Himouto Umaru-chan Dışarıdan bir zerafet abidesi olan, çalışkan, güzel , özverili Umaru'nun eve girdiği an tam bir otokuya dönüşmesini anlatıyor bu anime. Umaru sevimli bir karakter ısınmakta hiç zorlanmıyorsunuz fakat animeyi sürükleyen şey onun tam zıttı olan düzenli - tertipli - sorumluluk sahibi abisi ile arasındaki sinerji - didişme. Bu ilişkiyi güzel oturtmuşlar çünkü abisi bir yandan küçük kardeşine kızarken öte yandan çok ısrar görürse yelkenleri indiriveriyor aynı bizim annemiz babamız ile olan ilişkimiz gibi. Öte yandan Umaru bir sorumsuzluk abidesi olmasına karşın yaptıklarının hiçbir olumsuz tarafı olmuyor. Yani sabahlara kadar oyun oynuyor , hiç çalışmıyor , günde en az 2.5 litre kola deviriyor fakat ne uykusuzluk ne derslerde basarısızlık nede kilo problemi tam mutluluğun tasviri gibi sunuluyor. Tabiki bunları anlatıyorum ancak tam olarak kütük bir karakter değil yer yer onunda yaptığı incelikleri vb görüyoruz. Bu animeye beni ısındıran şey böyle eğlenceli - şirin bir anime olmasına rağmen gerçeklikle bağını tam olarak koparmaması. Ne demek istiyorum yukarıda da Umaru'nun abisi ile olan ilişkisinde belirttiğim gibi izlerken kendinizden birşeyler bulabiliyorsunuz. Veya çizimler detaylı ve gerçek hayatla ilişkili, karakterlerin animeden ayrı kendi yaşamları var veya karakterler klişe ve birazda karikatirüze olsa bile gerçek hayattan izler taşıyorlar. Örneğin Ebina çok utangaç ve klişe bir tip. Ancak Ebina'nın ara sıra ailesi ile kendi yerel ağzı ile konuşması veya köyden pirinç getirip hediye etmesi gibi ayrıntılar hoş. Ayrıca karakter kadrosu Umaru ve Abisinin merkezde olacağı şekilde Umaru'nun okul arkadaşları ve Absinin iş arkadaşları yönünden genişliyor bu karakterlerin sırayla animeye eklenmesi monotonluğun önüne geçiyor ve karakter kadrosunun yeterince geniş olmasını sağlıyor. Yine Umaru'nun evi , okul , abisinin iş yeri, arada çıkılan tatiller derken mekan çeşitliliği de yeterli . Üstünkörü yapılmamış üzerinde uğraşılmış bir anime. İlk başta aile ilişkileri , arkadaşlık ilişkileri üzerinden yürürken , anime ilerledikçe biraz romantizm tarafına kaymaya başlıyor. Ancak bu romantizm her ne kadar hoş olsa bile bence 2. sezonda mangakanın hikayeyi uzatma çabası gibi hissettirdi keza ikinci sezonda eklenen yeni karakterde biraz eğreti durdu o nedenle ben ikinci sezonun yarım kalması yerine animenin güzel bir biçimde bitirilmesini isterdim. Toparlamak gerekirse arada bir iki bölüm izleyip , hafiften moralinizi düzeltmek için birebir, türün kaliteli bir örneği. İzlerken keyif aldım. 10/8 Not: Bu animeden @maybe4you'nun önerisiyle haberdar olmuştum , kendisine teşekkür ederim. Not 2 : Bahsetmeyi unutmuşum seride atari salonu kültürüne ve oyunlara vb bol bol referans verilmiş . Bunuda bir + olarak yazayım. < Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 26 Nisan 2024; 0:42:10 > |
En Son İzlediğiniz Anime ve Yorumlarınız (75. sayfa)
-
-
-
Genshiken
Genshiken otakuları anlatan bir anime. 3 sezondan oluşuyor fakat sezonları yayınlanma aralıkları oldukça uzun burası ilginç çünkü animeyi izlerken ortakulara bakış açısının nasıl değiştiğini görüyorsunuz adeta animenin 3 sezonu birbirinden farklı 1 ve 3 çok farklı aynı anime olmasına karsın.
İlk sezon oldukça eski ancak en gercekçi olanı. Üniversitede Görsel Sanatları Araştırma Klubü adındaki bir anime klubune yeni katılan kişilerin gözüyle bir anda bizi otakuların arasına salıyor. Fakat bu sezonun hem en basarılı hemde izlemeyi en zor hale getiren noktası otakuların gercek otakular gibi yansıtmış olması. Yani bu insanları izlerken yer yer onlar adına utanıyorsunuz, pasiflikleri çekingenlikleri sizi sinirlendiriyor öte yandan bu yetişkin temalı bir anime yani otaku dediğimiz kişiler sadece yüzeysel olarak değil +18 şeylere olan ilgileri yönünden de resmedilmiş.
İlk sezon dediğim gibi oldukça gercekçi. Buradaki karakterler looser ve kendileri de looser olduklarının farkındalar, hayattan kaçan kendi tabirleri ile 3 boyutlu değil iki boyutlu karakterlere mutluluğu arayan bunun yanlış oldugunu bilen ancak mücadele etmeyen, korkan kimseler. İzlerken o açıdan biraz içinize oturuyor.. Öte yandan animede ki karşıtlık ise bu kulübe ilgi duyan otaku olan ancak otakuluğun hiçbir olumsuz özelliğini barındırmayan yapay bir karakterin klube katılması üzerine ona aşık kız arkadasınız mecburen onun peşinden klube katılması ile oluşturulmuş.
Dediğim gibi bu sezonu izlediğinizde otakuların karanlık birazda bunaltıcı dünyasına giriyorsunuz ve onlar adına bol bol utanıp sıkılıyorsun. Ama gerçek bu o açıdan izlemek güzeldi.
Genshiken 2 ise ilk animeden 3 yıl sonra yayınlanıyor. Bu sezondan itibaren seri o gerçekçi tonunu kaybedip daha çok kadın erkek ilişkisi, romantizm yönüne hafiften kayıyor. Burada hala ilk sezondaki o hava var ancak birşeyler değişiyor. Yeni eklenen karakterler eskileri gibi değil. 3. Sezonda da devam eden bu trend yeni eklenen karakterleri gercek insanlar olmaktan çıkartıp birtakım yüzeysel tipler haline sokuyor.
Genshiken Nidaime ise 2'den tam 6 yıl sonra çıkıyor ve Genshiken 1 ve bu animeyi ard arda izlerseniz dünyadaki algının ne kadar değiştiği çarpıcı biçimde ortaya çıkıyor. İlk sezonda bize otakuları oldugu gibi sunarlarken bu sezon buyuk oranda fanservice tarafına kaymış ve tüm gercekçiliğini yitirmiş. Otakuların tamamına yakını kadına dönüşüyor ve otakular bütün o kötü özelliklerinden, yıkık hallerinden arındırılıp çok daha düzgün karakterlere dönüşüyor ve birtakım altı boş duygusal hezeyanları dışında birşey kalmıyor.
İlk sezonda gördüğümüz şey hayattan kaçmanın, 3 boyutlu karakterlerden kaçıp 2 boyutlu karakterlere sığınmanın gercek hayatta getirdiği yıkım iken. İlk sezonu izlediğinizde eğer bir otaku iseniz bundan kurtulmalıyız kendime bir çeki düzen vermeliyim, bunu bir hobi seviyesinde tutmalıyız derken 3. Sezonda ise size verilen mesaj tam tersi. Otakularda insandır, yaptıkları hersey normaldir, burası dikensiz gül bahçesidir tek sorun bizim onları yargılamamız vb vb ye iş dönüşüyor.
Bu açıdan ilk sezon gercek bir anime izliyorsunuz, ikinci sezon o hava kaybolmaya baslarsa bile otakuların duygusal maceraları yönünde gelişiyor, 3. Sezon ise tamamen hormonlarınıza yönelen bir fanservice animesi haline geliyor. Yalnız konu otakular oldugu için ilk sezonda tamamen erkek otakuların fantezilerine yönelen anime 2. Sezonda biraz ve 3. Sezonda tamamen crossdresserlik ve eşcinsellik etrafında dönüyor.
Sözün özü Genshiken ilginç bir animeydi. İzlerken zorlandım ve gitgide kalitesi düştü ama pişman değilim.
10/7
Not:
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.3. Sezonda gercekten izlemeye değer tek nokta Saki - Madareme ilişkisinin sonuca bağlanmasıydı. Not 2 : Anime izlemek , manga okumak , oyun oynamak kötü şeyler değildir. Kötü olan hayattan kaçıp bunlara sığınmak. Hobi düzeyinde kaldığı sürece vaktimizi hoşlandığımız seylerle güzelleştirmenin hiçbir kötü yanı yok.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 13 Mayıs 2024; 4:42:28 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Monogatari ve diğer -gatari serileri komple arşivimde. Evlatlarıma bırakcam
-
Handa-Kun
Bu karakterin bir kaç tane kendine ait animesi var. Başka bir seride tutulan bir yan karakter oldugundan böyle olmuş. Daha önce bu karakterin yetişkin hayatını Barakamon adındaki animede izlemiştim. Bu animede de lise hayatını izlemiş oldum.
Hikaye tamamen içine kapanık Handa Kun'un çevresinin kendisinden nefret ettiğini sanması ancak gercekte olayların tesadüfen çok farklı gelişmesi, yani bilmeden yaptığı işlerle bir çok kişiyi kendine hayran bırakması, aşık etmesi vb vb Kısacası çerezlik bir komedi animesi.
İlk bölümler ben bunu arada izlerim güzel olur diye düşündüm ancak ilerledikçe aynı konu biraz sünmeye başladı. Yani tamam karakter birşeylerin farkında değil ve tesadüf olaylar gercekleşiyor güzel ama bunu sürekli sürekli yapmaya kalkışınca bir yerden sonra zorlama hissettirmeye başlıyor. Animenin son bölümüne kadarda pek bir gelişim olmayınca modunuz düşüyor açıkçası.
Biraz daha derinleşebilse, biraz hikayeyi ilerletebilse, olaylar bu kadar zorlama olmasa çok güzel bir anime olabilirmiş.
Bu haliyle Handa Kun beklenti olmadan arada 2 bölüm izlenebilecek bir çerezlik anime ama dediğim gibi beklentiye girmeden izlerseniz daha iyi olur.
10/6
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 14 Mayıs 2024; 3:12:19 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Hangi platformlardan izleyebilirim?
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Rastgele şimdi denk geldim ama ilgimi çekmedi değil. 12 bölümmüş zaten. Bilgisayarım renderla meşgulken akar şimdi bu. İzlemeye başlıyorum az sonra sağolun hocam
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı > -
Hala bu konuyu okuyan birilerinin oldugunu görmek güzel İyi seyirler, umarım beğendiğin bir anime olur.
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı > -
Honey and Clover
Bu animeyi iki kelime ile tarif et deseler diyeceğim tekşey "Pembe Dizi" olurdu. Nette baya olumlu yorumlar almış 2 sezondan oluşan görece eski bir anime.
Konu olarak bir grup gencin gençlik buhranları , romantizmi keşfetmeleri - eğitim hayatından çıkıp hayata atılmaları veya daha büyük olan karakterlerin yetişkinlik dönemlerindeki geçmişe özlemleri vb vb anlatılıyor. Fakat böyle deyince içi tamamen boş bir romantizm animesi gelmesin aklınıza aslında seri boyunca bazı ciddi olaylar, ciddi buhranlarla karşılaşabiliyoruz yani çocukça bir romantizmden bahsetmiyorum. Ama bu animede birşeyler eksik sanırım buda tüm karakterlerin biraz fazla idealize olması. Genelde kadın mangakaların yazdığı animelerde böyle hissediyorum karakterler biraz fazla artist gibi hissettiriyor.
Animedeki romantizm erkeklerden çok kadınlara hitap eden cinsten. Cinsellikten ziyade duygusallık ön planda. Serinin birde komedi tarafı var ancak o kısımlar eh işte diyebiliyorum. Seriyi izleten şey daha çok her karakterin dışardan muıtlu ve normal görünsede arka planda birşeyler saklamaları ve onların derdinin ne olduğunu öğrenmek.
Çizimler yaşına göre normal , pek göze batmıyor . Müzikler ise biraz daha çeşitli olabilirdi. İlk dinlediğinizde görevlerini yerine getiriyorlar ancak aynı melodiyi 30. kez dinlediğinizde biraz bıkkınlık veriyor , müzik repatuvarı biraz daha geniş tutulmalıydı koca anime için sadece 1 tane duygusal müzik yapılmaz - yapılmamalı.
Sonuç olarak Honey and Clover animeleştirilmiş bir pembe dizi. Bol bol romantizm ve dram var , bir sürü aşk üçgeni var , artistik karakterler var ve çoğu karakterin sakladığı birşeyler var. Türü seviyorsanız izleyebilirsiniz ancak sevmiyorsanız size türü sevdirecek bir anime de değil.
10/6.5
Not: Animenin uyguladığı güzel bir teknik var . Her bölümün ortalarında bir yerde hikayenin önemli noktalarında araya bir müzik koyuyorlar. Bu kısmı sevdim çünkü o müziğin çaldığı kısımlar gerçektende anlatımı güçlendiren bir etki yaratmış.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 2 Haziran 2024; 0:56:16 >
-
Fractale
Pek adı sanı duyulmamış ilginç bir Bilim kurgu animesi. Gelecekte tüm dünya Fractale adı verilen bir ağa bağlanmış ve bu ağa bağlanan kişiler verileri karşılığında belli bir evrensel temel gelire sahip olmuşlardır. Fractale Matrix gibi birsey fakat Matrix'ten farkı Matrix sizi sanal bir dünya içine sokarken Fractale'in yaptığı ise gerçek dünyanın üzerini hologramlar ile kaplayacak cennetvari bir dünya yaratması. Sizde ister kendiniz isterse sanal avatarlarınız ile bu dünyada yasıyorsunuz. Tabiki sanal avatar kullanmayan insanlar için bu dünya bir hologram görüyorsunuz ancak dokunamıyorsunuz.
Fractale yarattığı bu ütopya In altını doldurmak için biraz üstüne düşünülmüş bir anime. Bu tarz sanal ile gerceğin iç içe geçtiği hem kendinizin hemde suretleri izin yani avatarlarınız iın bulunduğu bir dünyada aile kavramı veya insan yasantısı tamamen değişiyor ama buna rağmen, zaman geçtikçe Fractale sistemi biraz ilahi gbir görünüm kazanıyor veya tüm insanlar bu sanal dünyaya bağlanmak istemiyor, güç çekişmeleri oluyor.
İlk başta izlediğinizde böyle basit, eğlenceli bir macera animesi izleyeceğiniz düşünüyorsunuz fakat biraz sabredersen dünyası açılmaya ve herseyin aslında o kadar da basit ve eğlenceli olmadığını gördüğünüzde animenin puanı gözünüzde yükseliyor.
Doğa ve teknolojinin iç içe geçtiği, garip uçan araçların oldugu güzel bir görselliği sahip Fractale, keza müzikler konusunda ise iyi veya kötü diyemem ortalama.
Hiçbir beklenti olmadan, hakkında hiçbirşey bilmeden izlediğim bir anime olan Fractale beni iyi anlamda şaşırtan bir iş oldu.. İlk başta biraz çocuksu görünse de, bir miktar fanservice de barındırsa ilerledikçe derinleşen ve birazda karanlıklarşan öyküsü ve üzerine düşünülmüş dünyası ile bence seyredilmeyi hakeden bir anime zaten oldukça kısa (11 bölüm) ve öyküsünü yarım bırakmadan anlatıyor. Herkese öneririm.
10/7.5
Not :
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.Animede neden Fractale'i resetlemeleri gerektiğini anladım fakat neden bunun için bir insana ihtiyaç duyulduğunu pek fazla anlamadım. Seçilmiş denen özel bir insanın zhni üzerine mi kurulmuş ne olmuş tam olarak o kısımlar bana pek mantıklı gelmedi fakat animedelki esas çatışma bunu üzerine kurulduğu için burada bir tercih yapılmış. Ama altı biraz daha doldurulmalıydı.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 2 Haziran 2024; 12:50:22 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
CyberPunk EdgeRunners
İtiraf etmekten nefret etsem de Netflix, Disney vb vb gibi yayın platformlarından çok iyi animeler çıktığı gerçeğini daha fazla yadsıyamayacağım. Cyberpunk Edgerunners'i (CE) çok beğendim.
CE şirketlerin dünyanın kontrolünü tamamen ele geçirdiği ve herseyin para olduğu bir gelecekte geçiyor. Yani ne kadar paranız varsa o kadar insan sayılıyorsunuz, o kadar değer görüyorsunuz ve bu dünyada düşerseniz bir ikinci şansınız olmuyor.
David'de annesinin çabası ile istemeyerekte olsa bu distopyada kendine yol açmaya çalışan bir genç fakat başlarına gelen bir kazanın ardından yukarıda anlattığım acı gercekler bir anda suratına vurulup herseyin kaybedince bir ergen olarak düşüncesizce evlerinde bulduğu bir implantı vucuduna taktırıyor ve yeraltı dünyasına karışıyor.
CE ilk kırılma noktasına kadar mükemmel bir iş çıkarmış. David'in hayatı, sonra başlarına gelenler, implantı taktırması daha yeraltı dünyasına geçişi vb vb iyi kurgulanmış. Karakter kadrosu oldukça iyi, çizimler evrene çok uyan bir şekilde stilize, şiddet ve cinsellik yoğun olarak var ama bu anime için sırıtmıyor. Herseyden öte CE CD Project Red'in CyberPunk 2077 oyunu ile yarattığı evrende geçtiğinden altyapısı sağlam. Fakat animenin ortalarından sonra gelen o kırılma noktası her anlamda zirvesini oluşturuyor. Oradan sonra ise derinliğini kaybedip sadece güzel görünen bir aksiyon animesine dönüşüyor. Yine kendisini izlettiriyor ancak işte o ilk kısımdaki tadı alamıyorsunuz, denge bozuluyor.
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.Animenin ikinci yarısını anlamlandırmakta zorlandım. Aklıma gelen tek makul açıklama David'in yasama isteğini yitirdiği ve adım adım bilerek intihara sürüklendiği yoksa baska türlü karakterin davranışları bana oldukça saçma geldi. Çizimleri stilize ve güzel, müzikleri ise harika ve havaya sokuyor. Gore yani aşırı şiddet ve cinsellik çoğu animenin aksine bu seriye yakışmış.
CyberPunk'ın ilk yarısı hem göze, hem kulağa hemde aklınıza hitap edecek kadar iyi. Devamında o kaliteyi sürdüremese de bir bütün olarak bakıldığında mutlaka izlemeniz gereken gercekten kaliteli bir iş. Herkese öneriyorum.
10/8.5
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 4 Haziran 2024; 5:26:19 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Ben oyunuyla haşır neşir olduğumdan dolayı çıktığında da haberim vardı ama hep sonraya bırakıyordum. Bu yorumunu görünce de zamanı geldi dedim artık. O yüzden ilk öncelikle çok sağol. Bu arada Handa-kun'un da ilk yahut ilk iki bölümünü izledim o da eğlenceli duruyor :)
Vallahi diziyi tek oturuşta bitirdim. Gerçekten dediğin gibi bazen bu şirketlerden nasıl oluyorsa harbi harbi işler çıkabiliyor. Bu da onlardan biri olmuş. Hikaye akıyor, kurgusu, animasyonları her şeyiyle tam tadında, tıkırında. Epey beğendim
Spoiler,
mesajı görmek için tıklayın.İkinci yarısı hakkında şunu diyebilirim ki; Bence de biraz hallaç pamuğu olmuş. Ama o yarıda şunu anlayarak biraz o karmaşıklığı giderdim: David şirketlerin tamamen ele geçirdiği bir şehirde namını büyütüyor. Ama şunu görecek ki bu şehrin babaları hatta tanrıları şirketler. Doğal olarak da kendisini şirketlerin yani "büyük balığın" ağzına kaptırması artık an meselesi. O da muhtemelen Faraday'dan kazığı yiyince anlıyor ve "kalan sahalar bizimdir, kaybedilenler ölü." kıvamında Lucy'i kurtarmaya çalışıyor. Ben hatta finalini epey uygun buldum. Çünkü Night City dediğimiz yerde iyi son diye bir şey imkanı olmayacak kadar uzak. Oyunu da oynadıysan bilirsin sonların hiçbiri aşırı optimist olmadığını. Hatta en tatlısı bile acı tatlı bitiyor. Ve dizi de daha realist bir son vererek David'in bu "büyük balıkların" ağzından kurtulmasını sağlaması yerine onlara bir yem olmasını tercih etmiş; iyi ki de yapmışlar. Öbür türlüsü çok vıcık kaçabilirdi. Ayriyeten de David'in annesine ne üzüldüm ya. Kadın gerçekten vefakar kadındı. Dizi o noktada da çok iyi iş yapmış. Night City'nin ahlaktan, etikten yoksunluğunu (senin de dediğin gibi) ilk yarıda dibine kadar vermiş. Bu da aşırı hoş kılmış diziyi bence. Ayriyeten (konudan ufak bir şey alakasız ama deneyimimi aktarayım dedim) bu dizi aklımda şu düşünceyi tekrarlamama olanak da sağladı. Ben Lucy gibi "güçlü olmak için güçlü yapılmış " değil "gerçekten bir hikayesi olan ve güçlü olması/kalması gerektiği için güçlü olan" kadın karakterleri seviyorum ya. Hatta yalan olmasın çok çekici buluyorum.
Buna da en büyük örnek verebileceğim dizi Avatar: Son Hava Bükücü'dür (Örnek karakter veririm ama kimi desem öbürü içimde kalıyor.) O dizide de gördüğümüz nerdeyse hiçbir kadın karakter güçsüz değil ve hepsinin bir yönden güçlü olmasının sebebi öyle güzel aktarılıyor ki empati kuramadan, hak vermeden geçemiyorsun. O dizi zaten karakter gelişimi ve her karakterin gelişimini tüm diziye eşit eşit yaymak anlamında örnek alınması gereken bir dizi olmalı.
Ama bu konuda daha konuşmak istersen, soruların varsa konuşalım yoksa benim çenem durmayacak
Ha bir de diziyi izleyince epey gaza geldim. İlk 2020 sonunda oynadığım gibi tekrardan karakter açacağım muhtemelen oyunda. Oyun zaten yüklü ve arada bir giriyordum yalan olmasın. Ama sanırım bu sefer açıp yine sadece tek tabanca (bazen de pompalı) ve Desperado müziği eşliğinde ortalığı birbirine katacağım :D
Ve öyle oynayınca da nasıl zevkli oluyor bir bilsen...
Ένας αγέραςyoutubeCanción Del Mariachi (Morena de Mi Corazón) - Antonio Banderas & Los Lobos From the soundtrack of the film: «Desperado» by Robert Rodriguez Lyrics, music: Cesar Rosas Soy un hombre muy honrado que me gusta lo mejor Las mujeres no me faltan ni al dinero, ni el amor Jineteando en mi caballo por la sierra yo me voy Las estrellas y la luna ellas me dicen donde voy Ay, ay, ay, ay Ay, ay mi amor Ay mi morena de mi corazón Me gusta tocar guitarra me gusta cantar el son Mariachi me acompaña cuando canto mi canción Me gusta tomar mis copas aguardiente es lo mejor también el tequila blanco con su sal le da sabor Ay, ay, ay, ay Ay, ay mi amor Ay mi morena de mi corazón Translation of lyrics in English I'm a very honourable man and I like the best things I don't lack women nor money, nor love Riding my horse I go through the mountains The stars and the moon show me where I go Ay, ay, ay, ay Ay, ay my love Ay brown-skinned girl of my heart I like to play the guitar I like to sing songs Mariachi accompanies me when I sing my song I like to drink alcohol aguardiente is the best and also white tequila with salt that enhances its flavour Ay, ay, ay, ay Ay, ay my love Ay brown-skinned girl of my hearthttps://www.youtube.com/watch?v=1nA6f6vDxtg
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi ItsAtakan24 -- 20 Haziran 2024; 19:40:2 >
-
Bende güçlü kadın ile ilgili şunu söylemek istiyorum. Güçlü kadın erkek gibi kadın demek değildir. Son dönemde sıklıkla batı medyasında rastlıyorum. Erkek gibi görünen, erkek gibi davranan, son dönemde kaslı hiçbir çekiciliği olmayan mutant karakterler oluşturmaya başladılar. Bir erkeğe kadın skini giydirmekle güçlü kadın elde efemezsiniz. Güçlü kadın, kadın - dişi özelliklerinden arınmış kadın değildir.
Fakat bunu kavrayabilmek için yazarlık yeteneği gereklidir, derin düşünce gereklidir yoksa pekçok yerde gördüğümüz hiçbir çekiciliği olmayan yapay karakterlerle dolar ortalık.
O açıdan bu animeyi pek rahatsız edici bulmadım çünkü seninde dediğin gibi en azından kadınlar kadın özelliklerinden soyutlanmamış. Hem güçlü, hem çekici hemde altları genelde dolu.
Avatar benimde çok sevdiğim bir anime - animasyon fakat orada ben bu değişimi özellikle ilk Avatar ve Legend of Korra'da görüyorum. Katara güçlü kadının daha rafine ve akla yakın bir örneği iken devam serisi Korra'da Korra erkekleşmiş bir karakter ve erkekleşmiş kadınlar bence seriyi aşağıya çeken birşey çünkü dediğim gibi brşeyi olmadığı bir hale sokmamak gerekli, özünden koparmamak gerekli. Güçlü kadın demek kadınsal özelliklerinden soyutlanmış, erkek gibi davranan kadın demek değildir.
Bu konuda Japon oyunlarını daha çok seviyorum mesela Nier Automata'da yaratılan kadın karakter hem kadın, hem güzel, hem estetik hemde güçlü. Batıda ise genelde kadınlıktan soyutlamaya calışıyorlar.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 21 Haziran 2024; 20:53:32 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Alıntı
metni:Bende güçlü kadın ile ilgili şunu söylemek istiyorum. Güçlü kadın erkek gibi kadın demek değildir. Son dönemde sıklıkla batı medyasında rastlıyorum. Erkek gibi görünen, erkek gibi davranan, son dönemde kaslı hiçbir çekiciliği olmayan mutant karakterler oluşturmaya başladılar. Bir erkeğe kadın skini giydirmekle güçlü kadın elde efemezsiniz. Güçlü kadın, kadın - dişi özelliklerinden arınmış kadın değildir. Sana şunu diyebilirim ki bu paragrafta tam olarak ağzımı okudun. Gerçekten de durum tam olarak böyle. Ve doğru, bunun için iyi bir hayal gücüne ve kaleme sahip olmak gerekir.
Hatta Avatar'ın (TLA) daha ilk dördüncü bölümünden bir diyalog bu paragrafını okuyunca aklıma çaktı direkt. Bölümü biliyorsundur zaten Aang, Katara ve Sokka; Kyoshi adasına gidiyorlar falan... Hatta Sokka'nın seksist davranışlarından çokça kurtulduğu bölümdür. Bölümün sonlarına doğru Suki, Sokka ile Zuko'dan saklanmışken ve bizim üçlü adadan ayrılmaya yakın Sokka özür dileyince şunu diyor;
"Ben bir savaşçı olabilirim ama aynı zamanda bir kızım."
Şu diyalog bile bahsettiğin "nasıl olmaması gereken" tasarımı tasarlayan diziler için bir örnek olmalı. Bir anda aklıma geldi çok alakasız olmamıştır umarım.
Korra'da hayal kırıklığına uğramanın sebebi muhtemelen şu;
Korra'nın çıkışı ve kitlelere yayılmasıyla LGBT hareketlerinin artışı aynı zamanlara denk geliyor aşağı yukarı. Belki evet ilk sezonlarda biraz bu durumu törpüleseler de zaten dizinin sonunda açık açık lezbiyen yaptılar kızı. Ve bariz biçimde de bu ilişkisinin "erkek tarafı" oldu kendisi. Bildiğime göre Avatar Kyoshi'de daha sonradan Rangi'ye aşık oluyor. Avatar Kyoshi'nin durumu ise aslında bir sebebi olmasındanmış. Ama daha çizgi romanını (The Rise of Kyoshi) okumadım nasıl bilemem. Sadece beni Avatar'la tanıştırandan duymuştum. Şahsen onun dediğine de güveniyorum bence de öyle olacak.
Yani anlayacağın muhtemelen adamlar daha Korra'yı yazıp, tasarlarken bu artışı ve SJW kitlesinin de oraya gidişini gördüler (ya da en azından Nickelodion gördü) ve buna göre bir şey yaptılar diziyi.
Bari konuşmuşken de sorayım sen de en sona bir yere yazarsın. En çok kimler hoşuna gidiyor Avatar'dan?
-
Bildiğim kadarıyla Netflix için hazırlanan Avatar dizisinde Sokka'nın seksist taraflarını tamamen atacaklarmış. Bu kararı kim aldı bilmiyorum ama Sokka'nın o seksist tarafı aslında çizgi filmin kurgusu içinde tam tersi yöne hizmet ediyordu ama işte bunu anlayacak özgür zihinli insanlar kalmadığı için bu kararı aldılar sanırım.
Bu arada yazın gayet detaylı ve güzel olmuş. Ben Avatar konusunda senin kadar araştırma yapmadığım için üstüne koyabilecek fazla birşeyim yok ama kesinlikle bugün bile adının anılmasını hakeden güzel bir çizgi filmdi. ( Bu arada çizgi film mi desem, anime mi desem ne desem bilmiyorum Avatar'a :))
En sevdiğim karaktere gelirsek bugün geri dönüp baktığımda Azula'nın çöküşünü çok güzel yazdıklarını düşünüyorum. Kardeşi pişman olup bir şekilde yanlışından dönerken korku yolu ile hükmeden Azula'nın mükemmellik takınkısının altında nasıl ezildiğini bence çok güzel sunmışlardı. Aslında sertlik birazda zayıflığımızı - kırılganlığımızı gizlemek için ardına sığındığımız bir duvar özünde.
Zaten bu çizgi filmin bu kadar güzel olmasının nedeni her karakterin bu şekilde iç çatışmaları olması ve karakter gelişimini güzel biçimde seriye yedirmeyi başarmalarında yatıyordu. Ama devam sezonları dediğin gibi biraz ideolojiye kurban gitti.
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 22 Haziran 2024; 14:7:4 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
quote:
Bildiğim kadarıyla Netflix için hazırlanan Avatar dizisinde Sokka'nın seksist taraflarını tamamen atacaklarmış. Bu kararı kim aldı bilmiyorum ama Sokka'nın o seksist tarafı aslında çizgi filmin kurgusu içinde tam tersi yöne hizmet ediyordu ama işte bunu anlayacak özgür zihinli insanlar kalmadığı için bu kararı aldılar sanırım.
Gerçekten de dediğin gibi. O kararı aldıklarının haberini ilk duyduğumda ne ayar olmuştum. Hayır neresinden bak yanlış karar. Hayır Sokka'nın başta seksist olması aslında daha da iyi. Öyle kalsa verilmek istenilen mesaj (cinsiyet ayrımının kötü olması) misliyle daha iyi verilecek. İzleyici de empati kuracak bu sayede ve etkilenecekti. Resmen kendi ayaklarına sıktılar.
quote:
En sevdiğim karaktere gelirsek bugün geri dönüp baktığımda Azula'nın çöküşünü çok güzel yazdıklarını düşünüyorum. Kardeşi pişman olup bir şekilde yanlışından dönerken korku yolu ile hükmeden Azula'nın mükemmellik takınkısının altında nasıl ezildiğini bence çok güzel sunmışlardı. Aslında sertlik birazda zayıflığımızı - kırılganlığımızı gizlemek için ardına sığındığımız bir duvar özünde.
Azula demek... :)
Dediğin gibi dizinin Azula'nın üzerinden anlatmak istediği (tüm karakterlerde olduğu gibi) yine süper.
Azula'daki durum ise bariz şekilde sevgisizlik. Aile çocuk ilişkisinde şefkat eksikliği onu hüzüne > hüzünden nefrete > nefretten de öfkeye götürdü. Öfke de doğal olarak ahlaktan (çokça) yoksun biri yarattı.
Evangelion'dan Asuka gibi. Ha tabii o biraz daha narsistliğe yöneliyor orası ayrı. Azula ise sosyopatlığa kadar gider.
Gerçek hayatta da okullarda zorba çocuklar en çok bu tarz şeylerden çıkmıyor mu?
Azula hak etmediğinden falan değil ama annesi Ursa'yı da anlayabiliyorum. Sonuçta kendisi isteyerek bile evlenmedi ki Ozai ile. Yani anlayacağın Ateş Kraliyet Ailesi'nin hiç iyi bir yapısı yok dizide. (Bu ve Zuko'nun annesi meseleleri en çok The Search çizgi romanında var güzel çizgi romandır tavsiye ederim.)
quote:
Zaten bu çizgi filmin bu kadar güzel olmasının nedeni her karakterin bu şekilde iç çatışmaları olması ve karakter gelişimini güzel biçimde seriye yedirmeyi başarmalarında yatıyordu. Ama devam sezonları dediğin gibi biraz ideolojiye kurban gitti.
Velhasıl kelam, dizideki bütün karakterlerin yaşadıklarının gerçek hayatta kesinlikle bir emsalinin olduğunu bilmek çok daha empati kurmama sebep oldu karakterlere karşı.
Benim en favorilerim Suki ve yolundan gittiği Avatar Kyoshi'dir. Kyoshi'nin daha çizgi romanlarını okuyacağım ama Wiki'den öğrendiğime göre o da genç yaşta Avatar olduğunu öğrenmesiyle kendisini sayısız defa aşağı görmüş, güvensizlikler ve iç çatışmalar yaşamış vesaire... Ama bütün bunlardan sonraki sert ama haksızlık yapmayan, sevdiklerine karşı da iyi olan bir Kyoshi de cabası.
Suki konusu ise şöyle. Bu karakteri sevmeye direkt ilk gördüğümde başladım. Güçlü bir yönünün olmasının akabinde ufaktan bir mizah anlayışı ve sevecen bir yönünün olduğunu da bilmek çok hoşuma gitti. Bu karakterin çatışması da şu genellikle;
Suki Ateş Ulusu'nun bu saldırılarından dolayı adasına karşı daha tutumlu kalıyor ama doğal olarak bu onu bir izolasyona da götürmeye sebep oluyor. Avatar Aang'in hayatta olduğunu öğrenince bu döngüsünden kurtulmaya çalışıyor ve başarıyor da.
Dizi o karakteri biraz daha diğerlerine göre az gösterdi ama. Daha geçen yıllarda çizgi romanı çıktı da ancak hakkında bir şeyler öğrendik. Muhtemelen 2026'ya sarkan çıkacak Avatar Animasyon Filminde göreceğiz ne olmuş bitmiş. Fakat o vakite kadar zaten aşağı yukarı izleyiciler olayı çözmüş çünkü adamlar alttan alta ne olduğunun mesajını vermişler yan kitaplarda vesaire.
Tek üzüldüğüm vaktine fanlar sevmeseydi o bölümde kalacak bir karakter olmadı gerçeğiydi. İyi ki de olmamış.
Baby Lion TurtleyoutubeSuki Deserved Betterhttps://www.youtube.com/watch?si=9gHLSnHe1Tmd_O8e&v=cglBnKGWlP4&feature=youtu.be
Suki hakkında video bu, teorisi de epey sağlam kaynaklara hatta direkt Avatar ekibinin çıkarttığı şeylere dayanıyor genellikle.
Ama özetlememi istersen buradan yaz ben DM'den özetleyeyim durumu o da spoiler olmasın buraya.
< Bu ileti Android uygulamasından atıldı >
-
Gungrave (2003)
Bu anime için denebilecek ilk şey başı ve sonunun çok farklı olması. İzlerken sanki birbiri ile alakasız 2 animeyi birleştirip bir Frankenstein yaratmışlar gibi hissettim .
Önceliklere başlıkta yazdığım gibi 2003 yılından kalma bir seri yani görsellikten çok bir beklentiniz olmasın. Animeye gelirsek bir şehrin kenar mahallerinde suç ile iç içe yaşayan bir grup gencin başlarından geçen acı bir olaydan sonra mafyaya girip yükselmesini konu alıyor.
Aslında ilk bölüm işin nereye evrileceğini doğrudan gösteriyor ama animenin ilk yarısı dediğim gibi sıradan bir mafyada yükselme hikayesi. Ben animelerde bu tarz gerçekçi hikayeleri pek sevmem genelde bana ağır gelir birde üstelik bu eski bir anime fakat ne bileyim bu animenin konusu o açıdan ağır olsa bile beni sıkmadı .İkinci yarıdan itibaren ise tamamen farklı bire yöne gitti işin için bilimkurgu , süper yetenekler şu bu girdi ve oradan sonra sanki shonen izliyormuşuz gibi bir sürü abomination ve olağanüstü dövüşler vb vb gerçekleşmeye başladı ...
Gerçekçi tonunu kaybetmeden , işin içine bilim kurgu şu bu sokmadan devam etseydi puanım daha yüksek olurdu bu hali ile dediğim gibi karşınızda iki farklı animenin iç içe geçtiği izlemeseniz de pek birşey kaybetmeyeceğiniz bir yapım var.
10/6
Not: İnternette foto aratırken konsollar için oyunlarının da yapıldığı farkettim. İsterseniz önce oyunlarına bakıp ilginizi çekerse animesini izleyebilirsiniz...
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 26 Haziran 2024; 1:17:28 >
-
King of Thorn
İnsanları taşa çeviren salgın bir hastalık, hastalık kapmış insanları dondurup uyutarak bir çözüm bulunana değin hastalığın ilerleyişini durduğunu iddia eden şüpheli bir çok uluslu şirket. Bu tedaviye katılan 150 hasta ve tahmin edebileceğiniz gibi uyandıklarında hiçte beklemedikleri tehlikeli bir ortamda yaşam mücadelesi.
KoT'un yukarıda anlattığım giriş kısmı hoş ve merak uyandırıcı ancak bu kısma kadar çok orjinal hissettirmedigi bir gerçek . Buradan sonra ise tam tersi hastalığın ardındaki gerçek ve filmin ters köşeleri ile üzerine düşünülmüş bence oldukça orjinal ve güzel bir hikayesi var. Üstelik animeyi izlerken arka planda anlatılan masalda güzel bir detay olmuş.
Film olmasından midir nedir bilmiyorum( kısıtlı süre) ama animeyi izledikçe hikaye gitgide karmasiklaşmaya başlıyor ve bir nokta çok dikkatli izlemediğinizde hoşunuza bile gitse ipin ucunu kaçırıyorsunuz açıkçası zaten nette bu anime ile ilgili en büyük şikayet bu .
Genel olarak müziklerini de beğendim.
Olumsuz tarafları dediğim gibi sonunun oldukça karmaşık hale gelmesi , belki animede düşmanlar için kullanılan GCI animasyonları sayabilirim. İzlerken biraz daha uzun olsa daha iyi bir iş cikarabileceklerini düşündüm .
KoT benim için işte bu diyebileceğim bir anime değildi, vermek istediği duyguları tam olarak hissedemedim ama üzerine düşünülmüş kurgusu , orjinal hikayesi ve genel olarak kalitesi ile beynime hitap ettiği için zevk aldığım bir iş oldu . Pek fazla bilinmeyen ama güzel bir anime filmi.
10/8
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 28 Haziran 2024; 1:44:47 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Guilty Crown
- Görece geniş ve geneli liselilerden oluşan karakter kadrosu
- Oldukça büyük çaplı bir hikaye
- Güzel kızlar ve fanservis
- Yer yer ciddileşen, kan - ölüm gösteren bazende ahlaki sınırları hafiften zorlayan tarzı.
- Görece modern ve fena olmayan animasyonlar
Aslında yukarıdaki maddelere bakınca elimizde güzel bir anime olması gerekiyor, belki bir hit fakat bu anime harika olabilecek Herseye sahip olmasına rağmen izlerken biraz ruhsuz hissettiriyor. Çizimleri de biraz ruhsuz, karakterlerde biraz ruhsuz hissettiriyor. Kurgu biraz hızlı geçiyor gibi geldi bana.
Halbuki karakter gelişimi vb kasmışlar teknik yönden çok büyük bir kusur bulamıyorum ama işte kitapta yazan herseyi koymakla sanatçı olunmuyor veya sanat eseri yapılamıyor. Bu animede her türlü klişeyi bünyesinde barındırma sına karşın eksisi bir türlü animeye özdeşleşememeniz.
Boş zamanlarınızda bakabilirsiniz, kötü bir anime değil ama beklentiye girmeyin. Eli yüzü düzgün fakat ruhsuz bir anime.
10/7
< Bu mesaj bu kişi tarafından değiştirildi Periah -- 5 Temmuz 2024; 0:14:53 >
< Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
-
Animenin ismi Doupo Cangqiong . Bende 3 ay önce Myanimelist en yükselendirde 4. sırada görüş başlamıştım.
Öncelikle 1. sezon kötü sonradan onun remakesini çıkarmışlar onunla başlamanızı öneririm. 2. sezonda pek iyi sayılmaz fakat 3. sezondan sonra fena açılıyor çizimler animasyonlar vs çok hoşuma gitti. Anime Mc saygın bir babanın oğlu fakat çok güçsüz bu şekilde başlıyor. Babasının evlilik sözleşmesi yaptığı taraftaki kız bizim mc güçsüz olduğu için onunla alay ediyor evlenmek istemiyor ve evlilik sözleşmesini bozuyor Mcnin babasının itibarını sıfırlıyor. Mc bunun üzerine güçleneceğine ant içiyor .. Fazla spolier vermeden genel olarak son sezonlara bayıldım izlemenizi öneririm.
Puanım 10/8
İzleme sırası
--Doupo cangqiong Yuanqi 1. Sezon
--Doupo canqiong 1. Sezon special ( 2 bölüm bunlari izleyin ana hikaye ile ilgili)
--Doupo cangqiong 2. Sezon
--Sonra 2. Sezon special ( buz kralini anlatiyo 3 bölümlük efsane)
--Doupo Canqiong 3. Sezon
--Doupo Canqiong 4. Sezon
--Doupo Canqiong San Nian Zhi
--Doupo Canqiong 5. Sezon
Bu mesaj IP'si ile atılan mesajları ara Bu kullanıcının son IP'si ile atılan mesajları ara Bu mesaj IP'si ile kullanıcı ara Bu kullanıcının son IP'si ile kullanıcı ara
KAPAT X