En son hangi kitabı okudunuz? (490. sayfa)

Amerikalı tarihçi Prof.Dr.Justin McCarthy tarafından yazılan 'Ölüm ve Sürgün: Osmanlı Müslümanlarının Etnik Kıyımı 1821-1922' isimli bu eseri herkesin okumasını tavsiye ederim.

Amerikalı tarihçi Prof.Dr.Justin McCarthy'i bu kitabı yazmasının nedeni olarak Batı kamuoyunda sürekli olarak peşinen Türklerin 'katliamcı' ve 'soykırımcı' olarak tanıtıldığını ve bu durumun Batı üniversitelerindeki akademi çevrelerinde de yaygın olduğunu ve yaşanılanlara tek taraflı ve önyargıyla yaklaşıldığını bunun sonucunda Türklerin ve müslümanların tarih boyunca uğradığı katliamların ve soykırımların 'görmezden' gelindiğini belirtiyor.Bu nedenle akademideki bu eksikliği kapatmak ve önyargıları yıkmak amacıyla Türklerin ve müslümanların uğradığı katliamları ve soykırımları araştırdığını ve bunun sonucunda da bu çalışmanın meydana geldiğini söylüyor.

Açıkçası Amerikalı tarihçi Justin McCarthy bu konuya değinerek resmen arı kovanına çomak sokmuş.Zaten bu nedenle özellikle Ermeni diasporası tarafından hedefe konmuş bir tarihçi...Zira Justin McCarthy eserinde Türklerin katliam ve soykırımı başlatan taraf olmadığını aksine bunun mağduru olduğunu İngiliz,Fransız,İtalyan ve Rus kaynaklarına dayanarak açıklıyor.

Kısacası okullarımızda 'ders' niyetine okutulması gereken bu eseri okumayanların okumasını tavsiye ederim;

Orhan Kemal'in 1954'te yayınladığı 'Bereketli Topraklar Üzerinde' isimli romanı 1950'li yılların Anadolu köylüsünün yaşayışına bir ışık tutuyor.Romanda Sivas'ın bir köyünden üç arkadaşın Adana Çukurovaya iş için gelmeleri ve başlarından geçenler anlatılıyor.İçlerinden sadece biri daha önce Sivas'a çalışmaya gitmiştir ama o da kısa bir süreliğine olmuştur.Diğer ikisi ise hayatlarında ilk defa köylerinden çıkmakta ve şehre gelmektedirler.

Bu üç karakter 'saf ve temiz Anadolu köylüsü' anlatısını adeta ters yüz ediyor.Evet,kitabı okurken bu üç karaktere zaman zaman empati duyuyorsunuz acıyorsunuz fakat aslında hepsi içten içe birbirini çekemeyen,birbirinin başarılarını kıskanan,birbirine hava atan ve oldukça acımasız tipler olduğunu görüyorsunuz.Bu durum sadece bu üç karakter ile de sınırlı değil.Genel olarak romanda karşımıza çıkan tüm işçiler ve köylüler bu üç karakterin birebir aynısı...Ayrıca romanda şehirlilerden çokça bahsedilir ama şehirlilerle doğrudan temas kuran bir karakter yoktur.Şehirlilere yönelik ise büyük bir kıskançlık ve haset vardır.Şehirli sayabileceğimiz tek karakter ise toprak ağasının büyük şehirde okuyan oğludur ama görünüşte 'şehirli' olsada hayata bakışı tamamen emrindeki köylülerle aynıdır.Bu nedenle doğrudan şehirli kabul edebileceğimiz bir karakter yok gibidir.Roman tamamen köylü ve işçilerin gündelik yaşamları üzerine odaklanmış vaziyettedir.

Ayrıca bu romanın 1979'da çekilmiş bir filmide bulunuyor.Film 1979'da yayına giremeden sıkı yönetim tarafından yasaklanmış ve 12 Eylül darbesinden sonrada 'yasaklı film' kategorisine alınmış.Ardından filmin kayıtları ortadan kaybolmuş.Ancak 2008'de kopyaları bulunması üzerine sinemalarda yayınlanmış.İnternette vs de film bulunuyor.Açıkçası film kitaba olabildiğince sadık kalmış.Bu nedenle hem kitabı okumanızı hem de filmini de izlemenizi tavsiye ederim.

Osamu Dazai-İnsanlığımı Yitirirken

Japon edebiyatının önemli isimlerinden Osamu Dazai'nin 'intihar' etmeden önce yayınladığı son kitabı 'İnsanlığımı Yitirirken' aslında yazarın intihar mektubu olarak değerlendirilebilir.Yazar kitapta yaratmış olduğu Yozo Okazaki karakteri üzerinden kendi hayatını anlatır ve sorgular.Yani kitapta baş karakter olan Yozo aslında yazarın kendisidir ve kitap boyunca Yozo'nun ne kadar başarısız hissettiğini,insanlara karşı hep 'sahte' maskeler kullandığını,hayattan hiç zevk alamasa bile zevk almış gibi davrandığını ve hep çevresindeki insanları memnun etmek için olmadığı bir insan gibi davrandığını yani 'oyunculuk' yaptığından bahseder.

39 yaşında daha genç sayılacak bir yaşta sevgilisi ile beraber intihar eden Osamu Dazai her ne kadar kitapta kendi yaşamından ve mutsuzluğundan bahsetsede aynı zamanda modern Japonya ile geleneksel Japonya'nın panoramasınıda okuyucuya sunar.

Meraklıların okumasını tavsiye ederim...

Bay Bradbury-Fahrenheit 451

1953 yılında Amerikalı yazar Bay Bradbury tarafından yazılan bu distopyada itfaiyecilerin görevi yangınları söndürmek değil aksine yangınları başlatmaktır.Özellikle kitapların ve kitap sahiplerinin yakılmasında itfaiyeciler kilit rol oynamaktadırlar ve romandaki baş kahramanımız olan itfaiyeci Guy Montagta uzun bir süre mesleğini severek yapmıştır.Fakat bir gün insanların yasak olmasına rağmen kitap okumalarına ve kitapları saklayarak hayatlarını tehlikeye atmalarını anlayamaz ve kitaplarla dolu bir evi yakmak için gittiklerinde kimseye farkettirmeden kitaplardan birini yanına almayı başarır.Bundan sonra ise kitapları ve mevcut mesleğini sorgulamaya başlar ve gittikçe sisteme karşı bir pozisyonda kendisini bulur.

Eğer distopyaları seviyorsanız okumanızı tavsiye ederim.Ayrıca söz konusu eser soğuk savaş yıllarında yani Dünya'nın ABD ve SSCB ekseninde bölündüğü bir dönemde yazıldığını hatırlamakta fayda var.Ek olarak söz konusu eserin yazıldığı dönemin Amerikası senatör McCarthy tarafından komünistlere karşı bir 'cadı avı' nın başlatıldığı ve bu çerçevede basında,edebiyatta ciddi yasakların ve tutuklamaların yaşandığı, kitapların,dergilerin ve gazetelerin toplatıldığı bir dönemdir.

Halit Ziya Uşaklıgil / Aşk- Memnun

Halit Ziya Uşaklıgil 20.yüzyılın başlarında yazmış olduğu Aşk-ı Memnun romanında bir 'yasak aşk' olayını karakterlerin psikolojik durumlarını tek tek detaylandırarak anlatıyor.Özellikle Bihter,Nihal ve Behlül karakterlerinin psikolojik durumları oldukça detaylıca anlatılmış.Bu özelliğiyle modern Türk romancılığının ilklerinden sayılır.Ayrıca Aşk-ı Memnun romanı yalnızca 'yasak aşk' teması ve karakterlerin detaylı psikolojik incelemelerinden başka 20.yüzyılın başlarındaki İstanbul'un da genel bir çerçevesini okuyucuya sunuyor. Aşk-ı Memnun romanı modernleşme sancıları yaşayan Türk toplumunun da bir yansıması olarak değerlendirilebilir.Zira romanda geçen karakterler oldukça Batılı tarzda bir hayat yaşıyor olsalarda bazı açılardan da muhafazakar yapılarını korumaktalar.

Meraklıların okumasını tavsiye ederim...

Uzun süredir kitap okuyamıyordum en sevdiğim türden giriş yapayım dedim. Kitabı inanılmaz övmüşler ama tek kelime ile "çöp" bir kitap. Kitaba methiyeler dizenlerin hayatlarında okudukları 3. roman falandır herhalde :)

amazon

Ne Yaptığını Biliyorum

https://www.amazon.com.tr/Ne-Yapt%C4%B1%C4%9F%C4%B1n%C4%B1-Biliyorum-Kapak-de%C4%9Fi%C5%9Febilir/dp/6257550858?dib=eyJ2IjoiMSJ9.pqvvbKn2V5sgz1o2QnvAZvF17Bj5bwjmTVWWaMxeduuBUsCcutP9vWkNdqS-ja5u.qz5rGrufeX-ElPneyw_VDiYrLXcnmYWE1OFV48kzAg8&dib_tag=se&qid=1754945127&refinements=p_27%3A%5BYazar%5D+Alice+Feeney&s=books&sr=1-4

Yazarın okuduğum ilk kitabı. Sona kadar merak uyandırıyor hoşuma gitti bir kitabını daha okumak istiyorum.

amazon

Oyunbaz

https://www.amazon.com.tr/Oyunbaz-Wulf-Dorn/dp/605343244X?__mk_tr_TR=%C3%85M%C3%85%C5%BD%C3%95%C3%91&crid=2SSUGKYR65MO3&dib=eyJ2IjoiMSJ9.IJOr13Pr0yT9w1scmen56ZcWjYi6yuoe6aeKQXQdnRNggzULLEZhxJj5fgmoLre4z3nGvtcuxA4mpJBVPNh1SQPcE72I2Vre-QBFC1mXcu7p5osH4AHout4KmsjwgXovmdMmf50lUgCagd5Vf_iFMQIMFTsU4FwzyycNwxgAK1QYZBZlv79upKf1d8DsyF-GSQCNACIROlqsHwzfuwCgKyjLuXo5r_DzhILkMp1FOKSP5WLUnjb1ylughjZgPrj4rWaedjgIkKLfmQyatXfn4RK_6GuXrS4OhA8YiHPtAC8.8ZHuma0Oc1bk0GWPlqjMrs8cRE9s3aqfqfnigpSyWtw&dib_tag=se&keywords=oyunbaz&qid=1756385925&sprefix=oyunbaz%2Caps%2C132&sr=8-4

Susan-Mary Grant - Kısa Amerika Birleşik Devletleri Tarihi

Amerikalı tarih profesörü Susan-Mary Grant tarafından 2012'de yazılmış olan 'Kısa Amerika Birleşik Devletleri Tarihi' isimli çalışmada coğrafi keşiflerden başlayarak Amerikan kıtasına giden ilk Avrupalı yerleşimcilerden,onların karşılaştıkları zorluklardan,kurmuş oldukları kasabalardan,kolonilerden ve 1776'da yaşanılan ABD Bağımsızlık savaşına ve sonrasında kurulan ABD tarihine oldukça detaylıca değiniliyor.Zaten kitap her ne kadar 'Kısa ABD Tarihi' olsada 600 sayfa civarında.Bu nedenle Amerikan tarihine yönelik oldukça doyurucu bilgilere ulaşabiliyorsunuz.

Öte yandan bir Amerikalı olarak Susan-Mary Grant çalışmasında sürekli olarak 'Amerikan ulusunun oluşumuna','Amerikan milliyetçiliğinin önemine' ve 'Amerika'da yaşanılan beyaz olmayanlara yönelik özellikle zencilere karşı yaşanılan ırkçılık olaylarına ve kölelik dönemine' çokça değinmiş.Bir Amerikalı olarak 1776'da yaşanılan bağımsızlık savaşından sonra ABD'yi kuranların tam olarak Amerikan vatandaşı tanımı yapmamalarının,vatandaşlık haklarını ve ödevlerini belirlememelerinin ve kölelik meselesini sürüncemede bırakmalarının Amerika'yı günümüze kadar gelecek şekilde vatandaşlık tanımı,vatandaşlık hakları ve ırkçılık konusunda iç gerilimler yaşayan bir ülke haline getirdiği görüşünü savunuyor.Bu yüzden ABD'nin 1776'da bağımsızlık savaşı vererek sadece bağımsızlık kazandığını ancak devlet kurumlarının,devlet otoritesinin ve Amerikan ulusunun yaratılma sürecinin aradan geçen 200 yıla rağmen hala daha tam anlamıyla tamamlanmadığını ve bu sürecin devam ettiğini ileri sürmesi oldukça dikkat çekiciydi.

ABD tarihini merak edenlerin okumasını tavsiye ederim...Açıkçası bu kitabı okuduktan sonra ABD'ye olan bakış açınız ve düşünceleriniz oldukça değişecektir.Dışardan her şeyin mükemmel gözüktüğü ancak içeride devlet ve ulus olma sürecinin hala daha devam ettiği ve bu nedenle sert gerilimler hatta bölünme tehlikesi yaşayan (1861-1865 İç Savaşı) yaşayan bir ABD ile karşılaşacaksınız..