaydı hep :). Bizim ATM lerimiz o zaman büyüklerimizin elini öpmekti. El öptükten sonraki kedi bakışı sayesinde harçlıklarımızı toplardık. Hastalandığınızda alnınıza meşhur ıslak bez konulup iyileşmeniz beklenirdi. Hastalığınız Perfect Master seviyesine ulaşmadan hastane yüzü göremezdiniz. Bir de her ailenin Hastaneden yakın kaçırma timleri vardı. Doğum yapan, ameliyat olan yakınlarını taburcusu geldikten sonra hastaneden kaçırırlardı. Zira çıkarılan faturayı görenlerin gözleri pörtlüyordu. Köyden kente göç çok az olduğu için şehirlerde nüfüs az, arsa çok ve ucuzdu. Zamanım olmadığı için dahasını yazamadım ama o günlere dönmek istermisin deseler kendim için kesinlikle evet derim ama evlatlarım aynısı yaşasın mı derseniz kesinlikle hayır derim. Yukarıda anlattıklarım bir neslin %90 nının çocukluğu ve gençliğidir. Şanslımısınız şanssız mı siz karar verin. Kısacası bana bi şey bırakmamış moduna girip anne, baba ve dedelerinizin hakkına girmeyin. Onların kıymetini bilin ve şunu da unutmayın onlar size bir şey bırakmak zorunda değiller. Bırakmışlarsa da onların güzelliğindendir.

    Efsane bir yorum olmuş, ama anlayana.





  • 
Sayfa: önceki 34567
Sayfaya Git
Git
sonraki
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.