Şimdi Ara

Elvada Güzel Kedim

Daha Fazla
Bu Konudaki Kullanıcılar: Daha Az
1 Misafir - 1 Masaüstü
5 sn
16
Cevap
1
Favori
902
Tıklama
Daha Fazla
İstatistik
  • Konu İstatistikleri Yükleniyor
14 oy
Öne Çıkar
Sayfa: 1
Giriş
Mesaj
  • 2005 yılının Eylül başıydı, üniversite eğitimimin 2. Senesiydi ve ben bir önceki sene olduğu gibi öğrenci pansiyonunda kalmaktan ziyade bir ev kiralamak istiyordum. Aklımda da bir ev vardı. Geçen sene arkadaşlarımın kaldığı ve hem okula yakın hem eşyaları iyi, müstakil iki katlı bir evdi. Önce arkadaşlarımı arayıp bu sene de evi tutup tutmayacaklarını sordum, tutmayacaklarını söyleyince soluğu Çeşme’de aldım. Ev sahibiyle görüştüm, anlaştım 1 hafta sonra evi teslim almak için sözleştik.

    1 hafta sonra ailecek gittik Çeşme Dalyan köydeki eve. Temizlik, eşyaların yerleşmesi vs. den sonra annemle babamı uğurladım. Tam kapıyı kapatacaktım ki pamuk gibi bembeyaz up uzun tüyleri, uzun güzel kuyruğu ile kapı eşiğinde beliriverdi. ‘Buyur hoş geldin gir’ dedim, mırıldanarak girdi içeri başköşeye kuruldu, sanki ev onunmuş ta ben misafir gelmişim gibiydi. Oturdu bana baktı, sonra mutfağa doğru yöneldi, süt verdim içti, salona gitti tekrar oturdu, oturduğu yerde uyudu akşam olunca da pencerenin önüne gitti mırıldandı açtım pencereyi çıktı gitti. Böyle gerçekleştirdiği rutin ziyaretlerle başlamıştı seviyeli dostluğumuz, evin bir hediyesi olmuştu bize.

    Uzun beyaz tüylerinden dolayı pamuk ismi daha çok yakışırdı belki ama adını ‘Kösem Sultan’ koydum. Çünkü adını aldığı Kösem Sultan gibiydi ve sanki ismin karakterini biliyordu. Bana kendini sevdiriyor, kucağımda uyuyor, yün, iplikle beraber oyunlar oynuyorduk ama eve arkadaşlarım gelince huysuzlanıyor, onlara kendini sevdirmiyor, onlarla konuşurken kucağıma çıkıp kendisiyle ilgilenmemi istiyor, insanların karşısına geçip sanki ‘nerden çıktınız ki siz hadi yallah ‘ dercesine miyavlayıp mırıldanıyordu.

    Sabahları sokak kapısının önünde miyavlayarak beni uyandırıyor, birlikte kahvaltı yaptıktan sonra ben okula o sokağa gidiyor, akşam beni kapıda karşılıyor yine birlikte yemek yedikten sonra gece gitmek istediğinde pencerenin önüne gidiyor, açınca da şöyle bir arkasına bakınıp gidiyordu. Ben bu gidişleri merak ediyordum, bir gün peşine takıldım Kösemin. Bizim evin birkaç yüz metre ilerisinde inşaat halinde bir eve girdi peşi sıra takip ettim, kuytu bir köşede 3-4 tane kendi gibi kar beyaz yavrular. Hiç birini getirmemişti bizim eve, takip etmesem farkında bile olmazdım anne olduğunun. Yavrular artık annelerinin kendilerini bırakacağı kadar büyümüşlerdi. Zaten birkaç gün sonra Kösem geceleri hiç gitmez oldu. Sadece tuvalet ihtiyaçları için çıkıp geliyordu. Bahçeli bir ev, sakin bir ortamı varken eve hapsetmek istemiyordum o yüzden kum almamış, tuvalet için bir yer belirlememiştim evde.

    Kış geldiğinde evden gitmeleri kendi bıraktı. Sabahları kapıyı açıyorum gitmiyor, pencerenin önüne uğramıyordu. Sobanın karşısından ayrılmıyor, eğer ders çalışırsam ayakucumda yatıyor, koltukta oturuyorsam koynuma giriyor beraber kitap okuyor, televizyon izliyorduk. Geceleri de salonda koltuğa serdiğim battaniyenin üzerinde uyuyordu. Soğuk bir kış gecesi yatak odamın kapısının önünde miyavlamaya başladı. İçeri aldım yatağa çıktı yorganın altına girdi yastığa uzandı. Yanına yattım artık beraber de uyuyorduk. 2006 yılına girmiştik mezun olacaktım, ama benim düşündüğüm Kösemin ne olacağı idi. Babam evde kedi istemiyordu. Bir hafta sonu annemle babam Çeşme’ye gelmiş ben İzmir’e dönmüştüm. O hafta sonu Kösemle vakit geçirdiler. 2 hafta sonra babam arayıp kediyi sordu, rüyasında görmüş, zayıflamış hastalanmış dedi. Madem bu kadar çok düşünüyorsun İzmir’e getireyim dedim karşı çıkmadı ama olumlu bir cevapta vermedi. Bir hafta sonu ailem yine geldi ve Kösemi İzmir’e götürmeye karar verdiklerini söylediler. Çeşme’de önce belediye veterinerine götürdük, muayene edildi aşıları yapıldı. Kısırlaştırmamızı tavsiye etti veteriner hekim. Mart döneminde içgüdüsel istekleri hem kediyi hem bizi zor durumda bırakacağını belirtti. Hem İzmir’de istediği zaman çıkıp gidebileceği bir alanı da olmayacaktı o yüzden veterinerin tavsiyesine uyduk. İyileşme sürecini Çeşme’de tamamladı. Bu arada tuvalet eğitimi sandığımızdan da kolay olmuştu. Artık sadece Kösemi yeni evine götürmesi kalmıştı. Babam kural koydu. Benim odamda duracak, kumu evde kullanmadığımız tuvalette duracak. Odaların kapıları kapalı olacak. Mutfağa, annemlerin odasına ve salona kesinlikle girmeyecekti. Eve geldiğinin 2. Haftasında kuralların hepsini yerle yeksan etmişti. Kösem ailenin 5. Kişisiydi. Yemeği bizimle mutfaktaki masanın altında yiyor, salonda tıpkı Çeşmedeki gibi kucaktan inmiyor, gündüzleri güneş gördüğü için benim odamda uyuyor, oyun oynamak için annemlerin odasına gidiyor, geceleri kiminle isterse onunla uyuyordu. Evde kapı kapatmak imkânsızdı. Kapılı olan kapının önüne dikiliyor, açtırıncaya kadar miyavlıyordu. Salondaki koltuklardan birisini seçmişti. Eğer onun kutluğuna oturursan başına geliyor seni kaldırıyordu.

    Ben çalıştığım için annemle daha çok vakit geçiriyordu ve ona daha çok alışmıştı annem onu çocuğu gibi seviyor, oda şirin yaramaz çocuk edasıyla mutlu mesut yaşıyordu. Yaz ayları annemler Foça’daki yazlık evimize gidiyor Kösemi de götürüyorlardı. orada da tıpkı Çeşmedeki gibi doğa ile bağını sürdürüyordu. Zaten Foça’dayken İzmir’deki gibi kucağa çıkma, iple oyun oynama, birlikte uyuma gibi aktivitelere hiç girmiyordu bile. Gündüzleri balkonda sandalye üzerinde uyuyor, akşam serinliğinde de çıkıp geziyor, diğer kedilerle yaşam alanı için sınır savaşları yapıyordu. Yazları Foça’da kışları İzmir’de mutlu mesut yaşıyorduk. Zamanla iple oyun oynama süreleri kısaldı. Eskisi gibi hareketli değildi. Foça’da artık eskisi gibi gezmiyor, evin yakın çevresinden ayrılmıyordu. Yemek seçmeye başlamıştı, her şeyi yemiyordu.

    Bu sene başında kilo vermeye başladı, Nisan ayında 6 kilodan 4 kiloya kadar düştüğünü fark ettik ama iştahı olmadığı ve yemek seçtiği için diye sanmıştık, sonrasında bir gün göbeğini okşarken bir şey hissettim, memesinin iç kısmında bir şişlik vardı. Veterinere götürdük, takip edelim dedi. Mayıs ayında annemler her sene olduğu gibi Foça’ya gitti. İş yoğunluğundan ötürü hafta sonları gidemiyordum. Kurban bayramı tatili vesilesi ile gittiğimde çok zayıflamış olduğunu fark ettim. Göbeğine baktığımda şişliklerin sayısı bir hayli arttığını fark ettim. Bayram ve yaz bitince annemlerde Foça’dan İzmir’e döndüler. Zayıflamasının ve yemek yememesinin dışında yaşantısına devam ediyordu ama o zayıf hali ve göbek kısmındaki o şişlikler beni düşündürüyordu. Anneme veterinere hatta her zaman götürdüğünden farklı bir veterinere götürmesini rica ettim.

    27 Eylülde işten eve gelirken yol üzerinde yerde hareketsiz yatan bir sokak kedisi görmüştüm. Duman rengi bir kediydi. Uyuyor sanmıştım yanından geçerken pisi diye seslendim, hareket bile etmedi. Yanına gittim sadece nefes alabiliyor ağız ve burnundan salyalar akıyordu. Hayvanın son nefesini verdiğini anladım ama elimden bir şey gelemiyordu. Eve gittim üzerimi bile değiştirmeden Kösemin yanına gidip öpüp sevdim. Yemekten sonra oynadık, beraber televizyon izledik uykusu geldi annemlerin odasına gittik öpüştük annem sabah veterinere götüreceğini söyledi sonra odama döndüm yattım.

    Ertesi gün işteyken annem aradı, ağlamaktan konuşamıyordu Kösem ile ilgili olduğunu anlamıştım. Gözlerimin önüne dünkü duman rengi kedi geldi ama aklımdan da herhalde veteriner pek iç açıcı konuşmadı falan diye geçiriyor, annemin hıçkırıkları dinsin diye bekliyordum. Baktım geçecek gibi değil telefonu veterinere vermesini istedim. Veteriner hanım ‘geldiğinde kutudan çıkarttıklarında arka ayaklarına felç indiğini, çekilen röntgeninde göğüs kafesinin kırıldığını gördüğünü, kırığın akciğerlere baskı yaptığını bu yüzden de zor nefes aldığını, felcin de emboliden kaynaklandığını belirtti. Uyutacaktık başka çaresi yoktu. Son defa öptük birbirimizi, patisini tuttum vedalaştık. Veteriner hekim üzerini örttü gerekli işlemleri yaptı, sonsuzluğa uğurladık 12 yıllık dostumuzu.

    İnsanlar doğar yaşar ve ölürler, aynı şey hayvan dostlarımız için de geçerli tabi ama kabul etmek biraz zaman alacak. Boşluğunu, yerini doldurmak imkânsız zaten ailecek aldığımız karar da bu yönde, yeni bir hayvan edinmeyeceğiz. Şu an yokluğunu kabul etmeye ve alışmaya çalışıyoruz.Elvada Güzel Kedim







  • Çok üzüldüm hocam geçmiş olsun bizimde öyle kedimiz var erkek yazın sokakta dolaşırken peşime takıldı baya gezdik ev yabancı değilmiş gibi eve girdi o gün bu gündür bizde tuvalrte falan dışarı gidiyo 4 ay oldu.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Okumadım ama huzur içinde yatsın. Üniversiteye geçene kadar kedilerden pek hoşlanmıyordum. Şimdiyse hemen hemen köpekleri sevdiğim kadar seviyorum kedileri de. Sadece arada hırçınlaşmasalar iyi olcak da neyse.
  • Başınız sağolsun.

    Ben şu videodaki olaya bile hüngür hüngür ağlamış insanım, bu yazıyı okuyunca hiç tutamadım kendimi.

  • İnanılmaz derecede üzüldüğümü belirtmek isterim. Çünkü sizi çok iyi anlıyorum. Ben de yakın zamanda en iyi dostumu kaybettim. 6.5 yıllık arkadaşımdı.



    Elvada Güzel Kedim




    "Kuş beyinli" derler, "Alt tarafı bir hayvan işte" deyip geçerler. Acıyorum böyle düşünen zavallı insanlara. Ah onları bir anlayabilseniz, "nankör" diye sıfatlar verdiğiniz hayvanların ne kadar vefalı olduklarını görebilseniz...



    17 Ocak 2011'di onu eve getirdiğimde. Henüz 30-35 günlüktü. Adını Kotan koymuştuk. Yem kırmayı dahi bilmiyordu. Avucumuzda yeme alıştırıyorduk, elimizi parçalıyordu.



    Eylül 2011'de şehir dışında üniversite kazandım. Ondan ayrılmak durumunda kaldım. Annem bana çok bağlıdır, evdeki tek çocuk da bendim. Ben gidince inanılmaz bir boşluğa düştü ve Kotan'a bağladı kendini. 2012 yılbaşında bir akrabamız davet etmiş annemleri. O Ankara'nın soğuğunda, almış Kotan'ı da götürmuş evde yalnız kalmasın diye.



    Vizelerden, finallerden sonra bir an evvel Ankara'ya gitmek ve onu görmek için can atıyordum. Tüm üniversite hayatım boyunca, her gün annemi arıyor ve muhakkak Kotan'ı da soruyordum.





    En kaliteli yemi alıyordum. Suluğundaki su her gün değiştiriliyordu. Sağlıklı yaşam programı bile vardı. Vitaminleri, mineralleri, elma sirkesi, mama günü; her şeyi son derece düzenliydi. Kafesinde kalamar kemiğinden tünek zımparasına kadar her şey vardı.



    Onun kendi odası vardı. Evet, başka odalarda rahat etmiyordu. Yatma vaktimiz gelince, lambasını söndürüyor ve odanın kapısını kapatıyorduk. Odada bir şey unutsak bile, o rahatsız olmasın diye açıp almıyorduk.



    Çok alışmıştı bize. Günde en az 3-4 saat açıyorduk. Her sabah 10:00'da ve öğlen 15:00'te "Beni açın" dercesine bağırırdı.



    Bizimle olduğu 6.5 sene boyunca tatile gitmedik. Evet, bazıları için komik gelebilir. Tek sebebimiz Kotan'dı. Onu yalnız bırakarak tatile gidip eğlenemezdik.



    Gayet mutlu ve sağlıklı olan kuşumuz, Şubat 2016'da kanlı kaka yaptı. Veterinere gittik, kanlı ishalden şüphelendi. Bu hastalık kuşları bir hafta içinde öldürüyor. Kuşumuz kanlı kaka yapıyordu ama hal ve hareketleri, iştahı falan son derece normaldi. Bir sonraki kanlı kakasını Nisan 2016'da, bir sonrakini Ağustos 2016'da, bir sonrakini Ocak 2017'de, bir sonrakini Şubat 2017'de ve en sonuncusunu da Nisan 2017'de yaptı. Kullanmadığımız tedavi yöntemi kalmadı, bu sorunun üstesinden bir türlü gelemedik.



    2 Temmuz 2017 sabahına uyandığımda, annem ve babamın ağladığını gördüm. Öldüğünü söylediler. Odaya zor girdim, kafamı çevirip kafese bakamıyordum. Döndüm, baktım. 6.5 yıllık dostum kafesin tabanında öylece yatıyordu.



    Oturduğumuz semt dağlık bir alanda. Dostumu aldım ve dağa doğru yürümeye başladım. Yürüdüm, yürüdüm... Güzel bir yer buldum onun için. Son defa öptüm o kuruyan bedenini ve dostumu kendi ellerimle gömdüm.



    Bana onun kadar samimi bakan olmadı. Beni onun kadar çıkarsız bir şekilde seven olmadı. Onu asla unutmayacağım...

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Bizimkide kaybolmuştu bulamadık sokaktan yavru bi kedi aldık bi zaman sonra ona baktık 2 senedir bizde

    Onun gitmesine alışamıyorsun yeni bir kedi ancak dolduruyor yerini

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • hepinize çok teşekkür ederim dostlar
  • Başınız sağolsun gerçekten üzüldüm 😢

    < Bu ileti mini sürüm kullanılarak atıldı >
  • Başınız saolsun hocam bizde kediyle kuşu beraber bakmaya çalışıyoruz kuşumuzun adı Fıstık yumurta halinin bile fotoğrafı var 3 yaşına giricek kendi elimle yem veriyodum yem kırmayı bir an önce öğrensin diye, kedi yokken tek dostum oydu şimdi aile büyüdü.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • quote:

    Orijinalden alıntı: Meenyek

    Başınız saolsun hocam bizde kediyle kuşu beraber bakmaya çalışıyoruz kuşumuzun adı Fıstık yumurta halinin bile fotoğrafı var 3 yaşına giricek kendi elimle yem veriyodum yem kırmayı bir an önce öğrensin diye, kedi yokken tek dostum oydu şimdi aile büyüdü.

    Yaz tatillerinde ablamın muhabbet kuşunu da getiriyordum bizim eve. Pek bakamıyorlar. Benim muhabbet kuşum ölünce, bu sefer temelli getirdim bizim eve. Karı-koca çalışıyorlar zaten, onların da içi rahat oluyor böylelikle.



    Kuşun adı Paşa, yakın zamanda 8 yaşına girecek;



    Elvada Güzel Kedim




    Birkaç ay içinde kedi sahiplenmeyi düşünüyorum. Kuş ve kedi aynı evde nasıl olacak, bunu çok merak ediyorum. Gerçi yavru kedi sahipleneceğim, 45-60 günlük civarı. Kuş ve kedi birbirine alışır diye düşünüyorum.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • Hocam kedi kuş oluyo bizim kedi 4 yaşında geldi tahminimce kuşlar salonda bizle duruyo salondan çıkacağımız zaman kediyide çıkarıp kapıyı kapatıyoruz şu sıralar zıplayarak açmaya başladı kapıya elektrikli süpürgeyi dayıyorum problem olmuyo. Bi kaç kez kuşların yanına gitmeye çalıştığında ceza verdim üzmeyecek şekilde artık alıştı gitmiyo bayadır.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >
  • Hocam başınız sağ olsun.Böyle yazıları okuduğumda bizimkinden nasıl ayrılacağım benimde aklıma sürekli o geliyor :(
  • Çok teşekkür ederim.

    Yazımda bahsetmiştim Kösemde ilk kez sene başında fark etmiştim durumu ve o zaman anlamıştım zaten sona doğru geldiğimizi.

    Kendimi hep telkin etmeye çalışıyordum, nede olsa bir gün göçecek, oda sonuçta bir fani vs. diye ama gerçekle yüzleşince o telkin dağları öyle bir yerle yeksan oluyor ki içinde. oluşan tek şey boşluk ve hiç bir şey o boşluğu dolduramıyor maalesef.

    Allah uzun ömür versin sizinkine.
  • winwin35 kullanıcısına yanıt
    Teşekkürler hocam.

    O boşluk dolmaz eminim ama sizde umarım yeni bir dost edinir bir canı kurtarırsınız sokaktan yada barınaktan.Sizin gibi hayvanseverlerin uzaklaşmaması lazım dost edinmekten.Umarım acınız hafifleyince ailecek düşünürsünüz bu durumu.Tekrar başınız sağ olsun.
  • Bizim de aynı renk muhabbet kuşumuz vardı, Boncuk. 12 yaşındaydım, ortaokula başladığım sabah ailemize katıldı ve 13,5 yıl gibi uzun bir hayat yaşadı. 8,5-9 yıl geçmiş o öleli. Bizimle olduğu sürece ondan koşulsuz sevgiyi ve bir canlının sorumluluğunu üstlenmeyi öğrendim ancak öldüğü gün ise kaybetmeyi. Yeri bende çok başkadır.
  • quote:

    Orijinalden alıntı: cocco_reccy

    Bizim de aynı renk muhabbet kuşumuz vardı, Boncuk. 12 yaşındaydım, ortaokula başladığım sabah ailemize katıldı ve 13,5 yıl gibi uzun bir hayat yaşadı. 8,5-9 yıl geçmiş o öleli. Bizimle olduğu sürece ondan koşulsuz sevgiyi ve bir canlının sorumluluğunu üstlenmeyi öğrendim ancak öldüğü gün ise kaybetmeyi. Yeri bende çok başkadır.

    13.5 yıl gerçekten çok iyi bir süre muhabbet kuşu için. Bu açıdan çok şanslısınız. Keşke benim kuşum da o kadar yaşayabilseydi. Moral ve ilgiyle 6.5 yıl yaşadı hastalığına rağmen. Başka bir evde olsaydı, eminim çok daha önce ölürdü.



    Onları kaybedince çok kötü oluyor ama sürekli bir şekilde hayvan beslemesi gerekir bizim gibi insanların. Dışarıda ilgiye ve şefkate aç birçok hayvan var ve birini bile kurtarırsak ne mutlu bizlere.

    < Bu ileti mobil sürüm kullanılarak atıldı >




  • 
Sayfa: 1
- x
Bildirim
mesajınız kopyalandı (ctrl+v) yapıştırmak istediğiniz yere yapıştırabilirsiniz.